bulamadim:(
18-03-2019
Anayasa Mahkemesi 13/2/2019 tarihli toplantısında E.2018/108 numaralı dosyada 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 12. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “...icra takipleri…” ibaresinin, maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “... on birinci...” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
İtiraz Konusu Kural
7/9/2016 tarihinde yürürlüğe giren itiraz konusu kural, bu tarih itibarıyla devam eden ve Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 12. maddesinin kapsamında kalan icra takiplerinde geçici 6. madde gereğince haczedilmezlik yasağının uygulanmasını öngörmektedir. Buna göre, 12. madde kapsamında kalan uyuşmazlıklar sebebiyle ödenecek olan alacak ve bedelin tahsili için ilgili maddenin yürürlüğe girmesinden önce başlatılmış olan icra takiplerinde idarenin mal, hak ve alacakları haczedilemeyecektir.
Başvuru Gerekçesi
Başvuru kararında özetle; geçmişe etkili sonuç doğuran, takibe esas kesinleşmiş mahkeme ilamının infazını engelleyen, takip alacaklısının kazanılmış haklarını ortadan kaldıran kuralın hukuki istikrar ve hukuk güvenliği ilkelerini ihlal etmesi nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Hukuk devletinin korumakla yükümlü olduğu evrensel ilkelerden biri hukuki güvenlik ilkesidir. Hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir.
Kural olarak hukuki güvenlik, kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulması, hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturur.
İtiraz konusu kurala göre 7/9/2016 tarihinden önce varlığı ve miktarı ortaya konulmuş olan ve mülkiyet hakkı kapsamında bulunduğu anlaşılan bir alacağın tahsili için yine bu tarihten önce açılmış icra takiplerinde takip kesinleşse bile idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemeyeceği gibi konulmuş olan hacizlerin de kaldırılması gerekecektir.
İcra takibinin başlatılmasından sonra yürürlüğe giren, geriye etkili sonuç doğuran ve haczedilmezlik yasağı öngören kural sebebiyle alacaklının alacağına kavuşmasının ve kararın icrasının önemli ölçüde zorlaştırıldığı görülmektedir.
2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin on birinci fıkrasının uygulama alanının genişletilmesi mahiyetinde olan ve devam eden icra takipleri yönünden haczedilmezlik yasağı öngören kural idarelerin yerine getirmekle görevli oldukları kamu hizmetleri için gerekli olan kaynakların korunmasını ve kamu hizmetlerinde meydana gelebilecek aksaklıklara engel olunmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda toplumsal yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli şekilde sürdürülebilmesine katkı sunması beklenen kuralın kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olarak mülkiyet ve adil yargılanma haklarına sınırlama getirdiği anlaşılmaktadır. Ancak mülkiyet ve adil yargılanma haklarına getirilen sınırlamanın kamu yararı amacına dönük olması yeterli olmayıp ayrıca ölçülü olması da gerekir.
Kural olarak icra takibinin kesinleştirilmesinden sonra borçlunun borcu karşılayacak mal varlığının haczedilerek satılması suretiyle alacaklının alacağına kavuşması mümkün iken icra takibinin başlatıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren itiraz konusu kural sebebiyle alacaklının bu hakkının öngörülemez biçimde elinden alınması söz konusudur. Kararın icrası ve alacağın tahsiline ilişkin sürecin belirsizliği nedeniyle alacaklının güvencesiz bırakılması malike aşırı bir külfet yüklemekte ve kamu yararı ile kişisel yarar arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozmaktadır. Bu yönüyle kuralın ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olduğu söylenemez.
Mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olan kural, alacağın tahsili sürecinin başlamasından sonra geçmişe etkili yasama tasarruflarıyla kararın uygulanma imkânını önemli oranda zorlaştırması yönüyle de devlete olan güven duygusunu zedelemekte ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmektedir.
Açıklanan gerekçelerle kural Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.