bulamadim:(
DÖNEM: 23
CİLT: 65 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82’nci
Birleşim
6 Nisan 2010 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman’ın, Türk kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını
tanıyan yasanın kabul edilişinin 80’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Öldürülen Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Türk polis teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl
dönümüne ve Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Hollanda Senato Başkanı Rene van der Linden’e Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 31 milletvekilinin, eğitim fakülteleri mezunlarının
istihdamındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/654)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, askerlik hizmetini Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da yapan kişilerin travma
geçirdiği iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/655)
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirne’de yaşanan su
taşkınları sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/656)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Bulgaristan Türklerinin
ülkemizde ve Bulgaristan’da yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/657)
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75,
82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374,
377, 388, 404) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1154)
D) Önergeler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, (2/526) esas numa-ralı Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/200)
E) Duyurular
1.- (2/650) esas
numaralı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin, bazı üyelerin imzalarını geri almaları
sonucu imza sayısı Anayasa’nın 175’inci maddesinde öngörülen sayının altına
düştüğünden, ilk imza sahibine iade edildiğine ilişkin duyuru (4/201)
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türk polis teşkilatının kuruluşunun
165’inci yıl dönümüne, Polis Günü’ne ve Fenerbahçe Acıbadem Voleybol Takımının
Avrupa ikinciliğine ilişkin açıklaması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Türk polis teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl
dönümüne ve Polis Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da görevi başında
hayatını kaybeden polis memuruna ve polis teşkilatının kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Van
Milletvekili İkram Dinçer’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz
Baykal’ın, il kongresi nedeniyle Van’a yaptığı ziyarette meydana gelen olaylara
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Deniz Baykal’a Van’da yapılan saldırının bazı AKP mensupları tarafından
organize edildiğine ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz
Baykal’ın, Van’da kendisine karşı yapılan saldırıyla ilgili olarak, henüz olay
araştırılmadan, doğrudan doğruya AK PARTİ teşkilatına suçlamada bulunmasını
yadırgadıklarına ilişkin açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Cihanbeyli
Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasına Sanayi Bakanlığınca izin verilmemesi ve
Cihanbeyli Belediyesinin katı atık borcunun İller Bankası tarafından tahsil
edilmesi konusunda yanlış bilgiler verdiğine ilişkin açıklaması
8.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, konuşmasında dile getirdiği esnaf, küçük işletme sahiplerinin
borçlarına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, (10/618) esas numaralı önergeyle faili meçhul siyasi
cinayetler konusunda Meclis araştırması komisyonunun oluşturulmasının, Anayasa
tartışmalarının yapıldığı bugünlerde zamanlaması bakımından da yerinde
olacağına ilişkin açıklaması
10.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun,
Madımak katliamını kınıyor olmasını teşekkürle karşıladığını ancak Madımak
katliamının faili meçhul cinayetlerden sayılmasının doğru olmadığına,
faillerinin belli olduğuna, bu cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış
olmasının Hükûmetin aczi olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, sözlü sorular cevaplandırılırken zaman aşımına
uğrayan konularla ilgili yapay cevaplar verildiğine, dönemin Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik tarafından atamaları yapılan Aslan Sinir’le ilgili
yolsuzluk iddiasına ve Kızıltepe’deki üniversite sınav uygulamasının
düzeltilmesine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/589) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
2.- 321 sıra
sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka
bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/618) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
4.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’e alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan sözlü soru önergesi (6/914) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, yönetici atamalarıyla ilgili iddialara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1395) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, iptal edilen öğretim programlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1413) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki okul
eksikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1426) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu’nun cevabı
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite-sanayi
işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1469)
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bilgisayar öğretmenlerinin
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1473) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
7.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1494) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki öğretmenlerin ek ödenek ve lojman
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1495) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
9.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1496) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
10.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Güçlükonak-Fındık beldesindeki okul ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1497) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
11.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Beytüşşebap’taki okul ihtiyacına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1498) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
12.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İdil’deki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1500) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
13.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Uludere’deki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1501) Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
14.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir sendika şube başkanı hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1503) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir okulun sosyal tesis ihtiyacına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1550) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, taşımalı eğitim yapılan okullardaki bazı
ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1551) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
17.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, öğretmenlik mesleğine münhasır yasa yapılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1638) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1650) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Açık Öğretim Fakültesi
öğrencilerine tek ders sınav hakkı tanınmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1654) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli öğretmenlerin
durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1658) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
21.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, anadil eğitimi veren üniversitelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1660) Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
22.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İLKSAN’ın bir ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1703) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
23.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki okul ve öğretmen ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1748) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
24.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir grup üniversite öğrencisi hakkında açılan
soruşturmaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1755) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerindeki yeni okul ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1806) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, okullarda madde bağımlılığına karşı yürütülen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1807) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- Ankara
Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18
Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10
Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin,
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa
Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474,
2/596) (S. Sayısı: 490)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına yönelik
komplo iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/11459) (Ek cevap)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Tekirdağ F Tipi Cezaevindeki uygulamalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/12146)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir suç duyurusuna ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/12147)
4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, ceza ve infaz kurumlarındaki sağlık
hizmetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/12252)
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da bir operasyon sonrası hazırlanan dava
dosyasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/12255)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, görevden uzaklaştırma kararlarına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/12493)
7.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Adli Tıp Kurumunun yerinin
değiştirilmesine ve personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in cevabı (7/12690)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Tekel işçilerinin okullarda yardımcı
hizmetler kadrosunda değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12866)
9.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de su taşkınlarının önlenmesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12883)
10.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir öğretmenin durumuna ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12901)
11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TRT’nin kurum dışına yaptırdığı programlara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/12920)
12.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’deki taşkın önleme çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12942)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, DSİ’de çalışan ziraat
mühendislerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/12944)
14.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Boyabat’ta afet konutu yapımı işine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/13006)
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Elbistan’daki TOKİ
konutlarının yönetimi ile TOKİ’nin konut üretimi ve satışına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/13013)
16.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, emekli aylıklarından bazı derneklere para
kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13025)
17.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13026)
18.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, emekli aylıklarından bir derneğe yapılan
kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13027)
19.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki bazı personel hareketlerine,
TRT’nin iptal ve
ihdas edilen kadrolarına,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/13028),
(7/13029)
20.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararlarının
tebliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı (7/13085)
21.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, emekli aylıklarından yapılan bir kesintiye
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13088)
22.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, emekli maaşlarından bir derneğe yapılan kesintiye
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
(7/13106)
23.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, emekli maaşlarından bir derneğe yapılan
kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13107)
24.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, emekli maaşlarından bir derneğe yapılan kesintiye
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
(7/13108)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, çevre görevlisi
uygulamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/13111)
26.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Samsat Pompaj Sulama Projesi’ne ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13112)
27.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT’nin Parlamento bürosundaki elemanlara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/13114)
28.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/13115)
29.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/13153)
30.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/13156)
31.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Çatalzeytin TOKİ afet konutlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/13167)
32.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, işçi emeklilerinin maaşından yapılan bir
kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13189)
33.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Medula Reçete Provizyon Sistemine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13192)
34.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, bir taş ocağı için verilen ÇED raporuna
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13195)
35.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ Kültür Merkezinin yapımına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13216)
36.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Çimpe Kalesi’nin restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13217)
37.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tarih ve kültür varlıklarına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/13218)
38.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, OSB’lere bedelsiz arsa tahsisine ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/13239)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Kemalpaşa OSB’nin genişleme alanındaki
kamulaştırmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı (7/13240)
40.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, AB fonlarının kullanımına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/13256)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat, su kaynakları ve kullanımına,
Karabük
Milletvekili Cumhur Ünal, Karabük Demir Çelik Fabrikalarının ve Karabük’ün
kuruluşunun 73’üncü yıl dönümüne,
Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya, Kocaeli Şekerpınar’da yaşayan bir kısım
vatandaşların imarla ilgili sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Van Milletvekili
Kerem Altun, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Moldova
Cumhuriyeti Gökoğuz Halk Topluşu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in (6/1912) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 milletvekilinin, ekonomi politikası
konusunda genel görüşme (8/12),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/651),
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, İstanbul Çevre Düzeni
Planı’nın olası etkilerinin araştırılması (10/652),
BDP Grubu adına
grup başkan vekilleri Batman milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız’ın,
hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/653),
Amacıyla birer
Meclis araştırması;
Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/769) (S. Sayısı: 486)
kabul edildi ve kanunlaştı.
5’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10
Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin,
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474,
2/596) (S. Sayısı: 490) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine
geçilmesi kabul edildi.
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Anayasa Komisyonu Başkan Vekili ve Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün’ün, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
6 Nisan 2010 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.49’da son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatih
METİN |
|
Bingöl |
|
Bolu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.:
114
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Nisan 2010 Cuma
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12810)
2.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12812)
3.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12813)
4.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12814)
5.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, TEKEL’e ait bir binanın kiralanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12815)
6.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, demokratik açılım projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12817)
7.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Rize Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12818)
8.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Sakarya Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12819)
9.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, valilerle yapılan bir toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12820)
10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kayıp çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12837)
11.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin yardım kuponları ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12838)
12.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, valiliklerde dağıtılan
kitap ve broşürler ile makam odalarındaki resimlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12839)
13.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Erzurum Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkındaki bir soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12840)
14.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, misyonerlerin
faaliyetlerine ve çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12841)
15.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, kayıp ve kaçak enerji sorununa
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12842)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, TEKEL’in bir binasının
tahsisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12843)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki okulların
elektrik ve su borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12844)
18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’daki ikili eğitime ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12845)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Şanlıurfa’daki ikili eğitime
ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12846)
20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin il içi yer
değiştirmeleriyle ilgili bir yazıya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12847)
21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, taşımalı eğitimde yaşanan
trafik kazalarına ve diğer sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12848)
22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köydeki kapatılan
ilköğretim okuluna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12849)
23.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, tutuklu bulunan subay ve
astsubayların bazı özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12850)
24.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, sınır ve iç güvenlik iskan tesislerinin TOKİ tarafından inşa edilmesine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12851)
25.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, bazı askeri personelin
özlük hakları sorunlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12852)
26.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta kış sporları
müsabakaları düzenlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/12858)
27.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Ankara-Yozgat-Sivas Hızlı
Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12859)
No.: 115
5 Nisan 2010 Pazartesi
Teklif
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/656) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.4.2010)
Raporlar
1.- Kamu Hastane Birlikleri
Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
(Dağıtma tarihi: 5.4.2010) (GÜNDEME)
2.- Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800)
(S. Sayısı: 494) (Dağıtma tarihi: 5.4.2010) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt’te battaniye üretiminin teşvikine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1956) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki köy yollarının asfaltlanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1957) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt şehirlerarası otobüs terminaline ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1958) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt-Kurtalan’a Halkbank şubesi açılmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1959)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1960) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki camilerin bakım ve onarımına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) sözlü soru önergesi (6/1961) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2010)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı atıl konutların yurt olarak değerlendirilmesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1962) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel açığına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1963) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki altyapı yetersizliğine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1964) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesinde Ziraat
Bankası şubesi açılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/1965) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, muhtarların özlük haklarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2010)
12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kayısıdaki tarım
sigortası uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1967) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
13.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’da don
olayının oluşturduğu hasara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1968) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki don
olayına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1969)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Gençlik ve Spor İl
Müdürlüğünün bütçesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru
önergesi (6/1970) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çok amaçlı bir lisenin bina
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1971)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki internet evine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1972) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kura nehri projesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1973) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, muayene ve ilaç katılım paylarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13464) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
2.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, Ziraat Bankasının halka arzına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13465) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
3.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, ülkemizde bulunduğu iddia edilen nükleer silahlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13466) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
4.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Bulgaristan’dan gelen bazı soydaşların durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13467) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
5.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, TRT adına yapılan bir röportaja ve TRT’nin yayın
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/03/2010)
6.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, keçi yetiştiriciliğine ve hayvancılıktaki bazı sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13469) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
7.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, MTA Tabiat Tarihi Müzesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13470) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
8.- Zonguldak Milletvekili
Ali Koçal’ın, Kalkınma Bankasında hizmet alımıyla çalıştırılan personele
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13471) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
9.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsal’ın, TOKİ ve iştiraklerinin emlak satışlarını gerçekleştiren
firmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13472) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/03/2010)
10.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir toplantıyı izlemek
isteyen bazı muhabirlerin engellendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13473) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
11.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13474) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/03/2010)
12.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavaf’ın bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13475)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir şirketin katıldığı
ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13476) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
14.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bir cezaevinde yaşandığı iddia
edilen bir olaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13477) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/03/2010)
15.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Almanya’daki Deniz Feneri
Davası kapsamındaki bir isteme ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13478) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
16.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van F Tipi Cezaevinde yapıldığı
iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13479) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
17.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki bir hastanenin SGK
mevzuatına aykırı işlemler yaptığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13480) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, toplum yararına çalışma
programı kapsamında çalıştırılan bazı işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13481) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
19.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, istifa eden memurların emekli
ikramiyelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13482) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin Medya
Derneğindeki konumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/13483) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, RTÜK’ün bazı
üyeleri hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13484) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
22.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki bazı
programlar için ödenen ücretlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13485) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
23.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’deki insan kaynakları
yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/13486) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
24.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/13487) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
25.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, kadınlara yönelik şiddet
olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/13488) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
26.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, medyadaki cinsiyetçi
yaklaşımlara ve bir reklama ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/13489) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
27.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ’daki
belediyelerin ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13490) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
28.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ toptancı
halindeki dükkan yetersizliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13491) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Edremit Belediyesi
eski Başkanı hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13492) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
30.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, basında yer alan bazı
illerde “İstiklal Marşı” okunmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13493) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köy yolunun asfaltlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13494) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2010)
32.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Boğaziçi öngörünümündeki
kaçak yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13495)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye Belediyesinin taraf
olduğu davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13496)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki trafik suçlarına
ve kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13497)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye İl Genel Meclisince
tahsis edilen ve satılan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13498) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
36.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, gözaltındaki kötü muamele
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13499)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, doğal afetten zarar gören bazı
köylere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13500) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2010)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul Çevre Düzeni Planına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13501) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
39.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da kullandırılan
mikro kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13502)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
40.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Şişli’deki bir arsanın imar
durumunda yapılan değişikliklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13503) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
41.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Büyükşehir
Belediyesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13504) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
42.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kaybolan bir YİBO öğrencisine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13505) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/03/2010)
43.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kamu taşınmazlarının turizm
yatırımlarına tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
44.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, bandrol
işlemlerinde istenen banka dekontuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13507) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
45.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Londra’da bulunan bir
müzedeki Atatürk heykeline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13508) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ta kamu kuruluşlarının
esnaftan et almasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13509)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
47.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, KİT’lerde çalışan bazı
personelin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13510) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
48.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki
elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13511)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
49.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’ndeki TEKEL
taşınmazlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13512)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
50.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Devlet Memurları Kanununun 76.
maddesine göre yapılan personel atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
51.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, yazarlık yazılım ihalelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13514) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2010)
52.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, açılan soruşturmalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13515) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2010)
53.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı personele ödenmesi
gereken ücretlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13516) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
54.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir beldedeki taşımalı eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13517) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/03/2010)
55.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Ders Aletleri Yapım
Merkezinin yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13518) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
56.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ilköğretim müfettişlerinin
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13519)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
57.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Uşak Eşme Yatılı Bölge
İlköğretim Okulunun yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13520) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
58.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kaybolan bir YİBO öğrencisine
ve okullardaki şiddet iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13521) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova Kadın Doğum Hastanesi
Başhekimi hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13522) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
60.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bazı genel müdürlerin farklı
yerlerde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13523) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
61.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, tarım sigortası uygulamalarının
değerlendirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13524) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
62.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Manisa’da don afeti mağduru
çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13525) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
63.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, don afetinin
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13526) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
64.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, tarım dışı kullanıma açılan
tarım arazilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13527) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
65.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, PTT personelinin çalışma
saatlerine ve taşeronlaşmaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
66.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ulaştırma sektörü kaynaklı karbondioksit salımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13529) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
67.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Havalimanında yabancı
turistlerden alınan bir ücrete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13530) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
68.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir televizyon
kanalında yayından kaldırılan diziye ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/13531) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
69.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ın Yapı Denetim Kanunu
kapsamına alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13532) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
70.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına
bütçeden yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/13533) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
71.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına
bütçeden yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/13534) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
72.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına
bütçeden yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/13535) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
73.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına
bütçeden yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/13536) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
74.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/13537) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
75.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yanan orman alanlarının
ağaçlandırılması projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13538) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki kadro
fazlalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12035)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sigara yasağının yeniden düzenlenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12058)
3.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, yardımcı sağlık hizmetlerinin taşeron şirketlere yaptırılmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12096)
4.- Bursa Milletvekili Hamza
Hamit Homriş’in, boş kalan kadrolara sözleşmeli personel atamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12097)
5.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, yaptırılan hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12098)
6.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, Bakanlıkta çalışan mimar ve mühendisler ile avukatlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12099)
7.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, diyabet hastalarına yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12100)
8.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, verem hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12101)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı personele yapıldığı iddia edilen
uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12102)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav
Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12103)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
anti-depresan ilaç kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12104)
12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, anayasa değişikliği
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12128)
13.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman Cezaevindeki şartlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12251)
14.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, bir soruşturmaya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12253)
No.: 116
6 Nisan 2010 Salı
Tasarı
1.- Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/842) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.3.2010)
Teklifler
1.- Yalova Milletvekili İlhan
Evcin’in; Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Mülkiyetindeki Bir Kısım Arazinin
Yalova Üniversitesi ve İl Özel İdaresine Tahsis Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/657) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2010)
2.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in; Ayaş Organik Tarım Destekleme ve Geliştirme Enstitüsü Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/658) (Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.3.2010)
3.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile 3 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/659) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.3.2010)
Tezkereler
1.- Mardin Milletvekili Emine
Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1147) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.04.2010)
2.- Siirt Milletvekili Osman
Özçelik ve Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1148) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.04.2010)
3.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1149) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.04.2010)
4.- Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1150) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.04.2010)
5.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1151) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.04.2010)
6.- Batman Milletvekilleri
Bengi Yıldız ve Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1152) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.04.2010)
7.- Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1153) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.04.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altay ve 31 Milletvekilinin, eğitim fakülteleri mezunlarının istihdamındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/654) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.03.2010)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, askerlik hizmetini Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da yapan kişilerin travma geçirdiği
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.02.2010)
3.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, Edirne’de yaşanan su taşkınları
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/656) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.02.2010)
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 Milletvekilinin, Bulgaristan Türklerinin ülkemizde ve
Bulgaristan’da yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/657) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)
6 Nisan 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun Tüfekçi (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 82’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz
kadınların belediye meclislerine seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının
80’inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Canan
Arıtman’a aittir.
Buyurun Sayın Arıtman. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Türk kadınına belediye
seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasanın kabul edilişinin 80’inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Nisan 2010 tarihi, Türk kadınına belediye
seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasanın kabul edilişinin 80’inci
yıl dönümüdür.
Atatürk gerçek anlamda
çağdaş, demokratik ve sürdürülebilir kalkınması olan bir ülke hedeflediği için
kadın-erkek eşitliğini bir devlet politikası olarak yaşama geçirdi.
Cumhuriyetin daha ilk on yılında yapılan devrimler aslında bir kadın devrimidir
ve bu nedenledir ki Atatürk, yüzyılın en büyük kadın hakları savunucusu
olmuştur. Atatürk, Türk kadınını cumhuriyet devriminin odağı, öznesi yaptı,
kadınları yükselterek cumhuriyeti kurdu. Dünyada kadının statüsünün
yükseltilmesinin bir uygarlık aşaması olduğunu görebilen nadir liderlerden biri
Atatürk’tür. Ünlü ozanımız Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi, “Sofradaki yeri
öküzümüzden sonra gelen ve sanki hiç yaşamamışçasına ölen kadınlarımız…” Bizim
kadınlarımız Atatürk’ün sayesinde bir neslin kafeslerin ardından Millet Meclisi
kürsüsüne çıkışını gördü. Kadınlarımız 1930’larda yerel seçimlerde, 1934’te
milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını kazandığında dünyada sadece
on yedi ülke kadınının siyasal hakkı vardı ve kadın parlamenter oranıyla
dünyada 2’nci sıradaydık, bugün ise 136’ncı sıradayız. Avrupa sıralamasında ise
liste sonuncusuyuz. Yerel parlamentolardaki kadın oranlarımızla, dünya
sıralamasında sondan 8’inci sıradayız, kadın belediye başkanı oranıyla sondan
3’üncü sıradayız, Avrupa sıralamasında ise yine liste sonuncusuyuz.
Değerli milletvekilleri, siz
kadınları yok saydığınız içindir ki biz burada onların derdini, sorununu dile
getirmeye çalışıyoruz. Bir kadın parlamenteri, kadının siyasal hakları
konusunda, bugün siyasette olmaması konusunda burada derdini anlatmaya
çalışırken dinlememeniz büyük bir saygısızlıktır, sizleri kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, yerel parlamentolar
için şahsi katılım hakkını kazandıktan seksen yıl sonra geldiğimiz nokta
hazindir. Kadın belediye başkanı oranımız sadece binde 8’dir. Seksen yılda
yüzde 1 bile olamadık, bir arpa boyu bile yol alamadık.
Belediye meclislerindeki
kadın üye oranı yüzde 4,5; il genel meclislerinde yüzde 3,5’tur. 81 ilimizin
39’unun il genel meclisinde hiç kadın üye yoktur. Meclislerimiz erkek
meclisidir. Dolayısıyla demokrasimiz de erkek demokrasisidir, dolayısıyla da
ayıplı demokrasidir. Bu ayıp gözüküyor burada ama 21’inci yüzyılın Türkiye’si
bu ayıptan bir an önce kurtulmalıdır.
Bakın, ülkemizde kadın
belediye başkanı oranı yüzde 1 bile değilken AB ülkelerinde her 5 yerel
yöneticiden 1’i kadındır. Komşumuz Yunanistan’da yerel parlamentoda kadın oranı
yüzde 47 iken Kostarika’da, örneğin, yüzde 72,5’tur, bizde sadece yüzde 4’tür.
2007 seçimlerinde kadın oranının yüzde 4,5’tan yüzde 9’a çıkmasıyla sevinenler,
övünenler sadece iki yıl sonraki yerel seçimde yine yüzde 4’e düşen oranlarla
umarım ayılmışlardır. Bugün dünyadaki cinsiyet eşitliği raporlarında liste
sonlarında yer alan Türkiye’nin kadına yönelik şiddette liste başı olması tesadüfi değildir. Aile içi şiddet nedeniyle öldürülen kadın
sayısının AKP İktidarında yüzde 1.400 oranında artmış olması da nedensiz
değildir. Kadın-erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan,
nüfusun ve seçmenlerin yarısını oluşturan kadınların siyasete adil ve eşit
katılımı sağlanmadan çağdaş demokrasi ve kalkınma hedefine ulaşılamaz.
Günümüzde kadınların talep ettiği salt eşitlik değildir. Bu bir demokrasi
talebidir. AKP İktidarı, yok “Demokratik açılım.”, yok “Demokratik Anayasa.”,
“Hazmettireceğim.”, “Hap yapıp yutturacağım.” diyor. Kadını hedeflemeyen,
odağında kadın olmayan açılımların hiçbirisinin demokrasiyle alakası yoktur.
Tüm bunlar koskoca bir aldatmacadan ibarettir. Zaten demokrasiyi amaç değil
araç olarak görenlerin hedefi de demokrasi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
CANAN ARITMAN (Devamla) –
Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçek anlamdaki tek demokratik açılım Atatürk’ün
yaptığı cumhuriyet devrimidir. Onu yıkmak isteyenlerin yaptığı Anayasa hapını
bu millet yutmayacaktır. Kadınlarımız, “Ananı da al, git.” diyenlere “Erkek
meclislerde yaptığın anayasanı da al, git.” diyeceklerdir.
Saygılar sunarım. Sayın
Başkana teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Arıtman.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Hollanda Senato Başkanı Rene van der
Linden’e Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in
resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Hollanda Senato Başkanı
Sayın Rene van der Linden Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Gündem dışı ikinci söz
Öldürülen Gazeteciler Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Sebahat Tuncel’e aittir.
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Öldürülen Gazeteciler
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü
vesilesiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1909 yılının 6 Nisan’ında
Serbesti gazetesinin hem Başyazarı olan hem de Yazı İşleri Müdürü olan Hasan
Fehmi İstanbul’da Galata Köprüsü’nde kurşunlanarak yaşamını yitirmiştir.
Ölümüne neden olan şey, dönemin iktidarını eleştirmek, İttihat ve Terakkiye
karşı eleştirileri sunmak olan bu gazeteci ilk öldürülen kişi olması
vesilesiyle 6 Nisan, Öldürülen Gazeteciler Günü olarak ilan edilmiştir. Ama ne
yazık ki bu ilk olarak kalmamış, Türkiye’de 1909’dan bugüne 83 gazeteci,
muhalif gazeteci öldürülmüştür. Bugüne kadar birçok gazetecinin failleri de
yakalanmış değildir.
Sabahattin Ali, Adem Yavuz, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Uğur
Mumcu, Musa Anter, Hüseyin Deniz, Ferhat Tepe, Muzaffer Akkuş, Metin Göktepe,
Ayşe Sağlam, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink, Engin Ceber bu 83 arkadaştan, 83
gazeteciden bir kısmıdır. Ne yazık ki bu gazetecilerin bugüne kadar ne failleri
ortaya çıkartılmış ne de yargılanmıştır. Özellikle muhalif olması itibarıyla
bir yandan Türkiye siyasetine muhalif olan kişiler 90’lı yıllara kadar sol,
sosyalist olduğu için ya da komünist olduğu için eleştirilmiş ve ölüm
fermanları çıkartılmıştır bir şekilde ne yazık ki, 90’lı yıllarda da özellikle
Kürt coğrafyasında yoğun bir baskıyla karşı karşıya kalmıştır. Otuz yıldır
yaşanan savaşın belki de en büyük bedelini bu dönemde yaşamıştır gazeteciler.
Sadece gazeteciler değil, aslında o dönem dağıtım yapan birçok kişi de ne yazık
ki yaşamından olmuştur. En son Azadiya Welat gazetesi Adana çalışanı Adana’da portakal
ağacına asılı olarak bulunmuş. Metin Alataş aslında daha önce tehdit
edildiğini, gözaltına alındığını, dövüldüğünü ifade etmiş, savcılığa da
başvurmuş ama ne yazık ki gereken işlemler yapılmamış, birkaç gün sonra da
ölüsü bulunmuştur.
Türkiye’de basın özgürlüğü,
ne yazık ki bu gösterilen örneklerle de ciddi problem yaşamaktadır. Ne zaman ki
muhalif olan bir basın varsa onlar kapatılmış, baskı altına alınmış, siyaseten
iş yapamaz noktaya getirilmiş. Özellikle Kürt basını bundan nasibini alanlardan
birisidir. Özgür Gündem, Özgür Ülke, Gündem gazeteleri çok sık aralıklarla
kapatılmış, Türkiye’de tek Kürtçe yayın yapan günlük gazete Azadiya Welat da
2006’dan bugüne 7 kez kapatılmıştır, yayın yönetmenine de beş yüz yirmi beş yıl
ceza istenmektedir. Daha önceki yayın yönetmenlerinin birçoğu da ceza almış
durumdadır. Bu bile aslında Türkiye’de basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu
gösteriyor. Siyasi iktidarın da bu konudaki yaklaşımları ciddi bir problemdir.
Geçenlerde Sayın Başbakanın İstanbul’da sanatçılara verdiği yemekte bütün
basın, ulusal basından herkes davet edilirken, Dicle Haber Ajansının
muhabirleri özellikle seçilerek “Siz bu toplantıyı izleyemezsiniz” diyerek
dışarı çıkartılmıştır. Sayın Başbakana sorduk, bunun nedeni nedir, neden Dicle
Haber Ajansına yönelik böyle bir saldırı vardır? Henüz cevabını ifade etmedi
ama bu bile aslında hâlâ günümüzde bile Kürt basınına yönelik, özgür basına
yönelik saldırıların boyutunu göstermektedir. Ne zaman ki iktidarın,
muhalefetin basını olmayan, bu konuda özgür basıncılıkta ısrar eden, özellikle
dürüst, etik, halkın doğru haber alma hakkını savunan ve bunun için mücadele
eden birçok gazetecinin ne yazık ki bu ya hayatına mal olmuş ya da onlarca yıl
cezaevinde kalmak durumunda kalmışlardır. Bunun bir kader olmadığını, özellikle
burada görevli bulunan siyasi partilerin mensuplarının bu işe dur demesi
gerekiyor. Eğer bugün, işte iktidar partisinin, basın iktidarın yayın organı
olacaksa ya da bir grup, siyasi grubun yayın organı olacaksa basın
özgürlüğünden nasıl bahsedeceğiz, demokrasiden nasıl bahsedeceğiz?
Basının tabii ki görevi
halkın haber alma, dürüst, etik haber alma ihtiyacını karşılamaktır. Bu
yapılmadığı sürece de Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasinin, gerçek
anlamda bir özgürlüğün olması mümkün değildir. Hele bugünlerde, demokratikleşme
tartışmasını yaptığımız bir dönemde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demokratikleşme
tartışmalarının olduğu bir dönemde basın özgürlüğü mutlaka ele alınması gereken
bir durumdur. Ben, 6 Nisan vesilesiyle, bugüne kadar gazetecilik alanında
mücadele eden ve mücadele ederken yaşamını yitiren bütün gazetecileri bir kez
daha anıyorum ve umuyorum ki Hrant Dink’ten Musa Anter’e, Engin Ceber’e, Abdi
İpekçi’ye, bunların sorumluları bir an önce yargılanır. Ama ne yazık ki
Türkiye’de tuhaf bir durum var; katilleri kahraman ilan eden bir ülke! Bu
anlayıştan vazgeçilmediği sürece Türkiye’de çok değişim olmayacaktır.
Türkiye’de katiller yargılanmalıdır, katiller kahraman ilan edilmemelidir.
Bu, Türkiye toplumunun
vicdanın da bir görevidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tuncel.
Gündem dışı üçüncü söz, 10
Nisan Polis Günü münasebetiyle söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan
Özdemir’e aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne ve Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mensubu olmaktan gurur duyduğum Türk
polis teşkilatımızın kuruluşunun 165’inci yıl dönümü nedeniyle şahsım adına
gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Dün Kütahya’da görevi başında
şehit edilen polis memuru kardeşim Melih Çimen’e Allah’tan rahmet diliyorum ve
kederli ailesine ve emniyet teşkilatına başsağlığı diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet teşkilatımızın kuruluşunun
165’inci yıl dönümü nedeniyle tüm meslektaşlarımın Polis Bayramı’nı kutluyor,
yuvalarında aileleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam, meslek
hayatlarında üstün başarılar diliyorum. Bu vesileyle, şehitlerimize Allah’tan
rahmet, gazilerimize ve emeklilerimize uzun ömür diliyorum.
Türk polis teşkilatı 10 Nisan
1845 yılında kurulduktan sonra şan ve şerefle yazdığı mazisi, yasalardan aldığı
güç ve milletimizden aldığı destekle birleşerek ülkemizin birliği, huzur ve
güvenliğini korumayı başarmış büyük, güçlü bir teşkilattır. Bu amacını
gerçekleştirmek için “insan odaklı hizmet” anlayışını benimseyerek güvenlik
hizmetlerini çağın teknolojisiyle donatmıştır. Bu konumuyla sadece Türkiye
sınırları içerisinde değil dünyada saygın yerini almış olmanın haklı gururunu
taşımaktadır.
Teknolojinin ilerlemesiyle
birlikte bilişim suçları da yaygınlaşmış, çağımızda mali suçlar, kredi kartıyla
ilgili İnternet üzerinden işlenen suçlar, terörle mücadele, organize suçlar,
asayiş, narkotik suç ve suçlularla mücadeledeki üstün araştırmalarda
polisimizin modern teknolojinin gereklerine uygun donanıma kavuşturulması büyük
önem taşımıştır. Bu konuda destek olanlara Meclis huzurunda teşekkür ediyorum.
Hizmet anlayışı, eğitim kalitesi, nitelikli personeli, MOBESE sisteminin
kullanımı, bilgi teknolojisi kullanımı emniyet teşkilatımızın başarısını daha
da artırmıştır ancak yeterli değildir, vatandaşımızın huzur ve güvenliği için
emniyet teşkilatına ayrılan kaynakların daha da güçlenmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, suç işlenmesinin önlenmesi ve suçluların yakalanabilmesinde
halk desteğinin önemi büyüktür. Daha güzel günler için polis-vatandaş daha
fazla el ele olmalıdır. Tüm bunların yanında, yasama ve yürütmenin de böylesine
önemli bir görevi üstlenmiş polislerimizin gerek görevleriyle ilgili yasal
düzenlemelerde gerekse özlük haklarına ilişkin olarak destek olması şarttır.
Eski bir polis müdürü, vali
ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak bu kürsüden üçüncü kez Polis
Bayramı nedeniyle sesleniyorum: Artık polisimizin zor çalışma koşullarından,
ekonomik zorluklardan bahsetmeyeceğim, bunlar bilinmektedir. Tedbir almak ve
problemleri acilen çözmek gerekir, bu da Hükûmetin görevidir, bu konuda biz
kendilerine tamamen destek oluruz.
Bu amaçla, emniyet teşkilatı
mensuplarımızın çalışma koşullarındaki zorluklar ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemleri tespit etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunmuş olduğum Meclis araştırma önergesi de bu hafta perşembe günü Meclis Genel
Kurulunda görüşülecek olup kabulü yönünde tüm milletvekillerimizden destek
bekliyoruz.
Bununla
birlikte, bugün bu kürsüden, polislerimizin özlük hakları ve maaşlarının
iyileştirilmesi için vermiş olduğum ve ana komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna, tali komisyon olarak İçişleri Komisyonuna sevk edilen Devlet
Memurları Kanunu, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Bakanlıklar ve Bağlı
Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’min bir an önce Meclis gündemine alınması için çağrıda bulunmak istiyorum.
İktidarı ve muhalefetiyle el birliği içerisinde
polisimizin mali problemlerini çözmeliyiz; bu başarı ise Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki tüm milletvekillerinin olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, böylece Hükûmetin terörden, ekonomik kriz ve
işsizlikten bunalmış bir toplumun huzur ve güvenliğini sağlamak için gece
gündüz görevi başındaki polislere verdiği desteği göstereceğini bekliyorum.
Sözlerime son verirken,
emniyet teşkilatımızın 165’inci kuruluş yıl dönümünü tekrar kutluyor, tüm
polislerimizin bayramını tebrik ediyor, üstün başarılar diliyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özdemir.
60’ıncı maddeye göre iki söz
talebi vardır.
Sayın Aslanoğlu, iki
dakikanız var; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne, Polis Günü’ne ve Fenerbahçe
Acıbadem Voleybol Takımının Avrupa ikinciliğine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Efendim, tabii polis teşkilatımızı yürekten kutluyorum.
Ayrıca, Fenerbahçe Acıbadem
Voleybol Takımını Avrupa ikinciliğinden dolayı yürekten kutluyorum. Ayrıca,
Acıbadem Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar, ciddi ve
tutarlı bir şekilde takımlarımızın desteklenmesinden dolayı büyük başarıların
geleceğini görmüş. Bu nedenle kendisine teşekkürlerimi iletiyor, başarılarının
devamını diliyorum. Bir Beşiktaşlı olarak herhangi bir kulübümüz Avrupa’da
başarı elde ederse hepimiz buna seviniriz.
Ben tekrar Fenerbahçe
Acıbadem Voleybol Takımını yürekten kutluyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Genç…
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne ve Polis Günü’ne ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de polisimizin 10 Nisan
Polis Günü’nü kutluyorum. Gerçekten çok zor görev gören bu kitleye görevlerinde
başarılar diliyorum. Bu uğurda görevini yaparken şehit olan polislerimize
Allah’tan rahmet diliyorum.
Ancak, AKP iktidara geldiği
zaman, polisimiz, maalesef o Atatürkçülük düşüncesine bağlı, insan sevgisine
bağlı davranış ve görev yapma anlayışından uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bir defa, kendileri, polisin maaşını artıracaklarına dair daha ilk geldiğinden
beri söz verdiler, daha bugüne kadar ciddi bir şey yapmadılar polise karşı.
Ayrıca da polisin gerçek düşüncesinden saptırılıp Atatürkçülüğe ve cumhuriyetin
kuruluş felsefesine aykırı davranışlar içinde olması için maalesef başta
İçişleri Bakanlığından kaynaklanan saptırmalar var. Özellikle polis kolejlerinin
başına getirilen kişilerin eğitim gördükleri yerler ve kimlerin talimatıyla
buraya geldikleri de ortada. Ben AKP’lileri özellikle ikaz ediyorum.
Polisimizi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, kapandı efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi
açıyorlar. İkişer dakika vermiştim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Devam
edebilir miyim efendim?
BAŞKAN – Evet, şimdi bir
dakikalık süreniz var.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Peki.
Sayın Başkanım, özellikle
polisin ekonomik durumunun düzeltilmesi için kendisine gerekli katkı
sağlanmalıdır. Ayrıca da polisin görev yapması için de siyasi iktidarın polisi
rahat bırakması lazımdır. Bana göre, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına
karşı Van’da girişilen, özellikle polisin de içinde olduğu aşağı yukarı
izlenimini yaratan hareketlere polisin karıştırılmaması gerekir. Siyasi iktidar
da gücü varsa kendisi bu işlere girişsin. Maalesef, kendi çirkin aletlere
polisi alet etmemesi için de AKP’yi uyarıyorum efendim.
Yine, polisimizin 10 Nisan
Günü’nü kutluyorum, başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Işık…
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’da görevi başında hayatını kaybeden polis memuruna ve polis
teşkilatının kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Kütahya’da görevi
başında dün hayatını kaybederek bugün defnedilen değerli polisimize Allah’tan
rahmet dilerken, ailesine ve polis camiasına başsağlığı diliyor, polis
teşkilatının kuruluşunun yıl dönümü vesilesiyle tekrar geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Dinçer…
4.- Van Milletvekili İkram Dinçer’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Deniz Baykal’ın, il kongresi nedeniyle Van’a yaptığı ziyarette meydana
gelen olaylara ilişkin açıklaması
İKRAM DİNÇER (Van) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; geçtiğimiz cuma günü, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Deniz Baykal partisinin il kongresi nedeniyle Van ilimize bir ziyaret
gerçekleştirmişlerdir. Bu ziyaret sırasında, hepinizin bildiği gibi, ne yazık
ki istenmeyen olaylar meydana gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
siyasetçileri tasvip etmemek veya herhangi bir konuda düşüncelerini ifade etmek,
demokrasilerde son derece normaldir ama bu protestoların amacını aşarak
saldırıya dönüşmesi de kabul edilemez bir tutumdur. Bunun için, Sayın Baykal’a
yapılan saldırılar bizleri son derece üzmüştür ama bizleri üzen bir diğer tutum
ise CHP tarafından partimize yönelik amacını aşan açıklamalardır. Burada Sayın
Baykal’a yapılan saldırılar bizleri ne kadar üzdüyse, bu olaydan AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcısı ve Van Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Çelik ve şahsımın ve
ayrıca teşkilatlarımızın da sorumlu tutulması bizleri aynı şekilde üzmüştür.
Olaydan hemen sonra, Sayın Çelik başta olmak üzere, benimle birlikte diğer Van
milletvekili arkadaşlarımız Sayın Baykal’a yapılan saldırıyı kınayarak
üzüntülerimizi belirtmiştik. Yaşananların partimiz mensuplarıyla uzaktan
yakından bir ilgisi olmadığını ifade ettik. Kaldı ki protesto edenlerin büyük
bir çoğunluğu Cumhuriyet Halk Partisine oy veren vatandaşlarımızdı, cebinde CHP
üye kartı bulunan vatandaşlarımız bu protestonun içindeydiler. Bütün bu
gerçeklere rağmen, bu üzücü olaydan dolayı partimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bitti, iki dakika
vermiştim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, Van’da yapılan saldırının bazı AKP mensupları tarafından
yapıldığını, organize edildiğini…
BAŞKAN – Şimdi siz oturun,
ben açacağım, sisteme girin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yazıklar olsun yahu! Ayıp yahu!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a Van’da yapılan saldırının bazı AKP
mensupları tarafından organize edildiğine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Van’da yapılan saldırının
bazı AKP mensupları tarafından yapıldığını
-elimizde fotoğraflar var- kimlerin olduğunu biliyoruz ama biz
istiyorduk ki bu işi doğrudan doğruya Van Emniyeti alsın, çözsün, kimin kim
olduğunu açıklasın ama şu ana kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Biz hem
kimliklerini, isimlerini, olay mahallinde çekilen fotoğrafları ve videoları
önümüzdeki günlerde basın toplantısıyla açıklayacağız.
Sayın Başbakanın dün yaptığı
açıklamayı da yadırgadığımızı ifade edelim. Kim olursa olsun, hangi siyasal
parti olursa olsun şiddete başvurulan bir protestonun doğru olmadığını
hepimizin kabul etmesi gerekir ama Sayın Başbakan, sanki CHP’ye karşı yapılan
bir eylemi CHP bilinçli olarak AKP’nin üstüne atıyormuş gibi bir görüntü verdi.
Bu görüntü kesinlikle doğru değil.
Eğer Sayın Dinçer merak
ediyorsa elimizdeki fotoğrafları veririz. AKP gençlik kollarının oradaki başkan
yardımcısı kimdir, başkanı kimdir, orada parti yöneticileri kimdir, onların
ikinci başkanı kimdir isimleriyle ve fotoğraflarıyla, olay mahallinde çekilmiş
gazetecilerin fotoğraflarıyla verebiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Van’da kendisine karşı yapılan saldırıyla ilgili
olarak, henüz olay araştırılmadan, doğrudan doğruya AK PARTİ teşkilatına
suçlamada bulunmasını yadırgadıklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Sayın İkram Dinçer, Van’a gelen
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına karşı yapılan olayı hem Van
milletvekilleri olarak kınadıklarını, genel başkan yardımcısını da bu konuda
kınadıklarını ifade ettiler. Ama henüz olay araştırılmadan, sıcağı sıcağına
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının doğrudan doğruya AK PARTİ
milletvekillerini ve AK PARTİ teşkilatını karşı karşı duruma getirerek bir
ithamda, bir suçlamada bulunması yadırganacak bir durum. Bunu araştırıp,
inceleyip ellerinde bir şey varsa, o belgelerde varsa, kimse, AK PARTİ’li
hüviyetini üzerinde taşıyan şahıs da bu yanlışlığı yapıyorsa cezasını
çekmelidir. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Tamam, öyle söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama Cumhuriyet Halk Partili, Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde olup da üye
sıfatını cebinde taşıyıp o eylem içerisinde bulunan varsa onlar da cezasını
çekmelidir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Tabii, tabii.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biz yapılan yanlışlıklara ortak karar ve kanaat bildirmek durumundayız. Dün
Sayın Başbakanın söylediği de odur. Bugün herkes her şeye farklı tepkilerde
bulunabilir, amacını aşan tepkilerde bulunabilir ama bizim burada yapmamız
gereken, ortak kanaatlerimizi oluşturup yanlışa gidenleri hep birlikte deşifre
etmeliyiz ve dışlamalıyız.
Bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 128, 136, 144, 174, 176, 189, 190,
191, 192, 193, 194, 195, 196, 230, 231, 297, 307, 309, 312, 314, 349, 383, 389,
431 ve 432’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
İkinci sırada okutacağım
Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu için önergenin özeti
okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer alacaktır.
Önergeleri okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve 31 milletvekilinin, eğitim
fakülteleri mezunlarının istihdamındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/654)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın 42. maddesinin ilk
fıkrasında “kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmü yer
almaktadır. Toplumun eğitim-öğretim talebine, kamunun arz sürecinin öğretmen
boyutu karşılanamamaktadır. Eğitim sistemimizin ana omurgası olan
öğretmenlerimize Cumhuriyetin kuruluş sürecinde verilen değer ve önem Türk
toplumunun hafızalarında derin yer bulmuştur.
Ancak özellikle 1980 sonrası
gerek uygulanan yapısal programlar gerekse öğretmen yetiştirme sürecinde
yapılan eksiklikler ve hataların sonucunda bir eğitim planlaması hayata
geçirilememiştir. Eğitim sisteminde söz sahibi olan kurumların öğretmen
yetiştirme süreci, zamanı, müfredatı, istihdamı ve sorumluluk paylaşım
eksikliği ile birlikte, kurumlar arası koordinasyonsuzluk yıllardır
süregelmektedir. Bunun en güzel örneğini sistemde derin yaralar açan lisans
mezunu herkesin öğretmen yapılması ile kendini göstermiştir. Buna karşın öğretmenlik
mesleğinin kanunla belirlenmiş bir özel ihtisas mesleği olduğu geri planda
kalmış, AKP hükümetleri döneminde istihdam şekillerindeki çeşitlilik
arttırılarak mesleğin saygınlığı da büyük darbe almıştır.
Sistemde yaşanan plansızlık
sonucu eğitim fakültesi mezunlarının sayısı hızla artmış, kamu, mezunları
sisteme dâhil edememiştir. 2009 yılı KPSS öğretmenlik sınavına giren mezun
eğitimci sayısı 243 569'dur. Buna karşın 2003-2009 yılları arasında 147 702
öğretmen sisteme dâhil edilmiştir. 2009 yılında KPSS sonrası alınan öğretmen
sayısı ise 30 464'dür. Bu durumda sadece 2009 yılı KPSS sınavına göre 213 105
eğitim fakültesi mezunu açıkta kalmıştır. Ayrıca Bakanlığın çeşitli branşlarda öğretmen almaması, bazı branşları kapatması gibi
nedenlerle yaklaşık 70 000 mezun sınava başvuru bile yapmamıştır.
Oysa Millî Eğitim Bakanlığı
İç Denetim Birimi Başkanlığının Şubat 2010 tarihinde yayımladığı faaliyet
raporunda “Mevcut norm hesaplama kriterlerine göre
sistemde olması gereken öğretmen sayısı 717 824'tür. Buna rağmen mevcut
öğretmen sayısı 584 507'dir. Öğretmen açığı 133 317'dir" ibaresi yer
almaktadır.
Bu durum, gerek 2009 KPSS
sınavına girenler gerekse sınav dışı bekleyen eğitim fakültesi mezunları ve
sistemde sözleşmeli, ücretli ve vekil olarak çalışan 300.000'i aşkın mezun
aileleriyle birlikte 1.500.000 yurttaşımızı olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Güç koşullarda hazırlanarak girdikleri ve büyük sıkıntılarla okudukları
üniversite eğitimleri sonucunda yaklaşık 10 yıldır atama bekleyen, yaşamlarının
baharındaki gençlerimiz büyük bir ekonomik sıkıntı ve sosyal çöküntü
içerisindedirler. Anne-babalarının, eşlerinin ve hatta çocuklarının nezdinde
bozulan psikolojileri her geçen gün değişik şekillerde topluma yansımaktadır.
Eğitim fakültesini bitirerek
Millî Eğitim Bakanlığından hakları olan atamayı bekleyerek ömür tüketen
gençlerimizin, içinde bulunduğu olumsuz sosyal, psikolojik ve ekonomik
koşulların, eğitim sisteminin öğretmen gereksiniminin, YÖK'ün insan gücü
planlamasının irdelenmesi ve acilen bu sosyal vakaya çözüm yollarının
belirlenmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerden dolayı
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddelerine göre bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Engin
Altay
(Sinop)
2) Suat
Binici
(Samsun)
3) Şevket
Köse
(Adıyaman)
4) Hulusi
Güvel
(Adana)
5) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
6) Ali
Topuz
(İstanbul)
7) Ali
Rıza Ertemür
(Denizli)
8) Akif
Ekici
(Gaziantep)
9) Necla
Arat
(İstanbul)
10)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
11) Rasim
Çakır
(Edirne)
12) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
13)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
14) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Tekin
Bingöl
(Ankara)
16)
Muharrem İnce
(Yalova)
17) Atila
Emek
(Antalya)
18)
Mehmet Fatih Atay (Aydın)
19) Ergün Aydoğan
(Balıkesir)
20) Erol
Tınastepe
(Erzincan)
21)
Turgut Dibek
(Kırklareli)
22) Yaşar
Ağyüz
(Gaziantep)
23)
Hüseyin Ünsal
(Amasya)
24) Ali
Koçal
(Zonguldak)
25) Fatma
Nur Serter (İstanbul)
26)
Nesrin Baytok
(Ankara)
27) Ali
Oksal
(Mersin)
28) Durdu
Özbolat
(Kahramanmaraş)
29)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
30)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
3) Mehmet
Ali Özpolat (İstanbul)
32)
Nevingaye Erbatur (Adana)
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
askerlik hizmetini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapan kişilerin travma geçirdiği iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/655) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde askerlik hizmetini yapmış kişilerin görev başında yaşamış olduğu travma ve bu travmanın görev sonrası sivil yaşamlarına ve
topluma etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve
1)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan
Kışanak
(Diyarbakır)
3) Ayla
Akat Ata
(Batman)
4) Bengi
Yıldız
(Batman)
5) Akın
Birdal
(Diyarbakır)
6) Emine
Ayna
(Mardin)
7) Fatma
Kurtulan
(Van)
8) Hasip
Kaplan
(Şırnak)
9) Hamit Geylani
(Hakkâri)
10)
İbrahim Binici
(Şanlıurfa)
11) M.
Nuri Yaman
(Muş)
12)
Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13)
Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman
Özçelik
(Siirt)
15) Özdal
Üçer
(Van)
16)
Pervin Buldan
(Iğdır)
17)
Sebahat Tuncel
(İstanbul)
18)
Sevahir Bayındır
(Şırnak)
19) Sırrı
Sakık
(Muş)
20)
Şerafettin Halis
(Tunceli)
Gerekçe Özet
Dünya Psikoloji literatüründe Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak bilinen
TSSB, olağan insan deneyimlerinin çok dışında yaşanan ve bu deneyimden geçen,
hemen herkes için sıkıntı kaynağı olabilecek bir olayın ardından gelişen
psikiyatrik belirtiler olarak tanımlamaktadır. TSSB'nin bu tanımından yola
çıkarak, en önemli belirleyicisinin yaşanan travmatik deneyim olduğu ve bu
deneyimin kişinin yaşamını veya fizik bütünlüğünü tehdit eden durumlara yol
açtığıdır. Bu durumun özellikle savaş ya da çatışma bölgelerinde bulunan
kişilerde yoğun olarak görüldüğü yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.
Kısa bir süre önce, Dağlıca
Tabur Komutanlığı'nda askerliğini yapan eski komando Şafak Köksal'ın Zonguldak
Çaycuma'da gerçekleştirdiği aile katliamı dikkatleri, askerlik görevini Doğu ve
Güneydoğu gibi çatışmalı bölgelerde yapan kişilerin üzerine çekmiştir.
Zonguldak Çaycuma'da yaşanan olayının en önemli nedenlerinden birisi olarak
görülen ve "güneydoğu sendromu" olarak da
tanımlanan bu olay, bölgede yaşanan olaylara tanık olan, çatışmalara katılan
kişilerin yaşamış olduğu travmanın askerlik sonrası da devam ettiğinin
göstergesi olarak kabul edilmektedir. Son otuz yıldır yaşanan çatışmanın bölgede
görev yapan askerlerin üzerinde bıraktığı etki sınırlı sayıdaki araştırmalarla
da ortaya konmuştur.
Bu araştırmalardan biri, 1992
yılında GATA bünyesinde ikisi asker kökenli biri sivil üç psikiyatrist
tarafından gerçekleştirilen ve 1995 yılında Nöropsikiyatri Arşivi dergisinde
yayımlanan "Güneydoğu'da Görev Yapan Askeri Popülasyonda
Görülen Travma Sonrası Stress Bozukluğu Üzerine Bir Çalışma" başlıklı
araştırmadır. Araştırma 1992'den önceki son üç yılda, Güneydoğu'da görev yapan
askerlerde "Travma Sonrası Stress Bozukluğu"nun görülme sıklığının üç
kat arttığını göstermektedir.
GATA'da yapılan bir başka
araştırma ise, Doktor Ulvi Reha Yılmaz'ın 'Çatışma bölgesinde görev yapan ve
GATA Psikiyatri Anabilim Dalı'na başvuran askeri personelde, silahlı çatışmaya
katılacak olmanın stresi ile silahlı çatışmaya katılmış olmanın psikopatolojik
etkilerinin araştırılması ve çatışma sonrası psikolojik durumun incelenmesi'
başlıklı uzmanlık tezidir. Yapılan bu çalışmanın önemli sonuçlarından biri,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yapan askerlerde TSBB
belirtilerine yüzde 27.8 oranında rastlanmış
olmasıdır. Diğer ilginç bir saptama ise psikolojik bozuklukların, bölgede
çatışmaya katılan askerlerden çok çatışmaya katılmamış askerler arasında
görülmüş olmasıdır. Yine Güneydoğu' da görev yapan askerlerin yüzde 21.19'unun
uykuya dalma güçlüğü, yüzde 18.61'inin çabuk sinirlenme ve öfke patlamaları
gösterdiği, yüzde 14.14'ünün kendisini her an tetikte gibi hissettiği, yüzde
13.05'inin suçluluk duygusu hissettiği, yüzde 12.8'inin
olayları hatırlatan durumlarda otonom belirtiler gördüğü, yüzde 12.78'inin
düşüncelerini yoğunlaştırmada zorluk çektiği, yüzde 12.76'sının aşırı irkilme
tepkisi gösterdiği, yüzde 11.18'inin olayı tekrar tekrar hatırladığı, yüzde
10.8'inin olayı rüyasında gördüğü, yüzde 10.54'ünün olayı hatırlatan durumlarda
psikolojik sıkıntı çektiği, yüzde 10.31'inin olayı yeniden yaşıyormuş gibi
hissettiği ve davrandığı, yüzde
Yine Nadire Mater'in yazmış
olduğu ve hakkında toplatma kararı verilen Mehmedin Kitabı, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde askerlik yapmış kişilerin yaşamış olduğu travmayı
ortaya koyan önemli diğer bir çalışmadır.
Konu ile ilgili yapılmış
araştırmalar, çatışmanın neden olduğu travmanın
etkilerinin, travmayı doğrudan yaşayan kişiden başlayarak, kişinin ailesini,
arkadaşlarını, yakınlarını ve giderek bütün toplumu etkileyen değişik boyutları
ve sonuçları karşısında yetersiz kalmaktadır.
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin,
Edirne’de yaşanan su taşkınları sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/656)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Edirne ilimizde Meriç ve
Tunca Nehirlerinde taşkın önlemesi amacıyla yapılması planlanan projelerin
zamanında bitirilmemesi nedeniyle her yıl sel taşkınları yaşanmaktadır. Bu
taşkınlar sonucu, geçimlerini büyük oranda tarımsal faaliyetlerden sağlayan bir çok insan arazilerinin ve evlerinin sular altında kalması
sonucu zarara uğramaktadır. Her yıl yaşanır hâle gelen bu su taşkınları
nedeniyle bir çok vatandaşımızın yaşamakta oldukları
ekli gerekçede belirtilen sorunlarının araştırılarak, alınabilecek önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve İç Tüzüğün 104 ve 105 maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 23/02/2010
1)
Cemaleddin Uslu
(Edirne)
2) Oktay
Vural
(İzmir)
3) Rıdvan
Yalçın
(Ordu)
4) Mümin
İnan
(Niğde)
5)
Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
6) Mustafa
Kalaycı
(Konya)
7) Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8)
İzzettin Yılmaz
(Hatay)
9) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
10) Atila
Kaya
(İstanbul)
11) Ahmet
Orhan
(Manisa)
12)
Hüseyin Yıldız
(Antalya)
13)
Gürcan Dağdaş
(Kars)
14) Bekir
Aksoy
(Ankara)
15) Zeki
Ertugay
(Erzurum)
16)
Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
17) Hasan
Özdemir
(Gaziantep)
18)
Kemalettin Nalcı
(Tekirdağ)
19)
Yılmaz Tankut
(Adana)
20) Osman
Durmuş
(Kırıkkale)
21) Alim Işık
(Kütahya)
Gerekçe:
Her yıl olduğu gibi Edirne
İlimiz son günlerde basın yayın organlarında yine sel taşkınları ile gündeme
gelmektedir. Trakya Bölgesi ve Edirne İlimizde yaşayan vatandaşlarımızın büyük
çoğunluğunun tarımsal faaliyetlerden geçimlerini sağladıkları gerçeği göz önüne
alındığında su taşkınları en çok ekili alanları etkilemekte ve çiftçilerimizin
bir yıllık emeğinin heba olmasına sebep olmaktadır. Yaşanan bu olumsuz durum
insanımızı hem ekonomik hem de psikolojik olarak etkilemekte, arazileri ve
evlen sular altında kalan vatandaşlarımızın büyük zarara uğramasına sebep
olmaktadır. Bu su taşkınlarının yaşanmasında Meriç ve Tunca Nehirlerinde taşkın
önlemesi amacıyla yapılması planlanan projelerin zamanında bitirilmemesi,
yaşanan bu sel felaketlerinde en büyük etkendir. Ayrıca, komşumuz Bulgaristan
ile bu nehirler üzerinde bulunan Barajların işletilmesi konusunda koordinasyon
eksikliğinin olması, enerji üretimi ve taşkın önlenmesi amacı ile Bulgaristan
sınırında yapılması planlanan Su Akacağı Barajının henüz hayata geçirilememiş
olması da bu sel felaketinin etkisini artırmaktadır. Bu nedenle Komşumuz
Bulgaristan ile bu konuda sıkı bir işbirliği yapılması isabetli olacaktır.
Türkiye-Bulgaristan sınırına yapılması düşünülen baraj inşaatının bir an önce
hayata geçirilmesi hem ülke hem de bölge ekonomisine büyük katkılar
sağlayacaktır. Türkiye-Bulgaristan sınırına yapılacak baraj inşaatının bir an
önce hayata geçirilebilmesi, işlerin hızlandırılması için tüm diplomatik
çabaların zaman kaybedilmeden olumlu olarak sonuçlandırılması gerekmektedir.
Çünkü meydana gelen su taşkınlarından binlerce dekar arazisi sular altında
kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları zarar görmekte, mağdur olmaktadır.
Ancak; öncelikle yıkılan seddelerin yapılması yanında, Meriç ve Tunca nehirleri
üzerinde yeni geniş açıklıklı köprüler yapılması, Meriç Nehri yatağının
derinleştirilip genişletilmesi, nehir çevresine yeni seddeler yapılması su
taşkınlarının sebep olduğu zararların azalmasına ve bölgede yaşayan insanımızın
yaşadığı mağduriyetlerin kısmen önlenmesine fayda sağlayacağı aşikardır. Ülkemizin Yunanistan ile bağlantısını sağlayan
Pazarkule Sınır Kapısına giden yolun da su taşkınları nedeniyle trafiğe
kapandığı gerçeği dikkate alındığında, buraya su taşkınlarından etkilenmeyecek
ve TEM oto yoluna bağlantı sağlayacak bir köprünün acilen yapılması
gerekmektedir. Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinde meydana gelen su taşkınları
nedeniyle bölgede yaşanan manzara Ülkemize yakışmamaktadır. Biran önce su
taşkınlarının bir daha yaşanmaması konusunda, gelişen teknolojinin imkanlarından yararlanarak acilen yapılabilecek yatırımların
neler olduğu ve vakit geçirilmeden nelerin yapılabileceği konularında etkin ve
ivedi bir çalışma yapılmalıdır.
Bu
çerçevede, hem ülke ekonomisi, hem de bölge ekonomisini olumsuz etkileyen su
taşkınlarının bir daha yaşanmaması, yaşanan bu olumsuzlukların son bulması ve
bölgemiz insanının tarımsal faaliyetlerine olumlu katkı sağlayabilmek amacıyla
yaşanmakta olan sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi ve
taşkınların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın
98. ve İç Tüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma
Komisyonu kurulması uygun olacaktır.
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Bulgaristan
Türklerinin ülkemizde ve Bulgaristan’da yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/657)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bulgaristan Türklerinin gerek
ülkemizde gerekse Bulgaristan'da karşılaştıkları sorunların giderilmesi ve
alınması gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru
(Tokat)
2) Beytullah Asil
(Eskişehir)
3) Oktay Vural
(İzmir)
4) Kamil Erdal Sipahi
(İzmir)
5) Hüseyin Yıldız
(Antalya)
6) Mustafa Enöz
(Manisa)
7) Muharrem Varlı
(Adana)
8) Mehmet Serdaroğlu
(Kastamonu)
9) Hakan Coşkun
(Osmaniye)
10) Hasan
Özdemir
(Gaziantep)
11) Ahmet
Duran Bulut
(Balıkesir)
12)
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş)
13) Mümin
İnan
(Niğde)
14) Recep
Taner
(Aydın)
15)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
16)
Sabahattin Çakmakoğlu
(Kayseri)
17)
Rıdvan Yalçın
(Ordu)
18) Alım
Işık
(Kütahya)
19) Metin
Ergun
(Muğla)
20) Meral
Akşener
(İstanbul)
21) Emin
Haluk Ayhan
(Denizli)
Gerekçe:
Ülkemizin pek çok bölgesinde
yüz binlerce soydaş ve bunların yakınları bulunmaktadır. Bu soydaşlarımızdan
biri de Bulgaristan'dan yurdumuza gelen vatandaşlarımızdır.
Bulgaristan Türklerinin gerek
ülkemizde gerekse bulundukları yerlerde karşılaştıkları sorunlar her geçen yıl
artmaktadır. Bulgaristan'da siyasilerin vaatleri üzerine oy kullanarak bir
partiyi iktidar ortağı yaptıkları hâlde yine aynı eza ve cefaya maruz
bırakılmaktadırlar.
Soydaşlarımız ikilem içinde
bırakılmıştır. Bulgaristan'da iş imkânları verilmemektedir. Gizli ve derinden
bir asimilasyon uygulanmaktadır. Öncelikle Türk isimleri değiştirilmekte,
değiştirmeyenler işsiz ve aşsız bırakılmaktadır. Bu yüzden çoğu soydaşımız
yaşamlarını idame ettirebilmek için bu baskılara boyun eğmiştir.
Aynı şekilde oradaki
vatandaşlıklarını devam ettirmek isteyenler, dil ile birlikte milli ve manevi
eğitimlerini de sağlamakta zorlanmaktadırlar.
1921/1922 Eğitim Öğretim
yılında Bulgaristan'da 1.673 ilkokul, 39 ortaokul, 2.013 Türk öğretmen ve
60.481 Türk öğrenci vardı. Yani Türk çocukları kendi dillerine örf ve
adetlerine göre yetişmişlerdir. Bu esaslara göre yetişen Türk öğrenciler
Bulgaristan'da "Türk Milli Kimliği'nin" korunmasını sağlamışlardır
hatta bunu bir adım daha ileri götürerek Bulgaristan Türklerinin aydınlanmasını
da sağlamışlardır.
Bulgaristan'daki Türk
eğitiminin günümüzdeki durumuna göz atacak olursak durum son derce vahimdir.
Türk okullarını, Türk öğretmenlerini bir tarafa bırakın Türkçe dersi bile yok
denilebilir. Belki tam anlamı ile yok değil, ama aldatmacadan göz boyamadan
ileri gidebilecek bir durum da söz konusu değil. Bulgaristan Anayasası'na göre
azınlıkların ana dilde eğitimlerine hakkı var. Fakat yasanın uygulanma şekli
tam anlamı ile bir aldatmacadan ibarettir.
Vakıf malları Bulgaristan'da
çok olmasına rağmen tam tespiti yapılmış değildir. Mevcut olan vakıf mallarının
bir kısmı bazı şahıslar tarafından satılmış veya peşkeş çekilmiştir. Kiraya
verilen malların gelirleri ise menfaat odaklarına gitmektedir. Bunların tespiti
ve Türk Ulusuna kazandırılması gerekmektedir. Bulgaristan'daki vakıf mallarının
büyük bir çoğunluğu ise hala elde edilememiştir.
Bulgaristan Türklerinin bütün
sorunlarının temelinde Milli Bilinç yoksunluğu yatmaktadır. Bu da ancak başta
eğitim olmak üzere yukarıda saydığımız diğer çözümlerin çözümü ile mümkün
olacaktır.
Sorunlar gerçekçi olarak
tespit edilmeli başkalarının çözüm getirmesi beklenmemelidir. Çünkü Avrupa
Birliği ve Avrupa, İnsan Haklarını, söz konusu Türkler olunca amaç olarak değil
araç olarak kullanmaktadır. Batı Trakya, Kıbrıs ve Bosna bunun en güzel
örneğidir. Buralarda hangi soruna hangi çözüm getirilmiştir?
Ülkemizde yaşayan Bulgaristan
Türklerinin ve yakınlarının ikametleri 11.02.2002 tarihinde yayınlanan
genelgede 2 yıl süre ile uzatıldığı halde bu gün 3’er aylık dönemlerde ikamet
hakkı verilmektedir. İkamet işlemleri bedel karşılığında yapılmaktadır. Çalışma
hakları ve sosyal güvenceleri yoktur.
Konunun Meclis tarafından
araştırılması bu sorunlarının giderilmesi ve çözüme kavuşturulması bu
soydaşlarımızı daha rahat bir yaşam seviyesine kavuşturacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Madencilik Sektöründeki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324,
336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320,
324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1154)
05/04/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madencilik
Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince kurulan
(10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336,
337, 342, 374, 377, 388, 404) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu 13.01
2010 tarihinde göreve başlamıştır.
Anayasa ve İçtüzük gereği
kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan
Komisyonumuz 13 Nisan 2010 tarihinden itibaren 1 aylık ek sure istenmesine
karar vermiştir.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Altan Karapaşaoğlu
Bursa
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 105’inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen
komisyona bir aylık kesin süre verilir.” hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek
süre verilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/589) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
06.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 06.04.2010
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 477 inci sırasında yer alan 10/589 Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da “Hançer Timi” adlı grupların var olduğu iddialarının
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşülmesini, Genel Kurulun 06.04.2010 Salı günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisinin lehinde, Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır.
(BDP sıralarından alkışlar)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Hançer Timi”nin araştırılması için
vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, kayıplarını arıyor,
kayıt dışı iş yapanları arıyor. Türkiye, yıllardır hukuksuzca işlenen
cinayetlerin sorumlularını arıyor. Türkiye, yıllardır darbelerle kesintiye
uğramış demokrasisini arıyor. Türkiye, özellikle 90’lı yıllar itibarıyla 17 bin
faili meçhul cinayetin sorumlusunu arıyor ve bu hukuk dışı örgütlenmeler aracılığıyla
işlenen cinayetlerin sorumluları sorgulanmadığı gibi, binlerce ailenin kardeşi,
eşi, annesi, babası, yetim çocuğu hâlâ kaybedilen yakınının kemiklerini arıyor,
mezarını arıyor ve yerini arıyor.
Dolayısıyla, şu anda
demokrasi havarisi kesilen AKP Hükûmetine: Siz Kenan Evren yasasının,
Anayasası’nın zaten kamu vicdanında yargılanmış bu Anayasa’nın kâğıt üzerinde,
usulen değişikliğiyle uğraşacağınıza, gelin, yaşamı doğrudan ilgilendiren,
yaşama müdahale eden hâlâ canlı organizmaların, canlı örgütlenmelerin ve
demokratik kültürü sınırlandıran, engelleyen, yok sayan, bastıran kafanızı
değiştirmeye çalışın diyoruz.
Binlerce insan bar bar
bağırıyor: “Ben kaybolan yakınımı istiyorum.” Adres de gösteriyor; biliniyor da
bunların, bu kayıpları kimlerin kaybettiğini.
Daha önce de bu kürsüde
defalarca grubumuz aracılığıyla ifade ettik, bizzat da ifade ettik ve dedik ki:
Soğuk savaş döneminin hukuk dışı “gladio” örgütlenmeleri, Türkiye'de “Özel Harp
Dairesi” olarak, “kontrgerilla” olarak örgütlendi, “JİTEM” olarak örgütlendi ve
“Ergenekon” olarak şu an sözde yargılanmaya çalışılıyor. Aynı zamanda bu hukuk
dışı örgütlenmelerden biri olan “Hançer Timi”nin de sorgulanarak bu
örgütlenmenin tüm mekanizmalarının, yasal, hukuksal, fiilî tüm mekanizmalarının
bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu son yarım asırda, özellikle de
son çeyrek asırda yoğunlaşmış kayıt dışı örgütlenme, hukuk dışı örgütlenmelerin
yaptıklarının bir an önce artık yargılanması, faillerin gerekli cezayı alması
lazım.
Biliyorsunuz,
geçen yıl temmuz ayında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinin festivalinin yapıldığı
bir zamanda 2 tane DTP’li yurttaşımız, üyemiz Necman Ölmez ve Ferhat Ediş bir
anda kayboldular, sır oldular ve kayboldukları andan itibaren aileler ve
bizler, başta Vali, İçişleri Bakanı, bölgedeki jandarma komutanlarına
başvurmamıza rağmen bu kayıplar hakkında kıllarını bile kıpırdatmadılar, yine
kayıplarını aramak ailelere düştü. Bütün aile seferber oldu, 25
Temmuz akşamı saat beşten gece on bir buçuğa kadar arazi taradılar ve sonuçta
kaybedilerek öldürülen 2 insanımızın cesedini buldular. Bu arada bizim, gerek
Vali gerek İçişleri Bakanlığı nezdinde yaptığımız temaslar sonucu bölgede ne
korucu aracılığıyla ne de askerî güçler aracılığıyla bir arama yapılmadı ve
sonunda biz olayın üzerine gittik, gördük, aileler kayıplarını buldular. O anda
gece saat on bir buçukta biz kayıpları öğrendik. Gece saat on ikide Şırnak
Valisi Sayın Ali Yerlikaya beni arayarak “2 ceset bulundu ama sebebi
ticariymiş.” dedi ve ben o gün -o kayıtlardan, telefonlardan aranıp
çıkarılabilir- dedim ki: “Bu olayın işlendiği yer, işlendiği zaman ve koşulları
ele aldığımızda bu hiç de ticari bir cinayet değildir. Ticari cinayet kılıfına
ustaca büründürülmek istenen siyasi cinayetlerdir.” Ve akabinde, ertesi gün
aileler, bu kayıplarının faillerini bulmak için dedektif gibi iş başına
düştüler ve sonunda -şu an, ses kayıtları da dâhil- bu faili meçhullerin
faillerini buldular; kendi vicdanlarında ve kendi çabalarıyla buldular. Aile
taziye için oturmadı, bire bir bu olayların peşine düştü ve sonuçta, bu olayı
işleyenler arasında, daha önce Beşağaç köyünde 11 insanın minibüste taranmasına
katıldığı düşünülen o köyün, Beşağaç köyünün korucu başının da içinde olduğu bir
grup insan göz altında ve 16 Nisanda da bunların mahkemeleri görülecek. Eğer,
aileler kayıplarının cesetlerini bulmamış olsaydı, eğer aile dedektif gibi işin
peşine girmiş olmasaydı, bugün, bu olayın da üstü örtülmüş olacaktı.
Bu olayla birlikte, “Hançer
Timi” denen olgu, artık, soyut, hayalî dolaşan bir hortlak olmaktan çıkmış, suç üstünde yakalamış bir organize suç şebekesi olduğu ayan
beyan ortaya çıkmıştır. Meclisimizin, bu olayla, olay şahsında, özellikle
JİTEM’le başlayıp daha sonra “Hançer Timi” olarak örgütlenen bu hukuk dışı
örgütlenmelerinin, nerede, hangi merkezde örgütlendiği, kimlerin buna
katıldığı, nasıl icra ettiğini bir an önce açığa çıkarması gerekiyor ve yine bu
Meclisin, o Beşağaç köyünde kaybolan, öldürülen 11 kişiye karşı sorumluluğu
var. İnsan Hakları Komisyonu oluşturulup gidildi ama İnsan
Hakları Komisyonu, insanların özgürce, rahatça kendisini ifade edip olaylara
tanıklık etmesi için gerekli zemin yaratılmadığı için olay örtbas edildi, o
zaman PKK’nin üzerine atılmaya çalışıldı ve aynı yerde işlenen bu iki cinayeti
aslında bir çorap söküğü gibi geriye doğru eğer doğru bir şekilde ele
alabilirsek, bugüne kadar ister JİTEM ister “Hançer Timi” aracılığıyla
öldürülmüş, katledilmiş, kaybedilmiş binlerce insanın hem cesetlerine
ulaşabileceğiz hem de bu suçları işleyenlerin failleri gerçek anlamda hukuksal
karşılığı bulan cezayla karşılaşacak ve insanların vicdanında en azından adalet
tecelli edilmiş olacaktır. Dolayısıyla eğer AKP bir demokrasi sınavı
vermek istiyorsa gerçek anlamda, buyursun gelsin, bu organize örgütlerinin, bu
işte korucunun da içinde olduğu, askerî bağlantıları olduğu, itirafçıların da
içinde yer aldığı bu organize suç örgütlerinin tasfiye edilmesini sağlasın.
Anayasa’yı yazı üzerinde değiştirmek, sadece “Şu hâkim gelsin. CHP’li hâkim mi
gelsin, AKP’li hâkim mi gelsin?” derdi bizim derdimiz değildir. Bizim derdimiz,
hâlâ, hangi hâkim-savcı gelirse gelsin, var olan Anayasa, var olan ceza
yasalarının düşünceye, düşünce özgürlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine karşı
nasıl yine ceza yağdırmaya çalıştığını görmesi lazım, biz bunu görüyoruz.
Dolayısıyla üsten iktidar erklerini değiştirmek hiçbir şeyi değiştirmez hayatın
akışı içinde, insanlar yine yargılanmış olacak, yine yargısız infazlara sebep
olmuş olacak, yine yok yere öldürülmüş olacak.
Yine bu sebeple dikkatinizi
bir şeye daha çekmek istiyorum: Özellikle son bir ay içinde Şırnak’ın Uludere
ilçesine bağlı köylerinde, yine Şenoba beldesinde Hazım Babat’ı hepiniz
bilirsiniz, bir cinayet şebekesidir tek başına. Bulunduğu köyde, o köyden başka
bir yere gitmek isteyen sivil insanlarımız “bir paket sigara taşıyor” diye
askerler tarafından öldürüldü. Bir paket sigarayı taşımanın bedeli ölümse
yolsuzluklarla hortum hortum götürenler, sizlerin ya da bunu yapanların cezası
ne olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) –
Bir paket sigarayı çalmanın bedeli ölümse, kamu bankalarını, yine hazinenin
parasını hortumlayıp çalanlara ne kâr edecek, hangi cezayı öngöreceksiniz?
Nasıl 90’lı yıllarda insanlara “Ya korucu olacaksınız ya burayı terk
edeceksiniz.” diye bir politika dayatılıyordu ise bugün de “Ya koruculuğu kabul
edersin ya da öldürülürsün.” ikilemiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle,
özellikle kaçakçılık gerekçe yapılarak “Dur!” demeden, “Dur!” dese bile
duyulmadan öldürmeyi kendine hak gören ve bu kanunu çıkaran AKP, eğer adım
atacaksa kendi bozduğunu yapmakla adım atsın. Polis vazife ve salahiyetlerini
öldürmek üzerine değil de toplumu yaşatmak üzerine dönüştürsün ki, bilelim ki
evrenin evrensel yasaları olmayan, adı evren kendisi zulüm olan yasaların
devamcısıdır ya da değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) -
Bu nedenle, bir sınavla karşı karşıyaysa AKP, her şeyden önce bu cinayetleri ve
bunu yapan örgütleri tasfiye etmek, açığa çıkarmakla sorumludur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Umuyorum ki bu araştırma
önergeme oy vereceksiniz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bayındır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde, Bursa Milletvekili Sayın Canan Candemir Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
– Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde “Hançer Timi” olarak adlandırılan grupların
var olup olmadığı, varsa kime bağlı oldukları, hangi yasal mevzuat çerçevesinde
faaliyette bulundukları, görev alanlarına ilişkin bilgilerin ne olduğu ve bu
tim grubunun bölgede karıştığı iddia edilen olaylardaki misyonlarının
araştırılarak, bundan sonraki süreçlerde bu tür insan hakları ihlallerinin ve
hukuk dışı uygulamaların yaşanmaması için Meclis araştırmasının açılması gerekliliği
önem arz etmekte olup, ancak Genel Kurul gündeminin önceden belirlenmiş olması
ve yoğunluğu nedeniyle ileri bir tarihte görüşülmesi gerektiği düşüncesiyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin lehinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına,
“Hançer Timi”yle ilgili araştırma önergesi lehinde söz almış bulunmaktayım.
Aslında, hukukun rafa
kaldırıldığı ve yargının işlemediği dönemlerde faili meçhul cinayetlerin
pervasızca nasıl işlendiğine yakın tarihimizde tanık olduk. Bizim
araştırma önergemizin konusu olan “Hançer Timi”yle ilgili vakanın çok yakın bir
tarihte olması ve olayların yaşandığı bölge dikkate alındığı zaman, özellikle
askerî yasak bölge kapsamında olan bir alan, korucuların yoğun olduğu bir alan
ve bu alanda işlenen cinayetler dikkate alındığı zaman -Şırnak Milletvekilimiz
Sayın Sevahir Bayındır’ın da belirttiği gibi- bu tür olaylar konusunda eğer çok
ciddi üzerinde durulmazsa ve bu olayların failleri ve sorumluları aydınlığa
kavuşturulmazsa, bunun, maalesef daha büyük olaylara sebebiyet verdiği, yaşam
hakkının, insan hak ve özgürlüklerinin en başında gelen yaşam hakkının ayaklar
altına alındığı bilinmektedir.
Aslında, faili meçhul cinayet
derken çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın bir zaman kesitini alarak bu olaya
baktığımız zaman bugün Meclis olarak üzerimize düşen görev ve sorumlulukların
nasıl da arttığını görebiliriz. Özellikle 90’lı yıllarda başlayan faili meçhul
cinayetleri JİTEM’in kuruluşuyla birlikte ele almakta, o dönem oluşturulan yasa
dışı suç organizasyonlarının, çetelerinin durumunu ele almakta büyük yarar
vardır. Yüksekova çetesi, derken, İstanbul’da Kocaeli çetesi,
değişik çetelerin, organizasyonların içine baktığımız zaman güvenlik
güçlerinin, orada bulunan yerel güçlerin, korucuların, çetelerin ve
itirafçıların bir ekip oluşturduğu ve bu ekiplerin zaman zaman devlet ve ülkeyi
koruma adı altında kendilerini gerçek koruyucu ve hukukun üstünde gördüğü ve
cinayetleri işlediği ama asıl gerçek kazındığında bunların hepsinin kaçakçılık
yaptığı, rüşvet aldığı, başkalarından zorla para tahsil ettiği, gasbettiği,
mallarına mülklerine el koyduğu gerçeğiyle karşılaşırsınız.
Şimdi, bu olayları bu bütün
içinde ele aldığımız zaman şu ortaya çıkıyor: “Çatışmalı ortamlarda, özellikle
93 ve 97 arası 17 bin faili meçhul cinayet Türkiye’de nasıl işlendi?” dediğimiz
zaman Susurluk raporuna biraz göz atmakta yarar var. Susurluk
raporundaki şu dehşet cümleler cinayet işlemenin uzatmalı çavuş düzeyine kadar
düştüğü, hatta ve hatta itirafçı ekiplerin bu konuda nasıl görev aldığı, daha
sonra itirafçıların beyanları, beyanlarıyla ortaya çıkan delillerin varlığı,
Aygan gibi diğer itirafçıların da birlikte katıldığı cinayetlerden, Musa
Anter’den, Vedat Aydın’dan günümüze Uludere ve Beytüşşebap’ta işlenen
cinayetlere kadar gelirsiniz. Bu tehlike geçmiş değildir. Bunu çok
açıklıkla ifade ediyorum.
Şu an, daha yeni bölgeden
geldik ve Şırnak’ta üç kocaman askerî yasak bölge var. Bu yasak bölgelerde
güvenlik güçleri hareket hâlinde ve burada zaten polis görev yapmıyor. Burada
görev yapan askerî birlikler var. Askerî birliklerle beraber korucu olarak
görev yapan ekipler var. Şimdi, bu korucu olarak görev yapan
80 binin -ki bunun 20 bini gönüllü, 60 bini de kadrolu korucudur- içinde bir
nüve, bir çekirdek “Hançer Timi” oluşturulmuş ve bu “Hançer Timi”, bir dönem,
işlediği cinayetlerin karşılığında para alan bir ekip olarak bu işleri meslek
hâline getirmiş ve bu faili meçhul cinayetlerin -dosyalarının- bir kısmının
Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde de davası devam etmektedir.
Şimdi, bakıyoruz, bölgede bir
yığılma var, bir askerî birlik yığılması var, bir güç yığılması var. İşte, dün,
bugün televizyonda okuduk: Cizre Tank Taburundan -tutun- tank atışlarının
yapıldığını, İkizce Taburundan tankların Gabar Dağı’na doğru harekete geçtiğini
ve Gabar Dağı’nda büyük bir operasyonun olduğu söylenmektedir.
Şimdi, orada yaşayan
birimlerdeki, Güçlükonak ve orada yaşayan yetmişe yakın köylerdeki
vatandaşlarımız, bir tek, oradaki güvenlik güçlerinin insafı ve vicdanıyla
karşı karşıya kalmaktan başka hiçbir güvenceye sahip değildir. Burada yargı
gidemiyor, savcı bir cinayet olayının arkasından bir keşfe, bir otopsiye
gidemiyor. Oradaki hukuki deliller toplanamıyor ve bu tür yasa dışı oluşumların
cinayetlerine de açık kapı aralanıyor. Eğer günümüz süreci, Türkiye’deki siyasi
atmosfer, Ergenekon soruşturmaları dikkate alınacak olursa çok rahat provokasyon ortamlarının yaratılması, bu “Hançer Timi”nin
çok daha büyük tehlikeli işlerde kullanılması kaçınılmazdır. Buna karşı
Hükûmetin son derece uyanık ve dikkatli olması gerekiyor. Sonuçta bunun siyasi
sorumluluğu elbette ki siyasi iktidara aittir, Hükûmete aittir. Şimdi
soruyoruz: Ne oldu da bahar günü, bu baharda, nisan ayında hiçbir yerde çatışma
yokken, tek taraflı ateşkes varken neden şu an her tarafta bir operasyon
ihtiyacı duyuluyor? Neden operasyona çıkılıyor? Neden çatışma ortamı
yaratılıyor? Neden korucular, hepsi, bu görevlendirmenin içinde fiilen yer
alıyor? Bu alınan görevlendirmelerin tek tek tespiti hâlinde aslında bu
tehlikelerin önüne de geçmiş olunacaktır.
Türkiye’de insan haklarının
başında gelen yaşama hakkını, yaşam hakkını garanti altına almadan bir hukuk
devletinin kurulması mümkün değildir. Yakın tarihimiz siyasi cinayetlerle
doludur. 12 Eylül öncesinin siyasi cinayetlerini alın, 12 Eylül sonrası yaşanan
olayları alın ve günümüze kadar…
Yakınlarda, biliyorsunuz, 12
Eylül öncesi siyasi cinayetlerde kurban giden ve 12 Eylül sonrası da işlenen
cinayetlere kurban gidenlerin aileleri Meclise geldi, bizlerle de görüştüler.
Bizim önergemizden sonra siyasi cinayetlerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
önergesi gelecek. O önerge üzerinde, elbette ki, konuşma hakkımız söz konusu
değil çünkü orada bir görevlendirme gereği… Ancak şunu ifade etmek istiyoruz:
Kemal Türkler’in, Uğur Mumcu’nun, Doğan Öz’ün ve ismi bilinen, tanınan yazarlarımızın,
siyasetçilerin, gazetecilerin hepsinin aileleri Meclise geldi, bizleri de
grubumuzu da ziyaret etti ve “Bu siyasi cinayetleri aydınlatın.” diyorlar. Eğer
Türkiye önünü görmek istiyorsa, Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olmak
istiyorsa, Türkiye’de can ve mal güvenliğinin sağlanması isteniyorsa Türkiye’de
Meclisin bu siyasi cinayetleri araştırma basiretini ve kudretini göstermesi
gerekiyor. Biz buradan açık destek veriyoruz. Bu siyasi cinayetlerin
araştırılmasını, bu önergelerin araştırılmasını biz de destekliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği siyasi cinayetlerin araştırılmasıyla ilgili
önerge, yine bizim destek vereceğimiz bir önerge olduğu gibi, bizim
bahsettiğimiz “Hançer Timi”yle ilgili cinayetlerle ilgili önerge de bunun bir
benzeridir. Bu açıdan baktığımız zaman Meclisin duyarlı olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Evet, siyasi cinayetleri
aydınlatamayan, faili meçhul cinayetlerini aydınlatamayan, yasalarla güç alan,
silah kullanma yetkisini kendinde bulan, delilleri karartan ve sorgusuz sualsiz
insanların canına kasteden eğer yasa dışı çete ve örgütlenmeler, oluşumlar
varsa, eğer bunları kullanan, provoke eden güçler varsa bunları tespit etmek en
başta gelen görevlerimizden birisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bitiriyorum efendim.
Değerli
milletvekilleri, eğer Şırnak’ta veya Hakkâri’de veya Van’da siyasi
cinayetlerin, “Hançer Timi” gibi karanlık örgütlenmelerin işledikleri cinayetlerin
üzerine gidilmezse, o bölgede görev yapan komutanlar, valiler, görevliler,
adliye, herkes ve bütün siyasi partiler zan altındadır çünkü bizim birinci
derecede görevimiz, insanların yaşam hakkını savunmaktır, bu yaşam hakkı
doğrultusunda çalışma yapmaktır, üstüne gitmektir. Susurluk
raporunda yaşadığımız dehşetleri bir daha Türkiye'nin yaşamaması için,
Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin, siyasi cinayetlerin, çete cinayetlerinin,
rant cinayetlerinin olmaması için duyarlılık göstermek
gerekiyor.
Evet, bu şekilde gelen
önergelerin iktidar partisi tarafından reddedildiğini biliyoruz ancak tarih ve
tutanaklar bunu yazıyor. Sizi vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Değerli arkadaşlarım, hem Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisi içerik olarak hem Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi içerik olarak faili meçhul cinayetlerle ilgili, daha doğrusu,
Anayasa’ya aykırı, yasalara aykırı birtakım oluşumların araştırılmasıyla
ilgili. İçerik olarak sonuna kadar katılıyorum. Bunu öncelikle belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, mutlaka
bu konular araştırılmalı ve gizli kalan konular açıklığa kavuşturulmalıdır ama
burada da tabii ki çok dikkatli davranılmalıdır. Eğer bir olay araştırılırken
ifrata kaçılır, evrensel birtakım haklara, anayasal birtakım haklara aykırı
davranışlar içerisine girilirse bu araştırma da amacından sapar.
Değerli arkadaşlarım, faili
meçhul cinayetler, daha doğrusu cinayetler, insanın en temel hakkı olan yaşam
hakkına yapılan en ağır ihlallerdir. İnsanın en temel hakkı olan yaşam hakkına
saldırıyı sadece, değerli arkadaşlarım, cinayetler oluşturmamaktadır. Yaşam
hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nde ve Anayasa’mızda güvence altına alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa’mızın 17’nci maddesinin başlığı “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı” başlıklıdır ve orada
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir.” dedikten sonra üçüncü fıkrasında “Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi
tutulamaz.” demiştir.
Anayasa’mızın 15’inci maddesine 2004
yılında yapılan değişiklikle de çok önemli bir düzenleme getirilmiştir değerli
arkadaşlarım. Bakın, burada “…kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî
varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe
yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz.” der.
Konuşmamın başında ifade
ettiğim gibi, yaşam hakkına saldırı sadece cinayetlerle olmuyor, yaşam hakkına
saldırı başka türlü de olabiliyor. Onun için, evrensel hukuk kurallarında ve
Anayasa’mızda yaşam hakkıyla ilgili, kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilgili
birtakım koruyucu tedbirler alınmış ve bu haklar garantiye bağlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunu
ifade ettikten sonra güncel konularla bu işin biraz bağlantısını kurmak da
gerekiyor. Şimdi, AKP’nin, hepinizin bildiği gibi, gündeme getirdiği bir
Anayasa değişiklik teklifi var. Çok değerli arkadaşlarımız Anayasa’nın 145’inci
maddesiyle ilgili birtakım değişiklikler yapmışlar, onu öngörmüşler. Şimdi,
öngördükleri bu madde değişikliğinden okuyorum, onların verdiği metinden. Bu
madde askerî yargıyı düzenlemektedir: “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve
disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin sadece
askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait
davalara bakmakla görevlidir.” dedikten sonra, bu fıkranın son cümlesinde
“Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara
ait davalar her hâlde adliye mahkemelerinde bakılır.” diye de bir hüküm
getirmişler.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin çok iyi bildiği gibi, son dönemlerde, adına “balyoz”, “kafes” denilen
birtakım operasyonlar yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde de İstanbul özel yetkili
savcıları ve özel yetkili mahkemesinin tasarruflarına, garip tasarruflarına
tanıklık ettik. İlginçti, 1 Nisana denk geldi tahliyeler ve birtakım köşe
yazarları, siyasetçiler bu asker kişilerin tahliyelerine ve tutuklanmasına “1
Nisan şakası” olarak baktılar ve böyle değerlendirdiler.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul’daki özel yetkili savcıların ve özel yetkili yargıçların Anayasa ve
kanunları hiçe sayarak, kendi tasarruflarından ve düşüncelerinden kaynaklanan 1
Nisan şakası yapma hakları yoktur. Bakın, daha, AKP, bu Anayasa değişiklik
teklifiyle, Anayasa’nın 145’inci maddesini yeniden düzenleyip adliye
mahkemelerine yetki vermekle ilgili çaba içindedir. Hatırlayın, yine AKP’li
arkadaşlarımız, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan bir değişikliğe gece
yarısı önergesiyle “dâhil”, “dahi” gibi birtakım kelime oyunlarıyla değişiklik
getirmiş ve Anayasa Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan bu
değişikliği iptal etmiş ve yürürlüğü durdurmuş idi. Anayasa’yı
beğenmeyebilirsiniz, işte böyle değişiklik teklifleriyle değiştirebilirsiniz.
Anayasa Mahkemesinin kararlarını da beğenmeyebilirsiniz, onu da
eleştirebilirsiniz ama Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymakla
yükümlüsünüz. Anayasa, hiçbir şekilde, hiçbir savcıya, hiçbir yargıca, hiçbir
milletvekiline Anayasa’yı, evrensel hukuk kurallarını keyfî yorumlama hakkını
vermemektedir ve insanın yaşam hakkıyla ilgili olan konularda insanlara,
yakınlarına eziyet etme, işkence olarak algılanabilecek bir muamelede bulunma
yetkisi de vermemektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu olaya baktığınız zaman, Anayasa Mahkemesi, özel yetkili savcıların, asker
kişilerin askerî mahallerde asker olarak yaptıkları suçlarla ilgili bir
düzenlemeyi iptal etmiş ama bakıyorsunuz, 2003 yılındaki bir harekât planıyla
ilgili ordu komutanları, subaylar, muvazzaf subaylar, emekli subaylar paldır
küldür gece yarısı sabaha karşı alınıp götürülüyor. Hemen bir parantez açayım,
yanlış anlaşılmasın, ben suç işleyen kişileri korumuyorum burada. Suç işleyen kişilerin üzerine gidilsin ama giderken yine faili
meçhul, Atlantik ötesinden veyahut başka yerlerden gelen imzasız elektronik
postaları kanıt olarak alıp, generalleri, askerleri, başsavcıları, bilim
adamlarını, profesörleri, gazetecileri birkaç kişinin keyfî yorumlarına terk
edip ondan sonra onlara 1 Nisan şakası yapma fırsatı verilmemelidir çünkü eğer
bu fırsat verilirse, bu kötü emsal emsal olursa, suiemsal emsal olursa yarın
bir gün yine birileri “Ben böyle yorumluyorum.” diyerek, Anayasa’yı hiçe
sayarak, Anayasa Mahkemesinin, yüksek yargı organlarının kararlarını hiçe
sayarak yarın bir gün sizler hakkında da aynı işlemi yapabilir. O zaman,
sizler, tabii ki bizler milletvekili olarak yasama dokunulmazlığına sahibiz ama
değerli arkadaşlarım, evrensel hukuk kuralları hiçe sayılır, birtakım işler,
faili meçhul kişiler tarafından… İlla silahla öldürülmesi lazım değil. Faili
meçhul dediğiniz, kim olduğu belli olmayan kişiler tarafından bir insanın maddi
ve manevi varlığına yapılan saldırıdır, yaşam hakkına yapılan saldırıdır. Bir
insanın, suçsuz bir insanın bir gün polis karakolunda gözaltında tutulması bile
evrensel hukuk normlarına göre suçtur ama siz dört gün gözaltı süresinde sabaha
kadar insanlık haysiyetiyle bağdaşmayan muamelelere tabi tutacaksınız
profesörleri, aydınları, gazetecileri, birtakım insanları, ondan sonra bir
bakıyorsunuz tahliyeler gelmeye başlıyor. Mahkemenin başkanı muhalefet şerhi
veriyor ama iki üye nedense farklı düşünüyor. Bir mahkeme tahliye ediyor, üç
gün sonra, o kadar insanın savunmasını, değerli arkadaşlarım, olağanüstü zeki de
olsalar, olağanüstü birikimleri de olsa, ya, arkadaşlar, bir iki saatte bunlar
klasörlerce dosyayı inceleyip de böyle birbirine aykırı kararı nasıl verebilir?
İşte, değerli arkadaşlarım,
bunun adı faili meçhul cinayettir. Cinayet illa insan öldürmek değildir,
insanın yakınlarını kirletmektir, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi
tutmaktır. Bu, biraz evvel okuduğum gibi, Anayasa’mıza göre suçtur, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre suçtur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne göre suçtur, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre, artık bizim
yasalarımızdan da üstün olan, yasalarımızla çatıştığı zaman onu uygulamamız
gereken evrensel, uluslararası sözleşmelere göre suçtur değerli arkadaşlarım.
Eğer bunları biz yasama organı olarak dikkate almazsak, bu konuları
araştırmazsak, insanlar keyfî davranmaya devam edeceklerdir. Devleti devlet yapan,
devlet gücünü kullanan insanların yarın bir gün adaletin yakalarına
yapışacağından emin olmasından, ondan korkmasıyla devlet oluruz. Bir demokratik
devlet, kabile toplumundan ancak böyle ayrılır; bir demokratik toplum,
diktatörlükten sınırını böyle ayırabilir.
Evet, millet bize vekâlet
vermiştir, biz burada milleti temsil ediyoruz. Milletin çoğunluğunun görüşü
budur. Belirli konular karartılmış olsa dahi, millet artık uyanmaktadır. Onun
için, vekiller olarak işin gereğini yapmak bizim üzerimize düşüyor diyorum.
Sabırlarınız için hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İçli.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinin
Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 06.04.2010
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Sözlü Sorulardan sonra
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler Kısmında yer
alan 321 Sıra Sayılı "Türk Borçlar Kanunu Tasarısı" görüşmelerinin
Genel Kurulun 06.04.2010 Salı, 07.04.2010 Çarşamba ve 08.04.2010 Perşembe günlü
birleşimlerinde yapılması, bundan başka bir konunun görüşülmemesi önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Konya Milletvekili Sayın
Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sayın Başkan, zatıalinizi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı 2009 yılı Kasım ayında yapılan görüşmeler
sırasında yarım kalmıştı. Milliyetçi Hareket Partisi, Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın...
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok uğultu var, Hatibi duyamıyoruz.
FARUK BAL
(Devamla) – Sayın Başkanım, sayın milletvekillerini lütfen uyarır mısınız,
gürültü olması nedeniyle duyulmuyor.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, sükûneti tesis edersek iyi olacak.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi, Borçlar Kanunu Tasarısı’nı gündelik hayatı ilgilendiren, doğumumuzdan
ölümümüze kadar her gün pek çok maddesinin gündelik hayatımızda bize
uygulandığını ve ekonomik ilişkilerde Borçlar Kanunu’nun temel bir kanun olması
nedeniyle pek çok uygulama alanı bulunduğunu ifade ederek bir uzlaşma kanunu,
bir genel mutabakat sağlama kanunu hâline getirilebilmesi için görüşlerini yüce
Meclise arz etmişti ve tasarının şu gerekçelerle eksik ve yanlış olduğunu ilan
etmişti:
1) Yarım
bırakılan Borçlar Kanunu akademik ve yargı çevrelerinde yeterince
tartışılmamıştı.
2) Yarım
bırakılan Borçlar Kanunu’nun sivil toplumun görüşü alınmadan Meclisin huzuruna
getirildiğini ifade etmişti.
3) Yarım
bırakılan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın siyasi partilerin görüşü alınmadan, AKP
görüşü olarak Meclisin gündemine getirildiğini ifade etmişti.
Diğer
taraftan, Kanun’un tamamen değiştirilmesinin seksen altı yıllık hukuk
uygulamasını, hukuk hafızasını ve hukuk kültürünü tahrip edeceğini ileri
sürmüş, hukuki terim ve terminoloji kargaşası yaratacağını ilan etmiş, kullanılan
dilin anlaşılmaz olduğunu, ilgili yasalar ile uyum, bağlantı ve yeterli bağın
sağlanmadığını, pek çok maddesinde fahiş hukuki hatalar bulunduğunu ilan
etmişti. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisinin bu görüşleri kabul görmedi
yüce Mecliste, ancak AKP’nin de bunu kanunlaştırmaya gücü yetmedi.
Kasım
ayında yapılan görüşmelerde eğer Milliyetçi Hareket Partisinin önerdiği, AKP’li
yetkililerle yapılan görüşmelerde eğer Milliyetçi Hareket Partisinin
düşünceleri müzakere edilebilseydi, bugün nisan ayına geldik, Borçlar
Kanunu’na, Türkiye, yeni bir Borçlar Kanunu’na kavuşmuş olurdu. 21’inci
yüzyılda Türkiye’nin gelişen dünya şartları içerisinde değişen ekonomik
şartlara cevap verebilen modern bir Borçlar Kanunu’na kavuşması mümkündü ancak
bu olmadı.
Milliyetçi
Hareket Partisini, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM, TOBB gibi ekonomiyle doğrudan ilgili
reel sektörün temsilcileri ziyaret etmek suretiyle yaşadıkları sıkıntıları
anlattılar; toplumsal ve ekonomik hayatta içinden çıkılmaz hâle gelen
ekonominin açıklığa kavuşturulabilmesi için Borçlar Kanunu’nda düzenleme
yapılması ihtiyacını ifade ettiler. Milliyetçi Hareket Partisi, bu görüşleri
dikkate almak suretiyle, içinde bulunduğumuz ekonomik çöküntünün 21’inci
yüzyılda Türk müteşebbislerinin, 21’inci yüzyılda bütün vatandaşlarımızın,
modern ve teknolojinin gelişmesine uyumlu bir Borçlar Kanunu’na kavuşturulması
için hazırdır ve kararlıdır. Buna katkıda bulunmaya da gayretli olacaktır. Ancak AKP, sıcak gündemden kaçan AKP, yarattığı dış politikadaki
teslimiyetçilik anlayışının yarattığı Türkiye’nin üçüncü sınıf özürlü bir ülke
görüntüsünden kaçan, ekonomideki çöküşten kaçan, çiftçinin derdinden kaçan,
esnafın derdinden kaçan, tüccarın derdinden kaçan, sanayicinin ithalata bağımlı
hâle gelmiş ve üretimsiz, verimsiz görüntüsünden kaçan AKP, sanal gündemler ile
milletin gözünü boyatmakta ve ekonomide akan kanın üstünü sanal gündemlerle
örtmeye çalışmaktadır. İşte bu sanal gündemlerle örtülemeyecek kadar,
çiftçinin, işsizin, köylünün, tarımla meşgul olanların dertlerini birkaç örnekle
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Cihanbeyli’nin Taşpınar beldesi vardır. Taşpınar beldesinde 2004
yılında 900 aileye toprak dağıtımı yapılmıştır. Dağıtılan bu toprakların
bedelini çiftçi ödeyemez hâldedir. Ödeyemez hâle düştüğü içindir ki AKP
idaresindeki kamu gücü çiftçilerin ensesine Demoklesin kılıcı gibi binmiştir,
koyunundan kuzusuna, traktöründen pulluğuna kadar, bu çiftçilerin yüzde 80’ini
haczettirmiştir. Dolayısıyla, borcunu ödeyemeyecek kadar acze düşmüş olan
Taşpınar beldesinin değerli sakinlerinin bugünkü durumu kanayan yaraya bir
örnektir. Bu kanayan yaraya derman olmak sizin görevinizdir. Bu güncel bir
olaydır. Bu güncel olaya cevap vermeniz gerekirken, sanal gündemlerle konuyu
farklı alanlarda tartışmaya açıyorsunuz.
Yine, söz
Cihanbeyli’den açılmışken, Cihanbeyli Belediye Başkanının -Taşpınar Belediyesi
de tabii ki Milliyetçi Hareket Partisinde, Milliyetçi Hareket Partisi
kazanmıştır- Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanının belediye
hizmetlerini sunmasını engellemek için elinizden geleni arkanıza
koymamaktasınız. Organize sanayi bölgesi kurulmasına ilişkin talepleri
reddedilmiştir ve İller Bankasıyla ilgili… Katı atık dağıtımıyla ilgili olmak
üzere, İller Bankası, bütün AKP’li belediyelere uyguladığı toleransı Cihanbeyli
Belediyesine uygulamamakta, onun yerine, İller Bankasındaki gelirlerine haciz
uygulamaktadır ki bu, yanlı ve yandaş bir uygulamadır.
Diğer
taraftan, MEDAŞ aylık elektrik borçlarını tahsil etme kararını almıştır. Elimde
Karapınar Ziraat Odası Başkanlığının yazısı vardır. Yunak, Çeltik, Tuzlukçu,
Akşehir, Ereğli, Halkapınar ve güneydeki Bozkır, Taşkent, Hadim velhasıl
Türkiye'nin her yerinde özelleştirilen elektrik idareleri, aylık borç tahsili
nedeniyle, aylık geliri olmayan çiftçinin karşısında icralarla bir zebella gibi
dikilmektedir. Bu kanayan bir yaradır. Bu yaraya derman bulmak sizin boynunuzun
borcudur. Bu borcu ödemenizin zamanı gelmiştir.
“Esnaf
perişandır.” demiştik. Esnafın 2002 yılında -“Nereden nereye!” söylemiyle ifade
ediyorsunuz- 499 bin protestolu senedi vardı, iki depreme rağmen, iki krize
rağmen 499 bin protestolu senet 2009 yılında 1 milyon 600 bin protestolu senede
yükselmiştir. Deprem yok, kriz yok ama bir başka felaket var. Bu ülkenin başına
AKP’nin teslimiyetçi ekonomik uygulamaları büyük bir felaket olarak karabasan
gibi çökmüştür.
Karşılıksız
çek sayısı 2002 yılının sonu itibarıyla iki depreme, iki krize rağmen 748 bin
idi. 2009 yılında bu yaklaşık 3,5 kat artmıştır, 1 milyon 910 bin 700’e
yükselmiştir. Çağın afeti dediğimiz deprem yok, kriz yok ama 3,5 kat artan bu
karşılıksız çek sayısı, ekonomide taraflı, yanlı, yandaş zengin üreten AKP’nin
bir felaket olarak uygulamış olduğu teslimiyet politikalarının ürünüdür.
Dönün
gerçek gündeme, dönün milletin kanayan yarasına, sanal gündemlerle milleti
meşgul ederek hesap vermekten kaçmanın size hiçbir faydası olmayacaktır çünkü
hesap gününden kaçış yoktur. Nasıl Cenabı Zülcelal’in bir hesap günü var ise
siyasi partilerin de bir hesap günü vardır. Sizin hesap gününüz yaklaşan seçimdir.
Erken de olsa, zamanında da olsa o hesabı vereceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) – Sanal gündemlerle hesap gününün üstünü örtmek mümkün değildir.
Sanal gündemler yaratarak milleti kutuplaştırmanın bir anlamı yoktur. Sanal
gündemlerle Habur’da yaşanan milleti bölme politikalarına alet olmanın bir
anlamı yoktur. Bu yaratılan sanal gündemle, Anayasa değişikliğiyle önümüzdeki
günlerde milleti meşgul edeceksiniz ancak milletin kanayan yarası devam
edecektir. Her kanayan yaradan akan kan sizin hesap gününüzde verilecek birer
ciddi, zor gün olarak karşınıza çıkacaktır diyor, önergemizi yüce Meclisin
takdirlerine sunuyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın
Öksüz, niçin, nedir?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkanım, Sayın Bal’a bu Cihanbeyli Belediyesiyle ilgili
gerçeği söylemek istiyorum.
BAŞKAN –
Hangi gerçeği?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Şimdi, OSB’yle ilgili…
BAŞKAN –
Hayır, siz şimdi ne nedenle istediniz?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Efendim, ben Konya milletvekiliyim.
BAŞKAN –
Anladım.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Cihanbeyli’den sorumlu olan bir milletvekili olarak, Sayın Bal
bu konuda yanlış bilgi vermiştir, doğru bilgi vermek istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Şahsa sataşma yok ki.
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – OSB’nin yazmış olduğu yazı burada, okumak istiyorum.
BAŞKAN –
Siz neye göre söz…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Yani şu anda yanlış…
BAŞKAN –
Bakın, ben başka bir şey soruyorum size. Siz neye göre istiyorsunuz söz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sataşma yok.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – 62’ye göre söz istiyorum.
BAŞKAN –
Kaça?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – 62’ye göre söz istiyorum.
BAŞKAN – 62’ye
göre yok.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 63…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Nereye uyarsa oraya göre Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – 63’e göre efendim, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN –
60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebiniz mi var?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Evet.
BAŞKAN –
Buyurun, açtım mikrofonunuzu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Cihanbeyli Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasına
Sanayi Bakanlığınca izin verilmemesi ve Cihanbeyli Belediyesinin katı atık
borcunun İller Bankası tarafından tahsil edilmesi konusunda yanlış bilgiler
verdiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, Cihanbeyli Belediye Başkanımız organize sanayi bölgesi için Sanayi
Bakanlığımıza başvurmuştur. Sanayi Bakanlığının göndermiş
olduğu yazının bir paragrafını okuyacağım: “Yatırım programında yer alacak OSB
ve küçük sanayi siteleri alt projelerinin seçimi ve ödenek tahsisinde uyulacak
usul ve esasların 8’inci maddenin dördüncü fıkrasındaki ‘Yeni bir OSB projesine
başlanabilmesi için il genelinde mevcut OSB’lerde bulunan toplam parsellerin en
az yüzde 75’inde üretim veya inşaata geçilmiş olması ve yer seçimini
tamamlaması gerekmektedir.’ hükmü gereğince, Bakanlığımız kayıtlarında yapılan
incelemelerde, Konya ili OSB’lerindeki parsel üretim ve istihdam bilgileri
doğrultusunda, il genelinde üretim ve inşaat safhasındaki sanayi parsellerinin
toplam parsellere göre doluluk oranı yaklaşık yüzde 34’tür. Bu itibarla,
Cihanbeyli ilçesindeki sanayi sitesi, tuz fabrikaları, ticaret borsası, plastik
boru fabrikasının içerisinde bulunduğu alanın yukarıda adı geçen kanun
kapsamında ve mevcut OSB’lerde bulunan toplam parsellerin en az yüzde 75’inde
üretim veya inşaata geçilmemiş olması nedeniyle OSB olarak değerlendirilmesi ve
OSB kurulması amacıyla çalışmaların başlaması mümkün değildir.” deniyor. Yani
Sayın Bakanımız yanlış bilgilendirmiştir.
Diğer
konuya gelince: Katı atıkla ilgili her belediyenin ödemesi gereken bir miktar
var. Cihanbeyli Belediyemiz bu miktarı şu ana kadar ödememiş, bundan dolayı
katı atık projesinden mesul olan Başkan İller Bankasına başvurmuş ve İller
Bankasındaki kesintilerinden kesilmiştir. Daha sonra Belediye Başkanımız bir
dilekçeyle başvurarak bu, taksite bağlanmıştır ve taksite bağlanarak ödeme
yapılmaktadır.
BAŞKAN –
Evet, bakın, 60’ıncı maddeye göre iki dakika söz verdim. Tamam.
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun.
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Hatip, benim yanlış bilgi verdiğimi ifade ederek konuşmuştur,
sataşmıştır. Söz istiyorum lütfen.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Hayır, bir sataşma yok ki. Ben bilgi verdim sadece.
FARUK BAL
(Konya) – Yanlış bilgi verdiğimi ifade etmedin mi?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Başkanım, Bakanlığın göndermiş olduğu yazıyı okudum, ben sataşma
yapmadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - 60’a göre yerinden söz talep ediyor Sayın Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – 63’e göre istiyoruz biz efendim.
BAŞKAN –
Şimdi her kafadan bir ses çıkarsa olmaz.
Siz de
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, yeni bir eklentiye mahal vermeden… Size de
iki dakika veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Konya
Milletvekili Özkan Öksüz’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir zaman polemiğe girmeyi arzu etmem, doğruları söylerim.
Cihanbeyli
Belediye Başkanının organize sanayi bölgesi talebi reddedilmiştir, sonuç budur.
Bürokrasi “olmaz”ı on kelimeyle de anlatabilir, bürokrasi “olmaz”ı zatıalinizin okuduğu yazıda olduğu gibi on sayfada da
anlatabilir ama yapmaya karar verdiği zaman da hizmet etmeye karar verdiği
zaman da onu olduracak başka kanunları da bulur.
Buradaki
fark şudur: Cihanbeyli Belediye Başkanı Milliyetçi Hareket Partilidir, oraya
hizmet gitmemesi gerekir.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Hiç alakası yok.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kanun var ortada.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Hiç alakası yok.
FARUK BAL
(Devamla) – …çünkü seçimler sırasında “Milliyetçi Hareket Partisine oy
verirseniz size hizmet gelmeyecektir.” denilmiştir. Verilmiştir Milliyetçi
Hareket Partisine oy, hizmetin gitmesi engellenmektedir. Ne kadar engellerseniz
engelleyin, oraya hizmet gidecektir.
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) – Polemik bunlar.
FARUK BAL
(Devamla) - Diğer taraftan, katı atıkla ilgili… Katı Atık Toplama Projesi’ne
dâhil olan belediyelerden bir tek Cihanbeyli Belediye Başkanlığına bu ceza
verilmiştir. Niçin diğerlerine verilmemiştir?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Öbürleri taksitlerini ödüyor, Cihanbeyli ödememiş.
BAŞKAN –
Sayın Öksüz, lütfen…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Ama yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN -
Lütfen…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Cihanbeyli ödememiş.
FARUK BAL
(Devamla) – Niçin AKP’li belediyelere verilmemiştir? Onun hesabını vermeniz
gerekmektedir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Malatya Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bak, doğru bilgilendirdi.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yanlış bilgi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Öksüz ikna olmuş!
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Burada, burada… Gazeteler de burada, hepsi burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Olsaydı konuşurdunuz.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Yanlış bilgi… Sayın Bakanım, yapmayın, yanlış bilgi
veriyorsunuz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) – Okuduğunu anlamıyorsun Sayın Özkan.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Anlıyor da Başkan ondan yana değil.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, hatibin konuşmasını sakinlikle dinlememizi rica
ediyorum.
Buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği Borçlar Kanunu’yla ilgili önergenin
aleyhinde şunun için söz aldım: Çoktan geçti bu. Neden bugüne kadar getirmedik
bunu? Neden getirmedik bugüne kadar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Daha önce gelmesi lazımdı.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) – Siz karşı çıktınız.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Elitaş’a sorun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Burada, Borçlar Kanunu’nu yarın değil, dün
çıkarmamız lazımdı. Bunun için aleyhte söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, Borçlar Kanunu yaşamın bir parçasıdır, herkesi ilgilendiren bir
yasadır ancak birkaç örnek vereceğim, birkaç anekdot
vereceğim. Bir gecikme faizi var biliyorsunuz, “temerrüt faizi” diyoruz,
toplumun her kesimini ilgilendiriyor arkadaşlar. Eğer, devlet hâlâ temerrüt
faizini çiftçiden, elektrik borcu olandan ve krizde krize yakalanan, 2009
krizinde krize yakalanıp bu vergi borçlarını, sigorta borçlarını ödeyemeyen,
her bankanın ittiği… Bugün bu gerçekleri konuşalım arkadaşlar. 2009 yılının
Ağustosundan yıl sonuna kadar gerek ticari kesime
gerek esnafa gerek küçük sanayiciye tüm krediler kesilmiştir. Ondan sonra da
bazı bankalar çıktı, şakır şakır “Biz şu kadar kâr ettik.” dediler ve ihtarname
çekerek o küçük esnafa “İki gün içinde ödemezsen haczedeceğim.” dediler. Bu
gerçekleri hepimiz unutmayalım. Ama bu insanlar o bankaların borçlarını mı
ödesinler, bu insanlar vergi borçlarını, sigorta borçlarını mı ödesinler?
Birçoğu yok oldu. Hâlâ bir sürü, vergi ve sigorta borcu olan bir sürü esnaf
var. Sayın Çalışma Bakanı, Sayın Maliye Bakanı bu konuda açıklama yaptılar,
dediler ki: ”Krizden etkilenen esnafın, küçük esnafın vergi ve sigorta
borçlarını…” Affedin demiyorum, ödeyene yazık olur. Bak, bunu da söylüyorum ama
krizden etkilenen, bir şekilde her türlü mali olanağı zayıflayan insanları da
korumamız, kollamamız lazım. Bu insanlar özellikle Anadolu’da istihdam yaratan,
özellikle Anadolu’da “küçük esnaf” dediğimiz, “küçük sanayici” dediğimiz… Eğer
insan çalıştırıyorsa bu insanlara yardımcı olmamız lazım ama arkadaşlar, devlet
hâlâ yüzde 2 temerrüt faizi uyguluyor, aylık yüzde 2. Aylık yüzde 2 ne demek
arkadaşlar, biliyor musunuz? Enflasyonun nereye geldiği… Aylık yüzde 2 temerrüt
faizi demek o esnafın sırtına bir hançer daha vurmaktır. Zaten ödeyemiyor,
zaten yok olmuş, siz hâlâ sigorta ve vergi borçları için aylık yüzde 2 temerrüt
faizini devam ettirirseniz onları idam ettirmiş olursunuz. Gelin, önce buradan
başlayalım. Borçlar Kanunu’nu getirelim, çok gecikti ama yapılması gereken daha
şeyler var. Temerrüt faizini indirmek Borçlar Kanunu’na bağlı değil. Temerrüt
faizini düşürmek için ilgili kurumlar, Sosyal Güvenlik Kurumu, Maliye Bakanlığı
der ki: “Ben, bundan sonra 6183’e göre uygulayacağımız temerrüt faizini aylık
1’e düşürüyorum.” Aylık 1 demek yüzde 12 demektir. Arkadaşlar, bunun kümülatifi yüzde 16’ya gelir.
Değerli
arkadaşlarım, bazı gerçekleri de bilmemiz lazım. Bugün Sayın Bakan açıklama
yaptı sigorta prim borçlarıyla ilgili. İnsanların kafası
karışık. Bir daha söylüyorum: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız bir
açıklama yaptı. Bu borçlarla ilgili herkesin kafası karışık. Özellikle
krizden etkilenen ve borçlarını ödemeyen insanlara çok net bir şekilde bizim
bunu izah etmemiz lazım. Hâlâ bu insanlar bekliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu Meclis, Türkiye’de 1 kişi çalıştıran, istihdam yaratan, hâlâ
üretimini devam ettirmeye çalışan herkese şükran borçlu olmalıdır. Dürüstçe,
namusluca çalışan, insanlara ekmek veren ve insana istihdam yaratan küçük
esnafın sorununu hep beraber çözmeliyiz. Bu hepimizin görevi.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, vergi ve sigorta borçları konusunda, başta, “aylık
temerrüt faizi” dediğimiz faizi mutlaka ödenebilir bir seviyeye çekmemiz lazım
ve bu insanların borçlarını yeniden yapılandırmamız lazım ki bu insanlar
üretimlerine devam etsin, bu insanlar istihdam yaratmaya devam etsinler.
Ben bu
konuda Hükûmeti bir kez daha uyarıyorum. Özellikle temerrüt faizleri konusunda,
krizden etkilenip sigorta ve vergi borçlarını ödeyemeyen insanlarla ilgili
mutlaka, acilen, bir tedbir getirmemiz lazım. Hatta bunların elektrik
borçlarıyla ilgili… Ben “Kimsenin borcunu affedin.” demiyorum -altını
çiziyorum- ama ödenebilir bir borç yapılandırması yapmamız lazım arkadaşlar ve
bu faizlerle değil. Gene aylık yüzde 2 temerrüt faiziyle beraber, minimum,
basit faiz olarak yüzde 24 dediğimiz olay, yüzde 36’yı buluyor arkadaşlar.
Zaten yok olmuş bir esnafın bu faizin altından kalkmasının imkânı yok.
Ben, bir
kez daha, temerrüt faizleri konusunda Hükûmeti uyarıyorum. Özellikle biriken
vergi ve sigorta borçları konusunda ve elektrik borçları konusunda mutlaka ve
mutlaka bir çözüm getirmemiz lazım değerli arkadaşlar. Bunu yapmamız lazım.
Borçlar Kanunu, toplumun… Yani aleyhte değil aslında konuşmamın şeyi ama bu
gerçekleri de görmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu var, özellikle yine Borçlar Kanunu’yla ilintili,
bir şekilde piyasayı direkt etkileyen Çek Kanunu var. Yani bu, Borçlar
Kanunu’yla direkt ilintili. Burada yine geçici olarak bir yıllık bu Meclis… O
zaman hepimiz… Ben özellikle çok üzerinde durdum. Yani hakikaten krizde, 2009
yılı Eylül ayında defalarca söylememe rağmen nihayet değiştirdiniz Aralık
ayında. Özellikle krizin piyasaları daha derin etkilememesi yönünde -küçük
esnafımızı- Çek Kanunu’nda yapılan iki değişiklikten bahsedeceğim. Bunları bir
yıl süreyle yaptık arkadaşlar. Bunların bir yılı dolmak
üzere. Eğer biz bunu normal Borçlar Kanunu’na göre ve Çek Kanunu’na göre
tekrar değiştirmezsek piyasada yeniden sorunlar doğar özellikle küçük esnaf
yönünden. Bir: Çekten caymayı, biliyorsunuz, borçlunun talebiyle değil,
borçlunun ispat etmesi gerekir. Yani iki satır yazı yazıyordu eskiden bankaya:
“Ben bu çekten caydım, çekim çalınmıştır.” Hâlbuki böyle bir şey yok. Yani kötü
niyetli borçluyu korumak yerine, iyi niyetli alacaklıyı korumak istedik.
Doğrusu da buydu ve bu Meclisten öyle bir karar çıkardık ama bunun süresi
bitiyor. Doğrudur, uygulama piyasaya bir itibar getirmiştir, uygulama piyasada
dürüst borçluyu korumuştur ama dürüst alacaklıyı da korumuştur. Mutlaka bu
uygulamanın… Yani her önüne gelen “Ben çekten caydım, bu çek çalınmıştır…” On
tane, elli tane ciro geçirmiş, hâlâ “Çek çalınmıştır.” diyor, altı ay önce
vermiş çeki, son gününe geldiği gün. Böyle bir şey olmaz. Bu doğru bir
uygulamaydı ama bir şekilde artık bu uygulamanın tekrar sabit kalması lazım.
Bir diğer
konu ise: Çekte vade olmaz, doğrudur ama piyasa gerçeğidir, vadeden önce
takasa… Özellikle krizde bankalar -biliyor bir banka- bir
borçludan, kredi verdiği bir insandan çek alıyor, “Bu krediyi bu çeklerle
ödeyeceksin.” demesine rağmen -üç aylık, dört aylık, beş aylık çeklerle- ama
maalesef o “anlı şanlı” dediğimiz -ismini veremiyorum- bazı bankalar, o
borçluya ait, kendisini bırak, ciro edilmiş, yedi sekiz cirolu çeklerin tümünü
takasa sürdü. Kendisini yok ettiği gibi yedi sekiz tane ciro geçiren
insanları da yok etti.
Değerli
arkadaşlarım, bu uygulamada… Ama ben bunu ta eylül ayında Plan-Bütçede
söyleyememe rağmen -2009 veya bütçe geldiğinde ama- herhâlde şubat ayında falan
buradan geçirdik. O altı ayda bunların çanlarına ot tıkadılar ve nitekim bu
uygulamayla kredi kuruluşları artık o çekin üzerinde yazılı tarihten önce
takasa ibraz edemediler, kimsenin üzerine gidemediler. Vadesinde geldi, vadesinde
çekler ödendi, paralarını aldılar ama maalesef hem bunu yap, ondan sonra çık
anlı şanlı “Ben şöyle bankaydım, ben böyle kâr ettim…” Lanet olsun senin
kârına! Bir sürü insanı yok ettin. Onun için bu iki uygulamanın devam etmesi
lazım piyasadaki istikrar açısından, özellikle istihdam açısından, üretim
açısından, üretimin devamı açısından. Ben, bir kez daha Borçlar Kanunu’na
paralel bunu söylemek isterim arkadaşlar. Yani bu açıdan bu iki tane, iki
gerçeği bir an önce, süre dolmadan getirmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlarım, bir kez daha buradan Sayın Maliye Bakanına ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına, özellikle küçük esnaf ve küçük sanayicinin vergi ve sigorta
borçları konusunda ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.
…temerrüt faizinin hâlâ aylık yüzde 2
seviyesinde kalmaması konusunda bir kez daha piyasa adına… İşçi
çalıştıran, istihdam yaratan insanlara hepimizin bir şükran borcu olması lazım.
50 kişi çalıştırıyorsa, 20 kişi çalıştırıyorsa, 10 kişi çalıştırıyorsa
bu insanlara hepimizin bu ülkede… Benim anlayışım budur. Ülkede artık ekmek çok
önemli.
Ben, bir
kez daha sigorta, sosyal güvenlik primleri konusunda krizden etkilenen,
elektrik borçları konusunda -özellikle sulama birliklerinin, ödenemez bir
boyuta gelmiştir- ve yine krizden etkilenen vergi borçları konusunda bir kez
daha küçük esnafımız adına, küçük sanayicimiz adına bu Meclisten önemli bir
uygulama bekliyorum. Aksi hâlde biz bugün üreten insanları yok ederiz.
Hepinize
teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Dinçer, 60’ıncı maddeye göre söz istediniz.
Size iki
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, konuşmasında dile
getirdiği esnaf, küçük işletme sahiplerinin borçlarına ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çok
değerli arkadaşlar, Sayın Milletvekilinin az önce dile getirdiği esnaf, küçük
işletme sahiplerinin prim borçlarıyla alakalı husus konusunda bir açıklama
yapmak istiyorum.
Gerçekten
de 2009 yılında sanayici, esnaf, küçük işletme sahibi, çiftçi olarak çok zor
bir yıl yaşadık. Sadece işverenlerimiz değil, aynı zamanda işçilerimiz de çok
sıkıntılı ve zor günler geçirdiler. 2010 yılında inşallah bunları aşacağımızı
da ümit ediyoruz.
Tabii,
bizim kurumlarımızın yaşayabilir olması için primlerini sağlıklı ve etkin bir
şekilde toplaması gerekiyor. Kriz döneminde iş adamlarımızın karşı karşıya
kaldığı sorunları göz önünde bulundurarak yeni tedbirler almak da bizim
görevimiz. Ancak şunu söylemek isterim: Özellikle yeniden yapılandırma gibi
veya af gibi hususlar bu zamana kadar çoğu kere hem beklenen sonuçları vermemiş
hem de Türkiye’de bu sistemlerin yerleşik ve ciddi bir nitelik kazanmasına mâni
olmuştur. Bu açıdan bakıldığında biz ne affı -kesinlikle- düşünüyoruz ne de
borçların yeniden yapılandırıl-masıyla ilgili bir teşebbüsümüz var. Böyle bir
şey yapmayı istemiyoruz. Ancak iki konuda açıklama yapmak yerinde olur
kanaatindeyim. Onlardan bir tanesi şu: Kurum olarak bizim, esnafımızın, işletme
sahiplerimizin borçlarını otuz altı ay süreyle taksitlendirme imkânımız var.
Herhangi bir hukuki düzenleme yapmaya gerek kalmaksızın kendi inisiyatifimizle bunu yapabilme imkânımız var. Dolayısıyla
zor durumda olan esnaf ve işverenlerimizin bize müracaat etmeleri hâlinde bu inisiyatiflerimizi kendi lehlerine kullanıyoruz.
İkincisi
ise belki güzel, iyi bir haber: Bu prim borçlarının ödenmemesinden dolayı karşı
karşıya kaldıkları faiz yükleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı, yakında
ilan edeceğiz. Biliyorsunuz, ilk üç ayda -yüzde 3, yüzde 3, yüzde 3 olmak
üzere- çok ağır bir faiz yükü vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Dolayısıyla ilk üç aydaki
çok ağır faiz yükünü yüzde 2’ye indirerek oradan 3 puanlık bir indirim
sağlanacak. Belki daha fazla indirmemiz mümkündü ancak Maliye Bakanlığının
vergi gelirinin tahsiliyle ilgili düzenlemece de uygunluk sağlansın diye Maliye
Bakanlığının faiz oranlarında da yüzde yarımlık bir indirim sağlanacak aylık olarak
ama üç aydan sonraki dönemde oldukça düşük bir faiz oranı bindiriliyor. Bu
açıdan bakıldığında, esnafımıza da bir kolaylık sağlamış bulunuyoruz. Yakında
bu da kamuoyuyla paylaşılacak.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu, nedir konu?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, 60’a göre tek bir kelime… Bilgi
vereceğim, bilgi vermek açısından.
BAŞKAN –
Sürekli bir bilgi hâli gidiyoruz yalnız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te bu grup önerilerinde 60’a göre
cevap vermek, kısa bir açıklama yok efendim.
BAŞKAN –
Şimdi, İç Tüzük’e göre Sayın Bakanın da yok, burada bütün gruplara verdiğim…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Öksüz konuştuğu zaman bir şey demedin de
şimdi bana niye söylüyorsun Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, biraz önce Değerli Konuşmacı…
BAŞKAN –
Bir saniye…
O
Başkanın inisiyatifinde olan 60’ıncı maddeye göre…
Mesela Sayın Öksüz’ünki de aynıydı. 62’nci maddeye göre isteyemez, 69’a göre
hiç isteyemez, 60’a göre verdik ama söylemeye çalıştığım şey şu…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, vazgeçtim, istemiyorum.
BAŞKAN – Peki, tamam.
Şimdi,
iyi niyetle… Ben, bütün grup başkan vekilleri açısından söylüyorum: İyi niyetle
ben 60’ıncı maddeyi işletiyorum yani milletvekillerimiz dertlerini anlatabilsin
diye. Bunu istismar etmemek tabii ki sizlerin inisiyatifinde.
Bütün grup başkan vekilleri ve milletvekili arkadaşlarımız açısından
söylüyorum. İyi niyetle, milletvekillerinin lehine olmak üzere 60’ıncı maddeyi
işletiyorum, bugüne kadar öyle yaptım ama siz de bunu istismar etmeyin, tamam.
Vazgeçtiniz.
Ne yapalım…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, teminat istiyorlar. Sayın Bakan
teminatı çözsün ama bunlar da bilsin, onlar da bilsin.
BAŞKAN –
Orada o zaman beraber gidip bir konuşun, sonra onunla konuşun.
Peki,
teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Ünlütepe. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı’nın öncelikle gündeme alınması yönündeki Milliyetçi Hareket
Partisinin önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türk Borçlar Kanunu 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Seksen beş
yıllık bir uygulama alanına sahiptir. Günün ekonomik koşulları, küreselleşme,
sanayileşmenin getirdiği sorunlar, işçi-işveren ilişkileri, kiracı-kiralayan
ilişkileri, yani ekonominin temel konuları seksen beş yıl önce çıkarılan bir
yasayla giderilmeye çalışılmaktadır.
Bu
Yasa’nın değiştirilmesi yönündeki ihtiyaç 1990’lı yıllarda kendisini göstermiş
ve 1998 yılından itibaren Adalet Bakanlığında yapılan çalışmalarla Borçlar
Kanunu’nun değiştirilmesi yönünde ciddi çabalar harcanmıştır. 1998 yılında
yapılan bu çalışmalar 2008 yılında bir tasarı hâlinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilmiştir. İki yıllık bir zaman dilimi içinde Türk Borçlar Kanunu
Adalet Komisyonunda tartışılmış, yeterli düzenlemeler yapılmış ve bu düzenlemelerin
sonucunda da Genel Kurulun gündemine gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu yasal düzenlemenin ivedilikle Türk Parlamentosunda görüşülerek
yasalaşması yönünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, TÜSİAD Sayın
Başkanının ve TÜSİAD yöneticilerinin, her ildeki ticaret ve sanayi odası
başkanlarımızın devamlı istekleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Günün ekonomik
koşullarının giderilebilmesi amacıyla bu Yasa’daki değişikliklerin yapılması iş
âlemince talep edilmektedir.
Ayrıca,
siyasi iktidar da 2009 yılı içinde adli yargı stratejisinin oluşturulması
yönünde Avrupa Birliğine sunduğu belgede şu gerekçeleri koymaktadır: Son
hazırlanan yargı reformu stratejisinde ülkenin ihtiyaçları, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sürecinin gerektirdiği mevzuat çalışmaları içinde Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı’nın kısa dönemde Parlamentodan çıkartılması Bakanlık
tarafından da Avrupa Birliğine ulaştırılmıştır. Elbette, Avrupa Birliği
müktesebatında bu yasal düzenlemelerin yapılması gerekirken asıl olan Türk
halkının bu yasaya dünden daha fazla ihtiyaç duyduğudur.
Ekonomiyle
uğraşanlar, bu yasanın bir an önce çıkmasını istemektedir. Hatta zaman zaman
Parlamentoda, Meclis araştırması konularını ve denetim yollarından olan soru
önergelerini belirli dönemlerde iktidar partisinin oylarıyla gündeme almayarak
bu Parlamentonun, bu dönem Türk Ticaret Yasası ve Türk Borçlar Yasası’nın
çıkartılmasını ısrarla istemiştir.
Şimdi,
siyasi iktidar, dün bu yasanın öncelikle konuşulması, öncelikle çıkması için
çaba harcarken hiçbir neden gösterilmeden bunu Parlamentonun gündeminden
çekmiştir. Bunu ben şuna yorumluyorum: Bir şeylere iyi başlıyorsunuz ama sonunu
getiremiyorsunuz. Nedir? Avrupa Birliği açılımı, sonu gelmedi. Nedir? Alevi
açılımı, sonu gelmedi. Ermeni açılımı, sonu gelmedi. Kürt açılımı, elinize
yüzünüze bulaştırdınız. Roman açılımı, onun da ne olacağı belli değil. Yahu siz
açıkça ne yapmak istiyorsunuz! Bunu ben anlamakta ciddi olarak zorlanıyorum.
Adalet
Komisyonunda bu yasanın öncelikle çıkması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak
olumlu katkılarda bulunduk. Bu yasa bir temel yasadır. Türk Ceza Kanunu’nu
22’nci Dönemde bu Parlamento çıkarttı. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nu çıkarttık.
Türk Medeni Kanunu 21’nci Dönemde çıktı. Bu temel yasalardaki en önemli
faktörlerden birisi, öncelikle ve ivedilikle Borçlar Kanunu görüşülmeli.
Elbette çekince koyduğumuz yerler var ama bunlar, sayın grup başkan
vekillerinin, Sayın Bakanın birbiriyle diyalog içinde olmalarının sonucunda
gruplar arasında bir uzlaşma sağlanarak bu temel yasayı çıkartabiliriz diye
düşünüyorum.
Türkiye'nin
gündemi bana göre ekonomidir. Ekonomik sorunların ve ekonomik sorunları
düzenleyen yasaların öncelikle Parlamentoda görüşülmesi gerekir. Türkiye'nin
bana göre en önemli sorunlarından birisi işsizlik, yoksulluk. Günden güne bu
işsiz insan sayısı artıyor, yoksul insan sayısı artıyor. Sanayici fabrikasının
elektrik ücretini ödeyemiyor. Sanayici işveren çalıştırdığı insanların ücretini
gününde, zamanında ödeyemiyor. Hâl böyleyken biz gündemi devamlı değiştiren ve
Türkiye’de gündemi saptırmaya yönelik çalışmaların içine giriyoruz. Elbet buna
siyasi iktidar girebilir ama Parlamento bu konuda öncelikle Türkiye'nin önemli
konularını yasalaştırmak, yasama organında tartışmak zorundadır. Gündemin
yürütme organının istediği doğrultuda tespiti bizi atıl bir duruma düşürür,
yasama organını verimsiz bir çalışma yönteminin içine çeker.
Esnaf,
borcunu borçla ödüyor bugün, banka kredisini başka bir bankadan aldığı krediyle
ödüyor. Eğitim sistemi felç olmuş. Geçen hafta içinde Eşme’deki, devlete teslim
edilmiş olan küçücük bir çocuğun can hayatının sona erdirilmesi bence
Parlamentonun öncelikle yaşam hakkı üzerinde ekonomik olan yasal düzenlemelere
eğilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İki üç gün önce Fethiye’de olan bir olay. Gencecik
bir çocuğun annesinin cezaevine girmesinden sonra, eğitimin özelleştirilmesi
sonucunun getirdiği sonuçları da dikkate alırsak, bunda hiçbir vebaliniz veya
vebalimiz yok mu yasama olarak? Bunları niçin düzenleme yönteminin içine
girmiyoruz? Niçin bir temel yasa olan Borçlar Kanunu’nu tartışmanın içine
girmiyoruz? Elbette bu tür bir yasal düzenlemeyi bırakarak, Türkiye'nin
gündeminde olmayan bir Anayasa değişikliğinin Türk toplumuna getirebileceği
yararlar nedir? Halk bir Anayasa değişikliğiyle ilgilenmiyor. Halk işsiz, halk
aç, halk yoksul. Bu sorunların çözümlenmesini ve bu sorunların üzerine
gidilmesini istiyor. Halk yolsuzluklardan dolayı utanır bir duruma gelmiş.
Siyasilerin yolsuzluklarını tartışıyor. Kimseye güven bırakılmamış. Böyle bir
ortamda Anayasa değişikliği yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Neyi
çözecektir ki?
Sayın
Başbakanın birtakım sorunlarının çözümünün önüne geçmek için bir kişiye
endeksli bir Parlamento çalışmasını yönlendirmek bu yüce Meclise yakışmaz. Bu
yüce Meclis gündemindeki konuları tespit edebilmeli ve gündemine hâkim
olmalıdır.
Bu
nedenle, Borçlar Yasası’nda temel özelliklerde bir iki başlığa farklı boyutta
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bakıyoruz, ama onun dışında biraz önce de
söylediğim gibi temel konularda uzlaşılmıştır.
O yasanın
komisyonda görüşülmesinde Sayın Bakanın söylediklerini çok iyi hatırlıyorum:
“Bir an önce çıkmalı, işverenler bunu bekliyor.” demişti. İşveren
temsilcilerinin konuşmalarını çok iyi hatırlıyorum. Türkiye'de ekonomik hayatın
yeniden düzenlenmesi, ekonominin canlılıkla dönüşebilmesi için Borçlar
Yasası’nın ve daha sonra da Türk Ticaret Yasası’nın gündeme gelmesi gerektiğini
ısrarla söylüyorlardı. Bunu getiren sizsiniz. Avrupa’ya bu Adli Yargı Strateji
Belgesi’nin raporunu sunarken, bunu sunan Sayın Adalet Bakanı, tahmin ediyorum,
Meclis Başkanımızdı. Bir bakan bir kuruma bir raporu sunuyorsa ve o raporun
gereğinde de “Borçlar Yasası kısa sürede çıkarılacak.” diyorsa o sözü yerine
getirmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) – Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
Yani
Sayın Bakan bir raporu dış temsilciliklerden birisine sunuyorsa o Türkiye’yi
bağlar. Sayın Bakan sözünün arkasında durmuyor. Grup günlük olaylara kendisini
kaptırmış durumda. Parlamento verimli bir çalışmanın içine giremiyor. Açıkçası,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz, Türkiye'nin gündemi ekonomik
yasalardır, ekonominin düzenlenmesidir, ekonomide çıkışın bulunmasıdır. Bu
çıkışı bulacak olan da yüce Parlamentodur.
Ben bu
düşüncelerle, Milliyetçe Hareket Partisi tarafından öncelikle görüşülmesi
istenen Borçlar Kanunu Tasarısı’nın öncelikle görüşülmesi yönündeki teklifin
lehinde düşüncelerimi belirttim.
Yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, şu temerrüt faizlerine de biraz
değinin.
MUSTAFA
ELİTAŞ ((Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Sayın Ünlütepe burada bir ifade kullandı, herhâlde amacını da aşan bir ifadedir
diye tahmin ediyorum. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün, yarın ve
öbür gün gündemini belirlemek üzere Parlamentomuzun değerli üyelerinin
görüşlerine sunulmak üzere Barış ve Demokrasi Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve biraz sonra da Cumhuriyet Halk Partisi, en sonda da Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup önerilerinin değerlendirilmesi değerli
milletvekillerimizin onayına sunulacak. Milletvekillerimiz kabul ettiği
takdirde, o gündem çerçevesinde devam edeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine hâkim olduğunu ifade etmek istiyorum.
İkinci
konu, biraz önce, ismini zikrederek söyleyeceğim, ama Sayın Bal, benim ismini
zikretmemin, tahmin ediyorum iyi niyetli olduğunu düşünecek ve karşılığında
“Sataşma vardır.” diye söz almayacaktır diye ümit ediyorum.
Biraz
önce, bir bilgilendirme konusunda, Cihanbeyli ile ilgili bilgilendirme,
organize sanayi bölgeleri konusunda haksızlık olduğunu iddia eden bir konuşması
vardı.
Biz AK
PARTİ’li milletvekilleri, AK PARTİ Grubu ve AK PARTİ’li İktidar Hükûmeti olarak
hiçbir siyasi partiye karşı farklı davranmamayı ilke edinmişiz. Hiçbir siyasi
partiden seçilmiş belediye başkanını veya herhangi bir göreve gelmiş kişi,
kurum ve kuruluşları o partiye oy vermiş diye dışlamak değil, onlara da o bölge
insanına da hizmet etmek, seçilen bir belediye başkanının kendi bölgesindeki
insanına hizmet ettiğinin bilinciyle, biz bu kanaatimizi ifade ediyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Maliye Bakanlığı da dâhil mi Mustafa Bey?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız, Cihanbeyli Belediye Başkanımız bir ilan vermiş.
“Saygıdeğer hemşehrilerime saygıyla duyurulur…”
Bu ilan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yazdığı, Cihanbeyli’de hâlen
mevcut olan tuz fabrikalarının bulunduğu ve ticaret borsasının da inşa edilip
faaliyet gösterdiği, plastik boru fabrikaları veya fabrikasının bulunduğu bir
bölgeyi uzun yıllardır sanayi alanı olarak veya küçük sanayi sitesi olarak
faaliyet hâlinde bulunan bir bölgeyi organize sanayi bölgesi kapsamına alıp
imar planı içerisine sokmak istemektedir.
Bizim
22’nci Dönemde yaptığımız Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda, sizin 21’inci
Dönemde yaptığınız Organize Sanayi Siteleri Kanunu’nda maalesef böyle bir hüküm
mevcut değildir. Sadece sizin 21’inci Dönemde yaptığınız Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu’nda ki, Sanayi Bakanlığının Kuruluş Kanunu’nun 1’nci maddesine
göre kurulmuş, 1969 yılından beri bu ülkede faaliyet gösteren organize sanayi
bölgeleri yönetmeliklerle ve Sanayi Bakanlığının 1’inci maddesiyle ilgili
düzenlemeyle idare ediliyordu. Sizin döneminizde yapılan düzenlemeyle organize
sanayi bölgeleri bir yasal statü kazanmıştır. Ama orada da organize sanayi
bölgelerinin kurulmasıyla ilgili düzenlemede mevcut yapılanmanın olduğu
bölgelerde organize sanayi bölgesi oluşmasıyla ilgili herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır.
Yine sizin
koyduğunuz, bizim de 23’üncü Dönemde birlikte yaptığımız kanunda “Bir ilde
organize sanayi bölgelerinin yüzde 75’inin yapılaşmaya geçmesiyle birlikte yeni
bir organize sanayi bölgesine imkân verilebilir.” hükmü çerçevesinde maalesef
Cihanbeyli’ye organize sanayi bölgesi kurulmasına imkân verilmemiş,
bulunamamıştır.
Konya’da,
alınan bilgiler çerçevesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yazdığı yazı
doğrultusunda mevcut organize sanayi bölgelerinin yapılaşma ve işletmeye açılma
oranı yüzde 34 bulunmaktadır. Yüzde 34’ten de öte, mevcut
yapılanmış, yapılaşmış, uzun yıllardır faaliyet gösteren tuz fabrikalarının,
plastik fabrikalarının ve ticaret borsasının bulunduğu bir yeri organize sanayi
bölgesi kapsamına almak, nitelikli bir bölgeyi ve organize edilmiş bir bölge
içerisinde daha aktif, daha uygun, olumlu şartlarla çağın imkânlarına daha
paralel bir şekilde çalışacak Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na yapılan bir
yanlıştır diye düşünüyorum.
Öte
yandan, atık suyla ilgili, sizin Belediye Başkanınızın bir yazısı var, biraz
önce Değerli Konya Milletvekilimiz Sayın Özkan Öksüz getirdi. Atık su arıtmayla
ilgili Cihanbeyli, Kulu, Altınekin İlçe, Belde ve Köyleri Çevre Koruma Birliği
Başkanlığı var, atık suya hepsi ortaklar. Cihanbeyli Belediye Başkanlığının
72.921 Türk lirası buraya borcu var. Bu Kalkınma, Çevre Koruma Birliği İller
Bankasına müracaat eder, der ki: “Ben Cihanbeyli Belediye Başkanlığından
alacağımı tahsil edemiyorum, tahsil edemediğimden dolayı İller Bankasındaki
Cihanbeyli Belediyesinin istihkaklarına haciz konulmasını talep ediyorum.”
Cihanbeyli Belediye Başkanlığı 12 Ocak 2010 tarihinde biraz önce söylediğim
Birliğe yazı yazar, der ki: “Bakınız, ben bu şartlarda taahhüdümü yerine
getiremedim. Eğer uygun görürseniz on bir taksitte ödemek istiyorum, İller
Bankası üzerindeki haczimi kaldırın.” Ve Birlikten bunlara yazı yazarlar,
derler ki: “75.272 lira olan İller Bankası tarafından kesilen paranızın iptali
mümkün olmadığından ve isteğiniz doğrultusunda bundan sonraki borcunuzun 4.567
lira her ay olmak üzere on bir ayda ödenmesini kooperatif taahhüt etmiş ve
Belediye Başkanlığına bildirilmiştir.” Bu konuya açıklık getirmek istedim.
İkinci
konu, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekili ve
diğer siyasi parti grup başkan vekilleri, dün haftalık olarak yaptığımız
telefon konuşmasında… İlk önce Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket
Partisinden ve Barış ve Demokrasi Partisinden başlayarak bu haftanın bütün
gündemiyle ilgili, arkadaşlarımızla fikir teatisinde bulunuyoruz. Diyoruz ki:
“Bizim gündemimizdeki konular şudur. Bu çerçevede bilgileriniz olsun.” Ki biraz
sonra Sayın Nimet Çubukçu sözlü sorulara cevap verecekler. İlk, Cumhuriyet Halk
Partisinden arkadaşlarımızla görüşme imkânımız olamadı, en son görüşmemiz
gerekirken Barış ve Demokrasi Partisi milletvekili, sayın grup başkan vekiliyle
konuştuk. Dedik ki: “Diğer partilerle görüşemedik ama bizim kanaatimizce şudur,
şunları şunları görüşmeyi düşünüyoruz.” “Bizce bir problem yok.” dediler.
Arkasından Sayın Şandır’la görüştüm. Sayın Şandır, grup önerisi
getireceklerini, Türk Ticaret Kanunu’nun çok önemli olduğunu, Borçlar
Kanunu’nun görüşülmesi gerektiğini ifade ettiler. “Grup önerisi gelecek.”
dediler. “Uygun.” dedik, “Bakarız.” dedik. Sonra da Sayın Kılıçdaroğlu’yla bu
telefon görüşmesini yaptık çünkü sizden aldığım bilgiyi de ona aktarmak
mecburiyetindeydik; aynı silsile farklı şekilde devam ediyordu.
Bakınız, bugün Meclis Başkanımızın Başkanlığındaki yaptığımız Danışma
Kurulunda da şunu ifade ettik: “Eğer Milliyetçi Hareket Partisi bu teklifinde
samimiyse; Sayın Bal ve Sayın Yalçın bu konuyla ilgili önemli çalışmalar
katettiler, Cumhuriyet Halk Partisinden de Sayın Ünlütepe ve diğer
arkadaşlarımız bu konuyla ilgili önemli çalışmalar katettiler, bizim de hukukçu
milletvekili arkadaşlarımız, bu konuda emek vermiş, ter dökmüş, zaman ayırmış,
hakikaten iyi olması için gayret göstermiş arkadaşlarımız komisyon
oluştursunlar, önergeleri birlikte değerlendirelim ve önergelerle birlikte,
gelecek hafta bir anda bu işi bitirelim, geçelim.” Ama
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Vural’ın ifadesi şu: “Biz
önergelerimizi veririz; bu önergeler doğrultusunda -kabul edersiniz veya
etmezsiniz- devam ederiz.”
Bakın,
değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu 1.539 madde. 1.539 maddenin 76
maddesini bitirmişiz. 26 Kasım, 27 Kasım, 3 Aralık ve 4 Aralık günleri
çalışmışız. Toplam çalışma saatimiz çerçevesinde baktığımızda, 1.539 maddenin
her birine yarım saat ayırmışız. Bu yarım saatlik süreyi biz çarptığımızda,
3.100 saate yakın bir süre ediyor, çalışma süresini yaptığımızda. 3.100 saatlik
bir çalışma süresini böldüğümüzde günde 8 saat çalışırsak 400 güne yakın bir
süre. Borçlar Kanunu 649 madde, 649 maddeyle ilgili 8 tam gün çalışmışız. 7
Ekimde başlamışız, 11 Kasımda bırakmışız. Eğer böyle devam ederse biz yaklaşık
500 saatlik bir zamanı bu çerçevede devam edeceğiz. 500 günlük çalıma
süresinin, şu anda Parlamentonun seçimlerinin yenilenmesi 17 Temmuz 2011
dediğimize göre 14 aylık süre var. Cumartesi, pazarı da dâhil olmak üzere hiç
grup önerisi vermeseniz, hiç yoklama istemeseniz, hiç karar yeter sayısı
istemeseniz, normal çalışma şartları dâhilinde devam ettiğimiz sürece 24’üncü
Dönem de bu kanunun bitmesine imkân vermeyecek. Onun için biz şunu diyoruz:
Eğer Milliyetçi Hareket Partisi… Biraz önce Sayın Bal’ın söylediği gibi, Odalar
Birliğinin, MÜSİAD’ın, TÜSİAD’ın ve sivil toplum örgütlerinin, Sayın Mevlüt
Bey’in söylediği gibi Türk Ticaret Kanunu’nda çok önemli bir madde önergesini
kabul ettik. Kimlerle ilgili? Kefaletlerle ilgili. “O kefaletin faizine
katlanabilmesi için kendisine tebligat yapıldığı andan itibaren” diye
önergesini kabul ettik. Ne zaman? 2008 yılında. Bugün 2010 yılındayız. Eğer bu
şekilde bir samimiyetimiz varsa sadece Borçlar Kanunu değil, Türk Ticaret
Kanunu, Borçlar Kanunu, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na uyum
yasalarıyla birlikte komisyon oluşturalım, bu komisyon çerçevesinde
değerlendirelim ve önümüzdeki hafta 10’undan başlayan, herhâlde 8’inden veya
10’undan başlayan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Anayasa’yı bırak da oraya bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …10’undan başlayan hafta çerçevesinde biz bir hafta
içerisinde Ceza Kanunu’nda yaptığımız, 699 maddelik kanunda 99 maddeye
verdiğimiz önergede olduğu gibi çok kısa zamanda bitiririz diye düşünüyorum.
Bakınız
değerli arkadaşlar, Mevlüt Bey’in oradan lafıyla ifade etmek istiyorum. Anayasa
değişikliğini önlemek kastıyla bunu bize getiriyorsanız, açıkçası niyetiniz
samimi değildir demektir. Ama tekrar açıkça ifade ediyorum:
Şu andan itibaren konuyla ilgili hukukçu arkadaşlarımız toplansınlar,
önergelerini hazırlasınlar, önergelerle birlikte biz önümüzdeki hafta, hatta
cumartesi, pazar günü de çalışabiliriz bu hafta, bu seçim yasalarını bitirip
üniversitelerle ilgili yasayı bitirdikten sonra, cumartesi, pazar, pazartesi,
salı günü Türk ticareti kanununu, borçlar kanununu bitirebiliriz diye ümit
ediyorum.
Değerli
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza…
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Öztürk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ünlütepe, Sayın Bingöl,
Sayın Güvel, Sayın Çöllü, Sayın Arat, Sayın Oksal, Sayın Köse, Sayın Emek,
Sayın Güner, Sayın Köktürk, Sayın Özdemir, Sayın Anadol, Sayın Ünsal, Sayın
Kart, Sayın Yalçınkaya, Sayın Sevigen, Sayın Hacaloğlu.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/618) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
06.04.2010
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun, 06.04.2010 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/618) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un, 06.04.2010 Salı günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürk’e aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Van’da Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a yönelik saldırıyı
şiddetle kınıyorum. Umuyorum ve diliyorum ki siyasi iktidar kendisinden
beklenilen görevi yerine getirir, bu saldırının sorumlularını bir an önce açığa
çıkarır ve adalete teslim eder. Yoksa bu da Türkiye cumhuriyet tarihinde
birtakım siyasi olayların failleri gibi meçhul hâle bırakılmaz diye
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine baktığımız zaman çok sayıda
faili meçhul bırakılan cinayetlerle doludur. Aslında Türkiye Cumhuriyeti âdeta
faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin mezarlığı hâline getirilmiştir. 1948
yılında Sabahattin Ali ile başlayan faili meçhul cinayetler serisi devam etmiş,
12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası had safhaya çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle şunu belirtmek lazım: Faili meçhul olan olay ya da
cinayet söz konusu değildir, faili meçhul bırakılan olaylar ya da cinayetler
söz konusudur. Devletin görevi, bu cinayetlerin faillerini ortaya çıkarmaktır,
şu veya bu nedenle olayların üzerini örtmek, failleri gizlemek değildir. Devlet
sırrı diyerek hiçbir siyasi cinayet aydınlatılmaktan bırakılamaz çünkü hiçbir sır,
katilleri saklama onursuzluğunu, aşağılamayı taşıyacak kadar önemli değildir.
Türkiye’de
12 Eylülü hazırlayan koşullara baktığımız zaman, 12 Eylül dikta yönetiminin
getirilmesi sürecindeki bütün siyasi cinayetlerin failleri aradan kırk yıla
yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen hâlâ bulunamamıştır.
Sabahattin
Ali neden öldürüldü? Sabahattin Ali’nin öldürülüş nedeni neydi? Bunu Sabahattin
Ali’nin yakınlarının bilme hakkı vardır. Yine, Sabahattin Ali’nin mezarının
dahi bugün nerede olduğunun bilinmemiş olması, demokratik hukuk devleti
olduğunu iddia eden bir ülke açısından utanılacak kara bir lekedir değerli
arkadaşlarım.
12
Eylülden sonra, özellikle 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetler serisi
giderek artmıştır. Gerek öncesi gerek sonrası faili meçhul cinayetlere
baktığımız zaman, bunların hem fiil hem de failleri bakımından bunların belirli
ellerden işlendiği izlenimi, kuşkusu toplumda var olmaktadır. HEP Milletvekili
Mehmet Sincar Batman’da neden öldürülmüştür? Yine, Diyarbakır HEP İl Başkanı
Vedat Aydın evinden alınarak öldürülmüştür. Bu öldürülenlerin failleri belli
değil midir?
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin geçmişinde karanlık bir tünel vardır. Bu karanlık
tüneli aydınlatmak ve buna ışık saçmak öncelikle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevidir çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçmişindeki
karanlıkları aydınlatacak yegâne ışık kaynağıdır diye düşünüyorum.
Aradan
otuz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi
babasının kanlı gömleğini televizyon ekranlarından göstererek “Ben hâlâ adalet
arıyorum.” diyebiliyor ise bu, demokratik hukuk devletinde olmaması gereken bir
manzaradır.
Yine,
daha dün Hrant Dink’i katledenlerin… Gerçekten katledilişin arkasındaki
organizasyonlar açığa çıkarılmamışsa ve bu Hrant Dink’in kardeşi “Ben adalete
güvenmiyorum.” diye haykırıyor ise bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir
durumdur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugüne kadar faili meçhul cinayetlerin araştırılması,
soruşturulması, yargılanması yapılamamıştır. Yargılanıyormuş gibi yapılmıştır.
Mahkemelerin önü tıkanmıştır. Devlet sırrı kavramı adı altında birtakım
bilgiler demokratik hukuk devletinin en temelini oluşturan mahkemelerden
gizlenmiştir. Bu mahkemelerin ısrarlı taleplerine rağmen bu bilgiler
gönderilmemiştir.
12 Eylül
öncesinin baş olayları olan 16 Mart 1978 İstanbul öğrencilerinin bombayla ve
tüfeklerle taranmasının failleri bir türlü bulunamamıştır.
Yine 1
Mayıs 1977’deki olayı düzenleyen katiller bulunamamıştır.
Yine Abdi
İpekçilerin, Uğur Mumcuların, Bedrettin Cömertlerin, Ümit Kaftanların, Tarık
Dursunların… Gerçekten bu olayları örgütleyenlerin gerçek kimlikleri ortaya
çıkarılamamıştır ve bu insanlar hâlâ daha bu olayların ortaya çıkarılması için
koşturmaktadırlar.
Bakın, geçenlerde, bundan bir iki ay önce, şubat ayının içerisinde bu
faali meçhul bırakılan cinayetlerde yakınlarını kaybeden gruplar kendi arasında
Toplumsal Bellek Platformunu oluşturmuşlar ve 11 Şubat günü Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere başta, tüm milletvekillerini,
tüm grupların grup başkan vekillerini ziyaret etmişler ve bu faali meçhul
bırakılan cinayetlerin aydınlatılması için, yargı sürecinin zaman aşımı ya da
başka manevralarla kapatılmaması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin araştırma
komisyonu kurma talebini iletmişlerdir. Bu yakınlarını bu toplumsal, siyasi
cinayetlerde kaybeden bu kişiler, Türkiye Büyük Millet Meclisine gezmeye
gelmemişlerdir, piknik yapmaya da gelmemişlerdir, millî iradenin temsilcisi
olduğunu gösteren Türkiye Büyük Millet Meclisinden artık Türkiye'nin karanlık
noktalarının aydınlatılması için Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve çağırmak
için gelmişlerdir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali
Şahin’e de verdikleri dilekçede açıkça şunu söylemektedirler: “Dava
süreçlerimizin altında yatan gerçekleri ve ardındaki güçleri öğrenmek
istiyoruz.” demektedirler. “Yakınlarımızın neden
katledildiklerini bilmek zorundayız ve bu konuda somut kanıtlarla bizi
aydınlatmanın devletin görevi olduğunu düşünüyoruz, bu görevin yerine
getirilmesi benzeri olayların bir daha yaşanmaması için bir gerekliliktir.”
diyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu talepten daha doğru, daha haklı bir talep olabilir mi ve bu
kişiler bu taleplerini tüm partilerin grup başkan vekillerine iletmişlerdir
ancak aradan üç aya yakın bir süre geçtiği hâlde bu taleplerine karşı bir
duyarlılık gösterilmemiştir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, demokratik hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlette
geçmişinde karanlık noktaların olmaması için ve geçmişteki siyasi cinayetlerde
yakınlarını kaybeden ve faili meçhul olarak bırakılan bu cinayetlerin neden
işlendiğini, neden bu kişilerin öldürüldüğünü bunların yakınlarının bilme
haklarına duyduğumuz saygıdan dolayı, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak,
Sabahattin Ali’den başlayarak bütün siyasi cinayetlerin meçhul bırakılan
faillerinin gün ışığına çıkarılması nedeniyle bu Meclis araştırma önergemizi
verdik. Biz, Türkiye'nin artık gelecek kuşaklarda, geçmişinde faili
meçhul bırakılan cinayetlerle dolu bir Türkiye olmaması için, gelecek
kuşaklarımıza gerçekten faili meçhul cinayetleri aydınlatılmış, demokratik bir
hukuk devleti bırakmak adına bu önergemizi verdik. Türkiye Büyük Millet Meclisi
de bu cinayetlerde yakınlarını kaybedenlerin bu taleplerinin yerine
getirilmesine ilişkin dilekçeyi bir yazı ekinde tüm gruplara göndermiştir.
Bizim grubumuza da gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının gereği
takdir edilmek üzere gönderdiği bu talebe biz de uyuyoruz. Bu nedenle, bu
olayların araştırılması, incelenmesi için Meclis gündemine getirdik değerli
arkadaşlarım.
Gerçekten
artık bugün gelinen aşamada faili meçhul bırakılan olaylara devletin seyirci
kalması ve devletin bizzat bu olayları örtbas etmekte olduğu konusundaki
toplumdaki kuşkuların ortadan kaldırılması adına önergemizin desteklenmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret eden bu
insanlara hem AKP grup başkan vekilleri hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı hem de diğer grup başkan vekillerinin bu araştırma önergesinin
yapılması gerektiği konusunda en azından söylemleriyle umut verdiklerini
düşünüyorum ben.
Değerli arkadaşlarım,
gelinen aşamada devleti faili meçhul cinayetlere seyirci kalmaktan çıkarıp,
gerçekten devletin görevini yerine getirmesi adına kurulacak bir Meclis
araştırma komisyonu aslında tarihsel görev yapacaktır. Bu komisyon, kurulmuş
olmak için kurulmamalı. Bugün gerçekten demokratikleşme iddialarının had
safhaya çıktığı bir süreçte bu komisyona tarihsel görevler düşebilir,
düşmektedir. Dün kurulan komisyonlar, dünkü koşullar içerisinde
değerlendirildiğinde, belki kuruluş amaçlarını gerçekleştirmemiş olabilirler.
Eğer bugün Türkiye'nin gerçekten demokratikleşme konusunda daha da ileri
gittiğini düşünüyorsak bu komisyon görevini yapabilir diye düşünüyorum. Bu
nedenle, önergemizi desteklemenizi talep ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bir önceki konuşmamda
belirttiğim gibi hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerilerine karşı değilim, prensip olarak bunu destekliyorum
ancak hepimizin bildiği gibi, burada sayısal çoğunluk AKP’de olduğu için bu
grup önerileri reddedilecek ve Meclisin asli görevlerinden biri olan denetleme
yetkisi bir şekilde de ihmal edilecek.
Değerli
arkadaşlarım, birazdan AKP’nin grup önerisi oylanacak ve sayısal çoğunluk
olduğu için bu öneri kabul edilecek. AKP’nin her grup önerisi, aslında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemini bir yazboz tahtasına çeviriyor. Bunu her
seferinde, her konuşma fırsatı bulduğumda ifade etmeye çalıştım.
Değerli
arkadaşlarım, demokratik ülkelerde parlamentoları, meclisleri saygın yapan, o
parlamentoların aldığı kararların hukuka uygunluğu kadar, o parlamentodaki
kararlara iradesini koyan milletvekillerinin saygınlığı da önemli yani
kararların istikrarı da önemli.
Biraz
evvel AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız Milliyetçi Hareket Partisinin
önerisinin aleyhinde söz aldığı zaman kendince haklı nedenler ileri sürdü.
Değerli
arkadaşlarım, şu elimdeki -vatandaşlarımızın görmesi açısından söylüyorum-
dağıtılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini bu yüce Meclis belirliyor.
Tabii ki sayısal çoğunluk AKP’de olduğu için onların oyları belirliyor.
Bakın,
onların oylarıyla yani AKP’li milletvekillerinin oylarıyla gündemin 1’inci
sırasına hangi kanun tasarısı getirilmiş? Türk Ticaret
Kanunu. Ne zaman getirilmiş? 8 Temmuz 2008 tarihli Danışma Kurulu
önerisi gelmiş, burada bütün milletvekillerinin iradesiyle 2008 tarihinde bu
birinci sıraya getirilmiş ve konuşulmaya başlanmış. Türkiye Büyük Millet
Meclisi bunu bölümler hâlinde görüşüyor fakat Hükûmet oturmuyor sıraya, Türk
Ticaret Kanunu görüşülmüyor. İki: Borçlar Kanunu, hangi tarihte gelmiş? 25/8/2009 tarihli Danışma Kurulunun önerisiyle, yani
sizlerin oyuyla, iradesiyle gelmiş. Şimdi ne olmuş? Ona da Hükûmet oturmuş ama
kalkmış.
Değerli
arkadaşlarım, “Bu iki temel kanun önemlidir.” diye Hükûmet bunları bizim
önümüze getirmedi mi? E, peki, biz “önemlidir” diye buna oy vermedik mi? Peki,
Türkiye’de ne değişti de bunları artık -Hükûmet sıralarına oturmadan-
görüşmüyoruz da, sürekli, AKP grup önerisiyle başka başka, gündemi saptıracak
birtakım konuları gündeme getiriyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel söylediğim gibi, parlamentoları saygın yapan, kendi
aldığı kararlara uymasıdır. Hukuka uygun kararlar alma tabii öncelikli. Bunu
öncelikle bir belirteyim.
Değerli
arkadaşlarım, gerçek gündem -hep bunu söylüyorum- açlık, işsizlik, yoksulluk,
yokluk, gerçek gündem bu. Ama Türkiye’de biz neyi konuşuyoruz? İşte, son günlerin en moda olayı Anayasa. Anayasa, nedir? Bir anayasa teklifi. Ama teklife bakıyoruz, şimdi AKP’li
milletvekili arkadaşlarımız imzaladıkları imzayı geri çekiyorlar, çarşamba günü
yapılması gereken Anayasa Komisyonu toplantısı iptal ediliyor. Evet, burada da
aynı şeyi söylüyorum: Parlamentoları saygın yapan, milletvekillerinin
davranışıdır. Eğer bu Parlamento “sahtekârlık” iddiasıyla zan altında
kalıyorsa, buna sebep olanların bunun bedelini ödemesi lazım. Yani, imza
veririm, imzayı çekerim, ıslak imza, kuru imza… Bu yüce Meclisi hiçbir
milletvekilinin bu davranışıyla lekelemeye hakkı yoktur. Bunu da ifade edeyim.
Demek ki, bizler, bu Parlamentonun saygın olmasını istiyor isek
davranışlarımızla ve aldığımız kararla da saygın insanlar gibi davranmalıyız.
Ama ne acıdır ki son dönemlerde bunlara özen gösterilmiyor.
Değerli
arkadaşlarım, “Anayasa” dedim, Anayasa çok önemli bir olay, bugünü
bağlamayacak. Anayasa değiştirmek o kadar kolay iş değil. Gelecek kuşakları,
torunlarımızı belki bağlayacak temel hukuk kuralları, tepe kurallar, kanunların
üzerinde kurallar; bunları değiştirirken belirli bir yöntemle hareket etmemiz
lazım, belirli özeni göstermemiz lazım, belirli hassasiyeti göstermemiz lazım.
Ne yapmak lazım, nasıl yapmak lazım? Bunun örnekleri Avrupa’da, işte Avrupa
bunu yapmış diye Avrupa’ya gitmeye gerek yok değerli arkadaşlarım. Bunun örneği
elimdeki bu kanun teklifinde var. Yıl 2001… 2001’de teklif geliyor Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve bakın elimdeki tekliften okuyorum: “Teklif, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin eşit şekilde temsil
edildiği Partilerarası Uzlaşma Komisyonunca hazırlanmıştır.” diyor. Zaman dar
olduğu için bunun hikâyesini anlatmayacağım. Bu teklif Anayasa Komisyonuna
geliyor. Anayasa Komisyonunda o tarihte altı siyasi parti var. O zaman Fazilet
Partisinden dolayı Saadet ve AKP diye iki parti kurulmuş, onların iki
temsilcisi de Partilerarası Uzlaşma Komisyonunda olduğu gibi Anayasa
Komisyonunda da var ve Anayasa Komisyonunda bu teklifteki maddeler bütün
arkadaşlarımızın oy birliğiyle Genel Kurula getiriliyor. Değerli arkadaşlarım,
sadece bu mu, teklifin oy birliğiyle gelmesi mi? Biz o tarihte Partilerarası
Uzlaşma Komisyonu olarak çalışırken ilgili tüm tarafları dinledik. Eğer bir
madde siyasi partilerle ilgiliyse siyasi partilerin görüşlerini aldık, zaten
temsilcileri vardı. Başka? Üniversitelerden görüş geldi, sivil toplum
kuruluşlarından, yargıdan. Eğer yargıyla ilgili bir düzenleme yapıyorsak
Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtaydan görüşler geldi. Sendikal haklarla
ilgili yapıyorsak bütün sendikalardan, memur ve işçi sendikalarından geldi. Biz
bunları harmanladık, geceli gündüzlü çalıştık ve böyle bir metin getirdik. İşte
saygın bir Anayasa yöntemi yapma olayı budur, ama değerli arkadaşlarım, bir
hafta önce veriliyor Anayasa teklifi, imzalar çekiliyor, yeniden veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, anayasa yapmak çocuk oyuncağı değil. Anayasa
yapmak, ciddi bir iş. Anayasa yapmak, toplumun her kesimiyle uzlaşmak
demektir; anayasa yapmak, kendinizi kurtarmak… Kişiye özel, bir partiye özel,
bir zümreye özel anayasa değişikliği yapamazsınız. Yaptığınız takdirde bu, bir
kere ahlak, insan vicdanında yerini bulmayacağı gibi, evrensel hukuk kuralları
nezdinde itibar bulmaz, saygınlık kazanmaz. Şimdi bakıyorsunuz, bunlar
yapılıyor.
Bakın,
bir de bu Anayasa teklifinde -hep söylüyorum- arkadaşlar, yapılması gerekenler
yapılmamış, hiç yapılmaması gerekenler yapılıyor. Zaman çok dar ama bakın,
yapılması gerekenlerle ilgili, bizim üye olmak istediğimiz aslında Avrupa
Birliği Komisyonu -hep diyorum- istişare ziyaret raporları ve fasıl var
yargıyla ilgili. Bakın, orada diyor ki: “Yargıçlar ve savcılar idari yönden
Adalet Bakanına bağlıdırlar. Bu, Anayasa’nın 140’ıncı maddesinde düzenlenmiş,
bunu çıkartın.” diyorlar. “Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkim Savcılar Yüksek
Kurulunda olması olmaz.” diyorlar, “Çıkartın.” diyorlar; sadece bir raporda
değil, dünya kadar… Çıkartılmıyor. Cumhurbaşkanının üye seçimi konusunda
“Cumhurbaşkanı yürütmedir, bunu çıkartın.” diyorlar, bakıyorsunuz, o çıkmamış.
Değerli
arkadaşlarım, on iki tane başlık var burada çok önemli. Hâkim ve savcıların
mesleğe kabulü, hâkim ve savcıların denetlenmesiyle, soruşturmasıyla ilgili…
Teftiş kurullarının Adalet Bakanına bağlı olmasını çok ciddi eleştiriyorlar ve
üç uluslararası sözleşmeye, taraf olduğumuz sözleşmeye atıflar yapılıyor. Peki,
bu…
Değerli arkadaşlarım,
elimdeki metin Adalet Bakanlığının metni, ben kafamdan uydurmuyorum ama
bakıyorsunuz, bu taslakta bu yok. Bu taslakta hiç yapılmaması gerekenler
yapılıyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, en
vahim olayı… Tabii ki yargı bağımsızlığında Anayasa Mahkemesinin yapısı
tartışılır, Hâkim-Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı tartışılır. Bakıyorum,
televizyonlarda hep bunlar tartışılıyor. Evet, bu çok önemli.
Bu, Anayasa’nın başlangıç hükmüne ve cumhuriyetin nitelikleriyle ilgili
yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ilkesine aykırı ama çok daha vahim bir şey
söyleyeceğim sizlere: Anayasa’nın 69’uncu maddesinin beşinci fıkrasını
yürürlükten kaldırıyor bir cümleyle. Anayasa’nın 69’uncu maddesinin beşinci
fıkrası, Anayasa’nın 68’inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki eylemlerin, tüzük
ve programdakileriyle ilgili.
Değerli
arkadaşlar, ben inanıyorum ki bırakın burada bir parti ayrımı… AKP içindeki
sağduyulu arkadaşlarımızın bilgisine sunuyorum çünkü birçok milletvekili
arkadaşımla konuştuğumda bu konudan bilgisi yok arkadaşların. Anayasa’nın
68’inci maddesinin dördüncü fıkrası şudur: Hiçbir siyasi partinin tüzüğünde ve
programında şunlar olamaz, bunlar olamaz; ne olamaz? “… Devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına,
eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – Bitireceğim Sayın Başkanım.
“…demokratik
ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü
veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç
işlenmesini teşvik edemez.” diyor.
Şimdi,
siz bunu kaldırırsanız bütün partilerin programında, tüzüğünde bunlar olacak.
Gerekirse faşizmi öven… Ülkeyi bölme, federalizm, hepsi olacak bunun içinde.
Diktatörlüğü savunmayla ilgili tüzük, programlarında koyacaklar. Bu bir barış,
bir özgürlük anayasası değil. Bakın, faşizm, Almanya’da, Alman Anayasası’na
bakın, değişmez, değiştirilmesini teklif edilemez hükümlere… Değiştiremezsiniz.
Almanya’da nasyonal sosyalist bir parti kuramazsınız. Bırakın parti kapatmayı,
kuramazsınız. Alman Anayasası’nın 20’nci maddesinde anayasal rejimi
değiştirmeye karşı vatandaşların direnme hakkı vardır, birçok Avrupa
anayasasında vardır. Nereye gidiyoruz arkadaşlar? Bölünmeye mi gidiyoruz,
parçalanmaya mı gidiyoruz, sevgisizliğe mi gidiyoruz? Birileri bizi bölmeye
çalışıyor ama bizlerin kaynaşmamız lazım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – …etnik kimlikle uğraşmamamız lazım diyorum.
Sürem de
bitti, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın
Tan, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın,
(10/618) esas numaralı önergeyle faili meçhul siyasi cinayetler konusunda
Meclis araştırması komisyonunun oluşturulmasının, Anayasa tartışmalarının
yapıldığı bugünlerde zamanlaması bakımından da yerinde olacağına ilişkin
açıklaması
AHMET TAN
(İstanbul) – Bu araştırma önergesiyle ilgili bir iki cümle de ben söylemek
istiyorum yakınları öldürülen ailelerin feryatları konusunda. O öldürülen,
şehit olan aydınların birçoğuyla arkadaşlığımız, beraber çalışmışlığımız,
meslektaşlığımız var. Eğer uygun görürseniz bu konuda…
BAŞKAN –
Ben açtım işte, konuşun.
AHMET TAN
(İstanbul) – Peki efendim, çok teşekkür ederim.
Şimdi,
efendim, 1982 Anayasası’nın izleri silinmek isteniyor yeni anayasa
değişikliğiyle, bir anlamda geçmişle hesaplaşma iradesi ortaya konmak
isteniyor. Tam zamanlaması bakımından bu araştırma önergesinin kabulü son
derece önemli çünkü o darbe ortamını hazırlayan kaosta bu aydınlarımız halktan
koparılıp öldürüldüler ve
o günden bu yana da doğru dürüst üzerinde durulmadı bu konunun. O
yüzden, bu ailelerin çığlığına Büyük Millet Meclisinin bir karşılık vermesi
gerekiyor. Böyle bir komisyonun oluşturulması, son derece, zamanlaması
bakımından da Anayasa tartışmaları bakımından da yerinde olacaktır.
Bu
konudaki görüşlerimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz hakkı Van
Milletvekili Sayın Özdal Üçer’e aittir.
Buyurun
Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin
araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bugüne insanların belleğinde yer edinmiş
birçok karanlık olay vardır. Bunların birçoğunda istiklal mahkemelerinin ismi
geçer, birçoğunda güvenlik güçlerinin ismi geçer, birçoğunda farklı
örgütlenmelerin ismi geçer. Anılan güçler ne olursa olsun sonuç ortadadır.
Sonuçta, ya bir siyasetçi ya bir yazar ya bir akademisyen ya da geleceği farklı
bir şekilde yönlenebilecek bir genç ya da bir çocuk yaşamını kaybetmiş ve
bunların yakınlarının yüreği yanmış. Bunlara yakın olsun ya da olmasın, insani
duyarlılığı kendi vicdanında hisseden herkesin yüreği yanmış. İster siyasi
düşüncesiyle ortak olsun ister olmasın, bir insanın canını kaybediyor
olmasından dolayı bir siyasetçi için çok farklı görüşteki insanlar üzülmüş. Çok
farklı gazete çalışanları, sırf bir gazetede yayın yönetmenliği ya da
habercilik yaptığı için yaşamını kaybeden başka bir gazeteci için üzülmüş. Analar başka insanların çocukları için üzülmüş ama hükûmet ya da
devlet politikalarına baktığımızda, birçoğunun yüreğinin yangısını
hafifletecek, biraz da “Bu ülkede adalet oluştu, adalet var, adalet yerini
buldu, bu suçu işleyenler hak ettiği cezayı aldı, bu ülkede bundan sonra bu
olay bir ibret olur, kimse kolay kolay suç işleyemez” diye, hiçbir yakınını
kaybedenin yüreğine su serpmedik. Serpmedik diyorum, sanki biz
sorumlusuymuşuz gibi değerlendirme yapılabilir. Eğer Mecliste görev alıyorsak,
eğer bu ülkenin çok değişik yerlerinde çok değişik söylemlerle de olsa bu
ülkede yaşanmışlıkları paylaşma arzusundaysak, bundan önce yaşanmış bütün
olumsuzluklardan kendimize bir sorumluluk biçmek, bundan sonra yaşanabilecek
bütün olumsuzluklar için kendimize bir sorumluluk biçmek durumundayız.
Bu
Meclis, kendinden önce yaşanmış bütün olumsuzlukların açığa çıkarılması ve
kendi döneminden sonra gelişebilecek bütün olumsuzlukların bir nevi
sorumluluğunu taşıyor. Geçmişi aydınlatabilme gücü, kudretini kendinde
bulabilirse bu sorumluluğunu yerine getirebilir. Gereken dirayetli duruşu
sergileyip demokrasi için, tam demokrasi için gereken insan haklarını muhafaza
altına alabilecek yasaları çıkartabilirse geleceğin de teminatı olmuş olur. Ya
bu dönem milletvekillerinin tamamı da, diğer önceki dönemlerdeki gibi,
karanlıkta kalmış bütün cinayetler için sessiz kalacaktır ya da bundan önce
işlenmiş bütün karanlık cinayetlerin açığa çıkartılması için bir misyon üstlenecektir ve gereken yasal tedbirleri alıp bundan
sonra siyasetçilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, yazarların, din
adamlarının, çocukların, gençlerin öldürülmesine ilişkin tedbirler alınacaktır.
Evet, siyasetçiler dedik, taa Mustafa Suphiler olayından bugüne birçok
siyasetçi karanlık bir şekilde canından olmuştur. Abdi İpekçiler, Uğur Mumcular
gibi gazeteci, araştırmacı yazarlar canından olmuştur. En son, gazeteci olarak,
belki birileri tasvip etmiyor olabilir, belki bu ülkede Kürtçe basın yayın
yapan bir kuruluşu çok içine sindirmemiş insanlar bile Metin Alataş’ın ölümüne
ilişkin söyleyebilecek bir cümle bulabiliyorsa -yani sahiplenme ya da bunun
gerekliliğine dair- bizim söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktur. Çalıştığı gazete
hangisi olursa olsun ya da siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir şey, hiç
kimsenin ölüm gerekçesi olamaz.
Dünyadaki,
yeryüzündeki insanlık tarihinin başından bu yana en kutsal hak, yaşam hakkı
olarak tanımlanmıştır, bütün hukuk sistemlerinde, bütün inanç sistemlerinde.
Ama yaşam hakkı ihlallerine baktığımız zaman, 1959’dan bu yana -ki 1987’den
itibaren AİHM başvuruları Türkiye’nin kabul edilmektedir- mevcut yaşam hakkı
ihlali davalarının, yani cinayet olaylarının devlet güçlerince ya da direkt ya
da endirekt, dolaylı ya da doğrudan cinayetlerin, devlet sorumluluğunda olan
olayların üçte 1’i Türkiye’nindir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 217 karar
vermiş o süreçten bugüne, 76’sında Türkiye’yi direkt ya da endirekt, insanların
ölümünden sorumlu olarak tuttuğu için ceza vermiş. Yani devlet güçlerince
öldürülmüş her 3 insandan 1’i bizim yurttaşımız. Bütün Avrupa
toplumlarının oranı bizimkilerin üçte 1’i kadar. Keşke bizim ekonomimiz
de bu orantıya sahip olmuş olsaydı, keşke Türkiye'nin demokrasisi de… Bunlar
benim söylediğim şeyler değil, AİHM’deki resmî dosya sayılarıdır ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bu davalardan dolayı tazminat ödediği dosyalardır.
Evet,
sayısını burada net bir şekilde belirleyemeyeceğimiz ya da belki de kayıplarda
ismi bile bilinmeyen faili meçhul cinayetler olmuştur.
“Fırat’ın
öte yakası” deniyor. Siyasi, idari yapılanma olarak değil, Osmanlı döneminde
bile Kürdistan olarak tanımlanan bölgede 20 bini aşkın sivil insan yaşamından
olmuş. Bunların araştırmalara tabi tutulması lazım. Asit
çukurlarında, ölüm çukurlarında insanlara ölüm hükmü verilmiş ve yargısız
infazlar yaşanmış. Belki ölenler için bunun zorluğunu ifade etmek çok mümkün
değildir ama yaşayanların kaybettiklerinin ardından yaşadığı acıyı tanımlamak
için gidip yakınlarını kaybedenlerin dinlenmesi gerekiyor, onların görgü ve
tanıklıklarına başvurulması gerekiyor, ifadelerine başvurulması gerekiyor.
Evet, devlet güçleri tarafından işlenmiş suçlar kapsamında yaşamını
kaybedenler, Uğur Kaymazlar, Ceylan Önkollar belki bir siyasetçi değillerdi,
belki akademisyen değillerdi, belki gazeteci değillerdi, en son Van’ın Çaldıran
ilçesinde on dört yaşında yaşamını kaybeden lise öğrencisi Mehmet Nuri Tançoban
belki iyi bir siyasetçi değildi, herhangi bir etiketi yoktu ama Uğur
Kaymazlara, Ceylan Önkollara, Mehmet Nuri Tonçobanlara bu şans tanınmış
olsaydı, on yıl sonra, on beş yıl sonra belki karşımıza çok büyük siyasetçiler,
çok büyük sanatçılar veyahut da yaşamın herhangi bir yerinde büyük insanlar
olarak karşımıza çıkabilirlerdi.
İnsan
Hakları Komisyonunun bu konuda sorumluluğu olduğunu ifade etmek isterim
özellikle bahsettiğim Çaldıran’daki ölümle ilgili çünkü İnsan Hakları…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
İnsan
Hakları Komisyonun bu konuyla ilgili sorumluluğunun olduğunu ifade etmek isterim.
Bu konuyla ilgili daha evvel başvuruda bulunduğumuz hâlde, “Sınırda kaçakçılık
yapıyor gerekçesiyle kırka yakın vatandaşımız bizzat güvenlik güçleri
tarafından katledildi.” dediğimizde, bizim yaptığımız başvuru sonucunda
lütfetmişler de kaymakamlıklara yazı yazmışlar, kaymakamlıklar da şöyle cevap
vermişler. Çaldırın Kaymakamının resmî cevabını okuyorum size: “…hususlarla
ilgili olarak işkence yapılmadığı gibi son bir yıl içerisinde sınırlarımızda
ölüm hadisesinin yaşanmadığı, iddiaların aksine vatandaşlarımızla güvenlik
güçlerimizin ilişkilerinin son derece iyi olduğu ve bu hususta köylülerimizin
güvenlik güçleriyle bir sorun yaşamadıkları tespit edilmiştir.”
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne güzel!
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) – Keşke böyle olsaydı, keşke bir bidon mazot taşıdığı için
güvenlik güçlerince Nuri Tançoban öldürülmemiş olsaydı ama bunun acısını
sonsuza kadar yüreğimizde taşıyacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) – Umarım, İnsan Hakları Komisyonu Başkanımız Sayın Zafer Üskül
de bu acıyı taşır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Konya Milletvekili Sayın Ayşe
Türkmenoğlu… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, ülkemizde maalesef yıllardır pek çok değerli insanımız faili meçhul
cinayetlere kurban gitmiştir. Sabahattin Ali’den Abdi İpekçi’ye, Uğur Mumcu’dan
Hrant Dink’e, 1 Mayıs katliamından Madımak katliamına kadar suikasta ve
katliama uğrayan onlarca değerli insanımız vardır.
Faili
meçhul cinayetlerin nihai amacı devleti çalışamaz hâle getirmek, toplumda
yılgınlık ve bezginlik yaratmak ve kargaşa ortamından yararlanmaktır.
Demokratik bir Türkiye’ye kavuşmak için söz konusu bu cinayetlerin
aydınlatılması gerekmektedir. Bu faili meçhul cinayetlerin üzerindeki sır
perdesinin kaldırılması ve somut adımlar atılması gerekmektedir. Halkımızda,
Meclis araştırma komisyonlarının kurulmasıyla, bu komisyonların faili meçhul
cinayetleri aydınlatıp failleri yakalayacağı konusunda bir beklenti
oluşturulmaktadır. Ancak Meclis araştırma komisyonlarının görevi, yetkileri
itibarıyla, faili meçhul siyasal cinayetleri işleyen kişileri ortaya çıkarmak
ve yakalatmak değildir. Meclis araştırma komisyonları hükûmeti denetlemek
görevini yapmakta, bu konuda hükûmetin bir ihmal ve kastının bulunup
bulunmadığını tespit ile alınması gereken önlemlerin alınmasını tavsiye
etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi faili meçhul
cinayetler konusunda şimdiye kadar altı tane komisyon kurmuştur. Kurulan Meclis
araştırma komisyonları 19 ve 20’nci Dönemlerde ağırlığını göstermektedir.
22’nci Dönemde ise milletvekili lojmanlarında Mustafa Güngör’ün öldürülmesinin
aydınlatılması amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuştur. Bizler de tabii ki AK PARTİ Grubu olarak bu tip cinayetlerin
aydınlatılması ve bunların önlenmesi ve bu konuda ne tedbir alınması gerektiği
konusunda hemfikiriz fakat bunun gibi önemli bir konunun bu şekilde oldubittiye
getirilerek, herhangi bir görüşme, Meclis grup başkan vekilleriyle görüşme
yapılmaksızın direkt Meclis Genel Kuruluna getirilip komisyonla bu iş
halledilebilirmiş gibi bir pozisyona sokulmasına karşıyız. Bizler de
tabii ki bu cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz. Bu konuda da Hükûmet
olarak da grup olarak da elimizden geleni yapmaktayız.
Görüldüğü
gibi, mevcut Tüzük’le, bu tip araştırma komisyonlarında tam olarak kayda değer
bir sonuç elde edilmesi mümkün değildir. Bu komisyonlardan daha etkin bir sonuç
alabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde de değişiklik
yapılması gerekmektedir.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Yapalım değişikliği Sayın Hatip.
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Hükûmetimiz döneminde faili meçhul cinayetlerin üstüne
daha cesaretle gidilmekte olup Meclis İç Tüzüğü’nde yapılacak değişikliklerle
Meclis araştırma komisyonlarında etkinlik sağlandığı zaman bir faili meçhul
siyasi cinayetler komisyonunun kurulmasının daha faydalı olacağını düşünüyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Madımak katliamını kınıyor
olmasını teşekkürle karşıladığını ancak Madımak katliamının faili meçhul
cinayetlerden sayılmasının doğru olmadığına, faillerinin belli olduğuna, bu
cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış olmasının Hükûmetin aczi olduğuna
ilişkin açıklaması
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Milletvekilimizin Madımak katliamını kınıyor olmasını teşekkürle karşılıyorum
ancak Madımak katliamının faili meçhul cinayetler sıralamasında sayılması doğru
değil. Madımak katliamının failleri belli, cinayetleri yapanlar belli.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hepsinin belli, hepsinin.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ancak bu cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış
olması bence iktidarın, Hükûmetin aczidir.
Bunu arz
etmek istiyorum, teşekkür ediyorum. Sağ olun.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) - Sizin zamanınızda yapıldı, siz yakalasaydınız.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim…
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Cinayet işlendiği zaman siz iktidardınız. Siz iktidardaydınız, niye
yakalamadınız? SHP sizdeydi, bakanlık sizdeydi.
BAŞKAN -
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Öztürk…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Hadi kaldıralım. Söz verdiniz, ne oldu? Şimdi birazdan
göreceğim.
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özdemir…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Zamanında yapmadınız, başkasına yüklemeyin.
BAŞKAN -
Sayın Köse, Sayın Güvel…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Oyları göreceğim birazdan, göreceğim oyları.
BAŞKAN -
Sayın İçli…
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Başkasına yüklemeyin.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Meclis Başkanı olarak söz verdiniz, grup başkan vekilleriniz
söz verdi. Şimdi birazdan oylarınızı göreceğim. Ne kadar samimi olduğunuz
ortaya çıkacak.
BAŞKAN -
Sayın Oksal, Sayın Güner…
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – İşine bak sen!
BAŞKAN -
Sayın Çöllü, Sayın Arat…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sen bak işine!
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Niye zamanında yapmadınız?
BAŞKAN -
Sayın Emek, Sayın Tütüncü, Sayın Paçarız…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Ne kadar samimi olduğun görülecek şimdi. Samimi misin,
gayrisamimi misin, göreceğiz. Siz, darbenin edebiyatını yaparsınız, darbeden
beslenirsiniz, karşı çıkamazsınız ki.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Darbeden nemalanan sizsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Sayın Bingöl, Sayın Sönmez…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Karşı çıkamazsınız. Faili meçhullerin aydınlanmasını
istemezsiniz.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) – Darbeyle iktidar oldunuz, başka zaman iktidar olmadınız zaten.
BAŞKAN -
Sayın Karaibrahim, Sayın Ağyüz, Sayın Anadol…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Siz faili meçhullerin aydınlanmasını istemezsiniz. Göreceğiz
şimdi.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Şimdiye kadar siz aydınlattınız herhâlde!
BAŞKAN -
Sayın Ünsal, Sayın Okay, Sayın Kart.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Biz iktidara gelseydik aydınlatırdık.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Şimdiye kadar aydılatılanları siz mi yaptınız?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Aydınlatırdık. Sekiz yıldır iktidardasınız, niye
aydınlatmadınız? Hablemitoğlu ne oldu, ne zaman oldu?
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Bizim zamanımızda faili meçhul yok.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Yok, tabii yok! Hablemitoğlu hangi dönemde öldü? Darbeye
karşılarmış! Edebiyat yapıyorlar sadece, halkı kandırıyorlar.
BAŞKAN –
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, AKP oylarıyla reddedildiğini yazarsanız daha
iyi olur. AKP oylarıyla reddedildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Halk
bilsin, halk bilsin.
BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
BAŞKAN –
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Danışma
Kurulu 06.04.2010 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer
alan 476, 472, 474, 475 ve 279 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 8, 13,
14, 15 ve 16 ncı sıralarına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi.
Genel Kurulun; 06 Nisan 2010 Salı günkü birleşiminde 490 sıra sayılı
kanun teklifinin 1 inci bölümündeki 17 nci maddenin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 07 Nisan 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 490 sıra sayılı
kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 08 Nisan 2010 Perşembe
günkü birleşimde ise 479 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi.
Önerilmiştir.
BAŞKAN –
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Samsun Milletvekili
Sayın Ahmet Yeni’ye aittir.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun Meclise sunduğu gündemle alakalı önerinin lehinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu öneri ile çalışma sürelerini yeniden belirliyoruz, ayrıca
görüşeceğimiz kanunların gündemdeki sıralarını yeniden düzenliyoruz. Yaptığımız
iş budur, bunun dışında herhangi bir konu burada yok. Bu önerimize Mecliste
bulunan tüm parti gruplarının ve milletvekillerimizin destek vermesini
bekliyorum. Bir an önce Genel Kurulun kanunların görüşmesine geçmesini de
diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Yeni bir
haftanın ilk günündeyiz. Meclisimizin, Genel Kurulun çalışma saatlerini ve
gündemini belirleme görüşmelerine üç saattir devam ediyoruz -hatta dört saat
olmuş, devam ediyoruz- dolayısıyla bunu her hafta da yaşıyoruz. Maalesef bunu
bir türlü aşamadık.
Tabii,
her hafta aynı şeyleri söylemekten gına geldi gerçekten. Geçen hafta da
söyledik, dedik ki: “Bakınız, aylık getiriyorsunuz grup önerisini ama
önümüzdeki hafta yeniden geleceksiniz, yeni bir gündem getireceksiniz.” Yani
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi getirmemiş olsaydı, AKP, grup önerisi
getirmeyecek diye bir şey yok. O noktada Sayın Elitaş’ın “sorduk, ona göre
düzenledik.” demesi çok doğru değil. Kendi kararları, bu Seçim Kanunu’nun
tamamlanması için bitimine kadar çalışmayı bir zorunluluk gördüklerini
biliyorum, onu kendileri de söylediler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
geçen haftadan zaten söylemiştik, denizcilik sektörünün sorunlarının Meclis
Genel Kurulunda hiç olmazsa kırk dakika konuşulmuş olması gerekiyor, sektör
temsilcileri bunu bizden talep ettiler: “Bu sorunlara Genel Kurul toplumun
dikkatini çeksin.” diye. Biz bunu söyledik, arkadaşlarımız, diğer gruplar
katılmayınca, diğer gruplar grup önerisi vermeyince saatleri değiştirmek
gereğini duymadılar ama bu hafta yine böyle bir şeyi, yine “Ülke gündemindeki,
toplumun gündemindeki bir konunun Meclis Genel Kurulunda hiç olmazsa kırk
dakika grupların katılımıyla görüşülmesinde bir gereklilik var, bir ihtiyaç
var.” dememiz tabii ki iktidarı da bu yönde bir tedbir almaya mecbur bıraktı.
Ancak
itiraz ettiğimiz hadise şu: Sayın Elitaş konuşurken birkaç defa “samimiyseniz”
diye tekrarladı. Gerçekten, değerli arkadaşlar, bu samimiyet sorgulamasını
yapmak gerekiyor. Eğer burada yaptığımız yeminin gereği, milletten aldığımız
yetkinin sorumluluğu doğrultusunda samimiysek, bu Meclisi, bu ülkenin çıkarları
doğrultusunda, ihtiyaçları doğrultusunda çalıştırmak gibi bir mecburiyetimiz
var. Bu mecburiyet hepimizin, buna hiç itiraz etmiyorum,
iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisini, komisyonları ve Genel
Kuruluyla toplumun beklentileri, ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda hukuk
oluşturmak amacıyla çalıştırmak hepimizin sorumluluğu ama şunu milletlin
huzurunda ifade ediyorum: Bu sorumluluk öncelikle siyasi iktidarın çünkü bu
millet, halkımız, takdiri kendine, sebebi kendine ait olmak üzere ülkeyi
yönetmek sorumluluğunu AKP’ye bırakmıştır. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak milletin takdirine saygı duyuyoruz ama Adalet ve Kalkınma
Partisi yüklendiği bu sorumluluğun gereğini de yerine getirmek mecburiyetinde,
mazeret üretmek, bahane üretmek, birilerini samimi olmak veya olmamakla
suçlamak hakkına sahip değil. “Samimi iseniz” diye başlayan cümle, AKP’ye, AKP
Grubuna, Sayın Hükûmete çok önemli bir sorumluluk yüklemektedir.
Değerli
arkadaşlar, uzlaşma, bu Meclisin, uzlaşmayla çalışma, katılımcı bir müzakere bu
Meclisin sorunlara çözüm üretmek noktasındaki tek imkânıdır; başka bir yol yok.
Eğer Meclis grupları, parti grupları kendi aralarında
uzlaşır, birlikte karar verir, gündemi belirlerlerse, “Hangi kanunları öne
alalım, ne şekilde görüşelim.” diye birlikte karar verirlerse; yani biz burada
harcadığımız bu dört saatin bir saatini Danışma Kurulunda birbirimizi ikna
etmek için harcasak bu kör dövüşünden bu ülkeyi de, bu Meclisi de kurtarmış
oluruz. Ama “uzlaşma” dediğimiz hadise, önde olanın ikna etmesi
mecburiyetini beraberinde getirir.
Şimdi,
Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve diğer kanunlar yani -ben, burada
şöyle inceledim buraya gelirken- her hafta yeni bir sıralamayla getirdiğiniz
kanunlarla, ötelediğiniz, görüşmesini ertelediğiniz kanunlara bir bakınız.
Bunlar ülkemizin ihtiyacı değil mi, bunlar öncelikli olmak durumunda değil mi?
Yenilenebilir enerji kaynaklarının hukukunu komisyonlarda tüm partilerin
katılımıyla birlikte hazırladınız, şimdi niye öteliyorsunuz? Her hafta biraz
daha geriye giden veya hiç girilmeyen bu kanun tasarı veya teklifleri bu
ülkenin ihtiyacı, bu toplumun beklentisi değil mi?
Sayın Elitaş,
kısacası şu: Uzlaşma sorumluluğunu, uzlaşmayı temin etmek sorumluluğunun
üzerinizde olduğunu bilerek samimiyetle buna emek vermeniz gerekiyor. Her
defasında, varılan uzlaşmayı bozarak “Ben iktidarım sayısal çoğunluğum var,
önemli değil biraz zaman harcanmış olur, çıkmasa da olur” diyerek samimiyet
sorgulaması yapamazsınız.
Bakın,
Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu, bu ülkenin, inanınız ki Anayasa’dan da
Seçim Kanunu’ndan da çok daha önemli, öncelikli, ivedilikli sorunları. Yani, Türkiye ekonomisi insanlarımızın hayatını belirleyen
hususlardaki hukuk eğer ihtiyaca cevap vermiyorsa ve bunu bu konunun tarafları
olan sektörler, örgütlü güçler, yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
TÜSİAD’ı, MÜSİAD’ı, tüm ekonomik kurulları, “Türk Ticaret Kanunu çıkmalı,
Borçlar Kanunu çıkmalı, bununla ilgili uygulama kanunları çıkmalı.” diye feryat
ediyorlarsa, bunu temin etmek sorumluluğu sizin, iktidarın. Diyemezsiniz
ki efendim muhalefet bizimle uzlaşmıyor; uzlaşın muhalefetle.
Şimdi,
Borçlar Kanunu’nda, başlarken bir itiraz koyduk. Dedik ki; arkadaşlar, Medeni
Kanun’da 21’inci Dönemde yapılan yanlışlığı Türk Ticaret Kanunu’nda yaptınız.
Kanunun sistematiğini bozdunuz, hiyerarşik yapılanmasını bozdunuz, dilini
bozdunuz, yargıyı bir kargaşaya ittiniz; bir çıkmaza soktunuz yargıyı, zaten
üzerindeki yük çok fazla. Bu yeni sistem içerisinde de karar vermeyi öyle zor
hâle getirdiniz ki, tanımları değiştirdiniz, dili değiştirdiniz, madde
sistematiğini değiştirdiniz, bir kaosa sebep oldunuz.
Aynı yanlış Türk Medeni Kanunu’nda 21’inci Dönemde yapılan yanlışın devamı, ama
şimdi aynı yanlışı Borçlar Kanunu’nda da yapmaya kalkarsanız bu doğru olmaz.
Bizim söylediğimiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ısrarla söylediğimiz şey
bu. Dilini değiştirmeyelim bu kanunun, bu bir temel kanundur. Bu, hem sektörler
tarafından, yani ticaret erbabı tarafından bilinen bir dildir hem de bu konuda
çıkacak ihtilafları çözecek mahkemelerin karar vermesi için bilinen bir dildir.
Bunu değiştirmeyelim. Madde sistematiğini de değiştirmeyelim.
Ama yani
bu noktada benim gösterdiğim uzlaşma gayretini siz göstermediniz. Benim talebim
doğrultusunda Sayın Adalet Komisyonu Başkanının danışmanlarıyla bizim bu konuda
görevlendirdiğimiz Sayın Faruk Bal’ın danışmanları bir araya geldiler ama bir
saat bir araya geldiler. Bir ısrarınız yok, ikna etmek için bir özel gayretiniz
yok. Şimdi nasıl çıkartacaksınız 2.500 maddelik kanunu? “Muhalefet uzlaşmıyor.”
diyerek bu milletin önünde iktidar olmak sorumluluğunuzu, çözmek
sorumluluğunuzu nasıl ifade edeceksiniz? Demek ki ikna etme kabiliyetiniz yok!
Böyle bir niyetiniz yok çünkü!
Değerli
dostlar, değerli milletvekili arkadaşlarım, gerçekten çelik çomak oyunu
oynamıyoruz. Ülkemiz zor durumda, vatandaşımız zor durumda. Siyaset için
söylemiyorum. Kendi bölgelerinizde gittiğinizde bunu görmüyor musunuz? Sabah
televizyonları seyredemez hâle geldik. Köy muhtarı diyor ki: “Ya, köyü sattık,
icra memurunun biri geliyor biri gidiyor.”
İşte
biraz önce arkadaşlar söyledi, yani borcunu ödeyemediği için intihar eden
insanlar, cinnet geçiren aileler, çocuğunu katleden…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yani
bunları söylemek bana keyif vermiyor ama kendi ülkemizin gerçeğini kimden
saklıyoruz? Bu gerçeğin gereği burada hukuk oluşturmak sorumlususunuz. Hiç
kimsenin kimseyi suçlamak gibi bir hakkı yok ama tekrar ediyorum, iktidar
olduğunuzun farkına varın lütfen ya. Bu millet sizi iktidar olarak seçti. Bu ülkenin
sorunlarını muhalefete rağmen çözmek mecburiyetindesiniz, muhalefeti ikna
ederek çözmek mecburiyetindesiniz. “Ben yaptım oldu, ben böyle düşünüyorum,
sayısal çoğunluğum var; önemli değil, zaman geçsin, kanunu erteleyelim.” diye
bir yaklaşımla siz bu Meclisi çalıştıramazsınız. Çalıştıramayacağınız bugüne
kadar ortaya çıktı, bundan sonra da aynı süreci yaşamak hiç akıl kârı bir
davranış değil. Dolayısıyla biz, AKP’yi bir daha bir sorgulamaya, samimiyet
sorgulaması yapmaya davet ediyoruz. Muhalefet partileriyle uzlaşmadan bu Genel
Kurulu çalıştırmak ısrarınızdan ve inadınızdan vazgeçmeye sizi davet ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş’a aittir.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin Değerli Grup Başkan Vekili Sayın Şandır aslında önemli
şeyler söyledi, uzlaşma adına çok önemli şeyler söyledi. Samimi olma konusunda
ben incitmek amacıyla söylemedim ama hep bu getirdiğiniz önerge doğrultusundaki
görüşlerinizin hangi noktada hız alabileceği konusunu değerlendirmek adına
söylüyorum.
Sayın Şandır’ın söylediğinden şu andaki çıkarımlarımız, bizim bugünden
itibaren veya yarın bu konuyla ilgili, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu’yla
ilgili Sayın Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, bizden milletvekili arkadaşlarımız,
bu konuyla ilgili çalışan arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın
Ünlütepe, Barış ve Demokrasi Partisinden herhâlde Sayın Kaplan veya bir
arkadaşımız bir an önce bir araya gelebilirler, bununla ilgili düzenlemeleri
çalışırlar; katkı sağlayacağımızı ümit ediyoruz.
“Uzlaşmak
için gayret göstermeniz gerekir.” dedi. Sayın Şandır’a teşekkür ediyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bizden isim veriyorsun da sizden niye isim
vermiyorsun Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Uzlaşmak için elimizi uzatıyoruz ama lütfen kolsuz, elsiz
numarası yapmayın bize.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Nasıl?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Uzattığımız eli, ellerinizi saklayarak, elsiz numarası
yaparak göstermeyin. Biz…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Bu Mecliste çok net bir şey var, aldatılmışlık duygusunu
yerleştirdiniz. Her defasında söz vererek sözünüzde durmadınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Şandır, biz kimseyi bugüne kadar aldatmadık, kimseyi
de aldatma zafiyeti içerisinde bulunduğunu itham etmedik, söylemedik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yani ben size çok örnek veririm burada.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Elitaş, aldattığınızı ispat edebilirim o
kürsüden. Doğruyu söylemiyorsunuz, kusura bakmayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Açıkçası biz iyi niyet çerçevesi içerisinde yapmaya gayret
ediyoruz.
Bakınız,
ben örneklerden hareketle söylüyorum: Ceza Kanunu Uyum Yasası tahmin ediyorum
700 madde civarındaydı. Bu 700 maddeyi biz gruplar olarak, konuyla alakalı
arkadaşlarımız bir araya geldiler, 99 tane önerge hazırladık. 99 tane önergeyi
ortak imzalarla yaptık ve bir hafta içerisinde 700 maddelik Ceza Uyum Yasası’nı
bu Genel Kuruldan çıkardık. Şu anda 2.500 madde olduğunu ifade ettiğimiz Türk
Ticaret Kanunu’yla ilgili kısım… Bakın, Türk Ticaret Kanunu’nda 76 madde çıkarmışız.
76’ncı maddeyle ilgili çalışma zamanımız, her bir maddede, temel yasa olmasına
rağmen, yarım saat. 1.600 maddelik yasada 800 saate ihtiyacımız var. 800 saat
günde hiç yemeden, içmeden 8 saat çalıştığımızı varsayarsak 100 gün eder.
Borçlar Kanunu ve Uyum Yasası’yla ilgili olan kısım da bin madde.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yine aynı şeyleri söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yine o bin maddeyle ilgili 45 dakika sürmüş Borçlar
Kanunu’ndaki her bir madde. Biz buna 1.500 saat dersek, 8 saat çalışsak yemeden
içmeden yaklaşık 1.700 saat eder. Bu 1.700 saatin geliş zamanı 300 gün eder.
Hiç zaman ayırmasak, cumartesi pazar demesek 300 gün eder. Ben bu teklifi,
uzlaşma teklifini önemli bir mesaj olarak alıyorum Sayın Şandır’dan. Sayın
Kılıçdaroğlu da oradan işaret ediyor…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Aldattın” dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bu arada Sayın Aslanoğlu’na teşekkür ediyorum konuşma
hakkını bana verdiği için.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Aldattın” dedi, “Aldattın”, onu duymadın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ben bugüne kadar hiç kimseyi aldatmadım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugüne kadar hiç kimseyi aldatmadım. Yani, bazı
arkadaşlarımızın da aldatılmışlık hisleri de varsa o konuyu da tartışırız.
Hangi konuda aldattığımızı da ortaya çıkarırız, en azından içimiz rahatlamış
olur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Aldattınız, söz verdiniz yapmadınız.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şahsınız demedi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Parti dedim, parti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Hiçbir konuda aldatmadık. Aldattığımızı da ifade etmek
istemiyoruz, çünkü aldatmak da hoş değil, aldanılmak da hoş değil. Biz ne
aldatan olmak istiyoruz ne aldatılan olmak istiyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Verilen sözün arkasında durulmadı Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemi yazboz tahtası hâline getirmedik. Geçen haftadan konuşmaya başladığımız
Seçimlerin Temel Hükümleri Yasası’ndaki değişiklik için yaptığımız 34 maddelik
bir teklif var. Bu teklifle ilgili iki siyasi parti grubumuzdan milletvekili
arkadaşlarımız, Barış ve Demokrasi Partisinden de milletvekili arkadaşlarımız
bu konuyla ilgili teklif vermişler, birleştirildi. Başladığımız işi bitirmek
adına bunu yapmaya gayret ediyoruz.
Şunu
ifade etmek istiyorum: Sayın Şandır’la dünkü görüşmemizde dedim ki: “Eğer
birinci bölümü bitirirsek… Saat 19.00’da bitirelim, gidelim; 19.30’da
bitirelim, gidelim. Çarşamba günü de 13.00’te başlıyoruz, 15.00’te bitirelim,
17.00’de bitirelim, gidelim. Perşembe günkü program da bu şekilde olsun.” diye
ifade ettim. Yani bitimiyle ilgili karar gece yarısı, sabahlara kadar olma
anlamında değil. Çünkü bununla ilgili uzlaşmayı, anlaşmayı biz hep birlikte
yaptık; üç siyasi parti grubuyla birlikte, muhalefette olan arkadaşlarımızla
birlikte bu uzlaşmayı, anlaşmayı yaptık.
Biz,
hemen hemen iki buçuk senedir burada milletvekilliği görevini yapıyoruz, grup
başkan vekili arkadaşlarımızla büyük oranda da mutabık kaldığımıza inanıyoruz.
Bazı önemli konularda mutabakat olmadığı, mutabakat sağlayamadığımız durumlar
oluyordu, her bir siyasi partinin kendi siyasi tercihleri çerçevesinde de onu
da makul karşılamak lazım, uygun karşılamak lazım. Bunu da eleştiri anlamında
söylemiyorum ama ben, şu anda Sayın Şandır’ın söylediğini, samimi bir şekilde
ifade ettiğini alıyorum, algılıyorum… Yine bir televizyon programında
kendisiyle karşı karşıya geldiğimizde -herhâlde iki aylık süre olmuştu- orada
da karşılıklı tekliflerimiz olmuştu. İnşallah grup başkan vekilleri olarak
burada bizler bir araya geliriz, ilgili arkadaşlarımızı tespit ederiz, en yakın
zamanda önergelerini hazırlarlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu iki
önemli yasayı, bağlantılı olan iki yasayla birlikte dört yasayı en kısa zamanda
çıkaracağımızı ümit ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç’e aittir.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin getirdiği grup önerisinin her zaman karşısında da oldum,
yine de olacağım çünkü bu memlekete, millete faydalı hiçbir şey getirmediler.
Şimdi,
biraz önce dinledik Mustafa Bey’i, diyor ki: “Burada dört grup var, anlaşalım.”
Yahu burada bir Kamer Genç partisi var, bilmiyor musun sen daha! Burada
bağımsız arkadaşlar var, onlar milletvekili değil mi! Daha hâlâ kafanız bu!
Yani, ben dört tane… Anlaş bakalım, hadi bakalım, nasıl çıkaracaksın? Nasıl
çıkaracaksın? Biz burada bağımsız varız, milletvekili varız. Burada herkese
saygılı olmak zorundasın.
Şimdi
diyor ki: “Efendim, gelelim dört grup anlaşalım. Yani 13.30’da başlayalım
15.30’da bitirelim.” Yahu burası düğün salonu mu arkadaşlar! Burası ne acaba
yahu! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi salonu. Burada memleketin sorunları
çözülecek, burada ülkenin sorunlarına çare bulunacak. Sizin rahatınız yerinde!
Devletin bütün kaynaklarını almışsınız elinize, efendime söyleyeyim,
istediğiniz malı istediğinize satıyorsunuz, istediğiniz yerde müteahhitleri kendi yandaşlarınızı tayin ediyorsunuz, ondan
sonra karşınızda bir güç bırakmıyorsunuz; ee anlaşalım! Yahu ne kadar güzel! Bu
memlekette bu kadar işsiz insan var, açlıktan intihar edenler var, işsizlikten
intihar edenler var, hiç mi kulağınız duymuyor yahu, siz nerede yaşıyorsunuz!
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye AKP’yle beraber dünyadaki saygınlığını
kaybetti.
Şimdi,
Tayyip Bey Genel Başkanları. Yahu Allah rızası için bunun yüzünde bir güne bir
gülümseme gördünüz mü, gülücük? Kin dolu, nefret dolu, karşısında âdeta bir
düşman gibi… Yani bu Türkiye devletinde kendisiyle
düşüncelerini paylaşmayan insanları âdeta bir düşman gibi gören, bir Yunanlıyla
gidip sarmaş dolaş olan ama Türkiye’de bu memleketin menfaatini koruyan
insanlara ve bu devletin kurucularına karşı kin ve nefret dolu, yargısına karşı
kin ve nefret dolu, bu memlekette doğruyu söyleyen kişilere karşı böyle acayip
bir kin içinde. Böyle bir yönetim olur mu, böyle bir lider olur mu
arkadaşlar! Olmaz. Ne diyor? “Cübbeni çıkar gel.”, efendim “İyot gibi açığa
çıktın.” diyor, “İnandığını söyleyemezsin.” diyor. Kime söylüyor bunu? Yargıtay
Başkanına diyor. Şimdi, senin okuma yazman yok mu Tayyip Bey yahu! Şu
Anayasa’yı aç oku! Sen buraya hangi kurala göre iktidar olmaya geldin? Sen
buraya Anayasa’ya göre geldin. O Anayasa’da ne diyor? “Kuvvetler ayrılığı”
diyor. Kuvvetler ayrılığında yasama kime ait? Meclise ait. Yargı kime ait?
Yargıya ait. Şimdi senin diploman ne yahu, sen nereden mezunsun? Ben onun
diplomasını sordum: Hangi sene, hangi okula girdi? Nerede, ne diploma, ne hukuk
bilgisi var? Şimdi bu memlekette Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı olmak o
kadar kolay değil ki, yılların deneyimini kazanmış bu insanlara karşı “Sen
cübbeni çıkar...” Adam sana cübbe çıkarma peşinde değil ki. Diyor ki: “Ey
yasama organı, sen Anayasa’ya sadakat yemini yapmışsın, bu sadakat yeminine
uygun işlem tesis et, kanun çıkar.” Yani “Getirdiğin kanunla beni yok
edemezsiniz.” diyor.
Değerli
milletvekilleri, 80’lerde biz bu kürsülerde işkence yapan güvenlik
görevlileriyle uğraşıyorduk. Bugün şu anda -maalesef başta ordu mensupları
olmak üzere- AKP iktidarı zamanında en büyük işkenceyi gören ordu mensupları
maalesef, bunların içinde de bir grup. Şimdi, nasıl olur da bir memlekette, bir
günde 86 tane asker, 2 tane savcı -ve belli nasıl karar verdikleri de-
birdenbire içeri alınıyor. Arkasından bir başsavcı çıkıyor bunları görevden
alıyor.
Şimdi
sayın milletvekilleri, bu bir sivil darbedir, bir Fethullah Gülen darbesidir bu
memlekette. Şimdi bu Meclis bunlarla uğraşmayacak da neyle uğraşacak? Yani bir
memlekette… Yani bir olay oluyor, bir ordu yok edilmeye çalışılıyor. Peki bu ordunun hakikaten, gerçekten böyle bir suçlama var
mıdır, yok mudur? Bu, Meclisin görevidir. Bu bir nevi ihtilaldir.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Ona yargı karar verecek, yargı, yargı…
KAMER
GENÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bunu burada Meclis nazara almak zorundadır.
Bakın bir
bakanınız ne diyor: “Maalesef çete reisleri rektörler var, profesörler var,
dekanlar var, bu da yetmiyormuş gibi nöbetçi hâkim ve nöbetçi savcılar oluyor,
böylesine derin çevreye nüfuz ettiğini görüyorsunuz.” Yani aklı başında olan
bir kişi, bir hâkim bir karar verdi diye bunu çetenin hâkimi der mi? Böyle bir
şey der mi arkadaşlar? Bu memlekette görev yapan hâkim acaba böyle bir şey
söyleyebilir mi? Anlamıyorum. Yani siz… Şimdi bu Tayyip Erdoğan çıkıp da bu
lafları söylediği zaman sizin hoşunuza gidiyor mu? Gidiyor mu yani? Efendim
diyor: “Cübbeni çıkar.” Yahu insana “Sen öyle inandığın gibi düşünemezsin.”
demek hakkını kimden buluyor bu Tayyip Erdoğan ya, kimden buluyor?
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Cübbeyle siyaset
yapılmaz.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Beyler bu, bu memlekete karşı yapılan en büyük zulümdür.
“Benim karşımda konuşma…” Sen kimsin yahu? Sen kimsin, senin karşında
konuşmayacağız? Sen gel, hesap ver, hesap! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Anayasa’nın 3’üncü maddesini kaldıralım, Meclis soruşturmasını bakanlar ve
başbakanlar hakkında kaldıralım, o zaman mahkeme karşısına gidelim,
yiğitliğiniz varsa yargılayalım.
Tayyip
Bey, sen 750 milyon doları bankalardan alıp da kendi bilmem şeyine verdiğin
zaman, damadına, onun hesabını vermeyecek misin? Senin Cemil Çiçek’in gidip de
bilmem TOKİ’den o bir günde 1,5 trilyon lira damadı kazanırken neredeydin?
Arkadaşlar,
İstanbul Belediye Başkanınız -bakın, daha işte Danıştay kararı burada, 10/3/2010’da çıkmış- İstanbul’daki bütün köprü, alt geçit
gibi ihaleleri kendi adamlarına pazarlık usulüyle vermiş. Hakkında… 4734 sayılı
Kanun’a göre görevini ihmal etmiş. Hatta, bir tane şey
yapmış, bir tane kavşak yapmış. Kavşak 4,5 milyar –trilyon- liraya mal olduktan
sonra gitmiş, o zaman rahmetli Hasan Doğan diyor ki: “Ya, bu benim evin
manzarasını kapatıyor Tayyip Bey. “ Tabii, yani hukuk devletinde sorumluluk
taşıyan bir adam böyle der mi? “Ya, o kavşağı kaldırın.” diyor, oradan hemen
kaldırıyor. 4,5 trilyon… Bunun hesabını kim verecek? Bakın, bunun günahı,
vebali hep size; bunun sorumluluğu size çünkü siz bu memlekette yapılan
soyguna, talana “Dur” demeniz yerine destek veriyorsunuz.
İşte,
size söylüyorum, bak, Danıştay diyor ki: “İçişleri Bakanınız var bir tane, her
türlü suistimal üzerine soruşturma izni vermiyor.” İşte, “Soruşturma izni
vermemesine ilişkin işlemin kaldırılmasına ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesine…”
Ben
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını her gün bundan sonra çıktığımda söyleyeceğim:
Sen, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı görevden aldırıyor musunuz
aldırmıyor musun arkadaş? Hakkında, işte nasıl ki…
Ondan
sonra, o en büyük çete, en büyük Ergenekon, aslında, devletin malını talan eden
insanların yaptıkları eylemdir. Yoksa ki efendim, şimdi 1900, 2000 yıllarında,
2002 yıllarında birileri kendi aralarında konuşmuş, “Vay efendim, ihtilal
yapıyoruz.” Yahu, herkes çıkıyor diyor ki: “İhtilal yok.” Peki, niye bu kadar
bu memlekette şey ediyorsunuz?
Şimdi,
siz, Türkiye Cumhuriyeti devleti çağdaş, laik bir ülke, bunu nasıl bir
Araplaştırmaya çalışıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Burada bir
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu… Nereden geldiği belli değil, ne politika
yaptığı belli değil…
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Hadi oradan be, hadi oradan be!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, ben, diyor ki…
AHMET
YENİ (Samsun) – Senin nereden geldiğin belli değil.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Komşularla sıfır, sıfır… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
“Komşularla sıfır problem” diyor, başarısı sıfır! Hangi komşuyla sıfır problem
yaratmış, hangi başarıyı kazanmış?
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) – Hepsi sıfır, hiçbir problem yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, her gün… Bütün adamlarınız, tutuyor uçaklara biniyor,
Allah haram etsin. O benim vergimle yedikleri yemekleri, Allah’a dua ediyorum,
burunlarından cayır cayır getirsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yahu
böyle bir memleket olur mu? Türkiye'nin en büyük uçaklarını alıyorlar, Tayyip
Bey’in keyfi istediği zaman yandaşlarını dolduruyor götürüyor, Abdullah Beyi
götürüyor, efendime söyleyeyim, onlar da yetmiyor karıları getiriyorlar.
Devletin uçaklarını benim verdiğim vergiyle karılarını alıyor, gidiyor
başkalarının düğünlerine gidiyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Şu ağzından çıkana bak.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle bir memleket olur mu arkadaşlar yahu? Böyle bir memleket olur
mu yahu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu memlekette insanlar aç,
çıplakken, iş bulmazken, kendilerini intihar ederken bunun günahını kim şey
ediyor? Bu paralar nereye? Devleti ekonomik yönden yok ettiniz arkadaşlar,
ekonomik yönden yok ettiniz; tarımı bitirdiniz, vergi almıyorsunuz, yandaşların
hesabını incelemiyorsunuz, yandaş belediyelerinizin hesaplarını
inceletemiyorsunuz. Dolayısıyla her şeyi örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Şimdi de
getirdiğiniz kapkara bir rejim, kapkara bir dikta rejimi.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) – Tam senin gibi, için gibi kapkaranlık.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bu kapkara dikta rejimi altında zannediyorsunuz ki yargıyı da
susturmak suretiyle biz bu işin altından kalkacağız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Göreceksiniz, referanduma da gideceğiz, referandumda kimin ne
olduğunu görecek bu millet. Yani görecek, ondan sonra…
ALİ TEMÜR
(Giresun) – İstifa edecek misin?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben istiyorum. Niye ben size… Referanduma giderim, o zaman
göreceğim sizi, o zaman orada göreceğim sizi. Hodri meydan!
Şimdi,
sizin bir tane Bakanınız var; Bülent Arınç, “tuu ulan” diyor basın mensuplarına
“tuu sizin üzerinize.” O tükürdüğü kişilere getiriyor, yemeğin içine tükürüyor
onları yediriyor. Böyle bir şey olur mu ya? Ya böyle bir şey olur mu ya?
AHMET
YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!
KAMER
GENÇ (Devamla) – “Tuu” diyor, ondan sonra gelin size yemek yedireyim, bunun
anlamı odur, “Tükürdüğüm yemekleri yeyin.” diyor.
AHMET
YENİ (Samsun) – Ne kadar yalan konuşuyorsun.
KAMER
GENÇ (Devamla) – İşte sizin desteklediğiniz, sizin bu memlekete yapmak
istediğiniz, yaptığınız görüntüler bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TEMÜR
(Giresun) – Başımızı ağrıttın.
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben, sizin o Sanayi Bakanınızı istifaya davet ediyorum.
Bir memleketin hâkimine ve savcısına görevini yaptı diye buna “çete” diyemezsin
sen, buna “çete” diyemezsin. Bu memlekette eğer siz hakikaten o Anayasa’ya göre
yaptığınız yemine sadakat gösteriyorsanız, bakın, bu memleketi keyfî
yönetenleri, bu memleketin malını talan edenlerden hesap sorun; sormazsanız
yarın sizden sorarlar.
Şimdi,
Hazreti Peygamber Efendimiz diyor ki: “Sakın münafıklara inanmayın.” diyor.
Diyorlar ki: “Münafık kim?” Diyor ki: “Verdiği sözü tutmayan, yalan söyleyen ve
devletin malına el uzatandır.” diyor.
AHMET
YENİ (Samsun) – Evet, işte yalan söyleyen, iftira eden, yalan konuşan!
KAMER
GENÇ (Devamla) – İşte en büyük münafık sizlerden geliyor maalesef.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) – Münafık görmek istiyorsan aynaya bak.
SONER
AKSOY (Kütahya) – Münafık sensin.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben burada, bakın, size bazı gerçekleri söylüyorum. Bu
gerçeklere riayet edin. Yani şurada bir seneniz kaldı. Bence siz de vicdanınıza
danışın. Bu memleketi bu kadar tehlikeye götürüyorsunuz, memleketi bir kardeş
kavgasına doğru götürüyorsunuz, bunun önünü önleyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SONER
AKSOY (Kütahya) – Kardeş kavgası olsa sen göbek atarsın.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bunun için maalesef bu memleket sizin zamanınızda büyük bir
sıkıntıya düştü.
Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmiştir.
İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu’nun, (2/526) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/200)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/526
esas numaralı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifim, süresi içinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden
İçtüzüğümüzün 37. maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla
arz ederim. 26/10/2010
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN –
Teklif sahibi Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kredi kartı
borçlarının tüketici kredisine çevrilmesiyle ilgili kanun teklifimin doğrudan
gündeme alınması için söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yüzde 50’sinden fazlası yabancıların elinde olan bankacılık
sistemimiz şeytanın dahi aklına gelmeyecek türlü türlü oyunlarla, Sülün Osman’ı
bile gölgede bırakacak taktiklerle vatandaşlarımıza bir kredi kartı cehennemi
yaşatmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, kredi kartı cehenneminin zebaniliğini yapan bankalar yüzünden
kararan hayatları, dağılan yuvaları, borç içinde yarınından ümidini kesmiş
vatandaşlarımızı görmezden gelemeyiz. Hemen hemen her gün, aile facialarına
neden olan bir kredi kartı mağduru haberini duymaktayız. Bakın, daha birkaç gün
önce “kredi kartı faciası” adıyla, bir polisimiz eşini iki çocuğunun önünde
öldürmüş ve intihar etmiştir.
Bankalar,
kanunen yasak olmasına rağmen, aklınıza gelemeyecek her yerde kredi kartı
dağıtıyorlar. Kart dağıtırken vahşi kapitalizmin binbir pazarlama taktiğini ve
tekniğini uyguluyorlar. Kart verdikleri müşterilerinin ödeme güçlerine,
maaşlarına, yaşına başına bakmadan, yediden yetmişe yakaladıkları herkese kredi
kartı dağıtıyorlar. İktidarınız sayesinde kazancıyla geçinemeyen
vatandaşlarımız da maalesef bankaların tuzağına düşüyor.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 26 milyon kişi, toplam 36 milyon kredi kartı
kullanıyor. Kredi kartlarıyla 36 katrilyon liralık harcama yapılıyor. Bu
rakamın 3 katrilyonu takipli olan, bankaların ümit kestikleri alacaklardır.
İktidar, bankalara bu alacaklarını tahsil etme imkânını sağlamak için bir kanun
çıkardı ama o zaman da söylediğimiz gibi, bu kanun hiçbir işe yaramadı. Sorun
her geçen gün artarak büyümektedir.
Çok
değerli milletvekilleri, asıl tehlike 3 katrilyonluk temerrütteki kart
alacakları değil, asıl tehlike 14-15 katrilyonluk asgari tutarı ödenerek
çevrilmeye çalışılan kredi kartı borçlarıdır. Tefecilere, taklacılara
borçlanarak, o karttan çekip başka bir karta yatırarak borcun asgarisini
ödemeye çalışanların sayısı maalesef inanılmaz bir hızla artmaktadır. Hepsi bir
bir, bunların, temerrüde düşmektedir. Eğer bunlara bir ödeme kolaylığı
sağlanmaz ise 3 katrilyonluk kredi kartı batağı 20 katrilyon liraya çıkacak,
esas bomba da işte o zaman patlayacaktır. Kredi kartı bombası hem bankaları hem
vatandaşlarımızı hem de bütün ekonomimizi vuracaktır. Bu çöküş sadece ekonomide
olmayacak sosyal patlamalarla toplumsal sorunlara neden olacaktır.
Çok
değerli milletvekilleri, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan
da ve bankacılık sektörünün önde gelen yöneticileri de kredi kartı borçlarının
tüketici kredisi çekilerek kapatılmasını öneriyorlar ama onlar da bilmiyorlar
mı ki bankalar bu durumda olan vatandaşlarımıza maalesef tüketici kredisi
vermiyor. Böylece bankalar borcunu ödeyemeyen kart sahibinin limitini artırarak
vatandaşın kanını son damlasına kadar emmeye devam ediyorlar.
Her geçen
gün büyüyen kredi kartı borçlarının yeni intiharlara, aile facialarına,
cinayetlere neden olmaması için yeniden yapılandırılarak tüketici kredisine
çevrilmesi mutlaka gerekmektedir. İşte, kanun teklifimiz ile temerrüde düşsün
veya düşmesin bütün kredi kartı borçlarını bankaların ortalama tüketici kredisi
faizi üzerinden yirmi dört ay vade ile tüketici kredisine çevrilmesini
istemekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, buradan iktidarın siz sayın milletvekillerine sesleniyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) - Vatandaşlarımızı içine düştükleri kredi kartı
cehenneminden kurtarmak için böyle bir ödeme kolaylığına şiddetle ihtiyaç
vardır. Teklifimizin gündeme alınması ve yasallaşması vatandaşlarımız için bir
umut olacaktır. Vereceğiniz her “Evet.” oyu belki de bir can kurtaracaktır, “Hayır.”
oylarınız ise cehennem ateşini daha da harlandıracaktır.
Sizleri
bankaların yanında değil, kredi kartı mağdurlarının yani vatandaşın yanında
olmaya davet ediyor, bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre, Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun, Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin gündeme alınmasına
ilişkin önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kredi
kartları borçlarının tüketici kredisine çevrilerek yapılandırılması ve yirmi
dört aya uzatılmasını teklif istiyor.
Şimdi
bakalım: 2005 yılından bu yana ferdi kredi borcunu ödememiş kişi sayısı
704.658. Bu sayı 2005 yılında 7.781 imiş, 2009 yılında 436.907’ye yükselmiş.
Kredi kartlarına gelince: 2005 yılından bu yana 1 milyon 390 bin 827 kişi kredi
kartı borcunu ödememiş, 2005 yılında kredi kartlarını ödememiş kişi sayısı
82.635, 2009 yılında ise 645.733 kişi. Hem ferdî kredi hem de kredi kartları
ödemeyenlerin sayısı 2 milyon 95 bin 485. Bu sayı 2005 yılında 90 bin 416, 2009
yılında 1 milyon 82 bin 640 kişi. Bu sonuçlar neyi gösteriyor? AKP İktidarının
ülkeyi, bireyleri ne hâle getirdiğini gösteriyor.
Şimdi, bu
tablo, mutluluk tablosu mudur? AKP bu tablodan zevk mi almaktadır? Ülkemizde
hane halklarının yüzde 53’ü elde ettiği gelirlerle geçimini zor
karşılamaktadır. Araştırmalarda hane halklarının yüzde 10’u kazançlarıyla kolay
geçindiğini söylüyor. O zaman yüzde 90’ı zor geçiniyor.
2009
yılında bireyler daha ucuz ürün tüketmeye başlamış, yüzde 34’ü borçlanmış. Hane
halkı faiz ödemeleri artıyor, hane halkı borcu artıyor. Faiz ödemelerinin hane
halkı harcanabilir geliri içindeki payı artıyor. Hane halkı borçlarının hane
halkı harcanabilir geliri içindeki payı da artıyor. Bireysel kredilerin hane
halkı tüketim harcamaları içindeki payı artıyor. Firmaların temerrüde düşme
oranları artıyor.
İşsizlerin
sayısı 6 milyona dayanmış. İşsizlerin yüzde 75’inin sosyal güvencesi yok.
İşsizlerin yüzde 23’ü altı ay, yüzde 40’ı son bir yıl içinde işsiz kalmış. 100
işsizin evinde 40’ı kirada oturuyor. 100 işsizin evinin 40’ında çalışanı yok.
100 işsizin 50’si yirmi-otuz yaş grubu arasında. 100 işsizin 93’ünün başka
geliri yok. 100 işsizden 75’i vasıflı. 3 milyon kişi kredi takibinde.
Takipteki
krediler arttı mı? Arttı. Döneminizde ülkenin borçları ikiye katlandı mı?
Katlandı. İşsizliği artırdınız mı? Artırdınız. 10 milyar TL olacak, dediğiniz
bütçe açığı 50 milyar TL’nin üzerine çıktı mı? Çıktı. 50 milyar, dediğiniz cari
açık 13 milyar dolar olunca sevinebildiniz mi? Sevinemediniz. Sosyal güvenlik
açıkları arttı mı? Arttı. Mahalli idarelerin açıkları arttı mı? Arttı. Şimdi,
bunda istismar var mı? Var. Yapıyor musunuz? Yapıyorsunuz. 2010 yılı
programında yazmışsınız seçim öncesi lüzumsuz mahalli idareler harcamalarının
olduğunu, hem de Bakanlar Kurulu kararı eklerinde.
İhracat
şubat ayının ilk beş gününde yüzde 400 arttı diyorsunuz, ilk iki ayda yüzde 1
azalıyor. İthalat aldı başını gidiyor. Dış ticaret açığı artışı şubatta yüzde
400’leri aşıyor. Çiftçinin ürünü para etmiyor. Desteklemelerde verilen sözler
birbirini tutmuyor. Para eden et, vatandaşın iflası pahasına. Daha hedefler bu
çatıda görüşülürken, hedeflerin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - ...yüzde 25 altında gerçekleşecek diye bir sayın bakan
söylüyor.
Bankalardan
krediyi kimler alıyor? Hükûmete yakınlar alıyor. Çocuğunu dershaneye gönderip
bin lirayı ödeyemeyen anne hapse giriyor, çocuğu buna dayanamayıp intihar
ediyor. Bunda hiç mi uyguladığınız politikaların etkisi yok? Bundan hiç mi
vicdanınız rahatsız olmuyor?
Tabii ki
önce Kürt, sonra demokratik, daha sonra millî birlik, ondan sonra Roman ve
geleceği ne olduğu bilinmeyen açılım teraneleri var. Hükûmet ne yaptığını
bilmiyor, ne dediğini bilmiyor. Açılımı, Habur’daki olayları gördükten sonra
her tarafınıza bulaştırdınız ve vazgeçtiniz. Rezillik diz boyu. Emekliye açılım
yok, memura açılım yok, tüccara açılım yok, KOBİ’ye açılım yok, sanayiciye
açılım yok, öğrenciye açılım yok, başörtülüye açılım yok, çiftçiye açılım yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Hedefi yüzde 4 büyüme koyup, sonra “Yüzde 6
küçü-leceğiz.” deyip, daha sonra “Yüzde 4,7 küçüldük.” diye sevinenlere ne
demeli?
AHMET
YENİ (Samsun) – Ne zaman bitecek Sayın Başkan?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ayhan, bir dakikalık ek süre de bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Daha bir dakika var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Bir dakika bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Bakın, hepimiz gerek kamu gerekse özel yatırımların
nasıl azaldığını görüyoruz. Bu işsizliği çözecek mi? Yatırım olmayınca iş
imkânı olur mu?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Sayın Ayhan, süre bitti.
AHMET YENİ
(Samsun) – İkinci dakikan da bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Söylediklerimden çok mu rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Yıldız da uyarıyor sizi!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
E) Duyurular
1.- (2/650) esas numaralı, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin,
bazı üyelerin imzalarını geri almaları sonucu imza sayısı Anayasa’nın 175’inci
maddesinde öngörülen sayının altına düştüğünden, ilk imza sahibine iade
edildiğine ilişkin duyuru (4/201)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, (2/650) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, bazı üyelerin
imzalarını geri almaları sonucu imza sayısı Anayasa’nın 175’inci maddesinde
öngörülen sayının altına düştüğünden ilk imza sahibine iade edilmiştir.
Bilgilerinize
sunulur.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
“Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
RTÜK’e alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’tan sözlü soru önergesi (6/914) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
2.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün,
yönetici atamalarıyla ilgili iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1395) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
iptal edilen öğretim programlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1413) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’daki okul eksikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1426)
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1469) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, bilgisayar öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1473) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Şırnak’taki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1494) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
8.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Şırnak’taki öğretmenlerin ek ödenek ve lojman sorunlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1495) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Şırnak’taki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1496) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Güçlükonak-Fındık beldesindeki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1497) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Beytüşşebap’taki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1498) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
İdil’deki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1500) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
13.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Uludere’deki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1501) Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
14.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaş’ın, bir sendika şube başkanı hakkında soruşturma açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1503) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir
okulun sosyal tesis ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1550) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
taşımalı eğitim yapılan okullardaki bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1551) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
17.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın,
öğretmenlik mesleğine münhasır yasa yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1638) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
18.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1650) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
19.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerine tek ders sınav hakkı tanınmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1654) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
20.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, sözleşmeli öğretmenlerin durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1658)
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
21.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter’in, anadil eğitimi veren üniversitelere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1660) Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
22.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
İLKSAN’ın bir ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1703) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
23.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın,
Niğde’deki okul ve öğretmen ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1748) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
24.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in,
bir grup üniversite öğrencisi hakkında açılan soruşturmaya ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1755) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat’ın bazı ilçelerindeki yeni okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1806) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
okullarda madde bağımlılığına karşı yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1807) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 128, 136, 144, 174, 176, 189, 190,
191, 192, 193, 194, 195, 196, 230, 231, 297, 307, 309, 312, 314, 349, 383, 389,
431 ve 432’nci sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi
soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Aydın tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
1. Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun göreve başladığı 15.07.2005 tarihinden bugüne kadar
var olan personele ilaveten kaç personel alınmıştır?
Naklen
alınan personel hangi kurumlardan alınmış ve özellikleri nedir?
2. Bölge
Müdürlüğü atamaları “Kurum içinde 5 yıl çalışmış olmak” koşuluna uygun olarak
mı yapılmaktadır?
Görevden
alınan ve yeni atananlar kimlerdir? Özellikleri nedir?
3.
Başkanlık Müşavirliğine atananların meslek, öğrenim ve tecrübe özellikleri
nedir?
4. İzleme
ve Değerlendirme Daire Başkanlığı’nca dinleme ve kayıttan çıkarılan Radyolar
var mıdır?
Var ise
hangi kriterlere göre çıkarılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Millî
Eğitim Bakanlığında 657 sayılı DMK 76. maddesine dayanılarak onlarca eğitim
kurumu yöneticisi ataması yapılmıştır.
Tamamen
keyfî olarak yapılan bu atamalar, eğitim kurumlarında büyük infial uyandırmış;
öğrenci, veli ve öğretmenlerin tepkisine neden olmuştur.
Sorular:
1) Haksız
ve liyakatsiz olarak yapılan bu atamalar sizce doğru mudur? Bu atamaları iptal
etmeyi düşünüyor musunuz?
2) 2005
ve 2006 yılında müdür yardımcılığı sınavını kazanıp, atama başvuruları alınan
aday idarecilerin atamalarını ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Danıştay
8. Dairesi Bakanlığınız döneminde değiştirilen öğretim programlarından bir
kısmını iptal etti.
Türkçe
(1.2.4.5.Sınıflar) Hayat Bilgisi (1.2.3.Sınıflar) programlarının iptal
edilmesi, Talim ve Terbiye Kurulu onay kararlarının iptali anlamına gelen bu
yargı kararı,
1)
Öğretim programlarınızın yargıya taşınması ve iptali Bakanlığınız kadrolarının
yaptığı yanlışlık sonucu mudur?
2)
Yaklaşık 5 milyon öğrenciyi ilgilendiren bu iptal üzerine yeni Eğitim-Öğretim
döneminde aynı kitapları mı dağıtacaksınız?
3) Yargı
kararma uyup aynı kitapları dağıtmayacaksanız nasıl bir karar alacaksınız?
4)
Talim-Terbiye Kurulu Başkanlarının ve İlköğretim Genel Müdürünün yaşanan
istifalarının bu konuyla ilgisi var mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Birçok
ilimizde olduğu gibi Kütahya ilimizde de okullaşma oranı ne yazık ki beklenen
düzeyde değildir. Kütahya ilinde ilköğretim ve ortaöğretimde ihtiyaç duyulan
okulların yapımına yönelik olarak;
1.
Bakanlığınız 2009 yılı programında Kütahya ilinde hangi ilköğretim ve
ortaöğretim okullarının yapımına başlanacaktır? Bu okul inşaatlarının muhtemel
tamamlanma tarihleri nasıldır?
2.
Aslanapa ilçesinde aynı binada eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren
ilköğretim ve ortaöğretim okullarının ayrılarak kendi binalarında eğitim
öğretim yapmaları ne zaman sağlanabilecektir?
3.
Çavdarhisar ilçemizde ihtiyaç duyulan ortaöğretim binası ne zaman
yapılabilecektir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizde
uzun yıllardır oluşturulmaya çalışılan üniversite-sanayi işbirliği konusunda
hâlâ istenen düzeyde bir işbirliği kurulamamıştır. Bu konuda yaşanan en önemli
sıkıntılardan başında, sanayi kuruluşlarıyla ortak araştırma yapan üniversite
öğretim üyelerinin Döner Sermaye gelirlerinden yapılan kesintinin fazla olması
ve birçok teknoparkın faaliyete geçirilememesi gelmektedir. Bu konuyla ilgili
olarak;
1. Sanayi
işletmelerimizle ortak araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan üniversite
öğretim elemanlarının Döner Sermaye gelirlerinden yapılan kesintinin
azaltılması konusunda bir çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır ve
ne zaman uygulamaya geçebilecektir?
2.
Üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi ve yaşanan sorunların giderilmesi
konusunda Hükümetinizin eylem planı nasıldır? Bu konuda hangi tedbirler alınmış
ya da alınmaktadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınıza
bağlı okullarda bilgisayar öğretmeni olarak görev yapan öğretmenlerin diğer
öğretmenler gibi yaz tatili yapamadıkları, okul döneminde yoğun olarak
çalıştırıldıkları halde yaz döneminde de formatör olarak görevlendirildikleri
yönünde iddialar ve rahatsızlıklar söz konusudur. Bu konuyla ilgili olarak;
1.
Bakanlığınız bünyesinde bilgisayar öğretmeni olarak görev yapan kaç kişi
bulunmaktadır? Bunların ortalama aylık ders yükü ne kadardır?
2.
Bilgisayar öğretmenlerinin yazın tatil dönemlerinde de formatör, laboratuvar
memurluğu vb. gibi işlerde görevlendirildikleri iddiaları doğru mudur? Doğru
ise bu tür görevlendirmeler normal midir?
3.
Bilgisayar öğretmenlerinin sorunlarının çözümüne yönelik olarak bakanlığınızca
alman tedbirler nelerdir? Bu konuda bir çalışmanız olmuş mudur?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasa’nın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde Anadolu Öğretmen Lisesi IMKB tarafından yapıldı, Şırnak Üniversitesine
verildi. Şu anki bina fiziki şartları yetersiz, pansiyonu da yok.
Soru:
1)
Anadolu Öğretmen Lisesi ile hâlâ binası olmayan İmam Hatip Lisesi, Ticaret
Meslek Lisesi ve ihtiyaç duyulan Kumçatı ile Balveren belde liseleri ile
ihtiyacı olan Bahçelievler, Yeni ve Gündoğdu mahalleleri, Yeniaslanbaşer
köyünün okulları ne zaman yapılacak?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasa’nın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde 2184 kadrolu, 1476 sözleşmeli, 198 asker öğretmen çalışmaktadır. Toplam
3858 öğretmen çalışırken mevcut açık 1485’tir. Gelen öğretmen sayısı 1482 olup
ayrılan öğretmen sayısı 882’dir.
Soru:
1)
İlköğretimde en büyük sorun öğretmen sirkülasyonu, ek
ödeme yapılmayan öğretmenlerin en büyük sorunu konut sorunu. Öğretmenlere
lojman çalışması ve ek ödeme için bir çalışma yapılmakta mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasa’nın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde 2184 kadrolu, 1476 sözleşmeli, 198 asker öğretmen çalışmaktadır. Toplam 3858
öğretmen çalışırken mevcut açık 1485’tir.
Soru:
1) Şırnak
ilinde 1485 öğretmen açığı bulunmasına rağmen, neden öğretmen tayinleri
yapılamamaktadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasa’nın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Güçlükonak
ilçesinde Fındık beldesinde bir genel lise ihtiyacı bulunmakta, ayrıca ilçe
merkezinde iki ilköğretim okuluna ihtiyaç vardır.
Soru:
1) Bu
okulların açılması için bir çalışma yapılmakta mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasanın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Beytüşşebap
ilçesinde genel lise binası yeni yapıldı, ancak Başaran köyü civarında bir
pansiyonlu genel lise açılırsa çevre köylerdeki öğrencilerin ihtiyacı
karşılanacak. İlçe merkezinde de bir ilköğretim okuluna ihtiyaç var.
Soru:
1-
İhtiyaç duyulan okulların açılması düşünülmekte midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasanın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
İdil
ilçesinde Anadolu Lisesi binası yok, Endüstri Meslek Lisesi laboratuvar-atölye
ve bölümleri eksik. İlçenin bir kız meslek lisesine ihtiyacı var. Öğrenci
sayısı fazla ve iki İlkokula daha ihtiyaç var.
Soru:
1- Söz
konusu okulları ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından, Anayasanın ve
İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Uludere
ilçesinde Lise eskimiş ve ihtiyaca cevap vermiyor, yeni bir ilköğretim okuluna
ihtiyaç var.
Soru:
1-
Uludere ihtiyacı olan okulları ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 23.06.2009
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
Bitlis
Eğitim-Sen şubesinin 17.03.2009 tarihinde düzenlediği etkinlikten dolayı Bitlis
Valiliğince şube başkanı hakkında soruşturma açılmıştır.
Soru 1-
Etkinliğe, DTP il başkanı, il yöneticisi ve belediye başkan adayının katılımı
konusunda yasalarımızda herhangi bir kısıtlama var mıdır?
Soru 2-
Şube başkanının yaptığı açılış konuşmasında, demokratik ve hukuk sınırları
içinde kalmak koşulu ile toplumu ilgilendiren konularda görüş beyan etmesi ve
yerel yönetim uygulamalarından memnuniyetsizliğini belirtmesi, yasal mevzuatımıza
göre sakıncalı mıdır?
Soru 3 -
Adalet ve Kalkınma Partisini, kısaltılmış olarak AKP diye telaffuz eden şube
başkanının bu söylemi "Edepsizlik" olarak nitelendirilmesi dışında
yasal mevzuatımızda bir müeyyideye tabi midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplan-dırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat ili Merkez Mehmet Özgün İlköğretim Okulu taşıma uygulanan okullardandır.
Buraya öğrenciler için sosyal tesisler yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Millî Eğitim Bakanlığı olarak verilen karar gereği ilköğretim öğrencileri
taşıma ile öğretim yapılmaktadır. Ancak taşıma yapılan okullarda öğrenciler
sosyal ihtiyaçlarını gidermek için bir yer tespit edilmemiştir. Öğrenciler
yemeklerini sınıflarda yemekte, dinlenmek için bir yer bulunmamaktadır. Bu da
mağduriyete sebep olmaktadır. Bu konuda ülke genelinde bütün okullarda bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Kürşat
Atılgan
Adana
Soru: 24
Kasım Öğretmenler Günü'nü ne yazık ki içimiz buruk olarak kutlayacağız. Çünkü
öğretmenlerimizin sorunları her geçen gün katlanarak artmaktadır. Öğretmenlerin
aldıkları ücretler onların görev harici işler yapmalarına neden olmaktadır. Bu
sebeple öğretmenlerimizin gerek sayı olarak kamu içindeki hatırı sayılır
oranları ve gerekse öğretmenlik mesleğinin kutsiyeti bakımından içinde
bulundukları durumdan kurtarılmaları için çalışma esaslarını ve özlük haklarını
düzenleyecek ayrı ve müstakil bir yasanın çıkartılması düşünülmekte midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülke
genelinde çalıştırılmak üzere Bakanlığınızca 2009 yılı içinde 10.000 öğretmen
atanacağına ilişkin basın ve medyada yer alan haberlerle ilgili olarak;
1. Söz
konusu atamalar için hangi dallara kaçar kişilik kontenjan ayrılmıştır? Bu
dallara yapılacak atamalara sözleşmeli mi yoksa daimi kadrolu mu olacaktır?
2.
Atamaların yapılacağı kadrolardan bir kısmının daha önce sözleşmeli olarak
atanmış öğretmenlerin daimi kadroya aktarılması için kullanılacağı iddiaları
doğru mudur? Doğru ise kaç adet kadro bu amaçla kullanılacaktır?
3. Halen
ülkemizde toplam kaç öğretmen adayı gencimiz bulunmaktadır? Bu gençlerimizin branşlara göre dağılımı nasıldır? Ülkemizin öğretmen
ihtiyacının branşlara göre dağılımı nasıldır?
4.
Bakanlığınızca sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasına ne zaman son
verilecektir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim IŞIK
Kütahya
Anadolu
Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde okuyan ve mezuniyet aşamasına gelmiş çok
sayıda öğrencimizin, öğrenim sürelerinin uzamaması ve normal suresi içerisinde
kayıtlı oldukları ön lisans veya lisans programlarından mezun olarak
diplomalarını alabilmeleri için diğer örgün Yüksek Öğretim Kurumlarında olduğu
gibi tek ders sınavı hakkının tanınması yönünde talepleri bulunmaktadır. Bu
konuyla ilgili olarak;
1. Halen
A.Ü. Açık Öğretim Fakültelerine kayıtlı öğrencilerimizden kaçı tek dersten
dolayı normal öğrenim sürelerini uzatmış durumdadırlar?
2. Bu
durumdaki öğrencilerimize örgün öğretim programlarındaki uygulamaya benzer
şekilde tek ders sınav hakkı tanınabilir mi?
3. Bu
konuda bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mıdır? Varsa çalışma ne
aşamadadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim IŞIK
Kütahya
Bakanlığınız
bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre istihdam
edilen Sözleşmeli Öğretmenlerin kadroya geçirileceği yönünde yapılan
açıklamaların ardından bu durumdaki çalışanların beklenti içine girdikleri
bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Hâlen
Bakanlığımız Merkez ve Taşra Teşkilatında sözleşmeli olarak görev yapan kaç
öğretmen bulunmaktadır?
2. Bu
öğretmenlerin kadrolu eşdeğerlerine göre mali, özlük ve sosyal haklar açısından
hangi kayıpları veya mağduriyetleri söz konusudur?
3.
Sözleşmeli öğretmenlerin kayıp veya mağduriyetlerinin giderilmesi ve daimi
kadrolara atanmaları yönünde Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mıdır?
Varsa çalışmanın içeriği ve uygulama planı nasıldır?
25.11.2009
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Aşağıda
yer alan sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Nur Serter
İstanbul
1.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına resmi dilimiz olan Türkçe yanında seçmelik
ders olarak anadil eğitimi veren YÖK kapsamında kaç tane üniversite ya da
üniversiteye bağlı kuruluş vardır?
2. Bu
eğitimi veren hangi üniversitelerdir ya da üniversitelere bağlı hangi
kuruluşlardır?
3. Bu
eğitimin yasal dayanakları nedir?
4. Bu
üniversite ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi veren kaç öğretim üyesi
vardır, bunlar kimlerdir?
5. Bu
üniversitelerde ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi veren öğretim üyeleri
hangi yasa kapsamında istihdam edilmişlerdir.
6. Bu
üniversitelerde ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi alan kaç öğrenci
vardır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandı-rılmasını arz ederim.31.12.2009
Kamer
Genç
Tunceli
İlkokul
Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı (İLKSAN) tarafından 20.10.2009
tarihinde ihaleye çıkarılan Sosyal Tesis Binası Yapım İşine iştirak eden Zy
İnş. Taah. Turz. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Çözüm
Mühendislik Mim. İnş. Ltd. Şti. tarafından en uygun teklif verilmiştir.
Söz
konusu yapım işi, en uygun teklif rakamı 2.952.002,41- TL olmasına rağmen
altıncı sıradaki 3.698.000,00- TL teklif veren bir İnş. A.Ş.'ne verilmiştir.
Aradaki sandığın zararı olan rakam ise 880.272,20- TL’dir.
1- İhale
en ucuz ve uygun fiyatı veren firma yerine neden daha pahalı fiyat veren
firmaya verilmiştir?
2- Burada kurumu zarara sokan yöneticiler hakkında ne gibi
işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
yazılı sorumun Millî Eğitim Bakanı Sn. Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru 1-
Ülkemizde kaç kişiye bir kütüphane düşmektedir?
Soru 2-
Niğde ilimizin 2010 yılı, Okul ve Öğretmen ihtiyacı ne kadardır? Okul
ihtiyacının karşılanması için bütçeden ne kadar ödenek ayrılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sn. Nimet Çubukçu tarafından Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 98. maddeleri gereğince, sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
19.01.2010
Şerafettin
Halis
Tunceli
17.11.2009
tarihinde, İstanbul - Mecidiyeköy metrobüs durağında otobüs zamlarını protesto
eden grubun arasında oldukları iddiasıyla, Yıldız Teknik Üniversitesi
öğrencilerine okul idaresi tarafından soruşturma açılmıştır.
Ulaşım
temel insan haklarından biridir. Bu hakka sahip çıkmak, hakkı engelleyen aşırı
bir zammı protesto etmek de, her insanın hakkı ve görevidir. Bu hakkı
kullanmak, kısıtlı olanaklar içindeki öğrenciler ve yoksullar için daha da önem
arz eder.
Kaldı ki,
İstanbul 10. İdare Mahkemesi de, protesto edilen yüzde 33'lük zammı
"Sosyal adalete aykırı" bularak iptal etmiştir.
Bu
bilgiler ışığında;
1) Okul kampusu dışında demokratik bir eyleme katılan öğrencilere,
okul idaresi hangi hakla, hangi yasaya göre soruşturma açabilir?
2) Bunun
bir hukuksuzluk olduğunu kabul ediyor musunuz? Konuyla ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat ili Erbaa, Niksar, Turhal, Zile ilçelerindeki okullarda sınıflar aşırı
kalabalık olup eğitim ve öğretim sağlıklı bir şekilde yapılamamaktadır. Bu
ilçelerde yeni okullar açmayı planlıyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Ülkemizde madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanımı günden güne artmaktadır.
Konunun öneminden dolayı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda bu konu ile
ilgili öğrenciler ve velileri aydınlatıcı, uyarıcı çalışmalar yaptırılmakta
mıdır? Okullardaki madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanımı ile ilgili istatistiki bilgi var mıdır?
BAŞKAN –
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Otuz bir
dakika süre veriyorum size.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’ün sözlü olarak cevaplandırılmasını istediği
(6/914) esas numaralı soru önergesini cevaplandırmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Radyo ve
Televizyon Üst Kuruluna 2005 ve 2010 tarihleri arasında açıktan ve naklen
toplam 108 kişinin ataması yapılmış olup bu sayı hâlen görev yapan personeli
kapsamamaktadır. Bu kişilerden 60’ını 2007 yılında gerçekleştirilen sınav
sonucu ataması yapılan uzman yardımcıları oluşturmaktadır. Uzman yardımcıları
dışında kalan 48 kişi ise kamu kurum ve kuruluşlarından naklen ve açıktan atama
suretiyle Üst Kurulun çeşitli kadrolarına atanmışlardır.
Bölge
müdürlerinden İzmir Bölge Müdürü Cengiz Karakaşoğlu’nun bu göreve ilk atanması
2001 tarihinde yapılmış olup atama tarihi itibarıyla Üst Kuruldaki hizmeti
yaklaşık yedi yıldır. İstanbul Bölge Müdürü Ebubekir Akkaymak’ın ise 2005
tarihinde Üst Kurula daire başkan yardımcısı olarak, boş bulunan müdür
kadrosuna bölge müdürü olarak ataması yapılmıştır. Söz konusu atamalar 3984
sayılı Kanun’un 2002 tarih ve 4756 sayılı Kanun’la değişik 15’inci maddesinin
beşinci fıkrasındaki “Daire başkanları ve daha üst düzeydeki görevliler Kurul
Başkanının önerisi ve Üst Kurulun kararı ile atanır.” hükmü uyarınca Üst Kurul
ve Üst Kurul Personel Yönetmeliği’nin 62’nci maddesi esasları göz önünde
bulundurularak yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’ün
(6/1395) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: 13/8/2009
tarihli ve 27318 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı
Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin
Yönetmelik’in geçici 2’nci maddesinde “Bu Yönetmeliğin 34’üncü maddesiyle
yürürlükten kaldırılan yönetmelik çerçevesinde müdür yardımcılığı seçme
sınavında başarılı olanlardan herhangi bir eğitim kurumu müdür yardımcılığına
atanamayanların kazanılmış hakları saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde Yönetmelik’in uygulama kılavuzunda
yöneticilikleri boş bulunan ve eğitim kurumlarına atamaya ilişkin takvim
belirlenmiş, söz konusu takvime göre ülke genelinde 2005 yılında yapılan müdür
yardımcılığı seçme sınavında söz konusu yargı kararlarına bağlı kalarak 2008
yılında yapılan son değerlendirmelerde başarılı olup bugüne kadar herhangi bir
nedenle yöneticiliğe asaleten atanamayanlar ile 2009 yılında müdür yardımcılığı
sınavında başarılı olanların başvuruları birlikte alınarak puan üstünlüğüne
göre atamaları gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan, 2006 yılında
yapılan müdür yardımcılığı seçme sınavının geçerlilik süresi bittiğinden bu
sınava dayalı müdür atamaları gerçekleştirilememektedir.
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’ün (6/1413) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Bir öğrenci velisince yeni öğretim
programlarından dolayı öğrencisinin başarısız olduğu iddiasıyla ilköğretim
hayat bilgisi, matematik, sosyal bilgiler, Türkçe ve fen-teknoloji dersleri
hakkında açılan dava kapsamında söz konusu öğrencinin not ortalamasının 4.66
olduğu, dolayısıyla programlarla ilgili iddia edilen hususun teyit edilmediği
de mahkeme kararından anlaşılmaktadır.
2009-2010
eğitim öğretim yılı için dağıtılan ders kitaplarında hazırlanan bu yeni
programla uyumlu programlardır.
Konuya
ilişkin durum belirtilenlerden ibaret olup, bunun dışındaki değerlendirmelerin
gerçekle ilgisi bulunmamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1426) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Bu ilimizde yürütülen soruya konu projeler
kapsamında 21 okul, 4 ilköğretim okuluna ek derslik yapımı yer almakta olup,
2009 yılı programlarında bunların ikisi hariç tamam-lanma tarihleri 2009 ve
2010’dur.
Aslanapa
İlköğretim Okulu 12 derslik olarak 2009 yılı İl İlköğretim Yapım Programı’na
alınmış olup 2011 yılında tamamlanmasını müteakip ilköğretim ve ortaöğretim
ayrılarak kendi binalarında eğitim ve öğretime devam edeceklerdir.
Diğer
taraftan, her yıl, Kütahya ili de dâhil olmak üzere bütün illerimizin yatırım
ihtiyaçları ihtiyaç ödeneklerine göre değerlendirilecektir.
2010 yılı
devlet yatırım programında Çavdarhisar ilçesinde konuya soru bir yatırım
programımız da yer almamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1469) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığınca
verilen bilgiye göre, sanayi işletmelerimizde ortak araştırma ve geliştirme
faaliyetinde bulunan üniversitelerimiz elemanlarının döner sermaye gelirleriyle
ilgili düzenlemeler Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Üniversite ve
sanayi iş birliğinin geliştirilmesi için, yaşanan sorunların giderilmesi için
Bakanlar Kurulu ekinde KOBİ’lere sağlanan ARGE destekleri etkinleştiriliyor ve
yaygınlaştırılmaktadır.
Yine
Sayın Alim Işık’ın (6/1473) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Resmî eğitim kurumlarımızda bilişim teknolojileri
alanında, 10.309 kadrolu, 1.350 sözleşmeli olmak üzere 11.659 bilişim
teknolojileri öğretmeni görev yapmaktadır. Bilişim teknolojileri öğretmenleri,
görev yaptıkları okulların özelliği, alanları itibarıyla genel bilgi ve meslek
dersleri öğretmeni, atölye ve laboratuvar öğretmeni olarak görev yapmaktadırlar
ve bilişim teknolojileri formatör öğretmenleri illerde altışar aylık
görevlendirmelerle çalışmaktadırlar, kurs ve seminerler düzenlemekle de
yükümlüdürler. Okulların gerekli tedbirleri almak kaydıyla bu öğretmenlerin
yarıyıl ve yaz tatillerinden yararlandırılmalarında herhangi bir sakınca
görülmemektedir. Bunların laboratuvar memuru olarak görevlendirilmesi gibi bir
durum da söz konusu değildir.
Sayın
Hasip Kaplan’ın (6/1494) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Şırnak Anadolu Öğretmen Lisesi binası, üniversitenin yeni açılmış olması ve
acil ihtiyacı bulunması nedeniyle geçici olarak tahsis edilmiştir ve merkez
imam- hatip lisesi, mahallî imkânlarla on altı derslikli bir hizmet binası
yapılarak geçici olarak kabulü yapılmıştır. Ticaret meslek lisesi için
Valilikten Bakanlığımıza intikal eden bir yatırım programı yer almamaktadır,
böyle bir talep yoktur. Valilikten alınan bir başka bilgiye göre Bahçelievler
ve Yeni Mahalle’de yapımına başlanan birer ilköğretim okulunun inşaatları da
bitirilmiş olup geçici kabul aşamasındadır. Ayrıca Gündoğdu Mahallesi’nde
mevcut on iki derslikli prefabrik okul yıkılarak yerine yirmi dört derslikli
ilköğretim okulu yapılması kararlaştırılmış, ihale sürecindedir. Yeniaslanbaşar
köyünde ise bir adet sekiz derslikli okul mevcut iken ikinci bir sekiz
derslikli ilköğretim okul inşaatı bitirilmiş, geçici kabul aşamasındadır.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1495) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarının ihtiyacı
kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil öğretmenler kanalıyla giderilmektedir.
Zorunlu hizmet bölgesi kapsamında bulunan Şırnak ilinin öğretmen ihtiyacı da
her yıl Bakanlığımızca gerçekleştirilen ilk defa öğretmen alımları, isteğe
bağlı ve zorunlu nakil dönemlerinde ve yer değiştirmelerle karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Bakanlığımızca
2010 yılı ilköğretim yapım programında yer alan Şırnak Valiliğine toplam 6
milyon 538 bin TL ödenek tahsis edilmiş olup bütün eğitim giderleri İlköğretim
ve Eğitim Kanunu’nun 76’ncı maddesi gereği oluşturulan bütçeden karşılanmak
üzere planlanmakta ve uygulanmaktadır. Şırnak Valiliğinden alınan bilgiye göre
beş ayrı yerleşim yerine ikişer daireli lojman inşaatı da yapılmış ve TOKİ
tarafından ilin merkez ilçe bünyesinde yapımına başlanan konutlardan 100’ünün
öğretmenlerin hizmetlerinde kullanılmak üzere tahsisi talebinde bulunuldu.
Kumçatı
beldesinde İstanbul Sanayi ve Ticaret Odası tarafından sekiz daireli öğretmen
lojmanın yapımının da proje aşamasında olduğunu ifade etmek isterim.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1496) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımıza bağlı öğretmen ihtiyacı, az önce de söylediğim
gibi, İLSİS norm kadro modülündeki bilgiler de dikkate
alınarak dengeli bir şekilde giderilmeye çalışılmaktadır.
Yine,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1497) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Fındık beldesi, genel lise açılması şartlarını
taşımamaktadır. Beldede ilköğretim okulu son sınıfların öğrenci sayısı 17’dir.
Öğrencilerin istemesi hâlinde pansiyonlu liselere yerleştirilecektir.
Yine,
Güçlükonak ilçe merkezinde biri 10, diğeri 8 derslikli olmak üzere toplam
öğrenci sayısı 480 olan iki ilköğretim okulu bulunduğu ve ilköğretim okuluna bu
bölgelerde de ihtiyaç olmadığı belirtilmiştir.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1498) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Şırnak ili Beytüşşebap ilçesinin okul ve derslik ihtiyacını
karşılamak üzere devlet yatırım programı kapsamında yaptırılan lise
tamamlanmış, eğitim ve öğretime açılmıştır. İlçede derslik ihtiyacı
bulunmamaktadır. Ancak, Başaran köyü de lise açılması kapsamında uygun şartları
taşımıyor ama yirmi dört derslikli bir ilköğretim okulu tamamlanmıştır.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1500) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bu ilçede de yirmi dört derslikli eğitim öğretim binası ve
atölyeden oluşan Endüstri Meslek Lisesinin inşaatı devam etmektedir.
İdil
Anadolu Lisesi 2006-2007 yılında hizmete açılmış olup şu anda bir bina ihtiyacı
bulunmamaktadır. Çok Programlı Lise, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne göre faaliyette
bulunmakta olup erken çocukluk eğitim dalıyla ilgili genel lise programı
bulunmaktadır zaten.
Sayın
Hasip Kaplan’ın (6/1501) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Bakanlığımızca liselerin onarımında kullanılmak üzere Şırnak Valiliğine ödenek
gönderilmiş olup, Bakanlığımıza intikal eden herhangi bir yeni lise yapılması
teklifi de bulunmamaktadır.
Valilikten
alınan bilgiden, yine ilçe merkezindeki dört ilköğretim okulu ve lisede eğitim
ve öğretimin sürdürüldüğü, eğitime engel bir durumun bulunmadığı, ilçenin
coğrafi durumu nedeniyle de arsa problemi bulunduğu ve arsa sorununun çözümü
durumunda da ilköğretim okulunun yapılacağı anlaşılmaktadır.
Bitlis Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaş’ın (6/1503) esas
numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: Bitlis Valiliğinden alınan bilgiye
göre 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda, düzenlenen
etkinliklere siyasi parti temsilcilerinin katılamayacağı hususunda bir
düzenleme bulunmadığını ancak söz konusu kişinin Eğitim-Sen Şube Başkanlığının
yanı sıra fiilen öğretmenlik de yaptığı ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’na tabi olduğu, dolayısıyla hakkında gerçekleştirilen soruşturmanın 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’na uygun olduğu ve eyleminin sübuta erdiği
anlaşılmaktadır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1550) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 222 sayılı İlköğretim Kanunu gereği ilköğretim yatırımları
valiliklerin sorumlulukları ve yetkisinde planlanmakta ve
gerçekleştirilmektedir. Tokat Valiliğinden alınan bilgiye göre ilde doksan
taşıma merkezi bulunduğu, okullarda öğle yemeği için oluşturulan uygun
ortamlarda yemek verildiği, bütçe imkânları doğrultusunda öncelikle derslik
alanların iyileştirilmesi ve daha sonra sosyal alanların iyileştirilmesi yönünde
çalışmaların sürdüğü bildirilmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1551) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Yine ilköğretim yatırımları valiliklerin yetki ve
sorumluluklarında planlanıyor ve gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda sosyal tesis
yapımından ziyade -soru biraz birbirinin benzeri- bütçemizi derslik yapımına
ayırdık. Bunların tamamlanması durumunda elbette sosyal tesisler için de bu
harcamalar yapılacaktır.
Adana
Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan’ın (6/1638) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımız personelinin çalışma şartları, emek-ücret
ilişkisi, ek ders ve özlük haklarında personelin kıdem ve öğrenim niteliğinin
yanı sıra görevin önemi, görevi çerçeveleyen şartlardaki zorluk, personelin
sorumluluk durumu ve başarı derecesi ölçüt alınarak iyileştirmeye yönelik
çalışmalar sürdürülmektedir.
Ayrıca,
öğretmenlerin çalışma ve özlük haklarının düzenlenmesine yönelik hâlihazırda
yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1650) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: 2009 yılında yapılması düşünülen 10 bin
atamaya ilişkin bir soruydu. Bu atama gerçekleştirildi. 10 Aralık 2009
tarihinde gerçekleşen bu atamaya sözleşmeli kadrolardan 6.122 pozisyona denk,
165 kadroya ise kadrolu öğretmen ataması ile ilgili başvuruya ilişkin kılavuz
Personel Genel Müdürlüğümüz tarafından web sitesinde yayınlanmış, başvurular
yapılmıştır.
Bir diğer
soru: 89 farklı alandan sözleşmeli öğretmenliğe başvurabilecek potansiyel aday
sayısı 247.988, kadrolu öğretmenliğe başvurabilecek aday sayısı ise potansiyel
olarak 299.259’dur.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1654) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından alınan bilgiye
göre, uzaktan eğitim sisteminde eğitim öğretim veren açık öğretim iktisat ve
işletme fakültelerinde eğitim öğretim süresine yönelik herhangi bir kısıtlama
olmadığından, ayrıca hiçbir süreye bağlı olmaksızın öğrenimlerine devam
ettiklerinden, 44’üncü maddede bu durum “Açık öğretim öğrencileri, öğrencilik
haklarından yararlanmamak kaydı ile bu sürelerle kısıtlı değildirler.” hükmüyle
mevcuttur. Bu nedenle, açık öğretim sistemine göre öğrenim yapan fakültelerde
herhangi bir şekilde birer kez ara, yıl sonu ve
bütünleme sınavı yapılacağı belirtilmiş olup, ek sınav ve tek ders sınavı
öngörülmemektedir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1658) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Sözleşmeli öğretmenlerde devlet memurlarında
aranacak şartlar bakımından öğretmen olarak atanacaklarda aranacak özel şartlar
arandığından bunların ödev, hak ve yükümlülükleri de kadrolu öğretmenlerle
aynıdır. Öğretmenlerin atama, yer değiştirme işlemleri, hepinizin bildiği gibi,
norm kadro kriterleri çerçevesinde yarıyıl ve yaz tatillerinde
gerçekleştiriliyor. Eş ve sağlık durumu özrü nedeniyle görev
yeri değişikliğine ilişkin istekler de, kadrolu öğretmenlerde olduğu gibi,
sözleşmeli öğretmenler için de uygulanıyor ve yarıyıl ve yaz tatillerinde eş
durumu özrü ile eşinin ve bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının herhangi bir
hastalığı nedeniyle sağlık kurulu raporu ibraz etmeleri durumunda da boş
pozisyon olması hâlinde kadrolu öğretmenlerle aynı dönemde yer değişiklikleri
gerçekleştirilmektedir. Söz konusu sözleşmeli öğretmenlerimizin kadroya
geçirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmekte olup, çalışmalarımız
sonuçlandığında Bakanlığımızın İnternet sitesinde duyuracağız.
İstanbul
Milletvekili Sayın Fatma Nur Serter’in (6/1660) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından alınan bilgiye göre,
yükseköğrenim kurumlarımızda seçmeli ve zorunlu olarak Türkçe dışında diller
öğretilmekle birlikte bu dillerin hiçbirisi öğrencilerin ana dili olması
nedeniyle okutulmamaktadır.
Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç’in (6/1703) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin Sandık tarafından yapılan açıklamaya göre,
ihalenin açık ihale usulüyle yapıldığını, ihaleye on üç firmanın teklif
sunduğunu, Kamu İhale Kurumunun en düşük maliyeti belirlediğini ve bu maliyetin
altında teklif verenin Çözüm Mühendislik Mimarlık Taahhüt Şirketi olduğunu,
aşırı düşük teklif değerin altında kalan üç firmadan açıklama yapmaları
istendiğini, isteklilerin ihale komisyonuna gerekli açıklamaları yaptığını ve
ihale süreci sonucunda düşük sınır değer tutarına ekonomik açıdan en avantajlı
teklife verildiğini, kamu ihale mevzuatı gereğince teklifleri uygun bulunmayan
isteklilerin önce idareye şikâyet başvurusunda bulunma hakları olduğu, idare
tarafından bu şikâyetin reddedilmesi hâlinde Kamu İhale Kurumuna şikâyet
başvurusunda bulunma hakları olduğu,
soru önergesinde belirtilen iş ortaklığının idareye şikâyet başvurusunda
bulunduğu ve istekliye 11/1/2010 tarih, 490 sayılı
yazıyla şikâyet başvurusunun reddedildiğinin bildirildiğini, ancak isteklinin
Kamu İhale Kurumuna idare tarafından belirtilen eksiklikler nedeniyle süresi
içerisinde itiraz başvurusunda bulunmadığı belirtilmektedir.
Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnan’ın (6/1748) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Söz konusu kütüphaneler Bakanlığımızın değil Kültür ve Turizm Bakanlığının
uhdesinde bulunmaktadır. Niğde ilinde Bakanlığımız kayıtlarına göre bir
dersliğe 30, 35 ve 40 öğrenci hedefine göre, ilköğretimde sadece 30 hedefine
göre 8, ortaöğretimde ise 59, 41 ve 29 dersliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
ilimizde Bakanlığımızın bütçesinden 2010 yılı için ortaöğretim okullarının
onarımı için 658.285, devlet yatırım programında yer alan projeler için 1,5 milyon, ilköğretim
ve okul öncesi okulların yapım ve onarımı için 1 milyon 743 bin olmak üzere
toplam 3 milyon 901 bin 285 TL ödenek tahsis edilmesi planlanmıştır.
Yine
Bakanlığımızca bütün illerimizdeki öğretmen ihtiyacı Maliye Bakanlığınca
Bakanlığımıza verilen kadro kullanımı izni sınırlılığında kadrolu ya da
sözleşmeli pozisyon çerçevesinde il millî eğitim müdürlüklerimizce, İLSİS
kontenjan modülüne yansıtılan alanlar ve eğitim kurumu bilgileri doğrultusunda
kadrolu ve sözleşmeli
öğretmenler ataması, görevlendirmesi yapılarak karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu
şekilde karşılanamayan eğitim kurumlarımızın öğretmen ihtiyacı ise vekil ve
ücretli öğretmen görevlendirmeleriyle karşılanmaktadır.
Tunceli
Milletvekili Sayın Şerafettin Halis’in (6/1755) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca verilen
bilgiye göre, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün
ilgili yazıları üzerine, olaya karıştıkları tespit edilen 2 öğrenci hakkında
idari yönden işlem yapılmak üzere idari birimlere rektörlük tarafından bildirim
yapılmıştır. İlgili idari birimler tarafından da Yükseköğretim Kanunu,
Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği ve mevzuat hükümlerine
uygun olarak disiplin soruşturması başlatılmıştır.
2547 sayılı Kanun ve yönetmelik maddelerine
göre yükseköğretim öğrencilerinin kanun, tüzük ve yönergelerin öğrencilere
yüklediği görevleri yerine getirmeleri, öğrencilik onur ve erdemlerine aykırı
davranışta bulunmaları hâlinde ise bu fiil ve davranışlarının yükseköğrenim
kurumu dışında gerçekleşmesi disiplin cezası verilmesine bir engel
oluşturmamaktadır ancak, ayrıca, Danıştayın 8. Dairesinin 24/12/98
gün ve 98/4045 esas sayılı ve 98/4564 karar sayılı kararı da yine aynı zamanda
İdari Dava Dairelerinin 20/3/92 gün ve 1992/68 esas sayılı kararı da bu hususa
dayanak teşkil etmektedir.
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1806) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Tokat Valiliğinden alınan konuya ilişkin
bilgiden, ilçe merkezleri bazında ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci
sayısının Erbaa’da 28, Niksar’da 24, Turhal’da 26 ve Zile’de 22, ortaöğretimde
derslik başına düşen öğrenci sayısının Erbaa ve Niksar’da 28, Turhal’da 29 ve
Zile’de 34 olduğu anlaşılmaktadır. Bu oranlar Türkiye
ortalamasının altında olup bütün illerimizde olduğu gibi Tokat ilinde de her
yıl, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereğince mahallinde valiliklerce
planlanan ve uygulanan ilköğretim kurumları yapım programlarında yer alan
yatırımlar ve Bakanlığımızca merkezden planlanan yatırımlarla mevcut durumun
daha da iyileştirilmesine çalışılmaktadır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1807) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Çocuk ve gençlerimizin risklerden korunmasını sağlamak ve
onları psikososyal anlamda daha sağlıklı ortamlarda yetiştirmek amacıyla
Bakanlığımızın 2006 yılı Ağustos ayında yürürlüğe koyduğu Eğitim Ortamlarında
Şiddetin Önlenmesi ve Azaltılması Strateji ve Eylem Planı 2006-2011 çalışmaları
sürdürülmektedir. Bu kapsamda sigara, alkol ve diğer madde kullanımını önlemeye
yönelik olarak 2008-2009 eğitim öğretim yılında seksen bir il bazında eğitim ve
öğretim faaliyetleri uygulanmıştır. Sigara, alkol ve diğer madde kullanımını
önlemeye yönelik olarak gerçekleşen eğitim, seminer ve konferanslar sonucunda toplam
1 milyon 806 bin 950 öğrenci, 474.838 veli ve 129.284 öğretmen
bilgilendirilmiştir. “Gelişimsel rehberlik” anlayışıyla hazırlanan İlköğretim
ve Ortaöğretim Kurumları Sınıf Rehberlik Programı, 2006-2007 eğitim öğretim
yılında uygulanmaya konulmuş olup, Program’ın genel amacı öğrencilerin sağlıklı
psikososyal gelişimlerini desteklemektir.
Ayrıca, Bakanlığımız, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü
koordinatörlüğünde Avrupa Birliğinin mali katkısı ve UNICEF’in teknik
desteğinde başlayan Önce Çocuklar, Çocuk Koruma Mekanizmalarının İl Düzeyinde
Modüllenmesi Projesi kapsamında Bakanlığımız tarafından geliştirilen 7-19 Yaş
Aile Eğitimi Programı ve Yaşam Becerileri Eğitimi Programı çerçevesinde madde
bağımlılığı ve kullanımıyla ilgili devam eden eğitim ve önleme çalışmaları da
bu kapsamda kullanılmaktadır.
Diğer
taraftan, Bakanlığımız, çocuk ve gençlerimizi risklerden koruma amaçlı önleme
faaliyetleri yürütmekte olup okullarda madde kullanımı ve bağımlılığıyla ilgili
istatistiki bilgiler tutulmamaktadır.
Saygıyla
sunulur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
2 -soru
soran- arkadaşımız var, zamanımız da var, onun için üçer dakika veriyorum.
Sayın
İnan…
MÜMİN
İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, geçtiğimiz hafta Fethiye’de annesi dershane parasını ödeyemedi diye
hapse giren ve bunalıma girip intihar eden Soner gencin acısı, Soner gencin
kaybı Türk eğitim sistemi için bir ayıp olsa gerek diye düşünüyorum. Bugün
ekonomik kriz içerisinde sadece esnafta, sanayicide ve diğer sosyal kesimlerde
değil, maalesef dershanelere de borcunu ödeyemeyip sıkıntıya düşen birçok
velimiz bulunmaktadır. Dolayısıyla bu konunun dikkatli bir biçimde ele alınması
gerektiği de apaçık bir gerçek olarak ortada durmaktadır.
Diğer
taraftan, Ankara’ya
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Karabaş…
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Teşekkür ederim Başkan.
Şimdi,
öncelikle benim soruma tam cevap verilmedi. Eğitim-Sen Bitlis Şube Başkanı
hakkında,
1)
Eğitim-Sen’in etkinliğine DTP yöneticilerinin katılması,
2)
Eğitim-Sen Şube Başkanının, Belediye Başkanının icraatlarını eleştirmesi,
3)
Eğitim-Sen Şube Başkanının AK PARTİ’ye “AKP” diye hitap etmesinden kaynaklı
soruştur-ma açılmıştı.
Şimdi,
Valinin verdiği cevapta şöyle diyor; diyor ki: “Sendikanın etkinliğine siyasi
partiler katılabilir. Zaten Eğitim-Sen Şube Başkanı olarak soruşturma
açılmamış, 657 sayılı devlet memuru olduğu için soruşturma açılmış.” diyor.
Peki, şimdi, kamu emekçilerinin, memurların sendikaları var. İşte, KESK,
Memur-Sen, Kamu-Sen ve bunların da hepsinin genel merkez yöneticileri, şube
başkanları, şube yöneticileri memurlardan oluşur. O zaman, soruşturma
açılmaması için, sendikaların, şube başkanlarını ve yöneticilerini memur
olmayanlardan, kendilerinden olmayanlardan alması gerekiyor. Bu nedenle, hem
Valinin verdiği cevap aslında şeye denk gelmiyor. Eğer sendikalar
etkinliklerine siyasi partileri davet edebiliyorsa, siyasi partilerin
sendikaların etkinliklerine katılmasında yasal bir sakınca ve engel yoksa, bu konuda Valiliğin açtığı soruşturma da haksızdır ve
yine, en ilginç olanı, işte, AK PARTİ’ye “AKP” dediği için…
Ben Sayın
Bakanlığa soruyu sorduğum zaman, soruşturma gerekçesini de iliştirmiştim.
Bunların hepsi vardı, bunlar birlikte verilmedi.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Üçer, siz girdiniz ama sorunuz olmadığı için siz soru soramıyorsunuz İç
Tüzük’e göre.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Soru sormuyorum da, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
İşte o olmuyor.
Şimdi,
soru-cevap işleminde soru soran arkadaşlar yeniden soru sorabiliyorlar. Ha iş
bittikten sonra 60’ıncı maddeye göre olabilir.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Ben işlem bitti diye…
BAŞKAN –
Hayır, soru-cevap meselesinde olamıyor. Yani İç Tüzük olarak söylüyorum.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, şimdi, ben zaten soru-cevap esnasında söz talebinde
bulunmadım. Arkadaşlarımın söz talebinden sonra, soru-cevap işlemi bittikten
sonra…
BAŞKAN –
Daha bitmedi, bitsin o zaman vereceğim.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – …yerimden eğitim sorunlarıyla ilgili kısa bir söz hakkı talep
ediyorum.
BAŞKAN –
O zaman vereceğim. Şimdi, Sayın Bakan yani onu izah etmek için…
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Sayın İnan’ın sorusu… Bu geçtiğimiz günlerde Muğla’nın Fethiye
ilçesinde dershane borcunu ödeyemediği için annesinin cezaevine girdiğini ve
intihar eden bir gencimizin dramını hep birlikte okuduk. Gerçekten her şeyden
önce eğitim ve öğretim çerçevesi içerisinde bir konuyla ilişkili bir intiharın
olması, bir aile dramının yaşanmış olması hepimiz adına, hepimiz için de son
derece üzüntü vericidir. Elbette ki ben Millî Eğitim Bakanı olarak bu olaydan
çok daha büyük bir üzüntü duydum ve meseleye… Fethiye İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğümüz devreye girdi ve borcu ödedi ama şu olması gerekirdi: Keşke böyle
bir olaydan biz çok daha önce haberdar olsaydık. Bugüne kadar bizlere yansıyan,
mümkün olduğu kadar, hepiniz, eğitim ve öğretim adına, Millî Eğitim Bakanlığı
olarak çocuklarımızın zaruri ihtiyaçları, ders kitapları, giyim kuşamları, öğle
yemekleri, taşıma ücretleri gibi eğitim ve öğretim adına, gençlerimizi en iyi
şekilde yetiştirmeye, korumaya ve kollamaya çalışıyoruz. Tabii ki dershaneler
de bizim eğitim sistemimizin bu anlamda bir parçası. Yaptıkları iş her ne kadar
ticari bir yönü olsa dahi her şeyden önce bir eğitim öğretim faaliyeti
olduğunun farkına varılması, özellikle alacakların tahsilinde bu kadar belki de
hoyrat bir yöntemin kullanılmaması gerekir. Bu vesileyle bunu belirtmek isterim
ve ölen gencimize Allah’tan rahmet, ailesine de sabır temenni ediyorum.
Niğde’de
derslik ihtiyacına ilişkin bir soru ilave etti Sayın İnan ve son yıllarda
üniversiteye giren öğrenci sayısında bir düşüş olduğu...
Niğde’de
derslik ihtiyacının giderilmesi bütün illerimizde olduğu gibi ihtiyaçlar
doğrultusunda illerden aldığımız bilgiler, o ilin gelişimine uygun ve Maliye
Bakanlığı tarafından tarafımıza tahsis edilen ödenekler çerçevesinde eşit,
objektif, adil bir şekilde dağıtılıyor. Dolayısıyla Niğde iline özel bir
muamele yapılmadığı gibi olumsuz özel bir muamele de yapılmıyor. Niğde de
-benim bilgim dâhilinde olan çerçevede- derslik ihtiyacı bakımından sorunlu
illerimiz sıralamasında yer almıyor.
Üniversiteye
girme konusundaki il sıralamaları konusu çok mevzu ediliyor. Özellikle iller bu
konuda, üniversiteye öğrenci yerleştirme konusunda “Son sıradayız.” veya
“Gerilerdeyiz.” diye şikâyetçi oluyorlar ama üniversiteye giriş sınavı merkezî
bir sınav, hepinizin de bildiği gibi bir sıralama sınavı her şeyden önce. Türkiye
bir sıralamaya tabi tutulduğunda da 1’inci il ile 81’inci il arasında biz
Bakanlık olarak ne kadarlık bir puan farkı var, öğrencilerin ortaöğretimdeki
öğrenme becerileri ve başarıları arasındaki bir vasatın arasında bir uçurum var
mı, doğrusu biz buna bakıyoruz. Bu anlamda çok büyük bir puan farkı yok 1’inci
il ile sonuncu il arasında ama üniversiteye yerleşme konusunda... Her şeyden
önce üniversiteye yerleşme bir başarı ölçme değerlendirme değil, bir sıralama
sınavı. Dolayısıyla kontenjanların sınırlı olduğu ve yükseköğrenim görme
talebinde bulunan genç sayısının yüksek olduğu sürece böylesi bir merkezî
sıralama sınavına ihtiyaç olduğu ortada.
Sayın
Nezir Karabaş’ın sorusunu ben tam anlamıyla açıklıkla cevapladığımı
düşünüyorum. Bir kez daha... Her şeyden önce AK PARTİ’ye “AKP” dediği için bir
soruşturma geçirmemiştir kendisi. Bir siyasi faaliyetlerle ilgili,
Eğitim-Sen’in etkinliğine katıldığı için de, Eğitim-Sen’in sendikal faaliyeti
çerçevesinde olduğu için de değildir bu. Tekrar hakkında
gerçekleştirilen soruşturma 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7’nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan –açmak için söylüyorum- “Devlet
memurları siyasi bir partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi
veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar;
görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiç bir şekilde siyasi ve
ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”
hükmüne aykırı hareket ettiği ve buna sübut bulduğu…
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – İktidarları eleştiremezler mi Sayın Bakanım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Dolayısıyla, tabii ki detayları var.
Sadece AK PARTİ’ye “AKP” dediği için değil, bir memurun herhangi bir şekilde
kullanmasının mümkün olmadığı ifadeler var. Soruşturma bu çerçevede tamamlanmış
ve sonuçlandırılmıştır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 128,
136, 144, 174, 176, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 230, 231, 297, 307,
309, 312, 314, 349, 383, 389, 431 ve 432’nci sıralarındaki sorular
cevaplandırılmıştır.
Sayın
Üçer, iki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, sözlü
sorular cevaplandırılırken zaman aşımına uğrayan konularla ilgili yapay
cevaplar verildiğine, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
atamaları yapılan Aslan Sinir’le ilgili yolsuzluk iddiasına ve Kızıltepe’deki
üniversite sınav uygulamasının düzeltilmesine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin
açıklaması
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Birkaç
yıldır soru önergeleri verdiğimiz hâlde sözlü soru önergelerinin hikâyesini
biliyoruz zaten. Zaman aşımına uğrayan konularla ilgili yapay cevaplar
verilmekte.
Bir
yolsuzluk olayını dile getirmiştik bizzat öğretmen, müdür yardımcısı
tarafından… İktidar tarafından korunan, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik tarafından atamaları yapılan Aslan Sinir’le ilgili yolsuzluk iddiasında
bulunmuştuk. Her nedense ceza verilmiş olmasına rağmen habire terfi eden bir
öğretmen bu. En son, tekrar, başka birinin yerine, hak etmediği bir yere
ataması yapılmış. Yani Müdür Yardımcılığına atanmış biri, Orhan Okay Lisesine
ataması yapılan Sinan İmamoğlu belli bir gerekçe olmadan Proje Müdürlüğüne
alınıyor, onun yerine Aslan Sinir atanıyor.
Aslan
Sinir kimdir? Hangi yetkiyle bütün bakanları bile farklı bilgiler vermeye sevk
edebiliyor? Gülen cemaatinin yakını olan KÖY-DER’in ve VÖDER’in başkanlığını
yapmış olması onun siyasi etkisinin ana sebebi midir? Biz öyle düşünmekteyiz.
Fakat bunun resmî bir açıklamasının yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Öğrenciler için ayrılmış iaşeyi kendi zimmetine geçiren ve bu sebepten dolayı
okul idaresi tarafından disiplin cezası verilen bir kişi neden bu kadar çok
korunmakta, kollanmakta ve atamasına yardımcı olunmaktadır?
Ayrıca
Kızıltepe’yle ilgili, Kızıltepe’deki üniversite sınav uygulamasının
düzeltilmesine gidilecek midir?
Başka bir
sorun da Aslan Sinir hakkında soruşturma talebinde bulunan öğretmenler hangi
gerekçelerle cezalandırılmışlardır? Bunlara neden disiplin cezası verilmiştir?
Birini şikâyet etmek suç mudur? Gülen cemaatinin kontrolünde olan Van Öğretmen
Derneğinin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek’in;
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu ve 18 milletvekilinin, Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza
Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi ve 10 milletvekilinin,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak ve 19 milletvekilinin, Şırnak
Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Sayın
Hasan Erçelebi ve 5 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Ankara Milletvekili Haluk
İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200,
2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 17’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen bütün grupları okuyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa
Ataş.
Şahısları
adına: Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik, Konya Milletvekili Sayın Atilla
Kart.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasal düzenlemenin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sekiz yıla yakın bir süreden bu yana Türkiye’yi yönetmekte
olan Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, seçimlerin dürüst ve güvenilir
olmasını sağlamak amacıyla bu yasal düzenlemenin getirildiğini ifade ve iddia
etmektedir.
Öncelikle
ve önemle ifade ediyoruz: Getirilen bu teklif, esas itibarıyla Hükûmetin bilgi,
talimat ve yönlendirmesiyle hazırlanmış olması sebebiyle, özü itibarıyla tasarı
niteliğindedir. Hükûmet, ilgili kurumların görüşlerini almak istememiştir, bu
kurumların muhtemel aykırı görüşlerinin resmî kayıtlara intikal etmesini
istememiştir.
Seçim
sathı mailine girildiği bir dönemde böylesine önem arz eden bir teklifin
komisyona intikali ve görüşülmesinde de -en hafif deyimiyle ifade ediyorum-
tuhaflıklar yaşanmıştır.
298
sayılı Yasa’yla ilgili olarak sekiz adet kanun teklifinin varlığı, mevcut
olduğu Komisyon Başkanı tarafından bilinmekte olmasına rağmen bu teklif
sahiplerine duyuru yapılmadan emrivaki ve oldubittiyle komisyon çalışmaları
sürdürülmüştür. Bu konudaki değerlendirmelerimizi ve uyarılarımızı komisyon
aşamasında ayrıntılı olarak yaptık. Bu tablonun alt komisyon çalışmaları
esnasında da yaşanmış olması, devam etmiş olması bu tasarıya yönelik
kuşkularımızı daha da artırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, teklif artı tasarı niteliğinde olan bu düzenlemede bir
taraftan mülki idarenin etkinliği artırılmakta, diğer taraftan ise bu anlayışla
bağlantılı olarak kolluk gücünün, polisin oy kullanma sürecine müdahalesini
sağlayacak, bu ortamı yaratacak bir altyapı hazırlanmaktadır. Özellikle 2007
seçimlerinde bu yönde çalışmaların, bu yönde müdahalelerin yapıldığına dair
ciddi endişelerimiz var, bilgilerimiz var. Seçimlerde kolluk gücünün ve polisin
her türlü usulsüzlüğü yaptığına dair ciddi bulgular söz konusu oldu, 2007
seçimlerinde bunları yaşadık. Bunları ifade ederken elbette belli bir sayıdaki
grubu kastediyorum, güvenlik güçleri bünyesindeki belli bir grubu kastediyorum.
Burada görev ve sorumluluk anlayışı içinde üstün bir görev ve sorumluluk
anlayışıyla görevini yapan emniyet camiasını, tüzel kimliğini ayırarak bu değerlendirmeyi
yapıyorum.
Bu
süreçte şunları biliyoruz: Bazı haber ajansları mensuplarının tüm Türkiye’de
tüm sandıklarda görev üstlendiklerini, âdeta ikinci bir görev üstlendiklerini,
parti memuru anlayışı içinde görev yapan emniyet mensuplarıyla, belli bir bölüm
emniyet mensuplarıyla iş birliği içinde oldukları bilinmektedir. Polisin ve
valilerin bir bölümünün parti memuru, parti komiseri disipliniyle görev yaptığı
bir ortamda seçim güvenliği denetiminde zorlukların yaşanacağı bir gerçektir.
Yine, bu süreçlerde sandık sonuçlarına ilişkin tutanakların ilçe seçim
kurullarına nakli esnasında ekip arabalarında sahte imzalarla ve hazır oy
torbalarıyla değiştirmelerin yapıldığı, itirazlarda gerçeğin ortaya çıkmaması
için gerçek oy torbalarının belirlenmiş ve kontrol altındaki bazı yerlere
atıldığı, gizlendiği ya da yok edildiği, ilçe ve il seçim sonuçlarının Yüksek
Seçim Kuruluna elektronik olarak aktarılması esnasında da dijital oynamaların
yapıldığına dair ciddi kuşkular hâlen varlığını korumaktadır.
Bu
kuşkular, geldiğimiz dönemde, geldiğimiz süreçte daha da artmıştır. Siyasi
iktidarın seçimi kaybedeceği endişesi ve paniğiyle kamu gücünü kötüye kullanmak
suretiyle sandığa her türlü müdahaleyi göze alacağından endişe ediyoruz. Böyle
bir tablonun yaratabileceği vahim sonuçları ise ayrıca ifade etmeyi gerek
görmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kuşkular kamuoyu vicdanını tatmin edecek bir şekilde
mutlaka giderilmelidir. Bu tasarı bu kuşkuların giderilmesi için bir fırsat ve
imkândı ancak bu kuşkular giderilememiştir, giderilememiş durumdadır. Gelinen
aşamada emin bir şekilde ifade ediyoruz ki muhalefet partilerinin bu süreçte
yapmaları gereken şudur: Âdeta gölge il ve ilçe seçim kurulları oluştururcasına
belli bir disiplin içerisinde sandıkları takip etmeleri zorunluluğu vardır.
İlçe seçim kurulunda manuel sonuçların tutanağa bağlanması mutlaka takip
edilmelidir. Ancak bu takdirde yapılan usulsüzlüklerin seçim anında eş zamanlı
olarak tespiti mümkün olabilecektir. Siyasi partilerin kendi örgüt ve
temsilcilerini bu anlamda mutlaka eğitmeleri zorunluluğu vardır.
Bu
tespitlerimizi yaptıktan sonra bir diğer konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli milletvekilleri. Geldiğimiz aşamada şöyle bir tabloyla karşı
karşıyayız: Türkiye, kurumlar arasında nüfus ve seçmen sayısı farklılığını
hâlen yaşıyor. Bu noktada, Sayın Bakan ve ilgili bürokratlar yanlışımız varsa
bizi lütfen uyarsınlar çünkü son derece vahim rakamlardan ve tablolardan söz
edeceğim. Temenni ederim ki yanılmış olalım ama aradan geçen yedi yıla rağmen
nüfus sayısında ve seçmen sayısında 4 milyon civarında bir boşluk varsa ve bu
boşluk hâlen giderilemiyorsa, bu konuda tatminkâr bir açıklama yapılamıyorsa
orada seçim güvenliğinden hiçbir şart altında söz etmek mümkün değildir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, TÜİK rakamlarına dayanarak söylüyorum ve Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarına dayanarak söylüyorum: Teknik bir
devlet yapılanmasında, ciddi bir devlet yapılanmasında, takdir edersiniz ki bu
iki kurumun gerek nüfus sayımı bilgilerinin gerekse seçmen sayımı bilgilerinin
birbirlerini tamamlaması gerekir ama neyi görüyoruz? Bakın,
tablo şu değerli arkadaşlarım, TÜİK rakamlarına göre söylüyorum, 29 Mart 2009
tarihi itibarıyla söylüyorum: Kayıtlı seçmen sayısı 48 milyon 49 bin 446
-bunların kayıtlara intikal etmesi gerekiyor- oy kullanan seçmen sayısı 40
milyon 932 bin 260. 31 Aralık 2009 itibarıyla, TÜİK kayıtlarına göre nüfus 72
milyon 561 bin 312 değerli milletvekilleri.
Peki,
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtları nasıl bir tabloyu
gösteriyor? Orada da bakıyoruz ki değerli arkadaşlarım, on sekiz yaş üstü
seçmen sayısı 52 milyon 510 bin 835. Nüfus ne kadar? Nüfus, 76 milyon 175 bin
83 değerli milletvekilleri. Bunun açıklaması, bunun anlamı nedir? Bakıyorsunuz,
Türkiye Cumhuriyeti’nin iki kurumunun hesapladığı seçmen sayısı arasında 4
milyon 461 bin 389 kişilik bir fark vardır. Değerli arkadaşlarım, 50-100 bin
kişilik bir farktan söz etmiyorum, aşağı yukarı 5 milyona yakın bir farktan söz
ediyorum.
Peki,
aradan geçen yedi yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına rağmen bu fark
neden giderilemiyor, bu farkın giderilmesi noktasında bugüne kadar yapılan
çalışmalardan neden sonuç alınamıyor; bunun açıklık kazanması gerekiyor değerli
arkadaşlarım. Siz Hükûmet olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim
sorumluluğunu üstlenen idari birimler olarak, siyasi güç olarak, siyasi erk
olarak böylesine fahiş bir aykırılığı bugüne kadar giderememiş iseniz orada
ciddi bir soru işareti var demektir, orada…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA
KART (Devamla) - …seçim güvenliğine yönelik olarak cevaplandırılması gereken
ciddi sorular vardır. Burada seçim güvenliğini, seçimlerin dürüst bir şekilde
yapılmasını sağlamaya yönelik olarak getirildiği ifade edilen, iddia edilen bu
teklif artı tasarının görüşmelerinde, Hükûmetin en başta bu konuya açıklama
getirmesi gerekiyor. Burada neyi görüyoruz? Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin,
yönetilmesi aşamasında, ekonomide ve siyasetin finansmanında yaratılan kayıt
dışı yapılanmanın seçmen sayısında ve nüfus sayısında da hâlen sürdürüldüğünü
görüyoruz. Bu konuda, Hükûmet, hem kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
sorumluluğu adına hem de yasama denetiminin gereğinin yapılması adına gerekli açıklamaları
yapmak zorundadır. İlerleyen aşamalarda bu konuları anlatmaya devam edeceğiz ve
bu konuda bilgilendirilme talebimizi ısrarla dile getireceğiz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı yasa değişikliği üzerine Barış, Demokrasi,
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, Barış Demokrasi Partisi diyemedim, Demokratik Barış Partisi dedim. Sebebi
de bu Siyasi Partiler Yasası ve Anayasa sorunudur. Eğer 23’üncü Dönem AKP
Hükûmeti değişimde, siyasal temsilde, adaleti sağlamada bütün düşüncelerin bu
Meclise yansımasını isteseydi, her şeyden önce partilerin kapatılmasını
engeller ve bunun devamında da yapılacak olan seçimde eşit, adil temsiliyetin
önünü açardı. Bu, alfabenin a, b, c’sinin a’sı gibidir. Eğer siz demokrasiden
bahsederseniz, demokrasiden dem vurduğunuzu varsayıyorsanız, bunun birinci
şartı, demokrasinin birinci şartı temsilde adalettir. Eğer temsilde adaleti
sağlamak size bu kadar aykırı geliyorsa lütfen, Adalet ve Kalkınma Partisinin o
“adalet” bölümünü ortadan kaldırın. Adınıza yakışmıyor, adınız gibi temsil
edilmiyorsunuz, adınızı taşımıyorsunuz, yani o kavramları, o değerleri
taşımıyorsunuz. Biz isterdik ki ta 2008 yılında Siyasi Partiler Yasası’nda ve
yine seçim yasalarında değişiklik yapılmasına dair verdiğimiz kanun değişikliği
tekliflerini de sadece bu hazırlanan kitapçığa yapıştırıp işte “Şöyle bir
hazırlık da yapılmıştı, onu da yapıştırdık...” Böyle bir zahmete girmeden
gerçek anlamda bizim verdiğimiz kanun değişikliği tekliflerinin biraz üzerinde
düşünerek, biraz gereklerini yaparak bu konuda adım atmalıydınız. O zaman
sormazlar mı, “Siz neyi değiştirmeye çalışıyorsunuz?” Siyasi Partiler
Yasası’nda barajı olduğu gibi tutuyorsunuz, baraj değişmiyor, cinsler arası
eşitliği sağlayacak kota sistemi getirmiyorsunuz, cinsler arası bu ayrımcılığa
devam ediyorsunuz. Yine ne yapıyorsunuz? Sadece sandığa giderken… Zaten bizler,
bizim gibi partiler seçim sürecinde o güvenlik güçleriyle cebelleşmekten hâlimiz
viran, perişan oluyor. Sanırım bu da yetmedi size, sandık alanında, işte
Dolayısıyla,
eğer demokrasinin havarisi olarak kendinizi ifade ediyorsanız bunu mutlaka
pratikleştirmek zorundasınız. Bunun pratik adımları da belirttiğimiz gibi,
temsilde adalet, cinsler arası eşitliği sağlamak, farklı inançların, farklı
kültürlerin, farklı siyasal düşüncelerin bu Meclis çatısı altında birlikte var
olmasını sağlamaktan geçer. Ama ne hikmetse, her iktidar seçim barajını koruyor
ve en son kendisi barajın altında kalıyor. Biliyorsunuz, DSP de çok direndi,
Anavatan Partisi de çok direndi, 2002 seçimi öncesinde barajı tutmakta çok
kararlı ve ısrarlıydılar. Yani, kendi imhasına, kendi intiharına dahi tercih
edilen bu barajın adı nedir? Bu baraj kime konmuş bir barajdır? İşte,
Kürtlerin, farklı kesimlerin, özgürce buraya gelip hakkaniyetçi bir ölçüde
burada yeterli sayıda kendisini temsil etmesinden korkuluyor, bu sesten
korkuluyor. Özgürlük sesinden, eşitlik sesinden, demokrasi sesinden korkulduğu
için, barajla bu ses sınırlandırılmaya çalışılıyor. Bu, oy hırsızlığıdır
aslında. Eğer siz usulsüz ve demokratik olmayan yöntemlerle hak etmediğiniz
kadar oy alıyorsanız ya da vekil alıyorsanız, bu âdeta, açık açık hırsızlıktır,
oy hırsızlığıdır, vekillik hırsızlığıdır, halkın iradesinin temsili değil,
teslimiyeti çabasıdır. Yani, bu kadar teslim olmaya ve teslim almaya dönük bir
işleyiş hiç kimseye hayır getirmemiştir, sizlere de hayır getirmeyecek. Bunun
hayırsızlığını bu dönem belki kurtarmaya çalışacaksınız ama asla ebedî
olmayacaktır. Bunu da bilmeniz lazım.
O yüzden,
demokrasi, her zaman herkese lazım, AKP’ye de lazım, CHP’ye de lazım, MHP’ye de
lazım ve bugün bu demokrasiyi getirmeyip de kendisi tarihin dışına, yaşamın
dışına atılmış, sadece adı anılan bütün partilere gerekliydi, size de gerekli
olacak, bundan sonra gelecek olanlara da gerekli olacak.
Dolayısıyla
Siyasi Partiler Yasası’nı tartışırken aynı zamanda Anayasa değişikliğinden
bahsediliyor ve Anayasa değişikliğinde kadınlara pozitif ayrımcılıktan
bahsediliyor.
Anayasa’nın
10’uncu maddesi zaten eşitliklerden bahsediyor, 90’ıncı madde zaten
uluslararası evrensel haklardan, hukuktan bahsediyor. Sorun bu değil ki. Sorun,
yasalarda bunun müeyyidelerini getirmek, bunun yükümlülüğünü ilgili taraflara
yüklemektir. Bu da nasıl olur? Eğer siz cinsiyetçi yaklaşımdan vazgeçtiğinizi
varsayıyorsanız ya da pozitif ayrımcılığı uygulayacağınızı taahhüt ediyorsanız
bunun somut göstergesi ancak kotayla olabilir. Çünkü dünya deneyimleri
göstermiştir ki ancak kota uygulandığında kadınların temsiliyeti artabilmiştir.
Yani 1990’larda dünya parlamentolarında kadınların temsil oranı yüzde 10 iken
2000’li yıllarda yüzde 17’lere yükselmiştir. Nasıl yükselmiştir? İşte, ilgili
parlamentolar kota sistemini getirerek bunun önünü açmıştır, buna vesile
olmuştur.
Dolayısıyla
toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmanın, cinsler arası eşitliği
sağlamanın tek yolu, her şeyden önce, bu iktidarın erkek egemenliğinden, erkek
zihniyetinden, erkek erkinden alınıp seyreltilmesi ve kadın temsiliyetinin
katılmasıyla, katılımının önünün açılmasıyla mümkün olur. Bunun, işte, iktidar
ilişkileri üzerinde ötekileştirilmiş, iktidar ilişkilerinin erkek lehine
kullanılmasından kaynaklı, kadının üzerinde ekonomik, siyasal, özel, her türlü
şiddetin uygulanmasının da sebebi olduğu belirtilmiştir. Uluslararası
toplantılarda, kadın konferanslarında ve Birleşmiş Milletlerin toplantılarında
da bu teyit edilmiştir yani kadına karşı ayrımcılık ve şiddetin, özellikle
iktidarın erkek eliyle uygulanmasından kaynaklı olduğu tespit edilmiştir ve bu
tespitten yola çıkılarak Birleşmiş Milletlere üye olan tüm devletler Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’ni taahhüt
etmiştir ve bu taahhüdün gereği olarak da tüm bu üye devletler ve hükûmetler kendi
önlerine kısa, orta, uzun vadeli programlar koyarak bu ayrımcılığı ortadan
kaldıracağını taahhüt ediyor ve Türkiye de bu sözleşmeye imza atmıştır ve
yükümlülük altına girdiğini beyan etmiştir.
Yine,
siyasi partilerde, bakıyoruz, erkekler hâkim. Dolayısıyla biz verdiğimiz yasa
değişikliği teklifinde eş başkanlık sistemini öngördük. Yani bu zorunlu
olmayabilir ama eş başkanlık sistemi de bir yasal sistem olarak, bir hukuk
sistemi olarak kabul edilmelidir. Biz parti olarak bütün bu deneyimlerimizden…
Yani kadınlar belediyelerde, Parlamentoda, partinin ilgili kurullarında ve
hayatın her yerinde eğer bugün özgün, özerk örgütlenebiliyorlarsa, eğer bugün
bu kadar bir temsiliyeti geliştirebiliyorlarsa bunun tek yolu kadınların tabii
ki mücadelesi, aynı zamanda bu mücadelenin bir hukuk zemininde güvenceye
kavuşturulmasıyla mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler.
Bizim
partimizde yüzde 40 cinsiyet kotası vardır. Dolayısıyla her iki cinsten en az
yüzde 40 temsiliyet zorunlu görülmüştür. Yine, eş başkanlık sistemini getirerek
o tekçi ve erkekçi zihniyete en merkezinden müdahale etmişizdir. Dolayısıyla,
toplumsal iş bölümü, rol paylaşımı tekçi ve erkekçi yaklaşımdan alınıp -orada
yeni bir imaj yaratıyorsun- cinsler arası eşit temsil, cinsler arası eşit
sorumluluk ve cinsler arası bu sorumluluktan kaynaklı, kadının hem görünür
kılınması ve rol model olması açısından önemli mihenk taşı rolünü görmüştür.
Bu
nedenle, Siyasi Partiler Yasası’nın mutlaka, bir an önce, bizim de sunduğumuz,
hem barajı içeren… Yine siyasi partilerde kadınlara ekonomik
bütçenin ayrılması lazım. Yani nasıl ki evde evin reisi kadına istediği
zaman istediği parayı veriyor ve kadını her dakika kendine mecbur bırakıyorsa
Siyasi Partiler Yasası’nda eğer bu değişiklik yapılmazsa erkek egemenliği
kadını sadece mutfakta arka planda çalıştıran bir pozisyondan çıkamayacaktır.
Bu duygu,
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum,
başarılar diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra
sayılı, 298 sayılı Kanun ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda
değişiklik yapan kanun teklifi üzerinde MHP Grubu adına birinci bölüm hakkında
konuşmak için söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Anayasa’mız
uyarınca seçimler yargının genel yönetim ve denetimi altında yapılır ve Türk
demokrasisinin de kapısı şüphesiz ki seçimdir. Burada Türk demokrasisi
dediğimiz zaman aklımıza ilk gelecek metin sanırım 298 sayılı Kanun’dur. İşte bu kadar önemli bir kanun üzerinde
değişiklikleri görüşüyoruz ve bu kanun ve değişiklik hükümlerine baktığımız
zaman, öncelikle 1’inci maddeden başlayarak en çok oy alan ilk dört siyasi
partinin Yüksek Seçim Kurulunda temsilci bulundurabilmesi, açık yerlerde,
güneşin batmasından sonra sözlü propaganda yapılamaması, seçim bürolarına
ilişkin düzenlemeler, özellikle büroların devlet ve kamuya ait bina ve
tesislerde açılamaması ve diğer yandan da büro adresi ve sorumlusunun kimlik bildiriminin
mülki amire, daha sonraki süreçte de ilçe seçim kuruluna vermesiyle açılmış
olması ve seçim bürolarının sözlü propaganda amacı dışında da
kullanılabilmesine imkân tanınması,
diğer yandan siyasi partilerin açık ve kapalı yer toplantılarının radyo ve
televizyonlardan canlı yayınlanabilmesine imkân tanıması ama burada “açıklık
ilkesi gözetilerek” şeklinde bir hükmü ne yazık ki içermemesi nedeniyle bir
eksiklik olarak görüyoruz.
Vatandaşın
e-posta adreslerine gönderi yapılmaması ve vatandaşın elektronik saldırıya
uğramaması konusunda bir düzenleme ve medya araçları ile kamuoyu araştırmaları,
anketler, tahminler, bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum gibi
adlarla bir siyasi partinin veya adayın lehinde veya aleyhinde veya vatandaşın
oyunu etkileyecek biçimde yayın yapılmasının ve herhangi bir surette
dağıtımının yasaklanması.
El
ilanları ve her türlü matbualar üzerinde Türk Bayrağı ve dinî ibarelerin
kullanılmaması ve radyo ve televizyonlarda ve diğer seçim propagandalarında
Türkçenin kullanılması zorunluluğu gibi birtakım hükümler içermekte ve bunun
yanında 60’ıncı maddeyi düzenleyen 8’inci madde hükmü de yine madde başlığını
değiştirerek seçimin başlangıç tarihinden itibaren sona erdiği tarihe kadar
bayrak, afiş, poster, pankart ve benzeri malzemelerin asılabilmesi hükmünü
getiriyor ve seçimin son otuz gününde sabit ilan ve reklam yerlerinden
yararlanma -parasız ya da ücretli,
ticari amaçlı- billboard’ların tahsisinin düzenlenmesi
hususu, seçimin son gününden kırk gün öncesine kadar ilan ve reklam yerlerinin
ilçe seçim kurullarınca belirleneceği ve üç gün içinde de ilçe seçim
kurullarınca siyasi partilere bunun duyurulacağı ve kiralama amaçlı
duyurulacağını düzenliyor.
İlan ve
reklam yerleriyle ilgili yasaklar getiriliyor ve burada mülki makam yetkili
kılınıyor. Seçim takviminin son otuz günlük süresi dışında mülki amir, son otuz
gün içinde de ilçe seçim kurulu ve bu 10’uncu maddede de seçim sandıklarıyla oy
verme kabinlerinin boyutları ifade edilmekte. Ayrıca 11’de
birleşik oy pusulası ve zarflara bir standart getirilmesi düzenlenmiş ama bu
arada Yüksek Seçim Kurulunun o 16 Mart 2010 tarihli yazısının gereğinin de
yerine getirilmediği netlikle görülmektedir ve yeni bir kavram olarak da
“sandık çevresi” getirilmekte ve sandık çevresinde çağrı üzerine gelen “kolluk
güçleri” şeklinde bir kavram geliştirilmekte. Medya mensuplarının sağlık
çevresinde sandık başı işlemlerine engel olmamak şartıyla haber amacıyla
görüntü ve bilgi elde etmelerinin serbestiyeti tanınmakta, bunun da nasıl
uygulanacağı ve nasıl kullanılacağı konusunda tereddütler içermektedir.
Yine,
sandık alanında alınacak güvenlik önlemleri ve yasaklar konusunda özellikle
sandık alanında bina sorumlusunun kolluk güçlerini çağıracağı hükmünü amir bir
düzenleme yapılmakta. Bina sorumlusu yoksa sandık kurulu başkanı veya sandık
kurulu üyesinin de çağırabileceğini düzenlemektedir.
15’inci
madde de, onaylı sandık seçmen listelerinde kayıtlı olmayanların oy kullanması,
seçme yeterliliğini bu esnada kaybetmiş olanların, tutuklu sandık seçmen
listesine kayıtlıyken tahliye olanların ve hüküm giymiş olanların oy
kullanamayacağını düzenlerken, diğer yandan, Türkiye Cumhuriyeti kimlik no.su
olmayanların oy kullanabileceğine ilişkin yeni bir düzenleme getiriliyor.
Burada, seçmen bilgi kâğıdı ya da Yüksek Seçim Kurulunca kabul edilen kimlikle
oy vermeye işaret ediyor.
Yine
17’nci madde de ayrıca kapalı oy verme yerinde uyulması gereken hususları
düzenle-mektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sayılı Yasa’nın ilk 17’nci maddesinde,
yani birinci bölümünde yapılmakta olan bu düzenlemelerin çok önemli bir
kısmının Yüksek Seçim Kurulunun ilgili genelgeleri uyarınca zaten
uygulanageldiğini bilgilerinize sunmak isterim ancak 298 sayılı Kanun’da yeni
bir düzenlemeye gidilmesinin zamanlamasının şu aşamada yanlış olduğunu
düşünmekteyiz. Çünkü zaten uygulanmakta olan ve şu ana kadar
en ufak sorun çıkarmayan seçim uygulamalarının 298 olarak bugünlerde
getirilmesinin başka anlamlar taşıdığını biz ciddiyetle düşündük ve bunların,
özellikle başta da ifade ettiğim gibi, demokrasinin kapısının özellikle seçim
olduğuna ve seçim düzenlemelerinde hakkaniyeti, adaleti, eşitliği en iyi
şekilde korumamız gerektiğine biz gerek alt komisyonda gerekse Anayasa
Komisyonunda vurgu yapmıştık. Ancak biz, her şeye rağmen, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Anayasa Komisyonu üyeleri olarak komisyon çalışmalarında -gerek
Sayın Faruk Bal gerek şahsım gerekse Nevzat Korkmaz- birlikte söz konusu kanun
teklifinin içeriğinin birçok bölümünün yanlış olduğunu belirterek, bu bölümlere
katkı yaparak hiç olmazsa düzeltilmesi yönünde katkılarımızı ifade ettik ama
bunların iktidar partisi mensupları tarafından kısmen dikkate alındığını ve
bizim uyarılarımızın tamamıyla dikkate alınmadığını burada özellikle
dikkatlerinize sunuyoruz.
Güvenlik
güçlerinin kullanılması seçimde fevkalade önemlidir. Güvenlik güçlerini olur
olmaz, alelusul ya da farklı şekillerde istihdam ederek, farklı yerlere
kaydırarak ya da onların görev anlayışını ve intizamını bozacak şekilde
kullanmak ve sandık ve çevresinde görevli olanların dürüstlüğünün ve bütün
partilere aynı mesafede olmasının çizgisini bozmuş olursak Türk demokrasisi
için en büyük yarayı açmış oluruz. Buna özellikle dikkat etmek gerekiyor.
Bunun
dışında şunu ifade edebilirim, toplarsam: Aslında, kanun teklifi olarak gelen
bu metnin, demokrasimiz için fevkalade önemli olan bu kanun teklifinin tasarı
olarak Genel Kurula sunulması çok daha anlamlı ve uygun olurdu. Buna dikkat
edilmemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
seçimin dürüst ve hakkaniyete uygun yapılmasını sağlayacak tedbirler ve
hükümler içermeliydi. Bu konuda birtakım soru işaretleri mevcuttur ve Yüksek
Seçim Kurulunun 16 Mart 2010 tarihli yazısının gereği yerine getirilmeliydi,
buna da uyulmamıştır. O nedenle, bu eksiklikleri yüce heyetinize özellikle
bildirmek ve vurgulamak isterim.
Şahsım
adına alacağım bundan sonraki konuşmamda kalan bölümü ifade etmeye çalışacağım.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı ve Ankara Milletvekilimiz Sayın Haluk İpek
Bey’in Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair, Meclisimizde bulunan
siyasi partilerin temsilcilerinin de bir kısmı arkadaşlarla birlikte
verdikleri, ayrıca bağımsız milletvekillerimizden yine bazılarının bu
değişiklikle ilgili verdiği kanun teklifi üzerinde grubumuz adına birinci bölüm
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 298 sayılı Kanun’da zaman içerisinde bazı değişiklikler
yapılmış ancak elli yıldan beridir uygulamalarda -eski bir kanun olması
münasebetiyle- yapılan değişiklikler bugün yetersiz hâle geldiği için ve bazı
hükümler de özel kanunlarla yapılan değişikliklerle uygulanamaz hâle gelmiştir.
Şimdi,
Mecliste grubu bulunan siyasi partiler olsun, Meclisin dışındaki tüm siyasi
partiler olsun, seçimlerde özellikle arzu edilen şey üç temel başlıkta
toplanabilir.
Her
siyasi parti ve kamuoyu, öncelikle, seçimlerin güvenli olmasını ve demokratik
bir ortamda olmasını arzu ederler.
Yine,
bütün siyasi partiler ve kamuoyu, seçim sonuçlarının kontrol edilebilir bir
pozisyonda olmasını arzu ederler.
Yine,
bütün siyasi partiler ve kamuoyu, seçim sonuçlarının en hızlı şekilde
sonuçlanmasını arzu ederler.
Bu
ortamlar sağlandığı zaman, herhâlde seçim kanunlarıyla ilgili diğer teknik
konular kamuoyunda ve siyasi partiler nezdinde güvenilir olmak, hızlı sonuç
alınabilir olmak ve kontrol edilebilir olmak yani tekrar sayılabilir olmak
herkesin ortak arzusudur diye düşünüyorum.
Şimdi,
yapılan değişikliklerle, benden önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da ifade
ettiği gibi -her siyasi partinin- il seçim kurullarında ve ilçe seçim
kurullarında mutlaka en çok oy alan dört siyasi partinin birer temsilcisi
bulunur. Ancak Yüksek Seçim Kurulunda bugüne kadar Yüksek Seçim Kurulu
üyelerinin dışında belirlenen bu dört en çok oy alan siyasi partinin temsilcilerinin bulunmaması bir
eksiklik olarak görülmüş ve böyle bir teklif Meclisimize gelmiştir. Tabii,
buraya gönderilen siyasi partilerin temsilcilerinin oy kullanmadan sadece
temsilci sıfatıyla orada bulunmaları, demokrasimizin gelişmesi ve kamuoyunun
daha güvenilir bir pozisyon olarak görmesi açısından önemli bir değişikliktir
diye düşünüyorum.
Yine,
Meclisimizin gündeminde bulunan bir başka husus: Milletvekillerimizin birçoğu, siyasi olarak,
gün batımını aşan ve seçimlerdeki siyasi konuşmalarından dolayı suçlu olarak
görülmekte ve dokunulmazlıklarından dolayı da bu davalara bakılamamaktadır.
Bunun önüne geçmek için gün batımını aşan iki saatlik süre içerisine kadar bu
yasak süresi uzatılmıştır. Bu da önemli bir değişiklik diye düşünüyorum.
Yine,
seçim bürolarıyla ilgili düzenlemeler talep edilmiş. Tabii, gerek bağımsız
adaylar açısından gerek milletvekili adayları açısından gerekse siyasi
partilerin halkla bire bir ilişkilerini kurma noktasında halkla temas sağlamak
için açılan seçim irtibat bürolarının daha düzenli ve kamuoyuyla daha iyi
ilişkiler sağlaması noktasında, çevreye rahatsızlık vermeden, vatandaşlara
rahatsızlık vermeden bir düzenleme içermektedir, bununla ilgili açıklamalar
yapılmıştır.
Tabii,
her şey kanunla düzenlenemeyebilir. Seçim irtibat bürolarıyla ilgili en önemli
hususlardan birisi, siyasi partilerin bu irtibat bürolarını denetleyebilir
şekilde bir hassasiyet içerisinde olmaları, çevreye zarar vermeden, gerek
gürültüsüyle gerekse orada yapılan propagandalarla çevreyi rahatsız etmeden bir
düzen içerisinde bu çalışmaların yürütülmesi siyasi partilerin de görevidir
diye düşünüyorum.
Bir diğer
husus: Bu düzenlemede önemli olan hususlardan birisi de, seçim başlangıç
tarihinden itibaren oy verme saatinin yirmi dört saat öncesine kadar radyo ve
televizyonlarda propaganda serbestliğidir. Biliyorsunuz, son on gün bu
propaganda yapılamıyordu. Bu propaganda süresinin son yirmi dört saate kadar
uzatılması da yine demokrasimiz açısından uygun bir tekliftir diye düşünüyorum.
İnternet
ve cep telefonuyla propaganda yapılmasının yasaklanması… Evet, ilgisiz
insanların bu anlamda siyasi partiler tarafından rahatsız edilmesi de yine
doğru bulunmayan bir davranıştır diye düşünüyorum. Ancak, siyasi partiler kendi
üyelerine, kendi taraftarlarına istediği kadar mesaj çekebilir, seçim
propagandası yönünde çalışma yapabilir ama A siyasi partisinin B siyasi
partisinin mensuplarına böyle bir mesaj göndermesi ve o insanları rahatsız
edici bir şekilde davranış sergilemesi doğru değildir diye düşünüyorum.
Bir başka husus: Yine kamuoyunu etkileme anlamında seçimlerden on gün
öncesinde, yani oy verme gününden on gün öncesine kadarki süre içerisinde
herhangi bir kamuoyu yoklamasının gerek yazılı basında veya gerekse görsel
basında halkın yanlış yönlendirici ve yanlış kanaatlerle kamuoyunun yanıltıcı
bilgilerden uzak tutulması için böyle bir yasak getirilmesi de yine doğru bir
tekliftir diye düşünüyorum.
Yine,
özellikle bu teklif içerisinde de belirtilen bir husus, siyasi partilerimizi
yakından, yakinen ilgilendiren bir husustur. O da siyasi partilerin, propaganda
amaçlı, caddeleri ve sokakları, çevreyi kirletici ve toplumu rahatsız edici bir
şekilde bayraklarla, reklam amaçlı propaganda malzemeleriyle süslemesi artık
gerilerde kalmalıdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla siyasi parti il, ilçe
binaları, teşkilat binaları ve seçim irtibat bürolarının dışında
kalan yerler seçim kurullarının öngördüğü ve belirlediği yerlerin dışındaki
alanların çevreyi kirletecek şekilde bayraklarla, malzemelerle donatılmasının
doğru olmadığını düşünüyoruz ve bu anlamda da bu teklifte yer almıştır, ama
bunun uygulanabilirlik noktasında siyasi partilerin de gerekli hassasiyeti
göstererek bu anlamda bir gayret içinde olmaları, gelişen dünyamızda propaganda
malzemelerinin değiştiği bilişim dünyasında artık bunların kullanılmaması doğru
bir davranıştır diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, yine oy sandıkları… Hâlâ tahta sandıklarla oy kullanılması
gelişen dünyamızda Türkiye için bir ayıptır diye düşünüyorum. Bunun şeffaf sandıklar hâline dönüştürülmesi, böyle bir
değişikliğin yapılması da, aynı zamanda, oy kullanma mahallindeki oy verme
kabinlerinin de o çirkin görüntülerden, karton kutularla oy kullanma kabini
yapılan görüntülerden kurtarılarak belirli standartları olan paravanların
içerisinde oy kullanma sistemine geçiş de, evet Türkiye’nin modern bir ülke
olduğunu şeffaf sandıklarla birlikte ortaya koyacaktır diye, katkı
sağlayacaktır diye düşünüyorum. Ayrıca oy zarflarının ve oy
pusulalarının da bu anlamdaki gelişen teknolojiye ve gelişen dünyaya ayak
uydurması noktasında hem renkli oy pusulalarının basımı hem de oy pusulalarının
zarflara sığamama gibi bir çirkinlik içerisinde olması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Oy
pusulalarının zarflara sığamamasından dolayı yaşanan sıkıntıların da oy
pusulalarındaki ebatların değişikliğiyle giderileceğini düşünüyorum.
Sandık
çevresindeki düzenin sağlanmasıyla ilgili siyasi partilerin görevlendirdiği ve
ilçe seçim kurullarının görevli olduklarına dair verilen belgelerle sandık
başında görevlilerinin dışında görevleri olmayanların sandık alanında, sandık
bölgesinde bulunmaması da herhâlde hepimizin arzusudur diye düşünüyorum. Maalesef,
29 Mart yerel seçimlerinde, bazı bölgelerde, görevi olmayan kişilerin,
kimliklerin sandık bölgesinde bir tahakküm kurarak seçmen üzerinde âdeta
“yaptırıcı ve onlara baskı uygulayarak oy kullandırma” gibi bir eyleme
hepimizin şahit olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, sandık başında görevli
olmayanların oy verme işlemi bittikten sonra bölgeyi terk etmelerinin doğru bir
davranış olduğunu düşünüyorum.
Bu
kanunun ülkemize, milletimize ve siyasi partilerimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ataş.
Şahıslar
adına ilk söz, Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik’te.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde, tekrar, şahsım adına söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Grubum
adına yapmış olduğum konuşmada ifade ve arz etmiş olduğum hususlar dışında
birkaç konuya değineceğim, bir hatırlatmada bulunmak isterim.
Öncelikle,
tabii “Demokrasinin kapısı seçimdir.” derken, bu kapıyı iyi muhafaza etmemiz,
birilerine kırdırtmamamız, demokrasimizin sonsuza dek yaşaması açısından
fevkalade önemlidir. Ancak burada görünün husus şu: Özelikle sandığın
güvenliği, sandık kurulunun, başkanın ve üyelerin müşahitlerin bulunmasının
yanında orada malum medyadan mı acaba birileri olacak? Bir.
İkincisi,
sandık çevresi ve alanı ayrımına niçin ihtiyaç duyuldu ve sandık çevresi içine
kadar ve sandık alanında da sürekli hangi güvenlik güçleri objektif ve
subjektif iyi niyet kuralına göre bulunacak?
Bu
soruların cevabı şu anda boşlukta ancak ben şunu ifade etmek isterim söz
seçimden açılmışken: Bugün, medya, toplumları doğrudan olumlu ya da olumsuz
etkileyebilen en önemli kitle iletişim araçlarının başında gelmekte ama bugün
sürekli hepimize bilgi bombardımanı şeklinde gelen bilgilere baktığımız zaman
artık bir yandaş medya kavramıyla karşı karşıyayız. Medyayı bu duruma getiren
AKP İktidarıdır. AKP İktidarı, Türkiye’de medya üzerinden kontrolü sağlamak
için demokrasinin âdeta kalbine hançeri saplamıştır. Medyada kötü işler
olmuştur, olmaktadır ve AKP iktidarda kaldığı sürece de olmaya devam edecek.
Diğer bir konu, devletin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
Anayasa’ya göre sosyal devlet ilkesinin gereği olarak yapılmakta olan
yardımların yani hazinenin yani beytülmalın yardımlarının âdeta bir siyasi
partinin mensuplarının kendi cebinden yaptığı yardımlar gibi sunularak
yoksullarımıza, fakirlerimize dağıtılması ve bunun üzerinden oy devşiriciliği
yapılması iktidar partisi tarafından demokrasinin kapısının kırıldığına en
önemli işarettir.
Yeşil
kart uygulaması… 2007 seçimlerinde yaşadık arkadaşlar. Ne yapıldı burada? 15
milyon sayısına kadar çıkan bir yeşil kart dağıtımı yapıldı. Seçim biter bitmez
bizim aziz vatandaşlarımızın yeşil kartları elinden alındı. Aşağı yukarı 7
milyon civarında yeşil kart alındı ve böylece oy simsarlığının en bayat, en
bayağı örneklerini 2007 seçimlerinde de yaşadık ve kamunun tören ve açılışları
yapıldı. Tutuldu, TOKİ açılışları adı altında bütün iktidar mensupları giderek,
oraya insanları zorla getirterek yoğun ve yanlı, partizan ve eşitliksiz,
adaletsiz, dürüst olmayan bir propaganda faaliyetini icra ettiler. Böylece
devletin imkânları tarumar edildi ve böylece medyada, kamu kurum ve
kuruluşlarında sosyal devlet ilkesinin gereği olarak yapılan bütün
aktivitelerde insanlarımız istismar edildi. Bürokratlara dayatıldı ve bunun
yanında, geçici işçiler zorla getirilerek oy kullandırıldı ve atılmakla tehdit
edildiler ve siyaset böylece, beytülmalin maalesef iktidar partisi tarafından
kötü kullanımı sonucu soyuldu, dağıtıldı ve bunun sonucu olarak da haramın
içerisine gark olmuş bir siyasal iktidarı ne yazık ki Türk milleti gördü,
yaşadı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) – Artık, bu Seçim Kanunu görüşülürken bu tür şeyleri
hatırlatmak lazım ki, aynı hatalara düşmemek ve demokrasinin hepimiz için
gerekli olduğuna inanmak gerekiyor. Demokrasiyle kumar oynamak, millî iradeyi
istismar etmemek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, ekonomi şu anda çökmüş durumda ve halk çaresiz, perişan. Devlet
kurumlarıyla kavga şiddetlenmiş durumda. Tam bir fetret ve başıbozukluk
dönemini hep birlikte idrak ediyoruz ama biz Anayasa’yla, Seçim Kanunu’yla
burada uğraşıyoruz yani bir anlamda demokrasinin kapısını kırıyoruz, kırılan
kapıdan kimler girer onu hep birlikte göreceğiz. Her şeye rağmen güzel şeyler
olsun istiyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Bu
duygularla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
düzenlemenin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçim güvenliğini sağlamaya yönelik olarak Bilgisayar Destekli
Merkezî Seçmen Kütüğü Sistemi yani SEÇSİS sisteminin bir müddetten bu yana
uygulamaya girdiğini biliyoruz ancak bu sisteme yönelik olarak da 2007
seçimlerinden itibaren çok ciddi endişelerin olduğu da bir gerçek. Bu
sebepledir ki tüm muhalefet partileri bu konudaki kuşkularını muhtelif soru
önergeleriyle Hükûmete hep yönelttiler ancak burada hiçbir aşamada Hükûmetten
tatminkâr cevapların alınmadığını, daha doğrusu cevap alınmamanın ötesinde
cevap verilmediğini biliyor ve görüyoruz.
Bakın, bu
sorularda, soru önergelerinde neler soruluyor: Yüksek Seçim Kurulunda seçim
amaçlı kullanılan, SEÇSİS Projesi’nde kullanılan işletim sisteminin
özellikleri, bunların yarattığı güvensizlik ve bazı Avrupa Birliği ülkelerinde
bu sistemin yasaklanıp yasaklanmadığı soruluyor. Bu projenin hangi yazılım dili
ya da dilleriyle gerçekleştirildiği soruluyor. Bu projenin hangi veri tabanını
kullandığı soruluyor. Seçimlerde aday olamayacakların tespiti amacıyla Adli
Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüyle on-line sisteminin, iletişiminin kurulup
kurulmadığı soruluyor. Seçmen olamayacakların tespiti için Millî Savunma
Bakanlığı Askeralma Dairesi Başkanlığı ile bu iletişimin, bu bağlantının
kurulup kurulmadığı soruluyor. Siyasi partilerin seçime katılıp katılmayacağını
ve ülke genelinde teşkilatlanma düzeylerini tespit amacıyla Yargıtayla gerekli
iletişimin kurulup kurulmadığı soruluyor.
Değerli
milletvekilleri, bu sözünü ettiğim soruların tamamı, takdir olunur ki tamamen
idari çalışmaya yönelik, idari sürece ilişkin ve seçim güvenliğini doğrudan
ilgilendiren konular. Ancak neyi görüyoruz? Burada Adalet
Bakanı Sayın Sadullah Ergin imzasıyla Yüksek Seçim Kurulunun cevabı esas
alınarak şu cevabın verildiğini görüyoruz: Verilen bütün cevaplarda, Yüksek
Seçim Kurulunun yaptığı çalışmaların yargı çalışması niteliğinde olduğu, yargı
yetkisinin kullanılmasına yönelik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
denetim görevinin yapılamayacağı gerekçesiyle bu konulara cevap verilmediği ve
bundan böyle de verilmeyeceği ifade ediliyor. Sayın Adalet Bakanı da
bunları esas alarak, soru önergesine cevap olarak ilgili milletvekillerine
cevaben iletiyor.
Değerli
arkadaşlarım, şu çok açıktır ki, Yüksek Seçim Kurulunun hem idari işlevi vardır
hem adli işlevi vardır. Burada Yüksek Seçim Kurulunun ilke kararının neden o
yönde kullanıldığına dair bir soru yöneltmiyoruz, doğrudan idari nitelikte ve
seçim güvenliğine yönelik olarak sorular yöneltiliyor ama burada Adalet
Bakanının, ilgili Bakanın Yüksek Seçim Kurulunun bu cevabını esas alarak, soru
önergesine cevap verilmediğini, ısrarla cevap verilmediğini görüyoruz. Bunun
yasama denetimiyle bağdaşır bir yönü olabilir mi değerli milletvekilleri? Bu
durum, biraz evvel konuşmamda sözünü ettiğim nüfus ve seçmen sayısı
belirsizliği yanında bir başka boyutu, bir başka belirsizliği, bir başka
kuşkuyu doğrulayan çok önemli, çok somut bir belirsizliği beraberinde
getiriyor. Burada Hükûmet bu konuya mutlaka açıklama getirmeli, mutlaka cevap
vermelidir. Normal şartlarda seçime bir yıldan fazla bir sürenin bulunduğu bir
dönemdeyiz. Bir yıl içinde bu konulara mutlaka açıklama getirilmelidir. Bu
açıklama getirilmediği takdirde, Hükûmetin bu belirsizlikten yarar sağladığı
yönündeki kuşkularımız, endişelerimiz bir kez daha doğrulanmış olacaktır.
Bir
seçimde seçmen sayısına yönelik olarak, nüfus sayısına yönelik olarak iki ana
kurumun, TÜİK ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün verileri
arasında 5 milyona yakın bir fark varsa burada gerçekten vahim bir tablo var
demektir. Bunu hiçbir şekilde görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA
KART (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Düşünebiliyor
musunuz, toplam seçmen sayısının yüzde 10’u seviyesindeki bir belirsizlikten
söz ediyorum değerli milletvekilleri. Bunun anlamı şudur: Seçimlerin meşruiyeti
konusunda ciddi bir kuşkuyu sürdürmeye devam ediyoruz. Bunun başka açıklaması
olamaz. Bu sebeple, henüz zaman müsait iken, henüz zaman yeterli iken Hükûmetin
bu konuda da mutlaka kamuoyunu tatmin edecek bir çalışma içine girmesi ve
yasama denetimi görevini engelleyen bir tavır içinde olmaması gerektiğini bir
kez daha ifade ediyor, bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Soru için
giren bütün arkadaşlarımıza, cevap verebilmek için, birer dakika süre
vereceğim. Ama hızlı hızlı sorarsak herkese sıra gelir.
Sayın
Yıldız…
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, seçim işlerinden Millî Eğitim Bakanı mı sorumludur? Değilse, ilgili
bakanın burada bulunmaması Meclise ve milletvekillerine saygısızlık değil
midir?
Sayın
Bakan, 4’üncü maddeyle, siyasi partilerin ve adayların, televizyonlarda, ayrı
ayrı, açık oturumlara, ya da birlikte katılabileceği ifade edilmektedir. Burada
TV’lerden yararlanmada bir eşit zaman kullanma söz konusu olacak mıdır? Seçim
döneminde AKP para gücüyle ve yandaş medyasıyla televizyon ekranlarından
AKP’lilerle yüz yüze akraba mı olacağız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Kart...
ATİLLA
KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz evvel yaptığım her iki konuşmada da TÜİK ile Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğünün nüfus ve seçmen sayısına yönelik kayıtları arasında 4
milyon 461 bin 389 kişilik bir farkın olduğunu ifade ettim. Bunları, aslında
daha evvelki süreçlerde, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri muhtelif aşamalarda
dile getirdiler. Ancak Hükûmetin bu konuya gerekli ciddiyet ve sorumlulukla
yaklaşmadığını görüyoruz. Takdir olunur ki seçmen sayısının yüzde 10’u
seviyesindeki bir rakama isabet eden bu belirsizlik, beraberinde “demokratik
meşruiyet” kavramını da “seçimlerin geçerliliği” kavramını da tartışmaları da
belirsizlikleri de ve daha da ötesi bu sürdüğü takdirde şaibeleri de
getirecektir. Bu konuda açıklama istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Uslu...
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu kanun tasarısıyla, sandık çevresini
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın İnan...
MÜMİN
İNAN (Niğde) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, kanunun gerekçesinde “Özgürlükçü, çoğulcu parlamenter rejimlerin
temelinin özgür seçimlere dayandığı, işleyişinin özgür ve eşit, dürüst
seçimlerden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Özgür, eşit ve dürüst
seçimlerin yapılmadığı bir ülkede demokrasinin varlığından söz edilemeyeceği
kuşkusuzdur” diye 1979 yılında YSK Başkanının söylediği bir söz yer almaktadır.
Fakat görüyoruz ki son seçimlerde, devlet eliyle iktidar partisinin kendisine
birçok avantajlar sağladığı apaçık bir gerçektir.
Dün
Niğde-Bor ilçesini bir ziyaretimde Sosyal Yardımlaşma Fonu’nun yönetimine,
oradaki idaresine AKP Gençlik Kollarından bir kardeşimizin atandığını gördüm ve
AKP Kadın Kollarında görev yapan kadın kardeşlerimizin ev ev dolaşarak, Sosyal
Yardımlaşma Fonu’ndan, eğer kendilerine oy verilirse destek vereceklerini ifade
ettiklerini gördüm. Bunları seçimde kullanacak mısınız, kullanmayacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Grubu
maalesef bu Parlamentonun karşısına, milletvekillerinin soracağı sorulara
bilgiyle cevap verecek kişilikte, nitelikte ne hükûmet çıkarıyor ne komisyon
çıkarıyor.
Bir:
Anayasa’nın 78’inci maddesinde, bir seçim döneminde ara seçim yapılır
deniliyor, Anayasa’nın kesin hükmü. Niye ara seçim yapmıyorsunuz?
İki: Bu
Seçim Kanunu’na bir tane fıkra ilave edelim: “Her kim ki -siyasi parti ve
bağımsız- seçimlerde para dağıtarak, kömür dağıtarak, herhangi menfaat
dağıtarak oy alan olursa şerefsizdir, namussuzdur. Vatandaşın oyu namus ve
şereftir. Vatandaşın namusunu ve şerefini satın almaya çalışanlar da şerefsiz
oğlu şerefsizdir.” Bunu bir fıkra olarak ilave etmeyi düşünüyorlar mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Üçer…
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Sanırım Sayın Bakan seçimlerle ilgili, yetkili bakanımız olmadığı
için ben eğitimle ilgili sorular soracağım.
Van’daki
proje geliştirme bölümüne atanan 18 öğretmenin neden 15’i Gülen cemaatine bağlı
VÖDER derneğindendir? Maaşla ödüllendirilen öğretmen ve idarecilerin kaç tanesi
VÖDER’lidir?
Sandık
görevlileri belirlenirken son iki seçimde neden özellikle Memur-Sen
temsilcileri sandık kurul görevine ya da sandık kurul başkanlığına atanmıştır?
Seçim
Yasası’yla ilgili, dille ilgili… Zaten insanlar doğallığında konuşuyorlar.
Kendi dilini konuşma hakkını çok ilkel bir yaklaşım olarak değerlendiriyor
musunuz?
BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bu tasarıda, seçimlerde hediye
dağıtan aday ve partilere ceza uygulaması getiriyor musunuz?
İki:
Hediye dağıtan kamu görevlilerine kim suç duyurusunda bulunacak? Bu kamu
görevlileriyle ilgili bir ceza getiriyor musunuz?
Üç:
Sosyal yardımlaşma vakıflarının yaptığı yardımları seçimlerden belli bir süre
önce durdurup seçimler bitince tekrar dağıtmayı ve buna göre de bir uygulama
getirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Sayın Sakık…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bilindiği
gibi 2007 seçimleri öncesi burada ulusal bir ittifak yapılarak bağımsızlara
karşı bir hile yapılmış, birleşik oy pusulasına bağımsızların ismi dâhil
edilmişti. Burada tabii biz bağımsız olarak seçimlere katıldık ama isimlerimizi
mercekle arayarak öyle buluyorduk, büyüteçle.
Şimdi, o
dönem bölge milletvekilleri, AKP’lisi, CHP’lisi ve diğer siyasi partiler bir
bütün olarak “Biz bu hileyi yaparsak Kürt halkı zaten okuryazar değil…” Böyle
hukuken bir hile yaptılar. Bütün yasaların üzerinde bir yasa vardır, o da
vicdan yasasıdır. Acaba bu vicdan yasası ne zaman harekete geçecek? Bu
antidemokratik uygulamaları ne zaman ortadan kaldıracaksınız? Yani bu hilelere
başvurmadan demokratik bir seçim yapma şansımız var mıdır yok mudur? Onu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, sekiz dakikanız var.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle,
bu kanunun görüşmeleri esnasında burada oturuyor olduğuma ve Millî Eğitim
Bakanı olarak bu konulara ilişkin sorumluluğum olmadığına dair bir
değerlendirme yapıldı.
Hükûmetin
bir üyesi olarak, bir hukukçu olarak, eski bir Anayasa Komisyonu üyesi olarak,
yapılan bu kanun hakkında yeteri kadar bilgi sahibiyim, bu konuda sorulan tüm
sorulara da cevap verebilecek düzeydeyim, dolayısıyla Hükûmeti temsilen burada
bulunmamda herhangi bir sakınca olmadığı gibi, Genel Kurulun sorularına da
cevap verebilecek durumdayım.
“Seçim
Kanunu” veya “Seçimlere yönelik çalışmalar” denildiği zaman, genellikle
soruların niteliği, AK PARTİ’nin siyasi kampanya esnasındaki kullanacağı gücü
veya propaganda araçları üzerinde yoğunlaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin belki
de en büyük kazanımlarından bir tanesi, kırk elli yıldır demokratik seçimlerini
gizli ve düzenli bir şekilde yapabiliyor olmasıdır. Dolayısıyla, Türkiye’de
seçimler, her ne kadar seçimi kaybeden partiler veya arzu ettikleri düzeyde oy
almayan partiler tarafından seçime yönelik şaibe iddiaları olmuş ise de,
Türkiye Cumhuriyeti, hem Yüksek Seçim Kuruluyla hem de tüm kurum ve
kurullarıyla demokratik bir seçim yapma, yönetimlerini seçimle değiştirme
gücüne ve olgunluğuna sahip bir ülkedir. Dolayısıyla, AK PARTİ de seçimlerde,
seçim kanunlarında kendisine tanınan ve Siyasi Partiler Kanunu çerçevesindeki
propaganda araçlarından yararlanmak suretiyle ve bu propaganda araçlarından
istifade etmek suretiyle seçimleri götürmüştür. Bugüne kadar partimiz AK PARTİ
hakkında seçim kanunlarına aykırı bir propaganda aracı kullandığına dair de
herhangi bir işlem yapılmamıştır.
ATİLLA
KART (Konya) – Tunceli Valisi mahkûm olmuştur!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Giresun Valisi mahkûm oldu!
ATİLA
EMEK (Antalya) – Giresun Valisi mahkûm oldu Sayın Bakan, haberiniz yok mu?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Israrla vurgulanan… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Israrla vurgulanan, yardımlar,
özellikle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu çerçevesinde yardıma muhtaç
vatandaşlarımıza yapılan yardımlar, her nedense, seçimle ilişkilendirilmiştir. Oysaki, 2002 yılından bugüne kadar Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu, belki de ilk kez, kuruluş amacına uygun olarak, sosyal desteğe
ihtiyacı olan dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçları doğrultusunda yardım
yapmaktadır. Bu, elbette ki sosyal adalet duygusu, sosyal devlet ilkesi
çerçevesi içerisinde gerçekleştiriliyor. Öyle ki, insanlara sadece gıda yardımı
değil, bazen evinde yardıma muhtaç, bakıma muhtaç bir çocuğun bakımı için
görevli tutulmasına kadar, bazı ailelerin giyim kuşam ihtiyacı olabilir, bazı
ailelerin beyaz eşya ihtiyacı olabilir, bazı ailelerin her ay belli nakit bir
paraya ihtiyacı olabilir.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Vali mi dağıtır bunları
Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dolayısıyla, bu çerçevede yapılan
yardımlardır.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Seçimden sonra da ihtiyacı olabilir!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Fonu’nun kaynakları sadece seçim döneminde değil, hükûmet olduğumuz günden
bugüne kadar, 2002 yılından bugüne kadar, eşit, adil, objektif kurallara bağlı
olarak uygulanıyor. Bunların seçimlerle hiçbir ilgisi yok fakat Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’nun… (Gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’nun…
(Gürültüler)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Seçimden önceki iki ay içinde ve seçimden sonraki iki ay içinde…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Bakana soru sordunuz, cevabını dinlemiyorsunuz.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Cevapların soruyla ilgili olması lazım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Soruya doğru cevap vermiyor.
BAŞKAN –
Ben de duyamıyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Fonu’nun kaynakları genellikle bütçe açıklarının kapatılmasında ve
fonlanmasında kullanıldığı için, bugüne kadar da gerçek amacına uygun hiçbir
zaman kullanılmadığı için, bu, mutlaka bununla ilişkilendiriliyor. Ama AK
PARTİ, sosyal devlet olma ilkesini gerçekleştirmiş ve özellikle toplumun muhtaç
kesimlerinin, dezavantajlı kesimlerinin yoksulluk sınırından kurtulmaları için
gerekli destekleri yapmıştır. Şimdi, bu konunun sürekli bununla
ilişkilendirilmesi karşısında…
“Bu
hediye verme yasaklanacak mı?” deniyor. Birçok muhalefet partisinin de seçim
meydanlarında baş örtüsü dağıtmaktan tutun da her şeyi
dağıttıklarına biz de şahit olduk. Bu seçim kampanyalarına iki dönemdir
milletvekili olarak biz de tanığız ama bunların özellikle devlet politikası
olarak, sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesi çerçevesinde yapılan sosyal
yardımlarla ilişkilendirilmesi tamamen, AK PARTİ’nin sosyal devlet olma ilkesi
yolunda uygulamış olduğu bu olumlu politikaların halk üzerindeki olumlu
izlerini silmek, bunu seçimle ilişkilendirmek şeklinde gerçekleşiyor. Hiçbir
şekilde de böyle bir propagandaya AK PARTİ’nin ne ihtiyacı vardır ne de böyle
bir şeye tevessül eder.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) – Bak sen!
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) – Tunceli Valisi niye mahkûm oldu Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Özdal Üçer “Sandık görevlileri
belirlenirken Memur-Sen üyeleri niye görevlendiriliyor?” diyor. Hiçbir sendika
mensubuna bir özellik gösterilmiyor ve seçimlerde görev alacak memurların
görevlendirme kuralları ve koşulları da önceden belli. Bunlara uygun bir
şekilde görevlendirme yapılıyor.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Hayır yani öyle değil. Sendikalara göre yüzdeliği kaçtır Sayın
Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sanıyorum cevaplandırdım.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana soru
soruyorum. Sorum gayet net ama cevaplarım dolambaçlı. Böyle bir şey olabilir mi
Sayın Başkanım? Sizin aracılığınızla soruyoruz. Sorularıma doğru cevap vermek
zorunda Sayın Bakan. Veremeyecekse o zaman bir başka verebilecek bakan gelip
oraya oturacak. Kendisi ifade ediyor, diyor ki “Ben Hükûmetin üyesiyim.
Hükûmetin faaliyetlerinden sorumluyum, konuya da hâkimim.” Soru soruyorum,
diyorum ki: “ ‘Siyasi partiler ve adaylar, radyo ve televizyonlarda birlikte ya
da ayrı ayrı programlara katılabilirler, röportajlar yapabilirler.’ diyor
kanunun 4’üncü maddesinde. Bu maddede siyasi partiler bu televizyonları eşit
oranda mı kullanacak?” diyorum. Hiç o tarafa basmıyor Sayın Bakan; anlatıyor
bana Sosyal Yardımlaşma Fonu’nun faaliyetlerinden, meziyetlerinden, bunu nasıl
kullandığından. Sayın Bakanım, bunu size sordum.
AGÂH
KAFKAS (Çorum) – Böyle bir yöntem var mı Sayın Başkan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu kanuni düzenleme
çerçevesi içerisinde yer almayan hususlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından
belirlenecektir ve Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği bir hususu bana
soruyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Böyle bir, kanunun üzerinde Yüksek Seçim Kurulu olur mu
Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Yüksek Seçim Kurulu kanunu uygular Sayın Bakanım.
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Böyle bir usul var mı Sayın
Milletvekilim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Derebeylik değil orası.
BAŞKAN –
Soru-cevap işlemini bitirdik.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
490 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 1. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 17. maddesinin 1. fıkrasına 3. cümle olarak aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Ali Rıza Öztürk |
|
Zonguldak |
Ordu |
Mersin |
"Bilgisayar
ortamında veri akışının güvenli ve aleniyet içerisinde sağlanmasını teminen,
yukarıda belirtilen partilerce, ayrıca bilgisayar ya da elektronik uzmanı
görevlendirilebilir."
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1. Mad-desinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Hasip Kaplan |
Sebahat Tuncel |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
İstanbul |
Iğdır |
|
M. Nezir Karabaş |
Osman Özçelik |
|
|
Bitlis |
Siirt |
|
Madde 1- 26/4/1961 tarihli ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 17 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Seçime
katılan siyasi partiler, o siyasi parti genel başkanları tarafından yazılı
olarak yetki verilmiş olması şartıyla Yüksek Seçim Kurulunda da bir asıl bir
yedek temsilci bulundurabilir."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet Katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN
BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
Yasa Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu
tartışmalar yapılırken bence bu yasadan murat edilen neyse, eğer gerçekten
eşitlikçi, özgürlükçü bir yasa olacaksa, buna felsefi olarak bakmak gerekiyor
ve demokrasi kapsamında ele alınması gerekiyor. Şimdi, bizim
bu yasadan anladığımız, önce, dilin özgür olması gerekiyor; düşüncenin özgür
olması gerekiyor; propagandanın eşit ve özgür olması gerekiyor; ülkenin
batısında ve doğusunda, serbest, güvenli ve adil olması gerekiyor; seçimlerin
güvenliği kadar seçilmişlerin de güvenliğinin olması gerekiyor; temsilde
adaleti engelleyecek yasal, ekonomik ve sosyal engellerin ve barajların
kaldırılmış olması gerekiyor ki bu seçim demokratik olsun, eşit olsun, adil
olsun ve seçmenlerin iradesini ve halkın iradesini yansıtabilmiş olması
gerekiyor.
Şimdi,
önce düşünce özgür değil. Gerçekten, eğer seçimlerin adil, serbest
yapılabilmesi için herkesin düşüncelerini özgürce dile getirmesi gerekiyor.
Bakın şimdi paradoksa, örneğin, Demokratik Toplum Partisinin Genel Başkanı
Sayın Ahmet Türk’ün ve daha önceki Eş Başkanımız Sayın Tuğluk’un, seçimlerde
yaptıkları konuşmalardan ötürü partinin kapatılmasına gerekçe oluşturuldu ve
sonra da milletvekillikleri ellerinden alındı. O nedenle, sadece, bu
seçimlerde, gerçekten nasıl böyle bir kürsünün özgürlüğü varsa seçimlerde
kürsüler, konuşmalar özgür olmalı. İkincisi çok önemli, seçimlerde dilin özgür
olması gerekiyor. Yani, şimdi örneğin, sözlü propaganda serbest ama yazılı,
görsel, broşür ve benzeri bütün araçlar yasak. E, şimdi bu nasıl eşit oluyor? O
nedenle, propagandada, gerçekten, dil üzerindeki yasakların bütünüyle
kaldırılması gerekiyor. Herkesin istediği gibi, istediği şekilde kendi diliyle
propaganda yapması gerekiyor, yazılı ve sözlü olarak.
Hazine yardımı zaten baştan aşağı adaletsiz.
Baraja
gelince: Zaten burada bütün maddeler üzerinde ayrıntılı konuşulacak ama işte,
üyesi bulunduğumuz topluluklarda en yüksek baraj bizde. Yüzde 7 ile de hemen
komşumuz, kuzeyimizde Rusya… Diğer ülkeleri de, sırası geldiği zaman hangi
ülkede ne kadar baraj olduğunu da konuşacağız.
Ayrıca,
bu darbelerin… Örneğin darbe Anayasa’sına karşı olunduğu söyleniyor ki
doğrudur, 15’inci maddenin de kaldırılması isteniyor -geçici madde- ama ne
yazık ki yine darbenin getirdiği yasaklara, barikatlara sığınılıyor. İşte,
yüzde 10 baraj da bunun bir örneği.
Bağımsız
adaylar konusu, gerçekten bu seçimlerin adil ve eşit olmasının önünde büyük bir
engel. Birleşik oy pusulasında bağımsız adayların adlarının yer almış olması ve
de çok küçük olması, ayrıca, yine, bu seçimlerin demokratik olmadığının önemli
örneği.
Seçimlerin güvenliği kuşkusuz çok önemli. Örneğin
bölgedeki seçimlerin -özellikle çatışma hâlinde- eğer gerçekten demokratik,
eşit, adil ve demokrasiye, evrensel hukuka uygun olması isteniyorsa bu Kürt
sorununun demokratik ve barışçıl çözümü sağlanmalı. Çatışmalı değil, serbest
bir ortamda seçimleri mümkün kılmak gerekiyor. Aksi takdirde bu çatışmalı
ortam, seçimlerin güvenliği gerekçesiyle gerçekten birçok hilenin karışmasına
neden oluyor ki biz bunları somut olarak yaşıyoruz.
Şimdi,
seçimlerin gerçekten adil ve demokratikliği ne kadar önemliyse seçildikten
sonra insanların güvenliği de önemli. Bakın şimdi, örneğin -yine onu
tartışamadık- son bir haftada Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Baydemir
üzerindeki tehditler. Tam bir paradoks.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKIN
BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Örneğin,
dört kez tehdit alıyor, beşinci kez şimdi birisi geliyor, 19 Mart, “nevroz”dan
iki gün önce Osman Baydemir’i öldürmek için geldiğini ama sonradan “Neden
buradayım?” diye kendisine soru sorup gidip karakola teslim olduğunu… Bu
hikâyeyi de ayrıca bir Genel Kurulunuzda yüce Meclisle paylaşacağız. O nedenle,
seçimlerin demokratikliği, güvenliği ne kadar önemliyse seçilenlerin de
güvenliği o kadar önemli. Seçim anketlerinin, kararsız seçmen kitlesinin nasıl
etkilendiği… O nedenle, hukuka, gerçekten seçmenin iradesine dayalı bir seçim
ancak adil ve demokratik olur ve temsilde adaleti sağlayabilir. Aksi takdirde
egemen güçlerin otoritesine, militarizmin demeçlerine, medyanın tayin edici
gücüne bağlı seçim sonuçları olur ki bunun da demokrasiyle ilişkisi olamaz.
Hepinizi
bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 1. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 17. maddesinin 1. fıkrasına 3. cümle olarak aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şahin
Mengü (Manisa) ve arkadaşları
“Bilgisayar
ortamında veri akışının güvenli ve aleniyet içerisinde sağlanmasını teminen,
yukarıda belirtilen partilerce, ayrıca bilgisayar ya da elektronik uzmanı
görevlendirilebilir.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, seçimler demokrasinin başlangıcıdır, ilk çıkış noktasıdır. Millî
iradenin tam, özgür olarak yansıtılması için seçim sürecinin başlangıcından
sonuna kadar olan tüm sürecinin doğru ve dürüstlük kurallarına uygun olarak
yürütülmesi, yönetilmesi gerekmektedir. Bunun için de seçim güvenliğinin
sağlanması ve seçmen iradesinin sakatlanmaması asıldır. Bir ülkede yaşayan
insanların tümünün seçme hakkını kullanırken bu seçme hakkını özgürce
kullanmaları asıldır.
Seçmenin
oyunu alabilmek için seçmen iradesinin sakatlanması aslında oy hırsızlığından,
oy avcılığından başka bir şey değildir. Sayın Bakanımız -az önceki oturumda-
AKP’nin seçimler öncesi yapılan yardımlarına ilişkin açıklamasında dedi ki:
“Bu, sosyal devlet olma ilkesinin bir gereğidir.” Her nedense AKP ve
yöneticilerinin aklına sosyal devlet seçimlerden önce geliyor. Oysa seçimlerin
dışında da sosyal devletin görevleri vardır.
Sosyal
devlet olan bir ülkede, sosyal devlet ilkesinin hâkim olduğu bir ülkede
herhâlde gazileri sokakta açlıktan ölmez. Sosyal devlet ilkesinin geçerli
olduğu bir ülkede o ülkenin memurları pazarlar dağıldıktan sonra pazar
yerlerinden artık toplamak durumunda kalmaz. Emeklileri yine çöplüklerden ekmek
toplamak durumunda kalmaz değerli arkadaşlarım.
Sosyal
devlet süreklilik ister, sadece seçimlerde olmaz. Eğer siz bir ülkede nohut
kamyonlarının, kömür kamyonlarının, buzdolabı ve çamaşır makinesi kamyonlarının
şoför mahalline devletin valisini ve kaymakamını oturtarak devletin tüm
olanaklarıyla edinilen bu nohutları, kömürleri, çamaşır makinelerini ve
buzdolaplarını dağıttırıyor iseniz, burada seçimlerin doğru dürüst
yapıldığından söz etmemiz mümkün değildir. Bu nohut kamyonlarının, bu kömür
kamyonlarının, buzdolabı ve çamaşır makinesi kamyonlarının şoför mahalline kim
oturuyor? Devletin kaymakamını, devletin valisini buraya oturtan irade kimdir?
Bu kişiler Sayın Başbakanın emir ve talimatıyla buraya oturmuyorlar mı? Demin
söylenildi, efendim, AKP’nin hukuka aykırı hiçbir işlemi olamazmış. Tunceli
Valisi Sayın Mustafa Yaman, Yargıtay 8. Ceza Dairesince yedi ay on beş gün
hapse neden mahkûm edildi? Hangi suçu işledi de mahkûm edildi? Seçim
Kanunu’nda… Buzdolabı dağıttığı için, çamaşır makinesi dağıttığı için mahkûm
edilmedi mi? Bu eylemi yaparken bu kişi kendiliğinden mi yaptı? Sayın Başbakan
televizyonlara çıkıp “Benim valim, benim kaymakamım elbette ki bu kömür
kamyonlarının şoför mahallinde gidecek, ev ev dolaşacak.” demedi mi?
Şimdi, şu
anda ve seçimlerden sonra acaba Sayın Başbakanın valisi, Sayın Başbakanın
kaymakamı bu kamyonların şoför muhalline binip niye kömür dağıtmıyor, niye
buzdolabı dağıtmıyor, niye çamaşır makinesi dağıtmıyor? Niye seçim zamanları bu
dağıtma olayı akıllara geliyor?
Değerli
arkadaşlarım, bakın, ülkede hukuksuzluğu, keyfîliği gerçekten egemen, olağan
bir yönetim biçimi hâline getirdiniz. Siz, yaptığınız her eyleme, kendinizce
doğru olduğunu saydığınız her eyleme doğru diyenlere sadece saygı
gösteriyorsunuz. Yapılan işlemlerin hukuka, yasaya aykırı olup olmadığına
bakmıyorsunuz bile. Bu ülkede gerçekten halkımızın en temel taleplerinden bir
tanesi, Türkiye’deki herkesin düşüncesinin özgür olarak Parlamentoya
yansımasıdır, yani temsilde adalet ilkesinin gerçekleştirilmesidir. Bir yandan
darbe edebiyatı yaparak 12 Eylül darbesi ürünü olan yasalara, Anayasa’ya karşı
çıktığınızı belirtiyorsunuz ama işinize gelen darbe ürününün yasalarını, Anayasası’ndaki
maddeleri, hangileri işinize geliyorsa onlara da sıkı sıkı sarılıyorsunuz
değerli arkadaşlarım.
Böyle bir
çifte standartla demokrasi anlayışı olmaz. Demokrasi, kişilere göre, kişilerin
kendi yararlarına göre olmamalıdır. Gerçekten bu konuda çifte standart
olmamalıdır. Dolayısıyla bu seçim kanunu, bugün halkın ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik bir kanun değildir,
halkımızın beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Halkımız, bugün,
gerçekten demokratik temsiliyet ilkesine uygun olarak, gerçekten temsilde
adalet ilkesini gerçekleştirecek bir seçim kanunu istemektedir. Herkes
düşüncesini özgürce, seçme hakkını özgürce kullanabilmeyi istemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Bunun da yolunu, yöntemini bulmak, bu konudaki kuralları
koymak Parlamentonun görevidir ama, bunları uygulamak
da siyasi iktidar olarak AKP’nin görevidir. Siyasi iktidar bu ülkede seçim
güvenliğini sağlamak durumundadır. Her seçimden sonra seçimlerde hile yapıldığı
konusundaki tüm kuşkular, tartışmalar toplumda yükselmiyor mu değerli
arkadaşlarım? Yani, bir seçimin dürüstlüğü tartışılıyorsa, o toplumda gerçekten
bu kuşkular giderilmemişse, üstünde Parlamentonun düşünmesi gerekmiyor mu diye
düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN –
Yoklama talebi vardır.
ÖMER
FARUK ÖZ (Malatya) – Oylamaya geçtiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Gök, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Emek, Sayın İçli, Sayın Ünlütepe, Sayın Güner, Sayın Kart, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Susam, Sayın Tüzün, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Bingöl,
Sayın Oksal, Sayın Okay, Sayın Ertemür, Sayın Genç, Sayın Mengü.
Yoklama
için üç dakika veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Ankara Milletvekili Haluk
İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200,
2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 2. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 50. maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
“Açık
yerlerde saat 23.00’ten saat 06.00’ya kadar toplu olarak sözlü propaganda
yapılamaz.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 2. Maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 50.
Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Açık
yerlerde, akşam saat 23.00’ten sonra ertesi gün saat 08.00’e kadar toplu olarak
sözlü propaganda yapılamaz.”
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN –
Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Pervin Buldan |
Osman Özçelik |
M. Nezir Karabaş |
|
Iğdır |
Siirt |
Bitlis |
|
Hasip Kaplan |
Sebahat Tuncel |
|
|
Şırnak |
İstanbul |
|
Madde 2 –
26/4/1961 tarihli ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 50 inci maddesinin son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Açık
yerlerde, gece saat 23:00’ten, sabah saat 08:00’e
kadar toplu olarak, sözlü propaganda yapılamaz.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
2’nci maddesinde değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz
değişiklik önerisiyle “Açık yerlerde, güneşin batmasını müteakip iki saatin
sonundan güneşin doğmasına kadar toplu olarak, sözlü propaganda yapılamaz.”
ifadesine açıklık kazandırmayı amaçladık. Bildiğiniz üzere, Türkiye'nin doğusu
ile batısı arasında yetmiş altı dakikalık bir zaman farkı bulunmaktadır.
Dolayısıyla güneş her seçim bölgesinde farklı saatlerde doğmakta ve farklı
saatlerde batmaktadır. Bu durum ülke geneli üzerinde mutabık olunan bir zaman
belirlenmesinde muğlaklık oluşturmaktadır. Bu nedenle,
saatlerin net olarak belirlenmesi meydana gelebilecek karışıklıkları
önleyecektir. Değişiklik önergemizi bu niteliği sağlamak amacıyla vermiş
bulunmaktayız. Ne var ki Seçim Kanunu’nun tek ve en önemli handikabı
bu maddeyle sınırlı değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, yurdumuzun her bölgesinde
güneş aynı saatte doğup aynı saatte batmadığı gibi, her bölgemizde aynı diller
de konuşulmamaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinde halkın büyük bir
çoğunluğu Kürtçe konuşmakta ve yine önemli bir çoğunluğu da Türkçe
bilmemektedir. Kürtçenin cumhuriyet tarihi kadar uzun bir süredir yasaklanmış
olması bu gerçekliği değiştirmemiştir. Değişen dünyada bu
yasakçı zihniyetin Türkiye yasalarına hâlâ hâkim olması ve siyasal alanın da bu
yasakçı anlayışla düzenlenmesi bir demokrasi ayıbıdır ve bu konuda hiçbir
girişimde bulunmayan Hükûmet üyeleri de bu ayıbın sahipliğini üstlenmekte,
resmî ideolojinin bu yasakçı uygulamalarına devam etmektedirler, üstelik
“demokrasi”, “demokratik açılım”, “insan hakları” sözcükleri Hükûmet tarafından
son süreçte çokça telaffuz edilmesine rağmen.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Seçim Yasası’nda mevcut bulunan Türkçe dışında
başka dil ve lehçelerde propaganda yapmanın yasaklanmış olması da bu noktadaki
en önemli sorunlarımızın başında gelmektedir. Hepimizin bildiği gibi,
propaganda, anlatma ve anlama sürecini kapsayan bir iletişim süreci içerisinde
gerçekleşir. Yani seçmen sizin ifade ettiklerinizi anlıyorsa propaganda yapmış
olursunuz ve aynı zamanda siz de kendinizi en iyi ifade edebileceğiniz dilde
konuşursunuz. Tabii, eğer, kendinizi halka anlatmak ve halkın hangi düşünceye
oy verdiğini bilmesini amaçlamak gibi bir kaygıya sahipseniz.
Başta
Kürtler olmak üzere farklı etnik aidiyetleri olan halklar bu antidemokratik
yasal uygulamalardan dolayı yıllardır mağdur edilmektedirler. Çok sayıda parti
üyemiz ve partimizin seçim çalışmalarına katılan arkadaşlarımız bu nedenle
sayısız cezalara çarptırıldılar. Seçim çalışmasına katılmamış dahi olsa birçok
yurttaşımız sadece Kürtçe konuştuğu için Kürtçe propaganda yapmak suçu
kapsamında yargı önüne çıkarılmış, cezalandırılmışlardır.
Şimdi
soruyorum size: Dünyanın neresinde olursa olsun bir dili konuşmak suç
sayılabilir mi? Sizi empati yapmaya çağırıyorum.
Türkçeden başka bir dil bilmeyen bir halka, Fransızca dışında bir dille
seslenmenin yasaklanması kabul edilebilir bir durum mudur? İngilizce, Türkçe,
Kürtçe fark etmez, hangi faktörler bir dilin yasak ilan edilmesine yeterli
gerekçeyi oluşturabilir? Uygarlık tarihi cahiliye dönemlerini, Orta Çağ’ı, bu
dönemlerin baskı ve zorbalıklarını geride bırakmıştır. Yeryüzündeki bütün
insanlar için insan haklarına dayalı evrensel bir hukuk sistemi
oluşturulmuştur. Gelin, baskı ve zorbalık zihniyetinin bir ürünü olan bu
yasaları değiştirelim. Açık söylemek gerekirse, bu yasa bu hâliyle kalsa da
şimdiye kadar olduğu gibi biz bu suçu işlemeye devam ederiz. Bundan en ufak bir
çekincemiz yoktur. Nitekim Kürt kökenli AKP milletvekilleri de bu suçu bölgede
sıklıkla işlemek zorunda kalmaktadırlar. Lakin biz, kardeşliğin, eşitliğin, her
şeyden önemlisi insan haklarının bir gereği olarak adil bir hukuk sistemi ile
hiçbir ilgisi olmayan bu yasanın bir an önce değiştirilmesini talep ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 2. Maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 50.
Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Açık
yerlerde, akşam saat 23.00’ten sonra ertesi gün saat 08.00’e kadar toplu olarak
sözlü propaganda yapılamaz.”
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyonun ve Sayın
Bakanlığın katılmadığı önerge şu anlama geliyor: Seçimlerde propaganda saatleri
“gün batımı” ve “gün doğumu” ile ifade ediliyor, tanımlanıyor. “Gün batımı” ve
“gün doğumu” tanımı… Dünyanın “meridyenler” diye ifade ettiğimiz çizgilerinin
arasındaki
Değerli
arkadaşlarım, yürütme organının emir ve komutasındaki emniyet güçlerinin benim
şahsımla ilgili yaptığı bir işlemi sizlerle paylaşacağım, ondan sonra da
sözlerime devam edeceğim.
Adana
seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinin propagandasını yapmak üzere gittim:
Sayın
Bakan dinliyor musunuz beni?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Dinliyorum.
FARUK BAL
(Devamla) – Lütfen… Çok önemli çünkü.
Bu
seçimlerde televizyon konuşması yaptım. Yürütme organının emrindeki polisler
“Faruk Bal, tarafsız yayın yapmıştır.” diye hakkımda zabıt tuttular ve bunu
Cumhuriyet Savcılığına bildirdiler. Cumhuriyet Savcısı üç ay beklettikten sonra
“Böyle bir suç olmaz.” diye takipsizlik kararı verdi. İşte bu, yürütme
organının denetlenebilir nitelikte olmayışının en vahim örneğidir. Bu, bugün
benim başıma gelebilir, Milliyetçi Hareket Partisinin başına gelebilir, ama
yarın sizin başınıza gelecektir. Böyle dengesiz ve denetimsiz bir organın,
seçimlerin niçin bağımsız yargı organı gözetimi altında yapılması gerektiğine
dair Anayasa ilkesini bir kez daha hatırlamamıza vesile olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bunun gibi, yürütme organının emrindeki şu kaymakam, bu Gönen
Kaymakamı, seçim yetkilerini nasıl adil kullanacaktır? Seçimde kendisine
verilen görevleri nasıl adil kullanacaktır, nasıl eşit kullanacaktır? Bu
kaymakam ne yapmış? AK PARTİ İl Danışma Kurulu toplantısı yapılıyor Gönen’de.
AKP Genel Başkan Yardımcısı bu toplantıya gidiyor. Pazar günü bu toplantıya
katılacak olan AKP Genel Başkan Yardımcısını kaymakam, emniyet müdürünü,
jandarma komutanını ve ilin, ilçenin bütün…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) - …daire amirlerini manga gibi esas duruşa geçiriyor, AKP Genel
Başkan Yardımcısını kendisini denetlenmesine imkân sağlıyor. Bu kaymakam,
seçimlerde eşit, dürüst nasıl davranacak Sayın Bakanım? Dolayısıyla bunun gibi
teklifin geneli üzerinde yaptığımız görüşmede Tunceli’de beyaz eşya dağıtarak
AKP’ye oy devşiriciliği yapan, Elâzığ’da “one minute” tercihinde bulunan Vali,
buralarda yapılacak seçimlerde nasıl vatandaşa eşit davranacaktır, nasıl adil
davranacaktır? Elindeki devlet yetkisini ve kamu gücünü ve kamu kaynağını nasıl
eşit bir şekilde kullanacaktır? Bizim, işte, bu yasada “Yürütmenin yetkileri
daraltılsın ve denetlenebilir hâle getirilsin.” derken ifade ettiğimiz budur,
anlatmak istediğimiz budur.
Sayın
Bakan, şahsınıza değil sözüm, ancak biraz önce sizin yerinizde oturan Sayın
Bakan, özellikle Fak-Fuk-Fon’u konusunda yapılan eleştirilere Hükûmetin bir
temsilcisi gibi değil de AKP’nin bir temsilcisi gibi cevap vermiştir. Onlarla
ilgili fikirlerimizi ileride önergelerimizde sizlere ifade edeceğiz.
Saygı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 2. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 50. maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Güner (Ordu) ve arkadaşları
“Açık
yerlerde saat 23.00’ten saat 06.00’ya kadar toplu olarak sözlü propaganda
yapılamaz.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ
GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra
sayılı yasa tasarısının çerçeve 2’nci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı
Yasa’nın 50’nci maddesinin son fıkrasının değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 298 sayılı Yasa, gerçekten demokrasinin ve demokratik düzenin en
önemli kanunlarını düzenleyen kanunlardan birisidir. Değerli arkadaşlarım,
kişilerin haklarını, kişilerin özgürlüklerini en iyi şekilde belirleyen yine
298 sayılı Yasa’ya göre yapılan seçimlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’nin en ücra köşesinde üreticilik yapan, çiftçilik yapan,
Türkiye’nin en ücra köşesinde işçi olarak çalışan, emeğinin hakkını isteyen ve
Türkiye’de yaşayan kamu kesimindeki vatandaşlarımızın, emeklilerimizin, bu
devletin millî hasıladan ve yaşama hakkını en iyi
şekilde düzenleyecek olan yasaların çıktığı Mecliste ve o Meclisten çıkan
Hükûmetin bu vatandaşlarımızın hakkını koruması ve koruyabilmesi için ve
koruyup korumadığının da belirlenmesi için işte 298 sayılı Yasa’nın getirmiş
olduğu kurallara göre yapılan demokratik seçimdir.
Değerli arkadaşlarım,
1973 senesinden beri seçim geçirmekteyim. Bu seçimlerden son yapılan 2007
seçimi ve 2009 yılı seçimlerinde uygulanan antidemokratik uygulamaları gördüm.
Nasıl o seçmenin özgür iradesinin baskı altına alındığı, o özgür iradenin nasıl
yönlendirildiğini bu seçimlerde gördük. Çünkü -demin bir arkadaşım anlattı-
seçim zamanı beyaz eşya dağıtımları, seçim zamanı başka türlü hediyeler, seçim
zamanı başka türlü baskılar yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, o halkın oyunu almak için nasıl ki 2007 yılında 16 milyon kişiye
yeşil kart veriliyor, seçimin akabinde bunun 7 milyonu iptal ediliyor değerli
arkadaşlarım, işte seçimde yapılan antidemokratik uygulamalar bunlardır.
Değerli
arkadaşlarım, işte Türkiye’de seçimlerin daha adil olması için, seçimlerin daha
baskılardan korunması için, halkın sorunlarını çözecek olan Parlamentoyu teşkil
etmek için, daha onun menfaatini koruyan parlamenterleri seçmesi için, işte
özgür iradenin korunması gerekli. İşte onun için, bu seçim yasaları da bu
yönden çok önemli.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu özgür olarak seçimin yapılması için, özgür iradenin
temsili için bağımsız yargı çok da önemli. Güncel konumuz bugün, kuvvetler
ayrılığı sisteminin korunmasını istiyoruz. En büyük nedenlerinden birisi de
halkın özgür iradesini en iyi şekilde temsil edecek parlamenterlerin ve
seçilecek olan kişilerin seçimde güven içinde olmaları için, işte, yargı
bağımsızlığı gereklidir, hukukun üstünlüğü gereklidir ve bu yönden güncel bir
konu olan şu andaki kanun tasarıları Meclise gelmek üzere. O bakımdan çok
önemli değerli arkadaşlarım. Türkiye’nin demokratik, çok daha özgür ve
Türkiye’de halkın sorunlarına çok daha eğilen parlamenterlerin bu Meclise
gelmesi için, işte bu seçim yasasının ve bu seçim yasasında maddeleri
uygulayacak olan kişilerin bağımsız yargıdan olması düşüncesinde olduğumuzu
ayrıca belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, işte Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ
GÜNER (Devamla) - Bugün yasa tasarısında görüyoruz, yürütme organının mensubu
olan valilerin, kaymakamların ve diğer kamu kesimlerinde çalışanların köy
muhtarlarına, mahalle muhtarlarına, kamu kesiminde çalışanlara nasıl baskı
yaptıklarını, nasıl onları etkilediklerini, tehdit ettiklerini açıkça
görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, esasında sorun budur. Bu kutsal Meclise seçilecek olan
milletvekillerinin ve ayrıca bu Meclise gelen milletvekillerinin o saydığım
işçinin, esnafın, üreticinin, halkın, emeklinin hakkını koruyacak olan bu
Meclisin teşekkül etmesi için özgür iradeyle, özgür düşünceyle, özgür takdir
etme hakkıyla seçmenlerin oyunu kullanması gereklidir. Ben, sunmuş olduğumuz
önergenin daha çok idari yöneticilerin ve kolluk güçlerinin baskısından…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ
GÜNER (Devamla) – … daha çok yargı mensuplarının
denetiminde bir seçimin yapılmasını istiyor, önergemin kabul edilmesini istiyor
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3. Maddesi ile eklenen MADDE 51/A
hükmünün son fıkrasında yer alan “
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Hasip Kaplan |
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
|
Şırnak |
Bitlis |
İstanbul |
|
Osman Özçelik |
Sırrı Sakık |
|
|
Siirt |
Muş |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 3. Maddesi ile 298 Sayılı Kanuna eklenen 51/A Maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “bankalar ve sendikalara ait bina ve tesisler”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu gibi kamu hizmeti görülen binalar”
ibaresinin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Akif Akkuş |
|
Isparta |
İzmir |
Mersin |
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin çerçeve 3. maddesi ile 298 sayılı Yasaya
eklenen 51/A maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Halil Ünlütepe |
|
Zonguldak |
Ordu |
Afyonkarahisar |
"Seçim
bürosu, siyasi partilerin il ve ilçe başkanlıkları ile bağımsız adayların, büronun
adresini ve en az bir sorumlusunun kimlik ve iletişim bilgilerini içeren
bildirimi ilçe seçim kuruluna vermeleriyle açılmış sayılır.
Açılma
şartlarını taşımayan seçim bürolarının ilgilisine bu eksikliklerin üç gün
içinde tamamlanması için süre verilir. Bu süreye uyulmaması halinde bürolar,
şartları tamamlanıncaya kadar seçim kurulunca kapatılır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ünlütepe konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; seçimlerin temel
hükümleriyle ilgili yasa tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Düzenlemede
seçim bürolarının açılmalarında siyasi parti il ve ilçe başkanlıkları ve
bağımsız adayların büronun adresini ve en az bir sorumlusunu seçimin
başlangıcından itibaren en büyük mülki amire bildirilmesi esas alınmaktadır.
Bizim değişiklik önergemizde ise buradaki “mülki amiri” yerine ilçe seçim
kurullarının görevlendirilmesi esas alınmıştır. Niçin böyle bir yönteme
gidiyoruz?
Hepinizin
de bildiği gibi seçimlerin yapımı ve yöntemi Anayasa teminatı altındadır.
Anayasa’nın 79’uncu maddesinde yargı organlarının yönetim ve denetimi altında
yapılmaktadır. Seçimlerin yargı denetimi altında yapılmasının asıl sebebi,
seçmen iradesinin doğru ve düzgün bir şekilde tespitini sağlamaktır. Zaten
demokrasinin temel öğelerinden birisi de halk iradesinin doğru olarak tespit
edilmesidir. Böyle bir ortamda mülki amirlere seçim bürolarının açılışıyla
ilgili olarak bir başvuruda bulunulmasının getirebileceği sakıncaları
uygulamalardan çok iyi görmekte ve bilmekteyiz. Elbette sayın valiler, mülki
amirler devleti temsil etmesine rağmen zaman zaman mülki amirlerin seçimin
sonucunu etkileyebilecek olan davranışlarda bulunduklarını hepimiz görmekteyiz,
bilmekteyiz ve üzüntüyle de karşılamaktayız.
Bu
nedenle buradan amaçladığımız asıl konu, seçimlerle ilgili işlemlerin seçimin
başlangıç tarihinden itibaren tamamen seçim kurullarına yönlendirilmesidir.
Artık mülki idare amirlerinin, kaymakamların bu konuda devre dışı
bırakılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz. Hatta zaman zaman kamuoyunda
tartışıldığı gibi fukara, yoksul kişilere seçim dönemlerinde yapılacak olan
sosyal yardımların da mülki amirlerden alınarak, bunların da seçim kurulları
eliyle yurttaşlara ulaştırılmasının çok daha doğru bir karar olacağına yürekten
inanıyorum. Bununla ilgili, bu son seçimlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü
elemanlarının seçimlerden bir gün önce pek çok ilçelerimizde sosyal yardımları
dağıttıklarını gördük. Elbette bu insanların sosyal ihtiyaçları karşılansın ama
seçimlerdeki seçmen iradesini etkilememek amacıyla, dağıtılacak olan kişilerin
tespitinden de ilçe seçim kurullarının sorumlu hâle getirilmesi bence hem
hakkaniyete hem de seçmen iradesinin daha uygun bir şekilde tespitine daha
yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu nedenle, seçim bürolarının açılması,
kapatılması konusunda idareye yetki verilmesi konusunda Komisyonda yapmış
olduğumuz eleştiriler dikkate alınmamış. Bu önergemizle bu konudaki
duyarlılığımızı Genel Kurulla paylaşma ihtiyacı bulmuş bulunuyoruz. Kuşkusuz
siyasi iktidarın güdümünde bir seçim süreci yaşanmasını istemiyoruz.
Demokrasinin gerçekten seçmen iradesini yansıtması için yasal düzenlemelerde
daha dikkatli ve daha özenli davranılması gerektiği inancındayız.
Bu
nedenle, vermiş olduğumuz, seçim bürolarının açılışının parti il ve ilçe
başkanlıklarınca mülki idareden alınarak ilçe seçim kurullarına bildirilmesi
yönündeki önergemizin Genel Kurulca dikkate alınmasını ve bu konudaki
önergemizin kabulü yönünde oy vermenizi diler, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 3. Maddesi ile 298 Sayılı Kanuna eklenen 51/A Maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “bankalar ve sendikalara ait bina ve tesisler”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu gibi kamu hizmeti görülen binalar”
ibaresinin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde yapılması istediğimiz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, 298 sayılı Kanun’un 51’inci maddesine eklenen 51/A maddesi ile
seçimler sırasında açılacak olan seçim bürolarının açılması ve çalışma
prensipleri düzenlenmektedir. Ancak, bu büroların daha önceki seçim yasalarında
da olduğu malumunuz. Bu bakımdan ele aldığımızda, böyle bir kanuna gerçekten
ihtiyaç var mıydı, yok muydu; bu da pek anlaşılmıyor. Elbette teknolojinin
değişmesi, bilgisayar ve İnternetin hayatımıza girmesi bazı yenilikler
yapmamızı gerektiriyor. Ancak, burada belirtilen maddelerin her birinin
uygulanmasının Yüksek Seçim Kurulunun yeni kural ve kaideler koymasına bağlı
olduğu da gözlemlenmektedir. Bu yüzden, seçim sonuçlarının kaydedilmesi ve
iletilmesinde, propagandada İnternetin kullanılması konusu da YSK’nın bir
önergesiyle gerçekleştirilebilirdi çünkü bu maddede belirtilen seçim büroları
daha önceki yasa maddesinde de hemen hemen aynı idi. Kısaca, zihniyet
değişmedikçe kanunu ne kadar değiştirirsek değiştirelim fazla bir değişiklik
olmayacağı kanaatindeyim.
Buna
göre, daha önceki seçimlerde olduğu gibi, seçime katılan aday ve partiler kendi
seçim çevrelerinde seçim çalışmalarını yürütmek üzere seçim büroları
açabilmektedirler. Ancak, devlete ait binalar, vakıflar, üretici birlikleri,
kooperatif birlikleri, bankalar ve sendikalara ait bina ve tesisler bu amaçla
kullanılamıyor.
Seçim
büroları, adayın vatandaşla iç içe olduğu, seçimlerin en hareketli
mekânlarından birisidir; seçmenlerin kolayca ulaşabildiği, bazı istek ve
sorunlarını dile getirdiği birinci basamak teşkilat organlarıdır. Büroların parti teşkilatının kontrolünde olması ve partinin
belirleyeceği bir görevli tarafından açılıp kapanması ve çevreden talep edilen
araç ve gereçlerin il ve ilçe teşkilatlarına bildirilmesi için, il ve ilçe
başkanlarının seçim bürosunun adresini ve bürodaki görevliyi mahallin en büyük
mülki amirine bildirmesiyle açılmaktadır fakat seçim büroları seçimin süresinin
başlamasından sonra da açılabilmektedir.
Seçim
bürosu açılışıyla ilgili belgelerin mahallin en büyük mülki amirine verilmesi
ve bu belge ve bilginin mülki amir tarafından ilçe seçim kurullarına
gönderilmesi bazen gecikebiliyor. Bu sırada da özellikle emniyet güçleri ile
büro görevlisi arasında bazı olumsuzluklar yaşanabiliyor. Bu yüzden büroyla
ilgili bilgi ve belgelerin bir nüshasının seçim bürosu görevlisi tarafından
ilçe seçim kuruluna iletilmesi uygun olur kanaatindeyim. Seçim bürolarının
geçici yerler olmasından dolayı kısa zamanda açılması ve çalışmalarına
başlaması gerekiyor. Seçim bürolarının açıldığı yerlerde bulunan karşı
seçmenlerin şikâyeti sık karşılaşılan olaylardandır. Açılma şartları arasında
yer alan büro açılacak yerin sahibinden izin alınması, açılışı geciktiren
konuların başında gelmektedir.
Bunun
yanında sesli propaganda da seçim bürosu çalışmalarında dikkat edilmesi gereken
bir konudur. Nadiren olsa da bu konuda da anlaşmazlıklar çıkabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, seçim bürolarının çalışma sürelerini “09.00’dan 23.00’e kadar
açık.” diye belirtiyoruz ancak seçim büroları etrafı rahatsız etmeyecek şekilde
bu saatler dışında da açılabilmeli ve vatandaş buralarda oturup seçim
kritikleri yapabilmelidir. Aksi takdirde bazı seçim büroları açık kalırken
bazılarına “Kapatın.” uyarısı gelebilir çünkü bunları daha önceki dönemlerde de
sık sık gördük. Yani bakıyoruz, özellikle iktidar partisinin seçim büroları
açıkken bizim bürolara geliyorlar, diyorlar ki: “Geç oldu, artık kapatın.”
Özellikle gece 23.00’ten sonra sesli propagandanın büro dışından duyulacak
şekilde olması yasaklanabilir ancak içeride, etrafı rahatsız etmeden
çalışmaların devam etmesi gerektiği kanaatindeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.
Seçim
bürolarının seçimlerin vazgeçilmez unsurları olduğunu yukarıda belirtmiştim.
Ancak buraların dikkat edilmediği takdirde birtakım olaylara da sebep
olabileceği kanaatindeyim çünkü buralar kenarda, kıyıda olabilir. Böyle yerlere
birtakım saldırıların gerçekleşmesi de söz konusu.
Bu yüzden
buraların açılmasından sonra da gerek emniyet güçleri gerekse parti
teşkilatları tarafından kontrol altında tutulması ve korunup bunların birtakım
anarşi odakları hâline gelmesinin önlenmesi de gerekmektedir diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu önergemize olumlu oy kullanacağınızı umut
ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3. Maddesi ile eklenen MADDE 51/A
hükmünün son fıkrasında yer alan “
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN -
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet, katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi,
aslında söylenecek çok sözümüz var. Biraz önce Sayın Bakana sordum, yani
2006’da burada Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi gelip
burada oturdular, anlaştılar. Yani, ne olabilir? O dönem Demokratik Toplum
Partisi bağımsız seçimlere katılabilir. E sizde hile çok, oturdunuz, hemen,
alelacele anlaştınız. Hiçbir konuda yan yana gelmeyen iki siyasi parti, sorun
biz olunca hemen, alelacele bir şekilde bu değişiklik yapıldı. Şimdi, bütün
hilelere rağmen, bütün bu yasaklara rağmen “ya, Kürtler beceremezler, zaten
yıllardır bu hilelerle onları yönettik ya…” Ama Kürtler size bir demokrasi
dersi verdi. Bizim ismimizi birleşik oy pusulasında, yaşı ellinin üzerinde
olanlar gerçekten büyüteçle arayıp buluyorlardı; buna rağmen grup oluştu, buna
rağmen buraya geldiler. 1938’lerde Seyit Rıza diyor ki: “Biz sizin
hilelerinizle baş edemedik, bu bize ders olsun ve size boyun eğmedik, bu da
size ders olsun.” Bakın, siz de buradan ders çıkarmalısınız yani hilelerle,
şerlerle demokrasiyi oturtamazsınız. Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu bu olduğu
müddetçe…
TÜSİAD’ın
geçen gün yayımladığı bir kare var burada, bakın: Adalet ve Kalkınma Partisi,
bütün bireyler Sayın Tayyip Erdoğan; Cumhuriyet Halk Partisi, bütün şahsiyetler
Deniz Baykal; yine, Milliyetçi Hareket Partisi, bütün şahsiyetler Sayın
Bahçeli. Bu ne demek? Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, sürekli, bu
aktörler bu Parlamentonun kaderini çizdiler. Onun için, gelin, herkesin kendi
iradesini, bu Parlamentoda gerçekten kendisini temsil edebilecek bir siyasi
parti yasası ve seçim kanunu birlikte çıkaralım. Eğer gerçekten hepimizin
kimliği Sayın Erdoğan’ın, Sayın Baykal’ın, Sayın Bahçeli’nin kimliğine
kilitlenecekse bunun adı demokrasi değildir, bu, demokrasinin bir ayıbıdır.
Bakınız,
Adalet ve Kalkınma Partisi 12 Eylülün kalıntısı, uzantısı olan 12 Eylül
Anayasa’sını değiştirmek için mini bir paket hazırlıyor, gönderiyor. Kabul,
iyi. E peki, sizin yapabileceğiniz… 12 Eylülün ürünü olan Siyasi Partiler
Yasası’na ve Seçim Kanunu’na, niye onlara sığınıyorsunuz? İşinize geldi mi
onlara sığınıyorsunuz. İşine geliyor yüzde 10’luk baraja sığınmak. İşinize
geliyor, devletin hazinesini üç parti kendi arasında bölüşüyor, paylaşıyor ama
Demokratik Toplum Partisi de sizin kadar iradedir, hazineden tek lira almıyor,
DSP almıyor, diğer milletvekilleri almıyor. Peki, bu ülke sizin çiftliğiniz mi?
Allah aşkına, böyle bir demokrasi olur mu? Böyle bir kardeşlik olur mu?
İşte, o
vesileyle arkadaşlar, bu antidemokratik yasaları değiştirin. Biz bütün
hilelerin nasıl yapıldığını biliriz. Siz ne yaparsanız yapın, birleşik oy
pusulasını getirin, bağımsızları onlara dâhil edin, bütün hileleri de getirin,
dünyada olmayan yüzde 10’luk barajın yanında bir 5 daha ekleyin, emin olun, bu
Parlamentoda bu grup olacaktır, size rağmen olacaktır çünkü bu halkın
iradesiyle geliyor, bu grubumuz burada olacak. (BDP sıralarından alkışlar) Siz
buradan hilelerle artık Kürtleri ve Türkiye demokrasi güçlerini
susturamazsınız. Siz yan yana gelerek… Hele buradan Kürt vekillerine
sesleniyorum: Siz 2006’da çıkarılan yasada günah işlediniz, kardeşlerinizin
gelmemesi için gidip hile yaptınız hukuka karşı. Yani bu mevki, makamlar, hepsi
gelip geçicidir. Hukuka karşı hile yapabilirsiniz, bir dönem daha milletvekili
olabilirsiniz ama bu özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bu halkı susturmaya
hakkınız yoktur; onun için ilk önce bu antidemokratik yasalara sizin “dur”
demeniz gerekir, sizin buna karşı durmanız gerekir.
Şimdi,
beş dakikalık süre içerisinde dramımızı anlatamıyoruz. Emin olun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bana bir
on dakikalık süre verseniz, on saatlik süre verseniz, bu hileleri anlatsak emin
olun ki bitmez.
Bakın,
çok yakın tarihte 29 Mart seçimlerini geride bıraktık. Nasıl cebelleştiğimizi
biliyoruz. Bir gün kala Muş’ta, Adalet ve Kalkınma Partisi belediye başkan
adayı, Vali, Kızılay Genel Başkanı ve oradaki yetkililer Muş belediye başkan
adayının evinde ne iş yapıyorlardı? Seçimlere hile karıştırmak üzere bir
aradaydılar. Akşamleyin…
Şimdi, “
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) – Apoletli demokrasi.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü
madde üzerinde üç önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4’üncü Maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “…siyasi partiler veya adaylar…” ibaresinin “Siyasi
partiler ile adaylar ve bağımsız adaylar” olarak ikinci cümlesinde yer alan
“Siyasi partiler veya adayların…” ibaresinin de “Siyasi partiler ile adayların
ve bağımsız adayların” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Batman |
Hakkâri |
Şırnak |
|
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
Osman Özçelik |
|
Bitlis |
İstanbul |
Siirt |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 4. Maddesi ile 298 sayılı Kanunun 55/A Maddesine eklenen
2. fıkrada yer alan “adaylar” kelimesinden sonra gelmek üzere “eşitlik ilkesi
gözetilerek” ibaresinin eklenmesini ve 2. fıkrada bulunan “gününden” ibaresinin
metinden çıkarılmasını, yerine “oy verilmeye başlanılan saatten” ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 4. maddesi ile 298 sayılı yasanın
55/A maddesine eklenen ikinci fıkranın son cümlesinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Atila Emek |
|
Zonguldak |
Ordu |
Antalya |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Atila Emek konuşacak.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLA
EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Teklif’in çerçeve 4’üncü maddesi ile 298 sayılı Yasa’nın 55/A
maddesine eklenen ikinci fıkranın son cümlesinin metinden çıkarılması için
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Seçim Yasası’nı görüşüyoruz. Seçim yasaları, toplumlarda
anayasalar kadar önemli, temel yasalardır ve bu yasaların görüşülmesi hiçbir
şekilde aceleye getirilmeden, toplumun ilgili bütün kesimlerinin görüşleri
alınarak ve ilgili kurumların gerekli katkıları sağlanarak çağdaş, demokratik
bir seçim yasasının yapılması temel amaçtır. Ancak görüyoruz ki görüşmekte
olduğumuz yasa teklifi çok aceleyle getirilmiştir ve -önümüzde seçimlere bir
yıl gibi bir zaman kalmış olmasına karşın âdeta o seçimlerde uygulanmak üzere-
şimdi zamanla yarışıyoruz değerli arkadaşlarım. Bakınız, gecenin saat
24.00’ünde ben şu anda kürsüde konuşuyorum. Saat 15.00’te Genel Kurul çalışmaya
başladı, dokuz saati aşan bir süredir Parlamento çalışıyor ve gecenin bu
saatinde temel bir yasayı, seçmen iradesinin yansımasını sağlayacak ve
demokrasiye işlerlik kazandıracak bir yasayı görüşüyoruz. Öyle sanıyorum ki
birçok arkadaşımızın ilgisi koptu. Yani, sadece Genel Kurulda zorunlu bir
bulunuş noktasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, yoklamalar istendiği zaman
içeri giriyor. Böylesine bir durum ve atmosfer içerisinde bu yasayı
görüşüyoruz.
Şimdi,
özellikle seçimlerin temel hükümleri olan bu durumu değerlendirirken seçmen
iradesinin sandığa yansıyıncaya kadar olan bölümünde yani seçimlerin propaganda
bölümünde seçmen iradesinin her türlü baskıdan uzak ve seçmenin, bütün o seçim
çalışmalarında gerek maddi gerek manevi her türlü baskıdan uzak olması gerekir.
Yani, seçimleri demokratik kılan, bireyin, seçmenin özgür iradesiyle sandığın
başına gidip her türlü baskıdan uzak kalması, sandığa giren oyun da, altın
değerinde olan oyun da sandıktan seçmenin tercihi gibi çıkması gerekir.
Komisyonda bunları değerlendirdik.
Şimdi,
çok yaşadığımız bir durum, özellikle 2007 seçimlerinde de yerel seçimlerde de
yaşanılan durumlar. Seçmenin açıkça çeşitli nedenlerle baskı altına alındığını
Türkiye'nin bir gerçeği olarak yaşadık. Şimdi, biraz önce arkadaşlar da ifade
ettiler ama hepimiz bölgelerimizde yaşadık, artık, yürütmenin etkisi altında
olan bütün idari mekanizmalar ve onların bütün güçleriyle, bir siyasi partinin,
iktidar partisinin resmen propagandasını yapmak üzere seçmene baskı yapıldığı
çok açık ve ortada. Böyle bir ortam içerisinde, şimdi -bu
maddenin özellikle- seçimlerin başlangıç tarihinden itibaren oy verme gününden
önceki yirmi dört saate kadar bütün yayın kuruluşlarında propagandanın
yapılacağı düşünüldüğünde, bunun hiçbir kurala bağlanmadan, özellikle iktidar
partisinin artık yandaş medyasını oluşturduğu bir ortamda seçmenin iradesinin
yönlendirilmesi, şekillendirilmesinde nasıl bir baskı yapacağını bir kere
gecenin bu saatinde, yorgun olduğunuz bir saatinde düşünmenizi istiyorum.
Bunun
düzenlenmesi için Komisyonda gerekli tartışmaları yaptık ama hiçbir değişikliğe
gitmediniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLA
EMEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
sınırsız bir şekilde bütün medya gruplarının ve özellikle, Türkiye’de artık
etkili yandaş medyayı oluşturduğunuz bir dönemde bu yayınların kullanılması
hâlinde seçmen iradesinin nasıl şekilleneceğini düşünmenizi istiyorum. Bu
nedenle de önergemizin kabulüyle madde metninden bunun çıkarılmasını önerdik.
Bunu kabul edin, hiç olmazsa seçimlere, bu yönüyle de seçmen iradesine gölge
düşmesin diyoruz.
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 4. Maddesi ile 298 sayılı Kanunun 55/A Maddesine eklenen
2. fıkrada yer alan “adaylar” kelimesinden sonra gelmek üzere “eşitlik ilkesi
gözetilerek” ibaresinin eklenmesini ve 2. fıkrada bulunan “gününden” ibaresinin
metinden çıkarılmasını, yerine “oy verilmeye başlanılan saatten” ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişiklik önergesi verdiğimiz
maddenin metni şöyledir: “Seçimin başlangıç tarihinden itibaren oy verme
gününden -“gününden” kelimesinin çıkarılmasını istiyoruz- önceki 24 saate kadar
olan sürede…” Çünkü, “24 saat” ve “gün” ile ifade
edilen iki tane zaman dilimi vardır, bu iki zaman diliminden muğlak olanı, açık
olmayanı “gün” ifadesidir. Oy verme günü yirmi dört saattir, hangi saatinden
itibaren yirmi dört saat önce propaganda yapılmasına ilişkin hükümler
uygulanacaktır; günün başladığı cumartesi gününün yirmi dördüncü saatinden
sonraki dakika mı, yoksa oy verme günü oy verme işleminin başladığı saat mi ya
da oyların sayım saati mi?
Şimdi,
buna bir netlik getirmek, açıklık getirmek amacıyla bu önergeyi verdik,
şaşırtıcı bir şekilde, Sayın Komisyon Başkanı ve Sayın Bakan bunun aleyhinde
kanaat belirttiler.
Diğeri de
siyasi partilerin yapacağı propagandalarda eşitlik kuralının uygulanması
gerektiğini, eşitlik ilkesi gözetilerek bu propagandaların yapılması
gerektiğini ifade ettik, bunun da aleyhinde kanaat ifade ettiler. Anlaşılıyor
ki Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri de o gösterilen yolda
karar verecek, önerge reddedilecektir.
Önergenin
mefhumu muhalifinden çıkan sonuç şudur:
Bir:
Seçim iş ve işlemlerinin düzenleneceği günden önceki propagandalar belirsiz bir
saatte yasaklansın veya propagandaya başlansın. Bu belirsizlik iktidar
partisine bir avantaj sağlayacaktır.
İki:
Propagandalar yapılırken propagandaların yapılacağı radyo ve televizyonlarda
siyasi partilere eşitlik ilkesi uygulanmasın. Yani? Yani, bu propagandayı
yapacak olan radyo ve televizyonlar ve diğer organlar siyasi partiler arasında
eşitlik ilkesini gözetmeyeceğine göre eşitlik ilkesinden yararlanacak olan partiler
sığınabilecekleri hukuki, güvenli bir liman bulamasın. Bulamadıkları takdirde
ne olacaktır?
Bir: Türk
medyasının yüzde 60’ına yaklaşmış olan yandaş basın sadece AKP propagandası
yapacaktır.
İki: Türk
medyasının geriye kalan yüzde 40’lık korkutulmuş yani vergi borcuyla
korkutulmuş yani hapse atılarak korkutulmuş olan medyası da AKP’nin
propagandasına alet olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar açık, bu kadar net ve demokratik toplum gereklerine bu
kadar uygun bir önergenin reddedilmesinin amacı, kabul edilmemesinin amacı, AKP
İktidarının devamını sağlayabilecek alelusul bir seçim. İşte bu kanunun da
alelacele yapılmasının sebebi hikmeti, gündeme getirilmesinin sebebi hikmeti
budur. Bu kanunun gecenin bu saatinde bizi izleyen vatandaşlarımızın
gözlerinden ırak bir şekilde Mecliste görüşülmeye mecbur bırakılmasının sebebi
hikmeti de budur. “Acele işe şeytan karışır.” demiştim, “Acele eden ecele
gider.” demiştim.
Değerli
arkadaşlarım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu acele iş ile Seçim
Kanunu’ndaki açıklığın, şeffaflığın ve eşitliğin bu aceleciliğe kurban
edilmemesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ve önergelerle düzeltmeye
çalışıyoruz. Ancak anlaşılan odur ki, yürütme organını elinde bulunduran ve
yürütme organını seçim iş ve işlemlerinde AKP’ye oy devşirme aracı olarak
kullanan AKP, önümüzdeki seçimlere acele bir kanun değişikliğiyle buna ihtiyaç
duyduğunu ve bu ihtiyacı da acımasız bir şekilde kullanacağına işaret olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, seçim, vatandaşın seçme hürriyetinin, en mukaddes hürriyetinin,
ülkesinin geleceği hakkında kanaat belirtme hürriyetinin uygulandığı bir
demokratik süreçtir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.
Bu
demokratik süreçte devletin kamu gücünün, devletin kamu kaynaklarının
kullanılarak bir parti lehine oy devşirme aracı olarak kullanılması demokratik
ahlakla, siyasi ahlakla bağdaşmaz. Siyasi ahlakla ve demokratik ahlakla
bağdaşmayacağını 22 Temmuz tarihinde yapılan seçimlerde, haziran ayının
sıcaklığında, devletin kaynağı olan kömürlerin haziran ayının sıcaklığında
nasıl oy devşirme aracı olarak kullanıldığını bu millet görmüştür.
Önümüzdeki
süreçte bunların tekrarlanmaması düşüncesiyle bu kanunun demokratik hâle
getirilebilmesi için çalışmalarımız ve önerilerimiz devam edecektir. Bundan
sonraki önergelerimizde de sizlerle bu açıklığı, şeffaflığı içeren
önerilerimizi paylaşmaya çalışacağız. Bakalım bu oylama bir demokratik mikyas
olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4’üncü Maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “…siyasi partiler veya adaylar…” ibaresinin “Siyasi
partiler ile adaylar ve bağımsız adaylar” olarak ikinci cümlesinde yer alan
“Siyasi partiler veya adayların…” ibaresinin de “Siyasi partiler ile adayların
ve bağımsız adayların” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısı
üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu
süreçte, bu dönemde, 12 Eylül Anayasası’nın, yasalarının değiştirilmesinden,
Türkiye’nin demokratikleşmesinden, Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyumundan
bahsediyoruz ama bir taraftan da mevcut birçok maddesi hiçbir şekilde
demokratik olmayan Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu varken, bizim bu
saate kadar üzerinde tartışma yürüttüğümüz maddelere bakın.
Şimdi,
arkadaşlar belirttiler, baraj, dil engeli, bağımsız adaylarla ilgili
engellemeler, partilerin hazineden yardım alması, önseçimin olmaması, cins
ayrımcılığı, parti ittifakları ve ortak listeyle seçimlere gitmenin
engellenmesi, tüm bunlar varken bunları tartışmıyoruz.
Yine,
Siyasi Partiler Kanunu’nun 81’inci maddesini okuyacağım. Şimdi,
demokratikleşmeden bahseden AKP Hükûmeti, bu madde burada duruyorken bu yasayı
getirip bir de demokrasiden, seçimlerin demokratikliğinden bahsediyor.
81’inci
madde: “Siyasi partiler: a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi
üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına
dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.”
Peki sayın iktidar milletvekilleri, size
soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, AKP’nin bakanları,
milletvekilleri ve Türkiye’de demokrasiden yana olan tüm kesimler çıkıp,
Türkiye’nin bir kültürler mozaiği olduğunu, birçok kültürün, dilin, inancın
olduğunu ve bunların özgür olması gerektiğini söylüyor ve 81’nci maddeye göre
siyasi partiler Türkiye’de farklı dillerin olduğunu söyleyemeyecekler;
Türkiye’de farklı inançların olduğunu, farklı kültürlerin olduğunu
söyleyemeyecekler. Bu madde burada duruyorken biz bilmem hangi ayrıntıların
üzerinde duracağız? Peki, bu madde burada duruyorken hangi demokrasiden
bahsedeceğiz?
Yine (b)
bendinde deniliyor ki: “b) Türk dilinden veya
kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla
Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün
bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar.”
Şimdi, bu
maddeye göre, Siyasi Partiler Kanunu 81/b’ye göre Türk dilinden başka, Kürt
dili, Çerkez dili, Çeçence, Arapçayı korumak, onun gelişmesi için çaba sarf
etmek siyasi partilerin yasakları arasındadır. Peki, bu siyasi partiler neyle
ilgilenecekler? Biz farklılıkların, insanların düşüncesini, inancını özgürce
yaymasının önünü açacağız diyoruz ve siyasi partilerde bunlar yasak.
Tabii,
bir de (c) bendi var: “c) Tüzük ve programlarının
yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon
toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe'den başka dil
kullanamazlar; Türkçe'den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar,
plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve
dağıtamazlar; bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da yapılmasına
kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve programlarının kanunla yasaklanmış diller
dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür.”
Peki,
soruyorum Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; hani kanunla yasaklanmış dil
yoktu? Peki, eğer kanunla yasaklanmış dil yoksa bu madde neden burada duruyor?
Neden Siyasi Partiler Kanunu’nun 81’inci maddesi değiştirilmiyor? Peki, bu
burada duruyorken Sayın AKP milletvekilleri, bakanları diyorlar ki “Biz,
Kürtçenin konuşulması önündeki engeli kaldıracağız.” ve yine, diyorlar ki:
“Biz, bu konuda yapacağımız bir düzenlemeyle yasak kapsamından çıkaracağız.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.
Peki, şu
ana kadar partimiz en fazla 81’inci maddeden ceza aldı ve her seferinde 81’inci
madde önümüze çıktı. Bunu hiç tartışmıyorken, bunu değiştirmiyorken ”Biz, dilin
önündeki engelleri kaldırdık.” sözü ne kadar samimidir? Günlerdir, haftalardır,
bu tasarı geldikten bu yana birçok medya, özellikle medyaya çıkan AKP
yetkilileri diyorlar ki: “Biz, Kürtçenin önündeki engelleri kaldırdık.” Peki,
yasaklı diller varken siz dilin önündeki engelleri nasıl kaldırmış oluyorsunuz?
Biz bunları tartışmadan, Siyasi Partiler Kanunu’ndaki bu tür maddeleri ve biraz
önce saydığım, tüm arkadaşların dile getirdiği maddeleri tartışmadan demokratikleşmeden
nasıl bahsedeceğiz? Peki, o zaman size yöneltilen “AKP, kendi yasalarını
çıkarıyor.” söylemini nasıl değiştireceksiniz, bu konuda samimiyetinizi nasıl
ispatlayacaksınız?
Hepinize
saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Geçti Sayın Başkan, oylamaya geçildikten sonra istedi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Geçti, geçti” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN –
Vazgeçtiniz… Peki, bir dahaki sefere…
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısını arayacağım şimdi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.37
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
490 sıra
sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
5’inci
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5’inci Maddesi ile Kanunun 55/A
maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 55/B maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “Bu sürenin dışında yapılacak yayınların, tarafsızlık,
gerçeklik…” ibaresinden sonra gelmek üzere “eşitlik” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Bitlis |
İstanbul |
|
Osman Özçelik |
Akın Birdal |
|
|
Siirt |
Diyarbakır |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 5. maddesi ile 298 sayılı yasaya
eklenen 55/B maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
“Oy verme
gününden önceki 30 günlük sürede, yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayın
araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi ve iletişim
telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla yayın yapılması ve herhangi
bir surette dağıtımı kesinlikle yasaktır. “
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 5. Maddesi ile 298 Sayılı Kanunun 55/A Maddesinden sonra
gelmek üzere düzenlenen 55/B maddesinin son fıkrasında bulunan “ilkeleri”
kelimesinden sonra gelmek üzere “ve basın, iletişim araçları ve internet ile
yapılacak propagandalarda siyasi
partiler ve adaylar arasında fırsat eşitliğinin sağlanması, tek yönlü taraf
tutan yayın yapılmaması ilkeleri gözetilerek” ibaresinin eklenmesini ve maddeye
“Bu maddeye aykırı hareket edenlere 149/A Maddesi uygulanır.” fıkrasının
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişiklik için önerge
verdiğimiz madde siyasi partilerin seçimlerde yapacağı propagandayla
ilişkilidir ve bu propaganda basın, iletişim araçları ve İnternet’te yapılacak propagandayla
ilişkilidir.
Seçim
Kanunu’muz, propagandaya ilişkin pek çok maddeyi sevk etmekte ve bu maddelerin
hepsinde siyasi partiler arasında fırsat eşitliğini ortaya koymakta, bir ilke
olarak bunu benimsemektedir. Ancak her nedense bu maddede fırsat eşitliği
şeklindeki bizim seçim hukukumuza girmiş olan bir sınırlama ve bu sınırlamaya
uymayanlar hakkında herhangi bir müeyyide bulunmamaktadır. İşte
bunu temin etmek ve siyasi partiler arasında propaganda açısından fırsat
eşitliğine imkân sağlayacak bizim hukukumuzda mevcut olan RTÜK Kanunu’ndaki bir
maddeyi aynen Seçim Kanunu’na transfer etmek suretiyle bu değişiklik önergesini
verdik ve siyasi partilere fırsat eşitliği tanımayanlara karşı da yaptıkları
yanlı yayından dolayı bir cezai müeyyide uygulanması açısından ek bir fıkra
ihdas edilmesini önerge olarak verdik.
Sayın
Komisyon ve Sayın Bakan bu önergeye karşı olduklarını ifade ettiler. O zaman
neye “evet” demiş oluyorlar? Şuna “evet” demiş oluyorlar: Propaganda eğer
belirli kurallara bağlanmaz ise, siyasi partiler arasındaki propaganda fırsat
eşitliğine dayandırılmaz ise orada kaos olur, orada
propaganda aracı olarak değerlendirilen basın, iletişim araçları ve İnternet’e
parayı basan düdüğü çalar hâle gelir! Dolayısıyla, siyasi partiler
kanaatlerini, gelecek hakkında seçmene ulaştırmak istedikleri fikirlerini eşit
olmayan bir zeminde ulaştırma imkânından yoksun olur. O zaman ne olur? Biraz
önceki önergemizde ifade ettiğim gibi, bu araçlar AKP’nin sekiz yıllık iktidarı
içerisinde yandaş hâle getirilmiştir. Yazılı ve görsel basının yüzde 60’a
yakını bir yandaş uygulama içerisindedir, bakiyesi ise korkutulmuş hâldedir.
Korkutulan ya da yandaş hâle gelen basın önümüzdeki seçimlerde AKP’nin düdüğünü
öttürmek zorunda kalacaklardır ve seçmenin kirli bilgiler ile tek yanlı,
taraflı bir şekilde beyni bulandırılacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, 21’inci yüzyıla girdiğimiz bu süreçte bu antidemokratik uygulama
size bir fayda sağlamayacaktır. Çünkü geçmişte görülmüştür; geçmişte siyasi
baskılara kamu gücünün ve kaynaklarının olağanüstü şartlar dâhilinde bir
partiye yönlendirilmesine ilişkin uygulamaların hepsi tersine dönmüştür. Bunun
en belirgin örneği, maalesef, demokratik hayatımızın başlangıcında açık
oy/gizli sayım esasına bile bu millet “Dur, söz milletindir.” diyebilmiştir.
Sizin bu uygulamalarınıza da bu milletin her zaman güvendiğimiz sağduyusu “Dur,
söz milletindir.” diyecektir diye ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar açık, bu kadar net ve bu kadar şeffaf olan bir
uygulamanın reddedilmiş olmasını demokratik toplum değerleriyle
bağdaştıramadığımız gibi, demokrasi havariliği yapan Adalet ve Kalkınma
Partisinin söylemlerinde de çifte standart uyguladığı aklımıza gelmektedir. Bu
çifte standart belki bir müddet için size bir fayda sağlayacaktır ama alelacele
hazırlanan bu kanun netice itibarıyla “Acele eden ecele gider.” sözünün sonucu
olarak, demokratik toplum gereklerine uygun olmasına özen gösterdiğimiz seçim
mevzuatımızı, seçim hukukumuzu ecele götürmesinden korkarız. Seçimlerde
adaletin, seçimlerde tarafsız yayın yapmanın, seçmenin iradesinin
oluşturulmasında her fikri duyabilme hürriyetinin, seçme hakkını dilediğince
kullanabilme özgürlüğünün kirli bilgilerle, yanlı bilgilerle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçmenin
siyasi tercihini belirlemede yanlı bilgilerle, kirli bilgilerle
yönlendirileceği kaygısındayız. Bu kaygı Türkiye’ye fayda getirmeyecektir, bu
kaygı size de fayda getirmeyecektir diyor, önergemizi yüce Meclisin değerli
üyelerinin takdirine sunuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 5. maddesi ile 298 sayılı yasaya
eklenen 55/B maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Oy verme
gününden önceki 30 günlük sürede, yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayın
araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi ve iletişim
telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla yayın yapılması ve herhangi
bir surette dağıtımı kesinlikle yasaktır. “
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sayılı Yasa’nın, yani
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 55’inci maddesinin
üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin değiştirilmesini istiyoruz. Neden? Arkadaşlar,
Kanun’un, yani 298 sayılı Kanun’un üçüncü fıkrası kısaca yazılı, sözlü, görsel
basın ve yayın araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi
ve iletişim telefonları yoluyla “mini referandum” gibi adlarla seçimin maniple
edilmesini engellemeye dönük bir maddedir. Komisyonun kabul ettiği çerçeve
5’inci maddede bu fıkranın aslında kaynağı Kanun’umuzun 61’inci maddesinin
üçüncü fıkrasıdır. Şimdi, AKP Grubunun da CHP’nin de MHP ve Barış ve Demokrasi
Partisinin de ortak arzularımız seçimlere çok az bir süre kala seçimin
anketlerle -gazete veya televizyon- maniple edilmesini engellemek. Bu konuda
hiçbir grup arasında fikir ayrılığı yok.
Peki,
şimdi, geçtiğimiz seçimleri lütfen düşünün. Seçim günü dahi anketler
yayınlandı. Seçim günü dahi referandumlar yapıldı, mini anketler yayınlandı.
Halk kanalize edildi. Bu yasak değil miydi? Yasaktı. Neye göre yasaktı? 61’inci
maddenin üçüncü fıkrasına göre yasaktı. Kanun’umuzun 61’inci maddesi üçüncü
fıkrası aynen hatta şunu diyor: “Milletvekili genel seçimlerinde seçimin
başlangıç tarihinden itibaren bunlar yasak.” Seçimin başlangıç tarihinden
itibaren oy verme gününe kadar anketler, şunlar, bunlar yasak diyor. Neden,
peki, bu yasak uygulanmadı? Neden seçim günü dahi bu anketler yayınlandı? Çünkü, Kanun’da bir yazım hatası var. 61’inci maddenin
üçüncü fıkrası okunursa, aynen şunu diyor: “Bu yasaklar, referandum gibi şeyler
bir siyasi partinin veya adayın leh ve aleyhinde veya vatandaşın oyunu
etkileyecek biçimde yayın yapılması yasaktır.” diyor. Bu referandumları, bu
anketleri yayınlayan basın, yayın, görsel medyanın hepsi buna dayandı yani “Ben
kimsenin oyunu yönlendirmeye çalışmıyorum ki!” savunmasını yaptılar. Bu
savunmaya göre de seçimlere bir gün kala dahi anket yayınladılar. Bunun çözümü
ne? Sayın Haluk İpek’in çözümü şu oldu: “Evet, kanun, eski kanun seçimin
başlangıç yani son doksan gününde bu anketlerin yayınlanmasını yasaklıyordu,
uygulanmıyordu. Biz buna ‘oy verme gününden önceki son on
gün’ diyelim, doksan günü on güne indirelim, o güne sıkı sarılalım, bu yasağı
uygulatalım.” dedi ama sorun, seçimin başlangıç tarihi veya son on gün olması
değil; sorun, bu anketi yayınlayanların “Ben vatandaşın oyunu –bakın, aynen-
etkileyecek biçimde -kanun lafzı bu- anket yayınlamıyorum.” savunmasıydı. Bu
savunmanın ortadan kaldırılması gerekiyor mu? Gerekiyor çünkü tüm gruplar, tüm
dört parti de neyi istiyor? Seçim günü, arkadaşlar, anket yayınlanmasın,
vatandaşa bırakılsın. Bizim önerimiz ne? Bu Kanun’un yanlış
yazımının düzeltilmesi. Bunun da çözümü çok basit. Olacak
olan şey şu: Üçüncü fıkrada “bir siyasi partinin veya adayın lehinde veya
aleyhinde veya vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde” kelimesini çıkardığınızda
“son on gün” deyin, önemli değil veya “otuz gün” deyin, önemli değil, süreyi
size bırakıyoruz ama bu sürede yani koyacağınız herhangi bir tarih süresi
içerisinde “Vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde yayın yapmadım.” savunmasını
kaldırmak için yasağı kesinleştirmek. Önergemiz takdir edilecek. Biz
“otuz gün” dedik, “on gün” de diyebilirsiniz. Bu sürede referandum, mini
referandum; yazılı, sözlü, görsel basında araştırma; anket, bilgi ve iletişim
telefonlarıyla, mini referandum gibi adlarla yayın yapılmasının ve herhangi bir
surette dağıtımının yasaklanması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA GÖK
(Devamla) – Sağ olun.
Yani dört
grubun da amacı seçimlere birkaç gün kala anketler yayınlanmasını engellemekse,
bunun çözümü bu önergeyle yasak koymak. “Yasak koyduk.” diyorsunuz ama bu
fıkranın ortasındaki o bir cümle, yasağı delmek isteyen medya organlarına imkân
tanıyor. Parayı bastır anket yayınlat, parayı bastır referandum yaptım de; bir
şey yayınlat, bir mini referandum yap, kamuoyu yoklaması yayınlat ve vatandaşı
etkile. Bu yanlış.
Bu
sebeple, eğer ki önergemize evet oyu verirseniz, o yanlış yorumlanan ve
kendilerini kurtarmaya sebebiyet veren o iki satır çıkacak, dediğiniz on gün
veya otuz gün, o sürede her türden anket yayınlanması yasaklanacak.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5’inci Maddesi ile Kanunun 55/A
maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 55/B maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “Bu sürenin dışında yapılacak yayınların, tarafsızlık,
gerçeklik…” ibaresinden sonra gelmek üzere “eşitlik” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
yasanın 5’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
maddede basın, iletişim araçları ve İnternet’te propaganda üzerine değişiklik
tartışılıyor ancak burada önemli olan şey siyasi partilerin, aslında, aldıkları
oyun bir şekilde Parlamentoya yansıması, temsilde adalet meselesi önemli. Yoksa
burada tartıştığımız Siyasi Partiler Yasası’nın ya da seçimle ilgili
değişiklikler… Ne kadar değişiklik yaparsak yapalım eğer bu adalet sağlanmadığı
sürece hiçbir anlamı olmayacaktır. Birilerinin kendi iktidarını korumak için
dayattığı yüzde 10 seçim barajı tam da bu temsilde adaletin önüne engeldir.
Öncelikle bu Parlamentonun aslında Türkiye’nin önünde büyük bir sorumluluk
olarak duran ve halkın iradesinin Parlamentoya yansımasına engel olan bu yüzde
10’luk seçim barajı için çalışması, bunun kaldırılması için çalışması gerekirdi
ama ne yazık ki biz bazı yasal düzenlemeler, propaganda üzerindeki düzenlemeler
üzerine çalışıyoruz.
Ben bazı
örnekler vermek istiyorum, Türkiye sonuçta Avrupa Birliğine aday ülke ve Avrupa
Birliği konusunda bazı ev ödevleri yapmaya çalışıyor. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin Ek 1 No.lu Protokolü “Serbest Seçim Hakkı” başlıklı 3’üncü
maddesi, protokole taraf ülkelerin -ki Türkiye bu protokole taraftır- yasama
organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklamasını sağlayacak
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt
ettiklerini belirtir. Seçmenin denetim organı olan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de sözleşmeye taraf ülkelerdeki seçim sistemini işte bu maddede yer alan
“halkın kanaatlerinin özgürce açıklanması” ibaresi üzerinde denetlemektedir.
Türkiye’nin
taraf olduğu bir diğer önemli insan hakları sözleşmesi de Birleşmiş Milletler
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’dir. Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de
tıpkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi herhangi bir seçim sistemi ya da
seçim barajını düzenliyor değildir. Ancak tıpkı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ndeki hüküm gibi Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde 25’inci
maddesinde seçim haklarını düzenleyen bir hüküm yer almaktadır. 25’inci
maddesinde seçim haklarını düzenleyen hükümde hangi seçim sisteminin tercih
edileceği devletlerin iradesine bırakılmıştır. Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi’nin 25’inci maddesine göre her vatandaş genel, eşit ve gizli oyla belirli
dönemlerde yapılan seçimlerin iradelerini özgürce ortaya koymalarını garanti
eden seçimlerde oy kullanma ve seçilme hak ve fırsatına sahiptir. Özetle, yüzde
10’luk seçim barajı insan haklarıyla ilgili Türkiye’nin imzaladığı uluslararası
bütün sözleşmelere aykırı durmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa’nın 67’nci maddesinde “Seçim kanunları temsilde adalet
ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak şekilde düzenlenir.” demektedir.
Başta iktidar partileri olmak üzere ana muhalefet partisi CHP, daha sonra MHP
bu gerekçeyi ileri sürerek hep yüzde 10 barajının bugüne kadar kalması yönünde
tavır gösterdi, bugün de bu tavırlarını devam ettiriyorlar. Ancak bu maddede yani Anayasa’nın 67’nci
maddesinde temsilde adalet ilkesi bu yaklaşımla ihlal edilmektedir.
2002
seçimlerinde Meclise iki parti girdi. Biri AKP, 11 milyon oy aldı; diğeri CHP,
6 milyon oy alarak Meclise girdi. Her iki partinin toplam oyu 17 milyon. Oysa
Türkiye’de seçmen sayısı 41 milyon olduğu düşünüldüğünde 24 milyon seçmenin
iradesi ne yazık ki buraya yansımadı.
2007
seçimlerinde de durum bundan farklı değil. AKP 16 milyon oy aldı, CHP 7 milyon,
MHP 5 milyon oy aldı. Üç partinin toplam aldığı oy 28 milyon. Yine, 14 milyon
seçmenin oyu, iradesi buraya yansımadı.
Bugün
yüzde 5 barajı, eğer yüzde 5’e düşürülürse, bu 2,5 milyon seçmen ediyor
yaklaşık, bu da yaklaşık 30 dolayında milletvekili anlamına geliyor. Yani
aslında bu ülkede biz bu seçim kanununu tartışmadan önce bu temsildeki
adaletsizliği ve halkın iradesinin buraya yansımamasını tartışmak gerekiyor. Bu
sadece Barış ve Demokrasi Partisinin sorunu değil yani baraj sadece Kürtlere
değil, Alevilere, kadınlara, ötekilere, işçilere, emekçilere, toplumun tüm
kesimlerine yönelik bir baraj var. Bu baraj bugün belki bizim sorunumuz olarak görülüyor
ama önümüzdeki dönem mutlaka, başta AKP olmak üzere diğer siyasi partilerin de
bir sorunu olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT
TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kaldı ki
Barış ve Demokrasi Partisi barajı anlamsızlaştırmıştır. 2007 Temmuz
seçimlerinde bağımsız olarak girdik. Bizim açımızdan baraj anlamsız hâle
gelmiştir. Ancak halkımızın iradesinin buraya yansıması önemlidir. Bu aynı
zamanda kadınların iradesinin de buraya yansımadığını gösteriyor. İşte sadece
50 milletvekilimiz vardı. Birisinin milletvekilliği düşürüldü sayenizde. 49
kadın milletvekili arkadaşımız var. Avrupa’da yüzde 50’lere varan, İsveç’te
örneğin yüzde 55 bu oran... Bunu düşündüğünüzde bile aslında Türkiye hem
kadınlar açısından hem Türkiye’deki diğer toplumsal kesimler açısından adaletli
ve adil bir Parlamento değil ne yazık ki. Umarım bu ayıptan bir an önce
döneriz. Gecenin bu saatinde nasıl bunları tartışırız bilemiyorum ama en
azından biz sorumluluğumuz gereği bunu burada ifade etmeyi bir görev biliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı
madde üzerinde üç önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin sonundaki “on sekiz yaşını
doldurmuş” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve hukuki ehliyete sahip olması
şarttır” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Rıza Öztürk |
Atila Emek |
|
Malatya |
Mersin |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Halil Ünlütepe |
|
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6 ncı maddesine aşağıda yazılı cümlenin
eklenmesini arz ederiz.
“Bu
maddenin uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenir.”
|
K. Erdal Sipahi |
Rıdvan Yalçın |
Necati Özensoy |
|
İzmir |
Ordu |
Bursa |
|
Hamit Homriş |
Mehmet Şandır |
|
|
Bursa |
Mersin |
|
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6’ncı Maddesi ile değiştirilen 57’nci
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere “Seçime
katılan siyasi parti ve adayların kendilerini tanıtıcı nitelikte
düzenleyecekleri broşür, el ilanları, parti bayrağı, poster, afiş, ses ve
görüntü içeren CD, DVD gibi yayınların Türkçe’nin dışındaki farklı dil ve
lehçelerde hazırlaması serbesttir.” cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; 6’ncı madde, 298
sayılı Kanun’un 57’nci maddesinde değişikliği öngören maddeyle ilgili
değişiklik önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Aslında
dün başladığımız yasama faaliyetlerinin bugüne sarkmış olması ve harcanan
zamanın değişimle paralel bir düzeyde olmadığını, yani aylarca, günlerce
gündemde kalan siyasi partilerle ilgili, seçimlerle ilgili yenilik yapıyoruz
reformuna yönelik çalışmalar bugünkü çalışmalara çok yansımadı. Sanki biraz,
dağ fare doğurdu gibi bir sonuç ortaya çıkarıyor. Her nedense, çok, böyle
reklamı bol icraatlar, söylemi bol icraatlar yapıp ortada sonucu fiyasko olan
şeyleri AKP üzerinde görmeye alıştık. Yani burada açılımla ilgili böyle şeyler
vardı, Anayasa değişikliğiyle ilgili şeyler vardı, balon ekonomik modellerle
ilgili şeyler vardı.
Tabii
teknik anlamda, Türkiye’de yapılmakta olan seçimlerin teknik boyutuyla ilgili
birçok düzenlemenin yapılmış olması gerekiyordu. Bunlar, çok teknik düzeyde
kalan ve bu kadar üzerinde konuşmayı gerektirmeyen düzenlemelerdi. Bunlar,
Meclis alt komisyonunda mutabakatla çözülebilecek sorunlardı. Aslında
Türkiye’nin demokrasi sorununun ana kaynağında yer alan siyasi partilerle
ilgili değişimin, Anayasa’yla ilgili değişimin yapılmadığı durumda böylesi
teknik şeylerle uğraşmak biraz anlamsız gibi geliyor. Çünkü,
Meclis alt komisyonunda bununla ilgili bütün grupların teknik boyutta hemfikir
olduğu bir mutabakat metni çıkardı, çok da üzerinde tartışılmaya gerek
duyulmadan bir düzenleme yapılırdı. Siyasi partilerin adil ve demokratik
seçimlere katılma boyutuyla ilgili sorunların, farklı siyasi düşüncelerin
Meclise kendisini taşıyabilmesi açısından sorunların, farklı dillerin,
kültürlerin, propaganda hakkıyla ilgili, barajla ilgili sorunların bugün burada
tartışılıyor olması gerekiyordu ama maalesef tartışılmıyor. Umuyorum ki
sizlerin, özellikle AKP milletvekillerinin sayısının en yakın seçimde biraz daha
az olduğu, daha demokratik bir ortamda bizim bunları tartışabileceğimizi
düşünmekteyiz ve bizlerin sayısının biraz daha fazla olduğu platformlarda
bunları adil bir şekilde görüşme şansı bulacağız.
Şimdi,
bağımsızlarla ilgili, aslında bağımsızlar… Biz bağımsız değildik, bağımsız
olarak girdik seçimlere, mevcut yasal düzenlemelerin azizliğinden kaynaklı. Ama
yine de, bağımsız olarak seçimlere girmek isteyen adayların burada, oy
pusulalarıyla ilgili maddede, oy pusulalarının her zaman dağıtılmasına ilişkin
ve oy pusulalarının milletvekillerinin seçiminde çok büyük bir adaletsizlik
oluşturduğunu ve… Maalesef burada, iktidar ve muhalefet partisinin sadece
“Kürtlerin siyasi iradesi nasıl daha güç yansıtılır.” mutabakatıyla böylesi bir
düzenlemeye gidildi. Ama bütün bu uygulamalara rağmen, yaşlı bir kadın vardı,
okuma yazma bilmiyordu. Seçim çalışması yaparken biz şöyle tereddüt
içerisindeydik “Ya, nasıl olur?” diye. Kadın Türkçe de bilmiyordu. Aynen şöyle
söyledi: “…” (x) Yani “Saymayı da mı bilmiyorum?” diye kendisi buna bir çözüm
buluyordu. Mutlak surette, belli yasal engellemeleri aşan belli kesimler
olacaktır ama demokrasiyi tam demokrasi bilinciyle algılamak lazım. Kendine
göre değil, herkes için eşit paydayı oluşturmak ilkesinden yola çıkmak lazım.
Eğer böyle bir demokratik ortamı oluşturabileceksek biz, bu ülkede huzurlu bir
yaşamı tesis edebileceğiz. Demokrasinin olmadığı her platformda başka alanlar
oluşacaktır ve başka alanlar mutlaka çatışmalara açık olacaktır. Kimse tatmin
olmadığı bir ortamda zorla kalmak boyutunda olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
CD ve
DVD’lerle ilgili, ses görüntüleriyle ilgili şeyler var burada, hediye, eşantiyon,
promosyon dağıtımıyla ilgili. Yalnız, eğer düzenleme
yapılacaksa seçimlerin olduğu dönemde kamu kurumu ihalelerinin de olmaması
gerekiyor çünkü biz son iki dönemde kamu kurumu ihalelerinin özellikle iktidar
partisinin siyasi yandaşlarına nasıl peşkeş çekildiğini çok iyi gördük.
Teklifsiz ihalelerin nasıl yapıldığını öğrenmek, bu konuda bizlerin abartılı
söylemlerde bulunduğunu ifade etmek isteyenler varsa Van Karayolları Müdürlüğü
bünyesinde ihalelerin hangi milletvekilinin yakınlarına ve hangi milletvekiline
ne kadar para ödenerek yapıldığını araştırmasını isteriz.
Söylenecek
çok şey var, vaktimiz de çok, daha sonraki zamanlarda sizlerle paylaşacağız
görüşlerimizi. Süremiz bitti.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 6 ncı maddesine aşağıda yazılı cümlenin eklenmesini arz
ederiz.
“Bu
maddenin uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenir.”
K.
Erdal Sipahi (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Sipahi.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.
490 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili olarak bir değişiklik önergesi vermiştik.
Önergenin verilme mantığı şuydu: 5’inci maddeden itibaren, 8’inci madde dâhil,
propaganda ve benzeri unsurları kapsayan maddeler. 5 ve 8’inci maddelerde
teferruatı gerektiren hususlarda Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği esasların
dikkate alınmasıyla ilgili maddeler vardı. Benzer maddeler olarak 6’ncı maddeye
de bu ibarenin eklenmesinin daha açık, anlaşılır ve bu propagandayla ilgili bir
seri maddenin ruhuna uygun olacağını düşündük. Ayrıca 6’ncı maddede yazılmış
olan propagandayla ilgili birtakım malzemelerin, orada yazılanlar dışında bazı
malzemeler gündeme geldiğinde Yüksek Seçim Kurulunu bu konuda bir inisiyatif sahibi yapmak istedik, ancak her zamanki gibi
klasik ret olayını yaşadık. Buna hayret etmiyoruz, millet iradesinin ülke
idaresine çevrildiği bu çok önemli konu, maalesef, hükûmet tasarısı yerine bir
milletvekilinin teklifi hâlinde, haiz olması gereken ciddiyetten uzak bir
anlayış, bir acele ve telaşla gündeme getirilmeye çalışılmıştır. Bu yasa
teklifinde ana ilkeleri, seçim konusunda temel anlayışı, kısa, açık, net ve
anlaşılır ifadelerle Meclis iradesine sunmak yerine genelge anlayışıyla,
gelişigüzel, akla gelen her şey yazılmıştır.
Aslında
buna hayret etmemek gerekir, en temel hukuk manzumesi olan Anayasa
değişikliğinin bile ilk adımında bir imza rezaletiyle başlaması, bu konudaki
bir kanun teklifine hayret etmemizi gerektirmez. Bir Anayasa
değişikliği düşünün, en kısa, en veciz ifadelerle dolu olması gereken Anayasa
değişikliğini düşünün, geçici madde 20’den –ki, daha önceki ilk taslakta geçici
madde 19’da yazılmıştı- bir satır okuyorum: “Kurulun Başkanı dışındaki asıl
üyelerine 30.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile
çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.” Bunun adı
anayasa maddesi. Yazılan şey anayasa maddesi mi yoksa maaş bordrosu mu? Bu
kadar gayriciddi, göstergeli, kat sayılı, çarpmalı,
bölmeli, dört işlemli bir anayasa örneğini dünyada görmek mümkün mü?
Takdirlerinize sunarım. Hani, eksik olan ne Anayasa’da? Geçici görev
yolluklarıyla demirbaş döşeme listesi de eklenseydi herhâlde bu, Anayasa’nın
mantığına ters olmazdı.
Artık,
Türkiye'de AKP menşeli hiçbir gelişmeye hayret etmiyoruz. Açlık ve işsizliğin
rakam cambazlıklarıyla ve suni gündemlerle saklanmasına alıştık.
Millî
vasfını kaybetmiş eğitimimizde yatılı bölge okullarında işkenceden kaçan
çocukların ölümüne, dershane parası ödeyemeyen anaların hapse, intihar eden
çocukların mezara girmesine hayretle bakmıyoruz. Bunlara içi sızlaması gereken
birçok bakanımızın ise 550 bin TL’lik yeni makam arabalarıyla dolaşmasına artık
bizler de alışmaya başladık, aynen kendilerinin alıştığı gibi.
“Komşularla
sıfır sorun” deyip sıfır gururlu, sıfır haysiyetli dış politikamızın İsrail’de
Büyükelçimizin oturtulduğu sandalye seviyesine indirilmesine şaşırmıyoruz.
Ermeni
konusunda tavır alacağız deyip İsveç Büyükelçisinin bir haftalık göstermelik
tatilden sonra geriye gitmesine hayret etmiyoruz. Sayın Başbakanın ise Ermeni diasporasına ve Dış İlişkiler Komisyonuna gecikmiş Paskalya
tebriği için ABD’ye Büyükelçiyi de yanına alıp gitmesine hiç hayret etmiyoruz.
Akdamar
Adası’nın Ermenilere peşkeş çekilmesinden sonra şimdi de ibadete açılmasına,
hastane ziyaretine gitmeyi beceremeyen hanımların Başbakanlık uçağıyla Arap
şeyhlerinin düğünlerine, devlet parasıyla takı takmak için Katar’a uçmalarına
hiç şaşırmıyoruz.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) – Ayıp, ayıp!
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – “Yargıya açılım” diye PKK açılımını örtülü olarak
Anayasa’ya sokma girişimlerine hiç hayret etmiyoruz. PKK iş birlikli anayasa
değişikliklerine de artık bir noktada alıştık. “Uzlaşma arayışında samimiyiz.”
deyip İmralı ve PKK ile uzlaşma samimiyetini yansıtan anayasa anlayışına da
hayret etmiyoruz.
Son
olarak, bir Başbakan Yardımcımızın 30 Ağustostan rahatsız olmasına da hiç
şaşırmadık. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Yok öyle bir şey, yok. 30 Ağustostan rahatsızlık yok.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Okuduğunu anlamıyorsun.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 30 Ağustos Bayramı’ndan kendileri bu kadar
rahatsızlarsa…
SUAT
KILIÇ (Samsun) – 30 Ağustostan kimsenin rahatsızlığı yok.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – …benim kendilerine tavsiyem, 4 Temmuzdaki Amerikan
Özgürlük Günü’ne katılsınlar 30 Ağustos yerine. (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Oraya sen katılırsın, sana yakışır.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Sen git katıl oraya.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikalı generali
“üçlü mekanizma” diye Ankara’ya çağırıp ayakta karşılayan zihniyete 4 Temmuzda
Amerikan Özgürlük Günü’ne 30 Ağustos yerine katılmak yaraşır. (MHP sıralarından
alkışlar)
SUAT
KILIÇ (Samsun) – İyi yolculuklar. Geç kalırsın, hemen git, hemen yola çık.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet, seçim kanununa gelince: Şaibeli 2007
seçimlerinden sonra şaibeli 2009 mahallî seçimlerini hep beraber yaşadık. Bir
bilişimci bilim adamının İnternet’e yansıttığı gibi, saat 22.00’ye kadar
işleyen işler normal, sonra ne olduysa 22.00 ile 03.00 arasında tüm yurtta
istisnasız AKP oyları artıyor, diğer partilerinki azalıyor. Bilgisayara
birilerinin elinin değdiği belli. En insani ve dinî yardım duygularının
deniz pisliğine bulaştırıldığı Türkiye’de seçime hile bulaşmış, dış politikaya
ABD talimatları bulaşmış, Anayasa’ya Venedik Kriterleri bahanesiyle PKK
bulaşmış, hiç fark etmiyor.
Yüce
Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza…
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
490 sıra
sayılı Tasarı’nın 6’ncı maddesi üzerindeki İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal
Sipahi ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin sonundaki “on sekiz yaşını
doldurmuş” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve hukuki ehliyete sahip olması
şarttır” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gece saat
01.45’teyiz. Şimdi, gerçekten merak ediyorum. Şeklen teklif olan ama özde
Hükûmetin tasarısı olan bu tasarının hikmeti nedir ki gecenin bu saatine kadar
görüşülme ihtiyacı duyuluyor? Bu ihtiyaç nereden kaynaklanmıştır? Bu kanun
tasarısı…
HALUK İPEK (Ankara) – Teklif, teklif.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - …Türkiye’deki demokratikleşmeye, hukuk devletinin
güçlenmesine hizmet mi edecek, mevcut Seçim Kanunu’ndaki antidemokratik
hükümlerin kaldırılmasına hizmet mi edecek, yoksa halkımızın içinde bulunduğu,
halkımızın gerçek gündemi olan açlık, işsizlik, yokluk ve yoksulluğu ortadan mı
kaldıracaktır?
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi, şeklen kanun teklifi olan bu Hükûmet tasarısı
bu kadar önemli ise, gecenin 01.45’inde görüşülmesini gerektirecek kadar önemli
ise bugüne kadar neden getirilmedi? Gerçekten siz bu tasarı ile Türkiye’deki
açlığı, yokluğu, yoksulluğu, demokrasiye, hukukun gelişmesine katkıda
bulunacaksanız niye bunu bugüne kadar getirmediniz, beklettiniz?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, AKP’nin halkın gerçek gündemiyle uzaktan yakından ilgisi
olmadığı yaşanan olaylarla sabittir. AKP’nin demokrasiyle, insan haklarıyla,
özgürlükler ile alakası olmadığı yaşanan olaylarla sabittir. Bugün
Türkiye’de hâlihazırda demokrasinin özünü oluşturan hukuk devleti, kuvvetler
ayrılığı, bağımsız ve tarafsız mahkemeler gibi kavramlarla arası hoş olmayan,
hak arama mücadelesi için yola çıkan Tekel işçilerinin üzerine devletin
polisini süren, copuyla, panzeriyle, topuyla, tüfeğiyle polisi süren, 1 Mayısı,
uluslararası İşçi Bayramı olan 1 Mayısı Taksim alanında kutlamaya çalışan
işçilerin üzerine yine devletin polisini süren, muhalefeti susturan, kendi
siyasal düşüncelerine katılmayan, herkesi susturan, demokrasi sofrasından
nasibini hiçbir zaman alamamış bir AKP iktidarı vardır. İktidarını
sınırlayan basını, üniversiteleri, mahkemeler gibi kurumları fethetmeye uğraşan
bir AKP iktidarı vardır. Yetkilerini Anayasa’dan alan, egemenlik kapsamında
yargı yetkisini kullanan mahkemeler tarafından siyasal iktidarının
sınırlanmasını içine sindiremeyen, kabul edemeyen, bunun hukuk devletinin bir
gereği olduğu hiç mi hiç onu ilgilendirmeyen bir AKP’nin iktidarı vardır. Böyle
bir siyasal iktidarın yapacağı yasaların demokratik olduğunu kabul etmek mümkün
değildir, bunu beklemek de hayalciliktir.
İşte Seçim Yasası önümüzde. Seçim Yasası’nda getirdikleri
değişiklikler hangi gerekçe ile hangi ad altında olursa olsun, getirilen
değişikliklerin hiçbirinin toplumun ihtiyacını karşılamadığı, ancak ve ancak
AKP’nin ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu çok açıktır. Çünkü AKP, yedi yılı
aşkın siyasal iktidarı döneminde, sadece ve sadece bu Parlamentoda kendi
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yasa çıkarmayı alışkanlık hâline getirmiştir.
Parlamentoyu, yasama organını yürütmeye bağlayarak Başbakanın emir ve
talimatlarıyla yasama organının yürütme tarafından yönetilir, yönlendirilir
hâle gelmesini sağlamıştır. İşte, bu kanun tasarısını da gecenin bu saatine
kadar görüşmemizin tek bir nedeni vardır. Bu neden de… Sayın Başbakanın yasama
organına verdiği emir ve talimatın gereği burada yerine getiriliyor değerli
arkadaşlarım.
Bugüne
kadar hangi milletvekilinin teklifi bu saatlere kadar burada görüşülmüş değerli
arkadaşlarım? Şimdi, yasama organını yürütmenin emrine bağlayan ve yasama
organının yürütme tarafından yönlendirilmesini içine sindiren bir siyasal
anlayışın demokratik olduğunu kabul etmek mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci
madde üzerinde dört önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin Çerçeve 7 nci maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 58 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
“Madde
58- Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuat üzerinde
Türk Bayrağı ve dini ibareler bulundurulması yasaktır.
Siyasi
partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe kullanılması esastır.”
|
Suat Kılıç |
Ahmet Aydın |
Ali Bayramoğlu |
|
Samsun |
Adıyaman |
Rize |
|
Safiye Seymenoğlu |
Ayşenur Bahçekapılı |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 7- 298 Sayılı Kanunun 58 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 58-
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuatlar üzerinde
Türk Bayrağı, dini ibareler bulundurulması yasaktır. Radyo ve televizyonlarda
yapılacak propaganda yayınlarında, diğer seçim propagandalarında Türkçenin yanı
sıra farklı dil ve lehçeler de kullanılabilir."
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
|
Iğdır |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 7. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Oktay Vural |
|
Konya |
Mersin |
İzmir |
|
Hüseyin Yıldız |
Kemalettin Nalcı |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Tekirdağ |
Isparta |
|
|
Mehmet Şandır |
|
|
|
Mersin |
|
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tekin Bingöl |
Atila Emek |
|
Malatya |
Ankara |
Antalya |
|
Turgut Dibek |
Ensar Öğüt |
|
|
Kırklareli |
Ardahan |
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Kılıçdaroğlu, sizden kim konuşacak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tekin Bey.
BAŞKAN –
Tamam.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun
teklifinin en önemli maddesi, 298 sayılı Seçim Kanunu’nun 58’inci maddesinde
yapılan bu değişikliktir. Aslında bu değişiklik kanun teklifinin sahibi
tarafından öngörülmemiş, önerilmemiştir ama alt komisyonda -niyet sorgulaması
yapmıyorum ama- bir önergeyle 298 sayılı Kanun’un 58’inci maddesine bu hüküm
eklenmiştir. Eklenen hükümle, Türkçe dışında, yerel dillerde ve lehçelerde
propaganda yapılması imkân dâhiline, serbest hâle getirilmiştir. Bu yanlış bir
hadisedir, bu Anayasa’mıza da aykırıdır değerli arkadaşlar. Çok iyi niyetle,
daha adil, daha eşitlikçi, daha şeffaf bir seçim kanunuyla, demokrasiyi,
demokrasinin sonuçlarının kabul edilebilir, ülke yönetimine yansıtılabilir
olabilmesini sağlamak için yapılan bu kanun değişikliği teklifi bu değişiklikle
sakatlandırılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, burada yaptığımız her çalışma bugüne belki çözüm üretebilir
ama geleceği de tanzim edeceğini unutmayalım. Dil birliği bizim en büyük ortak
paydamızdır. Dil birliğini parçaladığımız takdirde, ortak paydamızı, birlikte
zamanı paylaşma sebebimizi ortadan kaldırmış oluruz.
Dil
birliği Anayasa’mızın da değiştirilemez hükmüdür. Burada Anayasa’yı
değiştirebiliriz, burada kanunları yeniden yazabiliriz ama bu devletin kurucu
hukukunu değiştirme hakkımız yok. Buna teşebbüs edersek yaptığımız iş meşru
olmaz. Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran iradenin, kurucu kahramanların bu
devletin tanımında belirledikleri ve her Anayasa’mızda değiştirilemeyen,
değiştirilmesi teklif edilemeyen “Başlangıç” hükümlerinde dil birliği esastır.
Dil birliğini hiçbir şekilde, hiçbir niyetle gevşetecek, bozacak bir teşebbüs
hukuki olmaz, meşru olmaz, doğru olmaz, faydalı olmaz. Şimdi herkes kendine
bunu söylemeli. Biz farklılıklarımızı konuşarak, farklılıklarımızı öne
çıkartarak birliğimizi tanzim edemeyiz, “Ne farkımız var?” diyerek birliğimizi
tanzim edebiliriz. Farklılıklarımız zenginliğimizdir ama farklılıklarımızı
kimlikleştirerek birlikte yaşamanın kuralı hâline getirmeye kalkarsak yığınakta
yapılan yanlış -işte askerî bir tabir olmakla beraber- hayatın geleceğini
zindana çevirir.
Farklılıklarımız
olabilir ama biz farklı olmayan taraflarımızı güçlendirerek, paylaştığımız
ortak paydalarımızı güçlendirerek birliğimizi koruyabiliriz. Birliğimiz
olmadığı takdirde değerli milletvekilleri, dirliğimizin olup olmayacağını hiç
denemeye kalkmayalım. Birliğimizi güçlendirecek ne kadar sebebimiz varsa
bunları birlikte savunmamız, ortak paydamız hâline getirmemiz gerekir. Dil
birliği bizim en büyük birliğimizdir, en büyük zenginliğimizdir. Dolayısıyla
Siyasi Partiler Kanunu gibi, Seçim Kanunu gibi, Anayasa gibi temel kanunlarda,
hayatı tanzim eden, birliğimizi, birlikteliğimizi tanzim eden hukuk
belgelerinde farklılıklarımızı bir hak hâline getirirsek, bir hukuk hâline
getirirsek inanınız ki yalnız bugün için değil ülkemizin geleceği için de çok
stratejik anlamda yanlışlık yaparız. Yanlış olmuştur, iyi niyetle hazırlanan bu
kanun teklifini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – …alt komisyonda yapılan bu değişiklik resmen sakatlamıştır.
Bunun için geliniz… Ben yasaklardan yana değilim. Eski kanunumuzda 58’inci
maddede “yasaktır” kelimesi geçiyor. Bu beni rahatsız ediyor ama dil birliğini
bozacak şekilde, Türkçe dışında lehçe ve dillerde propaganda yapılmasını, siyaset
yapılmasını… Bu çünkü daha sonra siyaset yapmaya götürecektir, siyasi
örgütlenmeye götürecektir, bu bir başka yerlerin talebidir. Dolayısıyla bu
yanlış olur, bu gelecek açısından çok ciddi yanlış olur. Bizim verdiğimiz, Cumhuriyet
Halk Partisinin verdiği ve teklif sahibinin de öngörmediği bu değişikliği
ortadan kaldırmamız lazım. Kanunun eski şekline dönülmesi veya bir başka şekil
geliştirilmesi gerekir. Anayasa’mıza da aykırı olur, değiştirilmesi teklif
edilemeyen maddelere yani dil birliği ilkesine aykırı olur. Bu yanlışlığı
yapmayalım, çıkardığımız kanunu sakatlamayalım.
Bu
önergemizin kabulünü sizlerden bu gerekçelerle talep ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Diğer
önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl. (CHP sıralarından
alkışlar)
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, seçim süresince yapılan çalışmalardan birisi de malumunuz
radyo ve televizyonlar aracılığıyla yapılan propaganda çalışmalarıdır. Bu
çalışmalar seçime katılan tüm siyasi partiler için eşit bir şekilde uygulanmalı
ve aynı şekilde yayın yapan televizyon ve radyo kuruluşlarının da mutlaka
tarafsız yayın yapma zorunluluğu olmalıdır. Ancak son dönemlerde devletin resmî
yayın organı olan, yayın kuruluşu olan TRT’nin yayınlarına baktığımızda, gerek
haber programlarında gerekse TRT içinde hazırlanan ya da dışarıdan satın alınan
programların hemen tamama yakınında iktidar yanlısı, partizanca yayınlar
yapılabilmekte ve maalesef bu yayınlar artarak devam etmektedir.
Bugün on
üç televizyon kanalı olan TRT’nin bu kanallarının birçoğunda yanlı yayın
yapılabilmekte, haber programları çarpıtılmakta ve maalesef dışarıya
hazırlatılan programlarda ise tümüyle iktidar yanlısı yayınlar yapılabildiği
gibi, diğer siyasi partiler aleyhine çarpıtıcı yayınlar yapılabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, uzun süreden beri TRT’nin zarar ettiği, fazla personel
çalıştırdığı konuşulagelmiştir, ama bugün, İbrahim Şahin’in genel müdürlüğünden
sonra kadrolaşma hızlandırılmış ve maalesef TRT içerisinde çalışan yetkin
kadroların hallaç pamuğu gibi atıldığı da görünen bir gerçek.
Bugün
TRT’de, bütün ısrarlara rağmen, farklı kesimlerin bütün taleplerine rağmen TRT
yayınları yapan programların, satın alınan programların ve sözleşmeli
çalıştırılan kadroların ücretleri kamuoyuyla paylaşılmamaktadır, ısrarla bundan
kaçınılmaktadır, ama konuşulan rakamlar dudak uçuklatıcı cinstendir ve çok daha
güçlü yayın kuruluşlarının dahi telaffuz edemediği fiyatlar TRT tarafından
rahatlıkla ödenebilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün İbrahim Şahin’in genel müdür olduğu ve Sayın Bülent
Arınç’ın Bakanlığının kontrolünde olduğu bir TRT’nin, seçim döneminde, daha
şimdiden ne menem yayınlar yaptıkları göz önüne alındığında, yansız ve bağımsız
yayın yapmasını beklemek hayalden başka bir şey olamaz.
Bugün,
TRT yayınlarının yanı sıra, yaratılan yandaş medyanın da seçim dönemlerinde
tarafsız, seçim kurallarına uyarak yayın yapmasını beklemek de herhâlde
iyimserlik olsa gerek.
Bugün
sadece TRT yayınlarıyla olaya bakmamak lazım: Önemli olan, çıkarılan bu
yasaların, uygulayıcıları tarafından nasıl uygulandığına, nasıl hayata
geçirildiğine bakmak gerekiyor. Sıklıkla bu kürsüde vurgu yapılıyor, 29 Mart
seçimleri sırasında bazı vali ve kaymakamlar, âdeta Adalet ve Kalkınma
Partisinin ilçe başkanları, il başkanları gibi davranmışlardır. Eksi 18
derecedeki bir sıcaklıkta Tunceli’nin dağlarındaki mezralara buzdolabı
dağıtarak, orada sadece çökeleği ve tandır ekmeği olan kadınlarımızın o
buzdolabında neyi muhafaza edeceği düşünülerek o buzdolapları dağıtıldı? Yaz
aylarının, ilkbaharın suyu mu çıkmıştı! Evinde elektriği olmayan kadınlarımıza
bulaşık makinesi dağıtmanın anlamı neydi acaba! Asıl olan o malzemeler
alınırken yine kayırmacı bir anlayışla AKP yanlılarına onların alınmasını
sağlamaktı ve alelacele seçim döneminde bu tür yardım kampanyalarını hayata
geçirmekti ve dönüp bunun savunması yapılırken de sosyal devlet ilkesinden
hareketle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’nun bu yardımları yaptığı
söyleniyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, az önce bahsettiğim gibi, uygulayıcılar çok önemli. Yasalar
çıkarılabilir ama onu hayata geçirenler eğer tarafgir davranıyorlarsa o yasalar
hiçbir anlam ifade etmez. Son dönemlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar
olduğu sekiz yıllık süre içerisinde yaşanan seçimlerde daha seçimin yaşandığı
gün çöplüklerden, çöp kutularından oy pusulaları toplanmakta. Allah aşkına,
henüz seçimler sürüyorken, sayımlar devam ediyorken ve muhtemelen itirazların
da olabileceği sandıkların oy pusulalarının çöplüklerde ne işi var? İşte bunlar
beraberinde birtakım şaibeleri getiriyor.
Yine,
Ankara’da yaşadığımız birçok olay bize seçimlere hile karıştırıldığını net bir
şekilde göstermiştir. Görevli olmayan araçlarda oy pusulalarının ve sandıkların
yakalandığı görülmüş, hiç alakası olmayan, sokaklarda sadece oy kullanılan
okulların elektrikleri dahi kesilebilmiştir. Bütün bunlar eğer iktidarın, seçim
yasası çıkarmasına rağmen, anlayışı partizanca bir anlayışsa onu uygulayanlar
bu seçim yasasını ihlal edeceklerdir ve yine partizanca seçimler yaşanacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 7-
298 Sayılı Kanunun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 58-
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuatlar üzerinde
Türk Bayrağı, dini ibareler bulundurulması yasaktır. Radyo ve televizyonlarda
yapılacak propaganda yayınlarında, diğer seçim propagandalarında Türkçenin yanı
sıra farklı dil ve lehçeler de kullanılabilir."
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısının çerçeve 7’nci maddesine ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
maddede yapılan bir değişiklik var, 298 sayılı Yasa’nın 58’inci maddesine ilave
edilen bir bölüm var: “Radyo ve televizyonlarda yapılacak propaganda ve
yayınlarda, diğer seçim propagandalarında Türkçenin kullanılması esastır.”
deniliyor. Buna ek bir madde olarak, paragraf olarak: “Ancak siyasi partiler ve
adaylar seçim döneminde, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine,
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olmamak şartıyla,
Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları yerel
dil ve lehçelerde de sözlü propaganda yapabilirler.”
Propaganda
bir düşünce ürünüdür. Düşünce ile dil arasında çok yakın, doğrudan bir bağlantı
vardır. Düşünce özgürlüğünü eğer savunacaksak, düşüncenin her şekilde ifadesini
de savunmamız lazım. Düşünce özgürlüğünü kısıtlamak, düşüncenin özgürlüğünü…
Dili yasaklayarak düşünce özgürlüğünü savunamayız. Yani insanlar kendi
düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar, sözlü, yazılı ve
görsel biçimde bu düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar.
Bu
tasarıda sadece sözlü propagandaya olanak tanınıyor, üstelik sadece seçim
döneminde. Seçim dönemi dediğimiz, seçim propagandalarının açıkça yapıldığı son
on güne ilişkin bir süredir. Yani, Türkçe dışında propaganda yapmak isteyen
siyasetçiler sadece on gün ve sözlü olarak bu dili kullanabilecekler. Bu, dilin
özgürce kullanımı anlamına gelmez. Üstelik bir engel daha var. Siyasi Partiler
Yasası’nın 81’inci maddesi “Türk dilinden ve kültüründen başka dil ve
kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi
üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler
ve bu yolda faaliyette bulunamazlar.” demektedir. Yani, bu sözlü propaganda
döneminde Kürtçe konuşmak veya Türkçe dışında başka bir dil konuşmanın, ülkenin
bütünlüğü aleyhinde propaganda maddesine sokularak doğrudan engellenmesi
mümkündür.
Nitekim
hepimizin, özellikle partimiz grubuna mensup arkadaşlarımızın aleyhine açılan
davalar ve Meclise gönderilen fezlekeler Türkçe dışında Kürtçe yaptığımız
konuşmalarla ilgilidir. 20 milletvekili için getirilen 600 -yaklaşık- fezleke
vardır. Yani, kişi başına 30 fezleke gelmiştir. Bunların hemen hemen tamamı
Kürtçe konuşma yaptığımız içindir. Şimdi, böyle bir engel var iken bunu
rahatlattık, bunun yolunu açtık demek mümkün değil.
Yazılı
pankart, CD, DVD ve başka malzemelerin kullanılması da yine yasaklanıyor.
Siyasi Partiler Yasası’nda bu maddeler duruyor. Bu madde cunta Anayasası’nın,
darbe Anayasası’nın getirdiği antidemokratik hükümlere dayanmakta idi ve
dünyada ilk kez bir anayasaya kanunla yasaklanmış dil kavramı getirilmişti.
Kanunla yasaklanmış dil kavramı rahmetli Turgut Özal döneminde kaldırıldı ama
bu Anayasa’ya bağlı olarak hazırlanan yasalardaki engeller hâlâ duruyor, Siyasi
Partiler Yasası’nda ve diğer yasalarda. Bu Seçim Yasası’nda yapılacak
değişiklik sorunu çözmüyor, bu nedenle yeterli görmüyoruz.
Biz
Kürtçe konuşmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar yaptığımız konuşmaların yanında
bundan sonra da yazılı olarak da kendimizi ifade edeceğiz, Kürtçe ifade etmeye
devam edeceğiz. 30 fezlekemize bir 30 fezleke daha gelse, 600 yıl cezanın
yanına bir 600 yıl ceza daha gelse biz kendi ana dilimizi konuşmaya devam
edeceğiz.
Zoraki
birlik, beraberlik sağlanamaz; birlik, beraberlik gönüllü birlik ve beraberliğe
dayalıdır. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir.” demek yeterli değil,
farklılıklarımızı korumak, geliştirmek ve saygılı olma durumunda birlik ve
beraberliği sağlayabiliriz. Farklılıkları inkâr ederek, farklılıkları yok
etmeye çalışarak, asimile etmeye çalışarak birlik, bütünlük sağlanamadı bugüne
kadar, bundan sonra da sağlanamaz. Karşılıklı saygı ve sevginin esası birbirine
saygılı olmaktır, bunu geliştirmek için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) – Otuz yıldır süren çatışmanın önüne geçmek de bununla
mümkündür. Anayasalar değiştirilmezmiş, anayasaların bazı maddeleri değiştirilmezmiş.
Hayır, bütün hukuk metinleri değiştirilebilir; toplumsal gerçeklik, tarihsel
gerçeklik, sosyolojik gerçeklik neyi gerektiriyorsa yasalar ona uymak
zorundadır, hukuk ve yargı sistemi ona uymak zorundadır. Yapay yargı
sistemiyle, yapay hukuk sistemiyle birlik ve bütünlüğü, beraberliği sağlamak
mümkün değildir. Bu nedenle Kürtçenin ve diğer dillerin propagandada serbestçe,
özgürce, Türkçede ne kadar kullanılabiliyorsa o kadar kullanılmasına olanak
sağlamak lazım. Ortak dilimiz olan Türkçenin yasaklanması sizleri ne kadar
rahatsız ediyorsa, edecekse, Kürtçenin yasaklanmasının da bizi bu kadar
rahatsız ettiğinin bilinmesi lazım. Ben Türkçenin yasaklanmasına karşı çıkarım
dünyanın her yerinde, Türkiye’de de. Ama benim dilimin de yasaklanmasına tepki koymaya
devam ederim. Bunun cezası idam bile olsa ben ana dilimi koruyacak ve
kullanmaya devam edeceğim.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin Çerçeve 7 nci maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 58 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
“Madde
58- Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuat üzerinde
Türk Bayrağı ve dini ibareler bulundurulması yasaktır.
Siyasi
partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe kullanılması esastır.”
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
Teklif’in çerçeve 7’nci maddesini değiştirecek olan bir önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim ki, ülkemize olan hizmet aşkımızdan
dolayı gecenin bu saatlerine kadar hep birlikte çalışıyoruz. Hayırlı ve güzel
bir kanunu çıkartmak adına bu gayretleri sürdürüyoruz ve bu emeği veren herkese
de ben teşekkür etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu değişiklik önergesinde hem mevcut Yasa’da hem de teklifte
öngörülen birinci fıkra aynı şekilde muhafaza ediliyor. Propaganda için
kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbuat üzerinde Türk Bayrağı, dinî
ibareler bulundurulması yasaktır. Ayrıca bu yasağın ihlalini düzenleyen yine
298 sayılı Yasa’nın 151’inci
maddesinde de bu yasak devam edecek ve bu yasağı çiğneyenlerle
ilgili olarak da altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilecek.
Yine
önergemizde ikinci paragraf olarak -az önce Sayın Şandır da ifade etti, “Ben
yasaklara karşıyım aslında.” dedi- “Siyasi partiler ve adayların yapacakları
propagandalarda Türkçe kullanılması esastır.” Yani Türkçe dışında başka bir dil
kullanması yasaktır değil, asıl olan Türkçe, “Türkçe kullanmak esastır.”
deniyor.
Yine,
bizim -inşallah yarın görüşeceğiz- 151’inci maddesini değiştirmek üzere vermiş
olduğumuz bir başka önergede de 58’inci maddenin birinci paragrafının yasak
kapsamında devamı noktasında. Kaldı ki devamı noktasında önergemiz. Onun
dışında ikinci paragrafla ilgili olarak da yasağı kaldıran bir önergemiz
olacak, yani esas olan eğer Türkçeyse bu esas olmakla birlikte vatandaşlarla
iletişimin gerekli kıldığı, gerekli gördüğü hâllerde başka bir dil kullanılması
da serbest hâle gelecek. Bu hem demokrasinin bir gereği hem de bence insani bir
husustur, bunu bu şekilde algılamak lazım.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki düşünce ve ifade hürriyeti, Anayasa’mız, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi, İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Kişisel ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Paris Şartı’nda ayrıntılı bir biçimde
düzenlenmiştir.
Siyasi
partilerin kuruluş ve çalışmalarını özgürlük içinde yapması esastır. Yine,
demokratik sistem içinde herkese eşit, herkes için özgür ve herkese açık
siyasal katılımla ancak demokratik sistemi gerçekleştirebiliriz. Eğer siz
çoğulculuğu sağlayamazsanız demokrasiyi de sağlayamazsınız.
Yine,
değerli arkadaşlar, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin vermiş olduğu bir karar var. Bu kararda Kürtçe el bildirisi dağıtmak suretiyle Seçim Kanunu’na
muhalefet etmek suçundan dava açılmış ve bu davada yerel mahkeme -az önce ifade
ettim- 151/2’ye göre mahkûmiyet kararı vermiş, ancak konu Yargıtaya gittiği
zaman, Yargıtay Savcılığı tebliğnamesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü maddeleri çerçevesinde azınlık oluşturma
kastı olmadıkça Kürtçe konuşulmasının suç olmadığı Anayasa’nın 90’ıncı
maddesine göre Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası’ndaki Türkçeden başka
dille konuşma yasağı ve propaganda yasağı ve çatışması nedeniyle uluslararası
sözleşmelerin üstün tutulacağı ve mutlak bir Kürtçe yasağından söz
edilemeyeceği belirtilmektedir. Yani, burada, sadece sözlü propagandayı
değil, yazılı propagandanın dahi suç olmadığını Yargıtayımız ifade ediyor.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 11/10/2006 tarih 2005/753
esas, 2006/7496 karar sayılı Kararı. Sonuçta da yerel mahkeme, kararı, usul ve
yasaya aykırı bularak mahkûmiyet kararının bozulmasına karar veriyor.
Değerli
arkadaşlar, yine, Anayasa Mahkemesi, önüne giden bir dava nedeniyle vermiş
olduğu bir kararda şöyle diyor: Anayasa’nın 3’üncü maddesinde Türkiye
devletinin dilinin Türkçe olduğu belirtilmiş, Anayasa’nın “Düşünceyi Açıklama
ve Yayma Hürriyeti” başlıklı 26’ncı ve “Basın Hürriyeti” başlıklı 28’inci
maddelerinde 3/10/2001 günlü 4709 sayılı Yasa’yla
değişiklik yapılarak düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla
yasaklanmış olan herhangi bir dilin kullanılamayacağı ve bu dilde yayın
yapılamayacağı şeklindeki düzenlemeler Anayasa metninden çıkartılmak suretiyle
düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırları genişletilip vatandaşların günlük
yaşamlarında farklı dil ve lehçeleri kullanmaları ve yayım yapmalarına olanak
tanınmıştır. Bu, Anayasa Mahkememizin vermiş olduğu bir karar.
Yine,
değerli arkadaşlar, bütün uluslararası ve ulusal mevzuata baktığımızda, siyasi
partilerin serbestçe faaliyette bulunması, programlarını ve görüşlerini
serbestçe vatandaşa anlatabilmeleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET
AYDIN (Devamla) – …özgürlükçü, demokratik bir düzenin gereğidir, insan olmanın
da, insan olarak iletişim kurmanın da aynı şekilde bence bir gereğidir. Bugüne
kadarki çağdaş normlara baktığımızda ve gelişen demokrasi anlayışına
baktığımızda, özgürlüklerin de genişleten bir yaklaşımla yorumlandığı nazara
alındığında ve yine özellikle ülkemizde yerel dil ve lehçelerle kurslar
açılabildiği, üniversitelerde enstitülerin kurulabildiği, TRT Şeş’in yayın
yapabildiği, özel radyo ve televizyonlarda yayın serbestisinin
olduğu, Anayasa ve yasalardaki değişikliklerle uluslararası mevzuata
baktığımızda yerel dil ve lehçelerle de propaganda yapmanın mümkün olması
gerektiği, hatta kendini ifade edebilecek tarzda insanların bir başka insanla,
seçmeniyle propaganda yapmasının normal karşılanması gerektiği düşüncesiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 8. maddesinin 3. paragrafındaki “miting
alanı çevresindeki güzergahlarda” ifadesinin “tüm
güzergahlarda” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ensar Öğüt |
Atila Emek |
|
Malatya |
Ardahan |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Turgut Dibek |
Rahmi Güner |
|
Antalya |
Kırklareli |
Ordu |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN –
Son önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 8’inci Maddesi ile değiştirilen 60’ıncı madde başlığı “İlan
ve reklam yerleri” ifadesinin “İlan ve reklam yerlerine ilişkin usuller”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
|
Iğdır |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Uras.
Sizin
imzanız yok Sayın Uras, gelin atın, usule uygun yapalım.
MEHMET
UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; galiba, Fransız
Devrimi’nde sokak hareketleri olurken, iki aristokrat kahvede oturuyor, diyor
ki: “Biz kazanacağız.” Biz kimiz? “Onu yarın öğreniriz.” diyor. Yani hep
kazanandan, güçlü olandan yana olmak, haklı olduğumuz anlamına gelmiyor.
Ahlaklı olmak, mağdur olanı anlamak ve ondan yana olmaktır.
İktidarıyla
ve muhalefetiyle, maalesef bu yüzde 10 barajı konusundaki eleştirilerimiz hep
duvara tosladı. Hâlbuki siyaset derslerinde öğrencilerimizden bir tanesi çıksa,
dese ki: “Yüzde 10 barajını savunuyorum çünkü koalisyonları önlüyor, istikrarı
sağlıyor.” Biz sınıfı geçirmeyiz çünkü demek ki bilmiyor, AK PARTİ öncesi yüzde
10 barajı olmasına rağmen bir koalisyon olduğunu deriz ya da demek ki
öğrencimiz bilmiyor, 1965 seçimlerinde nispî temsil millî bakiye vardı ama
Adalet Partisi tek başına iktidara geldi diye. Yani 12 Eylül rejiminin
yasaklarından beslenerek biz demokrasiyi nasıl inşa edeceğiz?
İşte,
bugün mesela, Dışişleri Komisyonunda Moldova heyetiyle beraberdik. Bize
anlattılar, resmî dilin yanında Gagavuzların kendi dilini ve kültürünü ifade
etmelerini bir zaaf olarak değil, bir zenginlik olarak gördüklerini. Hepimiz
çok mutlu olduk ama bu demokrasi bu Misakımillî sınırının içine geldiği zaman
tedirgin olmaya başlıyoruz. Bulgaristan’da Todor Jivkov soydaşlarımıza yaptığı
muameleye tepki gösteriyoruz ama Türkiye’ye geliyoruz, yerli Todor Jivkov’lardan
geçilmiyor. Dolayısıyla dünyanın her yerinde demokrasi ve özgürlüğün
standartlarına uzaktan bakmanın anlamı yok. “Uzaktan bakılarak usta olsaydı
kediler kasap olurdu.” lafı bu durumlar için söylenmiş. Christoph Colomb
Amerika’ya gidiyor, diyor ki: “Altı tane yerliyi aldım, dil bilmiyorlar, onlara
İspanyolca öğretmem lazım.” Yani İspanyolca bilmiyorsa dil bilmiyor anlamına
geliyor. Bu Batılıların, egemenlerin, hâkimlerin gözüyle dünyaya bakmaktan
vazgeçmenin faydası vardır.
Padişahlara
yol gösterici metinlere eskiden “siyasetname” denirdi. Bizim siyasetnamemizin
de bugün temelinde mutlaka herkes için demokrasi, özgürlük, eşitlik olmalı.
Herkes dinini, dilini, inancını özgürce ifade etmeli ve hakikaten bir seçme ve
seçilme özgürlüğü olmalı. Vehbi Koç’a soruyorlar: “Sandıktan kim çıkacak?”
“Ben” diyor. “Nasıl yani?” diyor gazeteciler. “Kim çıkarsa bana çalışacak.”
diyor. Üniversiteye hazırlık sınavlarında çocuklara soruyorsunuz “Nasılsın?”
diye “Seçenekleri, şıkları söyle.” diyor. Yani çoktan seçmeli önümüzde şıklar
var, hangisini seçersen seç yüzde 10 barajı devam ediyor, 12 Eylül rejiminin
yasakları devam ediyor. Dolayısıyla bizim, bir şekilde yarışı, tek atın
katıldığı bir yarış ve sonucun da baştan belli olduğu bir yapılanmayı
sorgulamamız gerekiyor.
Şimdi
burada seçim zarfının ebadını falan konuşuyoruz ama zihinsel ebatlarımızın aynı
kalmasında problem var. Yani zihinsel ebatlarımızı, standartlarımızı ne zaman
evrensel standartlara kavuşturacağız diye bir problemimizin olması gerekiyor.
Şimdi, size ait olmayan bir şeyi çaldığınızda bunun adı gasptır, hırsızlıktır
ama size ait olmayan oylar alındığı zaman buna sessiz kalabiliyoruz. Fikrî
rekabetten, politik rekabetten kaçınmak bir öz güven sorunudur ve hakikaten
temsilde adalete karşı çıkan bir iktidar ve muhalefet ile biz demokrasiyi nasıl
derinleştireceğiz? Barış ve Demokrasi Partisinin, beş bölgede birinci parti
olan bir partinin baraj sorununun kalkması önerisi birçok demokratik ülkede
uygulanıyor, işte Almanya’ya falan bakıyoruz… Bu “Pazarlık yapmam.” lafları da
tuhaf. Burada yaptığımız iş de pazarlık değil, bir müzakere. Demokrasinin
olmazsa olmaz koşulu bu tür müzakereler. Nasıl Almanya’da PDS, sol parti bu
imkânlardan yararlandı, Türkiye’de de pekâlâ demokrasinin derinleşmesi
açısından Avrupa’daki sistemden yararlanabilmemiz mümkün. İşte, bir
Avrupalılaşma fırsatı önümüzde.
Hazine
yardımı gündeme geliyor. Yurttaşlarımızın ödediği vergilerle bizim
seçmenlerimizin ödediği vergilerin karşılığını alıyorsunuz ama yine biz hazine
yardımıyla ilgili ciddi problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Peki bunun adı “siyasi otlakçılık” olmuyor mu? Siyasette
bence bir yolun sonuna geldik. Ağır kamyon şoförleri derler ki: “Yolun sonuna
geldiyseniz dönemece gelmişsinizdir.” Bu dönemeci, demokrasiyi, özgürlükleri,
eşitlikleri derinleştirerek gerçekleştirmemiz gerek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
UFUK URAS (Devamla) – Jim Morrison diye bir şarkıcı var “Otoriteyi kabul eden
onun bir parçası olur.” diyor. 12 Eylül rejiminin yasaklarına yaslanarak
demokrasiyi inşa etmemiz kolay gözükmüyor. Demokrasiyi inşa etmemizin de yolu
toplumsal muhalefet örgütlerine, emekçilere, kadınlara siyasetin önünü açmaktan
geçiyor. Siyaseti kim yapıyor? Boş zamanı olanlar. Kimin boş zamanları var?
Tuzu kuru olanların. Emeğiyle geçinenlerin, kadınların daha
fazla siyasete dâhil olması çok önemli.
Bakın,
teker teker partilerimizde kadın oranları yüzde 8, BDP’de kadın oranı yüzde 35.
Hep Batı’dan örnekler verilir, Bahreyn’de yüzde 25’i kadın, Tanzanya’da 75
kadın milletvekili var. 109 ülke içinde kadın haklarında Birleşmiş Milletler
insani yaşam endeksinde 101’inci sıradayız.
Daha çok
kadın arkadaşımızın, daha çok gencin, daha çok emekçinin katıldığı bir seçimle
Türkiye’nin daha güzelleşeceğine inanıyorum. Kolaylıklar diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 8. maddesinin 3. paragrafındaki “miting
alanı çevresindeki güzergahlarda” ifadesinin “tüm
güzergahlarda” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 490 sıra
sayılı kanunun 8’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 8’inci maddede şöyle bir şey diyor: “Şehir dışında karayolları
kenarında bulunan sabit ilan ve reklam yerlerini de aynı usulle belirlemeye ve
tahsis etmeye il seçim kurulu yetkilidir. Ancak il seçim kurulu bu yetkisini,
yetkili ilçe seçim kuruluna devredebilir.” Şimdi, burada il seçim kurulu
yetkiyi alıyor, isterse devredebilir.
Benim
düşüncem ve bizim teklifimiz şudur: İl ve ilçe seçim kurulları yetkilidir
dersek, uygun olur. Şimdi, düşünün, Van’ın Erciş ilçesi Van’a
İkinci
bir şey değerli arkadaşlar, bizim derdimiz seçimi doğru dürüst yapmak. Bir kere
rakımı yüksek olan yerlerde -ki benim bölgem Doğu Anadolu’da, hatta
Güneydoğu’da da var, rakım yüksek olduğu için kışı çok ağır geçiyor- kışın yani
kasım ayında seçim yapılmasın. Yapılacaksa ekimi geçmesin. Bu
çok önemli. Yazın da haziran, temmuz, ağustos değil.
Bakın,
temmuz ayında bir seçim geçirdik değerli arkadaşlar, batıdaki insanlar yazlığa
gitti, doğudaki insanlar yaylaya çıktı. Yaylaya sandık koyamadığınız için ne
oldu bu defa? Yayladan insanları taşımaya kalktık. Hepiniz biliyorsunuz. Ama ne
oluyor? Yaylanın yolunu devlet yapmıyor. Niye yapmıyorsun? Diyor ki: “Böyle bir
yasa yok kardeşim. Ben ancak KÖYDES’le köy yollarını yaparım, BELDES’le de
belediye yollarını yaparım.” Yaylanın yolunu niye yapmıyorsun kardeşim? “Ben
yapmam.” Nasıl olacak? “Dozeri veririm ama mazot yok.” diyor. Seçmen geliyor,
diyor ki: “Yaylanın yolunu yapacağız. Dozer al ama mazotu da sen koy.” Mazot
kaç para? 15 milyar, 10 milyar, 7 milyar, 8 milyar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben bölgemde -biliyorsunuz, diğer arkadaşlar da biliyor-
yayla yollarını yaptırmak için, yemin ediyorum, dünya kadar cebimizden para
harcadık. Yol da doğru dürüst yapılmadı. Yoldan bir traktör geçiyor, yolu yine
bozuyor. Bu anlamda, ben istirham ediyorum. Yani tabii ki batıda insanlar
tatile gidiyor, bilmem ne yapıyor, zengin gider gelir, oyunu verir, ayrı bir
konu; beş yıldızlı, yedi yıldızlı otellerde kalıyor, o da ayrı bir konu ama
Doğu Anadolu’da insanlar perişan oluyor. Sizden istirham ediyorum. Yani temmuz
ayında –hani “zamanında yapılsın” diyor ya Sayın Başbakan- seçim inanın bir
işkencedir. Onun için, yani eğer seçim yapılacaksa temmuzda değil, mayısta
yapılsın...
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – Ekimde yapılsın.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) – Hayır, erkene alınsın kardeşim, ekimde yapılsın, ayrı bir
konu. Karar alın. Çünkü, yani inanın, bu konuda biz
Doğu Anadolu’da perişan oluyoruz. Bakın, 3 Kasım 2002’de bir seçim yapıldı. Ben
dağ köylerine gidemedim. Yani 3 Kasım 2002’de. Ekimin 15’inden sonra bizim
orada kar yağmaya başlıyor. Dün yine televizyon gösterdi, kar yağdı. Neredeyiz?
Nisan ayındayız. Şimdi, burada, Ankara’da herkes oturuyor, rahat, kırmızı
koltukta, kararı böyle alalım diyor. Ama git Doğu Anadolu’ya kardeşim, politika
yap bakayım; gör bakayım, dağa çık da oy iste vatandaştan. Adamın gidip elini
sıkmasan, hâlini hatırını sormasan, onu insan yerine koymasan hem oy vermiyor
hem de devlete küsüyor. Bırakın bana, kime oy verirse versin.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – Ensar Ağabey, seçimden seçime değil, önce gideceksin.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, seçimden seçime değil, işte her zaman gidebilmek için,
onun için dağ köylerinde de mutlak suretle gidebilmemiz için vatandaşa
ulaşmamız lazım. Hangi partiden, hangi milletvekili olursa olsun hiç önemli
değil. O insan kendisine bir değer verildiğini görüyor, devlet ayağıma geldi
diyor. Yolunu yapsın, yapmasın ayrı bir konu ama zaten şu anda, inanın...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) – KÖYDES’le ilgili şu anda yollar yapılıyor. İnanın dünya kadar
para harcanıyor, yüzde 70’i de bozuluyor. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Stabilize
yollar. Yayla yollarını niye yapmıyorlar? Ben kanun teklifi verdim, hâlen de İç
Tüzük 37’ye göre Genel Kurula getiremedim. Yani bu yayla yollarının yapılması
lazım değerli arkadaşlar. Hayvancılığı, tarımı geliştirmek istiyorsanız…
İnsanlar yazın yaylaya çıkıp orada bir şeyler yapmak istiyor, hayvanını orada
otlatmak istiyor, çünkü ova sıcak. O anlamda, yayla yollarının mutlak surette
yapılması lazım.
Yazın
değil, kışın da değil, sonbahar ve ilkbaharda seçimlerin olmasının Türkiye’nin
hayrına olacağını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9’uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Rıza Öztürk |
Kamer Genç |
|
Malatya |
Mersin |
Tunceli |
|
Ali Oksal |
M. Ali Susam |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
“Denetim
sonunda yasalara aykırı olarak belirlenen işlemler için gerekli suç duyurusunda
bulunulur.”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 9’uncu maddesi ile değiştirilen 61’inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve masrafları ilgilisinden tahsil
edilir.” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
Şırnak |
Iğdır |
Diyarbakır |
BAŞKAN –
Şimdi, en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı kanun teklifinin 9. maddesinin 2. fıkrasına “… Seçimin başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar;
şehir içi veya şehir dışında, toplu taşıma amacıyla kamu hizmetlerinde kullanılan
hava, kara, deniz ve raylı sistem taşıtlarında yer alan reklam yerleri ve
araçlarında siyasi propaganda içeren yayın yapılamaz” hükmünden sonra gelmek
üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ahmet Orhan |
Kemalettin Nalcı |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Manisa |
Tekirdağ |
Trabzon |
|
Hakan Coşkun |
Akif Akkuş |
|
|
Osmaniye |
Mersin |
|
“Seçimin
başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar hava, kara, deniz ve
raylı sistem araçlarında tek bir televizyon kanalından yayın yapılamaz.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Seçim
kanunları usul kanunlarıdır ve demokrasinin namusu olan kanunlardır. Seçim
kanunları seçimlerin anayasasıdır. Seçim kanunları seçmen tercihlerinin
sağlıklı bir şekilde sandığa yansımasının usulünü belirler.
Bizim
seçim usulümüzü belirleyen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun 2 Mayıs 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1961
yılından bugüne kadar otuz sekiz defa bu Kanun’da değişiklik yapan kanun ve
kanun hükmünde kararname çıkartılmıştır. Bu görüşmekte olduğumuz otuz dokuzuncu
değişikliktir. Seçim kanunları üzerinde bu kadar oynamak millet iradesine de
demokrasiye de müdahale etmektir.
Seçim
kanunları muhalefetin öneri ve uyarılarını dikkate alarak büyük bir uzlaşmayla
yasalaşmalıdır. Yoksa, daha seçim süreci başlamadan,
oylar sayılmadan şaibe iddiaları ortaya çıkar. İktidar diğer kanunları
çıkarırken izlediği baskıcı, dayatmacı, uzlaşmaz tavrını seçim kanunları
görüşülürken kesinlikle göstermemelidir. Millî iradeye şaibe bulaşmasının
demokratik düzenimizin meşruiyetini tartışılır hâle getireceğini kimse
unutmamalıdır. Seçimlerde seçmenlerimiz oylarını gönül rahatlığıyla kullanmalı
ve oylarının hangi partinin hanesinde olduğu konusunda en ufak bir şüpheye
düşmemelidir. Öyle bir seçim kanunu yapmalıyız ki, iktidar gücünü elinde bulunduranların millet
iradesine yön verme, vatandaşın oyunun yönünü değiştirme girişimlerine asla
izin vermemeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, 1961 yılındaki mülki idare amirleri, bugünkü İktidarın
emrindeki mülki idare amirlerine benzemedikleri için, o zamanki kanun koyucu,
seçimlerin yönetiminde mülki amirlere geniş yetkiler vermiştir. Bu kanun
teklifi bu geniş yetkileri muhafaza etmekte, devam ettirmektedir. Biz Yüksek
Seçim Kurulu kararlarına ve açıklamalarına rağmen Başbakanın arkasında durduğu
beyaz eşyacı valilere mi güveneceğiz, yoksa kömür kamyonunun direksiyonuna
geçen valilere mi?
Kanun
teklifinin 9’uncu maddesinde ilan ve reklam yerleri ile ilgili yasaklar hükme
bağlanmaktadır. Bu yasaklarla ilgili işlem yapma yetkisinin, seçimin başlangıç
tarihinden, oy verme gününden önceki otuzuncu güne kadar mülki makamlara, son
otuz gün içinde ilçe seçim kurullarına ait olduğu düzenlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kısa adı İDO olan İstanbul Deniz Otobüsleri, bir televizyon
kanalıyla anlaşarak, yolculara sadece o televizyon kanalını izletmektedir. Biz
o televizyon kanalının nasıl bir yayın politikası yaptığını iyi biliyoruz. O
televizyon kanalı Hükûmetin propagandasını yapan yayınlar yapmaktadır. Bu
önergeyle toplu taşıma araçlarında bu yayınların önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır. İDO sadece bir örnektir. Parti devleti anlayışı içinde kamunun
imkânları ve kamunun kaynakları kullanılarak seçmen davranışları etkilenmek
istenmektedir. Bugün İDO, yarın başka şehirlerdeki toplu taşıma alanlarında bu
tür televizyon kanallarıyla anlaşma yapılarak seçmenin iradesine baskı
uygulanmak istenebilir. Tek kanal yayınının demokratik olmadığı da açıktır. Bu
sebeple bu önergemize destek vereceğinize inanıyor, yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.43
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
490 sıra
sayılı Teklif’in 9’uncu maddesi üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Sayın
Süleyman Latif Yunusoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 9’uncu maddesi ile değiştirilen 61’inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve masrafları ilgilisinden tahsil
edilir.” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
madde üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu
burada muhalefetin ne kadar rolü var bilemiyorum -Komisyon katılmıyor, Hükûmet
katılmıyor- biz sadece sözlerimizi söylemeye çalışıyoruz. Tabii burada bu Seçim
Kanunu’nu değerlendirirken sonuçta bunu bir bütün olarak ele almak gerekiyor,
sadece bir seçim yasası olarak değerlendirmek dar kalacaktır diye düşünüyoruz. Özellikle Türkiye’de çok geniş kesimlerin, toplumsal kesimlerin
artık bu darbe Anayasası’yla devam edilemeyeceği, mutlaka bu Anayasa’nın
değişmesi gerektiği üzerinde bu kadar geniş mutabakatının olduğu bir dönemde,
bunu tartışmak, bunu geliştirmek yerine ya da bu Seçim Kanunu’nu yeni anayasaya
göre ya da yeni zihniyete göre düzenlemek yerine, eskiye göre uyarlamaya
çalışıyoruz. Bu da ilginç bir durum, sanırım bir tek Türkiye’de böyle
bir durum vardır. Herkes, muhalefetiyle, iktidarıyla bu Anayasa’nın değişmesi
gerektiğini söyleyecek ama bu Anayasa’nın değişmemesi için de bu kadar yoğun
çaba harcayacak! Sanırım bu ilginç bir durum, başka yerlerde örnekleri var mı,
çok zannetmiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu Anayasa tartışmaları gündeme geldiğinden bugüne, çok
çeşitli kesimler bu Anayasa’nın değişmesi gerektiği ve bu Anayasa’nın değişmesi
konusundaki görüş ve önerilerini sunuyorlar. Ne yazık ki İktidar, Anayasa’yı
kökten değiştirme yerine, bir paketle karşımıza geldi. Bu konuda da yine çok
geniş bir kesim aslında bu pakette neler olması gerektiği üzerinden de görüş ve
önerilerini sundu, partimiz de dâhil olmak üzere, ama ne yazık ki İktidar bunu
da ifade etmedi. Biz, Anayasa’nın ilk üç maddesi de dâhil, ilk üç maddenin
değiştirilemeyeceğini söyleyen 4’üncü maddesi de dâhil, bütün hepsinin
değiştirilmesi, çağdaş, demokratik bir anayasa olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu görüşte olan bir de Anayasa Kadın Platformu var. Biliyorsunuz, bu
Parlamentoda, belki de Türkiye’de en temel sorun, kadınların karar ve uygulama
mekanizmalarında yer almaması, bu Parlamentoda yer almaması. Hep yurdumuzun
Anadolu olmasından övünüyoruz. Yurdumuz Anadolu ama maalesef, Meclisimiz baba
dolu! Bu kaderi değiştirebilmek ancak kadınların karar ve uygulama
mekanizmalarında yer alması… Seçim Kanunu tartışılırken de
aslında kotanın bir şekilde siyasi partilerde zorunlu hâle getirilmesi
gerekiyor, şu an insafa kalmış durumda, sadece partimizde yüzde 40 oranında ama
birçok parti uygulamıyor, sadece niyette bir kadın temsilini ifade ediyor ama
kadınlar yaşamın her alanına ilişkin kendi görüş ve önerilerini sunmaya devam
ediyor çünkü biz bu toplumun yarısını oluşturuyoruz, biz de yaşıyoruz ve hem
Anayasa değişikliğinde hem yasal değişikliklerde sözümüzü söylemenin önemli
olduğunu düşünüyoruz.
Birkaç
başlık ifade edeceğim, Anayasa Kadın Platformunun önerilerine ilişkin. Anayasa
Kadın Platformunun bir tespiti var, bu önemlidir. Türkiye’de aslında gittikçe
kutuplaşan bir yapı olduğunu, dolayısıyla bu kutuplaşmanın Türkiye’yi hiç de
iyi bir yere götürmediğini, dolayısıyla bunun iktidarıyla muhalefetiyle iyi
değerlendirilmesi gerektiğini, farklılıkların bir birlik anlamında,
farklılıkları yok sayarak değil, farklılıklarımızla birlik projesinin mutlaka
geliştirilmesi gerektiği üzerinden kaygılarını ifade ediyorlar ve birkaç
önerileri var, sizlerle paylaşmak istiyorum:
İfade ve
örgütlenme özgürlüğünü engelleyen antidemokratik anayasal ve yasal engellerin
kaldırılmasını talep ediyor Anayasa Kadın Platformu ki, bu Platformda seksene
yakın kurum var.
Yine
“Anayasa ve Seçim Yasası’nda değişiklik yaparak seçim barajı kaldırılmalıdır.”
diyor çünkü bu baraj en çok da kadınları vuruyor. Yani baraj olduğu sürece
kadınlar Parlamentoda daha az temsil ediliyor ne yazık ki.
Yine
Anayasa’nın 10’uncu maddesine “Devlet, kadın-erkek arasındaki fiilî eşitliği
sağlamakla yükümlüdür.” hükmünün açıkça yazılmasını istiyor.
Yine
Anayasa Kadın Platformu, 10’uncu maddeye, cinsiyet yönelimi ve cinsiyet kimliği
nedeniyle ayrımcılık yapılmamasını ve bunun 10’uncu maddede güvence altına
alınmasını, medeni hâl, yaş ve engellilik konularının yazılmasını istiyor.
Yine kamu denetçiliği mekanizmasının yanı sıra, kadın-erkek eşitliği
kamu denetçiliği, toplumsal cinsiyet eşitliği kurumu, eşitlik kurumu,
ayrımcılıkla mücadele kurulu, ulusal insan hakları kurumu, işkenceye karşı
ulusal önleme mekanizması ile kolluk şikâyet mekanizması gibi, hak ihlallerini
izleme ve önleme kurullarının bağımsız, özerk ve sivil kurullar olarak
STÖ’lerle birlikte oluşturulmasını öneriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT
TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Partilerin
hazine yardımından yararlanmasını ve bunun mutlaka şeffaf olmasını, bu hazine
yardımının önemli bir kısmının partinin kadın çalışmalarına tahsis edilmesini,
partilerin ve adayların seçim harcamalarının sınırlarının belirlenmesini, bunun
için bağımsız bir kurum oluşturulmasını öneriyorlar.
Yine, milletvekilliği dokunulmazlığının kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı
kalmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde siyasi etik yasasının
çıkartılmasını; yine, okullarda zorunlu din dersinin ve nüfus cüzdanındaki din
hanesinin kaldırılmasını, ailenin korunması ve çocuk haklarına ilişkin
düzenlemede “Devlet, çocuk istismarı ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirler alır.” demelidir diyor ve Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde
Türkiye'nin koyduğu çekincelerin de kaldırılmasını istiyor.
Bu
vesileyle, Anayasa Kadın Platformunun taleplerini iletmek istiyorum. İyi
akşamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
“Denetim sonunda
yasalara aykırı olarak belirlenen işlemler için gerekli suç duyurusunda
bulunulur.”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasalara aykırı olan işlemlerin cezalandırılması amacıyla.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddede
üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi”nin Çerçeve 10. maddesi ile 298 sayılı Kanunun 68. maddesine eklenen 3.
fıkrada geçen “boyu
|
Mustafa Elitaş |
Haluk İpek |
Ahmet Yeni |
|
Kayseri |
Ankara |
Samsun |
|
Enver Yılmaz |
Ahmet Aydın |
İsmail Göksel |
|
Ordu |
Adıyaman |
Niğde |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 10’uncu Maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan “…zorunlu hallerde…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
Şırnak |
Iğdır |
Diyarbakır |
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 10. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Beytullah Asil |
|
Isparta |
İzmir |
Eskişehir |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılması için vermiş
olduğumuz değişiklik önergesinin gerekçesini izah için söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, teklif metninin 10’uncu maddesinde “Oy sandıkları, eni 40, boyu 55,
yüksekliği
Değerli
arkadaşlarım, Yüksek Seçim Kurulu oy sandıklarının ve oy verme kabinlerinin standartlarını
belirlemeye yetkili olduğuna göre, sanki bir ihale şartnamesi düzenler gibi,
kanun metninin bu şekilde yazılmış olması kanun tekniğine de aykırılık
içerdiğinden, ayrıca mevcut ve kullanılabilir seçim malzemelerinin kullanılamaması
sonucunu da doğuracak bir hüküm olması itibarıyla israfa yönelik bir madde
olarak düzenlendiği için teklif metninden bütünüyle çıkarılmasını teklif
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının 18/3/2010
tarihli görüş yazısında da “Başkanlığımız bünyesinde hâlen toplam 752.491 adet
seçim sandığı bulunmakta olup tahminî bir hesaplamayla bunların bugünkü değeri
25 milyon TL’dir. Teklifte öngörülen sandıkların tahminî bedeli 55-60 milyon
lira civarındadır. Getireceği mali yük göz önüne alındığında, sandıkların
tamamının değişimi yerine, ilave değişikliklerle, peyderpey değişimini öngören
düzenlemenin yapılması uygun olacaktır.” denilmektedir.
Şimdi,
bütün bu nedenlerle, Yüksek Seçim Kurulu bu oy sandıklarının ve oy verme kabinlerinin
standartlarını da belirlemeye yetkili olduğuna göre, bu düzenlemenin kanun
metninden çıkarılmasını ve bu şekilde yasalaşması noktasında teklifimizin
kabulünü yüce heyetinize arz ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 10’uncu Maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan “…zorunlu hallerde…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BENGİ YILDIZ
(Batman) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz
konusu madde metninde yer alan ifadenin hangi durumları içerdiğinin
belirtilmemesi nedeniyle yasanın kapsamını belirsizleştireceği için tasarıdan
çıkarılması uygun görülmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi”nin Çerçeve 10. maddesi ile 298 sayılı Kanunun 68. maddesine eklenen 3.
fıkrada geçen “boyu
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Oy
kabinlerinin rahat kullanılabilmesi ve seçimden sonra depolanması için kabinlerin boyu 30
santim kısaltılmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi bu
arada herkesin “gerekçe okunsun” demeye başladığı andan itibaren ben de her
seferinde on beş dakika, on beş dakika ara verirsem ne olur? (Gülüşmeler)
11’inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesiyle değiştirilen 298 sayılı
kanunun 78. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
Cümle:
Bağımsız adayların ad ve soyadları oy pusulasında siyasi parti isimleri
büyüklüğündeki harflerle yazılır.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 11. Maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 78.
maddesinin ikinci fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Mustafa Enöz |
|
Isparta |
İzmir |
Manisa |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
Ben, on beş
dakikaları işletmeye başlayayım, hazır uykumuz da kaçtıktan sonra…
MUSTAFA
ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 490
sıra sayılı Seçim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin
11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, seçim, esas anlamını demokratik sistemlerde bulan bir
kavramdır. Bundan dolayı da demokrasilerin var olduğu ve yaşandığı yerler
seçimin de anlamlı olduğu yerlerdir. Bununla beraber, demokrasi, sadece
yönetenlerin seçimle işbaşına gelmelerini sağlamaz, aynı zamanda daha önce
seçilenlerin seçimle görevden uzaklaştırılmalarına da neden olur. Çünkü
demokrasilerde vatandaşlar, kendilerini yönetecek olan temsilcilerini genel
katılımla seçebilme ve böylece öncekileri değiştirebilme imkânına sahiptirler.
Demokratik
sistemlerde esas olan, milletin yönetim yetkisinin kaynağı olmasıdır, yani
bütün vatandaşların hepsinin katılacağı bir seçim demokrasinin varlığını bize
hissettirebilir. Demokrasilerin en büyük göstergelerinden biri olan seçim,
sistemi iktidarlar tarafından sürekli değiştirilip dönüştürüldüğünde, seçim,
halkın görüşünü parlamentoya yansıtmaya değil, yararlı hiçbir faaliyette
bulunamayan bir temsilci grubu oluşturmaya yarayan bir araç hâline gelebilir.
Oysaki bu durum, ülkenin hem politik hem ekonomik hem de toplumsal hayatı için
oldukça riskli bir durumdur.
Sayın
milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge ile görüşmekte olduğumuz yasanın
11’inci maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanun’un 78’inci maddesinin ikinci
fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını talep etmekteyiz; çünkü,
Yüksek Seçim Kurulunun birleşik oy pusulası ve zarfların standartlarını
düzenleme yetkisi vardır. Birtakım özelliklerin ve gereksiz detayların kanun
metnine ilave edilmesi, yapılacak ihalede firma tanımını çağrıştırmaktadır.
Mevcut basılı malzemenin kullanılmaması da israfa neden olacaktır. Esasen
YSK’nın bu konudaki yetkisi teklifin son cümlesine yazılmak suretiyle
benimsendiğine göre, ilgili teklif metni anlamsızdır.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek Anayasa değişikliğinde
gerekse bu özellikleri itibarıyla seçim mevzuatının değiştirilmesine ilişkin
tasarı ve tekliflerde uzlaşma yöntemiyle bu değişikliklerin
gerçekleştirilmesine inanmaktayız. Görüştüğümüz kanun teklifi, maalesef,
uzlaşmaktan uzak dayatmacı bir tekliftir. Devlet yetkilerini iktidarın emrine
vererek seçmen iradesini iktidar istekleri doğrultusunda gerçekleştirmeyi
amaçlamıştır. Zaten teklif Genel Kurula gelmeden, başta Yüksek Seçim Kurulu
olmak üzere devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının bilgisinden ve onların bu
çalışma hakkında katkılarından gerektiği kadar yararlanılmamıştır.
Bu teklif
komisyonda da alelacele görüşülmüş, komisyonda hükûmet teklifi tek yanlı olarak
değerlendirilmiş, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak üzerinde hassasiyetle
durduğumuz, seçmen iradesini yansıtacak, sandığa giren oyların iradeye
dönüşmesini sağlayacak tedbirler maalesef hiç dikkate alınmamıştır.
Yine
komisyonda, Seçim Kanunu’nu uygulayan başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere,
Nüfus İdaresi ve diğer kurum ve kuruluşların görüşlerine itibar edilmemiştir.
Dolayısıyla üzerinde fazla çalışılmadan ve bir mutabakat sağlanmadan Genel
Kurula indirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, konuşmamın başında da belirttiğim üzere demokrasinin
vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler demokratik usul ve esaslara göre
yarışmak zorundadırlar. Onun için seçim demokrasinin vazgeçilmez temel
unsurlarındandır. Vatandaşlarımız seçim kanunlarıyla seçmen eğilimlerini millî
iradeye dönüştürmektedirler. Seçme ve seçilme hakkı evrensel bir insanlık
hakkıdır. Bu yüzden seçme ve seçilme hakkı kullanılırken son derece
hakkaniyetli olunmalı ve evrensel hukuk kurallarına uyulması temel hedef
olmalıdır. Bir ülkenin demokratik bir ülke olabilmesi o ülkenin seçim
kanunlarının demokratik olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yani bir ülkenin seçim
kanunları demokratik hükümler içermiyorsa o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün
olmayacaktır.
Bu duygu
ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı bekler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBM
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesiyle değiştirilen 298 sayılı
kanunun 78. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
Cümle:
Bağımsız adayların ad ve soyadları oy pusulasında siyasi parti isimleri
büyüklüğündeki harflerle yazılır.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Oy
pusulasında bağımsız adayların isimlerinin rahatlıkla okunacak biçimde
yazılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci
madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 12. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni bir gündeyiz. İnşallah,
yeni günün güzelliğiyle Seçim Kanunu’muzdaki bu maddeyle ilgili düşüncelerimiz
yüce kurul tarafından sağlıklı bir şekilde değerlendirilir.
Bu madde,
Türk seçim hukukunda yıllardır uygulanan “sandık alanı” denilen, seçimin en
önemli usul işlemlerinin gerçekleştirildiği alanda bir değişiklik yapmaktadır
ve
Değerli
milletvekilleri,
Sandık
alanının
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) – Biraz önce de söylemiştiniz aynı şeyi.
FARUK BAL
(Devamla) – Efendim? Hanımefendi, bana eğer konuşuyorsanız duyayım sesinizi,
cevabınızı vereyim.
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) – Biraz önce de söylemiştiniz aynı şeyi.
FARUK BAL
(Devamla) – Tekrar söylüyorum, tekrar tekrar söylemekte fayda var çünkü bu
fotoğraf Türkiye’de AKP’nin ne kadar demokrat olduğunu, ne kadar adil olduğunu
ortaya koyan bir fotoğraftır. Bu fotoğraftan sizin ders almanız lazım,
hepinizin ders alması lazım, hepimizin ders alması lazım. Şimdi, bu fotoğrafın
gerçekleşeceği bir alanı sandık kurulunun içerisine bu kanunla
yerleştirirseniz, sizin, Sayın Suat Bey’in ifade ettiği gibi -bugün de
tekrarlayacağım- mahkemei kübranız nasıl karşılayacak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet,
değerli arkadaşlar, Suat Bey hatırlattı bana, “Bugün mahkemei kübradan
bahsetmediniz.” diye, bahsedeyim. Mahkemei kübra iki tanedir, birincisi Cenabı
Zülcelal’in mahkemei kübrası, o öbür tarafta yapılacak iş, yattığı yerde
yatamayacakların işidir, bir de bizim mahkemei kübramız var, o vicdanımızdır.
İşte o vicdanın en önemli görev yeri ülkesi için, geleceği için, çocuklarının
geleceği için yönetim şeklini belirleyecek, iktidarı belirleyecek olan seçim
anı ortaya çıkacaktır. O seçim anında mahkemei kübraya devletin gücünü koyar
AKP lehine tarttırmaya çalışır iseniz bu eşit olur mu, bu adil olur mu?
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) – Vicdan var ya, vicdan!
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Böyle bir şey olmaz, rahat olun.
FARUK BAL (Devamla) – Evet, vicdan bu, vicdan bu. Bu
vicdana uygun davranmak gerekir diyor, önergemizi yine sizin mahkemei kübranıza
havale ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Biz iki mahkemei kübrada da rahatız.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 13. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı Yasanın 82. maddesinin 8. fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
BAŞKAN –
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 13. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki maddede
belirlenen sandık alanı ve sandık çevresiyle ilgili düşüncelerimizi arz
etmiştik. Burada ortaya çıkacak rahatsızlıkların bir sonraki maddede ne
derecede vahim sonuçlara sebep olacağını da ifade etmiştik. Bu ifademizi de
sizlerin mahkemei kübranıza, vicdanınıza havale etmiştik. Mahkemei kübra,
kuyumcu hassasiyetiyle, başta kul hakkı olmak üzere seçmen hakkını da tartan
çok hassas bir terazidir. Ama sizin terazinizin bu hassasiyeti taşımadığını
gördük. İnşallah 13’üncü maddede tekrar tartıya çıkarız, bu defa da pancar
kantarına dönmez!
Değerli
arkadaşlarım, 13’üncü maddede, seçim zamanında görev yapacak olan sandık
çevresinin düzeninin sağlanması düzenlenmiştir. “Sandık çevresinin düzeninin
sağlanması sandık kurulu başkanına aittir.” diyor, doğrudur. Ancak, ilerleyen
fıkralarda gerektiğinde bu sadece başkana, gerektiğinde sadece sandık kurulu
üyelerinden birine terk edilebilmektedir. Bunun anlamı kaostur.
Diğer
taraftan, sandık çevresi içerisinde bulunabilecek kişiler sayılmaktadır.
Bunların içerisinde medya mensuplarının da bulunabileceği ifade edilmektedir.
Bu, özel bir maddedir. Bu özel madde 2007 seçimlerinde Türkiye’de bütün
sandıklarda bir medya grubunun ya da bir ajansın muhabirlerinin
görevlendirilmesiyle ilgili olarak Türk seçim hayatında çok sıkıntılı,
seçimlerin sonucunu etkileyen, mikrofonu seçmene tutarak onun kanaatini
değiştiren ve AKP’ye oy toplayan bir uygulamaya dönüşmüştür. O dönemde
Milliyetçi Hareket Partisi bunu gerek Yüksek Seçim Kuruluna gerekse o ajansın
yöneticilerine iletmiştir. Ajansın yöneticileri bir saat içerisinde durumu
düzelteceklerini ifade etmişlerdir, birtakım yerlerde düzelmiştir, ama
Türkiye’nin genelinde bu ajans -yani “medya” diye buraya sıkıştırılan ifadeyle-
gibi AKP lehine görev yapmaya hazır olan bazı medya gruplarına imkân sağlayan
bir maddedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, bugün size veya önümüzdeki seçimde size fayda sağlayacağını
düşündüğünüz bir tedbir olabilir. Ancak bu tedbir sizin vicdanınızda seçmenin
gelecekle ilgili kanaatini değiştirecek bir noktaya dönüştüğünde “mahkemei
kübra” dediğimiz yerde tartıya muhtaç olan bir eşitsizliğe sebep olan bir
tedbirdir. Bu tedbir AKP’ye belki üç oy, beş oy, on oy, elli oy, yüz oy veya
daha fazla bir fayda sağlayabilir, ama AKP İktidarının böyle hak etmediği bir
desteği, hak etmediği bir şekilde, hak etmediği bir kaynaktan alarak milletin
iradesini yanıltmasında vicdanlarınızda ileride ciddi sıkıntılara ve yaralara
yol açacaktır.
Aynı
şekilde, seçim sandık seçmen çevresinin dışında kalan emniyet güçlerinin
suistimal edebileceği ve seçmen iradesinin mülki amirlerin -bazı adaletsiz
davranan mülki amirlerin- denetiminde -yine bu fotoğrafta görüldüğü gibi- emir
komutayla hareket edecek olan zabıta güçlerinin seçmen iradesini AKP lehine
değiştireceğine dair kanaatler sizlere saydığım örneklerle ifade edilmiştir.
Bunların içerisinde… Zabıta güçlerimizin, emniyet güçlerimizin tamamının böyle
olduğunu iddia etmiyorum. Bunlar içerisinde, elbette vicdanlarıyla hareket
edecek dürüst insanlar vardır. Ama Adana seçimlerinde olduğu gibi, bir partinin
-ki Milliyetçi Hareket Partisidir- mensubunun -ki benim- televizyonda yaptığı
bir konuşmada “Tarafsız yayın yapıyor.” diye tutanak tutup bu tutanağı adliyeye
kadar gönderebilecek haysiyetsiz bir uygulamayı seçen zabıta memurlarının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.
…yapacağı
hile, yapacağı tehdit, yapacağı baskı seçimler için sizi hiçbir zaman abat
etmeyecektir. Hilenin, baskının, tehdidin sonu afettir, abat değildir. Bunu,
hem afet açısından hem abat açısından mahkemei kübranızın birer kefesine
koyarak değerlendirmenizi ve ülkeniz için, seçmeniniz için doğru karar
vermenizi temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 13. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı Yasanın 82. maddesinin 8. fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Şahin
Mengü (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sabahın
bu saatinde demokrasi oynuyoruz, demokrasiyi yapmıyoruz. Önergem üzerinde
konuşmadan evvel bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Daima Parlamentoda bir
uyumsuzluktan, bir iş birliği olmadığından bahsediliyor. Şu yasanın maddelerine
geçildiği andan itibaren herhâlde muhalefetin verdiği asgari kırk tane önerge
var. Bu kırk önergeden -bütün iyi niyetimle söylüyorum- en az iki üç tanesi
tesadüfen iyidir arkadaşlar, tesadüfen. Şimdi böyle bir mantık olur mu? Yani
kırk tane önerge veriliyor. Mesela biraz evvel bir olay yaşadık. Ondan evvel
Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin verdiği dille ilgili önergeler
vardı, reddettiniz. Arkasından, dolanarak, nasıl yaptınız, bir maddeyi ikiye
böldünüz ve bir önerge verdiniz, aynı şeyi kabul ettiniz. “Uzlaşma” diyorsunuz,
uzlaşmanın temel mantığı yok. Ben şimdi burada bir şeyler söyleyeceğim de nasıl
olsa reddedeceksiniz. Allah razı olsun, Komisyon Başkanı oturduğundan beri hiç
“Katılıyoruz.” demedi muhalefete, hep prensip olarak “Hayır” diyor.
CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – “Katılıyoruz.” diyemez ki.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) – Niye?
CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Çoğunluk yok ortada.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) – Sizinkinde nasıl söylüyorsa aynısını söyler. “Olumlu
mütalaayla takdire bırakıyorum.” der, öyle söyler. Senin kadar ben de biliyorum
İç Tüzük’ü.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, getirilen ve çıkartılmasını istediğimiz madde, hakikaten
kontrolü mümkün olmayan bir madde. Cep telefonuyla sandık kurulu üyelerinin
konuşması… Görevleri icabı konuşuyorsa nasıl ayıracağız, kim ayıracak, hangi
konuşma görevi gereği, hangisi değil? Şimdi bunu anlamak da mümkün değil. Bir
yasa tekniği içinde bir şeyleri koyarken bir anlamı olması lazım, bir müeyyide
uygulanabilmesi lazım. Kim tespit edecek? Tespit ettiniz. Kime, ne şikâyet
edeceksiniz? Çünkü o çevrenin amiri o. Böyle bir maddenin yasaya konulması yanlış.
Bakın, bir yasayı hazırlarken biraz daha dikkatli, özenli davranmak lazım.
Anayasa tartışmalarında da gelecek. Bir fıkrayı kaldırdığınızı söylüyorsunuz,
değiştirdiğinizi söylüyorsunuz; altındaki fıkra aynen duruyor! Yanlış
yazmışsınız. “Üçüncü fıkra” diyorsunuz, dördüncü fıkra duruyor. Hâlbuki
değiştirmek istediğiniz belki de dördüncü fıkra! Yani yasa yaparken biraz daha
ciddi olmak lazım. Bu yasaları yarın birileri alıp… Sadece biz konuşmayacağız,
yarın bunun uygulayıcıları da bu işi tartışacaklar. Nasıl bir yasadır, tabii
kimse bilmez sabaha karşı saat 5’te, 3’te geçtiğini, emir komuta zinciri içinde
geçtiğini. Burada kimse bugün sağlıklı bir tartışma yapmıyor. Böyle bir ortamda
sağlıklı tartışma da olmaz ama kendimizi kandırıyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Mengü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü
madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 14. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 14-
298 sayılı Kanunun 83 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Sandık
Alanında Suç İşlenmesi:
Madde 83-
Sandık alanında bir suç işlenmesi halinde, sandık kurulu, durumu tutanağa
geçirir ve sanığı zabıtaya teslim eder.
Sandık
kurulunun görev yaptığı yerde cep telefonu ile görüşme yapmak yasaktır. Ancak
sandık kurulu başkan ve üyelerinin, görevleri gereği yapacağı görüşmeler bu
hükmün dışındadır. Bu hükme aykırı davranan kimseler kurul başkanı tarafından
uyarılır. Bu uyarıya rağmen görüşmesini sürdüren kimse, derhal oradan çıkarılır.
Basın
mensuplarının sandık alanında, sandık başı işlemlerine engel olmamak ve seçmen
eğilimini etkilememek şartıyla, haber amacıyla görüntü ve bilgi elde etmeleri
serbesttir.
2. ve 3.
fıkraya aykırı haller 1. fıkra hükmüne tabidir.”
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Hasan Özdemir |
|
Isparta |
İzmir |
Gaziantep |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sandık
alanı uygulaması seçim hukukumuzda yerini almış ve uygulama ile bir tecrübe
zenginliği oluşturmuştur. Sandık alanının içinde
Müteakip
maddelerden sandık alanı olarak tanımlanan bölüme güvenlik güçlerinin
yerleştirileceği ve bunlara
aynı sandıkta oy kullanma hakkı tanınacağı anlaşılmaktadır
Yürütmenin
emir ve komutasındaki güvenlik güçlerinin sandık alanı içine girmesi seçimlerin
bağımsız yargı gözetiminde yapılmasını gerektiren Anayasa hükmüne aykırıdır.
Bu durum
seçimlerin dürüstlüğü, açıklığı ve seçmen iradesine müdahale edilmemesi ilkesi
ile bağdaşmaz.
Teklif
kötü niyet taşımamakta ise maddenin metinden çıkarılması gerekir.
Sandık
alanında cep telefonu kullanılmak suretiyle seçmen iradesi ifsat edilmekte,
istenilen oyun verilmiş olduğu telefon kullanılarak teyit edildikten sonra
ahlak ve hukuk dışı ilişki tesis edilmektedir.
Sandık
alanı içine giren bazı kişiler basın mensubu görüntüsü altında, basının
kullandığı mikrofon ve kamera gibi araçları da kullanarak seçmen iradesini
değiştirmek ve belli bir parti lehine oy verme günü propaganda yapmaktadır.
Bazı
hallerde basın mensubu kişiler de aynı yasak propaganda suçunu sandık alanı
içinde de işlemektedir. Teklif bu durumun önlenmesi amacı ile verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 15. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 86. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ensar Öğüt |
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
Ardahan |
Zonguldak |
Ordu |
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Gök, buyurun.
İSA GÖK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 15’inci maddeye
ilişkin itirazımızı sunuyorum.
Şimdi,
arkadaşlar bu kanunda sandık seçmen listesinde kayıtlı olma yeter, tek, olmazsa
olmaz koşulumuz. Sandık seçmen listesinde kaydı olmayan seçmen oy kullanamaz.
Şimdi, muhtarlık bölgesinde askıya çıkarttınız, muhtarlık bölgesinde askıda
kesinleştirdiniz. İtiraz mı var? İtirazı aldınız, ilçe seçim kuruluna getirdiniz,
burada netleştirdiniz; ilçe seçim kurulu bunu çoğalttı, sandık kurullarına
verdi sandık seçmen listelerini.
Şimdi
arkadaşlar, SEÇSİS sistemini uyguluyoruz kaç yıldır, 2007’de uyguladık bunu,
Bilgisayar Destekli Merkezî Seçmen Kütüğü Sistemi. Bu maddede -alt komisyonda
da itiraz ettim, daha sonra itiraz ettim- anlaşılmaz bir şey var, o da şu:
Seçmen listesi ilçe seçim kurulunda kesinlik kazanıyor, burada çoğaltılıyor,
sandık kurullarına gönderiliyor. Bu madde bir istisna koyuyor. Seçim kurulunda
çoğaltılıp sandık kurullarına gönderilen listede bir şahıs olacak, bu şahıs
ilçe seçim kurulundaki listede adı olacak ama çoğaltılıp muhtarlığa gönderilen
listede adı olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Çünkü ilçe seçim
kurulundaki liste çoğaltılıyor, sandık kuruluna bu liste gönderiliyor. Şimdi,
burada bir istisna tanınıyor, deniyor ki: “İlçe seçim kurulu başkanı eğer
sandık kurulundaki listede şahsın adı yok ama seçim kurulundaki listede adı
varsa bir belge verecek, o belgeyle şahıs bu sandık kurulunda oy kullanacak.”
Bu işin mantığı yok. Bu iş, mümkün olmayan bir şey. Siz
buna izin verdiğinizde seçim kurulundaki listeye o zaman daha sonra ilave
yapılma ihtimalini doğuruyorsunuz, seçim kurulu başkanı da sandık kuruluna
kesinleşmiş seçim kurulundaki listenin sureti olan sandık kuruluna ilaveten
seçmen kaydetme imkânı tanıyorsunuz. Bunun denetimi nasıl olacak? Bunun
denetimi olamaz. Bir de üstelik sandık kurulunda o seçmen listesi bilgisayar
destekli merkezî seçmen kütüğü sistemine tabi liste. Yani sandık kurulu başkanı
bu bilgisayar destekli listeye göre oy kullandıracak ama ilçe seçim kurulu
başkanı bir belgeyle “Git sandıkta oy kullan.” diyecek. Mahallî seçimler var.
Bir seçimde bir oyla belediye başkanlığı değişiyor. Seçim kurulundaki listede
ilk başta kesinleşen ve sandık kuruluna gönderilen listenin aynı olma
zorunluluğu muhakkak. Böyle bir istisnayı niye koydunuz? Bu istisnayla yarın
kimler zarar görecek?
Arkadaşlar,
bu işin mantığı yok. Bu işin SEÇSİS sisteminde mantığı yok. Sandık kurulu
başkanına eziyet, seçime ciddi bir şüphe; seçim kurulu başkanı üzerinden seçim
kurulundaki listede giriş yaptırma imkânı tanıyarak sandık kurullarına ilave
seçmen kaydırma, seçmen yaratma çalışmasının önünü açar. O yüzden diyoruz ki:
86’ncı maddede, yani çerçeve 15’inci maddede yapılan değişiklikte ilk satır
kalmalı, yani: “Bu Kanunda sayılan istisnalar dışında, sandık seçmen listesinde
kaydı olmayanların oy kullanmalarına izin verilmez.” Burada kesilmeli. SEÇSİS
sistemi bunu amirdir. Bundan sonraki cümle çıkartılmalı ki böyle bir kötü
niyet, böyle bir suistimal engellensin. İlçedeki liste üzerinden oyun
oynanılarak sandık kurullarına ilave seçmen gönderilme imkânı kapatılsın.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedildi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
16’ncı
madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 16. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Recep Taner |
|
Isparta |
İzmir |
Aydın |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 16’ncı madde
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
16’ncı
madde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olmayan seçmenin oy kullanabilmesine
imkân tanıyan bir düzenlemeyi içeriyor. Burada, tabii kimlik numarası olmayan
bir kişinin kimlik no.su olmadan seçmen bilgi kâğıdını ibraz ederek ya da
Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edilen bir belgeyi ibraz etmesi suretiyle
oy kullanabilmesine imkân tanıyor. Burada, bizim önergemizde belirttiğimiz
husus, bu maddenin tamamen teklif metninden çıkarılmasına ilişkin. Çünkü söz
konusu madde, bizatihi 298 sayılı Yasa’nın 44’üncü maddesinin ikinci fıkrasına
aykırılık teşkil etmektedir. İkinci fıkra şunu söylüyor: “Seçmen bilgi kâğıdı
hiçbir surette kimlik belirlemesinde belge olarak kullanılmaz. Bu husus kâğıdın
üzerine yazılır.” diyor. Buna aykırı. Yine Nüfus Kanunu’nun 47’nci maddesine de
açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Çünkü adrese dayalı nüfus kayıt sistemi bu
hususu düzenlemektedir. Bu itibarla söz konusu önergemizin dikkate alınmasının
önemini heyetinize, dikkatinize sunarak teklif ediyorum ve teklif metninden söz
konusu hükmün çıkarılmasını öneriyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.50
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
490 sıra
sayılı Teklif’in görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
17’nci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17. maddesi ile değiştirilen Madde-92’nin
1. paragrafında geçen “makul bir süre verilerek” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Akif Akkuş |
Ahmet Orhan |
Hakan Coşkun |
|
Mersin |
Manisa |
Osmaniye |
|
Alim Işık |
Süleyman Yunusoğlu |
Kemalettin Nalcı |
|
Kütahya |
Trabzon |
Tekirdağ |
BAŞKAN – Şimdi
en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 17. maddesi ile değiştirilen 298
sayılı yasanın 92. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
“Aksine
davrananlar hakkında 298 Sayılı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen seçim
suçları ve cezaları hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, herkesin ortak
amacını, kapalı oy verme yerinde seçmenin uyması gereken kurallar… Ne
istiyoruz? Kapalı oy verme yerine seçmen girdiğinde cep telefonu, fotoğraf veya
film makinesi gibi görüntü kaydedici veya haberleşme sağlayıcı cihazlarla
kapalı oy verme yerine girilmesini istemiyoruz. Neden? Çünkü bu, suistimal
edildi. “İçeri gir, oyunu kullan, görüntüyü al, dışarı gel; gelmezsen
müeyyidesi var.” Ha kimisi para teklif etti, kimisi “Ya canın ya malın.” dedi.
Bunlar yaşandı Türkiye’de. Şimdi, bunu önlemek istiyoruz. Arkadaşlar, çerçeve
17’nci maddeyle 298 sayılı Kanun’un 92’nci maddesine bu satırları yazdık.
Güzel, ne dedik buraya? “Seçmenin cep telefonu, fotoğraf veya film makinesi
gibi görüntü kaydedici veya haberleşme sağlayıcı cihazlarla kapalı oy verme
yerine girmesi yasaktır.” Tamam. “Bu tür cihazlar kapalı oy verme yerine
girmeden önce kapatılarak sandık kurulu başkanına teslim edilir ve oy kullanma
işlemi bittikten sonra seçmene iade edilir.” Güzel. Arkadaşlar, verilmedi;
arayabilir mi üstünü sandık kurulu başkanı? Arayamaz, çünkü ceza hâkiminin
kararı lazım, anayasal engel var. Peki ne olacak? Dedi
ki şahsa “Telefonunu ver.” Vermedi.
“Fotoğraf makinesini şuraya bırak.” Bırakmadı, içeri girdi, görüntü
alacak. Ne yapacak sandık kurulu başkanı? Var mı bunun bir müeyyidesi? Maddede
yok. Diyoruz ki bunu uygulamak istiyorsak, bakın, kapalı oy verme yerine gelen
seçmen dışarı çıktığında hem o şahsın can güvenliği -her ne derseniz deyin- hem
onun güvenliği hem de seçimin salimen… Milletin sandığa hür iradesini
yansıtmasını istiyorsak o zaman sandık kurulu başkanının elini
kuvvetlendirmeniz lazım. Ne diyoruz? Bu cümlenin sonuna “Aksine davrananlar
hakkında 298 sayılı Kanun’un 134’üncü maddesinde düzenlenen seçim suçları ve
cezaları hükümleri uygulanır.” Ne bu madde arkadaşlar? Bu madde şu: Kurulların
tedbirlerine riayetsizlik yani seçim işlerinin cereyanı sırasında, seçimin
düzenli yürütülmesini sağlamak maksadıyla, bu kanunda yazılı kurullar -sandık
kurulu bunlardan birisidir- veyahut kurul başkanları tarafından alınan karar ve
tedbirlere, ihtara rağmen riayet etmeyen kişilere 200 Türk lirası idari para
cezası verilir. Bu, sembolik bir ceza. Burada yapmaya
çalıştığımız şey, kapalı oy verme yerine gelen insanların dışarı çıkarken
görüntü, haberleşme, fotoğraf çıkartmamalarını temin. Müeyyide koymazsanız,
buraya koyduğunuz kuralı nasıl uygulayacaksınız? Uygulayamazsınız.
Bizim
size önerimiz, mademki hepimizin düşüncesi bir, kapalı oy verme yerinden çıkan
seçmenin dışarıya rahat, gönül rahatlığıyla çıkmasını istiyoruz, birilerinin
dışarıda zorlamasını istemiyoruz -sorunlardan siz bahsettiniz- o zaman buraya
idari para cezası, sembolik bir ceza dahi olsa bunu koyarsanız seçim güvenliğini
sağlarsınız. İkinci, üçüncü fıkra yani herhangi bir şekilde alınan karar ve
tedbirlerin uygulamasını… Bir kamu görevlisi yaparsa cezalar artıyor ama burada
asıl uygulanacak olan şey, bu seçim güvenliğidir ve tüm grupların da ortak
arzusu bu fotoğraf makinesi, bu cep telefonu, görüntü alma belasından
kurtulmak. Buyurun, size yöntemini söylüyoruz, anlayana!
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17. maddesi ile değiştirilen Madde-92’nin
1. paragrafında geçen “makul bir süre verilerek” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Akif Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu
düzenleme ile “makul süre” kavramındaki belirsizliğin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 7 Nisan 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.01