bulamadim:(
DÖNEM: 23 CİLT: 69 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102’nci Birleşim
5 Mayıs 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - YOKLAMALAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek)
IV. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
V. - AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa Parlamentosuna sunulma aşamasında olan “Avrupa Birliği katılım” kavramı yerine imtiyazlı ortaklığı öne çıkaran Avrupa Birliği Komisyonu Raporu’nu kınadığına ilişkin açıklaması
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, konuşmasında, Atatürk’ü Koruma Kanunu ve Atatürk’ün resminin paraların üzerinden çıkarılması konusunda Genel Kurula yanlış bilgiler verdiğine ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, millî kahraman İsmet İnönü hakkında söylediği sözlerinden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten, özellikle Malatyalılardan ve İnönü ailesinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, 4/5/2010 tarihli 101’inci Birleşim tutanağında yer alan bazı sözlerinin, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu tarafından değiştirilerek aktarıldığına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, konuşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mal varlığıyla ilgili gerçek dışı beyanlarda bulunduğuna ilişkin açıklaması
6.- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın, CHP Grubuna mensup bazı milletvekillerinin, konuşmalarında, mensubu bulunduğu Bakanlar Kurulu Başkanını esas almak suretiyle Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede zaaf içerisinde olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmasında, vermiş oldukları önergeyi kastederek “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi verildi.” ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, şahsını ve Bakanlığını ilzam eden bir ithamda bulunduğuna ilişkin açıklaması
VI. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Söz taleplerinde iktidara ve muhalefete mensup milletvekillerine eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız yönetmemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
VII. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Londra’da bulunan bir müzedeki Atatürk heykeline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13508)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Başbakanlık korumalarına alınacak araçlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/13542)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir bölgenin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13545)
4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, BDDK yöneticilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/13642)
5.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Akdamar Kilisesi’nin ibadete açılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13652)
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, isteğe bağlı sigortalıların prim borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13711)
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Sulusaray ilçesine Sosyal Güvenlik Merkezi kurulmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13712)
8.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, halk ozanlarının desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13761)
9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kadın istihdamına,
Adana’daki kadın istihdamına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/13793), (7/13794)
10.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, kamu kuruluşlarının bir oteller zincirinde yaptığı toplantılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/13863)
11.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Başbakanlık korumaları için cip alımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/13864)
12.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadınların kayıt dışı istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13874)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 21 milletvekilinin:
Tarihî eserlerin korunmasında yaşanan sorunların (10/711),
Kyoto Protokolü’nün yükümlülüklerinin (10/712),
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, tarihî eserlerin korunmasında ve müze yönetiminde yaşanan sorunların (10/713),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Afganistan Halk Meclisi Din, Kültür, Eğitim, Yüksek Öğrenim İşleri Komisyonu Başkanı Muhammed Muhakkık’ın vaki davetine icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin Afganistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Uyuşturucu ve Psikotrop Madde, Bağımlılığı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/449) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),
4’üncü sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496),
6’ncı sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 498),
7’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/689) (S. Sayısı: 479),
Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) ikinci görüşmesinde 14’üncü, 15’inci, 16’ncı ve 17’nci maddeleri kabul edildi; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.
Mersin Milletvekili İsa Gök, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmalarında, Avrupa’daki anayasa mahkemelerinin yapısı ve görevleriyle ilgili olarak Genel Kurula yanlış bilgi verdiklerine,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, konuşmasında söylediği sözleri değil söylemediği konuları çarpıtmasına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, sonraki işlerde de komisyonların hazır bulunamayacağı anlaşıldığından, 5 Mayıs 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de toplanmak üzere birleşime 23.19’da son verildi.
Mehmet Ali ŞAHİN |
Başkan |
Harun TÜFEKCİ Bayram ÖZÇELİK |
Konya Burdur |
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Fatih METİN |
Bolu |
Kâtip Üye |
5 Mayıs 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.00
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşimini açıyorum.
II.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun ikinci görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek (x) (xx)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, Anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci görüşmesinde teklifin tümü ve maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmektedir.
Teklifin birinci görüşmesinde tüm maddeleri üzerinde değişiklik önergeleri verilmişti.
Dünkü birleşimde teklifin 17’nci maddesi, gizli oylama sonucunda kabul edilmişti.
Şimdi, teklifin 18’inci maddesini okutuyorum…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben dün… Efendim, tutumunuzla ilgili, 63’üncü maddeye göre söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, dün Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, bana yerinden şöyle laf attı: “Ulan…” diye bana bir… Ayrıca, şöyle demiş: “Ne anlarsın sen, otur yerine lan, hukukçu değilsin!” diye bana bir sataşma olduğunu dün de söyledim. Siz de dediniz ki, “Tutanakları getirteceğim, sataşma varsa size söz vereceğim.” demiştiniz. Sonra da bu şeyi yerine getirmeden oturumu kapattınız. Tabii, sataşma da aynı oturumda söz verilir, bunu bana siz de hatırlattınız. Ben, şimdi o tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre söz istiyorum. Yani, orada bir usulsüzlük yaptınız, İç Tüzük’ü uygulamadınız. Ayrıca da, bir de siz orada bana işte “Kafayı çekip gelmiş!” demişsiniz, ondan sonra bu sözleri tutanaktan da çıkarıyorsunuz. Bu da cumhuriyet tarihinden beri tutanakta yapılmayan bir tahrifattır. O konuda 63’üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Genç, siz, dünkü birleşimin bir oturumunda size yönelik bir sataşma iddiasıyla benden söz istiyorsunuz. Siz, bu kürsüyü uzun süre yönetmiş bir arkadaşımızsınız. Aynı oturum içerisinde sataşma nedeniyle söz verilmesi gerektiğini çok açık şekilde biliyorsunuz. Benim şimdi size burada bir söz vermem bu konuda, asıl İç Tüzük’e aykırılık nedeniyle benim eleştirilmemi gerektirecek bir davranıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben ondan dolayı söz istemiyorum.
BAŞKAN – Neden istiyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz, dün o oturumda bana söz vermeniz gerekirken söz vermediniz ve oturumu kapattınız.
BAŞKAN – Niye vermediğimi hemen ifade edeyim: Açıkladığımda, Genel Kurulun o anki durumu çalışmaların yürütülmesine müsait değildi, ara vermek durumunda kaldım ve baktım…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki nasıl oluyor? Genel Kurulun bazı zamanları çalışmaya müsait bazıları müsait değil midir?
BAŞKAN – Ne yapayım? Siz de olsaydınız o anda ara verirdiniz. Burada siz de olsaydınız ara verirdiniz. Zorunlu nedenlerle ara verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, ara verdiniz…
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Milletin vaktini çalmayın.
BAŞKAN – Sayın Genç, size söz vermemi icap ettirecek bir neden görmüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben bu tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Zaten bakın, deminden beri sözleriniz zabıtlara geçti, aslında amacınıza ulaşmış oldunuz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, 63’üncü maddeye göre söz verin.
BAŞKAN – Aslında amacınıza ulaşmış oldunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bundan sonra, kendisine sataşılan bir milletvekiline…
BAŞKAN – Ben, sataşmadan dolayı…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika ben size açıklayayım.
Bundan sonra şöyle bir yol açtınız: Bundan sonra sataşılan milletvekiline Başkan istemezse o oturumda söz vermez, ondan sonra oturumu kapatır ve ondan sonra da der ki “Kardeşim ben o oturum içinde sana söz vermedim.” Bu çok yanlış bir tarzdır. 63’üncü maddeye göre lütfen bu konuda bir usul tartışması açın. Yani bunu vicdanınız kabul ediyor mu? Yani bir milletvekiline hakaret edilecek, sataşılacak, o oturum içinde Başkan “Ben tutanağı getirteyim, inceleyeyim, eğer size sataşma varsa söz vereceğim.” diyecek…
BAŞKAN – Efendim, dünkü birleşimde kalmış…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, dünkü birleşimde kalmış olan bir konuyu bugünkü birleşimde…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, tutumunuz hakkında…
BAŞKAN – Lütfen, lütfen efendim, böyle bir şey olmaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 58’e göre verin efendim.
BAŞKAN – Lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bundan daha haksız bir tutum olur mu, daha keyfî bir tutum olur mu Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 58’e göre, geçen tutanak hakkında söz iste.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…Meramınız zabıtlara geçti, lütfen oturun yerinize efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani bize karşı haksız hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen oturun yerinize. Meramınızı anlattınız, zabıtlara geçti, lütfen oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olmaz! Sizi protesto ediyorum, keyfî yönetiminizden dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim, buyurun oturun.
18’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı “2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi” şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 18’inci madde üzerinde elli iki önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hakkı Köylü Azize Sibel Gönül |
Kastamonu Kocaeli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Mevlüt Akgün |
Samsun Karaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Osman Öztürk Bengi Yıldız |
Iğdır Siirt Batman |
Sevahir Bayındır |
Şırnak |
Madde : 18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev suresi ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri asil ve yedek üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir."
BAŞKAN – Şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemde…
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, soyadım yanlış okundu, lütfen düzeltilsin.
BAŞKAN – “Doğru okudum.” diyor ama tekrar zabıtlara geçti efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – “Öztürk” olarak okundu, hadi “Özkürt” olsa bir şey değil de!
BAŞKAN – Zabıtlara geçti efendim.
Önerge sahiplerine istemde bulunmaları hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü İsa Gök |
Tekirdağ Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Fatma Nur Serter |
Malatya İstanbul |
İsa Gök |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18. Maddesi’nin Teklif madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Cemaleddin Uslu
Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 18. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır |
Konya İzmir Mersin |
S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik |
Isparta Mersin |
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bal?
FARUK BAL (Konya) – Sayın Korkmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Önergeniz üzerinde beş dakika gerekçe izah süreniz var.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki de anlamı üzerinde çok da kafa yormadan kullanıp geçtiğimiz bir sözü sizlere yeniden hatırlatmak ve üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum.
Her yerde karşılaştığımız bir söz: “Adalet mülkün temelidir.” Buradaki “Mülk” elbette, bildiğiniz gibi, mal mülk değil, devletin ta kendisidir. Şayet devletin işleyişinde adaleti askıya alır, güçlünün emrine tahsis edersiniz, ortada insanları bir arada tutacak saygın, meşru bir otorite kalmaz.
Değerli milletvekilleri, baki olan devlettir, hükûmetler geçicidir. “Millet” kavramı da sadece bugün yaşayanları içermez, geçmişte ve gelecekte yaşamış ya da yaşayacak olanlarla tamamlanır. Hükûmetler gelip geçici olduğuna göre, hükûmetler adaletin tesisinden sorumlu olabilir ancak adalet, hükûmetin emrinde olmaz, olamaz.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Hükûmetin partisine mensup olabilirsiniz ama devletin temeli olan adaleti ele geçirmek, sahip olmak arzusu içinde olamazsınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hukuk devletinin temel prensibi, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı. Ona, şuna, buna göre adalet tecelli etmez ve adalet herkese lazımdır, yarın bu gücü kaybettiğinizde de lazım olacaktır, hatta, en çok o zaman lazım olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yargıda elbette ciddi sorunlar vardır. Bunu, yargı kurumu da bireysel olarak yargıçlar da söylemektedir. Hatta, bu sıkıntıları, adli mekanizma içindeki hâkim ve savcılar bizzat yaşamaktadırlar. Hukuka hizmet etmek istiyorsanız, mahkemelerin etkin, süratli ve adil kararlar üretmesine hizmet etmelisiniz. Yargıya hizmet, onları karar verme sürecinde daha da özgürleştirmekle olur. Yoksa, yargıyı karşınıza alarak, husumet ilan ederek, dünkü grup toplantısında yaptığınız gibi “Onu unutmadık, bunu unutmadık.” diye tehditler savurarak adaletin inşasına hizmet edemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin vazifesi, yargının kendi içerisinde –altını bir kez daha çiziyorum, kendi içerisinde- sorunlarını aşabilecek süreçlere katkı vermekten ibarettir.
Değerli milletvekilleri, bu memleketin evlatları, yani bizlerden biri olan hâkimlerimiz ve savcılarımız, hangi şartlarda, hangi zorluklar içerisinde hizmet etmeye çalışıyorlar? Lütfen, şu rakamlara, vereceğim rakamlara dikkat buyurunuz. Örneğin, ceza mahkemelerinde, 2008’de, muhatap oldukları dosya sayısı yaklaşık 3 milyon 60 bin. Bir dosya için, gece gündüz, çocuklarına ayıracakları zamandan fedakârlık yaparak, koltuk altlarında evlerine dosya taşıyarak, iki yüz elli sekiz günlerini harcamışlar. Hukuk mahkemelerinde yine, 2008’de, toplam dosya sayısı 2 milyon 520 bin, bir dosyayı sonuçlandırma süresi iki yüz dokuz gün. Danıştayda 2008’deki dosya sayısı 247 bin ve bu dosyaları 6 metrekare odalarda 3-4 kişi çalışarak neticelendirmeye çalışıyorlar. Her geçen yıl bu yük daha da altından kalkılamaz hâle geliyor. Bu kadar ağır yük altında çalışan hâkimlerimiz, bu memleketin ve insanların düşmanları değiller. Hükûmet olarak sizin yapmanız gereken, onları suçlayarak vatandaşın önüne koymak değil, onların sayılarını ve imkânlarını artırarak yüklerini hafifletmek. Bunun için de ciddi bir yargı reformuna ihtiyaç var. Bu değişiklik “reform” adına ne getiriyor Allah aşkına?
Değerli milletvekilleri, getirilen Anayasa teklifi AKP’nin geçmişte karşılaştığı kötü olaylara, hatıralara bir tepkidir. Yani bir sanığın, ceza kesen hâkime husumet duyması gibi, AKP, aldığı kararların, yaptığı yanlışların Yargıtay’dan, Danıştay’dan geri dönmesi, kapatılma davalarına muhatap olması dolayısıyla bu değişikliği Meclisin önüne getirmiştir. Bu değişikliğin amacı, Anayasa Mahkemesini, yani yarın Yüce Divan olarak önüne gideceği yüksek mahkemeyi istediği şekilde yeniden yapılandırmak ve yargıda kadrolaşarak yargıyı da zapturapt altına almaktır.
Milletin bunu görmediğini mi sanıyorsunuz? Milletin, zaman zaman adil olmayan kararlara, mahkeme kapılarında geçen zamana yanarak duyduğu kızgınlığı istismar ettiğinizin farkında olmadığını mı düşünüyorsunuz? Aziz milletimiz, fikrine başvurduğunuzda, kuyumcu terazisi hassasiyetiyle kılı kırk yaran iradesini her zaman ortaya koymuş, doğruyu bir tarafa, yanlışı bir tarafa ayırmasını bilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Ek süre veriyorum.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın sadece bugünü düşünerek değil, geleceği düşünerek, yarını düşünerek oy kullanacağına ve yanlışın Bağdat’tan değil, millî iradenin tecelligâhı yüce Meclisten geri döneceğine inanarak heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.
Şimdi, diğer önerge üzerinde Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 18’inci madde Anayasa’nın 147’nci maddesine düzenleme getiriyor. Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi mevcut durumda altmış beş yaş sınırına kadar devam ederken bu defa on iki yıl olarak düzenleniyor. On iki yıllık sürenin üyelerin yeterince tecrübe kazanması ve bu tecrübelerini mahkeme çalışmalarına yansıtması açısından yeterli olduğu öngörülmüş.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini koruyan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen temel kanunlardır. Anayasalar elbette asla değişmez metinler değildir, toplumların ihtiyacına göre anayasalarda da değişiklik yapılabilir. Nitekim, 12 Eylül askerî darbesinin ürünü olan, antidemokratik hükümler taşıyan, yürürlüğe girdikten itibaren geniş bir kesim tarafından farklı sebeplerle eleştirilen 1982 Anayasası on beş defa değişikliğe uğramış, seksen altı maddesi değiştirilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplumsal bir mutabakat belgesi niteliği kazanamayan bu Anayasa’nın değiştirilmesi gerektiğine inanmaktayız ancak bunun toplumun talebiyle örtüşen bir toplumsal uzlaşmayla sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Bu yüzden, toplumsal mutabakat sağlamayan, Yüce Divan hesabı olan, kuvvetler ayrılığını bozan bu Anayasa değişikliğini benimsemedik.
Değerli milletvekilleri, yapılacak değişiklikler Anayasa’nın bütününe aykırı olmamalıdır. Anayasa’ya aykırı bir Anayasa değişikliği olmaz. Oldubittiyle Anayasa değiştirilemez, özen ister, gayret ister, mutabakat ister, uzlaşı ister. Bundan dolayı Anayasa değişikliği için Mecliste üçte 2 çoğunluk aranıyor. Bütün bunlara rağmen Anayasa’ya aykırılık olursa, işte o zaman Anayasa Mahkemesi doğal olarak devreye girerek görevini yapacaktır ama siz devletin bütün kurumlarını ele geçirdikten ve etkisiz hâle getirdikten sonra en önemli kurum olan yargıyı tamamen kontrol altına alarak sadece kendi amacınız için kullanmaya kalkarsanız, bu, ülkenin hayrına olmayacaktır. Zira yargı, hukuk ve yasalar çerçevesinde görevini yapar. Eğer siz, başta Anayasa olmak üzere hukuk ve yasalara aykırı kanunlar çıkarmaya, tasarruflarda bulunmaya kalkarsanız yargı elbette devreye girecektir. Bunu “yargı, elimizi kolumuzu bağlıyor” şeklinde sunmaya kalkışmanız hukuk ve demokrasiye olan inancınızı ve içinde bulunduğunuz ruh hâlinizi ortaya koyacaktır.
Sayın Başbakan geçen hafta Anayasa Mahkemesini hedef alarak “ana muhalefet mahkemesi” olarak tanımladı. Bunu yaparken de Anayasa Mahkemesinin bu siyasi partimizin istediği doğrultusunda karar verdiğini ima etti. Olur da bu Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından durdurulursa “İşte, Anayasa Mahkemesi yanlı karar veriyor, biz bunun için üyelik yapısını değiştiriyoruz. Üyelerin geldikleri alanları genişletiyoruz.” diye ifade ediyor.
Değerli milletvekilleri, yargıyı bu derece rakip görmek doğru değildir. Yargıyı kamuoyu önünde düşman gibi göstermek Türkiye'nin geleceğini köreltir. Kaldı ki yüksek yargı üyelerinin iktidarınız tarafından belirlenmesi sizin söyleminizin başka bir ifadesi olmayacak mı? Doğru olan, demokrasi ve hukuk kavramlarını geliştirmektir. Belirsiz bir sürece katkı sağlamanın hiç kimseye faydası olmaz.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa Değişiklik Teklifi millet için değil AKP’nin kendi için hazırlanmış ve AKP tarafından partilere ve millete dayatılmaktadır. Parlamento içerisinde hiçbir siyasi partiden destek görmemektedir. Sadece kendi çoğunluğu ile dayatılmaya çalışılan bir görünüm sergilemektedir. AKP’nin yapacağı en doğru iş Anayasa değişikliği çalışmalarına son vermek ve toplumsal katılım sürecini başlatmaktır. Meclis çatısı altında Anayasa değişikliği uzlaşma komisyonu kurulmalı, üzerinde uzlaşılan hususlar belirlenmeli ve demokratik bir sözleşmeye bağlanmalıdır. Bilahare yeni dönemde oluşacak Parlamento bu değişiklikleri gerçekleştirmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerimle yüksek heyeti saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ederim.
Sayın Serter, siz konuşacaksınız herhâlde önergeniz üzerinde.
İstanbul Milletvekili Sayın Fatma Nur Serter, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grup Başkanı ve İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 arkadaşının hazırlayarak Meclise sunduğu bir Anayasa değişiklik teklifi dayatmasıyla Türkiye karşı karşıyadır.
SONER AKSOY (Kütahya) – Ne dayatması…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dayatma…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bağırma oradan!
BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Toplumsal uzlaşma yerine dayatmayı bir yöntem olarak kabul eden AKP, bu Anayasa değişikliği sürecinde de hem ulusal iradeye atıf yaparken ulusal iradenin temsilcisi olduğunu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, Hatibi takip edelim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – …iddia ettiği kendi parti grubunu büyük bir dayatmayla karşı karşıya bırakarak bu Anayasa değişikliği teklifini Meclisten geçirme gayreti içindedir. AKP’nin bu Anayasa değişikliğinden neyi amaçladığı son derece açıktır.
AHMET YENİ (Samsun) – Açık tabii…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Ama halkımızın daha iyi anlayabilmesi için tekrar etmekte yarar vardır:
1) Tarafsız ve bağımsız yargıyı sonlandırmak.
2) Kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmak. Tabii, kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmak, iki kuvveti bir kuvvetin yani yürütmenin egemenliği ve baskısı altına almak anlamını taşımaktadır.
Bu değişikliğin kuvvetler ayrılığı bakımından Türkiye için hangi anlamı ifade ettiğini en açık bir biçimde Profesör Arato’nun sözlerinde buluyoruz. Arato diyor ki: “Üç kuvvetten birinin diğer iki kuvvete darbe yapacağı bir altyapı, bir yapılandırma içine Türkiye girmiştir.” İşte bundan dolayıdır ki, düşünenler, entelektüeller, hukukçular bu Anayasa değişikliğinin Türkiye'nin kulvar değişikliğine itileceği ve sivil darbe yapılacağı bir Anayasa değişikliği olduğunu defalarca ifade etmektedirler.
3) Bu Anayasa değişikliğiyle Anayasa değişiklik paketinin tek bir paket olarak halkın iradesine sunulması yani referanduma götürülmesi, çok açık bir biçimde ulusal iradeye saygısızlıktır, halkı aldatmaktır, halktan korkmaktır, halkın iradesiyle yüzleşecek cesaretten yoksunluğun açık ve net bir itirafıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Milletten korkmayın.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hadi halka gidelim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Halka gidiyoruz, halka.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, niye müsaade ediyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, Hatibi izleyelim.
Tamam Sayın Anadol, oturun lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – AKP’nin baskıcı, dayatmacı ve tehditkâr tavrı bir yönetim geleneğine dönüşmüştür.
AHMET YENİ (Samsun) – Milletten korkmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bağırmakta haklısınız çünkü çok iyi biliyorum ki, Başbakanın görüşleri AKP’nin dogmaları hâline gelmiştir; hiçbiriniz onun dışına çıkamazsınız, farklı bir görüş ifade edemezsiniz.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Oy kullanamıyorsunuz ya siz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen, sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunu yapamazken dönüp kendi ezikliğinizi gizlemek için Cumhuriyet Halk Partisine “Size oy verdirilmiyor.” diyecek kadar da gerçekleri çarpıtırsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy kullanmaktan korkanlar konuşuyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olalım lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bakın ben bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak kendi özgür irademle gayrimeşru bulduğum bu Anayasa değişikliği paketine “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Orada söyleyin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bu Anayasa değişikliği paketine referandumda “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Diyemiyorsunuz” sesleri)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Hayır.” diyemiyorsunuz, iradeniz yok.
AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır.” diyemiyorsunuz, oy bile kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, böyle bir usulümüz yok.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Ve burada bu gayrimeşru Anayasa teklifi paketine oy vermemeyi kendi özgür irademle seçiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Korkudan sandığa bile gidemiyorsunuz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Buradaki Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Sizler baskı altında mı oy kullanmıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya) – Oy kullanın evvela.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Eğer baskı altında oy kullanmayan varsa, bir tek kişi varsa kalksın burada, baskı altında oy kullanmıyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Gidebiliyor musunuz oraya?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, olmuyor ki…
AHMET YENİ (Samsun) – Buraya giden…
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Yeni…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Hepimiz kendi özgür irademizle oy vermemeyi seçiyoruz ve referandumda da “Hayır” demek bizim özgür irademizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gelin, bir oy verin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Biz sizin gibi Başbakanın dogmalarının esareti altında, tehditle, baskıyla, erken seçim tehdidiyle, kendi kişisel çıkarlarımızla oy veren insanlar değiliz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak millî iradeden aldığımız güçle, bize oy verenlerin bize emanet ettiği güçle, kendi özgür irademizle oy vermemeyi seçiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - İnanarak konuş, inanarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, süreniz doldu efendim.
Ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Anayasa’yı demokratikleştirecek olan bir zihniyetin kendisinin demokrasiyi özümsemiş olması gerekir.
Tarafsız yargı dediği zaman, kendinden yana yandaş yargı, Başbakanın istekleri doğrultusunda karar vermeyen bir yargıyı yandaş yargı olarak nitelendireceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Basın, tarafsız basın deyince, Başbakanın görüşleri dışında görüş ifade eden köşe yazarlarını Başbakan kalkacak medya patronlarına şikâyet edecek, sonra da onları vatan, millet, devlet düşmanı ilan edecek; sivil toplum kuruluşlarını tehdit edecek, ideolojik bulacak! Ondan sonra da siz bu anlayışla demokratik bir Anayasa getirmekten bahsedeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Gerçek demokratlar burada, burada…
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri… Lütfen yerinizden söz atmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Sizin demokrasi ruhunu, demokrasi düşüncesini içselleştirememiş bir grup olarak bu ülkeye getirdiğiniz Anayasa değişikliği paketi de işte sizin görüşleriniz doğrultusunda yandaş bir yargı üretecek ve Türkiye’yi…
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, ek süreniz de doldu.
Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açacağım. Lütfen selamlayın efendim ve lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunun cevabını verdim.
Sizler dayatma, baskı ve tehdit altında oy kullanan milletvekilleri olarak Cumhuriyet Halk Partisine söz söyleme hakkına sahip değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Millet oy verdiğinde, sandıkta görürsünüz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kabinler arkada, kabinler…
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Millet sizi görüyor, millet sizi görüyor ve değerlendiriyor. Onun için, değerli milletvekilleri, dönün kendinize bakın. Bir aynaya bakın aynaya, aynaya, önce Başbakan bir aynaya baksın. İnönü’ye dil uzatan Başbakanın bir aynaya bakmasını tavsiye ediyoruz kendisine. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, az önceki konuşmacı, AK PARTİ Grubuna ve teklif sahibi milletvekillerine bizim tarafımızdan ifade edilen görüşler dışında görüşler atfetmiştir, ağır iftiralarda bulunmuştur, hakaretler etmiştir. Bu durumu düzeltmek üzere kürsüden 69’uncu maddeye göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, bakın, sizin grubunuza mensup 2 arkadaşımızın da önergesi var; imza atıp orada konuşsanız bunları daha güzel olmaz mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, ben sataşma nedeniyle söz istiyorum İç Tüzük gereği.
BAŞKAN – Sataşma nedeniyle mi efendim?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sataşma nedeniyle 69’dan söz istiyorum. Önergeler ayrı.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Tutanaklara bak Sayın Başkan, tutanaklara bakmıyor musunuz?
BAŞKAN – Üç dakika içerisinde yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde, siz Grup Başkan Vekilisiniz… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, tutanaklarda sataşma var mı, yok mu bakmıyor musunuz?
BAŞKAN – Ben de dinledim efendim, büyük bir dikkatle takip ettim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz söz isteyince tutanaklara bakıyorsun, böyle yönetim olmaz!
BAŞKAN – Lütfen sakin olalım.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Saygıdeğer Başkanım, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, az önce bu kürsüde dinlediğimiz milletvekili, oy kullanma hakkı parti yönetimi tarafından gasp edilmiş olduğu için, acı, elem ve ıztırabını bu kürsüye taşımıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, sataşma…
SUAT KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ milletvekilleri demokratik teamüllerin, özgür iradelerinin…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen Samsun’a git, Samsun’a!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …Anayasa’daki ve İç Tüzük’teki gizli oy kullanma prensibinin gereği olarak bugüne kadar oylarını kullanmışlardır, bundan sonra da kullanmaya devam edeceklerdir. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Git, orada, Samsun’da şehit cenazesine katılıyor musun?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hanımefendi, yapmış olduğu konuşmada, AK PARTİ yöneticileri tarafından AK PARTİ milletvekillerinin iradeleri üzerinde baskı oluşturulduğu gibi bir gafletin, bir dalaletin içerisine düşmüştür. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu… Lütfen…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Oysaki bizzat kendisi hayatının baharındaki on sekiz, on dokuz yaşındaki kız çocuklarını ikna odalarına alan ve başlarındaki örtüleri çıkarıncaya kadar okula kayıtlarını yapmayan rektör yardımcısıdır, öğretim görevlisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Senin aklın ermez o işlere!
SUAT KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ’nin geleneğinde, AK PARTİ’nin kültüründe ikna odalarında masum kız çocuklarını ikna süreçlerinden geçirmek yoktur.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne alakası var?
SUAT KILIÇ (Devamla) - AK PARTİ’nin demokrasi anlayışında insanlarımızın iradeleri üzerine ipotek koymak yoktur, baskı oluşturmak yoktur.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Gördük, gördük…
SUAT KILIÇ (Devamla) - En temel demokratik hak ve ödev olan oy kullanma hakkını cebren ve hile ile gasbetmek yoktur.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Baskı var, baskı! Gardiyanla oy kullanıyorsunuz, gardiyanla!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Elbette ki şu ana kadar 17, birinci turda da 29 olmak üzere 46 madde oylaması yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna üye 97 milletvekili 46 madde oylamasının hiçbirinde ret oyunu kullanma hakkını bile hayata geçiremediler. (Gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suat Kılıç, Kanal D Muhabiri sana…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Biz sizin yanlışınıza katılmak istemiyoruz delikanlı.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Sizler, parti yönetimi tarafından kendilerine güven duyulmayan milletvekillerisiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin bu kürsüden AK PARTİ milletvekillerinin oy kullanma hakkı üzerinde tek cümle değil, tek kelime bile etmeye kesinlikle hakkınız yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suat Kılıç, Kanal D’ye elinden kim tutup götürdü?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Neler yaşandı, iki gün neler yaşandı burada?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Sizin bu kulübelere girdikten sonra ne yönde oy kullanacağınıza dair parti yönetiminin sizden kaygıları var ve maalesef yaklaşan kurultayda Parti Meclisine girebilmek için bu kürsüyü âdeta bir reyting kürsüsüne dönüştürmeyi iki haftadır kendinize ilke edindiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Kan süzdünüz, kan süzdünüz burada.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu tavrın sizi götürebileceği bir yer yok.
Haydi buyurun referanduma gidelim.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hadi Samsun’a gidelim beraber, Samsun’a.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen Samsun’a git. Hadi beraber Samsun’a gidelim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suat Kılıç, seni Samsun’dan bekliyorlar, Samsun’dan. Sen Samsun’a giremiyorsun.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Halkın üçte 2’si referandumda Anayasa değişikliğine “Evet.” demeye hazırlanıyor ve siz, halkın üçte 2’sinin “Evet.” demeye hazırlandığı bir referandum sürecinin, bir Anayasa değişikliği teklifinin karşısında kendinizi… (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Türkiye’yi yeniden kana buladınız kana. Samsun’a gidelim, Ahmet Yeni de gelsin Samsun’a gidelim.
AHMET YENİ (Samsun) - Hep beraber gidelim Gürol Hoca.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seni Kanal D’ye kim götürdü, kiminle gittin?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sandığa dün ağzı açık koymuşsun hemşehrim.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, süreniz doldu efendim, üç dakika süre vermiştim, doldu.
Genel Kurulu selamlayın efendim, lütfen yerinize oturun, Genel Kurulu selamlayıp oturun efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Lütfen Sayın Kılıç…
Genel Kurulu selamlayıp oturun efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, şu ana kadar olduğu gibi, bu andan sonra da AK PARTİ milletvekilleri özgür iradeleriyle oylarını kullanmaya devam edecek. (CHP sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Samsun’a beraber gideceğiz beraber. Kürsüden konuşmak kolay.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Ümit ve temenni ederim ki Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi de milletvekillerinin…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kılıç, Kanal D’ye kiminle gittin, açıkla. Kanal D’ye kiminle gittin, kim elinden tuttu götürdü Kanal D’ye?
SUAT KILIÇ (Devamla) – …iradeleri üzerindeki ipoteği kaldırsın, size güven duysun ve oy kullanma hakkınızı size iade etsin.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kanal D’ye kim götürdü seni?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma için söz istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suat Kılıç, seni Kanal D’ye kim götürdü, elinden tutup kim götürdü, bir açıkla.
SONER AKSOY (Kütahya) – Otur yerine!
BAŞKAN – Evet, bir saniye… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bir saniye arkadaşlar, lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kim elinden tutup götürdü, kime teslim etti? Kim götürdü, açıklasın.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, yerinize oturun efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Açıkla, yiğitsen açıkla!
BAŞKAN – Bir saniye, Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor Sayın Öztürk. Sayın Öztürk, yerinize oturun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, sataşma…
BAŞKAN – Sayın Anadol, bir saniye…
Bakın, sataşma nedeniyle söz verirken söz verdiğim değerli milletvekili arkadaşımızı uyarıyorum, diyorum ki: “Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.” Ama çoğu zaman da bu ihlal ediliyor işte.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sataştı, ben de sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben takip ediyorum burada efendim. Lütfen, benim işime karışmayın.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, bir: İsim vererek şahsen İstanbul Milletvekili Nur Serter’e sataşmıştır.
İki: Açıkça Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu kastederek Cumhuriyet Halk Partisine sataşmıştır. Söz talep ediyoruz ikimiz de.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olanı söyledi ya, sataşma yok.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, gerçekleri söylemek sataşma olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kendiniz için mi efendim? Sayın Serter için mi söz istiyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Serter için ve parti için de kendime, ikimiz için de.
BAŞKAN – Biriniz yetmez mi efendim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Pazarlık yok, pazarlık yok!
BAŞKAN – Peki, o zaman buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisine sataştı, Nur Serter’e sataştı.
BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun ama siz en tecrübeli milletvekillerimizden birisiniz, yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceksiniz inşallah.
Buyurun bakalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum.
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Maalesef, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sabahleyin oturum başlar başlamaz dün oylamada kendileri hesabına olumlu sonuç almalarına rağmen, iktidar grubu bir taşkınlık içindedir…
AHMET YENİ (Samsun) – Millet hesabına, millet!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …ve onu yatıştırması gereken Grup Başkan Vekili Cumhuriyet Halk Partisine, milletvekillerine açıkça sataşarak havayı gerginleştirmek istiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim başlattı? Kim sataştı? Sizin konuşmacınız başlattı.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz başlattınız, siz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, ben sataşıyorum ben, sana sataşıyorum Suat Kılıç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Suat Kılıç, Sayın…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Turgutlu Belediyesine, kullandığın ikinci el arabayı sıfır kilometreden fazla fiyata sattın mı, satmadın mı? Cevap ver. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hadi, buyurun bakalım!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Alakası yok Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kılıç, Kanal D’ye kiminle gittin, onu açıkla.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Serter, bir saniye, vereceğim efendim. Bir dakika, bir dakika…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, söz verin açıklasın! Soruya cevap versin!
BAŞKAN – Sayın Serter, ne için söz istemiştiniz? İsminizden bahsedildi, o nedenle söz istediniz değil mi efendim?
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
Üç dakika. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Benim sataşma nedeniyle söz vermemi eleştiren arkadaşlar, lütfen konuşmaları takip ederseniz, niçin söz verdiğimi de anlarsınız.
3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli milletvekilleri, çok ilginç, ben burada ne zaman konuşsam, içinizden birileri çıkıyor, tek atımlık barutunuz kalmış, dönüp dönüp on yıl öncesine, yanlış bildiğiniz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Onlar da ikna olmadı!
BAŞKAN – Lütfen, lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – …gerçeklerden tamamen uzak bir konuda yorum yapıyorsunuz. Acıyorum, gerçekten acıyorum sizlere! Başka barutunuz kalmamış anlaşılıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, ben, burada AKP’nin şu oy verme sürecinde kurduğu ikna odalarından bahsetmedim, ama siz, gerçek amacı başı örtülü olan öğrencilerin eğitim hakkına devam edeceği bir ortam yaratmaktan başka…
AHMET YENİ (Samsun) – Vay anasını be!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – …hiçbir baskı amacı taşımayan bu süreci…
AHMET YENİ (Samsun) – Kız çocuklarımız iyi biliyor.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – …iki tane, maalesef, gerici gazetenin yönlendirmesiyle çevirip çevirip kullanıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Kandıramazsınız kimseyi!
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sicilinizde yazıyor.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Yolunuz açık olsun arkadaşlar, kullanın, istediğiniz kadar kullanın!
Biz, sizin hangi ikna odalarında ikna edilerek buraya geldiğinizi çok iyi görüyoruz, biliyoruz, siz on yıl öncesini kullanın durun.
Hadi hayırlı olsun! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Evet, peki.
Efendim, devam ediyoruz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sağlık Bakanına söylüyorum: Sağlık Bakanı, laf atmak istiyorsan buraya gel, grubuna gel! Orası devletin, oradan laf atma! Devletin bakanısın Sağlık Bakanı, laf atacaksan buraya gel!
BAŞKAN – Efendim, şimdi, birlikte dört önergeyi işleme almıştım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben sataştım ama, sataşmadan söz verin! Ben sataştım!
BAŞKAN – Sayın Anadol, ne dediniz anlayamadım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben sataştım, bir cevap versin, söz verin!
BAŞKAN – Evet, Sayın Gök, buyurun efendim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Laf atacaksan buraya gel, bu tarafa!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, niye böyle yerinizden celallenerek… Tüm Genel Kurula söylüyorum, milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum, lütfen, yapmayın böyle… Lütfen… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, devam edin.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Suat Beyin söz isteği var, versene!
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.
Sayın Gök, süreniz beş dakikadır.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herhâlde dünkü gol atmanın sevinciyle bugün Genel Kurulu geriyorsunuz.
Dün ne yaptınız arkadaşlar? Oylama sonrası alkışlar… Alkışlar… Garaja indik, garajda nara atanlar var, bağıranlar var. Hatta bir milletvekili buradan muhalefete el hareketi yaptı, el hareketi yaptı. Herhâlde bugün de..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok öyle bir şey.
İSA GÖK (Devamla) – El hareketi yaptı, bunu biliyorsun Elitaş... Biliyorsunuz, el hareketi yaptı ve herkes biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yapmayın, yapmayın.
İSA GÖK (Devamla) – El hareketi salladı bize. Biz bunları gördük.
Anlaşılan bugün de 23 geçerse konfeti atacaksınız, havai fişek patlatacaksınız değil mi? Havai fişek… Demokrasi oyunu oynuyorsunuz, demokrasi oyunu.
Bir vekiliniz kalktı “Şimdi fişleme sırası bizde.” dedi “Fişleyeceğiz.” dedi. Ufak bir ceza verdiniz. Dün, hakikaten vekiliniz fişledi, birilerini fişledi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzeltti. Bakın, o açıklamayı düzeltti, öyle bir amacı olmadığını söyledi.
İSA GÖK (Devamla) – Fişleyenleri de överek yücelttiniz. Sonra, fişlenenleri inzibati tedbirle oy kullanmaya gönderdiniz, fişlenenleri.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bilmediğimiz kişiler hakkında… Böyle bir şey olabilir mi?
İSA GÖK (Devamla) - Bunun adı mevcutlu oy kullandırmadır, bunun adı inzibatla oy kullandırmadır arkadaşlar. Bunun adı demokrasi değildir.
Alkışladınız, alkışlıyorsunuz. Neyi alkışlıyorsunuz ya? Neyi alkışlıyorsunuz? Yani 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı işsizler bayramı yaptınız. Halka gol attık diye onu mu alkışlıyorsunuz? Neyi alkışlıyorsunuz ha bire?
Hortumlayanları, bu aç, bu işsiz insanları hortumlayanları, ihalelerde dünya parayı götürenleri yargıya gitmekten kurtaran maddelerle, yargılayacak hâkimleri hortumlayanlara atatmak için madde geçirdiniz. Halka gol attık diye onu mu alkışlıyorsunuz? Ona mı seviniyorsunuz? Sizi tebrik etmek lazım, sizi hakikaten tebrik etmek lazım!
Her şeyi sattınız, her şeyi yediniz ama doymadınız, doymuyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp, ayıp! Çok ayıp!
İSA GÖK (Devamla) – Ayıp değil. Öğren bunları.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Somut bir şey varsa söyleyin. Bakın, siz hukukçusunuz, somut bir şey varsa söyleyin.
İSA GÖK (Devamla) - Gerede…
BAŞKAN – Sayın Gök… Sayın Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Balıkesir SEKA ihalesi, TÜPRAŞ ihalesi, PETKİM ihalesi, ATV-Sabah ihalesi..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Elinizde belge varsa, bilgi varsa söyleyin.
BAŞKAN – Sayın Gök…
Arkadaşlar, biraz da önergeler üzerinde konuşsanız.
İSA GÖK (Devamla) – Bir sürü ihale var, bu ihalelerin hesabı sorulacağı zaman, hesabı soracak olan makamı bu ihaleleri yapan insanlar yargılanamasınlar diye, bu ihalelerin hesabı sorulmasın diye, yani haram lokma yiyenleri yargılatmamak için hâkimleri değiştirme yetkisi verdiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Millet haram lokma yiyenleri biliyor.
İSA GÖK (Devamla) – Mahkemeyi yeniden düzenliyorsunuz. Bunun yasasını geçirdiniz, alkışladınız. Bunun neresi alkışlanacak şey, neresi? Hangi biriniz gece rahat uyuyabildiniz ha gece, yaptığınız şeyle? Rahat uyuyanların da kesin vicdanında sorun var demektir arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çocuklarınıza anlatacağınız iyi bir şey yapmadınız, çocuklarınıza anlatacağınız kötü bir şey yaptınız.
Bakın arkadaşlar, 12 Eylül darbesini yapanlar ve 12 Eylül hukukunu yaratanlar yıllardır lanetleniyor, yıllardır eleştiriliyor ve siz şimdi, 12 Eylül hukukundan daha beter, 12 Eylül darbesinden daha beter bir karşı devrim gerçekleştiriyorsunuz, 12 Eylül hukukundan daha beter bir hukuk düzeni yaratıyorsunuz. Lanetleniyorsunuz, 12 Eylül hukukunu yaratanlardan daha beter lanetleniyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – “Lanet” lafı sana yakışır, sana! O lafı geri al.
İSA GÖK (Devamla) – Lanetleniyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi temiz bir dille hitap etmeye davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu ülkenin insanları sizleri lanetle anacak, lanetle!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – “Lanet” lafınızdan dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Ve hiçbirinizin ne bu cihanda ne öbür cihanda yatacak yeriniz yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yatacak yeriniz yok. Utanmanız lazım, sıkılmanız lazım.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu değişikliklerle, Anayasa Mahkemesi değişikliğiyle, HSYK değişikliğini planlıyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Niye hakaret ediyorsun?
İSA GÖK (Devamla) - Bu değişikliklerle, siz harama… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
İSA GÖK (Devamla) – Siz kursaktan haram lokma geçmenin yolunu açıyorsunuz, haram lokma geçireceklere yol veriyorsunuz hem de içinizde bir avuç yiğit, 10 kişi varken.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hakaret etmeye hakkın var mı? Hiç düşünmeden hakaret ediyorsun.
İSA GÖK (Devamla) - İçinizde bir avuç yiğit, harama “Hayır.” demeyi bilen 10 tane yiğit varken. Bu yiğitleri de fişleyerek, engelleyerek, buraya inzibatla göndererek engellemeye çalışıyorsunuz. Buna demokrasi mi diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Çok mu ağrına gitti? Çok mu ağrına gitti?
İSA GÖK (Devamla) - Buna parlamenter rejim mi diyorsunuz? Bu, AKP’nin faşist devlet yapısıdır arkadaşlar. 12 Eylül’den bin beter oldunuz, bin beter olacaksınız. Dedim ya iki cihanda yatacak yeriniz yok sizin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce konuşmacı grubumuza çok ağır hakaretlerde bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, ben de kendisini temiz bir dille konuşmaya davet ettim o nedenle. Ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Her konuşmacının arkasından söz! Her konuşmacının arkasından söz!
BAŞKAN – Bakın, yeni bir sataşma yaparsanız sataşılan gruba veya kişiye söz veririm.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bravo Başkan (!)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bravo Başkan, bravo (!) Her konuşmacının arkasından…
BAŞKAN – Lütfen... Lütfen…
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce şunu çok net olarak ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar: Eğer milletimiz birini lanetliyorsa…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bravo AKP’nin başkanına! Türk toplumu gördü, her şeyi gördü, ne kadar tarafsız bir Meclis Başkanı olduğunu gördü. Helal olsun size!
BAŞKAN – Sayın Öztürk, niye bu kadar celallisiniz? Sakin olun lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …eğer büyük Türk milleti, bu aziz milletimiz bir siyasi partiyi lanetliyorsa o kesinlikle AK PARTİ değildir. Lanetlenen parti -varsa öyle bir parti- otuz yıldan beri milletin iktidara getirmediği, milletin güvenmediği, milletin hiç destek vermediği bir siyasi partidir değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimiz AK PARTİ’yi yedi sekiz yıldan beri iktidar yapmış.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sekiz yıl önce neredeydiniz siz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İkinci döneminde daha da artan bir güvenle iktidar yapmış. Milletin lanetlediği bir parti bu şekilde milletin teveccühünü kazanıp millete hizmet etme imkânını bulabilir mi değerli arkadaşlar?
İSA GÖK (Mersin) – Seçimlerde göreceksin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lanetlenen bir parti arıyorsanız aynaya bakın değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, o lanetlenen 12 Eylül hukuku, o lanetlenen 12 Eylül darbesi yüzde 92 oy aldı, yani oyla lanet beraber değildir.
BAŞKAN – Peki Sayın Gök, tamam.
İSA GÖK (Mersin) – 12 Eylülcüler yüzde 92 oy aldı, siz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Gök, zabıtlara geçti, lütfen yerinize oturun.
Diğer önergeyi okutuyorum…
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler ve ayağa kalkmalar)
BAŞKAN – Tamam, değerli arkadaşlar, lütfen oturun.
Lütfen sayın milletvekilleri…
Lütfen oturun sayın milletvekilleri yerlerinize.
Grup başkan vekili arkadaşlarım…
İdare amiri arkadaşlar… (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan beş dakika ara verin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oturuma ara vermek durumundayım. Lütfen... (Gürültüler)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.10
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 18’inci maddesi üzerinde önerge işlemine devam edeceğiz.
Sıradaki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Madde : 18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri asil ve yedek üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan konuşacaklar.
Sayın Buldan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Buldan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda gerçekten çok yoğun bir uğultu var, lütfen… Bir hatibi kürsüye davet ettim.
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, kavga ve gürültüden bana ne zaman sıra gelir diye bekledim doğrusu. Her gün bu Parlamentoda bu tür görüntüleri izlemekten doğrusu rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim. Gerçi biz de alıştık, milletimiz de alıştı bu görüntülere, teşekkür ederiz sayın vekiller!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18’inci madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Carl Schmitt “Olağanüstü hâle kim karar vermişse egemen odur.” demiştir. 12 Eylül 1980 darbesinin yapılmasıyla beraber ülke yönetimini ele geçiren güçler 1982 Anayasası’nı yaparak egemenliklerini kurmuşlardır. Darbeci güçler ve bu güçlerin ürünü olan zihniyetler, kendilerini, Anayasa ile beraber hukukun, yargının, bürokrasinin ve daha birçok kurumun sahibi olarak atamışlardır.
Değerli milletvekilleri, bireyin mutlak anlamda devlete tabi olmasını savunan görüşlerin faşizme olan yakınlığı tarihsel olarak ispatlanmıştır. Bu noktada, bu Anayasa’nın ve organlarının faşist bir karaktere sahip olduğunu hiç tereddüt etmeden söylemek mümkündür. 1982 darbe Anayasası’nın bir vesayet organına dönüştürüldüğü Anayasa Mahkemesinin, temelde hak ve özgürlüklerin teminatı adına var olması gerekmektedir. Güçler ayrılığı ilkesinde yurttaşlarını iktidar gücünü elinde bulunduran kesimlerin tahakkümünden korumak esasen yargının en temel işlevlerindendir. Fakat ne var ki Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin ve bir bütün olarak yargının kararlarına baktığımız zaman, durumun hiç de böyle olmadığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi, sürekli olarak siyasi meselelerde iş bitirici kurum olarak gündeme gelmiştir. Burada son derece ironik bir durum söz konusu olmaktadır. Bir mahkemeden söz ediyoruz fakat bu Mahkemenin aldığı kararlar ülke siyasetine yön vermektedir, devletin resmî ideolojisinin freni niteliğinde kararlara imza atmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok partili hayatın başlamasıyla beraber türlü nedenlerle parti kapatarak ülkemizin dünyanın en çok parti kapatan ülke konumuna yükselmesini Anayasa Mahkemesi sağlamıştır. Türban sorunu olarak tabir edilen, aslında eğitim hakkının kullanılmasının genişletilmesini sağlayacak olan düzenlemeyi iptal eden bu Mahkemedir. 2007 Nisan ayında Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen e-muhtırayı takiben Anayasa Mahkemesinin hukuk dışı bir şekilde, tamamen ideolojik bir karar alarak aldığı 367 toplantı yeter sayısı kararının hepimiz tanıklarıyız.
Verdiği kararların hak ve hukuka, insan haklarına olan aykırılığı uluslararası alanda tescillenmiş olan bir yargı organıdır Anayasa Mahkemesi. İktidarın hukuksal zemin üzerinde ve demokratik meşruiyetle yaratılması gerekirken Türkiye'de tam tersi bir durum mevcuttur; iktidar hukuk yaratmaktadır, yarattığı hukuk ile egemenliğinin güvenliğini sağlamaktadır. Bu nedenledir ki Anayasa Mahkemesinin meşruiyeti, ülke tarihinin uzunca bir dönemini meşgul eden tartışmanın konusu olmuştur. Bu meşruiyet krizinin artık bir son bulması için bu krizlerin nedenlerine bakmak, gerçekçi çözümler üzerinde düşünmek gerekir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin köklü bir değişime tabi tutulması elzemdir ancak burada temel referans noktası yargı bağımsızlığı olmalıdır. Cumhurbaşkanının ve yürütme erkinin Anayasa Mahkemesi üzerindeki etkinliğini artırma çabası yargı bağımsızlığını sağlamaktan ziyade yargıyı durduğu taraftan bir başka tarafa çekmenin izahı olacaktır. Cumhurbaşkanının üyelerini atadığı ve demokratik meşruiyeti yıllardır tartışılan bir kuruma, Anayasa Mahkemesine üye seçme yetkisi vereceksiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Buldan, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…sonra da bizlere yargı bağımsızlığı adına bu düzenlemeleri yaptığınızı söyleyeceksiniz. Ama maalesef ki iki tezden bir sentez çıkmıyor. Sadece savunulan tezin baskın tez olması sağlanmaya çalışılıyor. Kendi hukukunu yaratan, kendi hukuk anlayışına göre düzenleme yapan zihniyet, kendi hâkimlerini, kendi savcılarını ve Anayasa Mahkemesi üyelerini üretmektedir ve şayet bu şekilde bir düzenleme yapılacak olursa, üretmeye de devam edecektir elbet. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin tarafsızlığının sağlanması, demokratik bir yapıya kavuşturulması bu şekilde mümkün görünmemektedir.
Shakespeare “Yanlış bir kavgada doğru kahramanlık olmaz” demişti; manzaraya bakınca, Hükûmetin demokrasi kahramanı olamayacağı açıkça görülmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mevlüt Akgün (Karaman) ve arkadaşı
Diğer önerge sahibi
Azize Sibel Gönül (Kocaeli) ve arkadaşı
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akgün, konuşacak mısınız, gerekçe mi efendim?
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Köylü, siz mi konuşacaksınız efendim?
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun, önergesi üzerinde Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
18’inci madde ile 147’nci maddede yapılan değişiklikle, daha önce 65 yaş sınırlamasının dışında başka bir sınır olmayan Anayasa Mahkemesi üyeliği, 12 yıllık bir sınırlandırmayla değiştirilmiştir. Biz de önergemizde bu 12 yılın çok olduğunu ve 9 yıl olması gerektiğini öne sürdük. Neden böyle düşündük? Öncelikle diğer devletlerin, özellikle bizimle çok ilişkisi olan ve örnek aldığımız ülkelerin mevzuatlarına da baktığımız zaman, başta Almanya’da 12 yıl, Avusturya’da 70 yaş sınırı var, bunun dışında Fransa’da 9 yıl, İspanya’da 9 yıl, İtalya’da 9 yıl, Macaristan’da 9 yıl, Polonya’da 9 yıl, Portekiz’de, Romanya’da 9 yıl ve Rusya’da 12 yıl sınırlandırması var. Bunun dışında Anayasa Mahkemesinin daha önce hazırlamış olduğu bir taslakta da Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerinin 12 yılla sınırlandırılması istenmiştir. Ayrıca Barolar Birliği de hazırlamış olduğu öneride bunun 9 yıl olarak sınırlandırılmasını öngörmüştür. Yani buradan anladığımız, mutlak surette bir sınırlandırmanın olmasının gerektiği kanaati çıkmaktadır. Peki, neden böyle bir düşünceye sahip olduğumuzu size kısaca izah edeyim.
Değerli arkadaşlarım, reformlar, hiçbir zaman belirli bir yaşa gelmiş insanların, kendi doğrularından başka doğruları kolay kolay kabul edemeyecek insanların yapabileceği şeyler değildir. Keza değişim de devamlı surette aşağıdan gelmektedir. Kuşaklar arasındaki farkı değerlendirdiğimiz zaman, alt kuşaklar her zaman üst kuşakları aşağıdan yukarıya doğru bir baskıya tabi tutmakta, yeni düşünceleri, yeni görüşleri onlara kabul ettirmeye çalışmaktadır ama belli bir yaşa gelmiş olan insanların -kendimi örnek verirsem- bizim yaşımızdaki insanların kendi doğrularından kolay kolay vazgeçmesi mümkün değildir. Yüksek mahkemelerin vermiş olduğu içtihatlar aşağıdan bir baskı olmadıkça kolay kolay değiştirilememektedir. Yargıtaya baktığımız zaman, Yargıtay Genel Kurul kararları ve içtihadı birleştirme kararları da yıllarca değiştirilemez. Ne zaman ki genç kuşaklardan birkaç kişi o daireye gelir veya Yargıtay Genel Kurul toplantısına katılacak duruma gelir, bu takdirde görüşler değişebilir. Anayasa Mahkemesi ise daha da değişiktir. Anayasa Mahkemesindeki görüşlerin elbette ki değişken olması gerekir. Anayasa Mahkemesi, sadece hukukçulardan kurulan bir mahkeme de değildir. Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuksal bütün gelişmelerini göz önüne alması gerekir. Bunları göz önüne aldığında, dünyadaki bu saydığımız kriterler, hususlar devamlı değiştiğinde, şu hâlde, Anayasa Mahkemesinde de devamlı bir değişimin olması gerekir. İşte, bu değişimin yaratılabilmesi için, mutlak surette orada görev yapanların belli bir süreyle görevlerinin sınırlandırılması ve aşağıdan gelecek yeni neslin bu değişimi sağlaması gerekmektedir. İşte, bu maksatla böyle bir önerge verdik.
Burada bir cümleyi daha ifade etmek istiyorum: Sabahtan beri yapılan görüşmelerde meydana gelen görüntüler hakikaten hepimizi üzdü. Zaman zaman bu görüntülere şahit oluyoruz. Burası, sağ köşenin başından sol köşenin başına kadar, 542 milletvekiliyle birlikte toplam, millî iradeyi teşkil ediyor. Bunda hiç kimsenin şüphesi yok. Burada çıkan kanunlarda olumlu oy kullanan da, olumsuz oy kullanan da, çekimser oy kullanan da, oy kullanmayan da, tamamı, millî iradenin birer temsilcisidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Grubuna söyle, grubuna.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) – Bizler bunu millî irade olarak kabul ettiğimize göre, yani milletin temsilcilerinin burada, milletin kendi vekillerinin burada temsil ettiği durum millî irade olduğuna göre, bunu hepimiz kabul ettiğimize göre, buna karşı olan ve… Darbe dediğimiz şey o zaman ne oluyor? Biz buna millî irade demezsek, o zaman, darbeye ne diyeceğiz, ona söyleyecek söz bulamayacağız.
Bu bakımdan, ben değerli arkadaşlarımdan istirham ediyorum, haddim olmayarak istirham ediyorum: Her türlü eleştiriyi yapalım, her şeyi söyleyelim ama lütfen birbirimizi itham etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köylü, tamamlayın lütfen, size de ek süre veriyorum.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birbirimizi kırmayalım çünkü her gün yüz yüze bakıyoruz ve millet karşısında da mahcup oluyoruz. Bu mahcubiyeti hissetmememiz için daha dikkatli davranırsak -ki bu kapasite, bu bilgi, bu beceri, buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızda var istisnasız- o zaman çok daha güzel bir Meclis çalışması olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köylü.
Diğer önerge sahibi Sayın Akgün, konuşacak mısınız, gerekçe mi okunsun?
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Mukayeseli hukuk ve görev süreleri nazara alındığında makul bir süre tayin edilmiştir.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 18’inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, teklifin 18’inci maddesinin gizli oylamasına başlayacağız.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan oy verme yerlerinden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyelerden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyarak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın kâtip üyelerimizden bu hususlara riayet etmelerini ve milletvekillerinin de pul ve zarf aldıktan sonra adlarının ad defterine işaretlendiğine dikkat etmelerini istirham ediyorum.
Sayın Başbakanın ve Enerji Bakanının bir dış misafiri var, onunla görüşmeleri gerektiğinden oylarını önceden kullanacaklar, Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Evet, oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Bayram Özçelik |
Konya Burdur” |
Teklifin 18’inci maddesi kabul edilmiştir.
Şimdi 19’uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna “ve bireysel başvuruları karara bağlar” ibaresi, üçüncü fıkrasındaki “Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını,” ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası “Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.” şeklinde değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.” şeklinde yeni bir fıkra eklenmiştir.
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 19’uncu madde üzerinde elli önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 nci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine başvurabilir." ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Kemalettin Göktaş Öznur Çalık |
Samsun Trabzon Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 nci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine başvurabilir." ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ Aşkın Asan |
Yozgat Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel Akın Birdal Fatma Kurtulan |
İstanbul Diyarbakır Van |
Şerafettin Halis |
Tunceli |
Madde : 19 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna "ve bireysel başvuruları karara bağlar" ibaresi, üçüncü fıkrasındaki "Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını," ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası "Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir." şeklinde değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere "Genelkurmay Başkanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar." şeklinde yeni bir fıkra eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bireysel başvurular en geç iki yılda sonuçlanır. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım, istemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2709 Sayılı Anayasanın değiştirilmesine ilişkin kanun teklifinin yapılacak ikinci tur oylamalarda teklifin (19) maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer Genç Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Atilla Kart |
Malatya Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Oktay Vural Reşat Doğru |
İzmir Tokat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Erkan Akçay Hasan Çalış |
Manisa Karaman |
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergesi üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 19’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa’nın geniş bir uzlaşmayla daha demokratik bir hâle getirilmesi gerektiğini yıllardır söylemektedir. Bunu şimdi değil, 1999, 2002 ve 2007 yıllarında, seçim beyannamelerinde ve her ortamda ifade etmiş, çağrıda bulunmuştur. Bize göre, Anayasa değişikliğine bir yerden başlanacaksa öncelikle temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması ve dokunulmazlıkların sınırlandırılmasıyla başlanmalıydı.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yüz yetmiş dört maddeden ibarettir ancak bir de Adalet ve Kalkınma Partisinin kendine özel bir anayasası ve anayasa anlayışı vardır. AKP’nin anayasası iki maddeden ibarettir:
“Madde 1 - Ben her zaman haklıyım.
Madde 2 - Benim haksız olduğum durumlarda 1’inci madde geçerlidir.”
Getirilen bu Anayasa değişikliğinin bazı maddelerini bir tek cümlede özetlemek mümkündür: Anayasa Mahkemesi ve yargı, iktidara, affedersiniz, AKP’ye bağlıdır. İşin özeti, gidilmek istenen nokta budur. Montesquieu, kanunların ruhunda, vahşilerin yemek yiyecekleri zaman ağacı dibinden kesip yemişi öyle kopardıklarını, zorba siyasi güçlerin de böyle olduğunu söylemektedir. “Güç bende, istersem asarım istersem keserim.” anlayışıyla Anayasa değiştirip başkanlık sistemi kurmak isteyenler ülkenin, devletin, milletin temelleriyle oynamaktadırlar. İktidarda ilanihaye kalma ve mutlak güce sahip olma hırsına baktığımızda, AKP’de jakobenizmin hortladığını görüyoruz, haber veriyorum. Her demokratik devlette üç çeşit yetki vardır: Yasama, yürütme ve yargı yetkisi. Yasama, yargı ve yürütme yetkileri aynı kişiye veya bir siyasi gruba verilirse, bunlar birbirinden ayrılmazsa ortada özgürlük diye bir şey kalmaz, demokrasi kalmaz, hukuk kalmaz, bunun adı diktatörlüktür. Bu durumda, zorbalığa, tiranlığa kimse mâni olamaz.
Değerli milletvekilleri, gönlümüz arzu ederdi ki burada ülkemizi daha çağdaş hâle getirecek, milletimizin beklentilerini karşılayacak, özgürlük eksenli, gerçek bir anayasayı samimi bir uzlaşma ikliminde görüşüyor olsaydık ancak bütün bunlar “Mademki iktidar benim, ne yasa tanırım ne muhalefet tanırım, istediğimi tehdit eder istediğimi sustururum, milletin tek iradesi benim.” diyen anlayış yüzünden mümkün olamamıştır. Bu Anayasa Değişiklik Teklifi toplumun talebi değildir, AKP yönetiminin ve Sayın Başbakanın talebidir, onun ihtiyacıdır. Anayasa değişiklik paketinin içeriğinden kamuoyuna açıklandığı güne kadar Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin haberinin bile olmadığını biliyoruz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Haberimiz var, baştan beri var.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu Anayasa paketinin nerede ve kimler tarafından hazırlandığını kimler biliyor? Ortada, kişiselleşmiş ve partileştirilmiş bir Anayasa metni bulunmaktadır. Bugün vatandaşın öncelikli gündemi işsizlik, terör, yoksulluk ve yolsuzluktur. Vatandaş, bunları konuşuyor, bankalara olan borcunu konuşuyor. Analar, akşama evde ne pişireceğini konuşuyor. Analar babalar, çocuklarının geleceğini düşünüyor, üç günde verilen 6 şehidini konuşuyor. Böyle bir ortamda biz, öncelikli olarak insanları iş güç sahibi yapacak, karınlarını doyuracak, refaha ulaştıracak temel meseleleri, ihmal etmeden konuşmalıydık.
Demokrasilerde, siyasi partiler hem sandıkta millete hesap verirler hem de yaptıkları iş ve eylemlerden, yolsuzluklardan dolayı Anayasa Mahkemesinde, Yüce Divanda hesap verirler. AKP, yargıya hesap vermekten kaçmak için, Anayasa Mahkemesinin şeklini, üye yapısını değiştirmek istemektedir. AKP, yolsuzluk yapanların yargılanacağı Yüce Divana hâkim atayarak yolsuzluktan beraat edeceğini düşünmektedir. Bu teklife, siyasi hesap ve kaygı hâkimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Türk milleti, Seydişehir Eti Alüminyumu değeri 3,5 milyar dolar olmasına rağmen birilerine 300 milyon dolara satanları, TÜPRAŞ’ın yüzde 14’ünü kapalı kapılar ardında değerinin çok altında satanları, bilirkişi raporlarıyla 51 milyon dolarlık Balıkesir SEKA’yı 1,1 milyon dolara satanları, 810 milyon dolarlık Tekelin alkol birimini 232 milyon dolara satanları unutmamıştır. AKP’li belediyelerin yolsuzluk ve usulsüzlüklerinin örtbas edildiğini unutmamıştır. TOKİ ihalelerinde yandaşlara açılan telefonlar unutulmamıştır. Anayasa Mahkemesinin tüm üyelerini değiştirerek beraat edeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bunun sorumluluğu, vereceğiniz oylarla sizlerin omuzlarındadır. Önemli olan, hem yargıda hem de vicdanlarda beraat etmektir.
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Vural, siz mi konuşacaksınız efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
Diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileriyle ilgili maddeye istinaden vermiş olduğumuz bir önerge münasebetiyle söz almış bulunmaktayım.
Tabii, bir Anayasa görüşmesi, bugün Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini bu vesileyle dile getirirken aslında bizi buraya getiren ve “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” düsturuna uygun olarak hepimiz milletimizin iradesiyle buraya geldik.
21’inci Dönemde biz vardık, 21’inci Dönemden önce AKP yoktu. Daha sonra olmadık, bugün varız. Yarın kimin olup olmayacağını millet takdir edecek. Ama burada bizim kullandığımız irade, bizim yaptığımız Anayasa, elbette, sevabıyla, günahıyla milletimizin, açıkçası, bedel ödeyebileceği ya da faydalanabileceği bir yasa olacak.
“Bizi millet getirdi.” Her yaptığımız doğru mudur? Bizim her yaptığımız gerçekten doğru ve istediğimizi yapabileceğimiz bir güç mü verilmiştir bize? Biz “Millet bizi buraya getirdi, ben istediğim gibi millete muamele edebilirim.” diyebilir miyiz? Bizim sınırımız nedir? Bizi buraya getiren iradeyi, açıkçası, kullananlar olarak acaba kendimizi sınırlandırmayı başarabiliyor muyuz, becerebiliyor muyuz? Evet, bizim her yaptığımız doğru mu, yanlış mı, bunlara bakmamız lazım. Bu iradeyi kimin için, nasıl kullanacağız? Keyfimize göre, gelecekte oluşturacağımız sırça köşklere göre mi, yoksa milletimizin iradesine göre mi? Bizi kim sınırlayacak? Anayasa, bu Anayasa ve kanunlar.
Evet, işte böyle olunca aslında hukuku üstün kılmış oluruz. Millet oy veriyor bize. Millet oy veriyor ama yanlışı doğru, doğruyu yanlış yapmak için oy vermiyor. Sizin yaptığınız yanlışı millet oy verdi diye doğru kabul etmek mümkün müdür ya da yaptığınız doğruyu yanlış görmek, yine millet için, milletin iradesi olarak böyle ifade etmek doğru mudur? Haklıyı haksız yapabilir misiniz siz? Yapabilir misiniz? Yapamazsınız tabii. Yapmamanız gerekiyor. Milletin gücünü kullananlar kendi güçlerini sınırlandırabiliyorsa, hesap verebiliyorsa, sınırını bilebiliyorsa, millet sorgulayabiliyorsa egemenlik vardır. Yoksa, demokratizm olarak sadece iradeyi alıp “Ben istediğimi yaparım. İstediğim yere hâkim atarım, istediğim yere gönderirim.” diyebiliyorsanız bu doğru değildir değerli arkadaşlarım. Milletin iradesi ancak bu şekilde hür olursa egemenlik kazanır. Sadece oy vermekle millî irade oluşmuyor, millî iradenin hesap vermesi gerekiyor, millî iradenin Anayasa’ya göre davranması gerekiyor.
Hukuk kimin için var? Biz kimin için hukuk yapıyoruz? Millet için, değil mi değerli arkadaşlarım? Haklıyı korumak için, zengine karşı fakiri korumak için, zalime karşı mağduru korumak için, mağrura karşı mağduru korumak için değerli arkadaşlarım. Eğer hukuk güçlünün isteğine göre olursa ve bu güçlü olanlar istediği gibi hukuk yapar, yargıyı istediği gibi kullanırsa değerli arkadaşlarım, hukuk, egemenliği ifade eden hukuk, hukuk olmaktan çıkar, sadece bir araç olur. İşte, bugün geldiğimiz bu noktada gerçekten yargının siyasallaşmasına götürecek sürecin çok tehlikeli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bugün geldiğimiz bu noktada hangi biriniz acaba Habur’daki o gönderilen hâkimin gelenleri geldikleri gibi içeri sokmasını içinize sindirebilirsiniz? Hangi biriniz acaba Habur’da kurulan mahkemede Türk Bayrağı problem olmasın diye indirilmesini içinize sindirebilirsiniz değerli arkadaşlarım? Dolayısıyla hangi biriniz acaba TÜPRAŞ’ın ihalesi 1,3 milyar dolara giderken mahkeme tarafından iptal edildikten sonra 4,5 milyar dolara satılmasının ardındaki gerçeklerin saklanmasını isteyebilirsiniz? Hiçbiriniz istemezsiniz. Galatport’un tekrar aynı şekilde ihale edilmesini ister misiniz? İstemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – İşte bugün geldiğiniz noktada eğer kendinizi sınırlandırabiliyorsanız, ben iktidarı aldım, istediğime ihale veririm demek istemiyorsanız bizim yaptığımız gibi Kamu İhale Kanunu çıkartıp bu ihalede şeffaflığı getirebiliyorsanız, gücünüzü sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Yoksa ben istediğime ihale yaparım, Kamu İhale Kurumunu da, kanunu da istediğim gibi değiştirebilirim diyorsanız o, değerli arkadaşlarım, hukuku üstün kılmak değil, gücü haklı kılmaktır ya da kamu personel sınavını getirip iş arayan insanlarımızın kamuya geçişinde adaletli bir sistem getirmek istediğimiz gibi kendinizi sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Yoksa gidip çeşitli bankalarda KPSS’ye girmeden istediğimizi işe alırız diyorsanız değerli arkadaşlarım, egemenlik milletin olmaz, egemenlik o zaman güçlünün olur, haklının olmaz. Evet, değerli arkadaşlarım, eğer dokunulmazlığı sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Hayır, ben dokunulmazlık zırhına bürünmeliyim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, ek süreniz de doldu efendim. Genel Kurulu selamlamanız için mikrofonu açıyorum.
Buyurun. Lütfen… Lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) – Dokunulmazlığı sınırlandırmam, beni yargılayacak mahkemelere de demokratik meşruiyet adı altında hâkim atarım. Sizin demokratik meşruiyetiniz var, eğer Anayasa Mahkemesine hâkim seçmeniz sizin için bir meşruiyetse 24’üncü Dönemde oluşan millet iradesinin meşruiyetini ne yapmış olursunuz? İşte bunlar sorulması gereken hususlardır.
İşte Türkiye’de yasalar büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı olmamalıdır. Hak, haklının olmalıdır.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım üçüncü önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart konuşacaklar.
Sayın Kart, buyurun efendim.
Sizin de süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında bir gerçeği ifade etmek istiyorum. İktidar grubu sözcüleri, maalesef milletvekili sorumluluğu ve saygınlığıyla bağdaşmayacak bir şekilde resmî metinleri bile çarpıtarak aktarıyorlar, grup başkan vekilleri dâhil olmak üzere. Hemen bunları örnekleriyle ifade edeyim.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Merkezinin hazırladığı metin, Kasım 2009. Bu metindeki ifadeler bile çarpıtılarak, saptırılarak ve teklife bir destek sağlamak amacıyla anlatılabiliyor, aktarılabiliyor. Bunu yapmaya hakkınız yok, bunu yapmaya tenezzül etmeyiniz.
Bakın, bu resmî kayıtlara göre gerçek nedir, getirilen teklifteki gerçek nedir: Anayasa Mahkemesindeki 17 kişiden 7 kişinin hukukçu olmaması mümkündür. Cumhurbaşkanı, 4 kişiyi doğrudan seçmektedir, 10 kişiyi ikinci aşamada seçmektedir yani 17 üyenin 14’ünün seçiminde Cumhurbaşkanının mutlak denecek ölçüde hâkimiyeti vardır. Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi. Burada bu kurumların seçimi belirleyici olmamaktadır, sonuçta yine Cumhurbaşkanı, seçimi belirleyici olmaktadır. Kurumlar sadece 1 aday için tercihlerini yapabilmektedirler. Onun için “Mustafa Bumin taslağı” deyip o taslağı gerçeğe aykırı bir şekilde anlatmaya tenezzül etmeyin. Bu, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmıyor. Ne diyor Mustafa Bumin taslağı? “11 kişiyi doğrudan kurum seçecek.” diyor. O tespitle sizin anlattıklarınızın uygun, uyumlu bir tarafı var mı değerli arkadaşlarım? Bunları yapmaya neden tenezzül ediyoruz? Bizi zaten kaygıya sevk eden, endişeye sevk eden bu çarpıtmalar, bu demagojiler, bu saptırmalar. Bu gerçekleri halkımız inanıyorum ki görüyor, değerlendiriyor.
Bakın, bu getirilen düzenlemeyle ortaya çıkan tablo şudur: Yüce Divan ve bireysel başvuru anlamında yeni birtakım düzenlemeler getiriliyor. Burada Yüce Divan yapılanmasının kontrol altına alınması amacı, anayasal denetimi etkisiz kılmaya yönelik bir düzenleme amacı ve bununla bağlantılı olarak ideolojik dönüşümü gerçekleştirmek. Bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkaracağı yasaların Anayasa Mahkemesi tarafından denetiminin fiilen engellenmesi amaçlanıyor ve bunun sonucunda da -yine, tekrar ifade ediyorum- ideolojik dönüşüme zemin hazırlanıyor ve tabii, bütün bunların devamında da -her ne kadar 8’inci madde düşmüş ise de- mahkemelerin, özellikle iktidar grubunun siyasi partilerinin kapatılma riskini asgariye indirmek… Hangi anlamda söylüyorum? Siyasi partilerin kapatılmasından elbette haz almıyoruz ama suç işlemek anlamında, idari işlem yoluyla ya da eylem yoluyla odak hâle gelmiş ise hele hele iktidar nüfuzunu, devlet nüfuzunu kötüye kullanmak suretiyle bunu organize bir şekilde yapıyorsa elbette hukuk devletlerinde suçun müeyyidesi mutlaka olacaktır. Bu, demokrasinin hukuk yoluyla korunmasının zorunlu sonucudur. Bunları bir kez daha ifade etmek gereğini duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir hafta on gündür siyasi iktidar grubunun son derece diktatöryal bir tavır içinde olduğunu gerçekten bu sekiz yılı gözlemleyerek ifade ediyorum. Bunu daha evvel ifade etmiştim. Dünden bu yana ise bu tavrın daha da psikolojik bir saldırgan tavra dönüştüğünü yine üzüntüyle, kaygıyla gözlemliyoruz. Bu noktada grubu, iktidar grubunu sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Yine bu çerçevede de şu talihsiz değerlendirmeleri dikkatinize sunmak istiyorum. İktidar grubu Genel Başkan Yardımcısı çıkıyor, 8’inci maddede “Hayır.” oyu kullananlara yönelik olarak “Örgütlü ihanet içindeler.” diyebiliyor. Bu, gerçekten demokrasi adına utanç verici bir ifadededir. Neyi görüyoruz? Bununla bağlantılı olarak psikolojik bir saldırgan tavrın devreye girdiğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Başbakanın ne dediğini bile anlamamışsın, kürsüde konuşuyorsun.
BAŞKAN – Sayın Kart, süreniz doldu efendim. Size ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.
ATİLLA KART (Devamla) – Ben şunu ifade etmek, vurgulamak ihtiyacını duyuyorum: Burada 8’inci maddede, milletvekili saygınlığı ve sorumluluğu içinde hareket eden milletvekili arkadaşlarımızın bu dik duruşlarını bundan sonra da sürdürmelerinin önemini ve tarihî sorumlulukları olduğunu ifade etmek istiyorum. O sorumluluğun bir anlam kazanması için, o sorumluluğun siyasi tarihimize bir onur sayfası olarak geçmesi için, inanıyorum ki arkadaşlarım o sorumluluk duygusu içinde hareket edeceklerdir.
Bakın, ihtimal vermek istemiyorum ama neler konuşuluyor? TEDAŞ ihaleleri konuşuluyor. Neler konuşuluyor? Otoban ihaleleri konuşuluyor. Neler konuşuluyor? Özel hastane olayları konuşuluyor. Bunlara, bakın -tekrar ifade ediyorum- ihtimal vermek istemiyorum, bunları vicdanınızda sorgulayın. Bunları geleceğe yönelik olarak değerlendirmeniz için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Siz bir de oylarınızı gizli açıklayın, buraya dahi gelememenin gerekçesini açıklayın!
ATİLA EMEK (Antalya) – Senin haberin yok, borsa yükseldi.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ayıptır ya! Milletvekilleri böyle şeyler konuşmaz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Söz al da konuş.
BAŞKAN – Sayın Kart, ek süreniz de doldu efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın ve oturun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen sakin olun.
ATİLLA KART (Devamla) – Bu endişelerimde yanılmayı yürekten diliyorum ama tarihe not düşmek adına, bir hafta sonra, bir ay sonra kendinizi sorgulamanız adına bunları ifade etmek ihtiyacını duyuyorum.
Onun için diyorum ki sonuç olarak: Ayrışmayı körüklemeyelim, toplumda ayrışmayı körüklemeyelim. Çocuklarımızın ve Türkiye’mizin geleceğini karartmayalım.
Bu sorumlulukla, bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle Genel Kurulu bir kez daha sorumlu ve sağduyulu davranmaya davet ediyor ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Kendi oy hakkına sahip çıkmayanın bize söyleyeceği hiçbir şey yok.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım son önerge Tunceli Milletvekili Sayın Genç’e aittir.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa teklifinin 17’nci maddesi üzerinde verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, evvela bu Sayın Kuzu diyor ki: “Ben anayasa profesörüyüm.” Bunun anayasa profesörlüğüyle ilgisi yok. Bakın Anayasa’nın 140’ıncı maddesinde diyor ki: Hâkimlerin aylık ve ödenekleri kanunla belirtilir. Getirmiş, geçici maddeye ödenek koymuş. Bu mudur Bay Kuzu senin anayasacı olduğun?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Ne anlarsın be, sen ne anlarsın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ayrıca, geçici 20’nci maddede diyor ki: Efendim, hâkimler ve savcılardan gelen Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süreleri, sürelerini dolduruncaya kadar devam eder. Ama, geçici 20’nci maddenin (b) ve (c) fıkralarında yeniden buraya seçim yapıyor. Daha süreleri devam ediyor, buraya geçici maddeyle seçim getiriyor. Bu mudur Sayın Kuzu senin anayasacılığın?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen anlamazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Git, öğren ve gel! Utanıyorum senin Anayasa Komisyonu Başkanı olduğundan dolayı.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen hukukçu değilsin, anlamazsın. Evvela hukuk fakültesini bitir sen. Ne anlarsın o işlerden! Zavallı ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen gel, çıkalım televizyonlarda konuşalım.
BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç, konuşmalarımızda şahsiyetle uğraşmayalım lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu Anayasa taslağının Anayasa’yla hiçbir ilgisi yok.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Evvela hukuk fakültesi oku! Önce benim öğrencim ol, sonra gel konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) – Hiçbir ilgisi yok, dolayısıyla şimdi getirdiğiniz bu kanunla ne yapıyorsunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Ne anlarsın o işlerden?
KAMER GENÇ (Devamla) – Anayasa Mahkemesine Büyük Millet Meclisinde Sayıştaydan 2 üye seçiyorsunuz. Yahu! Anayasa Mahkemesinin bakacağı konular belli, niye Sayıştaydan 2 üye seçiyorsunuz? Çünkü Sayıştay AKP’nin bir grubu hâline geldi, bütün atamaları siz oraya yaptınız. Ha AKP’nin grubunda seçtiniz ha Sayıştayda seçtiniz, hiçbir farkı yok.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin bakacağı davalar belli. Şimdi, burada dün Anayasa Mahkemesinin o maddesi kabul edilince âdeta zafer çığlıkları attınız. Bu nedir biliyor musun? Faşizmin zafer çığlıklarıydı. Sizin kafanızda, Tayyip Bey’in getirmek istediği faşizm… İşte, biz oturttuk, faşizmi getirdik, kendimize göre bir Anayasa Mahkemesini kurduk; dolayısıyla onun çığlıklarını atıyorsunuz.
Sizin bu kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu da değiştirmenizin de en önemli nedenleri, orada 2 tane Alevi vatandaş var, çok dürüst ve namuslu çalışıyorlar; sizin bakanlarınızın ve Müsteşarınızın oyununa gelmiyorlar, dik duruyorlar; yargı bağımsızlığının gerektirdiği tarafsızlık, nitelik ve kişilikteler. Orada, yargıda yaptıkları tarafsız atamalarda, bunlardan kurtulmak için tutuyorsunuz, o kişileri hemen feshedip bunların yerine başkalarını getiriyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Bölgecilik yapma.
KAMER GENÇ (Devamla) - Oraya yine, ödenek getiriyorsun Bay Kuzu. Bu Müsteşara 2 milyar liraya yakın bir ek para veriyorsun. Peki, asillere veriyorsun da yedeklere niye vermiyorsun? Senin kafan neye erer, onu bir söyle bakalım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Hepsi alacak, bir tek sen alamayacaksın o ödenekten.
KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, gerçekten eğer bu Anayasa gerçek bir Anayasa olsa -biz de yıllarca Anayasa’nın uygulayıcıları arasındayız, geliyoruz mahkemelerde- Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz de vicdanımıza danışırız ama sizin burada yaptığınız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine aykırı. Türkiye’de İstiklal Savaşı’nı verenleri kötüleyerek, o insanlara hakaret ederek kendinize bir değer kazanmaya çalışıyorsunuz. Bu, sizin sonunuzu getiren bir davranış biçimidir.
Şimdi, Tayyip Bey gitti, Karamanlis’le aşağı yukarı iki saat beraber konuştu. Ondan sonra Karamanlis de çıkınca, bilmem birilerinin yanaklarını öptü. Biliyorsunuz bu olayları değil mi? Peki, bu Karamanlis’le neyi tartıştı bu, neyi tartıştı? İsmet Paşa’yı kötülemesinin altında, işte, Yunanlılara verdiği millî mücadele var; arkadaşlar, bunlar var.
Şimdi, öyle bir Anayasa getirmişsiniz ki, bu Anayasa, hangi hukuk ilkesini yüceltiyor, hangi hukuk devletinin standartlarını artırıyor, hangi vatandaşların hak ve özgürlüklerini artırıyor? Hayır.
Sizin şimdi Anayasa’ya bireysel müracaatınızın nedeni, yani o yolu açmanızın nedeni, ne yapacaksınız? Yargıtay ve Danıştay da sizin istediğiniz teşkilatlanma içinde değil, orada kaybettiğiniz davaları getireceksiniz, kendi düşüncenize göre kurduğunuz Anayasa Mahkemesinde onları kazanmaya çalışacaksınız. Bu artık en basit mantık. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru verilecek kadar bir teşkilatı var mı? Yok. O kadar hâkim var mı? Yok. Zaten Yargıtay ve Danıştayda hukuk yolları tükendikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitme durumu var vatandaşın. E, bir daha niye Anayasa Mahkemesini sokuyorsunuz? Tek nedeniniz, işte -siz biliyorsunuz- hemen herhangi bir olay oldu mu koşuyorsunuz, tazminat davasını açıyorsunuz. Son zamanlarda Yargıtay dedi ki: “Bu siyasi eleştiriler tazminat davası konusu olmaz.” Belki onlara veya başka konularda kendinize göre oluşturduğunuz bir Anayasa Mahkemesi kurarak orada dava kazanmaya çalışıyorsunuz. Bunu kime yutuyorsunuz? Kaldı ki yani o kadar kendinizi de açığa veriyorsunuz ki, bir şeye tahammülünüz yok, bir şeye küfretmeyi kendinize sanat ediniyorsunuz. Meclis Başkanlık makamında oturan Mehmet Ali Şahin iki defa bana küfrediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SONER AKSOY (Kütahya) – Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Genç, ek süre veriyorum, buyurun, tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Söz hakkımızı vermiyor, burada konuşturmuyor bizi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Anayasa. Bu Anayasa’yı milletvekilleri çıkıp da tartışamazsa nerede tartışılacak, kim tartışacak bunu? Yani Burhan Kuzu mu bu Anayasa’yı biliyor tartışacak? Böyle bir şey yok.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen bilmezsin, sen anlamazsın! Zavallı, zavallı! Yazık… Genel Kurulun huzurunu bozuyorsun, başka bir bildiğin yok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu! Anayasa’yı okuturum sana! Sana okuturum Anayasa’yı! Yiğitliğin varsa gel bir televizyon kanalına çıkalım, seninle tartışalım. Sen o Komisyonda, orada boşuna o kürsüyü işgal ediyorsun, ya… Sen kendine bir çekidüzen ver bakalım.
Onun için, değerli milletvekilleri, yani bunu vatandaşlar da görüyor. Grubunuzun içinde özellikle bu yani bir yandan bu Ergenekon davası içinde işte, Alevi kökenli subayları yok etmeye çalışıyorsunuz, bir yanda hâkimler ve savcılar içindeki Alevi kökenli vatandaşları tasfiye etmeye çalışıyorsunuz.
İBRAHİM KAVAZ (Erzurum) – Bölücülük yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Belli, bu, bunun için geldi buraya. Yani birtakım insanlar da bunun farkında değil. Burada söylüyoruz ki, vatandaşlar bilsin. İçinizde de bazı kişiler, maalesef balta sapı olarak kendini kesmeye çalışan arkadaşlar var ama bunu vatandaşlar görüyor. Maalesef burada milletvekili olarak konuşma hakkımız sınırlanıyor, bize hakaret ediliyor, söz verilmiyor. Biz de çıkacağız çarşıda vatandaşlara bunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, ek süreniz de doldu. Genel Kurulu sadece selamlamanız için mikrofonunuzu açabilirim, herkese olduğu gibi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Lazım değil efendim, lazım değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, ben zaten size selam vermiyorum, muhalefete veriyorum. Siz benim selamıma layık adam değilsiniz ki!
Onun için, ben bundan sonra sayın halkıma buradan sesleniyorum: Maalesef burada söz hakkı bize tanınmıyor. Burada tehditle şey ediyor.
Dün, burada oylama yapılırken Hayati Yazıcı bir milletvekiliyle beraber kabine girdi ve onun oyuna etki etti. Ben gördüm bunları. Açık oylama yapıyor, açık oylamanın sebebi de bu Meclis Başkanından kaynaklanıyor.
BAŞKAN – Sayın Genç, tamam…Selamlama için açtım mikrofonunuzu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Açık oylama yapıyorsunuz, bunun günahı sana olur. Bana karşı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Kestin ama…
BAŞKAN – Evet, lütfen… Selamlama için açtım ama, siz selamlamıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
Madde : 19 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna "ve bireysel başvuruları karara bağlar" ibaresi, üçüncü fıkrasındaki "Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını," ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası "Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir." şeklinde değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere "Genelkurmay Başkanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar." şeklinde yeni bir fıkra eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bireysel başvurular en geç iki yılda sonuçlanır. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 19’uncu madde üzerinde değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve Yüce Divan kararlarının yeniden incelenmesi konusunda başvuru yapılabileceğini düzenlemektedir.
Bilindiği gibi, Türkiye, insan hak ve özgürlükleri ihlalleri konusunda 2009 AİHM raporlarına göre birinci sırada yer almaktadır. Bu düzenlemeler ile olağan hukuk yollarının tükenmesinden sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmaktadır. Bu değişiklik ile Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kaybettiği davaların tazminatını önlemek istemektedir. Ancak bu konuda Anayasa Mahkemesinin vereceği kararlar konusunda bir muğlaklık bulunmaktadır. Örneğin, başvuru sahibinin haklı olması durumunda bir tazminat mı ödenecektir ya da bir yaptırım uygulanacak mıdır uygulanmayacak mıdır? Bu, net değil.
Türkiye, bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davaların yüzde 86’sını yüklü miktarda tazminat ödeyerek kaybetmiştir. İstatistiklere göre, AİHM’in kurulduğu 1959’dan bugüne 2.295 dava karara bağlanmıştır ve bu davaların 2.017’si Türkiye aleyhine sonuçlanmış ve Türkiye mahkûm olmuştur, sadece 46 dava Türkiye lehine sonuçlanmış, 204 davada ise Türkiye daha dava sonuçlanmadan anlaşma yoluna girmiş ve tazminat ödemeyi kabul etmiştir.
Hakkında açılan davaların yüzde 86’sını kaybeden ülkemiz, hâlen AİHM’de bekleyen dosya sayısıyla Rusya’dan sonra ikinci sıradadır. 124.650 başvurusu olan dosyalardan 14.200’ü -yani bu, toplam dosya sayısının yüzde 11,4’üne tekabül ediyor- Türkiye’yle ilgilidir.
AİHM’e başvuruların yüzde 12’si, adil yargılanma hakkı ve yargılanmanın uzunluğu konusundadır.
Sayın milletvekilleri, adil yargılanma ve yargılanmanın uzunluğu bugün de temel bir sorundur. Özellikle politik insanlara karşı uzun yargılanma süreci bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten tutuklanan insanlar bile altı ila on iki ay arasında ancak mahkemeye çıkarılmaktadırlar, hatta bazıları, geçen Aydın’da olduğu gibi, çıkarılmadan ceza almaktadırlar.
14 Nisan 2009’da tutuklanan Demokratik Toplum Partisinin yöneticileri, aradan bir yıl bir ay geçmiş olmasına rağmen, hâlâ haklarında iddianame dahi hazırlanmış değildir. Arkadaşlarımız siyasallaşmış yargı tarafından rehin alınmış durumdadır âdeta.
Şimdi, bu arkadaşlarımıza bireysel başvuru hakkı tanırsanız bu hak ihlalini ortadan kaldırmış olacak mısınız? Arkadaşlarımıza yapılan haksızlığı gidermiş olacak mısınız? Kaldı ki, Anayasa’nın 12 Eylül ruhunu taşıyan temel nitelikleri değişmeden bireysel başvuru hakkı tanırsanız ne olacak?
Mevcut Anayasa, bireyi değil, devletin hakkını koruyor, bireyi devlete karşı bir tehlike olarak görüyor. Bu anlayış değişmeden Türkiye’nin yol alması mümkün değildir. Yani bireyi, toplumu devlete karşı potansiyel bir tehlike olarak gören zihniyetin mutlaka değişmesi gerekir.
Türkiye… Bu zihniyet değişmediği sürece muhalifler yargı kıskacından kurtulmayacaktır. Bu, tabii ki, bugünün sorunu değildir. Bugün 5 Mayıs, yarın 6 Mayıs. 6 Mayıs 1972, sanırım sayın milletvekillerine bir tarihi hatırlatır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan; onların idam yıl dönümü. Onlar da demokratik Türkiye için, onlar da bu ülkede insanca yaşamak için, halkların kardeşliği için mücadele ettiler ama ne yazık ki bunun sonucunda idamla yargılandılar.
Sayın milletvekilleri, Anayasa paketi tartışmalarının sonuna geliyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bu paketin Türkiye’nin demokratikleşmesini öteleyen bir paket olduğunu, Türkiye’nin ihtiyacına cevap olmadığını her fırsatta dile getirdik. Dolayısıyla Türkiye’nin ihtiyacı olan, bir paket değil, demokratik, sivil, 21’inci yüzyıla uygun çağdaş bir anayasadır.
AKP İktidarı kendi paketine bile sahip çıkamamış, 8’inci maddenin düşmesine neden olmuştur. Bu faturayı kime çıkarmak istemektedir? Bugüne kadar yok saydığı, birlikte görünmekten imtina ettiği, Parlamentoya geldiğimiz günden bugüne yok saydığı partimize çıkarmaya çalışmaktadır. Bunlar nafile çabalardır. AKP İktidarı kendi milletvekillerini dahi ikna edememişken Türkiye toplumunu nasıl ikna edecek göreceğiz. Bizler 6 kez partisi kapatılmış bir gelenekten geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tuncel, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1994’te DEP milletvekillerinin yaka paça Parlamento kapısından atılması hâlâ hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Kürt halkı on altı yıl aradan sonra, yüzde 10 antidemokratik seçim barajına rağmen, kapıdan atılan iradesini bacadan Parlamentoya getirmeyi başarmıştır. Bizler, Türkiye'nin başta Kürt sorunu olmak üzere -ki Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede gerçek anlamda demokrasi gelmeyecektir- kadınların, yoksulların, ötekilerin hak ve özgürlük sorununun çözüm yerinin Parlamento olması gerektiğini, bunun için de parlamenter sistemde ısrarı ifade ettik.
11 Aralık 2009’da DTP kapatıldı, Eş Başkanımız ve Diyarbakır Milletvekilimize siyasi yasak getirildi ama buna rağmen biz, Parlamentoda olmanın Türkiye demokrasisi açısından bir sorumluluğumuz olduğunu gördük ve buradayız, burada da demokrasi mücadelesi yürütmeye çalışıyoruz. Tüm bu çabalarımız yok sayılarak, bizi çözümsüzlük tarafı yapmak isteyenlere, halkımızı, haklarımızı seçeneksiz bırakmak isteyenlere bir çift sözümüz var: Biz burada olduğumuz sürece buradaki çözümsüzlük siyaseti kimden gelirse gelsin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tuncel, ek süreniz de doldu. Genel Kurulu selamlamanız için sizin de mikrofonunuz açıyorum.
Buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – …ister bu çözümsüzlük siyaseti AKP’den ister CHP, MHP’den gelsin, biz bunu halkımıza karşı teşhir edeceğiz, Türkiye'nin aydınlık geleceği için mücadele edeceğiz.
İktidar ve bazı çevreler parti kapatmanın sadece partimizin sorunu olduğunu, bunun için neden desteklemediğimizi sormaktadırlar. Biz diyoruz ki: Bu, Türkiye'nin sorunu. Türkiye şuna karar vermelidir: 72 milyonun iradesi burada temsil edilecek midir, edilmeyecek midir? Yoksa sadece bir kısım elitin mi iradesi burada temsil edilecektir? Bu sorun sadece Barış ve Demokrasi Partisinin sorunu değil, burada bulunan bütün milletvekillerinin sorumluluğudur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesine 2 nci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine başvurabilir." ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşı
Diğer imza sahipleri:
Ahmet Yeni (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19’uncu madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir iki hususun altını çizmek için huzurlarınızdayım. Çarpıtılan bir iki hususun gerçeğini ifade etmek için huzurunuzdayız. Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili düzenleme ifade edilirken burada sürekli bir şey ifade ediliyor, deniyor ki: “İşte, bunlar Yüce Divanda yargılanacaklar, kendilerini yargılayacak mahkemeyi ayarlıyorlar, kurguluyorlar, yapıyorlar.” diye.
Şimdi, Anayasa’nın 148’inci maddesi -bakın, bir fıkrasını okuyorum- diyor ki: “Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı Vekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.”
Şimdi, değerli milletvekilleri, Yargıtay, Yüce Divan sıfatıyla görev yapan Anayasa Mahkemesine üye seçiyor mu? Seçiyor. Peki, o zaman şu denebiliyor mu: “Yargıtaydakiler, göreviyle ilgili suçlardan dolayı kendilerini yargılayacak mahkeme mi ayarlıyor?” diyen var mı? Danıştay seçiyor mu? Seçiyor. Askerî Yargıtay seçiyor mu? Seçiyor. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi seçiyor mu? Seçiyor. Cumhurbaşkanı seçiyor mu? Seçiyor. Onlar seçiyor. Onlar, kendilerini yargılayacak mahkemeyi ayarlamak olmuyor, ne zaman ki 3 tane, Meclis, o da dolaylı bir şekilde, nihai seçici olarak seçince, Meclis kendini seçenleri, yargılayanları ayarlıyormuş gibi bir büyük çarpıtmanın içerisine girilmektedir. Bu, tamamıyla bu Meclise saygısızlıktır, bu Meclise hakarettir.
İkinci bir konu: Anayasa Mahkemesinin görevlerine bakıyorsunuz, ne var? Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, iç tüzüklerin şekil ve esas bakımından, Anayasa’nın ise şekil bakımından denetimiyle sınırlı ama ana görevi bu. Sanki Anayasa Mahkemesinin sadece bir görevi var, Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmak, önünde milyonlarca dosya var, bunların tamamını yargılamak; iç yükü çok. Var mı böyle bir şey? Yok. Bugüne kadar, Anayasa Mahkemesi kurulduğu günden bugüne, elimizde dosya var. İşte, bakın, 12 tane şimdiye kadar Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmış, 17 tane de siyasiyi burada yargılamış. Şimdi, bakıyorsunuz kırk elli küsur sene içerisinde yargılanan insan sayısı 17, dava sayısı 12 tane. Sanki başka işi gücü yok, sadece bunu yargılıyor.
Buradan bir şeye gelmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın ve bakanlarımızın isimlerini kullanarak burada pek çok gazetede yer alan iftiralar hakikat gibi ifade ediliyor. Diyorum ki namuslu, haysiyetli insanlar iftiraları dile getirmezler. Savcılar orada, hâkimler orada, devletin yetkili organları, götürüp oraya bırakırlar. Şimdi, Sayın Başbakanla ilgili: Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi Belediye Başkanı mıydı? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Dokunulmazlığı var mıydı? Vardı. Yoktu, affedersiniz. Peki, hükûmetler kimdi, hükûmetler?
ATİLA EMEK (Antalya) – Vardı, vardı!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yoktu. 94’ten 98’e kadar yoktu. 28 Şubat da devam ediyordu, hükûmetler de başkaydı.
ATİLLA KART (Konya) – Önceki dosyaları ne yapacağız Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Çatır çatır aradılar, yolsuzluk, hırsızlık aradılar.
ATİLLA KART (Konya) – Kalpazanlık dosyasını ne yapacağız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir kör kuruşu eğer bulsalardı, yetim hakkını yediğini, birlik dirlik şiirinden mahkûm etmezlerdi, yolsuzluktan mahkûm ederlerdi ama bulamadılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Peki, değerli milletvekilleri, milletvekili listesinden ismini silenler, hukuku çiğneye çiğneye silenler, Ankara’dan temyiz yapıp, temyiz edilmeyecek şeyleri bozanlar, Sayın Başbakan 2003’ün Martına kadar da milletvekili değildi, niye yargılamadılar, hâkimler yok muydu, savcılar yok muydu, hükûmetler yok muydu? Var. Ama niye yargılamadılar? Ortada bir suç yok, suçlanacak bir durum yok.
Peki, Sayın Başbakanla ilgili ne var? Bir tane dosya var. Neden? O da Belediye Başkanlığıyla ilgili dönemden.
ATİLLA KART (Konya) – Şu anda üç dosya var.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ne zaman bu dosya tanzim ediliyor? AK PARTİ’yi kurduktan sonra bir şekilde tanzim edilip geliyor.
ATİLLA KART (Konya) – Şu anda Başbakan hakkında üç dosya var.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – O dosyadan yargılananların hepsi de beraat etti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Telekom dosyası geliyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Onun için, bir noktayı bir kez daha ifade ediyorum: Anayasa Mahkemesinin yapılanmasının değiştirilmesi bizim korkularımız için değil, Türkiye'nin hukuk devleti olması için, yargı bağımsızlığının güçlenmesi için, demokrasinin özgürlüklerden yana genişletilmesi için lazım ve gerekli olan bir değişiklik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, ek süre veriyorum, tamamlayın konuşmanızı lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi burada birtakım ihaleler dile getiriliyor, birtakım olaylar söyleniyor, şurada şu olmadı mı burada bu olmadı mı… O zaman, diyorum ki: Yapacaksınız savcılara şikâyetinizi, o fezlekeler gelecek, komisyonda göreceğim o fezlekeleri.
ATİLLA KART (Konya) – Görev yapacak savcı mı bıraktınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, komisyonda, Sayın Başbakanla ilgili söylediklerinizden bir tane fezleke var mı?
ATİLLA KART (Konya) – Görev yapacak savcı mı bıraktınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Konuşuyorsunuz ama burada iftiraları slogan gibi söylemekle temiz insanları kirletemezsiniz.
ATİLLA KART (Konya) – Görev yapacak savcı bırakmıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hiçbir zaman da kirletmeye gücünüz yetmeyecektir.
ATİLLA KART (Konya) – Görev yapacak savcı bırakmıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ha, bize selam verip vermeyenler olabilir. Şimdi selam vermeyeceğini söylüyor. Biz saygı duyduğumuz insanlardan selam alırız, adamların selamını alırız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İkinci önerge üzerinde siz mi konuşacaksınız Sayın Göktaş?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Evet.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım ikinci önerge üstünde, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa teklifimizin 19’uncu maddesinin ikinci fıkrasıyla ilgili, bireysel başvuruyla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, burada, takriben yirmi güne yakın Anayasa görüşmeleri yapmaktayız. Her gelen, maddeyle ilgili olsun ilgili olmasın, aklına geldiği gibi konuşuyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senden izin mi alacağız?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Tabii, millet de bunu dinlediği gibi takip ediyor ve değerlendiriyor, bundan eminiz, ama bazıları vardır ki, buraya gelip herkesi aklına geldiği gibi karalamaktadır. Adaletten, yolsuzluktan, haksızlıktan dem vurmaktadır. Özellikle Tunceli’den seçilmiş olan milletvekili Kamer Genç, devamlı… Az önce de konuşmasında, kendisine söz verilmediğinden şikâyet etmekte, söz alamadığından şikâyet etmektedir.
Arkadaşlar, el insaf! Bunun kadar bu kürsüyü kullanan bir milletvekili var mı aramızda? Nasıl iş bu böyle? Nasıl adalet? Kendisinin Meclis Başkan Vekilliği dönemini ben çok iyi bilirim. O dönemlerde en fazla çekişmenin, kavganın olduğu dönem o dönemdir. O dönemler biz muhalefetteydik; yoklama isterdik, “Siz daha önce yoklama istediniz…” Yoklamaya iştirak etmezdi ve yoklamayı yaptırmazdı. Öyle bir tutum içindeydi ve adaletten, haksızlıktan hep dem vururdu. Şimdi de aynı şekilde, milletin servetinden, milletin malından, milletin mülkünden bahseder ve konuşur. Arkadaşlar, şurada bir gerçek var:
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Kamer Bey’in çıktığını gördüğünden konuşuyorsun!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bu arkadaş, bugüne kadar bize geldiği şeyden bahsetti, “Ben hukukçuyum, ben işte mülkiyeliyim, ben maliyeciyim…” Az önce de bizim anayasa profesörümüzle atışmaya başladı, “Ben Anayasa’yı da bilirim, profesörlüğü de bilirim…” Hepsinden bilir, ama bir mesleği vardı, ben onu yeni öğrendim. Önemli bir mesleği vardır, o da, meğer büyük bir emlakçıymış, farkında değiliz arkadaşlar. Büyük bir emlakçı. Baksanıza mal varlığına… Bu, bana gelen mal varlığı. Hanginizde var bu kadar? (AK PARTİ sıralarından “Ooo” sesleri) Didim’de mi ararsınız, Dikili’de mi ararsınız, tarlalar, bloklar, apartmanlar, dolu, çoluk çocuk… Nereden kazandığını bilmiyoruz, şimdi onu da şey yapacağım.
Bakın arkadaşlar, takriben burada, kendi ve çocuğu, kızı ve eşinin üzerine yirmi daire. Yirmi daire, bunlar tripleks villa, dubleks villa...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tarla, arsa…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Tarla, arsa. Mesela…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Kamer Genç mi oylanacak, önerge mi oylanacak?
BAŞKAN – Sayın Göktaş…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – …Manavgat’ta 8.880 metrekare tarla…
BAŞKAN – Sayın Göktaş, sizi önergeniz üzerinde konuşmak için davet ettim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Tabii, Sayın Başkan, o ne kadar konuştuysa ben de o kadar konuşacağım önerge üzerinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, oğlu, Çandarlı’da 15.513 metrekare tarla; yine, tekrar oğlu, 16.765 metrekare tarla… Burada liman yapılacak, biliyor bunu, onun için oraya yatırımı fazla yapmış. Nereden yapmışsa, onu da bilemiyorum tabii!
Yine, arkadaşlar, şimdi, burada, Tunceli edebiyatı yapıyor; Tuncelililerin fakirliğinden, yoksulluğundan bahsediyor. Be mübarek, madem bu kadar Tuncelilileri seviyorsun, şu iki tane, üç tane tarlayı satsan, bin tane fakir, gariban Tuncelili zengin olur zengin, fukaralıktan kurtulur.
Kardeşlerim, değerli arkadaşlarım…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sen yapma bari ya!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Gerçekleri konuşuyoruz arkadaşlar, belgesiz konuşmuyoruz.
Bunun yanında, bir başka şey: Tuncelili gençlerden bahseder, onların geleceğinden bahseder, hep onların edebiyatını yapmıştır, o Tuncelili vatandaşlarımızın temiz duygularını sömürmüştür bugüne kadar burada ama lise mezunu olan oğlunu Meclise alarak, kadrolu olmak üzere alarak 2 milyar 200 milyon maaş almasını sağlıyor. Şu anda oğlunun da zaten serveti, buradaki benim bilgilerime göre…
BAŞKAN – Sayın Göktaş, önergeniz üstünde de birkaç cümle söyler misiniz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Söyleyeceğim Başkanım, söyleyeceğim, geleceğim önergeme.
…5 daire, 2 tarla, 1 bağ; oğlu… Bu nereden aldı bunu? Peki, madem bu kadar Tunceliliyi seviyordun, niye bir Tuncelili kardeşimizi buraya işe koymadın? Bu kadar Tunceli edebiyatı yapacak yerde, bu kadar Tuncelileri seviyordun, yıllarca seni bu Parlamentoya getirdiler, niye bir Tuncelili kardeşime sahip çıkmadın? Niye bu Meclise koymadın bir Tuncelili kardeşimi?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Nereden biliyorsun?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada yolsuzluk edebiyatı yaparak milleti kandırmaya gerek yok. Ben, kendisinden bu serveti nasıl elde ettiğini… Ki bunlar bir miktarı; Türkiye genelinde neleri var; İstanbul’da, Bursa’da neleri var, onu bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, lütfen, konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Kemal Anadol’un sorusuna cevap vermediniz hâlâ.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – O laf atanlara şuradan şunu söylüyorum: Geçen dönem oradan laf atanların bir tanesi kalmadı, Deniz Baykal hepsini dışarıda bıraktı, onun için dikkat edin derim onlara.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – O senin haddine mi? 1 Mart tezkeresindeki tasfiyeleri söyle sen!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın Göktaş…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Şimdi selamlamamı yapıyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce “Size selam vermiyorum.” dedi. Biz, adam olanın selamını alırız der, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 60’a dörde göre Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın bir söz talebi var. Çok kısa olmak koşuluyla, Sayın Kaplan, mikrofonunuzu açıyorum, iki dakika içinde özetlersiniz sanırım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa Parlamentosuna sunulma aşamasında olan “Avrupa Birliği katılım” kavramı yerine imtiyazlı ortaklığı öne çıkaran Avrupa Birliği Komisyonu Raporu’nu kınadığına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, Avrupa Parlamentosunda, bütçe raporunda imtiyazlı ortaklık öne çıkarılarak “Avrupa Birliği katılım” kavramı çıkarılmak istenmektedir. Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonunda, ardından Avrupa Birliği Komisyonu tarafından onaylanan rapor bugün Avrupa Parlamentosuna sunuluyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu tavsiye niteliğinde olsa da, bütçe raporları Avrupa Birliğinin tüm kurumlarını kapsıyor. Türkiye önergelerle söz konusu ifadeleri değiştirmeye çalışsa da, Yeşiller ve Sosyalistlerin bu konuda girişimleri olsa da, Alman Hristiyan Demokratların öncülük ettiği bu rapor bugün görüşülmeye devam edilecek ve üyelik kriterleri içinde yer almayan “imtiyazlı ortaklık” gibi Türkiye’ye özgü bir çifte standart getirilmektedir. Ben bunu kınamak için söz aldım ve bütün grupları bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ederiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin 19’uncu maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar hatırlatıyorum: Sizlere verilen pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Milletvekili arkadaşlarımız ismi okunmadan lütfen sıraya girmesinler.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı mı? Sanıyorum, yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 70
Çekimser : -
Boş : 1
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Bayram Özçelik Harun Tüfekci |
Burdur Konya” |
19’uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 16.15’e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.21
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 20’nci maddesini okutuyorum:
MADDE 20- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 149- Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.
Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.
Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 20’nci madde üzerinde elli üç önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen "toplantıya katılan üyelerin" ibaresinin "üye tam sayısının" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül Ahmet Yeni Ahmet İyimaya |
Kocaeli Samsun Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde: 20- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin bir sonuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 149 - Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler."
Akın Birdal Fatma Kurtulan Şerafettin Halis |
Diyarbakır Van Tunceli |
Sevahir Bayındır |
Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Bülent Baratalı |
Sinop İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Ahmet Orhan Reşat Doğru |
Manisa Tokat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Faruk Bal Şenol Bal |
Konya İzmir |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı iki önergeyi okutup, birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tekirdağ Malatya |
Diğer önerge sahipleri:
Hikmet Erenkaya Şükrü Elekdağ |
Kocaeli İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon birlikte ele aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, buyurun.
Önerge üstünde İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ konuşacaklar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Elekdağ, süreniz beş dakikadır.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesine ilişkin olarak verdiğimiz önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi sözcüleri bu kürsüden Anayasa değişiklik paketinin yararlarını izah ederken kanun teklifinin 8’inci, 17’nci ve 23’üncü maddelerinde de değindiler ve bu maddelerde öngörülen değişikliklerin Türkiye’de hukuk devletinin temellerinin pekiştirilmesine ve demokrasinin geliştirilmesine hizmet edeceğini vurguladılar ancak değerli arkadaşlarım, demokrasiyi över ve onun erdemlerini dile getirirken demokrasinin olmazsa olmaz nitelikleri ve şartları üzerinde pek durmadılar.
Değerli arkadaşlarım, demokrasi, bir dengeler sistemi ve uzlaşma sürecidir. Bunlar kadar önemli bir niteliği de yapılmış hataların onarılmasına, düzeltilmesine imkân veren bir rejim olmasıdır. Demokratik bir sistemi demokrasi yapan, bu üç niteliğin, bu üç şartın mevcudiyetidir değerli arkadaşlarım.
Evet, demokrasi, her şeyden önce, bir fren ve denge mekanizmasını içeren bir rejimdir. İktidar her ne kadar çoğunluğa teslim edilirse de sadece çoğunluğun iradesine uyulan bir çoğunluk yönetimi değildir. Demokratik bir rejim, çoğunluğun tercihine saygı gösterir ama çoğunluğun azınlığa tahakküm etmesini önleyen fren ve denge mekanizmasıyla sistemi sürekli dengeler.
İşte bu nedenlerle, değerli arkadaşlarım, demokratik bir rejimin üstüne oturduğu birinci temel seçim ise, ikinci temel de sisteme bu fren ve denge mekanizmasını kazandıran kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Bir ülkenin anayasasında öngörülen kuvvetler ayrılığı mekanizması bozulur, yargı erki yasama erkiyle birlikte yürütmenin eline geçerse yani egemenlik tek bir elde toplanırsa o zaman demokrasi bir istibdat rejimine, bir diktatoryaya dönüşür.
İşte, değerli arkadaşlarım, tartıştığımız kanun teklifinin en belirgin özelliğini 17’nci ve 23’üncü maddelerindeki önerilerle kuvvetler ayrılığı ilkesini temelden tahrip etmeyi öngörmesi oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye’de yasama organının fiilen yürütme organının kayıtsız ve şartsız denetiminde olduğu bir gerçektir. Şimdi önerilen kanun teklifindeki bu maddeler ile yargı organı da yürütme organının emrine verilmek istenmektedir. Bu gerçekleştiği takdirde esasen kötüye kullanılan siyasal gücün tam anlamıyla zorbalığa ve bir baskı ve istibdat rejimine dönüşülmesi teşvik edilmiş olacaktır.
Konuşmamın başında, değerli arkadaşlarım, demokratik bir rejimin olmazsa olmaz nitelikteki vasıflarından birinin de uzlaşmacılık olduğunun altını çizmiştim. Özellikle Anayasa değişikliğine yönelik öneriler söz konusu olunca, bunların kamuoyuyla paylaşılması ve geniş katılımlı ve uzlaşmacı bir süreç bağlamında tartışılması zorunludur. Anayasa’nın bir devletin kuruluş felsefesini, devlet yapısını, bireylerin hak ve özgürlüklerini, ülkenin toplumsal ve siyasi ihtiyaçlarını ve iktidarın el değiştirme biçimini düzenleyen bir kurallar bütünü olduğu dikkate alındığında, bu belgede yapılacak önemli değişikliklerin ancak toplumun tüm katmanlarının ve geniş kesimlerin onayının alınmasıyla gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılır.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifindeki öneriler, karşıt görüşler dikkate alınmadan, bir müzakere ve uzlaşma zemini oluşturulmadan iktidar partisi tarafından düzenlenmiştir. Bu bakımdan, usul ve öz bakımından sakıncalıdır, hata payı yüksektir, yaratacağı olumsuz sonuçların toplumumuzu germesi ve ciddi tepki ve sorunların çıkmasına yol açması beklenmelidir.
Değerli arkadaşlarım, yine konuşmamın başlangıcında ifade ettiğim üzere, demokratik sistemin en önemli bir fazileti de hataları onarma ve düzeltme yeteneğine sahip olmasıdır. Diğer rejimler yönetimlere böyle bir imkân sağlamamaktadır değerli arkadaşlarım. İngiltere Başbakanı Churchill “Demokrasi, yönetim sistemleri arasında en az kötü sistem.” derken demokrasinin zaafı bol bir yönetim biçimi olduğunu dikkate almıştır. Evet, değerli arkadaşlarım, demokrasinin zaafı boldur fakat büyük bir avantajı da kendi zaaflarını onarma erdemiyle mücehhez olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Beni mazur görün değerli arkadaşlarım ama bugüne kadar iktidar partisinin ve Hükûmetinin maalesef bu erdemden nasibini aldığını iddia etmek zordur.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin parlak bir geleceğe istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi laik cumhuriyetin anayasal demokrasiyle bütünleşmesine bağlıdır. Oysa bu kanun teklifinin 17’nci ve 23’üncü maddeleri bu ulvi amacı ortadan kaldırmanın da ötesinde cumhuriyetimizi anayasal demokrasi zemininden uzaklaştırıyor, devletin tarafsız kimliğine son veriyor. Devleti, çoğunlukta olan siyasi partinin siyasi ideolojisinin tekeline teslim ediyor. Bu maddeler demokratik rejimin sigortası olan yargı bağımsızlığını imha etmekle kalmıyor, Anayasa’nın değişmez nitelikteki hükümlerini de ihlal ediyor. Bu bakımdan, değerli iktidar partisi mensubu arkadaşlarım, hatadan dönmek erdemini gösteriniz. 23’üncü madde, demokratik sistemin en büyük ve en güçlü koruyucu sigortası olan yargı bağımsızlığını imha ediyor, buna imkân vermeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süreniz de doldu.
Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Zira, değerli arkadaşlarım, demokratik sistemimizin yapısı üzerine yıkıcı tahribat yapacak olan 23’üncü maddenin kabulünün yaratacağı sonuçların ülkemizde yoğun tepkilere, toplumsal sürtüşme ve huzursuzluğa yol açması kaçınılmazdır. Aklın ve sağduyunun emri, değerli arkadaşlarım, böyle yapay yeni sorunlar yaratmak yerine, Türkiye’nin enerjisi ve yaratıcı gücünün, halkımız tarafından birincil önceliği olan aş ve iş üretilmesine ve ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden ve her gün yeni şehitler vermemize yol açan terörle mücadele alanına yönlendirilmesidir.
Bu dilek ve beklentilerle yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
Süreniz beş dakikadır Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bir Malatya Milletvekili olarak yüce Meclise üzüntülerimi belirtiyorum. Hak diyorsunuz, adalet diyorsunuz, insan hakkı diyorsunuz…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ve uyguluyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -…özgürlük diyorsunuz…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ve uyguluyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - …bağımsızlık diyorsunuz...
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …ama bu ülkenin bağımsızlığı için büyük mücadele veren insanı dünyanın…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Dünyanın en saygın ülkesi hâline getirdik Türkiye’yi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - …en faşist, en acımasız insan katili insanına benzetiyorsunuz. Bu size yakışmıyor! Bu size yakışmıyor! Bu size yakışmıyor! Yakışmıyor! Eğer buradaysanız bugün…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Baykal’a söyle, onu Deniz Baykal’a söyle!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika kardeşim… Ölmüş bir insanın arkasından laf konuşmak, ölmüş bir insanın arkasından… Bu bizim ibadetimizde, bizim geleneklerimizde ölmüş bir insanın arkasından laf etmek, cevap veremeyen insana laf etmek…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yaşayan bir insanın hakkında öyle söylüyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Otur yerine! Konuşma…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Otur yerine, otur yerine orada! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Allah, Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Hatip ne yaptığının farkında değil.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ölmüş bir insanın arkasından… Bizim geleneğimizde, göreneğimizde, dinimizde günahtır, günah!
BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Günahtan da korkmuyorsun sen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sen günahtan da korkmuyorsun. Cevap veremeyen, ölmüş bir insanı bir zalime benzetmek kadar… En büyük günah budur arkadaşlar.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Öbürü günah değil mi?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sus, konuşma!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Konuşma!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olalım lütfen. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar) Sakin olalım sayın milletvekilleri lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz acımasızsınız bu konuda, ölmüş bir insanı… Kırk yıl geçmiş, kırk yıl! Dünyanın neresinde…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Öbürü günah değil mi?
BAŞKAN – Sayın Aksak, lütfen… Lütfen sakin olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Dünyanın neresinde… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, sakin olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Dünyanın neresinde hangi ülkede başbakanlık yapan, hangi ülkede cumhurbaşkanlığı yapan, hangi ülkede kurtuluş savaşı mücadelesi veren bir insanın arkasından bir kişi konuşur?
Bu konuşma talihsizliktir. Bu konuşma acımasızlıktır. Bu konuşma geleneğine, göreneğine ihanet etmektir.
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Size yakışıyor mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, yakışıyor. Evet, evet, aynen yakışıyor.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir de önergeye, önergenin gerekçesine gelelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben bir Malatya Milletvekiliyim, benim hemşehrim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sen kendi…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Havlama oradan, havlama! Yüreğin varsa orada konuş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne biçim konuşuyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben dürüstlüğüyle, namusluluğuyla gurur duyuyorum Sayın İnönü’nün. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Sakin olun…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – “Havlama” diye hitap ediyor bu tarafa, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, duydunuz mu?
BAŞKAN – Duyamadım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bizim Grubumuza karşı “Havlama” diye hitap ediyor.
Grup başkan vekillerini göreve davet ediyoruz, sizi göreve davet ediyorum.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Kayıtlara geçsin “Havlama” diye hitap ediyor, bu kadar terbiyesizlik olmaz!
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Ne demek “Havlama” demek ya!
BAŞKAN – Lütfen sakin olun, lütfen…
Sayın Aslanoğlu, siz devam edin efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bir ölünün arkasından konuşmak kadar ayıp bir şey yoktur. Bu bir ayıptır. Hele ki, hele ki bu kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşmasında ve demokrasinin gelmesinde ve 1940’lı yıllarda, Türkiye'nin o günkü koşullarında çok partili sisteme geçişte, Çankaya’dan yürüyerek aşağı inen o dürüst, namuslu, şerefli insana söz etmek hepimizi içimizden vurmuştur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) - Millî kahramana saygı yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Biz Malatyalılar olarak çok üzüntü duyduk ve bunu Sayın Başbakanın çıkıp, bu konuda Sayın İnönü’ye ettiği lafı, Sayın İnönü’ye ettiği, o acımasız insana benzetmesini hakikaten telin etmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) - Benzeten sizsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kim benzetiyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bırakın bu işleri ya! Bırakın bu işleri…
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Siz benzetiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen, önergeniz üzerinde konuşur musunuz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Lütfen, suçunuzu örtmeyin, çıkın… Sayın İnönü’nün her şey bitti bıyıkları mı kaldı ya! Başka şeyle uğraşın ya. Ne demek? Onun vizyonuyla, onun dürüstlülüğüyle, onun namusluluğuyla uğraşın ya. Örnek alın, ders alın ya. Her şey bitti bir bıyıkları mı kaldı arkadaşlar ya! Ne demek ya! Bir bıyıkları mı kaldı ya! Hakikaten çok elem verici ve çok üzüntü duyulacak bir olaydır.
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Siz benzettiniz, siz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben sizi önergeniz üstünde konuşmanız için davet ettim. Şimdi yirmi dört saniyeniz kaldı, bir de önergenizle ilgili…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sizin bu konuda laf söyleme hakkınız yoktur.
BAŞKAN – Var efendim, İç Tüzük bana bu imkânı veriyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Dün ben sizi ikaz ettim oradan. Bir arkadaş çıktı, burada -Sayın Başkan unutmayın bunu dedim- önerge hakkında tek kelime konuşmadı bak, dikkat ettim. Bu konuda beni ikaz etmeye hakkınız yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Uyarıyorum efendim, daha önce de uyardım, herkesi uyarıyorum, sizi de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önceki konuşmacı, grubumuzu, grup başkan vekilimiz ve milletvekillerimizi ağır bir şekilde itham ederek, töhmet altında bırakacak…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Türk milletinden özür dileyeceksiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Konuşmadınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …millî kahramanlarımıza…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …dil uzatmak gibi bir ithamda bulunmuştur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Aynen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakikaten ölçüsüz ve yakışıksız bir konuşma yapmıştır. İzin verirseniz burada cevap vermek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Senin yaptığın ölçülülük mü?
BAŞKAN – Üç dakika içerisinde yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
M. FATİH ATAY (Aydın) - Tutanaklara bakın Başkan. Siz duydunuz mu Sayın Başkan? Sayın Başkan duydunuz mu siz?
BAŞKAN – Ben de takip ettim efendim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan, siz duydunuz mu, söz veriyorsunuz! Böyle bir yöntem var mı?
BAŞKAN – Sayın Atay, lütfen, lütfen…
M. FATİH ATAY (Aydın) – Böyle bir yöntem yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız, bu toplantıda konuşulan Anayasa Değişikliği Teklifi başladığı andan itibaren ana muhalefet partisinin sözcüleri ve Genel Başkanının bu değişiklik teklifinin demokrasinin standartlarını yükseltmek, Türkiye’de muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için yapılan gayreti alkışlamak yerine bunu bir dikta rejimine götürmek anlamında ifadeler kullandı… (CHP sıralarından “Allah, Allah” sesleri)
İSA GÖK (Mersin) – Hangi medeniyet?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve Sayın Baykal, açıkçası, herhâlde farkında olmadan ama haddini aşarak Genel Başkanımızı, Başbakanımızı Hitler’e benzetti. Onun üzerine Sayın Başbakan dedi ki: “Eğer sen bir Hitler arıyorsan önce kendi geçmişinle hesaplaş, ona göre gel.”
M. FATİH ATAY (Aydın) – Bu gerekçeyle mi söz aldı Sayın Konuşmacı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve söyledi dün, dün grup toplantısında dedi ki: “11 Kasım 1938’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanı olan İnönü, o güne kadar millî kurtuluş kahramanı ama o günden itibaren bir siyasi parti genel başkanı. Siyasi parti genel başkanıysa incitecek şekilde de olsa eleştiriye tahammül etmeli.”
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Elli sene sonra mı Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama ne oldu? Ne oldu? İnönü geldi, önce millî kahramanımız Atatürk’ün resimlerini çıkardı paradan, arkasından resimlerini kaldırdı bütün devlet dairelerinden.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Eleştireceksen Baykal’ı eleştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, size bir belge okuyorum, Atatürk’ü Koruma Kanunu ne zaman çıktı biliyor musunuz? Atatürk’ü Koruma Kanunu 1951’de çıktı. Atatürk’ü kimden koruyorlardı biliyor musunuz? Atatürk’ün resimlerini indiren Cumhuriyet Halk Partililerden korumak üzere Atatürk’ü Koruma Kanunu çıktı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sizden koruyorlar, sizden! Sizin gibilerden koruyorlar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun Meclis tutanakları elimde.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Deniz Baykal sayesinde Başbakan olan bir adam İsmet Paşa’ya laf söyleyemez!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Komisyon tutanaklarında muhalefet şerhi koymuşlar. Demokrat Parti Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarınca muhalefet şerhi koymuşlar Cumhuriyet Halk Partililer.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sizden koruyorlar sizden!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Niye? “Atatürk de herhangi bir vatandaş gibi sıradan vatandaştır. Onun da hiçbir Türk vatandaşından farklı bir özelliği yoktur.” diye muhalefet şerhi koymuşlar.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sen kim, İsmet Paşa kim be?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 1951 tarihli Anayasa Komisyonu, Adalet Komisyonu tutanakları. Bu tutanakları…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Millî kahramana dil uzatma, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Millî kahramanı… Bizim bir tek millî kahramanımız var, o da Ulu Önder Atatürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz onu koruma kanununa karşı çıkacaksınız… Bakın, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda kabul eden milletvekilleri, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılıyor, 232 milletvekili kabul ediyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Cumhuriyeti kuranlara düşmansınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu 232 milletvekilinden sadece 5 tanesi sizin sıralarınızda oturan Cumhuriyet Halk Partili. Kalkıyorsunuz, şimdi, Atatürk’ün üzerinden geçinmeye çalışıp…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ sıralarından “Selam ver” sesleri)
BAŞKAN – Evet, lütfen…
Süreniz doldu Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, siz de dinlediniz…
BAŞKAN – Ama bir gerekçe açıklayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – …siz de açıkladınız.
Sayın Elitaş doğrudan doğruya…
BAŞKAN – Peki efendim.
Kamuoyunu bilgilendirin efendim, kamuoyu da takip ediyor bu önemli tartışmayı.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Üç dakika içerisinde, lütfen.
6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gönül isterdi ki kendi tarihimizi bilelim, kendi tarihimize sahip çıkalım, kendi tarihimizle, kendi büyüklerimizle her yerde, her şekilde onlarla övünelim ama Sayın Başbakan öyle bir gaf yaptı ki dünyada örneği olmayan, hiçbir siyasetçinin ağzına dahi alamayacağı bir lafı etti.
Elimizi vicdanımıza koyup, değerli milletvekilleri, düşünelim: İsmet İnönü’yü, Kâzım Karabekir’i, Mustafa Kemal Atatürk’ü severiz veya sevmeyiz, her insan şu veya bu şekilde eleştirilebilir ama dünyanın hiçbir canisiyle hiç kimseyi karşılaştıramayız, karşılaştırmamalıyız da…(AK PARTİ sıralarından “Siz yaptınız!” sesleri, gürültüler)
Eğer biz…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu Sayın Baykal’a söyleyeceksin!
HÜSEYİN DEVECİOĞLU (Kilis) – Siz yaparken iyi mi!
BAŞKAN – Lütfen, lütfen sayın milletvekilleri…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bakın, bir şey daha söyleyeceğim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Geliyorum, geliyorum.
Birileri eğer bunu yapıyorsa, biz o insanları da eleştirmiyoruz çünkü o insanlar zavallı insanlardır, zavallılar eleştirilmez. Zavallı insanlar aynı zamanda aşağılık insanlardır, onlar da eleştirilmez. Onun için, siz, lütfen kendi tarihinize yine sahip çıkın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım…
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim Sayın Koç?
HALUK KOÇ (Samsun) - Kısa bir açıklama için sisteme girdim, görmediniz mi?
BAŞKAN – Görmedim efendim, özür dilerim.
60’a göre mi söz istiyorsunuz efendim yerinizden?
HALUK KOÇ (Samsun) – Evet efendim.
BAŞKAN – Peki.
İki dakika içerisinde özetlersiniz, siz konulara hâkim bir arkadaşımızsınız.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, konuşmasında, Atatürk’ü Koruma Kanunu ve Atatürk’ün resminin paraların üzerinden çıkarılması konusunda Genel Kurula yanlış bilgiler verdiğine ilişkin açıklaması
HALUK KOÇ (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bir açıklama gereği duydum.
1951 yılında çıkarılan Atatürk’ü Koruma Kanunu, Sayın Elitaş’ın söylediği çerçevede gelişmiş olayların sonucunda çıkartılmamıştır. Yakın siyasi tarihi çok iyi irdelemek lazım. Siz bir grup başkan vekilisiniz Sayın Elitaş, sizin bu konuda konulara çok hâkim olmanız gerekir. 1950 14 Mayısında iktidar el değiştirdikten sonra cumhuriyet öncesi kimliklerine dönmek isteyen birtakım çevreler cumhuriyetin temel ilkeleri ve onu temsil eden Atatürk figürü üzerinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, okul bahçelerinde, meydanlarda sistemli bir saldırıya girişmişlerdir. Demokrat Parti kendisine yönelecek olan “İrticayı hortlattılar.” eleştirilerinden kurtulmak için, kendisini güvenceye almak için o kanunu çıkarmıştır.
Tutanakları aç, bak.
Bir şeyi daha ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.
Sayın Elitaş, başka bir şey bilmiyor, paraların üzerinden şu çıkarıldı, bu çıkarıldı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunu da belgeleriyle açıklarım sana, kimin desteklediğini…
HALUK KOÇ (Samsun) - Devrim koşullarını, nedenini, niçinini, cumhuriyet idaresinin devamlılığını kanıtlamayı iddia eden bir girişim olduğundan haberi yok.
Aslında, dilinin altında bir bakla var onun, hepsinin dilinin altında bir bakla var. Aslında, Atatürk’e sövmek istiyorlar ama dilleri varmıyor, İsmet Paşa üzerinden devretmek istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ayıp, ayıp! Ayıp sana, ayıp!
BAŞKAN – Sayın Köse, siz de söz istemişsiniz.
Siz de 60’a göre mi efendim?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Evet efendim.
BAŞKAN – İki dakika…
Buyurun.
(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdüler)
Değerli arkadaşlar, lütfen sakin olalım, niye sakin olmuyorsunuz.
Sayın Kılıçdaroğlu, grubunuza hâkim olun lütfen. Böyle bir şey olmaz. Lütfen… Oturun değerli arkadaşlarım. Lütfen…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen… Arkadaşlar oturun!
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) - Millî kahramanlarımızdan olan merhum İsmet İnönü, ülkesini… (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdüler)
BAŞKAN – İdare amiri arkadaşlarımız… (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, bir saniye… (Gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Köse, siz buyurun anlatın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu Meclis müzakere Meclisi, kavga Meclisi değil ki!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz efendim. Bir şey yok aslında. Bir şey yok.
Buyurun.
Değerli arkadaşlarım, lütfen yerlerinize oturun. Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, ara verin ki bu görüntüler girmesin!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın Köse, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, millî kahraman İsmet İnönü hakkında söylediği sözlerinden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten, özellikle Malatyalılardan ve İnönü ailesinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; İslami inanca göre hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki insanlar öldükten sonra onları hayırlı şeylerle yâd etmek gerekir. İnancı olan hiçbir insan… Hangi mekânda, hangi yerde olursa olsun, ölmüş bir insanın arkasından şu veya bu şekilde konuşmak büyük bir günahtır. Kaldı ki arkasından konuşulan kişi sıradan bir kişi değildir, millî kahramandır ve eğer ülkemizi İkinci Dünya Savaşı’nda savaşa sokmamak için ömrünün yirmi beş yılını savaş meydanlarında geçiriyorsa bu büyük insan ve Sayın Başbakan bugün… O tarihte eğer ülkemiz savaşa girmiş olsaydı, belki Sayın Başbakanımızın babası bugün Gürcistan’da bir köyde tarımla uğraşıyor olacaktı. Yine, 2003 yılında bu partinin Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın sayesinde Başbakan olan bir insanın böyle konuşması büyük bir talihsizliktir. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten ve özellikle Malatyalılardan, İnönü ailesinden vakit geçmeden özür dilemesini istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, eğer Malatyalılardan özür dilenecekse Meclisten de özür dilensin.
BAŞKAN – Son olarak Sayın Dibek’e söz vereceğim ve önergelerle ilgili çalışmamıza devam edeceğiz.
Sayın Dibek, siz söz istemişsiniz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Ben şeyle ilgili söz istemiştim Sayın Başkan, daha sonra…
BAŞKAN – Peki, daha sonra…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerine, istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20. Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Ahmet Orhan (Manisa) ve arkadaşı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşı
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Faruk Bal konuşacak.
BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, önergesi üstünde konuşacaklar.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız gerginliğin Anayasa değişikliği görüşmelerinde yaşanmamış olmasını temenni ederek sözlerime başlıyor ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, anayasaların bir başka tarifi de güçlerin sınırlandığı temel hukuk normları olarak ifade edilir. Geçmişte kralların, geçmişte tek başına irade kullananların bu iradelerini sınırlayan metinler, günümüzde parlamenter demokrasilerde yasama gücünü ve yürütme gücünü sınırlayan metinler olarak ifade edilmektedir.
Önümüzdeki teklif -Anayasa Mahkemesiyle ilgili metni için ifade ediyorum- yürütmenin ve yasamanın yargı ile sınırlandırılması düşüncesini yaratılan yandaş yargıç ve yaratılmaya çalışılan yandaş yargı kavramı ile sınırsız hâle getirilebilecek bir düzenlemeyi içermektedir. Dolayısıyla güçleri sınırlamakla, bir metin olarak önümüze çıkan Anayasa’nın bu maddesi itibarıyla, Anayasa Mahkemesinde yapılacak değişiklik parlamenter demokratik sistemin genetiğini bozan bir değişiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, “Parlamenter demokratik sistemdeki güçler arasındaki denge ve denetimi bu şekilde bir defa bozar iseniz bir daha diktaya gidişi önleyemezsiniz.” şeklindeki düşünce bütün bilim adamları tarafından kabul edilmektedir. Tabii ki bu bilim adamlarını tekrar ben sizlere sayacağım. Bu bilim adamlarından yüzyılın sosyal siyaset uzmanı ve diktaya gidişleri önlemek için bilimsel çaba harcayan Giovanni Sartori, Robert Elgie ve Andrew Arato, size bunlarla ilgili görüşlerini açıklamıştım. “Eğer yasama gücünün ve yürütme gücünün denge ve denetim mekanizmalarında fren mekanizmasını ortaya koyacak yargıyla bir defa oynar iseniz bir daha bu dengeyi tekrar yerine oturtamazsınız, bir daha diktaya gidişi engelleyemezsiniz.” diyordu. Bundan esinlenen, anayasa hukukumuzda önemli görevler ifa etmiş, önemli çalışmalar yapmış çok değerli Türk hukukçular da bulunmaktadır. Sayın Ergun Özbudun bunlardan birisidir, Sayın Zafer Üskül bunlardan birisidir, Serap Hanımefendi bunlardan bir diğeridir ve bunlar Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa çalışmalarına katkıda bulunmuş değerli bilim adamlarıdır. Bunlar da “Parlamenter demokratik sistemde denge ve denetim mekanizmasının bozulması hâlinde diktaya gidişi engelleyemezsiniz.” şeklinde görüşlerini kitaplarında ve son zamanlarda okuduğumuz beyanatlarında ortaya koymuşlardır. Bunun yanı sıra, değerli bilim adamlarından Profesör Doktor Sayın Hasan Tunç, yine bilim adamlarından Sayın Murat Sezginer, Sayın Ethem Atay bu görüşlerini sizlerle paylaşmışlardır. Bunun yanı sıra Sayın Profesör Doktor Fazıl Sağlam, Doçent Doktor Selin Esen, Doçent Doktor Levent Gönenç ve yine sizin bilim adamları olarak değerlendirdiğiniz Profesör Doktor Levent Köker Beyefendi de görüşlerini açıklamışlardır.
Bütün bunlara rağmen, Anayasa değişikliğiyle ilgili ısrarınıza bir anlam yükleyemiyorum. Fakat Sayın Başbakanın açıklamış olduğu iki temel düşünceyi dikkate aldığımızda niyetinizin halis olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi başkanlık sistemi hevesidir, diğeri de bu Anayasa değişikliğinin açılımın ilk adımını teşkil ettiğine dair beyanatıdır.
Değerli arkadaşlarım, elbette ki başkanlık sistemi ve açılımla ilgili yasaların denetim mercisi Anayasa Mahkemesi olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yasama organının parlamenter demokratik sistemi özünden yaralayan bu iki temel hevesinizi dengeleyecek ve denetleyecek merci olan Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesi üzerinde oynadığınız bu oyun, elbette ki ileride yaşayacağımız ikinci, üçüncü adımlarınızla yaşayacağımız ve diktaya gidişi önleyecek tek mercidir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün, Anayasa Mahkemesine atamış olduğu 3 üye ile ilgili izlemiş olduğu çizgi, yandaş yargıç yaratmanın en spesifik örneğidir. Nasıl ki siz Sayın Ahmet Necdet Sezer’i YÖK’e üye atarken, iki oy almış, dört oy almış üyeleri rektör olarak atar iken eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, Anayasa Mahkemesinin genetiğiyle oynayacak bir şekilde, Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu yaratacak şekilde bu şeklide tanzim etmekte o derecede…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek süreniz de doldu. Tekrar, bir selamlama imkânı için açıyorum. Genel Kurulu selamlayın lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
FARUK BAL (Devamla) – Sayın Ahmet Necdet Sezer’i eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, bugün bu Anayasa Değişikliği Teklifi’nde o kadar haksızsınız. Dolayısıyla, yüce heyeti ben bir kez daha düşünmeye ve birlikte gelecek nesillere millî birlik ve bütünlük içerisinde, temel hak ve hürriyetleri sağlıklı bir biçimde kullanabileceğimiz günleri emanet edebilmek için vicdanınıza bir kez daha hitap ediyor ve değişiklik önergemize destek vermenizi talep ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yoklama yapılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Henüz daha oylamaya geçmedik efendim, daha var.
Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım üç önergeden ikincisi üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Orhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasa’da Değişiklik Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir yüce Meclisin çatısı altında yoğun değerlendirmeler yapılmak suretiyle çalışmalar yürütülmekte, gerek teklif lehine gerekse aleyhine fikirler beyan edilmektedir. Ama, ne yazık ki tüm bu tartışmalara rağmen, güya uzlaşma arayışı içinde olduğunu söyleyen ve milletvekili çoğunluğuna güvenerek hareket eden AKP Grubuna hiçbir şeyi kabul ettirmek mümkün olmamıştır. Bu noktada bir hususu ayrı tutmak gerekmektedir ki, o da, milletimiz vicdanında derin kaygılar yaratan, devlet ve millet varlığımızı tehlikeye atan teklifin 8’inci maddesi yeterli oyu alamayarak düşmüştür.
Bilindiği gibi, anayasalar, kanunlara istikamet veren, sınırlarını belirleyen ve idarenin nizam içinde belirlenen görevleri yapmasını temin eden, kişilerin hak ve ödevlerini düzenleyen, kişiler ile devlet arasında sosyal mukavele olan üst hukuk normlarıdır.
Anayasalar ortaya konuluşları bakımından farklılıklar gösterse bile, anayasa değişiklikleri, çağdaş demokratik toplumlarda mümkün olan en geniş zeminde katılımı ve uzlaşmayı bünyesinde barındırması gerekmektedir.
Şimdi üzerinde görüşmeler yaptığımız üçü geçici olmak üzere yirmi dokuz maddelik Anayasa değişiklik paketine baktığımızda ise evrensel hukuk kuralına uyulduğunu söylememiz maalesef mümkün değildir. İktidarın sözde uzlaşma arayışlarına inanacak tek bir kişi bile yoktur. Orta yerdeki değişiklik tasarısı, tam bir dayatma tasarısıdır, “İstiyorum, olacak.” tasarısıdır. Bu davranış biçimindeki amaç da bellidir.
Söz konusu olan teklifin 20’nci maddesi, Anayasa’nın 149’uncu maddesinde değişiklik öngörmekte, Anayasa Mahkemesinin yapısını yeni ihdas edilen bölümlerle genişletmekte ve ortaya çıkan bölümlerin çalışma yöntemlerini tanımlamaktadır; esas itibarıyla, bireysel başvuruların ele alınabilmesi için bölümler görevlendirilmektedir.
Vermiş olduğumuz önergeyle, 20’nci maddenin tasarıdan tamamen çıkarılması suretiyle Anayasa Mahkemesinin mevcut yapısının geniş bir uzlaşma temin edilinceye kadar muhafaza edilmesi önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, milletimizin adalet kurumlarından beklentileri çok fazla olup, bunun başında da yargılamaların istenen evrensel sürat ve standartta tamamlanarak neticenin ortaya çıkmasıdır.
Bugünkü tablo milletimizin beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Cezaevleri kapasitelerinin çok üzerinde doludur. Sanıkların duruşmaları makul sürelerde tamamlanamadığı için tutukluluk hâlleri belki de haksız yere devam etmektedir.
Hukuk mahkemelerinin durumu daha kötüdür. Yarım asır süren davaların varlığı hepimizin malumudur. Vatandaşlarımızın hukuki ihtilaflarına, hukuk dışı çare arayışlarına sıklıkla şahit olmaktayız. Üst mahkemeler inanılmaz bir yük altındadır. Öyle ise Türkiye'nin adli görünümü böyleyken, bu tablo ve görünümü değiştirmek için çözüm üretemediğiniz hâlde niçin başka bir yargısal değişiklik peşindesiniz? Modern demokrasilerin en önemli özelliği olan kuvvetler ayrılığı prensibini bir kenara bırakarak, tüm erkleri niçin kontrol etme hevesindesiniz? Bu yaklaşımın, şüpheniz olmasın ki, ülkemize ve sizlere yararı olmayacaktır.
Herkese ayrı bir hukuk nizamı hiçbir zaman yaşamamıştır. Tesis edilse bile irade sahiplerine yaramamıştır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Yargının, yürütmenin kontrolüne girmesi bir felaket olacaktır.
Uygulamalarınızla yargıyı siyasallaştırdınız, yargıyı korkuttunuz, şimdi de yandaş yaygı yaratma peşindesiniz. Gelin, girdiğiniz bu çıkmaz yoldan, ısrarlardan vazgeçiniz. Milletimizin gerçek gündemine dönerek, illa hukuk alanında iyileştirmeler yapacaksanız mahkeme kapılarında bekleyen vatandaşlarımızın derdine çare bularak, onlara ihtiyaç duyulan noktada hizmet ediniz. Şu kutsal çatı altında bizlerden dertlerine derman olmamızı bekleyen milyonlarca işçi, köylü, emekli, çiftçi vatandaşlarımıza müjdeli haberler verebilmek için çalışalım. Gelin, gözü yaşlı anaların göz yaşlarını silelim.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan.
Sayın Baratalı, buyurun.
Süreniz beş dakika.
BÜLENT BARATALI (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin 20’nci maddesi üzerinde verdiğimiz bir önerge üzerinde partimin görüşlerini ifade edeceğim, lehinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu 20’nci madde Anayasa’mızın 149’uncu maddesini değiştirmektedir. 17’nci maddeyle kabul edilen Anayasa Mahkemesinin teşkili, işlevi, çalışma esasları yeniden belirlenmektedir. Bu teklifin içeriğine baktığımızda, bu madde de teklifin bütününde var olan yargıyı ele geçirme iradesini ve hırsını ifade etmektedir, o açıkça ortada görülmektedir. Bu teklifle Anayasa Mahkemesi sıradan bir hâle gelmekte, iş yükü ağırlaşmakta, işlevsiz kılınmaya çalışılmaktadır; bir AKP mahkemesi hâline gelinmesine çalışılmaktadır. Böyle bir AKP mahkemesi hâline gelince artık yargı, yürütme vesaire, kuvvetler ayrılığından gelen bütün prensipler ortadan kalkacak ve denetimsiz bir ortam ortaya gelecek, Salazar gibi, Franco gibi, Hitler gibi, Mussolini gibi ve Pinoşe gibi, yakın tarihimizde, ülke bu tür bir dikta rejimine dönecektir.
Şimdi, bir baskıcı rejim getirilmek istenmektedir ama bunun için de buraya gelen bazı AKP’li milletvekili arkadaşlarımız şirinlikler yapmaktadır ve vicdan edebiyatı yapmaktadırlar. Ne yapıyorlar? 12 Eylülde olanların, 12 Eylül faşizmine karşı mücadele etmiş ama o faşist rejim tarafından idam edilmiş, Erdal Eren başta olmak üzere, sağda ve solda vuruşan bütün yurtseverleri burada söylemlerinde kullanmakta, onları mezarlarında bile rahatsız etmektedirler. Ben bunlara karşıyım çünkü onlar bir özgürlük ve demokrasi ve tam bağımsız bir Türkiye mücadelesi için öldüler soldakiler ve sağdakiler. Şimdi yapılmak istenen, bunlar kullanılarak buraya bir faşist dikta anayasası getirilmesidir.
Şimdi bu demokrasi havarisi arkadaşlara soruyorum: Siz 12 Eylülde neredeydiniz? Biz 12 Eylül Anayasası’na “hayır” oyu verirken siz neredeydiniz? Genel Başkanınız, Başbakanınız, grup başkan vekilleriniz, bakanlarınız, sizler neredeydiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben üniversite öğrencisiydim.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Biz o idarenin zindanlarında yatarken, tutukevlerinde yatarken, işkence odalarında yatarken siz neredeydiniz?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi niye koruyorsun?
AHMET YENİ (Samsun) – Bugüne gel bugüne!
BAŞKAN – Lütfen…
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Siz neredeydiniz? Onu sormak istiyorum değerli arkadaşlar. Orada yoktunuz, 12 Martta da yoktunuz, 1 Mayıs 77’de yoktunuz, Çorum’da yoktunuz… Değil mi arkadaşlar?
AHMET YENİ (Samsun) – Bugüne gel bugüne!
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Maraş’ta yoktunuz, buralarda yoktunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sivas’ta vardılar Sivas’ta!
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Şimdi buraya gelip de bu edebiyatı yapmaya izin vermeyiz size değerli arkadaşlar. Buna hakkınız yok.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz!
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım sayın milletvekilleri. Lütfen… Lütfen…
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Onun için, bütün bunların mağduru olan bizlere burada laf söylemeye hakkınız yok.
Eğer siz tatlı su demokratı değilseniz, suigenerist bir demokrat değilseniz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kimin demokrat olduğunu millet biliyor.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – …yarın Denizlerin idam günü, bu konuda benim verdiğim bir kanun teklifi var, gelin o kanun teklifinin altına imza atın, sizin demokrat olduğunuzu ben burada söyleyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen karar veremezsin, ona millet karar verir.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – 37’ye göre getiriyorum, gelin gündeme alın, sizin demokrat olduğunuzu burada söyleyeceğim. Aksi takdirde siz tatlı su demokratısınız değerli arkadaşlar! Tatlı su demokratısınız! Böyle bir samimiyetiniz yok değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy kullanmaya korkuyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 12 Eylül Anayasası’na sarılmak mı demokratlık!
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ülkemizin büyük kahramanı İkinci Genel Başkanımız hakkında söylediğiniz sözlere geliyorum. Şimdi, eğer İnönü olmasaydı Recep Bey’in ismi “Recep bin Ahmet” olacaktı! O “Potamya” diyor, ben “Güneysu” olarak düzeltiyorum, orada doğan bir insan olacaktı.
AHMET YENİ (Samsun) – Uydurma şimdi!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Belki mürit olacaktı! Belki tarikat şeyhi olabilecekti! Belki iç oğlan olup Enderuna gidecekti, belki taşraya vezir olacaktı! Bunlar olabilecekti. Ama bir tek şey olamayacaktı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olamayacaktı, İnönü sayesinde… (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ona millet karar verir.
BAŞKAN – Sayın Baratalı… Sayın Baratalı, süreniz doldu efendim, lütfen tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı oldu, koltuğunu ona borçlu.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz niye Başbakan olamıyorsunuz?
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Şimdi, neden kızıyor İnönü’ye, sıralamaya çalışıyorum:
Selanik Harekât Ordusunun kurmayı olduğu için kızıyor.
Garp Cephesinin Komutanı olduğu için kızıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Öyle bir şey söylemiyor Başbakan.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Lozan kahramanı olduğu için kızıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Uydurma, uydurma…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olduğu için kızıyor.
Çağdaş hukuku getirdiği için kızıyor.
Kadın-erkek eşitliğini sağladığı için kızıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, yerinizden söz atmayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - On bin kilometre demiryolu yaptığı için kızıyor.
Basma fabrikaları, ziraatın makineleşmesini… Özellikle köy enstitüleri kurduğu için kızıyor.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Kabine gir, kabine.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - 1946’da çok partili rejime geçtiği için kızıyor.
14 Mayıs 1950’de yenildiği zaman “Benim en büyük zaferim bu yenilgimdir.” dediği için kızıyor.
Hak veriyorum, çünkü Recep Bey’in kafası 18 Mayıs 1918’lerde duruyor, daha 19 Mayısa gelemediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baratalı, ek süreniz de doldu efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın, ek süreniz de doldu.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Ayrıca, Gazi’ye de kızıyor, Atatürk’e de kızıyor.
BAŞKAN – Sayın Baratalı, lütfen Genel Kurulu selamlayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Bakın, Gazi’ye, ne dediği için kızıyor?
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Söylemedi.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Dinle de öğren… Dinle de öğren…
Bakın ne diyor, Gazi şöyle diyor Türk Milletine: “Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni doğmuş bir güneş gibi parlayacaktır. Ne mutlu Türküm…” dediği için kızıyor Gazi’ye. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu düşüncelerle oylarınızı bekliyor, saygılar sunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Geç kaldınız Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, daha önce de söyledim. Yoklama istediğimizi de söyledim.
BAŞKAN – Bir başka oylama daha var, orada istersiniz efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sizin en azından fırsatçılık yapmamanız lazım.
BAŞKAN – Efendim, daha önce istemiştiniz, tabii, 2 arkadaş daha konuşacaktı, o nedenle işleme alamamıştım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yani, biliyorsunuz düşüncemizi.
BAŞKAN – Peki, onu bir müktesep hak olarak kabul edelim.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya, olur mu öyle şey?
BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızı tespit ediyorum: Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Özkan, Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Kart, Sayın Çöllü, Sayın Dibek, Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Koçal, Sayın Ekici, Sayın Sönmez, Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Aydoğan, Sayın Arıtman, Sayın Yazar, Sayın Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Çakır, Sayın Baratalı. Sanıyorum yetti.
Şimdi elektronik sistemle yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum, buyurun.
İsmini okuduğum arkadaşlarım sisteme girmiyorlar.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde: 20- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin bir sonuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 149 - Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal önergesi üstünde konuşacak.
Süresi beş dakikadır.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik öngören yasanın 20’nci maddesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Yapılması düşünülen değişiklik, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ile siyasi partilere ilişkin davaların ve Anayasa değişikliklerinin iptali davalarının görülme usullerini düzenlemektedir. Bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi “bölüm” ve “genel kurul” diye iki organdan oluşmaktadır. Bölümler bireysel başvuruları görüşecek, genel kurul ise siyasi parti davaları, Yüce Divan yargılanmaları ve Anayasa değişikliği iptallerine bakacaktır.
Şimdi, bu değişiklikler ilk bakışta, siyasi parti davalarında verilecek kararların alınması için aranan sayının artmış olması olumlu görülebilir ancak siyasi parti davalarında hâlâ hukuk dışı değerlendirmelerin geçerli olduğu unutulmamalıdır. Hâlâ siyasi partilerin faaliyetleri kapatma davalarında delil oluşturmaktadır. Bu durum sürdüğü sürece karar almada aranan çoğunluk sayısının değiştirilmesinin çok da fazla anlamlı olmadığı görülecektir. Demokratik Toplum Partisini oy birliğiyle kapatan bir hukuk anlayışı hüküm sürdükçe sayının artırılmasının bir yararı olmayacaktır. Önemli olan bu anlayışın değişmesidir. İktidar partisine kaç kez çağrıda bulunduk, Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin Avrupa Birliğince de kabul edilen Venedik Kriterlerini esas alalım diye ve hatta biz değil, AKP’nin kapatılmasına dair, Anayasa Mahkemesi Başkanı açıklarken kararını o da önermiştir ama ne yazık ki, AKP tarafından bu dikkate alınmamıştır ve sonuçta kendi milletvekillerinin, arkadaşlarının oylarıyla Anayasa’da bu ilgili maddenin değiştirilmek istenmesi, 8’inci maddesine de ne yazık ki geçirilememiştir.
Şimdi, evet, bir yargı ve kamu yönetimi reformu gereklidir. Demokratik, sivil, insan haklarına dayalı, çoğulcu, hukukun üstünlüğünü esas alan bir demokratik Anayasa’nın olması gerektiği konusunda zaten toplumsal bir mutabakat var. Bu konuda biz de hemfikiriz ve baştan beri de, bu görüşmelerin başladığından beri de böyle düşünmekteyiz. Nitekim, bu niyetimizi, yaklaşımımızı yüce Genel Kurulun bilgisine sunmuştuk ama ne yazık ki, bu konuda AKP tarafından hiçbir yaklaşım gösterilmemiştir.
Şimdi, 1762 yılında “Toplum Sözleşmesi” adı altında, Jean Jacques Rousseau “Bizim, parlamento, yasalar, günlük işlerimizi düzenlemekle ilgili çıkarılabilir ama geleceğimizle ilgili yasaların çıkarılmasında toplumsal bir konsensüs mutlak aranmalıdır ve bize sorulmalıdır.” diyor. Yani temsilde adalet olacaksa, gerçekten bu Anayasa’nın şekli baştan beri yanlıştır. Örneğin, buradaki siyasi partilere sorulmamıştır “Nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?” diye. Muhalefet partilerine, Parlamento dışındaki partilere sorulmamıştır, emek örgütlerine sorulmamıştır, meslek odalarına, derneklere, kadın ve gençlik örgütlerine. Yani bu coğrafyada yaşayan herkesi ilgilendiren bu hukuk paketi AKP tarafından getirilmiştir ve kabul edilmesi istenilmiştir. Şimdi biz bunu elbette ki kabul etmiyoruz.
Şimdi, örneğin Fransa’da… Tabii ben tenzih ediyorum, burayla ilgisi yok ama kamuoyunda bize öğüt veren kimi liberal, demokrat yazarlar, aralarında dost bildiklerimiz de var. Kimdir o dost? Emekten yana, demokrasiden, barıştan yana olduğunu düşündüklerimiz. Örneğin Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminde bir anlaşmazlık oluyor, en sonunda, Le Pen’le Chirac kalıyor sonunda. Fransa’nın sosyalistleri ne yapmaları gerektiği konusunda karar veremiyorlar ama sonunda gerçekten Chirac’tan yana tavır alıyorlar, biliyorsunuz gerekçelerini de, faşistlere karşı hırsızlardan yana olma. Ama, biz, bugün ne AKP’nin bu Anayasa paketinden yanayız ne de onun karşısındaki gerekçeleriyle CHP’nin ve MHP’nin getirdiği gerekçelerden yanayız. Bizim yanımız vicdandan yana…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – CHP’yle yan yana, MHP’yle yan yana. CHP de girmiyor siz de girmiyorsunuz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – …tam demokrasiden yana, adaletten yana, hukuktan yana, insan haklarından yana, ezilenlerden yana yani barıştan yana.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – CHP’yle yan yana.
AHMET YENİ (Samsun) – CHP, MHP ortak.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Bakın, orada.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri...
AKIN BİRDAL (Devamla) - Niye bu kadar tepki gösteriyorsunuz? Bakın, bunu dahi siz sindiremiyorsunuz.
Şimdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Şimdi, sizin hiç evladınız öldü mü savaşta? Sizin hiç cezaevinde şu anda bir yakınınız var mı?
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Var.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ve siz hiç aç kaldınız mı?
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Kaldık.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Siz yoksulluğun ne demek olduğunu bilir misiniz? Gerçekten, işte, bunları bilenler ve bizden… Bunlardan kurtulmak isteyenler taleplerini bize bildiriyorlar ve biz de ne yapacağımızı…
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz!
AKIN BİRDAL (Devamla) – …ve ne yapmamız gerektiğini bu yolda kullanıyoruz.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Korkunuzdan oy bile kullanamıyorsunuz!
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bakın, sayın milletvekilleri, neden korkalım?
Şimdi, az önce baktım, yirmi tane Meclis araştırması önergesi getirmişiz Genel Kurulunuza. Örneğin JİTEM’i araştıralım demişiz, sizden yanıt yok. Darbecilerle hesaplaşalım demişiz, araştırma önergesi getirmişiz, sizden yanıt yok. Faili meçhul cinayetleri açığa çıkaralım demişiz, sizden yanıt yok.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Dün neredeydin, dün?
AKIN BİRDAL (Devamla) – Cezaevlerinde hasta olanlar ölüyor diyoruz, gelin onları sağlıklarına nasıl kavuşturacağımızı konuşalım diyoruz, sizden yanıt yok. İnsan hakları savunucuları, sizlerin ihlallerini açığa çıkaranları, gelin, onları son günlerde tutukluyorsunuz, cezaevine tıkıyorsunuz, onları araştıralım diyoruz, sizden yanıt yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim.
AKIN BİRDAL (Devamla) - 1 Mayıs katliamını araştıralım diyoruz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Verdik önerge, işte, araştıracağız.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Tamam, iyi oldu, onu destekleyeceğiz.
BAŞKAN – Lütfen…
AHMET YENİ (Samsun) – Desteklemeseniz bile çıkarıyoruz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ee çıkarıyorsunuz tabii, işte bu çoğunluk anlayışı “Biz yaparız, olur.”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Onlar anlamazlar!
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ama bakın, sizin yaptıklarınız, kendi yargınızı yaratarak adaletsizliğe, hukuksuzluğa devam edeceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen edebiyatını yapıyorsun, biz gerçekleştiriyoruz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bunun getireceği de toplumsal depremdir, toplumsal isyandır, direniştir. Neyin? Ezilenlerin, emekçilerin isyanı ve direnişi olacak.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
BENGİ YILDIZ (Batman) – Size oy yok! Size oy yok!
BAŞKAN – Sayın Birdal, sizin mikrofonunuzu sadece selamlama için açtım. Süreniz doldu, ek süreniz doldu.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Peki Sayın Başkan, bitiriyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: “Ben bakıyorum muhalefet partilerinin bilmem yüzde kaçı referanduma destek verecek.” Şimdi, Sayın Başbakan kamuoyu araştırması mı yaptırdı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tabii ki yapıyoruz, yapıyoruz... Anketler, anketler... Anketler var.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Diğer muhalefet partilerinin yüzde kaçının sizin referandumunuza oy vereceğini bilemem ama bizim tabanımız vermeyecek size.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tabanın bunun hesabını soracak. Oy kullanmamanın hesabını soracak sana.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Vermeyecek, göreceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen tabanının yüzüne nasıl bakacaksın?
AKIN BİRDAL (Devamla) – Şimdi, ben daha...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Birdal, ikinci kez uzattım sürenizi, lütfen...
AKIN BİRDAL (Devamla) – 24’üncü maddede bir sözüm daha var. Neden vermeyeceğiz, açıklayacağım size.
Teşekkürler Sayın Başkan. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Birdal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen "toplantıya katılan üyelerin" ibaresinin "üye tam sayısının" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın İyimaya, siz mi konuşacaksınız?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çok Değerli Başkanım, çok değerli yüksek Genel Kurul; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük Parlamentonun çok istisnaen kullandığı kurucu iktidar yetkisini kullanıyoruz. Temenni olunur ki müzakereler bu yetkinin önemine denk olarak fikir dolu, tez dolu, karşı tezler dolu müzakereler olsaydı. Bütün maddelerin müzakeratında bulundum. Genellikle slogan, sinir ve isnat, düşünceleri kuşattı.
Değerli arkadaşlar, sinirlerin yarıştığı yerde fikirler tatile çıkar.
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayenizde, sayenizde…
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Müzakere kürsüsünün önemli doruk sözlerinden biri “Konuda güçlü, ifadede uslu ol.”
Şu anda ne yapıyoruz? Anayasa Mahkemesi maddeleri müzakeresinde ne yapıyoruz? Bir, Anayasa Mahkememizi dünya anayasa mahkemeleri ailesinin örnek bir yapısı, örnek bir unsuru olarak inşa ediyoruz.
İSA GÖK (Mersin) – Ahmet Bey, çarpılırsınız.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu anda ne yapıyoruz değerli arkadaşlar?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – AKP anayasasını kuruyorsunuz, AKP mahkemesini…
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Anayasa’mızın altında ezildiği vesayet yükünden Anayasa Mahkememizi özgürlük ekseninde yorum yapan, Anayasa’mızın 2’nci maddesinin anlamına denk yeni bir yapıya kavuşturuyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bu lafların hiçbiri karın doyurmuyor, millet aç.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu anda ne yapıyoruz? Kriz üreten, üstlendiği, tasarlandığı vesayet amacı doğrultusunda kriz üreten Anayasa Mahkemesinden Anayasa normuna sadık kararlar dönemine geçişi sağlayan bir yapılanma.
Şu anda ne yapıyoruz? Hak eksenli Anayasa Mahkemesine, ideolojik eksenli Anayasa Mahkemesinden hak eksenli Anayasa Mahkemesine geçiş temin ediliyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Nasıl oluyor o? Nasıl oluyor?
İSA GÖK (Mersin) – Keşke bugün konuşmasaydın Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Bakın, eleştirileri birer cümleyle karşılamak isterim.
İSA GÖK (Mersin) – Keşke sen konuşmasaydın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – “Yasama organı Anayasa Mahkemesine üye seçmesin” deniyor. Ben, dünyada bu tip bir örneğin olmadığını söyleyerek değil, bir yasama organı, Anayasa’nın mahiyetinden kaynaklanan, Anayasa normunun niteliğinden kaynaklanan demokratik meşruiyeti kendi zirve Anayasa Mahkemesinden esirgemesini, kendisine atılan bir gerçekten silah olarak görüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hangi çoğunlukla seçiyorlar onlar?
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Şu anda yine ne deniyor? “Seçim usulü.”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Nitelikli çoğunluk var mı? Önce ona dikkatli bakın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 4 kişi dışında Anayasa Mahkememizin yapılanmasında bir seçim yoktur. Teknik anlamda bir seçim yoktur. Paylaşımlı seçim vardır. Sözlüğe yeni bir sözcük girsin. “Seçişim” vardır. Belli kaynak, nispi temsille...
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hangi çoğunlukla seçiyorlar?
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Çoğunluk usulüyle değil, nispi temsille...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Millet geçim derdinde, boş ver seçimi.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – ...3 aday falan seçecek, Cumhurbaşkanı veya diğer seçen kurul, Parlamento o 3 adaydan üye seçecektir.
ATİLA EMEK (Antalya) – Mahcup olacağın sözler söyleme!
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu bir rasyonelleştirmedir. Şu anda Anayasa Mahkememizi de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu da kurumların tek tip çoğunluğunu oraya ikame eden modelden demokratik eğilim çoğulculuğuna geçişi sağlayan bir yapılanmadır.
Değerli arkadaşlar...
İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, madem öyle Yargıtay Kanunu’nu niye geri çekiyorsun? Sen Komisyon Başkanısın.
BAŞKAN – Sayın Gök...
İSA GÖK (Mersin) – Yargıtay Kanunu’nu niye geri çektin şahsen?
BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen...
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hukukçu üye az deniyor. Bakın, emsal aramamıza gerek yok...
İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, yapmayın ya! Yapmayın!
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Anayasa mahkemeleri, Yüce Divan sıfatıyla da olsa norm yargısı sıfatıyla da olsa bir hukuk mahkemesi değildir. Bakın, bir ekonomist olsaydı, bir sosyolog olsaydı Anayasa’nın ekonomik hükümlerini doğru okur...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Et ithalatını yasaklardı.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – ...ve Türkiye’de özelleştirme yarışında Türkiye’ye 40 milyar kaybettiren bir değeri on yıl uğraştı. Nihayet Anayasa’mızın 47’nci maddesini değiştirdik, bu sorunu öyle çözdük.
Yüce Divan siyasal ağırlıklı bir yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet, onun için sokaktan insanları toplayıp yargılatalım.
BAŞKAN – Sayın İyimaya, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bakın, Fransa 2007 yılında siyaset mahkemesi olarak modellendirdi ve Meclis Başkanını başkan yaptı.
Sayın Başkanım, tabii, burada polemikler de yapıldı tarihsel kişilikler, tarihsel şahsiyetler üzerinde. İki şeyi birbirine karıştırmayalım: Tarih bizim parçamız, koparmamız mümkün değil ama tarih eleştirilmez de değildir. Ben bu konuda uzun söz söylemek isterdim. Bizi faşizmle itham eden densiz söze farklı cevaplar vermek isterdim ama sizleri… Büyük Atatürk’ün ruhunun teslimi sırasında İnönü’nün neden orada olmadığını Refik Saydam olayıyla hatırlayalım. Bizim tarihimiz gerçeğimiz, çatışmaları, pozitifleri vesaireyle…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ne alakası var ya? Bu ne cehalet!
AHMET İYİMAYA (Devamla) – …ama bu kürsüler onlar için hakemlik yapılması gereken kürsüler değildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tarihinize karşı bu ne düşmanlık ya?
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Tarih bir bütün olarak, pozitifiyle de negatifiyle de bizim ortak kültürümüzdür ama hiçbir devlet adamı da eleştirilmez değildir.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tarihine düşman insanlarsınız!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 20’nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır...
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkanım, benim söz talebim vardı. Eğer uygun görürseniz kürsüden…
BAŞKAN – Bir saniye… Oylamayı başlatmıyorum.
Yerinize oturun lütfen Sayın Dibek. Siz 58’e göre bir söz istemiştiniz, buyurun.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, kürsüden…
BAŞKAN – Peki efendim. 58’e göre söz istemiştiniz, geçen tutanak hakkında.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, 4/5/2010 tarihli 101’inci Birleşim tutanağında yer alan bazı sözlerinin, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu tarafından değiştirilerek aktarıldığına ilişkin açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar, söz alma gerekçem şuydu: Ben dün 17’nci madde görüşülürken önergem üzerinde söz almıştım. Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili konuşurken, Meclisteki, burada yapılacak olan 3 kişilik seçimle ilgili nisap konusunu gündeme getirmiştim ve bunu, iktidar sözcülerinin buraya gelip sık sık -Sayın Bozdağ da bunu yapıyor, diğer arkadaşlarımız da- bu konunun tüm Avrupa Birliği ülkelerindeki kriterlere uygun bir şekilde düzenlendiğini söylemişlerdi kendileri. Ben “Hangi ülkede nitelikli çoğunluk olan, yani üçte 2’nin altında bir çoğunlukla meclis anayasa mahkemesine üye seçiyor, böyle bir çoğunluk var mıdır? Çünkü, mevcut uygulama, bırakın salt çoğunluğu, en çok oy alan, sonunda belki 150, 170 kişilere kadar giden bir seçim öngörüyor.” demiştim. Daha sonra, ben konuştuktan sonra Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız söz aldı ve sanki, ben burada “Meclis Anayasa Mahkemesine üye seçemez, dünyada böyle bir yöntem yok.” demişim gibi bir açıklama yaptı. Bugün basında benim konuşmam onun vermiş olduğu yanıtla çıktı. Öyle bir anlaşılma olmuş. Ben bunu düzeltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben kesinlikle burada öyle bir şey söylemedim, öncelikle bunu düzelteyim. Benim söylemeye çalıştığım, burada doğrular söylensin, gerçekler söylensin. Milletvekili arkadaşlarımız…
BAŞKAN – Sayın Dibek, zaten zabıtlar sizin söylediğiniz gibi düzenlenmiş.
TURGUT DİBEK (Devamla) – Evet, milletvekili arkadaşlarımız gerçekleri bilsinler. Meclis seçecekse Anayasa’yı doğrudan, referanduma gitmeden nasıl seçiyorsa, değerli arkadaşlar, o şekilde seçmeli. Avrupa bunu böyle yapıyor, dünya bunu böyle yapıyor. Nasıl yapıyor? Üçte 2 çoğunluk. Amaç ne? Uzlaşmayı sağlamak. Burada AKP’nin niyeti uzlaşma olmadığı için yani “Ben yaptım olduyla da buradakileri seçmek için bu düzenlemeyi getirmiştir.” dedim.
Bu arada, değerli arkadaşlar, ben Sayın İyimaya’nın sözlerinden sonra şunu da belirtmek istiyorum: Bakın, geçmişte de Sayın İnönü ile ilgili olarak burada bir tartışma oldu.
BAŞKAN – Sayın Dibek, size 58’e göre söz vermiştim.
TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Başkanım, rica ediyorum… Rica ediyorum Sayın Başkanım…
Çünkü Sayın İyimaya…
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Size sadece geçtiğimiz birleşimdeki bir hususu düzeltmek için söz verdim ama siz, şimdi, Sayın İyimaya’ya cevap vermeye kalkışıyorsunuz. Bu usulümüzde yok.
TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bu usulümüzde yok, sadece selamlayın efendim. Size saygı duyuyorum, tüm milletvekili arkadaşlarımıza da saygı duyuyorum. Sadece selamlamanız için, lütfen bir başkasına cevap vermeyin.
TURGUT DİBEK (Devamla) – Peki… Tamam…
Değerli arkadaşlar, o zaman şunu söyleyeyim: Bakın, ben AKP milletvekilleri içerisinde çok sayıda arkadaşımızın Başbakanın düşüncelerine katılmadığını biliyorum. Katılan arkadaşlarımız olabilir çünkü geçmişte olmuştu. Ama bakın, sizden şunu rica ediyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Yok öyle bir şey!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Dibek…
TURGUT DİBEK (Devamla) – …özellikle İnönü ile ilgili olarak.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Dibek… Lütfen…
TURGUT DİBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, vicdanlarınıza ve dillerinize zincir vurmayın, yanlış varsa söyleyin. Söyleyin değerli arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam Sayın Dibek, teşekkür ederiz.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – İşine bak sen! Oy kullanmaya yüreğin yok! Oy kullan, oy!
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, sizlere görevli arkadaşlarımızca verilecek pullardan beyaz olanı “kabul”, kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı ise “çekimser” oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili arkadaşımız lütfen sıraya girmesin.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu tablo nedir, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görevli arkadaşlarımız, lütfen… Lütfen… Kuyruklar oluşmasın, kuyruktaki arkadaşlarımız, oylarını kullansınlar, daha sonra tekrar okuyun diğer arkadaşlarımızı, bir izdihama yol açmayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sırayla çok rahat bir şekilde gidiyor.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen, oy kutularını kaldırınız.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu arada Trabzonspor’u da tebrik ediyorum, Türkiye Kupası’nı kazandı ve Trabzonspor’un UEFA kupasında Türkiye’yi başarıyla temsil etmesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Sevigen, lütfen siz de alkışlayın!
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 336
Ret : 71
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Bayram Özçelik Harun Tüfekci |
Burdur Konya” |
Teklifin 20’nci maddesi kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 21’inci madde üzerinde kırk dokuz önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 21 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Süreyya Sadi Bilgiç
Isparta
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 21 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dilek Yüksel Ahmet Yeni |
Tokat Samsun |
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer Akif Ekici |
Malatya Mersin Gaziantep |
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şevket Köse Engin Altay Akif Ekici |
Adıyaman Sinop Gaziantep |
Tekin Bingöl |
Ankara |
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin Bingöl Akif Ekici Rahmi Güner |
Ankara Gaziantep Ordu |
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’e 1.ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 21 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Kurtulan Şerafettin Halis Sevahir Bayındır |
Van Tunceli Şırnak |
Akın Birdal |
Diyarbakır |
Askeri yargıç ve savcıların Yargıtay’da görev alanları kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21. Maddesi’nin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kürşat Atılgan Beytullah Asil Reşat Doğru |
Adana Eskişehir Tokat |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Atılgan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Atılgan.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 156’ncı maddeyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu madde Askerî Yargıtayla ilgilidir. Değerli arkadaşlarım, Askerî Yargıtay askerî yargımızın önemli bir anayasal kurumudur ve cumhuriyet tarihimizden eskidir. Doksan altı yıllık bir kurumdur ve 1914 yılında kurulmuştur. “Gerçekten askerî yargıya neden ihtiyaç vardır; var mıdır, yok mudur?” diye bir soru sormak lazım çünkü yapılan askerî yargıyla ilgili değişikliklerin mantığını anlamak çok kolay değil.
Değerli arkadaşlarım, bizim askerî yargımızın Batılı anlamda modernize edilmesi II. Mahmud’un yeni orduyu kurmasından sonraki yıllara rastlar. Hukukumuzun Batılı anlamda modernize edildiği 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından başlayan, Danıştayın ve Sayıştayın 1868’de hukuk sistemimize girmesiyle birlikte, askerî yargı üzerinde birtakım değişiklikler yapılmış ve askerî yargımız da Batılı anlamda modernize edilmeye başlanmıştır ve bu modernizasyondaki mülahazalar ve kanunlar çoğunlukla Fransa’dan alınmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, dünyada ordular olduğu müddetçe onlara özgü yargılama usulleri de olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Silahlı kuvvetlerin askerî yargıya ihtiyaç duyulan önemli iki prensibi vardır: Bunlardan biri disiplin, diğeri ise emirlere mutlak itaattir. Bu iki hususun sağlanması, bunun hilafında davrananların bir an önce cezalandırılması veya hukuki yönden tekrar disiplini ve itaati sağlamak için süratle bir hukuk sistemine ihtiyaç doğmuştur ve de bu da ancak askerî yargıyla mümkün olabilmiştir. O nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerinde, çok ciddi bir -geleneksel olarak- askerî yargı sistemi oluşmuştur. Eğer yapılmak istenen şey silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesini önlemekse çok daha köklü şeyler yapmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, cumhuriyet öncesini söylemiyorum ama cumhuriyet dönemi, siyasete müdahalesi belli başlı beş tanedir: Birincisi 60 İhtilali, ikincisi 12 Mart Muhtırası, üçüncüsü 80 İhtilali, dördüncüsü 28 Şubat postmodern darbe, beşincisi ise 27 Nisan e-muhtırasıdır.
Şimdi, 60 İhtilali ve 12 Mart Muhtırası artık zihinlerde çok gerilerde kalmıştır ve milletimiz onu vicdanında yeteri kadar yargılamıştır ve tarihin vicdanına bırakılmıştır. Tarih, 60 İhtilali ve 12 Martla ilgili aşağı yukarı hükmünü vermiştir.
Diğeri ise 12 Eylül’dür. 12 Eylül’de, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin mensupları ve bir kısım solcu arkadaşlarımız çok büyük sıkıntılar çekmiştir, işkenceler görmüştür.
12 Eylül Anayasası’yla ilgili de günlerdir birtakım değişiklikler yapıyoruz ancak emin olun ki yapay değişiklikler yapıyoruz. Bu 12 Eylül’le ilgili de, yapanlarla ilgili, geçici 15’inci madde bildiğiniz gibi, gündemden kaldırılmak için bir madde var.
Diğer iki husus ise 28 Şubat’la ilgili ki bu çok enteresandır. Bu olay, özellikle AKP Grubunun büyük çoğunluğunun içinden geldiği siyasi yapıya karşı yapılmış olan bir postmodern darbe olmasına rağmen, buna karşı herhangi bir söyleminizin veya eyleminizin olmaması benim açımdan çok enteresandır. Yani burada 12 Eylül’le ilgili, diğer ihtilallerle ilgili o kadar çok şeyler söylendi ki, ancak 28 Şubat’la ilgili neden bir tek laf etmezsiniz; enteresandır. Yoksa “Sonuçları itibarıyla hayırlı olmuştur, gömleğimizi değiştirdik, AKP gömleği giydik, dolayısıyla iktidar olduk, o nedenle bu konuyu açmayayım.” mı diyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yani demokrasi havarisi olmak veya gerçek anlamda demokrat olmak böyle düşünmeye engeldir değerli arkadaşlarım. Her durum ve şartta millet iradesini savunmak gerekir, millet iradesinin arkasında durmak gerekir.
Diğer bir konu ise 27 Nisan e-muhtırasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
27 Nisan sonrası gelişen olaylar ise yine benim açımdan çok enteresandır. Düşünün ki “Ben sizin seçmek istediğiniz Cumhurbaşkanını istemiyorum.” diyecek bir Genelkurmay Başkanı ve 367 gerekçesiyle birlikte seçimlere gideceğiz, AKP’nin hak etmediği oylarla iktidar olacaksınız ve e-muhtıranın muhatabı olan, istenmeyen cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı olacak ve siz hiçbir şey olmamış gibi ilgili Genelkurmay Başkanıyla bir yıl daha çalışmaya devam edeceksiniz. “Olması gereken neydi?” derseniz, öncelikle e-muhtırayı veren şahıs hakkında istifaya davet etmeniz veya kendisi istifa etmesi gerekir, etmiyorsa ilgili şahsın kararnamesini hazırlayıp görevden almanız gerekirdi; demokratlık bunu gerektirirdi. Yoksa “Dolmabahçe’de biz bu adamı esir aldık, istediğimizi yaptırırız.” düşüncesiyle mi bu konuyu da gündeme getirmiyorsunuz? Demokrasi savunuculuğu, kendinize ve partinize zarar vereceğini bilseniz bile millet iradesi yönünde ve lehinde alacağınız kararlarla ispatlanır, sözlerle değil eylemlerle ispatlanır değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek süreniz de doldu. Selamlama imkânı sağlamak için mikrofonunuzu tekrar açıyorum, Genel Kurulu selamlayın.
Buyurun.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Unutmayın ki devletimizin kurucusu ve milletimizin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk, insanları değerlendirirken söyledikleriyle değil kritik olaylar karşısındaki kararlarıyla ve tavırlarıyla değerlendirirdi.
Bu düşüncelerle, 27 Nisan’ı ve 28 Şubat’ı niye hiç dile getirmediğinizi tekrar hatırlatarak hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 21 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Askeri yargıç ve savcıların Yargıtay’da görev alanları kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üstünde, Van Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz var efendim.
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP’nin mevcut demokrasi anlayışı hukukun üstünlüğünü ve yargı tarafsızlığını sağlamayı iddia ettiği düzenlemeler için de geçerlidir. Şunu açıkça görmekteyiz ki, AKP, gücü kendi elinde toplama gayreti içindedir. İktidarların bu tutumunun ne kadar tehlikeli olduğuna Milton Friedman şu sözüyle dikkat çeker: “Tarih bize özgürlük için en büyük tehlikenin, gücün tek bir elde toplanması olduğunu göstermiştir. Gücün politik ellerde toplanması, özgürlüğümüz için çok tehlikelidir.” der.
Anlaşıldığı gibi Hükûmet, askerî yargının alanını daraltırken Askerî Yargıtay ile ilgili yeni düzenlemeler yapıyor. Hukuk sistemindeki çift başlılığı sürdürmek anlamına gelen bu düzenlemeyle hukuk sistemimize bir demokratik rota kazandırmak mümkün değildir. Çift başlı hukuk sistemi devam ettikçe askerî bürokrasinin hesap vermekten muaf tutulacağı ortadadır. Askerlerin adli mahkemelerde yargılanmasında sakıncalar görülmüş ki Askerî Yargıtay askerî bürokrasinin hesap vermesine engel olacak bir konuma tutulmuştur. Askerî mahkemelerin, yapısı itibarıyla bağımsız olmadıkları ve tarafsız karar veremeyecekleri bir gerçektir. Zira, askerî yargı, doğal hâkim ilkesine aykırı bir durum teşkil etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi ülkemizde yargının önemli sorunlarından biri yargı birliğinin olmaması ve sivil – askerî bir yargı ayrımıdır. Askerî mahkemeler, Askerî Ceza Kanunu’na göre ceza yargılaması yapıyor. Demokratik hukuk devletleri ve AİHM, asker kişilerin görevlerinden kaynaklanan ve görevleri sırasında işledikleri suçlarına bakan disiplin mahkemeleri dışında yargı ayrımını kabul etmiyor.
Dünyanın birçok ülkesinde askerî yargı ya sivilleştirilmekte ya da bütün olarak kaldırılmaktadır. Antidemokratik olan bu yargı sistemi militarist anlayışın bir yansımasıdır. Adil bir yargılama hakkının temel bir ihtiyacı olan tabii hâkim ilkesi ve yargı birliğinin sağlanması bir hukuk devleti için vazgeçilmezdir. Bu nedenledir ki Askerî Yargıtay ve askerî mahkemeler hukuka aykırıdır.
Ülkemizde yıllardır yaşanan bir hukuksuzluk var, askerî mahkemeler, askerleri yargılama yerleri olarak değil, onları koruma görevi yapmıştır. Gerçekten tarafsız bir yol izlenecekse yargılanmalarda o zaman askerî mahkemelere ve Askerî Yargıtaya neden ihtiyaç duyulsun? Ordu, 1961’den sonra askerî yargıyı genel yargı içinden çekip çıkararak kendine sistem içi dokunulmazlık alanı inşa etmiştir. İç Hizmet Kanunu’ndaki 35’inci maddeyle görev alanını keyfîlik sınırlarına kadar genişletip askerî diktatörlük kurmuştur.
Evrensel hukukun gereği çok açıktır, askerî yargının teşkil ettiği çift başlılık, Türkiye'nin gerçek bir demokratik hukuk devleti olmasına engel teşkil ediyor. Ülkemizde askerî mahkemeler sadece askerleri değil, duruma göre sivilleri de yargılamıştır. AKP İktidarı ise sekiz yıllık iktidarı sürecinde buna seyirci kalmıştır. Askerî Yargıtayı bile kaldırma cesareti olmayan Hükûmetin, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak için samimi bir çaba içinde olmadığı açıktır.
Türkiye’de iktidarların geleneği olan yargı üzerinde iktidar olma çabası AKP’de daha açık gözlenmektedir. Demokratik yargının esasını oluşturan bağımsızlık ve tarafsızlık, AKP anlayışının özünü oluşturan iktidara bağımlı, iktidara bağlı olmakla sağlanamaz. AKP’nin “yargı reformu” adı altında içinde olduğu bu çabasıyla ülkemizde kuruluşundan bu yana tarafsız ve bağımsız olmayı bir türlü gerçekleştiremeyen yargının tüm çevrelere eşit mesafede olma gerekliliğini yerine getirmeyeceği açıktır.
Yargı, ancak, mevcut Anayasa ve Anayasa’dan gücünü alan yazılı kuralların bir bütün hâlinde değiştirilmesiyle çağdaş ve demokratik normlara kavuşturulacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım, istemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Akif Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları
Diğer önerge: Engin Altay (Sinop) ve arkadaşları
Diğer önerge: Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları
Diğer önerge: Dilek Yüksel (Tokat) ve arkadaşları
Diğer önerge: Süreyya Sadi Bilgiç (Isparta)
BAŞKAN – Komisyon, birlikte işleme aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergesi üstünde Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ekici, süreniz beş dakikadır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifinin 21’inci maddesinin üzerinde verilen önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık on sekiz günden beri, sabahlara kadar olmak üzere, Anayasa değişikliği adı altında hepimiz çalışmaktayız, ciddi mesailer sarf etmekteyiz, ülkenin bu kadar sorunu varken. Ama maalesef üzülerek görüyorum ki, değiştirilmek istenen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası değil, adını koymak gerekirse RTE Anayasası şekline dönüşmüş bir anayasa üzerinde konuşuyoruz değerli arkadaşlar.
SIRRI SAKIK (Muş) – Açılımını yap.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ülkemizde bu kadar ciddi sorunlar varken, yoksulluk, yolsuzluk had safhaya ulaşmışken biz nelerle uğraşıyoruz! Fakat şunu söylemem gerekiyor değerli arkadaşlar: Hangi tür tedbir almayla ilgili gayret sarf ederseniz ediniz, yeri göğe yaklaştırsanız, Recep Tayyip Erdoğan, Recep Erdoğan ve aynı yolda yürüyenlerin –hepinizi söylemiyorum- Yüce Divan huzuruna çıkmaktan kurtulma şansınız yok, bunu bilmeniz gerekiyor değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) – Milletin yüzde 50’siyle beraber yürüyoruz.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bunu bilmeniz gerekiyor değerli arkadaşlar.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Buna sen mi karar vereceksin?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; ülkemizin gündeminde çok önemli sorunlar var gerçekten. Bugün sayıları 6 milyonu aşmış issizlik, son bir yılda meydana gelen 287 bin iflas, kredi kartı borcunu ödeyemeyen 1 milyon 82 bin kişi, her 10 çiftçiden 3’ünün neden icra takibine düştüğünü; her 10 çiftçiden 1’inin neden hapse girdiğini; kapanan sanayi tesislerini; dershane parasını ödeyemediği için hapse giren anneyi; bu nedenle gururuna yediremeyip intihar eden genci; 2003-2008 yılları arasında geçim zorluğu, ticari başarısızlık ve bunların getirdiği aile geçimsizliği nedeniyle intihar eden 4.611 vatandaşımızı; doğal gaz alamadığı için sobadan zehirlenip hayatını kaybeden vatandaşımızı; ayda evine bir kilo et götüremeyen emeklimizi; cinsel istismar edilen küçücük yavrularımızı; on iki-on üç yaşında evlendirilmeye mahkûm edilen yavrularımızı, bunları görmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, bunlar içinde bulunduğumuz yoksullukla ilgili söylemlerim, bir de işin yolsuzluk boyutuna bakmamız gerekiyor. 2002 yılında AKP, iktidara gelirken, gerçekten bunalmış olan ülkemizde “Yolsuzluk ve yoksulluğun üzerine gideceğim.” vaadiyle gelmişti. Israrla üzerinde durarak yolsuzluk ve yoksulluğun ortadan kaldırılacağı söylenmişti. Evet, o zaman bir tabir vardı, “hortumculuk” tabiri; hortumu kestiniz ama kanal açtınız. Nereye açtınız kanalı? Yandaşlarınıza açtınız.
Değerli arkadaşlar, bugün gündemimizde olması gereken önemli konular var. Ülkemizi idare eden Recep Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunda mal varlığıyla ilgili bir açıklama yapmıştı. Bir daire, bir kooperatif hissesi, bir arsa, yüzde 10’luk bir şirket hissesi olan Tayyip Erdoğan, bu sekiz yıl içerisinde 2 milyar doların üzerinde bir servete erişerek…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – 2 milyar dolar mı? Yalan söyleme, yalan! Uydurma!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Yalan söylüyorsun!
AKİF EKİCİ (Devamla) - …dünyada 10 zengin lider arasına girmiştir değerli arkadaşlarım. Bunları değerlendirmemiz gerekiyor, bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Halk bizden bunları bekliyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun, yalan!
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bakanın oğlunun bursları… Bursla okurken 2 milyon dolara gemicik alan Sayın Başbakan değil miydi değerli arkadaşlar? Recep Erdoğan değil miydi değerli arkadaşlar? Mısır ithalatındaki gümrük vergisinin yüzde 20’ye indirilmesini, dönemin Maliye Bakanının oğlu 4 bin ton mısır ithal ettikten sonra yüzde 45’e çıkaran yine sizler değil misiniz değerli arkadaşlar? Bu kadar zahmetsiz, bu kadar yorulmadan para kazanan bir mantık ve düşünce sağlıklı bir yere gitmiyor demektir değerli arkadaşlar. Bu gençlerin hepsi ticaret dehası mıdır? Cumhurbaşkanının oğlu, geçmiş dönemdeki Maliye Bakanının oğlu, bunlar hep birer ticaret dehası mıdır değerli arkadaşlarım?
Bir resim göstereceğim size. Burası Amasra. Dün Sayın Pepe çıktı, burada, sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi, kendinde hiçbir problem yokmuş gibi anlattı. Bizler de çok net bilgi sahibi olmadığımız için inanmak durumunda kaldık ama inanmak da mümkün değil bu yapıya. Burası Amasra’da bir ormanın içerisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF EKİCİ (Devamla) – Burada maden çıkarılıyor değerli arkadaşlarım. Burada maden çıkarılıyor, mermer çıkarılıyor. Bunu yapan Pepe ve Pepe’nin adamları. Bunların çıkıp…
BAŞKAN – Sayın Ekici, süreniz doldu efendim. Size ek süre veriyorum. Bir dakika içinde konuşmanızı tamamlayın lütfen.
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bu kadar ekonomik kriz, bu kadar problem yaşanırken değerli arkadaşlarım, biz ne yapıyoruz? Recep Erdoğan, bu diktatör zihniyeti içerisinde ulusumuzun, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucularından olan örnek insan -otuz yıla yakın bir zaman olmuş hayatını kaybedeli- değerli insan İsmet İnönü’yle ilgili bir başbakana, bir milletvekiline, hatta bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşına yakışmayacak bir şekilde töhmette bulunmakta ve aslı astarı olmayan bir kelime kullanmaktadır. Ama şunu söylemem gerekiyor değerli arkadaşlar: Söyleyene bakmak gerekiyor. Söylediği laftan ziyade söyleyenin kişiliğine ve şahsiyetine bakmak gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunmadan önce bu konuyla ilgili tekrar düşünmenizi, aklıselim olan arkadaşların özellikle memleketlerine döndüklerinde hemşehrilerine, seçmenlerine nasıl cevap vereceklerini iyi değerlendirmelerini ve ileriki dönemde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF EKİCİ (Devamla) – Toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Selamlama için…
AKİF EKİCİ (Devamla) - …torunlarına nasıl hesap vereceklerini… Bu Meclis kayıtlarını torunları incelediklerinde mezarlarında kemikleri sızlamayacak mı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Aynı şey sizin için de…
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bunu bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Herhâlde bunu göz önünde bulundurursunuz, bu utanç göstergesi tavrınızdan vazgeçer, aklıselime gelirsiniz.
Hepinize saygılar sunar, teşekkür ederim değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Şeref tablosu, şeref! Utanç sizinki. Şeref tablosu…
(Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu’nun oturduğu yere doğru yürümesi)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Başı sensin, başı! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Onun başı sensin!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen yerinize oturun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Senin görevin oturup laf atmak mı?
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Konuşma be!
BAŞKAN- Sayın Ekici, lütfen yerinize oturun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Adam gibi olun, adam!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Görüyoruz sizi… Oy kullanmaya bile gidemiyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen… Bakın, bir grubun üstüne hışımla yürüyorsunuz, bu size hiç yakışır mı? Hiç yakışır mı bir milletvekiline? Lütfen…
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Pepe, buyurun, ne söyleyeceksiniz?
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan, söz istiyorum. Sayın Sözcü, ismimden bahsederek aslı astarı olmayan ithamda bulundu.
BAŞKAN – Evet, sizinle ilgili bazı iddialarda bulundu. Sataşma nedeniyle söz istiyorsunuz.
Üç dakika içerisinde, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde lütfen açıklama yapın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün buradan Cumhuriyet Halk Partisinin sözcülerinin, aslı astarı olmayan, gazetelerdeki yalan, uydurma, iftira haberlerle şahsımıza ve partimize yönelik buradaki vaki tecavüzlerine, vaki isnatlarına, ithamlarına karşı söz almış, onları cevaplamıştım. Ama biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Sözcüsü çıktı bir fotoğraf gösterdi. Orijinali bu. Bir ulusal gazete, tıpkı Güney Amerika dizileri gibi, beş gündür bir dizi yayın yapıyor.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sen, Cüneyt Turkut kim, onu söyle.
OSMAN PEPE (Devamla) “Bu ormana nasıl kıydın?” diye bir manşet var. Burada yeşil bir ormanın ortasında bir maden ocağı. Bu ocaktan bizim, ailemizin, çocuklarımızın hiçbir yakınımızın ilgisi ve alakası yok. Bununla alakalı ihtarnamemizi noterden çektik. Bununla alakalı haberi yapan gazeteye, haberi yazan muhabire şahsım, çocuklarım, şirketler, her günkü haber için ayrı ayrı tazminat davaları, ceza davaları açtık, açmaya da devam edeceğiz ama siyaset omurgalı olmayı gerektirir, siyaset dürüst olmayı gerektirir. Başkalarının ithamıyla, doldurma ve dolduruş haberlerle burada çıkıp sanki doğruymuşçasına, yani bir başkasının yalanının üzerine siyaseti inşa etmek…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sende omurga ne arar!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan, sende omurga değil kemik kalmamış! Bırakın omurgayı kemik kalmamış!
OSMAN PEPE (Devamla) – Bak, inşa etmek…
BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Cüneyt Turkut kim, onu söyle!
BAŞKAN – Sayın Pepe, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Cüneyt Turkut senin muhasebecin değil mi, sizin muhasebeciniz değil mi?
OSMAN PEPE (Devamla) – Ne muhasebecisi canım, olur mu öyle şey?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Şirketinizin muhasebecisi değil mi?
BAŞKAN – Sayın Ekici, buyurun.
OSMAN PEPE (Devamla) – Bununla alakalı gazetedeki...
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Omurgadan bahsetme…
OSMAN PEPE (Devamla) – …bakın, gazetelerdeki yazılan her şeyi doğru görürseniz, Sayın Baykal, 22 Temmuz seçimleri öncesinde… (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne alakası var Baykal’la?
OSMAN PEPE (Devamla) – Bakın, ne alakası vardır, şimdi göreceksin.
”Altı yüz elli dairesi var.” demişti benimle alakalı. Var mıydı? Yoktu. İspata davet ettim. Edebildi mi? Edemedi. Tık yok, tık! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Niye kızıyorsun?
OSMAN PEPE (Devamla) – Niye? Çünkü, bakın, Sayın Baykal tuzağa düşmüştü.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Çamur atma!
OSMAN PEPE (Devamla) – İstanbul İl Başkanı, bir milletvekili, düzmece bir haberi Sayın Baykal’ın önüne sanki gerçekmiş gibi koydu. Seçimin atmosferinin heyecanıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Pepe, süreniz doldu efendim. Süreniz doldu, üç dakika süre vermiştim. Sadece Genel Kurulu selamlayın lütfen. Açıklama yaptınız.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Cüneyt Turkut’u söyle.
OSMAN PEPE (Devamla) – …onca tecrübeli olan Sayın Baykal, o haber sanki doğruymuş gibi, gazetelerde “Bir bakanın altı yüz elli dairesi var.” Dedi, ama yalandı, ama aslı yoktu. Bu haber de aynı onun gibi. Sadece bu haber değil diğer haberler de gazetelerin maalesef oturdukları yerde tezgâhladıkları haberlerdir.
BAŞKAN – Sayın Pepe, teşekkür ederim.
OSMAN PEPE (Devamla) – Bunların hiçbirisinin aslı astarı yoktur. Mahkemede yasal haklarımızı da arıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Cüneyt Turkut kim? Cevap vermedin, Cüneyt Turkut kim?
BAŞKAN - Sayın Altay…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Pepe omurgalı olmaktan bahsetti ve kendisine iftira atıldığını söyledi. Omurgalı, onurlu bir bakan bu tür haberler karşısında oturur kendisinin ve çocuklarının servetini kamuoyuna açıklar. Bunu bekliyoruz kendisinden.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz, zapta geçti.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkanım, 60’ıncı maddeye göre söz istemekteyim, çünkü Sayın Genel Başkanımızın mal varlığıyla ilgili gerçek dışı beyanlarda bulunmuşlardır. Kısa bir açıklama talep ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Siz mali müşaviri misiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sizi ilgilendirmez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir dakika…
BAŞKAN – 60’a göre mi istediniz, anlayamadım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Yerinizden bir açıklama mı yapacaksınız? 60’a dörde göre mi efendim?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Evet, evet efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, 60’a dörde göre iki dakika süre veriyorum efendim. İki dakikada lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başbakanın yeminli mali müşavirliğini yaptığını da açıklayabilir mi efendim?
BAŞKAN – Efendim, yerinden bir açıklama yapıyor. Buyurun, lütfen…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Grup Başkanımıza laf atmayın Kemal Bey.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Nereden bilecek bunu?
BAŞKAN – Lütfen buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. Her milletvekili arkadaşımızın böyle talepleri olur, biz de yardımcı oluyoruz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Grup Başkanımıza laf atıyor ya!
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, konuşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mal varlığıyla ilgili gerçek dışı beyanlarda bulunduğuna ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz talebinde bulunduğum zaman Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından mali müşavir olup olmadığımı sordular. Hayır değilim, ben avukatım, ama aynı zamanda AK PARTİ Grubunun Grup Başkan Vekiliyim ve her şeyden önce de bu Mecliste bir milletvekiliyim ve AK PARTİ'li bir milletvekiliyim. Bunları kendilerine hatırlatmak istedim.
Aslında söz istememin amacı bu değildi. Şunu söylemek istiyorum: Genel Başkanımız ve Başbakanımız hakkında mal varlığıyla ilgili, gerek bu Anayasa değişikliği esnasında gerekse de diğer teklif veya tasarılar görüşülürken gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, içi boş bazı iddialarda bulunmaktalar ve gerçek dışı beyanlarda ve açıklamalarda bulunmaktadırlar. Elbette, sözü olmayan, konusuyla ilgili sözü, düşüncesi ve fikri olmayan kişilerin genel anlamda düşeceği bir yanlışlıktır bu.
Şunu söylemek isterim: Bu konuda tereddüdü olan bir insan varsa, bilgi sahibi olmak istiyorsa, lütfen AK PARTİ’nin İnternet sitesinden Sayın Başbakanımızın mal varlığı hakkında bilgi sahibi olurlar ve burada…
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Evler nerede, evler?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – …gerçekle ilgili olmayan beyanlarda bulunma yanlışından da kurtulurlar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.
Önergeler üzerinde gerekçe açıklamalarına devam ediyoruz.
Şimdi, sıra, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay’da. (CHP sıralarından alkışlar)
Beş dakika Sayın Altay süreniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün akşamdan beri keyfiniz yerinde ancak şunu bilin ki paketiniz delinmiştir; ister bir delik ister üç delik, hiç fark etmez.
Sayın milletvekilleri, birkaç gündür gazete manşetlerine bakıyorsunuz değil mi? Gazete manşetlerindeki Parlamento manzarası içinize siniyor mu? Ben sekiz yıldır buradayım. İlk defa Parlamento manzaraları gazetelerde bu kadar iç karartıcı, Parlamentonun haysiyetine, itibarına gölge düşürücü bir yaklaşım aldı, şekil aldı; bundan siz sorumlusunuz.
Şimdi, bakın, Sayın Recep Tayyip Erdoğan bilmelidir ki bu Parlamentoyu hiçbir zaman majestelerinin parlamentosu yapamayacaktır, buna onun gücü yetmeyecektir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kim istiyor ki öyle bir şey?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizin kayıtsız şartsız biat ve itaatiniz de buna yetmeyecektir, bunu bilin.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Oyunu kullanamıyorsun. Biat edenler belli.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, sayın milletvekilleri, günlerdir “Efendim, CHP oylamaya niye girmiyor?..” Ya, size ne kardeşim! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu, kararımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Siz dahi CHP’nin katılmadığı bir Anayasa değişikliğinin meşruiyetinden şüphe ediyorsunuz, sizin bu yönünüzü de kutluyorum. Ancak parti tüzüğü değiştirir gibi Anayasa değiştirmeye, Anayasa yapmaya kalkarsanız kendiniz çalar kendiniz oynarsınız, ara sıra da delik deşik olursunuz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, bakın, Başbakan 10 Ekimde demiş ki: “Öyle konular vardır ki bunları referanduma götürdüğünüz zaman halka da saygısızlık yaparsınız. O konu neyse, diyelim ki özgürlükler, haklar konusu ise, şimdi bu konularda hemen aklınıza referandum gelirse bu bir defa bu kavramı kavramamış olmanın bir ifadesi olur, çok ciddi bir yanlışlıktır; bu, halka saygısızlıktır.” Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi “referandum, referandum” diyor. Niye? Çocuklara, kadınlara pozitif ayrımcılık ve diğer haklar için.
Şimdi, sayın milletvekilleri, ben bu Başbakanın, her vesileyle “değiştim” diyor ama bu artık ha bire bir pot kırıp, çam devirip “ben değiştim” diyerek de bunların altından kalkamaz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bakın, demokrasiyi bir araç olarak kullanıp cumhuriyetin şekil ve niteliklerini değiştirmek isteyenler, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıranları dillerine dolayamaz, ağızlarına alamazlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakın… Şimdi, bir tarafta Sümerbankın Nazilli Basma Fabrikası’nda, Başbakanlığı döneminde sadece 25 kuruşluk bir usulsüzlük yapıldığı tespit olundu diye Atatürk’e istifasını sunan bir Başbakanımız var, bir tarafta da The Economist’e göre -arkadaşım yanlış söyledi- dünyanın sekizinci zengin Başbakanı var.
ALİ GÜNER (Iğdır) – İspat edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yedi yılda dünyanın sekizinci zengin Başbakanı olan birisi, o Başbakanı eleştiremez.
ALİ GÜNER (Iğdır) – Hayal, hayal.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hitler’e benzese benzese, 2,5 milyon insanı evsiz bırakan, 350 bin kişinin katili El Beşir’i baş tacı yapanlar benzer. Hitler’e benzese benzese, ben bu tip insanları benzetirim.
Böyle, cumhuriyetin… Ben geçen burada konuşmamda söylemiştim.
BAŞKAN – Sayın Altay, bir de önerge üstünde birkaç cümle söyleseniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – İçinizde cumhuriyetin kuruluş felsefesini benimsememiş, içine sindirememiş insanlar var. Hepiniz öylesiniz demiyorum ama içinizde bu tip insanların olduğunu da biliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Altay, bir de önerge üstünde birkaç cümle söyleyin lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, İsmet Paşa’yla ilgili sataşma Neyzen Tevfik’in ünlü şiirini aklıma getirdi benim. Burada söylemeyeceğim o şiiri ama Türkiye’de o şiiri bilmeyen yok.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İsmet Paşa’yı CHP Genel Başkanlığından kim düşürdü?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başbakanın bu gafı, bu saldırısı, Neyzen Tevfik’in şiirini aklıma getirdi. Okumak istemiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi ben size Mevlânâ’dan bir şey okuyayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altay, süreniz doldu efendim, ek süre veriyorum ama önerge üzerinde hiç konuşmadınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Konuşacağım şimdi.
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, diyalektiği bilirsiniz, her şey birbiriyle ilintilidir.
BAŞKAN – Ben de uyarıyorum efendim “konuşun” diye, çıkan arkadaşlarımızı; ne yapayım?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Mevlânâ’dan bir dörtlük de ben okuyorum… Okuyayım mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
“Kör cehalet çirkefleştirir insanları,
Suskunluğum asaletimdendir,
Her lafa verecek bir cevabım var,
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Çok doğru!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şeçer…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili Bahçekapılı, doğru söylemediğimi ifade etti. 69’uncu maddeye istinaden iki dakika da olsa bir söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Üstüne alınan alınsın, genel olarak konuştum ben.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Grup Başkan Vekili “Falan İnternet adresine girilirse Sayın Başbakanın mal varlığını orada bulmak mümkündür.” dedi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Hayır efendim, Sayın Başbakan bunu kendisi açıklamıştır, bu mal varlığını.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – 2 milyar dolar!
BAŞKAN – Efendim, size sadece adres gösterdi.
AHMET YENİ (Samsun) – Adres gösterdi, adres.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Evet, beni eleştireceğine çıksın desin ki…
BAŞKAN – Sayın Ekici, ben orada bir sataşma görmedim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – …“Başbakan dünyanın on zengin başbakanı arasında değildir, 2 milyar dolar mal varlığı yoktur…
BAŞKAN – Lütfen, lütfen Sayın Ekici…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – …beş tane birer buçuk milyon dolarlık villası yoktur, 3 milyon dolarlık gemisi yoktur.” desin, “başüstüne” diyelim.
BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ederiz, lütfen…
Sayın Seçer, buyurun efendim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bahçekapılı, eğer açıklayacaksanız bunu açıklayın lütfen, avukatlık yapıyorsanız. Avukatlık yapıyorsanız onu yapın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Öğrenin, sonra konuşuruz.
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeniz üstünde beş dakika söz hakkınız var, buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten üç haftadır yoğun bir çalışma temposuyla Anayasa değişikliği görüşmelerini devam ettiriyoruz. Değerli arkadaşlarım, tabii ki ben hukukçu bir milletvekili değilim ama burada bu üç haftadır bu müzakere sürecinde… Aslında buna müzakere de denmez; nihayetinde müzakere tarafların kendi niyetlerini, önerilerini ortaya sürerek ortak bir akılda buluşmasıdır, bir konsensüstür ama burada maalesef taraflardan birinin dayatmasını üç haftadır burada milletvekilleri olarak izliyoruz. Anayasa bir toplumsal uzlaşma mı, toplum sözleşmesi mi? Eğer böyleyse, bizim burada yaptığımız çalışma bir Anayasa değişikliği çalışması değil. Burada, nihayetinde devletin tüm kurumlarının, toplumun tüm kesimlerinin, dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun, hangi mezhepten, hangi kökenden olursa olsun, bir arada yaşamanın, ortak bir ülkede, ortak bir ülküyle, ortak bir şiarla, ortak bir düşünceyle yaşamanın ana sözleşmesini yapıyoruz ama burada görüyorum ki iktidar, maalesef “Ben yaptım, oldubitti.” mantığıyla bir Anayasa değişikliği çalışmasını Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatmış durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, sokaktaki vatandaşın sizin özellikle üzerinde durduğunuz 8’inci madde, 17’nci madde ve 23’üncü maddede yani parti kapatma, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesiyle ilgili herhangi bir derdi yok. Onun derdi farklı. Akşam yatağına yattığı zaman “Acaba sabah işsiz oğluma iş bulacak mıyım, aç karnımı doyuracak mıyım.” diye düşünüyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler, bireysel hak ve özgürlükler, kolektif hak ve özgürlükler lafta olmuyor, zihniyette oluyor. Eğer siz ülkenizde sosyal adaleti sağlayamamışsanız, gelir dağılımında adaleti sağlayamamışsanız, eğitim düzeyini yükseltememişseniz, sizin yapacağınız birtakım yasal değişiklikler ya da uygulamaya koyacağınız anayasal değişiklikler bir şey ifade etmiyor, demokrasi zihinlerde oluyor.
Bakın değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde eğer insanların karnını doyurabilirsek, insanların eğitim düzeyini yükseltebilirsek demokrasi anlayışını o topluma çok daha rahat oturtabiliriz. Yoksa, o insanların “demokrasi” diye, “demokrasi kavramı” diye, düşüncesi diye bir şey olma şansı yok; fiziki olarak da yok, doğal olarak da yok.
Onun için, bakın, yolsuzluk, arsızlık, açlık, sefalet kol geziyor. Bu ülkenin, gerçekten, seksen yıldır alın teriyle, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkıyla, ödediği vergilerle, fakirin fukaranın ödediği vergilerle oluşturulmuş kurumlar, tesisler yok pahasına iktidar yandaşlarına, bazı karanlık iktidar yandaşlarının olduğu gibi sermaye odaklarına peşkeş çekiliyor bu ülkede değerli arkadaşlarım.
Bakın, yurdun muhtelif yerlerinde çocukların istismarıyla ilgili, cinsel istismarla ilgili haberler geliyor. Geçtiğimiz günlerde üniversite sınavı oldu, binlerce öğrencimiz, evladımız sıfır çekti ama Millî Eğitim Bakanından ya da aileden sorumlu Sayın Devlet Bakanından tık yok. Bu insanların bu olumsuzluklar karşısında istifa etmesi gerekiyor. Eğer demokrasiyse, gelişmiş demokrasiyse bir bakanın, kabinedeki bir bakanın, sorumlu bir bakanın bu olumsuzluklar karşısında istifa etmesi gerekiyor. Siz ne demokrasisinden bahsediyorsunuz? Neyi kandırıyorsunuz? Kimi kandırıyorsunuz?
Bakın, bir Tarım Bakanımız var. Üç yıldır 2 kez gıda krizine sebep oldu. 2008 yılında Türkiye’de buğday bulunamadı, mısır bulunamadı, pirinç bulunamadı. Bugün et fiyatları fakirin fukaranın, garibin gurebanın tüketemeyeceği miktarlara geldi. Nerede Tarım Bakanı? Kim bu işin sorumlusu?
Geçtiğimiz günlerde bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi bir grup önerisi verdi Türkiye’de bu sorunların yani hayvancılık sorunlarının araştırılmasıyla ilgili. Tenezzül buyurup Sayın Tarım Bakanı şu kürsüden milletvekillerine bu konuda bilgi vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seçer, sizin de süreniz doldu, ek süre veriyorum.
Buyurun konuşmanızı tamamlayın.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir kandırmacadır gidiyor. Birbirimizi kandırmayalım. Türkiye’nin mutlaka 1982 yılında asker vesayetinde yapılan bu Anayasa’yı, bu utanç Anayasa’sını değiştirmesi gerekiyor, topyekûn değiştirmesi gerekiyor, uzlaşmayla değiştirmesi gerekiyor, konsensüsle değiştirmesi gerekiyor ama dayatmayla değil.
Bu anlamda, elbette ki, biz, Anayasa değişikliğine özünde, temelinde karşı değiliz, böyle bir duruşumuz yok. Daha demokratik, daha çağdaş, çağdaş hukuk normlarına uygun bir anayasa istiyoruz ama bu şekilde değil, bu usulle değil, bu tarzda değil.
Bakınız, bizi kınıyorsunuz, “Niçin oy vermiyorsunuz?” Şimdi, bir eğlence tertip etmişsiniz, kendiniz çalıyorsunuz, kendiniz oynuyorsunuz; bizden alkış istiyorsunuz, ödül istiyorsunuz. Biz bunu yapmayacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım beş...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatiplerden Sayın Engin Altay, Sayın Başbakanımıza mal varlığına ilişkin bir iftirada bulunmuştur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ondan sonra kaç kişi konuştu!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Grup Başkanımıza, kabul edilemez bir şekilde gerçek dışı bir yaklaşımla saldırmıştır. Bu nedenle 69’a göre söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ biraz önce Sayın Bahçekapılı ona cevap verdi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Bahçekapılı konuştu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan... Sayın Başkan, Sayın Bahçekapılı konuştu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Sayın Bahçekapılı sataşmadan söz almadı...
BAŞKAN – Evet, açıklama yaptı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – ...ve kendisi Yaşar Ağyüz Beyefendi’nin konuşması üzerine konuşmuştur, o ayrıdır, İç Tüzük 60’a göredir ama ben sataşmadan söz istiyorum. Burada büyük bir çarpıtma vardır, gerçek dışı bir ifade vardır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Milyarder değil mi yani Sayın Başbakan?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, olmaz böyle bir şey ya!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Engin Altay’ın konuşmasında “Dünyanın onuncu büyük zengini olan Başbakan” ifadesini kullandı.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben o iddiayı ezbere konuşmuyorum. Ben, en saygın dergi, The Economist dergisinde okuduğum bir şeyi söylüyorum.
BAŞKAN – Bir saniye... Bir saniye...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Önemli olan “Başbakan” ifadesini kullanması.
ENGİN ALTAY (Sinop) – The Economist dergisini alın, okuyun.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan... Sayın Başkan, Elitaş’la Canikli geliyormuş, onlar da söz isteyeceklermiş!
BAŞKAN – Şimdi, 69’a göre söz istediniz...
İSA GÖK (Mersin) – Onlar da sıradalarmış!
BAŞKAN – Bir saniye...
İSA GÖK (Mersin) – Suat Bey de kapıdan giriyormuş, tek tek onlara da söz verin! Hepsi teker teker geleceklermiş!
BAŞKAN – “Şahsına sataşılan...”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Her şeyin bir kuralı var.
BAŞKAN – Bir saniye...
“...veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükûmet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir veya cevap verebilir.”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – O verdi, biraz önce verdi.
BAŞKAN – “Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder.” Şimdi okuduk.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Söz verdiniz zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Grup Başkan Vekili ne anlattı?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Grup Başkanımızın...
BAŞKAN – Şimdi, burada şahsıyla ilgili iddiada bulunulan Sayın Başbakan yok ancak o bir grubun başkanıdır, burada 2 tane de vekili vardır.
Üç dakika içerisinde, lütfen, 69’a göre bir açıklama yapın Bozdağ; buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Buyurun efendim.
İSA GÖK (Mersin) – Yani Başkan, bu kadar olmaz!
BAŞKAN – Tamamen İç Tüzük çerçevesinde, tamamen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) - Hadi canım sen de!
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – O zaman 5 tane grup başkan vekili var, 5’i de konuşsun!
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Elitaş ile Sayın Canikli de geliyormuş Sayın Başkan, onlara da söz verin!
BAŞKAN – İşte, elimizde İç Tüzük…
İSA GÖK (Mersin) – Elinizdeki Tüzük mü? Adam gibi oku şunu ya!
BAŞKAN - Gruptan bahsediyor… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Bırak ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir daha gelme, bir daha Meclisi yönetme!
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü milletin kürsüsü -biz her zaman söylüyoruz- ve bu kürsüyü kirletmeye hiç kimsenin hakkı yok. Biz doğruları konuşacağız, doğruları ifade edeceğiz.
Bakın, Sayın Başbakanımızla ilgili söylenen lafların tamamı iftiradır. İftiraları 100 tane değil, 500 tane kişi bu kürsüden tekrarlasa, dile getirse bile gerçek makamına geçemezler.
Sayın Başbakan 1994’ten 1998’e, hapse gidene kadar olan dönemde Belediye Başkanı mıydı? Belediye Başkanıydı. Dokunulmazlığı var mıydı? Vardı. O zamanın, dönemin… (AK PARTİ sıralarından “Yoktu, yoktu” sesleri) Affedersiniz… Yoktu, yoktu… O zaman dönemin… (CHP sıralarından “Vardı vardı!” sesleri, alkışlar [!]) Alkışlamayın… Dönemin iktidarları dünyayı dar etmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesini didik didik aradılar mı? Yolsuzluk aradılar, hırsızlık aradılar, buldular mı? Bulamadılar. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Buldular…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Buldular, davalar devam ediyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bulamadıkları için “birlikten” bahseden şiirden mahkûm ettiler. Eğer bulsalardı hırsızlıktan, yolsuzluktan mahkûm ederlerdi. Mahkûm edemedikleri için oradan mahkûm ettiler.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Davalar devam ediyor.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Dokunulmazlıkları kaldıralım o zaman.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, hapisten sonra geçen süre içerisinde dokunulmazlığı var mı? Yok. O zaman belediye başkanı mı? Yok. 28 Şubatın gölgesindeki iktidarlar var mı? Var. Peki, niye yargılamadınız, niye mahkeme huzuruna çıkarmadınız?
OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Dokunulmazlık dosyaları bekliyor, dokunulmazlık dosyaları.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Kanunlar yok muydu? Savcılar yok muydu? Vardı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Vardı da, Adalet Bakanlığına müsteşar yaptınız!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama çıkaramadınız çünkü alnı ak, geçmişi ak, yaptıkları ak, kendisi ak bir lider vardı, o yüzden dokunamadınız, o yüzden kirletemediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, eğer milletvekili listesinden 3 Kasıma giderken “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.” hükmüne rağmen Ankara’dan temyiz edip savcılar, bozan Yargıtay vardı. Hukuk ayaklar altına alınarak bunlar yapıldı. Emin olun, 1 kuruş haram boğazdan geçmiş olsaydı onu yapanlar ayağından asarlardı Tayyip Erdoğan’ı, emin olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama yapamadılar, bulamadılar, başka yerden…
Mal varlığına gelince: Sayın Başbakanımızın mal varlığı İnternet sitelerinde her gün güncelleniyor. Orada, buyurun bakın.
Peki, ben soruyorum: Sayın Baykal’ın mal varlığı nerede? Öğrenebilir miyiz? İnternette var mı? Nerede var mal varlığı? Buraya çıkıp konuşuyorsunuz. Genel Başkan, mal varlığını açıklayamıyor…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Mal varlığı yok ki!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …eşinin mal varlığını açıklayamıyor. Meclis Başkanlığı istedi, geçmişte soruşturma komisyonu vardı, oraya bile mal varlığı veremediler ama buradan konuşuluyor.
Peki, Sayın Başbakan 2 milyar dolarla dünyanın onuncu zenginiymiş. Bunu ispat edemeyen müfterinin ta kendisidir! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Elinde belge olan varsa, oraya versin. “Efendim, The Economist yazmış!” İftirayı herkes yazıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, süreniz doldu efendim, sadece selamlama için açıyorum, lütfen… Lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – The Economist’le ilgili de Sayın Başbakan dava açmıştır, davası devam ediyor.
Bu nedenle, değerli dostlar, bu kürsüyü iftiralarla lütfen kirletmeyelim. Gerçeklerle bu kürsüyü şenlendirelim, bu kürsüden gerçeklerle milletimizi aydınlatalım diyorum ve bu millet, kimin hırsız, kimin yolsuz, kimin hakkını hukukunu koruduğunu seçimlerde verdiği oylarla ortaya koymaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, biraz önce Bekir Bozdağ…
BAŞKAN - Bir saniye… Bir saniye…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Bakanın söz isteği var sizden önce.
Buyurun Sayın Bakan, ne dediniz efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – O da milletvekili efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Grup Başkan Vekilleri konuşsun, Hükûmet konuşsun, iktidar konuşsun!
BAŞKAN - Bir saniye efendim…. Bir dakika efendim, işlem yapıyorum.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Biraz önce, muhalefet partisine mensup bir milletvekili, şahsımla ilgili, Tarım Bakanlığının eleştirilere cevap vermediğini söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Evet, Sayın Seçer’in, konuşması esnasında sizden bahsederek tarım politikalarınızı eleştiren ifadeleri oldu…
İSA GÖK (Mersin) – Ne ifadesi efendim, ne? “Bilgi vermedi.” dedi.
BAŞKAN - …bununla ilgili açıklama mı yapacaksınız, sataşma nedeniyle?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.
BAŞKAN - Efendim, buyurun…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bu konu bitmedi!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Bakan.
Buyurun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bekir Bozdağ biraz önce sordu, “Açıklayamayan müfteridir.” dedi, ben açıklayacağım izin verirseniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - “İspat etmeyen müfteridir.” dedi.
BAŞKAN - Neyi açıklayacaksınız efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – İspat edeceğim efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ekici, bir iddiada bulundunuz, Sayın Başbakanın 2 katrilyondan fazla mal varlığı olduğunu söylediniz, onun yardımcısı, vekili de geldi açıklama yaptı, “İnternet sitesinde var.” dedi. Bunda ne var?
İSA GÖK (Mersin) – Tamam, burada ispatlayacak!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sordu, ispatlayacağım efendim.
BAŞKAN - Neyi ispat edeceksiniz efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Kendilerine ispatlayacağım, iki dakika bana söz verin.
BAŞKAN - Sayın Altay, siz ne diyeceksiniz efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Hatip, direkt beni kastederek iki defa, bu kürsüyü kirlettiğimi söyledi yani bir kere bundan dolayı, 69’a göre söz istiyorum.
İkincisi, söylediklerimi çarpıtmıştır, ispatlamayanı müfteri ilan etmiştir. Söylediklerimi belgelemek, ispatlamak için ben de söz talep ediyorum 69’a göre. Önce bu konuyu bitirelim, Tarım Bakanının konusuna sonra dönelim canım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tarım Bakanı zaten…
BAŞKAN – Evet “Kürsüyü kirletmeyelim.” ifadesini kullandı.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Evet, evet…
BAŞKAN – Ancak o cümleyi kullanırken herhangi bir şahıstan bahsetmedi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Hayır efendim…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bizzat beni kastetti.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Hayır “İspat etmeyen müfteridir.” dedi.
BAŞKAN – Hayır, genel olarak konuştu.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Genel olarak konuştu, herkese hitap etti, ben bir sataşma görmüyorum. Sayın Altay, Sayın Ekici, lütfen yerlerinize oturun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Direkt adımı kullanarak söz istedi.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bakana neye göre söz veriyorsun Sayın Başkan?
BAŞKAN – Oturun yerinize! Tamam.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Neye göre söz veriyorsun Sayın Başkan? İdare edemiyorsun orayı. Keyfine göre söz veriyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Tarım Bakanına niye söz verdiniz?
BAŞKAN – Efendim, Sayın Tarım Bakanına, Sayın Seçer, “Tarımı Türkiye'de kötü yönetiyorsunuz.” diye iddiada bulundu, Tarım Bakanı da sataşmadan söz istedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Kriz çıktı.” dedi efendim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biz yolsuzlukların nasıl belgeleri olduğunu anlatacağız Sayın Bozdağ’a. (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen oturun.
Buyurun.
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – “Kriz çıktı.” dedi, bu bir sataşma değildir. Bırakın canım!
BAŞKAN – Efendim sataşma var, tabii var efendim. Olur mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen oturun yerinize arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah! Bugüne kadar bilgi vermiyordu, niye bugün veriyor?
BAŞKAN – Lütfen oturun yerinize.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tarım ve gıda kriziyle, bizimle ilgili konuşanlar şunu bilsinler… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Tarımı bitirdiniz, hayvancılığı bitirdiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bizim iktidarımız döneminde… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Niye vuruyorsunuz sıralara?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –…vatandaşlar çayı… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Milletin parasıyla alınan bu aletlerin bozulacağını düşünmüyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …kuru üzümle yemeye mecbur olmadılar, içmeye mecbur olmadılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sütünü bitirdiniz milletin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bize bu lafları söyleyenler geçmişlerinde millete şeker temin edemedikleri için vatandaşlarımız…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Bugünü anlat!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …çayı şekerle değil, çayı kuru üzümle, çayı pekmezle içmek mecburiyetinde kalıyorlardı, önce bunların bir hesabını verin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Lütfen…
OKTAY VURAL ( İzmir) – Danışıklı ihale yapıyorsunuz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları söyleyenlerin devri iktidarında çiftçiler tarlalarını sürmek için mazot bulamıyorlardı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ette spekülasyonu nasıl yaptığını anlat bakalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …mazot kuyruklarında heba oluyorlardı. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Aynaya bak!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları bize yakıştıranların devri iktidarlarında… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin sütünü bitirdiniz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bu memlekette vatandaşlar tezgâh altındaki karaborsadan bir paket Sana yağı… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Geçmişi bırak! Demagoji yapma!
OKTAY VURAL (İzmir) – Et fiyatını nasıl artırdığınızı bir anlat bakalım!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bir paket margarin almak için birbirleriyle kavga ediyorlardı.
Şimdi, değerli kardeşlerim, bizim İktidarımızda ise…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kurban Bayramı’ndan önce söyledik, “Sıkıntı var.” dedik.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Utanmadan konuşuyorsun!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …Türkiye’de hayvansal üretim de bitkisel üretim de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bırak!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …çok iyi bir noktaya geldi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tabii, tabii… Onun için…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 70 milyon insan besleniyor, 30 milyon turiste gıda temin ediliyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yaa!
ATİLA EMEK (Antalya) – Niye et ithal ediyorsun?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …artı 11,5 milyar dolarlık da gıda maddesi ve tarım ürünü ihracatı yapılıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yaa!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bu neyle oldu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ete gel! Ete gel!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Dünyanın sekizinci büyük tarım ekonomisi Türkiye'nin tarımsal üretimi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Et fiyatının spekülasyonunu nasıl yaptınız, onu anlatın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 56 milyar dolarlık tarımsal üretim değeri var bu memlekette.
OKTAY VURAL (İzmir) – Geç, geç, geç!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Pirinç meselesinde de et meselesinde de ortaya birtakım spekülatörler çıktı, biz de o spekülatörlere fırsat vermemek için birtakım tedbirleri alacağımızı söyledik. Daha tedbirleri bile almaya lüzum kalmadan et fiyatlarında yüzde 20 düşüş oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – İhaleyi de yaptın değil mi!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bugün Ankara’da da Türkiye'nin diğer yerlerinde de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Akdeniz açıklarında hangi gemide ne bekliyor?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …kuşbaşının da kıymanın da fiyatında yüzde 20 düşme meydana geldi. Türkiye’de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu efendim. Lütfen Genel Kurulu selamlayıp yerinize oturun, lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çok bilgilendik Sayın Başkan, gerçekten!
BAŞKAN – Lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne bilgi verdi şimdi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …ne tarım politikaları konusunda ne de başkaca bir politikada söyleyecek bir sözü yok çünkü… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen ne biliyorsun! Sen tarımın “t”sini bilmezsin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiye'nin üretiminde onların hiçbir katkısı yok...
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen ne biliyorsun tarımı! Atıp tutuyorsun orada!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …sadece iftira var…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Eline verilen kâğıtları okuyorsun oradan!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakan, tamamlayın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …sadece isnat var ve itham var.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen kendini ne zannediyorsun!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi git… Et ithalatına git bakalım… Nasıl ayarlandı, bir onu anlatın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Ekici, biraz önce dinledim sizi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Efendim, dinlemediniz.
BAŞKAN – Bakın, bir saniye… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Açıklama istedi Sayın Bekir Bozdağ, açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Bakın, bir saniye… Bir saniye…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Dinler misiniz beni bir dakika… Sayın Ekici, Sayın Altay, siz ikiniz de çıktınız, Sayın Başbakanının, 2 katrilyon lira civarında mal varlığı olduğunu ve dünyanın sekizinci zengin başbakanı olduğunu iddia ettiniz. Tamam mı?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – On zengin başbakanın içinde olduğunu söyledik, evet.
BAŞKAN - Grup başkan vekili arkadaşlar da dediler ki: “Sayın Başbakan, mal varlığı beyanında bulunmak zorunda olan bir kişidir. Mal varlığı beyanında bulunmuştur. Ne kadar mal varlığı olduğu, partisinin İnternet sitesinde yayımlanmaktadır.”
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye tekrarlıyorsunuz? Duyduk.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başbakanın bulunduğu mevki bu paraları elde etmeye yeterli değil.
BAŞKAN – Bakın, siz de başkaları da Sayın Başbakanın mal varlığını merak ediyorsa gitsin, oraya başvursun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başbakan otuz yıldan beri siyaset yapıyor, on yıl Belediye Başkanlığı yapmıştır, aldığı maaş belli.
BAŞKAN – Sizin buraya… Kimseyi buraya davet edip de ispat gibi bir sorumluluğumuz yok. Mal beyanında bulunulmuştur.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim, buyurun, oturun yerinize.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Hatip bu kürsüyü kirlettiğimi söyledi.
BAŞKAN – Efendim, sizi kastettiği kanaatinde değilim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben bu kürsüyü kirletmiyorum, kirletmedim. O lafı geri almak zorundadır.
BAŞKAN – Sizi kastettiği kanaatinde değilim, genel olarak konuştuğu kanaatindeyim. “Kirletmeyelim.” dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, şahsımı hedef alarak söyledi. Lütfen Sayın Başkanım…
BAŞKAN – “Kirletmeyelim.” dedi. Lütfen oturun… Buyurun… (Gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – O zaman, ben de şimdi “AKP bu Meclisi kirliyor!” mu diyeyim yani? Öyle mi diyeyim yani? Öyle şey olur mu Sayın Başkan.
BAŞKAN – “Kirletmeyelim.” dedi. Lütfen oturun yerinize.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ortalığı siz geriyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bırakın canım bu işi ya! Seçim yaklaştı galiba!
BAŞKAN – Lütfen efendim… Lütfen…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önerge…
Sayın Yüksel, konuşacak mısınız? Sayın Dilek, konuşacak mısınız? (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Önerge sahibi Tokat Milletvekili Sayın Dilek Yüksel, konuşacak mısınız? (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
DİLEK YÜKSEL (Tokat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Bilgiç…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan… Hop! Hop!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye buraya bakmıyorsun?
BAŞKAN – Buyurun Sayın… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye bakmıyorsun buraya?
BAŞKAN – Bağırma! Bağırma! (Gürültüler)
Oğluna evde böyle hitap edebiliyor musun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ne biçim Başkansın!
BAŞKAN – Sen evde oğluna böyle hitap edebiliyor musun Sayın Öztürk?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ne biçim Başkansın!
BAŞKAN - Sen kime hitap ediyorsun öyle? Otur yerine! Otur! (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Meclisi doğru yönet!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Terbiyesizlik etme!
BAŞKAN - Otur yerine!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
Evde oğluna hitap edemeyen adam, burada bana bağırıyor! (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Şu hâle bak!
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum efendim. Meclisi iyi yönetemiyorsunuz, tutumunuz hakkında söz istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN – Ben Meclisi İç Tüzük’e uygun yönetiyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN – Herkes bir iddiada bulunmuşsa bunun cevabını alacaktır, tabii ki buna imkân sağlayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz tarafsınız!
BAŞKAN – Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Niçin tarafsız yönetmiyorsunuz? Sayın Bakana söz verdiniz.
BAŞKAN – Verdim tabii.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Güzel… Sayın Bakan neyi anlattı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne anlattı?
BAŞKAN – Tarım politikalarını eleştirdiniz, o da çıktı cevap verdi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim…
BAŞKAN – Nasıl cevap vereceğini ben tayin edecek değilim ki!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bakın efendim…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Senin tutumun hakkında konuşmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz ne istiyorsunuz onu söyleyin bana.
Sayın Kılıçdaroğlu, anlayamadım, talebiniz nedir benden? Onu anlayayım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Parlamentoyu sağlıklı yönetemiyorsunuz Sayın Başkan. Dolayısıyla, ben, tutumunuz hakkında söz istiyorum. O nedenle, izin istiyorum.
BAŞKAN - Peki, iki aleyhte, iki lehte üçer dakika süreyle söz veriyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Aleyhte…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Aleyhte…
SIRRI SAKIK (Muş) – Aleyhte…
BAŞKAN - Aleyhte…
İSA GÖK (Mersin) – Lehte…
BAŞKAN - Lehte…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Lehte, Sayın Başkanım…
ENGİN ALTAY (Sinop) – “Aleyhte” diye önce ben bağırdım. (Gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, “aleyhte” demiştim.
BAŞKAN - Efendim, bir saniye…
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, önce “lehte” ben dedim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Lehte, Başkanım…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, lehte… (Gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkanım, lehte…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, tutanaklara göre verin lütfen, gene karıştı orası. Tutanakları isteyin, ona göre verin.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Başkanım, lehte istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, Divan Üyesi arkadaşlarımızın tespitine göre aleyhte, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Altay; lehte, Sayın Bozdağ, Sayın Kafkas. (CHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Ya, önce ben dedim “lehte” diye.
BAŞKAN - Arkadaşlarımız tespit etti, ben tespit yapmadım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Lehte, lehte… Önce buradan geldi. Tutanaklara bakın efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Kafkas daha yeni söyledi, tutanakları getirsin.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, tutumum hakkında aleyhte söz istediniz.
Buyurun.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Söz taleplerinde iktidara ve muhalefete mensup milletvekillerine eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız yönetmemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her parlamentoda tartışma olması gayet doğaldır ama o tartışmaları yönetecek olan sayın başkanın da objektif olması gerekiyor. Vahap Seçer arkadaşımız bu kürsüye geldi, Tarım Bakanını eleştirdi, iki kez tarım açısından ekonominin krize girdiğini söyledi ve Bakanın da lütfedip yanıt vermediğini, bu konuda verilen bir araştırma önergesinin de AKP’nin oylarıyla reddedildiğini söyledi. Sayın Bakan geldi, siz Sayın Bakana söz verdiniz ve başladı İkinci Dünya Harbi’nden bu yana anlatmaya! Siz niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan? Sizin göreviniz… Hangi konuda yanıt verecekti Sayın Bakan? Sayın Bakan eğer gerçekten o Bakanlıkta Bakanlık yapmak istiyorsa oturduğu rüşvet çarkını, önce onu soruştursun bakalım. O rüşvet çarkının üstünde oturuyor o Bakan! Bunun hesabını soracağız o Bakandan, öyle kolay kolay kurtulacağını sanmasın.
İkinci konu, Sayın Başkan, arkadaşlarımız Sayın Başbakanın mal varlığını sorguladılar, grup başkan vekilleri de yanıt verdi ve gelip burada söylediler, açıkça: “Bunları ispat etmeyen müfteridir.” Bir başka arkadaşımıza da ismini de vererek “Kürsüyü kirletiyorsunuz.” dediler.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Doğru.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Siz bu arkadaşlarımızı ispata davet ediyorsunuz, o zaman onların ispat etmelerine olanak sağlayın, kafalardaki bulanıklık kalksın ortadan. Kürsüyü hiç kimse kirletmiyor.
Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın sigortadaki aldığı aylık bellidir…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen kendi sigortandan bahset.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – …aldığı maaşlar bellidir, Belediye Başkanı olarak aldığı paralar bellidir; mal varlığı bellidir. Hiç kimse “Bunları tam izah etmiş.” diyemez.
AHMET YENİ (Samsun) – Ticaret bilmiyor musun?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ticareti bilmiyor musunuz? Kemal Bey, ticareti bilmiyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başbakanın mal varlığıyla ilgili soruşturma Ankara Adliyesinde görülmemiştir, Yargıtaya götürülmemiştir. Götürmeyen savcıyı da siz Adalet Bakanlığına müsteşar yaptınız. Biz bunları unutuyor muyuz sanıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başbakanın eskiden tüccar olduğunu biliyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Biz bunların hepsini biliyoruz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Tüccar olduğunu bilirsin eskiden.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başbakan kalkacak da “Mal varlığım şöyledir, mal varlığımı İnternet sitesine koyuyorum…” Mal varlığını İnternet sitesine koyduğunu biz biliyoruz ama o mal varlığının kaynağını Sayın Başbakan açıklamak zorundadır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kaç yaşından beri, kaç yıldır ticaret yaptığını biliyorsunuz Sayın Başbakanın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Oğlunun düğününe gelen altınlarla, kilolarca altınlarla açıklıyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Baykal’dan haber ver.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başbakan acaba oğluna borcunu ne zaman ödedi?
SONER AKSOY (Kütahya) – Baykal’dan ne haber?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Öyle ya, bunların hepsini sormayacak mıyız biz?
O nedenle, Sayın Başkan, tutumunuzu eleştiriyorum. Lütfen 2 arkadaşımıza da söz verin, dolayısıyla bu Parlamentoyu, Parlamentonun saygınlığına uygun olarak yönetin. Sizden bunu istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ne kadar ticaret yaptığını biliyorsun Sayın Başkanın.
BAŞKAN – Şimdi, Divan kâtibi arkadaşlarımız –demin de açıkladım- lehte ve aleyhte söz isteyen arkadaşlarımızı tespit ettiler ve önüme getirdiler.
İSA GÖK (Mersin) – Tutanağa baktınız mı Başkanım, tutanağa?
BAŞKAN – Sayın Sakık’ın ısrarla…
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, kimin önce istediğini tutanak belirler, siz değil. Tutanağı istetin, kim önce istemiş, tutanakta geçer zaten.
BAŞKAN – Efendim, eğer bu konuda…
İSA GÖK (Mersin) – Lütfen… Bari bu konuda adil olun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye… Değerli arkadaşlarım, bir saniye, kavga etmeyelim.
İSA GÖK (Mersin) – İlk ben istedim.
BAŞKAN – Bu konuda bir ısrar var ise beş dakika ara veririm, tutanakları getirtirim, bakarız, ona göre yeniden lehte ve aleyhte sözleri tayin ederiz.
İSA GÖK (Mersin) – En güzeli o. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye… Hiç kavgaya, gürültüye, çatışmaya gerek yok.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Siz yaratıyorsunuz gürültüyü.
BAŞKAN – Mademki bu konuda bir ısrar var, bir ısrar var… Tutanakları hemen getirtmek mümkün müdür? (AK PARTİ sıralarından “Yok, yok” sesleri)
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, devam edelim, sonra tutanaklara göre hareket edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Beş dakika ara verin, tutanak gelir.
BAŞKAN – Efendim, daha önce de bunu yaşadık. O nedenle, tutanaklara bakarak söz vermenin daha doğru olduğu kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen! Burayı ben yönetiyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar!)
Beş dakika birleşime ara veriyorum. Tutanakları getirtip, kim istemiş, ona göre karar vereceğiz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Geldiğin zaman söz veremezsin Başkan.
Kapanma Saati: 19.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf Coşkun (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Bir saniye efendim, bir dakika, daha...
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Söz taleplerinde iktidara ve muhalefete mensup milletvekillerine eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız yönetmemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN – Bir önceki oturumda usul hakkında bir görüşme açıp aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na söz vermiştim.
Şimdi tutanakları getirttim. Tutanaklara göre kim önce lehte, kim aleyhte söz istemiş: İlk aleyhte söz isteyen Sayın Engin Altay ki veriyoruz zaten. İkinci sırada Sayın Kılıçdaroğlu var ki verdik, konuştu.
Üçüncü sırada, Sayın Sakık, siz varsınız ama üçüncü bir kişiye söz veremiyorum biliyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Genelde ırmaklar toprağın zayıf halkasında…
BAŞKAN – Tutanakları istediniz, tutanaklara göre konuşuyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Her seferinde aynı şey oluyor. Canınız sağ olsun.
BAŞKAN – Evet, sizin de canınız sağ olsun, hepimizin canı sağ olsun Sayın Sakık.
Lehte ilk söz Sayın Gök, lehte istemiş…
İSA GÖK (Mersin) – Nasılmış?
BAŞKAN – Bir saniye, bir dakika…
İkinci lehte söz de Sayın Bozdağ.
İSA GÖK (Mersin) – Nasılmış ama, nasılmış ama? Adalet buymuş işte!
BAŞKAN – Şimdi, bir dakika…
Gayet tabii. Yani herhangi bir milletvekili arkadaşımız hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, isterse bağımsız olabilir, lehte ve aleyhte söz isteme hakkına sahiptir. Ancak Sayın Gök, bakın, benim tutumumun lehinde söz istediniz.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, ben, tutumunuzu o kadar çok öveceğim ki zaten, göreceksiniz şimdi.
BAŞKAN – Eğer aleyhe konuşursanız sözünüzü keserim.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, kesemezsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bak, istismar ettirmem, kusura bakmayın. Benim tutumumun lehinde söz istediniz, lehinde konuşacaksınız.
Şimdi, aleyhte Sayın Kılıçdaroğlu’na söz vermiştim.
Şimdi lehte Sayın Gök, buyurun, buyurun bakalım.
Bakalım ne diyecek, ben de merak ediyorum.
Buyurun bakalım.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin o kadar adildir ki duydukları tam doğrudur, tutanaklar yanlıştır! Tutanaklar ilk benim lehte söz istediğimi söylemiş, tutanaklar yanlış!
Sayın arkadaşlar, sizleri kınıyorum! Benim Başkanım doğru duymuştur, sizleri kınıyorum! Ben söz almış değilim aslında.
Diğer bir şey arkadaşlar: Meclis Başkanım o kadar adildir ki ilk söz istememe rağmen söz vermemiştir. O kadar adildir ki bir konuşma yapılmıştır, AKP grup başkan vekili bu konuşmaya cevap vermiştir ancak grup başkan vekilinin konuşması yetersiz olduğu için benim Meclis Başkanım çok doğru olarak ikinci bir grup başkan vekiline söz vermiştir. Eğer ki o da yeterli olmazsa, eğer ki o da yeteri kadar Sayın Başbakanı savunamazsa -Meclis Başkanımı destekliyorum- 3’üncü Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş’a söz vermesi lazım. Yetersiz mi? Ondan sonra mutlaka Sayın Suat Kılıç’a söz vermesi lazım; destekliyorum. Yine mi olmadı? Sayın Canikli… Mutlaka söz vermesi lazım. Meclis Başkanlığı doğru yönetiliyor, yönetim zaten böyle olur.
Benim Meclis Başkanım ve Divan üyeleri çok adildir. O kadar adildir ki, oradan bir üye dünkü oylamada el hareketi yapıyor, onu görmez. Niye görsün? Göremez, uzağı görmüyor Meclis Başkanım. Lütfen söz etmeyin Meclis Başkanıma. Hatta o kadar adildir ki, benim adımın olduğunu söylemeyen, beni duymayan Divan üyesi, geçen gün de Sayın Kamer Genç’e hakaret etmişti, kovmuştu ve ağza alınmayacak bir laf etmişti ama Kamer Genç hak etmiştir! Benim Divanım doğrusunu yapar, benim Meclis Başkanım en doğrusunu yapar.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Hakaret ediyorsun, ayıp!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tiyatro mu yapıyorsun?
BAŞKAN – Sakin olun arkadaşlar; konuşsun, konuşsun.
İSA GÖK (Devamla) - Benim Meclis Başkanım her ne kadar hukuk fakültesi okuyamamış olabilir ama benim Meclis Başkanım iyi bir hukukçudur. Benim Meclis Başkanımın tek sorunu, bakın şurada şu var: Elindeki Tüzük ne yazık ki yanlış basılmış. Meclis Başkanıma kimse söz söyleyemez, söylemeyin, elindeki Tüzük yanlış.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp ediyorsun, çok ayıp ediyorsun!
İSA GÖK (Devamla) – Elindeki Tüzük, Meclis Başkanlığının tarafsız, doğru, adil olması gerektirdiğini yazmıyor. Hatta elindeki Tüzük, Meclis Başkanının Anayasa’ya ilişkin oylamalarda oy kullanmasını da yazıyor ama kendisi nezaketen kullanmıyor. Ben Meclis Başkanımı tebrik ediyorum; bu adil tutumundan dolayı, her şeyi duymasından dolayı, hukuk fakültesi mezunu olmamasına rağmen -tahmin ediyorum, belki de mezundur- hukukçu kimliğinden dolayı tebrik ediyorum. Aynen yaptığı eylemleri, işlemleri destekliyorum. Bravo Meclis Başkanım!
BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ederim.
İSA GÖK (Devamla) – Ama, o koltukta Gazi Mustafa Kemal oturmuştu, işte ona içim kan ağlıyor çünkü bu koltukta Meclis Başkanım oturuyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gök, çok teşekkür ederim, çok güzel bir konuşma yaptınız!
İSA GÖK (Mersin) – Sağ olun efendim!
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim!
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, lehinize konuştum değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, çok güzel bir konuşma yaptınız! Tarihe geçecek bir konuşmaydı gerçekten, ben de sizi tebrik ediyorum ve destekliyorum!
Şimdi, Sayın Altay, aleyhte, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Başkan, evvelki hafta da sizinle böyle tartışmalarımız oldu ve ben bazı şeyler söylediğimde, bana hak verdiğinizi de yazılı bir notla bana iletmiştiniz, bunu söylemeyecektim ama şimdi bunu söylemek zorundayım. Ama görüyorum ki aradan geçen, daha doğrusu, dünkü fişleme tanziminden, dünkü fırçalarından sonra herhâlde, burada, bugün gerçekten size hiç yakıştıramadığım bir tutum sergiliyorsunuz.
Bu kürsü milletin kürsüsüdür. Biz de burada ne söyleyip ne söylemeyeceğimizi biliriz. Özellikle siyaset, neyi söylemeyeceğini bilmektir zaten. Bir grup başkan vekilinin çıkıp bu kürsüde “Bu kürsüyü kirletiyorlar.” diye demagoji yapmasından daha utanç verici bir şey olamaz. Lütfen haddinizi bilin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda utanç verici bir hareket yapıyorsun.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Tehdit ediyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Benim söylediğim her şey rakama dayalıdır. Türkiye, bazı uluslararası kuruluşların yayın organlarını her konuda referans alır. The Economist dergisi de referans alınan dergiler ve yayınlar arasındadır. Ben, Başbakana, dünyanın en zengin sekizinci adamı demedim, “dünyanın en zengin sekizinci başbakanı diyor The Economist dergisi” dedim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yalan!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Arap şeyhlerini saymazsanız doğrudur, 2 trilyon 366 milyar nakit para, 500 milyar alacak…
Ben, üç sene önce Kısıklı’daki villaları sordum Sayın Başbakana yazılı soru önergesiyle, niye cevap vermedi?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bağırmadan konuş, bağırmadan!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben yedi senedir milletvekiliyim, bir kredi kartından parayı çekiyorum, ötekine yatırıyorum. Yedi senedir benim beş kuruş param yok. Sayın Başbakan 1994’ten 2010’a kadar, on altı yılda bu kadar parayı nasıl kazanmış? Önce AKBİL olmak üzere, önce AKBİL’den başlayarak, gelsin, Belediye Reisliğinde, Başbakanlığında, hakkında ne kadar usulsüzlük, yolsuzluk iddia ve ithamları varsa, o konularda gitsin yargıda aklansın, ondan sonra başkan olmaya kalksın, ondan sonra yarı başkan olmaya kalksın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İftira eden ispat eder.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başbakan freni patlamış BMC kamyonu gibi, onun frenine bir ayar verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İftira eden ispat eder.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Onun frenine bir ayar verin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı Sayın Başbakanımıza, Grup Başkanımıza çok açık hakaret etmiştir. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, siz konuşmayacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sataşma efendim, bunun tutumla alakası yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne hakareti etmişim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hakaret yok efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan. Sataşmadan söz istiyorum. O ayrı bir şey. Ben sataşmadan söz istiyorum. Çok açık olarak sataştı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, sataşma ayrı şey, tutumunuz ayrı şey. Ben sizin tutumunuzla ilgili konuşacağım efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Peki, geri alıyorum. Başbakan freni patlamamış kamyon gibi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Edepli ol!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen sayın milletvekilleri… Kırıcı ifadeler kullanıyorsunuz. İç Tüzük’te kullanılmaması gereken ifadeleri kullanıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Benzetme yapıyorum.
BAŞKAN – Mecliste bir gerginliğe lüzumsuz yere sebep oluyorsunuz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Yazıcı.
Sayın Canikli, ne dediniz efendim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, biraz önceki kullandığı ifadede çok net olarak Sayın Başbakanımıza hakarette bulunmuştur, yolsuzluk ithamıyla suçlamıştır. O nedenle, sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkanım. Grup Başkanımız hakkında konuşmuştur, çok net, açık ifadelerle hakaret etmiştir. Dolayısıyla sataşma…
BAŞKAN – Efendim, şimdi, bir dakika, usulle ilgili bir tartışmayı şu anda yapıyoruz. Lehte bir tek söz hakkı kaldı, o da Sayın Bozdağ’da.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşun.
Sonra değerlendireceğim sizin talebinizi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, bu bekleyemez Sayın Başkanım. Çok net olarak sataşmıştır.
BAŞKAN – Efendim, ne beklemez? Nereye gidiyoruz ki bekleyemez Sayın Canikli? Bir yere gitmiyoruz.
Sayın Bozdağ buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sataşmadan söz istiyor Sayın Başkan. Ben lehinizde konuşacağım.
BAŞKAN – Efendim, lütfen, sizi davet ettim. Benimle tartışmayın lütfen Sayın Bozdağ. Sizi davet ettim lehte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, bakın, sataşmaya cevap verilmesi gerekir. Önce sataşmanın cevabının verilmesi gerekir Sayın Başkan.
BAŞKAN – Daha sonra değerlendireceğim sizin talebinizi.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Başkanın tutumu lehinde söz aldım.
Tabii, burada tartışmalar yaşanırken, Sayın Başkana dönük saygı sınırlarını, edep sınırlarını, bu toplumun ahlak değerlerini zorlayan davranışlar içerisinde olduğuna hepimiz şahidiz. Neredeyse ellerinde bir değnek eksik, Başkanı pata küte dövüp aşağıya indirecekler.
İSA GÖK (Mersin) – Başbakan dövüyor zaten bize gerek yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yani, burada, bakın, herkes kanaatini söyleyecek, Başkan da İç Tüzük ve Anayasa’ya uygun burayı yönetecek ama bunu yaparken, birileri burada konuşurken, hakaretleri, Başkana dönük tehditleri bütün Türkiye görüyor. Ben, bu nedenle Sayın Başkanın lehinde söz aldım ama bu hakaretlere, bu tehditlere karşı tavır koymadığı için de tutumunu yanlış bulduğumu huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Sayın Başbakanımızın mal varlığıyla ilgili konuya gelince, “İftiraları burada söylemek onu hakikat yapmaz.” dedim, yine söylendi.
Bakın, Sayın Başbakanımızın mal varlığı, bugün hâlen Başbakanlık Basın Merkezinin İnternet sitesinde bu mal varlığı var, sürekli yayınlanıyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Rakamı söyle, rakamı!
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Rakamı söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben şimdi soruyorum: Bu kadar açık, bu kadar net her gün mal varlığı yayınlanan bir Sayın Başbakana bu iftirayı, bu ithamı yapmak hangi ahlaki değerle bağdaşır? Bu bir.
İki: Geçmişte de sizin gibi bir tanesi, kalktı “1 milyar dolar serveti var.” diye, hem de tam seçime beş kala böyle bir iftirayı dile getirdi, bir iş adamı, meşhur biri biliyorsunuz, hakkında hem İstanbul’da hem Ankara’da açılan bütün tazminat davalarında bu iftiralarından dolayı tazminata mahkûm edildi. Şimdi “The Economist” diye bahsediyor; çakma İnternet sitelerinde bu gezen bir haber ama Economist’in İnternet sitesine girin bakın böyle bir haber orada da yok ama iftirayı buradan getirip kullanıyorlar.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Gösteririm yarın ben.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka konu: Sayın Başbakan, bugün mevcut mal varlığını sadece bir günde edinmiş, Başbakan olunca bunun sahibi olmuş birisi de değil, ondan önce ticari hayatı var, ondan önce başka iş hayatı var; baktığınız zaman tam on yedi yıl ticaretle meşgul olmuş…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne kadar vergi vermiş?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …ve alnının teriyle kazanmış, alnının teriyle servetini biriktirmiş ve alnının teriyle biriktirdiği serveti de milletimizin bilgisine sunmuş; açık ve şeffaf bir durumdadır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Alenen ilan ediyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: Çok net söylüyorum, Türkiye’de Sayın Başbakan kadar mal varlığı incelenen, medya tarafından, partiler tarafından, başka birtakım güçler ve yerler tarafından kaynakları gram gram, kuruş kuruş, didik didik incelenen 2’nci bir insan var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Var mıdır sizce? (AK PARTİ sıralarından “Yok.” sesleri) Yok. Bir tane açık bulamadılar, bir tane ayıp bulamadılar ama iftiralarla, sadece freni patlamış çöp arabalarıyla bunu gidermeye çalışıyorlar, ama çöpler de bu gerçeği, bu temizliği kirletemez diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki.
Efendim, lehte ve aleyhte söz talepleri bitti. Tutumumda herhangi bir değişiklik yok. Tutumumun İç Tüzük’e uygun olduğu kanaatindeyim.
Sayın Yazıcı, siz deminden beri bir talepte bulunacaksınız, ilgilenemedim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan, hem az önceki müzakerelerde hem daha önceki müzakerelerde özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin bazı sözcüleri Başbakanımızı esas almak suretiyle Hükûmetimizin yolsuzlukla mücadele konusunda zaaf içerisinde olduğunu ifade etmişlerdir. 69’a göre söz istiyorum. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 69’a göre Hükûmetin söz talep hakkı var Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen oturumdaki soruya cevap veremezsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hükûmete söz verirseniz biz de söz istiyoruz efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen oturumdan dolayı söz veremezsiniz, sataşmadan dolayı. Oturum bitti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Aynı konuda söyleyeceklerimizin olduğunu da bilginize arz ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İstanbul) – Oturum bitti.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen oturumdan dolayı söz olmaz.
BAŞKAN – Şimdi siz Hükûmet adına söz istiyorsunuz efendim? Hükûmet adına mı?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Hükûmete yönelik…
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – 69’uncu maddenin birinci fıkrası gereği.
BAŞKAN - Hükûmete sataşıldı, o nedenle söz istiyorsunuz?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hayır, ne söylenmiş?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ne söylendi efendim? Hükûmete ne söylendi?
BAŞKAN – Efendim, bir saniye… Niye veremeyecekmişim? Hükûmete sataşılmışsa… İç Tüzük’ü okumuyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, Hükûmete ne söylendi Sayın Başkan? Ne söylendi efendim?
BAŞKAN – Bir dakika… Buyurun okuyalım tekrar: “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet…”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Devam…
BAŞKAN – “…komisyon, siyasî parti grubu…”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet…
BAŞKAN – “…veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.” Değil mi efendim? Şimdi Hükûmet adına bir Sayın Bakan, Devlet Bakanı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Aynı oturumda.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Devam et. Aynı oturumda.
BAŞKAN – Efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan “aynı oturumda” diyor. Geçen oturumdaydı bizim konuştuğumuz.
İSA GÖK (Mersin) – Gerisini okuyun Sayın Başkan, gerisini okuyun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Evet. Bir saniye… Bir saniye… Bakın orada haklı bir itirazları var Sayın Yazıcı.
İSA GÖK (Mersin) – Gerisini bir okuyun bakayım o fıkranın.
BAŞKAN – Bir saniye… “Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder.”
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Aynı sözler tekrarlandı.
BAŞKAN – Yalnız Sayın Altay, siz biraz önce konuştunuz. Yani şu anda yürütmekte olduğumuz oturum hakkında konuştunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hükûmete bir şey söylemedi o konuşmada.
İSA GÖK (Mersin) – Hükûmet yok.
BAŞKAN – Peki, üç dakika içerisinde…
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Neye göre veriyorsunuz?
BAŞKAN – Efendim, tamamen İç Tüzük’ü uyguluyoruz.
Hükûmet bir açıklama yapma ihtiyacını hissetti Hükûmete yönelik eleştiriler karşısında.
Buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın, CHP Grubuna mensup bazı milletvekillerinin, konuşmalarında, mensubu bulunduğu Bakanlar Kurulu Başkanını esas almak suretiyle Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede zaaf içerisinde olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, çok ilginç tartışmalar izliyoruz. Ama çok özetle şunu ifade etmek isterim: İnsanın kafasında ya fikir var ya küfür var. Fikri olan fikrini söyler, verilere dayanır; gerçekten kanıtlanmış olaylar varsa onları burada dile getirir. Kanıtlanmamış, hayalinizde gördüğünüz veya bazı gazetelerde okuduğunuz iddialarla bu milletin Meclisinde, bu kürsüde konuşmak bizim etik değerlerimizle değil hiçbir değerle bağdaşmaz. Sayın Başbakan, dün değil, bugün değil uzun yıllardan bu yana ve sizin iktidarda olduğunuz dönemlerde…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) - Millî kahraman…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) - …özel olarak görevlendirdiğiniz müfettişler vasıtasıyla her şeyi didik didik incelenmiştir. Altmış beş sene dava açılmıştır. Hepsi sonuçlanmış, iki tanesi arkadaşları sonuçlandığı hâlde yasama dokunulmazlığı nedeniyle bekliyor, ama o davadan yargılananların hepsi beraat etmiş, aşamadan geçmiş, kesinleşmiş. Mal varlığından söz ediyorsunuz. Ben o dönemde Sayın Başbakanın avukatlığını üstlenmiş bir hukukçuyum. Birçok davasına girdim çıktım. Mal varlığı da didik didik edildi. (CHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Ne demek…
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri… Lütfen…
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Bakın Sayın Gök, lütfen dinleyin.
Sayın Başbakanın mal varlığı son derece şeffaf, hatta bir çok parti genel başkanının yapamadığı derecede şeffaf. (CHP sıralarından “Çok şeffaf, çok” sesleri) Bunları açıklayayım. Sayın Başbakan bir defa, sizin tanıdığınız, dikkatinizi çektiği 1994 yılında dünyaya gelmiş değil, on yedi yıllık iş adamlığı var.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – O zaman yoksuldu.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Vergisi ne, vergisi? Vergisini açıklasana.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Sayın Bakan, o zaman geçinemiyordu.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Şirketleri var, oradaki payları var onların değerlendirmesi var ve bunların kuruş kuruşuna hesabını verecek durumda ve vermiştir. (CHP sıralarından gürültüler) Bu bir.
İkincisi…
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Çocuklarını Amerika’da kim okuttu o zaman?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Arkadaşlar bak dinlemezseniz geldiğiniz gibi gidersiniz ama dinlerseniz öğrenerek gidersiniz.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Yapma ya!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Soru soruyorsunuz, dinleyeceksiniz bunu. Seçim sonu gelir, aynen gidersiniz. Lütfen dinleyin.
Şimdi, Sayın Başbakanın davalarıyla alakalı, burada Adalet Bakanlığı Müsteşarından söz etmişsiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Fahri Kasırga…
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Kuyruklu bir yalan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Fahri Kasırga, ismini de veriyorum.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Adalet Bakanlığı Müsteşarı hukuk hâkimidir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Hukuk hâkimi.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Hukuk hâkimi. Ben öyle biliyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Tazminat davalarını…
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Ben öyle biliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Savcı değil.
BAŞKAN – Sayın Yazıcı, verdiğimiz süre doldu efendim, lütfen.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Savcı olduğunu iddia etmişsiniz. Bu da kuyruklu bir yalan.
BAŞKAN – Lütfen selamlayın Genel Kurulu… Selamlayın Genel Kurulu lütfen… Kâfi açıklama yaptınız.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Dolayısıyla, son olarak arz etmek istediğim şu ki: Bu kürsünün mehabetini korumak hepimizin görevidir. Birbirimizin yüzüne bakacağız; aslı astarı olmayan şeyleri burada tekrarlamak suretiyle hiçbir yere gidemeyeceğimizi, gidemeyeceğinizi bilmenizi istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce…
BAŞKAN – Sayın Canikli, efendim, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce söz istemiştim Sayın Grup Başkanımıza çok açık hakaretten dolayı…
BAŞKAN – Sayın Canikli, gerek Bozdağ gerek Yazıcı kâfi miktarda açıklamayı yaptı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, efendim, Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu sataşma açıkta kaldı.
BAŞKAN - Hayır, hayır, söz vermiyorum. Lütfen oturun yerinize.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu sataşma açıkta kaldı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakın, görüşmekte olduğumuz konudan oldukça uzaklaştık. Lütfen konuya dönelim. Kimseye söz vermiyorum efendim. Lütfen… Lütfen…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın Yüksel, konuşacak mısınız, gerekçe mi?
DİLEK YÜKSEL (Tokat) – Gerekçe…
BAŞKAN - Sayın Bilgiç, gerekçe mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Konuşacağım. (AK PARTİ sıralarından “Gerekçe” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen arkadaşlar, son derece uzaklaştık.
Sayın Bilgiç, konuşacak mısınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Bilgiç, konuşacak mısınız efendim?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Efendim, gerekçeyi okuyoruz:
Gerekçe: Askerî Yargıtayın yargılama usullerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 21’inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylamasını gizli oylama şeklinde yapacağız.
Bir kez daha hatırlatıyorum: Siz saygıdeğer milletvekillerine verilecek olan pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz, buyurun.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 407
Kabul : 336
Ret : 71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Bayram Özçelik |
Konya Burdur” |
21’inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.20
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
22’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 22’nci madde üzerinde kırk dokuz önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yeni Nurettin Canikli |
Samsun Giresun |
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alev Dedegil Bekir Bozdağ Agâh Kafkas |
İstanbul Yozgat Çorum |
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kayhan Türkmenoğlu
Van
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Ali Susam |
Malatya İzmir |
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Şimdi okutacağım en aykırı üç önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alıyorum, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22 nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Şerafettin Halis Sevahir Bayındır Akın Birdal |
Tunceli Şırnak Diyarbakır |
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş |
İstanbul Bitlis |
Diğer önerge sahipleri:
Oktay Vural Mehmet Serdaroğlu |
İzmir Kastamonu |
Diğer önerge sahipleri:
Reşat Doğru Kürşat Atılgan |
Tokat Adana |
BAŞKAN – Komisyon birlikte işleme alınan önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Atılgan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Atılgan.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 157’nci maddesinde yapılan değişiklik üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve sizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 157’nci madde Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyle ilgilidir. Bu anayasal kurumumuz 1972 yılının Temmuz ayında yürürlüğe giren bir kanunla kurulmuştur, yani otuz sekiz yıllık bir anayasal kurumdur. Kurulmasının asli sebebi “Danıştay Paşaları” diye adlandırılan olaydır. Askerî Şûra kararıyla emekliliğe ayrılan Silahlı Kuvvetlerdeki bazı generallerin Danıştaya başvurarak tekrar Silahlı Kuvvetlere dönmesi üzerine Silahlı Kuvvetlerde meydana gelen kargaşa ve disiplinsizlik nedeniyle böyle bir mahkemenin kurulmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla, askerî konulara askerî bir mantık içinde karar verilmesi gerektiği nedeniyle bu tür, idarenin, yani askerî idarenin tasarruflarının Danıştay yerine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi gibi bir kurumda değerlendirilmesi lüzumu ortaya çıktığı için bu kurum kurulmuştur. Bu nedenle, değerli arkadaşlarım, askerî yargı üzerinde yapılacak her türlü değişiklik çok dikkatlice yapılmak zorundadır. Silahlı Kuvvetlerin, bütün dünya ordularında olduğu gibi, en önemli iki özelliği disiplin ve itaattir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplinini zafiyete uğratacak herhangi bir değişikliği yaparken üzerinde çok dikkatlice düşünerek, çok itinayla düşünerek ve silahlı kuvvetlerin o konu hakkındaki görüşlerini de çok dikkate alarak bir değişik yapmak zorundayız.
Aslında bu Anayasa değişikliği nedeniyle askerî yargıda yapılan değişikliklerin çok büyük bir anlamı olduğunu da düşünmüyorum. Ama özellikle iktidar partisi arkadaşlarımızın amacı Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete müdahalesini engellemekse, onun yolunun da bu olmadığını kesinlikle söylemek isterim. Onun birinci şartı, ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri iyi yönetebilme erkinden geçer. Emin olun ki ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri çok iyi yönetebildiğinizi söylemek mümkün değildir.
Eğer Silahlı Kuvvetler içinde herhangi bir müdahale heveslileri veya müdahale teşebbüsü veya nakıs teşebbüs veya müdahale hazırlığı varsa, o konuda da öncelikle millet iradesini yansıtan bu Meclisin bütün milletvekillerinin, bütün partilerinin ortak bir hareket tarzıyla milletin ve Millet Meclisinin gücünü muhafaza edecek şekilde hareket etmesi gerekir. Yoksa, silahlı kuvvetler bize dokunduğu zaman kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığıyla hareket ederseniz olmaz. “Bunu niye söylüyor?” derseniz, size yakın tarihimizde çok önemli bir olayı hatırlatmak için söylüyorum bu düşüncemi. Bildiğiniz gibi 2008 Mart ayında Kuzey Irak’a yapılan operasyondan sonra özellikle partimizin liderinin ve ana muhalefet partisinin liderinin neden operasyonun erken bittiği noktasında siyasete ve siyaset kurumuna yani Başbakana ve yürütmeye çok ciddi eleştirileri olmuştu ve bunun üzerine o zamanki Genelkurmay Başkanı, partimizin liderini, partimizi ve ana muhalefet partisini kastederek “Bunlar PKK’dan daha tehlikeli.” gibi laflar etmişti. İşte, bu laflar karşısında siz demokrasi havarisi kesilen AKP’li arkadaşlarımızın birçoğunun sevindiğini, alkışladığını hatta neredeyse zil takıp oynama noktasına geldiğini gördük. Değerli arkadaşlarım, bu davranışı, bir demokrasi havarisi kesilen sizlerin davranışını bu kürsüden kınamak istiyorum.
Diğer bir konu, yani bize dokunduğu zaman silahlı kuvvetler kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığı böyle her konuşmasında demokrasiyi gündeme getiren siz arkadaşlarımızın büyük bir ayıbı olarak tarihe geçmiştir. Bunu buradan tutanaklara geçmesi için söylüyorum.
Diğer bir konu ise, değerli arkadaşlarım, basına da yansıdığı şekliyle eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlükleridir. Özden Örnek’in günlüklerinde, eğer bu günlükler doğruysa, milletin iradesiyle ilgili birtakım hazırlıkların olduğu görülmektedir. Günlüğün kendisine ait olduğu söylenen Deniz Kuvvetleri Komutanı, “Hayır, bu bana ait değildir.” diyerek reddetmektedir ama o zamanki Genelkurmay Başkanı “Var da diyemem, yok da diyemem.” demektedir, “Doğru da diyemem, yalan da diyemem.” demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) - Bir şey ya vardır ya yoktur, ya doğrudur ya değildir. Dolayısıyla, gerçek demokrat olan insanların işte bu olayın da üzerine gitmesi gerekirdi ve doğruyu çıkarması gerekirdi. Yoksa, artık aylarla, yıllarla ifade edebileceğimiz bir zaman diliminde onlarca insanı suçlu-suçsuz hapishaneye doldurarak adaleti yaralamak değildir. Dolayısıyla, gerçek demokrasiye inanan insanlar, bu tür demokrasiye müdahale noktasında olabilecek hadiselerin üzerine giderler. İşte siz değerli AKP’li arkadaşlarımın demokrasi anlayışını burada milletimize bir kere daha ifşa etmiş oluyorum.
Evet, değerli arkadaşlarım “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” veciz sözünü hatırlatmak istiyorum. Çünkü, görüyorum ki, başta demokrasi olmak üzere savunduğunuz her kavram ve değerin altını dolduramıyor ve sadece söylem düzeyinde bu kavram ve değerleri savunuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, size ek süre de verdim. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, millet sizden laf değil iş üretmenizi bekliyor. Burada benim söylediklerimi manidar bulmuyorsanız, bari milletin söylediklerine kulak verin. Onlar sizden kaos, kargaşa, kavga ve safsata beklemiyor. Onlar sizden iş, aş, istihdam ve refah üretmenizi bekliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, ikinci önerge üzerinde siz mi konuşacaksınız efendim?
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu… (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Serdaroğlu, sizin de süreniz beş dakikadır.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken -İktidarın özellikle siyaseten yaptığı yanlışlar sonucu maalesef terör tırmanmaya ve can almaya devam ediyor- şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar toplumun bir arada yaşama iradesinin yazılı beyanıdır. Dolayısıyla anayasa değişiklikleri, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, bilim çevrelerinin görüş ve katkılarıyla olgunlaştırılıp yapılır.
Sayın milletvekilleri, 82 Anayasası’nın yirmi sekiz yılda seksen dört maddesi değişmiş, bunun otuz dokuzunda Milliyetçi Hareket Partisinin imzası ve mutabakat vardır. En son, Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerini sizlerle birlikte burada değiştirdik. Bugün ise Sayın Başbakan “Ben Meclisin yüzde 68’ine sahibim.” ifadesiyle “Kimseye ihtiyacım yok.” demek istiyor. Yüzde 68 Meclis çoğunluğunu yüzde 46 ile elde eden AKP, bugün ise yüzde 30’lara gerilemiş, dolayısıyla Meclis iradesi şekil değiştirmiştir. Ve bu şartlarda yüzde 30’luk destekle tek başına temel yasayı değiştirmek kimsenin hakkı olamaz. Dolayısıyla, yaptığınız iş demokrasiyle örtüşmemektedir. Bugüne kadar demokrasiyi hep kalkan olarak kullanıp birliğimizi, beraberliğimizi bozup, temel değerlerimizi tahrip edip halklar arasında husumet yerleştirmenizi tarih ve bu millet asla ve asla affetmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, 2007’de 23’üncü Dönemin hemen başında, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli siz ve bütün topluma çağrıda bulunarak “Gelin, bir Anayasa hazırlık ve uzlaşma komisyonu kurup bütün toplumun desteğini alacak bir Anayasa değişikliğini hep birlikte yapalım.” demiştir, ama siz bu önemli çağrıya itibar etmediniz, bu anlamlı sese kulak vermediniz.
Değerli milletvekilleri, biz her şeye muhalefet anlayışıyla hareket etmedik. Bakın, Sayın Genel Başkanımız parti grubumuza her zaman şunu önermiştir: “Ülkemizin ve milletimizin lehine olan her türlü Parlamento çalışmasını destekleyin. Aksi durumda ise yanlışların düzeltilmesi için iktidara önerilerde bulunarak yol gösterin.” İşte, bizim siyaset ve muhalefet anlayışımız budur.
Milletimize seslenerek şunu da çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum ki: Milliyetçi Hareket Partisi olarak varlık sebebimiz, ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği içindir.
Değerli milletvekilleri, yine 23’üncü Dönemin hemen başında Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa değişikliği için komisyon oluşturulması talebini, Meclis Başkanlığına müracaatla istemiştir. Belge mi istiyorsunuz? İşte belgesi! (AK PARTİ sıralarından “Vay” sesleri)
Bu belge, Milliyetçi Hareket Partisinin 82 Anayasası’nı uzlaşma ve mutabakatla değiştirme isteğinin belgesidir. Bu belge, kimin dayatmacı, kimin uzlaşmacı olduğunun belgesidir.
Bakın, Genel Başkanımızın talimatıyla Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’a yaptığımız yazılı müracaattan aynen okuyorum:
“Bu düşüncelerden hareketle, zatıalinizin başkanlığında oluşturulacak, siyasi parti gruplarının temsilcilerinin yer alacağı bir heyetin Anayasa hazırlık ve uzlaşma komisyonu olarak görev alması ve bu heyetin hazırlık ve uzlaşma konusunda usul ve yöntemleri belirleyecek çalışmalarda bulunmasını yüksek takdirlerinize arz ediyoruz.
Oktay Vural Mehmet Şandır |
Milliyetçi Hareket Partisi Milliyetçi Hareket Partisi |
Grup Başkan Vekili Grup Başkan Vekili” |
Tarih: 24 Eylül 2007, değerli milletvekilleri.
Bütün milletim bilsin ve duysun ki: Biz, Anayasa değişikliğine değil, AKP’nin despot ve dayatmacı tavrına ve zamanlamasına karşıyız. 24 Eylül 2007’de AKP’nin aklı neredeydi? Aradan üç yıl geçtikten sonra mı aklınız başınıza geldi?
Soruyorum: İyi niyet bunun neresinde, hayır bunun neresinde, dürüstlük bunun neresinde, hele hele, uzlaşma ve demokrasi bunun neresinde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın efendim. Bir dakika ek süre verdim.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - Tekrar ediyorum: Bunu üç yıl önce değil de neden üç yıl sonra, neden seçim öncesinde gündeme getirdiğinizi, samimiyetle, dürüstçe ve Allah aşkına bu millete doğruca açıklayın.
Bakın, grubunuzda dün ahtan bahsedildi. Verdiğiniz sözleri -ben bu iktidar partisinin sayın milletvekillerine bunu söylüyorum- bugün verdiğiniz sözleri unutup, devasa sorunlarla boğuşan ve sizin göz ardı ettiğiniz ve sanal gündemlerle avutmaya çalıştığınız bu milletin ahı size yetecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Siz o ahın altından kalkamıyorsunuz.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım üçüncü önerge…
Sayın Karabaş, siz mi konuşacaksınız efendim?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun, Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifinin 22’nci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 12 Eylül faşist askerî darbesi Anayasası’nın değiştirilmesini tartışıyoruz. 12 Eylül’den sonra ilk seçimde gelen siyasi partiler, Anavatan dâhil, bugüne kadar tüm siyasi partiler, seçimler geldiği zaman, seçimden sonra Anayasa’yı -12 Eylül Anayasası’nı- değiştireceğini, sivil, demokratik bir Anayasa yapacağını söylemiştir. AKP de 2002’de, 2004 yerel seçimlerinde ve özellikle 2007 genel seçimlerinde bu vaatlerde bulunmuştur.
Bugün ise bu dar, Türkiye'nin beklentisine denk gelmeyen teklifi tartışıyoruz. Ama işin diğer tarafı daha önemli: Yıllardır, Türkiye’deki hukuksuzluğu, süren çatışma, şiddet ve savaşı reddeden, buna karşı çıkan, bunun için milletvekillerinden genel merkez yöneticilerine, kadınına, gençliğine kadar bedel ödememiş tek bir kişisi kalmamış bir parti Barış ve Demokrasi Partisi. Altı defa partisi kapatılmış bu parti şimdi statükonun yanında, Ergenekon’un yanında değerlendiriliyor.
Şu kürsüde bulunan tüm siyasi partiler ve bulunmayan siyasi partiler… Evet, Türkiye’de 12 Eylül darbesini asker yapmıştır, ondan sonraki hukuksuz bir çok uygulamayı asker yapmıştır, doğru. Ancak, ilk seçimden sonra seçilen Anavatan Partisi dâhil bugüne kadarki tüm siyasi partiler, başbakanlar, milletvekilleri ve onların yereldeki temsilcileri, işlenen o cinayetlere ortak olmuşlardır. Tüm siyasi partilerin, şu anda da AKP’nin bölgedeki temsilcileri -Ergenekon dedikleri kimse, çeteler, JİTEM- Ergenekoncularla birlikte olmuşlar; bunların içinde olan, bu dönem üzerinde holdingleşen tüm kesimler, istisnasız, kim iktidarsa, ranttan geçindikleri için, zaten orada Kürt halkının o acısına ortak olmayan kesimlerin tek gittikleri yer devlet partisidir. O parti kimse, o parti üzerinden rant elde etme, holdingleşme yoluna gitmişlerdir.
Şimdi, bölgede, şu anda burada bulunan milletvekilleri, şu anda Barış ve Demokrasi Partisinin Genel Merkezinin görevlileri, il ve ilçelerde bulunan tüm yöneticilerden, baskıdan, tutuklamadan, işkenceden geçmeyen tek insan yok. Peki “Bu otuz yıl boyunca 50 bin kayıp verdik.” diyoruz. Sayın Başbakandan tut diğer yetkililere kadar ”Bu ülke 50 bin şehit verdi.” diyor. Bu 50 bin kişinin yüzde 80’i öldüğü zaman, açın basın arşivlerini, bu insanların bırakın –“Şehit oldu.” diyoruz, 50 bin şehit verdik- şehit olmasından, ölümünden bahsedilmiyor. Etkisiz hâle getirilen insanlardır! Bugün ise gelip bunların üzerinden siyaset yapıyorsunuz ve siz barışı, demokrasiyi; siz statükoyu ortadan kaldırıyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi statükonun yanında yer alıyor!
8’inci maddede gördük. Bu teklifi siz getirdiniz ve arkasında durdunuz şimdiye kadar ama 8’inci maddede statükodan yana olan, şoven, ırkçı tüm kesimler, 8’inci madde dışında, Anayasa Mahkemesinin, HSYK’nın değişmesi sizi çok ilgilendirmiyor çünkü Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki hâkimle, Anayasa Mahkemesindeki şu andaki hâkimle, AKP’nin atadığı veya şu anda Diyarbakır’da Cumhuriyet Başsavcısının mantığı arasında bir fark yoktur. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı biz her gittiğimizde “AKP’nin getirdiği teklife destek verin.” diyor ama aynı hâkim, Anayasa Mahkemesi hâkimi, 11’i birden, DTP’nin kapatılmasına oy veren hâkimden farklı düşünmüyor. Bu zihniyeti değiştirecek misiniz? Bu zihniyeti değiştirecek misiniz? Kürtleri bu ülkede kabul edecek misiniz?
Şu anda Anayasa’yı değiştiriyorsunuz. Anayasa’yı değiştirme talebi kimlerin talebidir? Bu ülkede ezilenlerin talebidir, haksızlığa uğrayanların talebidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Milletin talebi, milletin.
BAŞKAN – Sayın Karabaş, size de ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen konuşmanızı.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Kadının talebidir, Alevi’nin talebidir ama sizler işçiyi, emekçiyi, Kürt’ü, bu Anayasa teklifini hazırlarken dikkate almıyorsunuz. Bizimle yan yana durmaktan korkuyorsunuz, Kürt sorununu çözeceksiniz! Kürt sorununu Özal çözemedi, Demirel çözemedi, sizler de çözemezsiniz. Kürt halkıyla birlikte, onun temsilcileriyle birlikte çözebilirsiniz.
Buradan basının bazı temsilcilerine de seslenmek istiyorum: Bu ülkede o coğrafya, bölge coğrafyası baştan başa yanıyorken, on sene, on beş sene önceki basın arşivlerini açalım; üç beş tane namuslu yazar hariç, ne kadar bunun arkasında durdunuz? O statükoyu sürdüren, orada katliamları yapan, orada köyleri yakan mevcut yapı, statüko ve vesayet karşısında ne kadar direndiniz? Bugün sizler barıştan yana oluyorsunuz, statükoyu değiştirmekten yana oluyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi, onun milletvekilleri de statükonun temsilcileri oluyor!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu. Genel Kurulu selamlayın lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz, bu teklifin çıkmasından hemen sonra Anayasa talebinin tekrar devam edeceğini, Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin tekrar yeni bir Anayasa isteyeceğini söylüyoruz. Bu Anayasa teklifi mevcut talebi öteliyor, bu Anayasa teklifi sorunların çözümüne cevap olmayacak diyoruz. Bunun için, buna karşı değiliz, bu yetersizdir diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım üç tane önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir. O nedenle birlikte işleme alacağım. İstemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Diğer önergelerin imza sahipleri:
Kayhan Türkmenoğlu
Van
Alev Dedegil (İstanbul) ve arkadaşları
Ahmet Yeni (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Susam, siz mi konuşacaksınız efendim?
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddeleriyle ilgili değişiklik öneren kanun teklifinin 22’nci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi adına verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle ilgili on sekiz gündür çalışıyoruz. Bu on sekiz gün içerisinde ikinci tur oylamalarda bir madde düştü, diğer maddeler kanunun gerektirdiği 330’u aşarak bu noktaya geldi. Peki, az önce, konuşmalardan da anlaşıldığı üzere, AKP dışında diğer siyasi partilerin bu Anayasa değişikliğiyle ilgili itirazları var. Sadece siyasi partilerin mi itirazları var? Buraya gelmeden önce masama gelmiş bir faks vardı Eğitim-İş Sendikasından. O faksta diyor ki: “Toplumda sadece Meclis çoğunluğuyla alınmış Anayasa değişiklikleri kabul görmüyor. Bizim görüşümüzü almadan yaptığınız Anayasa değişiklikleri bizim için geçerli değildir.”
Değerli arkadaşlarım, diyebilirsiniz ki: “Eğitim-İş ne kadar temsil edebiliyor?” Ama size şunu söyleyeyim: Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Siz anayasaları yaparken sadece bir siyasi partinin anayasasını yaparsanız ve bu anayasanın -sonuçta referandumda yüzde 51 de alsanız- toplumun uzlaşma metni olduğunu kabul ettiremezsiniz. Neden? Neden ettiremezsiniz? Çünkü demokrasilerde kültür artık değişti, anayasalar çoğunlukçu anayasa değil, anayasalar demokratik anayasa olursa kabul edilebilir. Artık demokrasi çoğunluğun demokrasisi değil, artık demokrasi azınlıkların haklarının olduğu demokrasi. Azınlıkların haklarını göz ardı ederek “Bizim çoğunluğumuz var, biz istediğimizi yaparız.” anlayışıyla Anayasa değişikliği yapmak demokratik değildir. Aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerinden örnekler vererek de bu işi yapmak doğru değildir.
Bakın, arkadaşlar, Türkiye’de yargının, yürütmenin ve yasamanın ayrı ayrı güçler dengesini ortadan kaldıran bir süreci yaşıyoruz. Yasama ve yürütme tek elden idare edilir noktaya geldi. Bu Anayasa değişikliğiyle yapılacak olan otuza yakın maddenin üç tane maddesini de değiştirirseniz yani Partiler Kanunu’nu bir yana bıraktım, Anayasa’yı ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunu da Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yani AKP çekirdek kadrosunun tayin ettiği insanlarla oluşacak bir yargı hâline getirirseniz, Türkiye’de güçler ayrılığı prensibini bir kenara itip bir kişinin idare ettiği bir anlayışa götürürsünüz. Bu, toplumda böyle algılanır ve bu toplumda bu algılanmadan sonuç çıkmaz, barış çıkmaz ve sizin için de iyi sonuç çıkmaz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ne demek iyi sonuç çıkmaz? Doğrudan söyle.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, AKP’nin ne yapması gerekir? Eğer bu ülkeyi yönetmek istiyorsa, bu ülkeyi yönetirken uzlaşmayı ön plana koymak gerekir…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Milletle uzlaşma, milletle…
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …ama bu ülkeye sahip olmak istiyorsa, kavgayı ve tartışmayı ön plana koymak gerekir. AKP eğer bu ülkede demokratik bir anayasa yapmak istiyorsa, toplumun uzlaşmasıyla bir anayasa yapmak gerekir ama kendi anayasasını yapmak istiyorsa, işte böyle “Benim çoğunluğum vardır, ben istediğimi yaparım.” anlayışıyla anayasa yaparsınız.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Uzlaşma komisyonuna üye vermediniz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Peki, bundan, ülkenin ekonomik sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı yaratabilir misiniz? Ülkenin siyasal sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı yaratabilir misiniz?
Şimdi, bir aydır bu konuyu tartışıyoruz. Bundan sonra en az üç ay daha referandum süreci içerisinde bu konuları tartışacağız. Peki, ülkenin gerçek gündemi bir kenara itilerek bu gergin ortamda ve bu gerginliklerin sonucunda bu ülkede bu iktidarı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Susam, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …bu iktidarınızı ağız tadıyla, bu ülkeye hizmet vererek götürebileceğinizi zannediyor musunuz? Götüremezsiniz. Yarın yapılacak bir seçimde... Şu anki oy oranınız en son yerel seçimde yüzde 30’lar civarında. Peki arkadaş, yüzde 30’luk bir oy oranıyla bu ülkenin yüzde yüz Anayasa’sına egemen olacak bir anlayışı hayata geçirmeye çalışmak, bu ülkede demokratik, çağdaş, ileri bir Anayasa yapıp toplumda uzlaşmayı sağlamak mı, yoksa yüzde 30’la bu ülkede diktatörlük kurmaya giden yolun önünü açmak mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, onun için sizleri uyarıyorum, sizlere bir kez daha söylüyorum: Bu, ne size ne ülkemize huzur ve barış getirmez. Hepinizin, aklınızı başınıza alıp bir kez daha bu konuyu düşünmenizi rica ediyor, bu Parlamentonun vicdanlı sesinin bu konuda duyarlı olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım dört önergeden ikincisi Sayın Türkmenoğlu’na ait.
Konuşacak mısınız, gerekçe mi efendim?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçe.
Sayın Dedegil...
Sayın Bozdağ, konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun, önergeniz üzerinde Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ile ilgili Anayasa maddesinde değişiklik yapan maddeyle alakalı verilen önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, askerî yargıyla ilgili alanda yapılan düzenlemeler, bu alandaki düzenlemelerin hukuk devletinin standartlarına uygun bir şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. Biliyorsunuz, hem askerî yargıda hem Askerî Yargıtayda hem de Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde hâkimler karar verirken, yargı bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerî hizmetin gereklerine göre karar vereceğini hüküm altına alıyordu. Tabii “askerî hizmetin gerekleri” ifadesi yer aldığı zaman, yargının bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, hukuk devleti, askerlik hizmetinin gerekleri söz konusu olduğu zaman bunu bir dengelemek, gerektiği zaman da göz ardı etmek gibi bir sonucu da ortaya çıkarıyordu. Bizim Anayasa’mızda hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir ayıptı ve bu düzenlemeyle bu ayıp Anayasa’mızdan çıkartılmaktadır. Önemli bir değişimdir, önemli bir reformdur.
Tabii, hukuk adına ayıplar sadece bunlarla da kalmıyor. Bizim hukukumuza baktığınız zaman, içerisinde pek çok alanda yaşanan ayıplar da var, pek çok siyasinin başına gelen nice olaylar da var. Şimdi, ben, Sayın Başbakanımızla ilgili birkaç hususun altını çizmek isterim bu vesileyle.
Biliyorsunuz, Sayın Başbakanımız 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi. O dönemde değişik iktidarlarla çalıştı. 94’te DYP-SHP, bilahare CHP Hükûmeti oldu, daha sonra Anayol Hükûmeti oldu, bir dönem Refahyol oldu, ondan sonra Anasol-D, devam eden iktidarlar oldu ve bu iktidarlar döneminde görevde bulundu. Görevde bulunduğu süre içerisinde, Sayın Başbakan kadar iktidarların incelemesine, denetlemesine, sorgulamasına, sorgulanmasına tabi olan ikinci bir başkan bizim tarihimizde var mı yok mu bilmiyorum.
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başbakan kaç yıl Belediye Başkanlığı yaptı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Müfettiş üzerine müfettişler geldi ve bir şey bulamadılar. “Uydur” dendi belki, uyduramadılar, hiçbir şey çıkmadı. Dokunulmazlık da yok, yargılanma imkânı da var. Bir yargılama imkânı da kullanıldı, yargılandı -demin Hayati Bey de ifade etti- mahkemeler oldu, bir bir beraat etti. Ama siyaseten Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olacağı belli bir kişilik. Toplumun her tarafından sevgi ve saygı kendini İstanbul’a doğru gösteriyor ve Ankara’ya çağırıyor âdeta. Bu yolu kesmek lazım. Onun için, yolsuzlukla kesilemedi bu yol, hırsızlıkla kesilemedi bu yol. Boğazından geçen bir haram lokmayı bulamadı yol kesmek isteyenler, olmadı ve okul kitaplarında millî şairlerimizden bir tanesinin şiirinden, hukukun en büyük ayıplarından, en büyük cinayetlerinden biri işlenerek bir karar verildi. Ben o kararı okudum, emin olun gerekçesini okurken yüzüm kızardı. O gerekçeyi yazanlar nasıl yazdılar, emin olun okurken benim yüzüm kızardı. Ama böyle bir gerekçe yazıldı, hukuk ayaklar altına alındı, Yargıtay bunu onayladı.
Daha sonra, yine ilginçtir, 1999’dan sonra 4616 sayılı Yasa çıktı. Bu çerçevede, Sayın Başbakan, avukatları aracılığıyla, suçun vaki olmamış sayılması ve adli sicil kaydının silinmesiyle ilgili Diyarbakır 3 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesine müracaat ediyor. Müracaatı üzerine, mahkeme talebi reddediyor oy çokluğuyla. Daha sonra itiraz ediyor. İtiraz edince, bir sonra gelen numaralı DGM buna bakıyor, itirazı kabul ediyor, suçun vaki olmamış sayılmasına karar veriyor ve arkasından da adli sicilin silinmesine karar veriyor. Bu karar Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne ibraz ediliyor ve sicil kaydı siliniyor, adli sicile ilişkin belge alınıyor. Baktığınız zaman, buraya kadar işlem, hukukun içinde işleyen bir işlem ama o arada Sayın Sabih Kanadoğlu hemen devreye giriyor. Temyiz yetkisi yok…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen bitirin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlelerim.
BAŞKAN - Önergeniz üzerinde hiçbir şey söylemediniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, hukukla ilgili konuşuyorum, konu da hukuk devleti.
Şimdi, bunun üzerine Yargıtay Başsavcısı “Bu itiraz üzerine verilen şey, aslında Tayyip Bey’in avukatları temyiz etmiştir, itiraz değildir.” diyor, dosyayı getiriyor ve Yargıtayda 8. Ceza Dairesi toplanıyor.
TURGUT BİDEK (Kırklareli) – Ne anlatıyor Sayın Başkan?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bizim hukukumuzda da -cümle çok açık, biliyor musunuz- diyor ki Ceza Muhakemesi Usul Kanunu: “İtiraz üzerine verilen karar kesindir.” Kesin kararı temyiz ediyorlar, Yargıtay temyiz üzerine… Hadi, anladık, hukuku çiğnediniz, Yargıtay bir daha çiğniyor, ilk derece mahkemesine göndermiyor, mahkeme yerine kendi geçiyor, kararını veriyor ve adli sicil kaydını yeniden ikame ediyor, milletvekili listesinden siliyorlar.
Bunu niye anlattım, biliyor musunuz: Sayın Başbakanın yolunu kesmek isteyenler, hukuku da böylece katlettiler. Eğer bir yolsuzluk, eğer bir hırsızlık, tek bir lokma yetim hakkı olaydı, hukuku katletmeden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …başka yollarla o yolu keserlerdi. Başaramadılar, bundan sonra da başaramayacaklar diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Diğer önerge üzerinde Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi, Başbakana bağlar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu kürsüden Sayın Başbakanımızla ilgili çok önemli bir iddia gündeme getirildi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aferin…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakanlık devri geçti, geç kaldın, seçim dönemi geliyor, boşuna yağ yakma!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Çok önemli bir iddia ve bu iddianın netleştirilmesi gerekir değerli arkadaşlar. Bu ülkede hepimiz yaşıyoruz, bu ülke hepimizin ülkesi. Bu ülkeyi yöneten Sayın Başbakanla ilgili böyle bir iddianın elbette araştırılması ve gerçek olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Güzel; araştırma önergesi vereceğiz…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Son derece önemli bir iddia. İddia nedir? Tutanaklardan okuyacağım değerli arkadaşlar, iddia şu, diyor ki konuşmacı: “The Economist’e göre…” Yani The Economist dergisini kastediyor, “Dünyanın sekizinci zengin Başbakanı var.” Devam ediyor: “Yedi yılda dünyanın sekizinci zengin Başbakanı olan birisi, o Başbakanı eleştiremez.” diyor. Yine devam ediyor: “Ben o iddiayı ezbere konuşmuyorum, ben en saygın dergi The Economist dergisinde okuduğum bir şeyi söylüyorum.” Buradan aynen böyle ifade ediyor ve en son diyor ki: “The Economist dergisini alın okuyun.” Ben bu arada aldım, okudum, hepsini okudum, hepsini taradım. Sayın Başbakanımızla ilgili, bahsedilen iddiayla ilgili en ufak bir bilgi, bir yayın yok değerli arkadaşlar. Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi sayısını okudun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hangi sayısı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bitmedi, bu kadarla da iktifa etmedik. Etmedik. Bakın, bu arada, The Economist dergisinin Türkiye temsilcisinin bir açıklaması geldi bu konuyla ilgili, Anadolu Ajansından, biraz önce elime ulaştı, diyor ki: “İddia tamamen hayal ürünüdür. Merkezi Londra’da olan The Economist dergisi, herhangi bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili dünyanın en zengin liderleri arasında yer aldığına ilişkin hiçbir yayın yapmamıştır, böyle bir bilgiye de biz sahip değiliz.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Başbakan fakir mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Demek ki iddia yalan, yalan, hem de kuyruklu yalan. Her şey ortada, belgeler… Bütün Economist dergisinin tamamını taradım değerli arkadaşlar, böyle bir iddia yok, Sayın Başbakanımızla ilgili böyle bir iddia yok.
Bakın, daha kısa bir süre önce, yine yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi getirdiniz, o iddiaların hiçbirisinin gerçek olmadığını belgelerle buradan ispat ettik değerli arkadaşlar ve bunun üzerine “Çakma önerge getiriyorsunuz.” dedik. Şimdi aynı eğilim devam ediyor, aynı alışkanlık devam ediyor değerli arkadaşlar. Âdeta bir yalan üretim merkezi oluşturulmuş. Yalan üretim merkezi! Yalan üretim merkezinde yalan üretiliyor, iftira üretiliyor, ayıptır, ayıp! Çok ayıp değerli arkadaşlar, çok ayıp! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onurlu olan… Bu iddia sahibi, şimdi, bakın, bunlar kimse, birazcık onur varsa -ispat edilmiştir olmadığı- çıkıp Sayın Başbakandan, bu milletten, bütün AK PARTİ’den özür dilemelidir, birazcık eğer onur varsa değerli arkadaşlar. Yapacak başka hiçbir şey yok, onu bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Canikli, Remzi Gür ile Başbakanın konuşmasını okuyayım mı? 25 bin doları Amerika’ya gönderdiğini ispatlayayım mı gelip oraya?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve bir daha, buradan tekraren söylüyorum, gündeme getirilen bu iddianın, Sayın Başbakanımızla ilgili iddianın gerçekle hiçbir alakası yoktur…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Bak bu mızrak çuvala sığmaz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …The Economist dergisinin hiçbir sayısında da böyle bir iddia yer almamaktadır; bu yalandır, iftiradır. Buradan ispat ediyoruz, buradan ilan ediyoruz.
Siz ne zaman akıllanacaksınız? Ne zaman onurlu davranacaksınız?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ya, insan utanır!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ayıptır! Ayıptır! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Haysiyetsiz bir konuşma yapıyorsun. Utanır insan be!
BAŞKAN – Lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hiç gerçekle ilgili olmadığı, ilgisi olmadığı hâlde…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Haysiyetsiz bir konuşma yapıyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …bu ülkenin Başbakanına her türlü hakareti yapacaksınız, her türlü yalanı söyleyeceksiniz… (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Kimseye yalan söylemiyoruz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …biz buradan çürüteceğiz, yine konuşacaksınız. Ayıptır!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 5 tane 1,5 milyon dolarlık villa nerede!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çıkıp özür dilemeniz gerekiyor.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Nerede 3 milyon dolarlık gemi!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çıkıp özür dileyeceksiniz, başka şansınız yok.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 10 milyar maaş alıyor Başbakan. 10 milyar maaşla mı biriktirdi bunları! Haysiyetli konuş!
BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen...
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Haysiyetsiz ve utanmaz bir konuşma yapıyorsun!
BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz sizin yalanlarınıza cevap vermekten bıktık…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biz de sizin yolsuzluklarınızdan bıktık!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Gemiler ne oldu!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ama siz yalan getirmekten, yalan üretmekten bıkmadınız. Âdeta yalan üretme makinesi… Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar! (CHP sıralarından “Dosyalar burada.” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası milletin Meclisi. Burada yalan söyleyemezsiniz, burada Sayın Başbakana hakaret edemezsiniz, gerçek dışı iftiralarda bulunamazsınız, böyle bir hakkınız yok! Bu milletin kürsüsünü bu şekilde kirletemezsiniz! (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 10 milyar maaş alıyor Başbakan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Böyle bir şey olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer… Yolsuzluk mu görmek istiyorsunuz…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – İnanarak konuşmalısın! Haysiyetli konuşmalısın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …usulsüzlük mü görmek istiyorsunuz, Yuvacık Barajı’nın ihalesine bakın, İSKİ skandalına bakın… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 5 tane 1,5 milyon dolarlık villa ne! Hangi parayla alındı! 5 tane 1,5 milyon dolarlık villayı hangi parayla aldı Başbakan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …partinizin hesaplarına bakın…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bari sesini kes, otur!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …Anayasa Mahkemesinin kararına bakın! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli, süreniz doldu efendim. Ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
ENVER YILMAZ (Ordu) – Yalancısın, yalancı!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Yalanı siz söylüyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz ne söylüyorsak, değerli arkadaşlar, belgeli söylüyoruz, belgesiz hiçbir şey söylemiyoruz. Yuvacık Barajı’nın yolsuzluğu, İSKİ yolsuzluğu dillere destan olmadı mı? Dillere destan olmadı mı? Yıllar geçti aradan, hâlâ tazeliğini korumuyor mu? Hâlâ bu millet bedel ödüyor bunlar için.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Millet çok iyi biliyor bunları! Millet çok iyi biliyor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer illa yolsuzluk aramak istiyorsanız aynaya bakacaksanız, kendi geçmişinize bakacaksınız…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Millet hesabını soracak sizden!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …tarihinize bakacaksınız. AK PARTİ’nin geçmişi, ismi gibi ak, tertemiz! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bir tane iddianızı bugüne kadar ispat edemediniz, bir tanesini. Hepsinin yalan olduğunu biz buradan ortaya koyduk.
OKTAY VURAL (İzmir) – Her şeyi ispatladık.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ayıptır! Ayıptır!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ayıbı siz yapıyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Gelin, özür dileyin, bu milletten özür dileyin, Başbakanımızdan özür dileyin.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ayıbı sen yapıyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Varsa şu dergiyi getirin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Canikli, konuşurken “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi getirdiniz.” dedi ve gensoru önergesinin altında imzası olanlardan birisi de benim…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, onunla alakası yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - …dolayısıyla sataşma vardır, söz istiyorum.
(Ordu Milletvekili Enver Yılmaz ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün birbirlerinin üzerine doğru yürümeleri)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen sayın milletvekilleri… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Kılıçdaroğlu, arkadaşlarınızı…
Grup başkan vekili arkadaşlarımız, lütfen milletvekillerinize sahip olun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, siz devam edin.
BAŞKAN - Sayın Bingöl, lütfen oturun siz de. Lütfen…
ENVER YILMAZ (Ordu) – Çık dışarı!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, artık yeter bu saldırılar. Nedir bu ya! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakın, yabancı bir heyet var misafir koltuğunda, siz burada birbirinizle kavga ediyorsunuz. Yakışıyor mu! Yakışıyor mu arkadaşlar! Televizyonları başında millet bizi izliyor. Yakışıyor mu! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.08
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.17
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
22’nci madde üzerindeki önerge işlemine devam ediyoruz.
Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’nun önergesinin gerekçesini okutacak idim, ara vermek zorunda kaldım.
Sayın Kılıçdaroğlu, bir şey söylüyordunuz, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Canikli kürsüde konuşurken “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi verildi.” dedi ve açıkça, yapmış olduğumuz gensorunun konusunda bize sataşmada bulundu. Söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, oturum değiştiği için, sataşmadan söz veremezsiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ayrıca gruba yönelik olarak da…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Oturum değişti, bu yeni oturum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Demin de oturum değişti diye bize söz vermediniz Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ya, bir dakika, bir müsaade edin. “Kemal Bey” dedi. Kemal Bey bir derdini anlatsın, bir müsaade edin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Demin aynı şekilde yaptık Sayın Başkan, oturum değişti diye söz vermediniz.
ATİLA EMEK (Antalya) - “Onursuz” diyen adam konuşamaz!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz sadece iddialara cevap verdik Sayın Başkanım. Biz herhangi bir…
ATİLLA KART (Konya) – Suçlama yaptın, iftirada bulundun, karalama yaptın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …hakaret etmedik, yalanlara cevap verdik biz sadece.
BAŞKAN – Şimdi, tabii, bu Genel Kurulu İç Tüzük’e göre yönetmek durumundayız.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - “Onursuz” derken yalanlara mı cevap veriyorsunuz kardeşim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belgelerle cevap verdik.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz de biliyorsunuz ki “aynı oturum” tabiri geçmektedir. Şöyle yapabilir miyiz: 60’a dörde göre yerinizden bir açıklama yapma imkânı sağlasam size?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sataşma var Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya) – Hakaret var.
BAŞKAN – Ama, işte, oturum değişti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Dolayısıyla, izin verirseniz, kürsüden…
BAŞKAN – Şimdi ben size versem, bir başka sefer, oturum değiştiği için birine söz vermediğim takdirde bunu örnek gösterecektir.
ATİLLA KART (Konya) – Hakaret var Sayın Başkan, hakaret var!
BAŞKAN – Ama kapatmak zorunda kaldım, çünkü… Ne olduğunu siz de gördünüz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, gruba yönelik olarak hakaret varsa, izin verin kürsüden yanıt vereyim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Ama, yani, İç Tüzük’e aykırı hareket etmemi istiyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Oturum değiştiğinden veremez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama, ben size söz veriyorum, olayı germeyeceğim.
BAŞKAN – Efendim, yerinizden açıklama yapsanız… (CHP sıralarından gürültüler) Efendim, bir saniye… Yani, İç Tüzük’ümüz neye izin veriyorsa o şekilde hareket ederim. Anlayış göstermeniz gerekir Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Efendim, sataşmadan ötürü ben…
BAŞKAN – Yani, bu İç Tüzük’ü hepimiz de…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen yerinizden açıklayın, lütfen. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmadan ötürü…
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, hakarette bulundu.
BAŞKAN – Efendim, oturum değişti.
ATİLLA KART (Konya) – Birkaç kez hakarette bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Size sataşmadan dolayı söz veremem. Emsal olur, emsal olur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben zatıalinizden söz istedim…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, emsal olur. Yerinizden makul bir süre vereceğim, lütfen oturun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – …arayı siz verdiniz, ben vermedim.
BAŞKAN – Yerinizden açıklama imkânı vereceğim. Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – O zaman, her sataşmadan, her hakaretten sonra ara verilirse olmaz ki!
BAŞKAN – Efendim, İç Tüzük’ümüz müsait değil. İç Tüzük’ümüz müsait değil, bunu siz de biliyorsunuz. Niye ısrar ediyorsunuz? Oturum değişti. Burada ben keyfimden kapatmadım, yani niçin kapattığımı biliyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben zatıalinizden oturumdan önce, bitmeden önce zaten söz istemiştim ama siz ara verdiniz. Yani, benim söz hakkım bakidir.
BAŞKAN – Ama ara vermek zorunda kaldım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Söyledim, sataşma vardı ve ciddi bir sataşma vardı.
BAŞKAN – Yani, Genel Kurulu o sırada yönetmemin mümkün olmadığını gördüm. Siz de gördünüz. Hatta, “Kapatın.” diye gruplardan talepler geldi.
Yani, şimdi, buradan konuşmakla oradan, mikrofondan meramınızı anlatmak arasında fazla bir fark yok. Lütfen, İç Tüzük’ümüze uygun hareket edelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ben de İç Tüzük’e uygun istiyorum efendim.
BAŞKAN – 60’a dört şu anda sizin konuşma talebinizi karşılayabilecek tek maddemizdir. 69’a göre size sataşmadan söz veremem, oturum değişti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, geçmiş tutanak hakkında söz istiyorum o zaman. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, lütfen… Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Geçmiş tutanak, yani…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, ısrar etmeyin, ısrar etmeyin… Yerinizden size bir söz imkânı vereyim. Makul bir süre vereceğim.
Lütfen buyurun, lütfen… Lütfen, Sayın Kılıçdaroğlu...
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Kemal Kılıçdaroğlu, otur!
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, çifte standart olur mu?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen saygılı olun. Bir partinin Grup Başkan Vekiline söz veriyorum. Lütfen…
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmasında, vermiş oldukları önergeyi kastederek “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi verildi.” ifadelerine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Canikli “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru verildi.” dedi. Amerikan Adalet Bakanlığının İnternet sitesinde, resmî İnternet sitesinde Türkiye’de rüşvet dağıtan firmalar var, Türkiye'nin ismi var. Bu ismi görüp, o İnternet sitesinde Türkiye'nin adını görüp sessiz kalmak bir iktidarın onuruyla bağdaşır mı? Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruyla bağdaşır mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yargıya intikal etmiş mi etmemiş mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bunlara yargı karar verir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yine aynı şekilde, Amerikan Sermaye Piyasası Kurulunun Türkiye’de rüşvetlerin nasıl dağıtıldığına ilişkin raporları varken ve o raporlar günlerce gazetelerde yer alırken, onlar burada söylendiği zaman, onlar söylendiğinde iktidar kanadının, Hükûmete dönüp “Bunları niye araştırmıyorsunuz?” diye sorma onurunu niye göstermiyor? Onursa önce o onuru göstermesi gerekmiyor mu? Sayın Başbakan, mal varlığıyla ilgili ne yaparsa yapsın… (AK PARTİ sıralarından “yeter, yeter!” sesi) Sayın Başbakan, Remzi Gür’le yaptığı telefon konuşmasında Amerika’daki kızı için 25 bin-30 bin dolar para istiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ayıp ya! Ayıp!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başbakan bu parayı Remzi Gür’den hangi gerekçeyle, niçin istiyor? Onun çıkıp açıklanması lazım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ayıp, ayıp!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yine Sayın Başbakan, “Ben emekli aylığıyla geçinemiyorum.” diyor Schröder’e. Kime söylüyor?
BAŞKAN – Efendim, tamam…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bunlar gensoru görüşmeleri sırasında görüşüldü. Çakma gensoru. İddiaları ispat edilemediği için… Böyle bir gündem yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 3 Mart 2004’te, Gazeteci Murat Çelik’e verdiği röportajda, “Eğer ben bu işleri kurmazsam aldığım emekli aylığıyla geçinemem.” diyor. Bu kürsüde, Sayın Başbakanın aylığının artırılması için ve Schröder’e gidip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, teşekkür ederiz Sayın Kılıçdaroğlu, süreniz doldu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – ...Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının aldığım aylıkla geçinemiyorum dememesi için önerge veren bir kişiyim ben. Başbakanın onurunu ben koruyorum, bunlar değil!
BAŞKAN – Efendim, gensoru önergesi burada görüşülmedi mi? Bu iddialar karşılıklı konuşulmadı mı? Burada konuşuldu. Tekrar niye bunları gündeme getiriyoruz, anlayamıyorum. Gensoru konuşuldu burada.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Olur mu Sayın Başkan?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İftiradan başka bir şey değil Başkanım. Sürekli iftira…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın AKP’nin grup başkan vekillerine izin veriyorsunuz, çıkıp konuşuyorlar, bize izin vermiyorsunuz. Bu sizin tutumunuz…
BAŞKAN – Efendim, verdim ya size.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz sözü sataşmadan aldık.
BAŞKAN – Size niye söz verdim efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Öyle değil… Siz oturumu kapattınız, bize söz vermemek için.
BAŞKAN – Oturumu kapatmak zorunda kaldım, keyfimden kapatmadım efendim. Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu konuda yeteri kadar karşılıklı konuşma ve tartışma oldu. Lütfen Genel Kurulu sükûnete davet ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Şunu söylemek istiyorum Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkan… (AK PARTİ sıralarından “Yeter!” sesi)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, yeteri kadar söz imkânı tanıdım, söyleyeceklerinizi söylediniz, zabıtlara geçti, değerlendirmeyi millet yapar. Lütfen… Halkımız televizyonları başında izliyor.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi önergenin gerekçesini okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin çalışma usullerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 22’nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar hatırlatıyorum: Sayın milletvekillerine ilgili arkadaşlarımızca verilecek olan pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Kutuları kaldırınız lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin gizli oylama sonucu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Bayram Özçelik |
Konya Burdur” |
Teklifin 22’nci maddesi kabul edilmiştir.
23’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 159- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.
Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.
Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının; ancak bir aday için oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli oyla yapılır.
Kurulun, Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı süresince; kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar veya Kurul tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler.
Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir. Kurul Başkanı dairelerin çalışmalarına katılamaz. Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire başkanlarından birini de başkanvekili olarak seçer. Başkan, yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline devredebilir.
Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.
Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.
Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır. Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.
Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.
Kurul üyelerinin seçimi, dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 23’üncü madde üzerinde elli üç önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Aşkın Asan |
Samsun Ankara |
“Kurulun meslekten çıkarma ve yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesinin 11 inci fıkrasında geçen “Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter” ifadesinin “Kurulacak Genel Sekreterliğe” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fikri Işık Bekir Bozdağ Mehmet Tunçak |
Kocaeli Yozgat Bursa |
İsmail Göksel İsmail Bilen Nedim Öztürk |
Niğde Manisa Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23 üncü maddesiyle değiştirilen 159 uncu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevahir Bayındır Akın Birdal Sebahat Tuncel |
Şırnak Diyarbakır İstanbul |
Şerafettin Halis |
Tunceli |
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi iki asıl ve on bir yedek üyeden oluşur; "Hâkimler Yüksek Kurulu" ile "Savcılar Yüksek kurulu" hâlinde yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşan iki daire hâlinde çalışır.
Kurulun başkanı seçimle belirlenir. Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir, oy kullanamazlar.
Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, iki asıl üye ile bir yedek üye Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu ve Baro Başkanları tarafından yirmi yıl fiili avukatlık yapmış olanlar arasından dört yıl için seçilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin on birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk Bal Ali Uzunırmak Reşat Doğru |
Konya Aydın Tokat |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı üç önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin Teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk Bal Şenol Bal |
Konya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Küçük Atilla Kart |
Çanakkale Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali Rıza Öztürk |
Malatya Mersin |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız efendim?
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın çok doğru bir şekilde söylediği gibi, bu kürsü milletin kürsüsüdür. Bu kürsüden ister iktidar isterse muhalefet partisi milletvekilleri düşüncelerini özgürce söylerler ancak bu düşüncelerini beğenmeyen arkadaşlarımız gelirler, bu düşüncelerini burada söylerler. Son günlerde, özellikle bu Anayasa değişikliği çerçevesinde, AKP milletvekillerinin sayısal çoğunluklarına dayanarak uygulamaya çalıştıkları baskı ve şiddeti şiddetle kınıyorum. Baskı ve şiddetle bizi yıldırabileceklerini, susturabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Öte yandan, Meclis Başkanı, kendisinin Meclisi taraflı yönettiğine yönelik tepkiler sonucu şahsımla ilgili olarak “oğluna hitap edemeyen adam” lafını kullanmış. Bir kere, öncelikle şunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım: Benim oğlum yok, 2 tane kızım var, 2 kızımla da iftihar ediyorum, onlarla gurur duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak öyle anlaşılıyor ki siz evinizde oğlunuza söz geçiremediğiniz için, oğlunuza söz geçirememenin verdiği öfkeyle, buraya gelip, Meclisteki milletvekillerine yönelik olarak, hiç de bir Meclis Başkanına yakışmayan üslupla saldırılarda bulunuyorsunuz. Yine, Sayın Başbakan, kendisine derdini anlatmaya çalışan çiftçilere “Ananı al git.” diyor, on üç yaşındaki bir çocuğun ümüğünü sıkıyor. Benim çocuklara, sadece kendi kızlarıma değil, çocuklara yönelik herhangi bir öfke duymam söz konusu olamaz çünkü çocuklar, hukuksuzluğun, haksızlığın kaynağı değildir; bizim tepkimiz, haksızlığa ve hukuksuzluğadır. Meclis Başkanı olarak, siz de eğer bu Meclisi yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yönetirseniz size de herhangi bir tepkimizin olmayacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKP grup başkan vekili arkadaşlarım burada konuşurlarken şunu söylediler, dediler ki: “Sayın Başbakan hakkında bir tek fezleke var mı?”
Şimdi, değerli arkadaşlarım, benim üslubumu bilen arkadaşlarımız geçmiş tutanakları incelediklerinde, ben kişilerin kişisel sorunlarını çok fazla bu kürsüde dile getirmemişimdir. Beni ilgilendiren husus bu aşamada şudur: Sayın Bekir Bozdağ da Sayın Hayati Yazıcı da bilirler ki CMK’nın 225’inci maddesi uyarınca iddianamedeki fiil ve fail hakkında sonuç doğurur mahkeme kararları.
Şimdi, benim elimde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş iki tane konu var, okumak istiyorum. Birisi şu değerli arkadaşlarım: Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından dolayı bir kişinin, bir genel başkanın dokunulmazlığının kaldırılması isteniyor. Eğer bu kişi gerçekten Bekir Bozdağ’ın ya da Hayati Yazıcı’nın söylediği gibi beraat etmişse, diğer failler hakkında verilen beraat kararı bununla da ilgili sonuç doğuruyor ise o zaman bu fezlekenin Adalet ve Anayasa Karma Komisyonunda olmaması lazım; bu kişi, bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Başka bir genel başkanla ilgili de dokunulmazlığın kaldırılması dosyası var değerli arkadaşlarım, o da 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet yani seçim sırasında güneş battıktan sonra propaganda yapmak; bu da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dokunulmazlığı.
Değerli arkadaşlarım, bunları söyledikten sonra, bugün gerçekten yasama ve yürütmenin bir olarak, birleşerek, yargının elini kolunu kırmaya çalıştığı, gerçekten yargıyı kötürüm hâline getirmek istedikleri bir Anayasa değişikliğiyle karşı karşıyayız.
Bugün görüşülmekte olan 23’üncü madde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 159’uncu maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin AKP teklifidir. AKP, getirdiği Anayasa değişikliğinin bu maddesiyle, Anayasa’nın 159’uncu maddesini kendi ihtiyaçlarına göre biçimlendirmeye çalışmaktadır, yargının kalbi olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Baktığımız zaman, AKP çevreleri, Avrupa Birliğinin bunu bir standartlaşmanın gereği olarak sunduklarını, Avrupa Birliğinin istediğini söylüyorlar ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süre veriyorum bir dakika. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …Avrupa Birliğinin gerçekten bu 159’uncu maddenin değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar ama hem İstişari Ziyaret raporları hem de Yargıçlar Konseyi raporlarına baktığımız zaman, okuduğumuz zaman, Türkiye’de, gerçekten, Anayasa’nın 159’uncu maddesinin değiştirilmesi tavsiye edilmektedir ancak bu değişiklik, AKP’nin söylediği gibi Adalet Bakanının yargıyı daha fazla ele geçirmesine ilişkin değil, tam aksine, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan Adalet Bakanı ve Müsteşarının çıkarılmasına ilişkin bir tavsiye kararıdır. Hatta, bu konuda Avrupa’yı örnek gösteren Adalet Bakanlığına ilgili Konseyden çok anlamlı yanıtlar verilmiştir; Fransa’nın bu konuda örnek olamayacağı ve kötü örneklere dayanarak kendi yanlışlıklarımızın mazur gösterilemeyeceğini söylemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu AKP anayasasıdır, bu milletin anayasası değildir. Bu, 12 Eylül Anayasası’nı daha demokratik, daha özgür…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu.
Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için açıyorum. Lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - … bir hâle getiren bir anayasa değildir. Bu, tümüyle mahkemeleri Başbakana bağlayan, birimler hâline getiren, hâkimleri de Başbakanın emir ve talimatına sokan, yasalara, Anayasa’ya ve vicdanlarına göre değil, Başbakanın emir ve talimatlarına göre karar veren bireyler hâline, memurlar hâline indirgeyen bir anayasadır. Bu anayasanın 12 Eylül Anayasası’ndan demokrasi ve özgürlükler açısından hiçbir farkı yoktur değerli arkadaşlarım.
Bu vesileyle düşüncelerimi beş dakikada ne kadar söyleyebildiysek o kadar söyledik. Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından akışlar)
BAŞKAN – Sayın Kart, siz mi konuşacaksınız efendim?
ATİLLA KART (Konya) – Evet.
BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart diğer önerge üzerinde konuşacaklar. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Böylesine gergin bir ortamda Anayasa görüşmeleri yapmanın yanlışlığını ve bunun üzüntüsünü ifade ederek maddeyle ilgili, önergeyle ilgili değerlendirmelerimi yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, yargı organlarının yürütmeden bağımsız olarak kendi içinde oluşturulması yöntemini yerinde buluyor. Avrupa Birliği Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri ile Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Başkanı, hem Türkiye’de ve hem de Avrupa’da bakan ve müsteşarın kurulda bulunmalarının demokrasinin temel ilkesini ihlal ettiğini, bu nedenle Türkiye'nin buna göre düzenleme yapması gerektiğini ifade ediyorlar, Anayasa çalışmaları konusunda Hükûmeti tüm tarafların önerilerini dikkate almaya davet ediyorlar. Avrupa Yargıçları İstişari Konseyi, 23 kasım 2007 tarihinde benzeri değerlendirmeyi yapıyor. Bu sebepledir ki Fransa, 2008 yılında yaptığı değişiklikle 2011’den geçerli olmak üzere cumhurbaşkanı ve adalet bakanının kurulu yönetmesi uygulamalarına son vermiş, yargıtay başkanı ve başsavcının, hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun başkanı olması uygulamasına geçmiştir. İstişari ziyaret raporları ve Budapeşte Ortak İlkeleri de bu yönde.
Şimdi, hâl böyleyken, şu hususu bir kez daha vurgulamak gereğini duyuyorum: Resmî kayıtlar, metinler, Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa Konseyi yapılanmasında, hem icrai anlamda hem istişari anlamda, bu nitelikte düzenlemeler getiriyorlar ve bunlar artık metinlere intikal etmiş durumda. Ama neyi görüyoruz? İktidar grubu yetkililerinin bu metinleri bile lafızlarına aykırı olarak -yorumu bırakıyorum- gerçeğe aykırı olarak Genel Kurula aktardıklarını görüyoruz. Bunlara artık tenezzül etmeyiniz, tarihe karşı sorumlu olursunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını ihlal eder konuma geliyorsunuz. Bunlara tenezzül edilmemesi gereğini bir kez daha ifade ediyorum.
Bu gerçekler karşısında, “demokratik meşruiyet”, “kooptasyon”, efendim, “yargıç devleti” gibi kavramları, bu kurumların tavsiyelerine, ilkelerine aykırı bir şekilde yorumlamanın da bilgi kirliliği yaratmaktan başka bir anlama gelmediğini hemen ifade ediyorum.
Yargının sorunları yok mu? Elbette var, pek çok var. Yirmi yılı aşan bir süre avukatlık mesleğini icra eden, bu işin pratiğini bilen birisi olarak söylüyorum: Yargının pek çok sorunu var ama o sorunları gidermenin yolu ve yöntemi bu değil. Bu gayet açık. Bu getirilen çözümler, çözüm olamaz.
Türkiye’de ne yapılıyor? Bakıyoruz: Adalet Bakanının hegemonyası daha da somut hâle getiriliyor. Bakan, kurum başkanı olarak hâkim ve savcıların denetimini kontrolünde tutuyor. Bu konuda ayrıca anayasal bir teminat getiriliyor, 1982 Anayasası’nın yarattığı yargı ve yargıcın bürokratlaşması olayı daha da kalıcı ve kurumsal hâle getiriliyor. Yer değiştirme cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olmasını, antidemokratik ve maksatlı bir uygulama olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.
Daha vahim olanı şu: Gerçekten şundan emin olmanızı istiyorum, şimdi ifade edeceğim husus yargıyı sabote etmekle eş değerdir değerli arkadaşlarım. Bakın, 22 kişilik bir Kurul oluşturuluyor, bunun 7 kişisi adli yargıdan gelecek, 3 kişisi idari yargıdan gelecek. 10 tane üye bu şekilde gelecek. Olabilir, olmalıdır, elbette yargı tabanı temsil anlamında daha da genişletilmelidir, bu doğru bir tercih ama nasıl geliyor bu insanlar? 11.300 civarında yargıç ve savcı var, bütün bu yargıç ve savcıların seçim mevzuatı çerçevesindeki iştirakleriyle bu seçimlerin yapılması öngörülüyor.
Bakın, Taha Akyol’un bu konuyla ilgili değerlendirmesini sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu gerçekten yargıyı sabote etmekle eş değer olan bir düzenlemedir. Ne diyor Sayın Akyol?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, ek süre veriyorum, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) - “Taslaktaki en tehlikeli husus şudur: HSYK’nın -21 diyor, sonra 22’ye çıktığını biliyoruz- Kurulun 21 üyesinden toplam 10 tanesini Türkiye’deki adli ve idari bütün hâkim ve savcılar, yani toplam 14 bin -hayır, 11.300- seçmen seçecek. Onun için ortaya sandık konulacak. Bu tür seçimlerde mesleki liyakatten ziyade başka faktörler devreye girer, yargı tahribata uğrar diye endişeliyim. Bunun yerine, kıdem, master, doktora, bilimsel hukuki yayın ve performans gibi kıstaslarla yapılacak bir sıralamaya göre üye belirlenmelidir. Yargıtayda bile daire başkanı seçimlerinin ne sorunlar yarattığını bilmiyor muyuz? Şimdi de adaletin tabanını mı hiziplere bölelim? Bunun vebali çok ağırdır.” diyor.
Gerçekten, son derece yerinde ve Türkiye gerçeklerini bilerek yapılan bir değerlendirme. Onun için şunu özellikle ifade ediyorum, bunu vicdanlarınıza seslenerek ifade ediyorum, bunu sağduyunuza seslenerek ifade ediyorum: Yapılacak olan bu düzenleme yargıyı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kart, ek süreniz de doldu. Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, yapılacak olan bu düzenleme, şundan emin olunuz, sistemin diğer unsurlarını bir tarafa bırakıyorum doğrudan yargıyı hedef alarak söylüyorum ve en hafif deyimiyle söylüyorum: Belirsizliğe yol açacak, ayrışmaya yol açacak, Fetret Dönemine yol açacak bir tabloyu yaratacaktır, kaosu yaratacaktır; yargı, tümden işlemez hâle gelecektir. Coğrafi anlamda, etnik anlamda, dinî anlamda ya da başka unsurlar -o unsurları burada ifade etmek istemiyorum- tam anlamıyla bir bölünmenin yaşandığını göreceksiniz.
Onun için diyorum ki burada 8’inci maddede dik duruş sergileyen sağduyu sahibi, sorumluluk sahibi arkadaşlarımın görevinin bu maddede de devam ettiği düşüncesini ifade etmek istiyor, Genel Kurulu bu duygularla ve saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bal, siz mi konuşacaksınız efendim?
FARUK BAL (Konya) – Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Diğer bir önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 23’üncü madde Anayasa değişikliği teklifinin en önemli maddelerinden bir tanesidir çünkü yürütme, yasama ve yargı üçgeninde oluşan parlamenter demokratik sistemin denge ve denetim mekanizmasını bozan bir maddedir. Bu denge ve denetim mekanizması, yasama ve yürütme üzerindeki sınırlandırma yetkisinin daraltılması suretiyle bozulmakta ve yasamanın ve yürütmenin kontrol edilemez bir güç olarak demokratik bir yönetimden uzaklaşmasını ortaya koyan bir maddedir.
Değerli arkadaşlarım, parlamenter demokratik sistemlerde yasama meclisinin karar ve çıkarmış olduğu kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya uygunluğu denetlenir. Yürütmenin işlem ve eylemleri Danıştay ve idare mahkemesi tarafından…
Sayın Başkan, bu gürültüde arkadaşlarımız eğer beni dinlemeyecekse lütfen gürültü yapmasınlar, insicamı bozmasınlar.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Bal, siz devam edin.
FARUK BAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işte, Anayasa Mahkemesinin yasama organını, Danıştay ve idare mahkemelerinin yürütme organını sınırlarken kullandıkları değer, ölçü hukuktur. Demek ki yürütme ve yasama, hukuk ile sınırlandırılmaktadır. Böyle yönetilen ülkelere biz hukuk devleti demekteyiz. Onun içindir ki demokratik sistemlerde hukuk devletinin önemi büyüktür, onun içindir ki demokratik olan devletlerde hukukun üstünlüğü önemlidir.
İşte, hukukun üstünlüğünü sağlayacak ve hukuk devleti özelliğini demokrasiye kazandıracak olan da bağımsız ve tarafsız bir yargıyı temsil edecek olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruludur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, demokratik ülkelerde Adalet Bakanının yargı üzerindeki siyasi etkilerini sınırlandıran, yargı üzerindeki siyasallaşma yetkilerini sınırlandıran bir görev ifa etmektedir.
İşte, bu Anayasa değişikliğinin tümünün vatandaşa iş ve aş vaat etmediği gibi yargıya da hiçbir şey vaat etmediği ve hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu yaratan bir amaca yöneldiği ortadadır.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliği teklifiyle hukukun üstünlüğünü sağlayacak olan, yasamayı, yürütmeyi hukukla sınırlandıracak olan hâkimler ve savcılar ile diğer adliye çalışanlarına hiçbir güç kazandıracak tavrı, davranışı ve teklifi görmemekteyiz. Gerçekten, şairin “Gene tehir etme üç ay öteye.” diye sitem ettiği yargıya çare yoktur burada. Şairin dedesinden kalan davaya devam etme kararlılığını ortaya koyan ve bu nedenle de torununun olduğunu hâkime müjdeleyen sitemine derman yoktur burada.
Değerli arkadaşlarım, burada yargının siyasallaştırılması dışında bir amaç vardır, o da AKP’nin sekiz yıllık icraatı sırasında devleti partileştirdikten sonra, devlet kadrolarını AKP’lileştirdikten sonra sermaye transferi yapmış ve yaptığı sermaye transferiyle yandaş zenginlerini yaratmış, arkasından da basının yüzde 60’ını yandaş basın hâline getirmiş, bakiye yüzde 40’ını ise vergi borcuyla korkutmuş, hapislerle korkutmuş ve böyle bir düzen oluşturmuş. İşte, AKP’nin burada oluşturduğu bu düzene bir hukuk yaratma arzusu vardır, AKP’nin oluşan bu AKP düzenine bir hukuk düzeni inşa etme amacı vardır.
Değerli arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun hatası yok mudur? Vardır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun eksiği yok mudur? Vardır. Zaten var olduğu, 1982 Anayasası’nın bir darbe anayasası olmasıyla sabittir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun elbette reorganizasyona ihtiyacı vardır, elbette reforma ihtiyacı vardır ama böyle değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim, ek süre veriyorum.
FARUK BAL (Devamla) – AKP’nin yaptığı gibi devleti partileştirerek değil, sermaye transferine bekçi hazırlamak üzere değil, yandaş hâle gelmiş basına koruyucu olmak üzere bir yargı yaratma amacıyla değil ve AKP’nin yaratılmış yandaş yargıçlarına yandaş bir yargı kurumu yaratma amacıyla değil.
Değerli arkadaşlarım, işte böyle olunca karşımıza şu sorular çıkmaktadır: Sayın Adalet Bakanı kendisini yetkisini sınırlamakla görevlendirilmiş anayasal bir kurum olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu yetki gaspıyla suçlayabilmektedir. Hâkimlerin telefonları dinlenilmek suretiyle en özel alanlarına kadar girilmiştir, hâkimler korkutulmuştur, hâkimler kendilerini savunabilir konumdan çıkmışlardır, hâkimler kendilerini savunamamaktan şikâyet etmektedirler. Değerli arkadaşlarım, o kadar korkutulmuştur ki hâkimler, kendi telefonunu dinleme kararını verecek kadar hâkimlik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek süreniz de doldu efendim, Genel Kurulu selamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Kendi telefonunu dinleme kararı verecek kadar korkmuş bir hâkimin, hukuk devletinde yasamayı ve yürütmeyi sınırlandırabilecek, “hukukun üstünlüğü” kavramını hayata geçirebilecek ve Türkiye’yi demokratik bir ülke olarak tanımlayacak hukuk düzeninde hâkimlik görevini yapabileceğini ifade etmek zordur.
Dolayısıyla AKP’nin getirmiş olduğu bu teklifin ne hâkimlere ne hukuk devletine ne hukuk devletini inşa etmekle, onu hayata geçirmekle görevli olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna hiçbir faydası olmayacaktır diyor, bir gün hepimize lazım olacak olan adalet için bu maddenin metinden çıkarılmasını vicdanlarınıza havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
�??
Kapanma Saati: 23.34
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.38
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
23’üncü madde üzerindeki önerge işlemine devam ediyoruz.
Sıradaki öneriyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin on birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce size Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun parlamenter demokratik sistemdeki yerini ve olması gelen şeklini ifade etmeye çalıştım. Şimdi bu Kurulun ne hâle getirildiğini birlikte paylaşmaya çalışacağız.
İlerleyen maddelerinde, değerli milletvekilleri, bu Kurula, Anayasa Değişikliği Teklifi gerçekleştiği takdirde otuz gün içerisinde Kurulun şekli, şemaili değişecek, buraya yeni üyeler seçilecektir. Bu üyelerin seçim şeklini ve seçim sürecini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kanun yürürlüğe girdiği takdirde beş gün içerisinde adaylık başvurusu için Yüksek Seçim Kurulu ilan edecek, üç gün içerisinde başvurular alınacak, iki gün içerisinde başvuranların durumu incelenecek, iki gün içerisinde adaylara itirazlar yapılacak, iki gün içerisinde itirazlar karara bağlanacak ve 2’nci pazar günü seçim yapılacak. Bu arada bir şey yasak, ne yasak? Aday olacak hâkimlerin propagandası, propaganda yapması yasak.
Değerli arkadaşlarım, bunun, derleyip toparlarsak, ifadesi şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi, otuz gün içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu AKP kurulu hâline getirebilmek için her türlü planı, programı hazırlamış, rakiplerinin ya da bağımsız ve tarafsız bir yargı için çabalayacak olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna aday olacak kişilerin konuşmasına dahi imkân vermeden, ikişer günlük dilimler içerisinde merdivenleri süratle tırmalayarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu AKP’nin yandaş bir kurulu hâline getirilecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu ne işe yarayacaktır? Bu, yargının hiçbir işine yaramayacaktır. Bunun, yargıyı siyasallaştırmış olmanın dışında, Türk hukukuna, Türk demokrasisine hiçbir faydası olmayacaktır, vatandaşa hiçbir menfaati olmayacaktır ama AKP’ye pek çok faydası olacaktır. Geçen defa ifade etmiştik, bu süreç içerisinde Adalet Bakanlığının etkili ve yetkilileri yargı üzerindeki bütün etkilerini ve yetkilerini telgrafla, telefonla, mesajla veya bizzat giderek, gittiklerinde kendilerine teşrifatçılık yapan yandaş yargıçlarıyla, gittiklerinde kendilerine refakat eden yandaş yargıçlarıyla bu seçim sürecinin neticesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu siyasallaştırmış hâle getirecektir ve yasamanın ve yürütmenin hukukla sınırlandırılması ve denetlenmesi artık mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Türkiye tam bir AKP diktasının içine girmiş olacaktır.
İşte, bunun bir örneği var değerli arkadaşlarım, Başbakan Adana seçimlerini hazmedemedi. Hazmedemediği içindir ki, Adana Belediye Başkanlığıyla ilgili, Hükûmetin ne kadar kamu gücü varsa, ne kadar etkisi ve yetkisi varsa, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla mücadele etmeye başladılar. Netice itibarıyla Adana Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden alındı. Hukuka gidildi; işte hukuk o zaman lazım olur. Yani herkesin ihtiyaç duyduğunda, bir itham altında kaldığında başvurabileceği güvenli bir limandır hukuk. Hukuka müracaat edildiğinde, Adana İdare Mahkemesinin karar vereceği gün Adalet Bakanının Müsteşar Muavini, Sayın Bakanın ifadesiyle sadece teknik işlerden ve araziden sorumlu Mustafa Kökçam Adana’ya, oradan Mersin’e gider. Bu, bu Mecliste gündeme getirildiğinde Sayın Bakan der ki: “Davaya bakan hâkim orada yoktu ve giden Müsteşar da davalarla ilgili değildi.” Oysa, değerli arkadaşlarım, bu fotoğrafın içerisinde şimdi önünde dava bulunan Bölge İdare Mahkemesi Hâkimi Ali Yaşar Yurdabak Müsteşar Muavininin karşısında esas duruşta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, süreniz doldu, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun efendim, tamamlayın konuşmanızı.
FARUK BAL (Devamla) – Bu Müsteşar Muavini aynı zamanda sadece teknik işlerden değil, idari davaların tamamından, idari işlemlerin tamamından sorumlu bir Müsteşar Muavinidir ve bu Müsteşar Muavinine refakat eden Hâkim bugün Adana Belediye Başkanlığı konusunda İdare Mahkemesinin vermiş olduğu yürütmeyi durdurmanın reddine ilişkin karara bakacak olan hâkimdir. Ne olacak sonunda? Ben size peşin söyleyeyim Sayın Bakan: Bu Anayasa Değişikliği Teklifi’ne kadar dosyayı masanın altında tutacak, bu değişiklik geçtikten sonra hukuka aykırı bir biçimde itirazı reddedecektir, binlerce örneğini, yüzlerce örneğini gördüğümüz gibi.
Değerli arkadaşlarım, hukuk, günü geldiğinde size çok lazım oldu. Bu kürsüleri siz kullanırken “Damdan düştük.” diye anlattınız. Damdan düşen bir insan eğer damdan düşmenin acısını anlar ise hukuku bu kadar tahrip etmekten vazgeçer, hukuku siyasallaştırmaktan vazgeçer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, Genel Kurulu selamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) – …damdan düşenlerin acısını herkese paylaştırmadan, sadece Müslümanlığı kendisine yontmadan hukukun bir peygamber postu olduğunu, peygamber postunda siyasallaşma olmaması gerektiğine inanır ve bu inançla sizlere ifade ediyorum ki, elimizdeki Anayasa Değişikliği Teklifi tamamen hukuk düzenini ortadan kaldıracak ve yargıyı siyasallaştıracak bir tekliftir. 8’inci maddede olduğu gibi, vicdanlarınız ile meseleyi değerlendirmenizi talep ediyor, hayırlı bir sonuç alacağımızı ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun bir şey mi söyleyecektiniz?
Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Bir saniye efendim, bir dakika, ne istediniz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkanım, kürsüdeki Hatip, şahsımızı ve Bakanlığımızı ilzam eden bir ithamda bulunmuştur. Daha önce bu kürsüde dile getirilmiş…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye… Size söz verebilmem için İç Tüzük’ün bir hükmünün…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – …bu iddialara cevabımız vardır, müsaade ederseniz birkaç cümleyle cevaplandırayım.
BAŞKAN – Kürsüde size…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Yerimden, zaman sınırlı olduğu için.
BAŞKAN – 60’a dörde göre kısa bir açıklama yapmak istiyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Evet efendim.
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, şahsını ve Bakanlığını ilzam eden bir ithamda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kürsüde konuşan Sayın Hatip daha önce de aynı, benzer iddiaları gündeme taşımış idi. Bunlara ilişkin cevabımızı hem yazılı olarak kamuoyuyla paylaştık hem bu kürsüden dile getirdik ancak tekrar tekrar aynı iddialar gündeme taşınıyor. O kadar etkilemiş ki bizim bürokratımız orayı, bugün veya dün, aynı İdare Mahkemesi meclis üyelerinin kendi içinde yapmış olduğu seçimin sonucunda yürütmesinin durdurulması kararı vermiştir. Burada, bu gerçek dışı itham ve iddiaları toptan, temelinden reddediyoruz.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Oylamaya geçtim efendim.
İSA GÖK (Mersin) – Hayır, daha önce söyledi.
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Genel Kurulu yanlış bilgilendiriyor Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bal, buyurun, bir şey mi diyeceksiniz efendim?
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan benim yanlış ve yalan beyanda bulunduğumu ifade etti.
BAŞKAN – Efendim, öyle bir ifade kullanmadı, “Yalan” kelimesini kullanmadı...
FARUK BAL (Konya) – Hayır efendim, “Yalan, yanlış” ifadesini...
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, öyle dedi.
BAŞKAN - …sadece “Daha önce yaptığım açıklamalara benzer bir açıklama yapıyorum.” dedi.
Efendim, bir sataşma falan görmüyorum Sayın Bal. Lütfen...
FARUK BAL (Konya) – Evet, benim yalan beyanda bulunduğumu ifade etti. Ben, Sayın Bakanın bundan önceki Meclisin oturumunda kullanmış olduğu sözleri aynen naklettim. Dolayısıyla bunun neresi yanlış, neresi yalan?
BAŞKAN – Lütfen… Tamam efendim, zabıtlara geçti; Sayın Bal, zabıtlara geçti.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan doğru bilgi vermiyor, milleti yanıltıyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, bir konuda görüşlerinizi almak ihtiyacını hissediyorum. 23’üncü maddenin görüşmelerinin tamamlanması ve oylama sonucunun açıklanmasına kadar çalışma süresinin…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - …uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan… Bir dakika Sayın Başkanım…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bir dakika… Görüş alınmadan böyle otomatik oylanmaz ki.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bir dakika Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, bir usul yanlışı yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Niçin efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Sayın Başkanım, bu sadece tamamlama içindir.
BAŞKAN – Tamam, biz de onun için…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Hâlen devam etmekte olan önergeler üzerinde görüşmeler var. Bu önergeler üzerine görüşmeler tamamlanmadan, daha ne zaman geleceği bir meçhul olan oylama için bu oylamayı yapamazsınız.
BAŞKAN – Efendim, bir maddeyi görüşüyoruz, oylamasıyla birlikte bir bütündür.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama Sayın Başkan…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bir maddeyle ilgili ve maddenin tamamlanmasına kadar. Önerge maddeyle alakalı. 55’e ikiyi okursanız…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, şu anda yaptığınız işlem yanlıştır.
BAŞKAN – Bir saniye efendim, Sayın Bozdağ’a söz verdim, sonra size vereceğim.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, 55’inci maddenin ikinci fıkrasını okursanız, zorunlu hâllerde, devam eden işlerin tamamlanmasıyla Genel Kurul kararıyla çalışmaların işin tamamlanmasına kadar uzatılacağı hükmünü amirdir. Bundan önce de pek çok defalar bu uygulama yapılmıştır. İç Tüzük’e uygun bir durumdur efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, eğer önergelerde konuşma yoksa, önergeleri hemen işleme alın ondan sonra oylama başlasın, daha sonra…
BAŞKAN – Efendim, oylamayı yaptık.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Müsaade eder misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapıldı zaten, Genel Kurul karar aldı Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, oylama Sayın Bal’ın şahsı adına vermiş olduğu önergeyle ilgili oylamaydı.
BAŞKAN – Evet tabii, tabii.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Orada bir sorun yok.
BAŞKAN – Tamam, tamam.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama, siz, Genel Kurulun çalışmasını, bu maddenin tamamlanmasına kadar bu işi yapmak istiyorsunuz.
BAŞKAN – Evet.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ancak, yapılması gereken şudur: Diğer önergeler görüşülür ve saat on iki’den önceki bir zaman diliminde oylama süreci başlarsa, o zaman bu oylama diliminin tamamlanması için oylama yapabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından “Hayır, hayır” sesleri, gürültüler) Yoksa, bir işlem başlamadan önergelere ilişkin işlemler tekemmül ettirilmeden Genel Kurulun almış olduğu iradeyi, kendiliğinizden bu tasarrufu değiştiremezsiniz, çünkü Genel Kurulun çalışma saati -AKP grup önerisi- saat on iki olarak belirlenmiştir. Onun için, öncelikle diğer önergelerin görüşmelerini tamamlayacaksınız, diğer önergelerin görüşmesi saat on iki’den önce biterse o zaman oylamaya geçmek için oylama yaptırabilirsiniz. Aksine, usulde bir yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Okay, bakın, siz bu dönemde Parlamentoya girdiniz ve Grup Başkan Vekilisiniz, ben dört dönemdir buradayım. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Burada uzun süre parlamenterlik yapmış, grup başkan vekilliği yapmış arkadaşlarımız var. Bu işlem defalarca yapılmıştır. Hatta, bakın, bir kanunun bitimine kadar süre uzatımı kararını da bu Parlamento vermiştir, bırakın bir maddeyi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - O nedenle, biraz önce Genel Kurulun bu konudaki kararını aldım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, demek ki hukukla bağlantınız kopmuş, on beş-yirmi senedir hukuku ihlal etmek mubah hâle gelmiş.
BAŞKAN – Yapılan işlemde herhangi bir hukuksuzluk yoktur, İç Tüzük’ün 55’inci maddesine tamamen uygun bir işlem yaptık Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Siyaseten ihlal yapıyorsunuz, hukuki ihlal yapıyorsunuz, ihlal ediyorsunuz.
BAŞKAN - İç Tüzük’ün 55’inci maddesini okursanız…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – 55’inci maddesi, hiçbir şekilde sizin anladığınız anlamda değildir, hiçbir şekilde sizin anladığınız anlamda değildir.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim ama Genel Kurulun kararını aldım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Genel Kurulun da bu konuda kararını alamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Bayındır, siz mi konuşacaksınız efendim?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Evet.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İç Tüzük’ü ihlal etmek için Genel Kurulun iradesine başvuramazsınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun.
Diğer önerge üzerinde Sayın Bayındır…
Affedersiniz, affedersiniz, bir saniye… İkisini bir değil…
Sayın Bayındır bir saniye -okumadık- sizi yerinize alacağım, daha sonra çağıracağım çünkü birleşerek işleme aldığımız bir önerge değil. Özür dilerim Sayın Bayındır, kusura bakmayın.
ATİLA EMEK (Antalya) – Başkan, görüyorsun, Meclisi nasıl idare ettiğin belli değil mi; şu hâle bak!
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’e 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23 üncü maddesiyle değiştirilen 159 uncu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevahir Bayındır (Şırnak) ve arkadaşları
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi iki asıl ve on bir yedek üyeden oluşur; "Hâkimler Yüksek Kurulu" ile "Savcılar Yüksek kurulu" hâlinde yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşan iki daire hâlinde çalışır.
Kurulun başkanı seçimle belirlenir. Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir, oy kullanamazlar.
Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, iki asıl üye ile bir yedek üye Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu ve Baro Başkanları tarafından yirmi yıl fiili avukatlık yapmış olanlar arasından dört yıl için seçilir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bayındır, buyurun lütfen. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan maddenin değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu kadar gergin, çatışmalı, stresli geçen bir Anayasa değişikliği tartışmalarında bu tür teknik hataların da olması kaçınılmazdır. Sözlerime başlamadan bir şey söylemek istiyorum: Geçmiş dönemde de yine çok ciddi kavgalar olmuştu burada. Ankara’da otobüs yolculuğu esnasında iki kişi kavga eder. Otobüsteki diğer kişiler şöyle diyorlar: “Meclis mi sandın burayı?”
Şimdi, bu Meclis değişim için çaba harcadığını varsayıyor, Türkiye rol model olduğunun iddiasında, çağdaş, demokratik kriterleri hedeflediğini iddia ediyor ama manzaralar ne yazık ki bu iddianın, bu hedefin, bu amacın çok tersine. Yanlış okunuyor her şey ve davranışlar yanlış.
Değişim HSYK için şart ama nasıl bir değişim? Yani YÖK atamaları olurken de, üniversitelerde profesörler atanırken de, valiler atanırken de, kaymakamlar atanırken de, yani bütün atanmış kurullar için objektif kriterler şart. HSYK gibi bir kurumun bağımsız olması şart. Yani hiçbir düşünceye, hiçbir kişiye, hiçbir siyasal anlayışa yakın olmamalı. Gerçek anlamda hukukun üstünlüğünü savunabilecek, kendisine bağlı üyeleri de bu çerçevede, hem ekonomik özlük haklarını koruyabilecek hem de adil yargının süreklileşebilmesi için onun gerekli tüm koşullarını oluşturması lazım. Ama hangi kafalarla? Ama hangi eğitim biçimiyle? Ama hangi kanunla? Çünkü Montesquieu’nün dediği gibi, “Hâkimler, sadece kanunları söz olarak ifade edendir.”
Peki, o zaman, bu kanunları yapan Meclis değil mi? Meclis halka karşı sorumlu değil mi? Eğer Meclis halka karşı sorumluluğunu doğru yerine getirmezse, eğer bu Meclis ulus devlet mantığından vazgeçmezse, Makyavel’in üç yüz yıl önce iddia ettiği, oluşturduğu bu düşünce kalıpları artık o diyarlarda makbul değil; zamanı geçmiş, pert olmuş, kadük olmuş. Şimdi bu kadük düşünce biçimiyle, bu dar, dıştalayıcı ve çağın dışında kalmış ideolojik yaklaşımla, bu tekçi, milliyetçi, siyasal yaklaşımla ve bu Anayasa’nın ruhu bu eksende olduktan sonra hâkimi, savcısı sonuçta bu Parlamentonun çıkardığı, işte, o kanunları sadece okuyanlar olacaktır, sadece onları ifade edenler olacaktır. O nedenle, biz parti olarak da başından beri şuna dikkat çekiyoruz: Kendinizi kandırmayın. Nasıl ki seçimlere gitmeden, bir paket makarnayla toplumu kendinize mecbur ederek bir şey verdiğinizi iddia edip beş yıl ya da dört yıl boyunca o halkının servetini, malını, geleceğini ipotek altına alıyorsanız bu Meclise de bir küçük paket Anayasa değişikliği varsayımıyla hiçbir düşünceyi kendi denetiminizin altına alamazsınız, BDP’yi hiç alamazsınız. Çünkü BDP bu siyasal zihniyetlerin, bu kanun devletinin, miadı geçmiş bu kanun devletinin mağdurudur.
Ergenekon’la mücadele ettiğinizi varsayıyorsunuz, HSYK’nın Ergenekon zihniyetini koruduğunu iddia ediyorsunuz, doğrudur. Peki, ulus devlet mantığı, tek millete dayalı mantık, tek cinsin egemenliğine dayalı bir mantık, inançları dıştalayan bir mantık var olduğu sürece yeni Ergenekonlar muhtemelen filizleniyordur ama başka bahçelerde, ama başka görüntülerde, ama başka fikirler altında. O nedenle, gelin, hakikatle yüzleşelim. 20’nci yüzyılın kanseri olarak tanımlanmış bu tek milliyetçi ideolojiden vazgeçmediğiniz sürece…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bayındır, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Bu ideolojik yapılanmadan siz vazgeçmediğiniz sürece… İşte, Siirt’te bir çavuş bir genci ağır makineli tüfekle öldürür ve Yargıtay der ki: “Meşru hakkını kullanmıştır.” İşte, yargı Uğur Kaymaz’ın öldürülmesine “Teröristtir.” der. Dolayısıyla bu hukuk garabetinden bir an önce bu Meclisin kurtulması lazım. Yoksa AK PARTİ kendisini aklayamaz. Ne bugün ne de gelecekte hiçbir şekilde kendini aklayamaz ve Sayın İyimaya bu kürsüden şunu ifade eder: “Bu üsluplara gerek yok, bu tartışmaya gerek yok.” İyi, güzel de böyle bir Anayasa’ya da gerek yoktu. Böyle kendi başınıza belirleyip dayatmak da bir üslup değil mi lütfen? Bir dayatma değil mi lütfen? Gerginliğin dinamitlendiği nokta değil mi lütfen? Dolayısıyla bunun geçerliliği ve meşruluğunu, basını arkanıza alarak, farklı farklı imkânları arkanıza alarak halka...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bayındır, ek süreniz de doldu efendim.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Selamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sadece selamlama için mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Bu yaklaşımınızla medyayı arkanıza alarak, kimi liberalleri arkanıza alarak, halka “Değiştiriyorum.” iddiasında bulunarak siz bizleri asla töhmet altında tutamazsınız, baskılayamazsınız ama bizim demokratik baskımız bir gün mutlaka sizi demokratik cumhuriyete, demokratik ulusa ulaştıracak.
Bu inançla hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi geceler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
“Kurulun meslekten çıkarma ve yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.”
Ahmet Yeni (Samsun) ve arkadaşı
BAŞKAN – Diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Fikri Işık (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Evet, ikisi de aynı mahiyettedir.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, aynı mahiyette değil iki önerge. Farklı farklı iki önerge var burada.
ATİLA EMEK (Antalya) – Bunlar farklı Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayrı ayrı işleme alın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet efendim, affedersiniz... Affedersiniz...
Sayın Asan’ın önergesini işleme alıyorum.
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Asan, konuşacak mısınız?
AŞKIN ASAN (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Kurulun kararlarına karşı yargı yetkisi sınırları genişletilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesinin 11 inci fıkrasında geçen “Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter” ifadesinin “Kurulacak Genel Sekreterliğe” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fikri Işık (Kocaeli) ve arkadaşları
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu, Sayın Bekir Bozdağ’ın da imzaladığı bir önerge. Saat on ikiyi de dört geçiyor. Ama burada özne kaldırılmıyor. Dolayısıyla bu önergede kim atanacak? Öznenin kaldırıldığı bir önerge anlamsız bir önerge. Doğrusu bunu niye işleme aldığınızı bilmiyorum. Yani atanacak belli değil. Bekir Bey imzalamış, herhâlde kabul edecekler.
BAŞKAN – Efendim, Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe: Kanunun yazılım açısından aynı satırda geçen iki “Genel Sekreter” ifadesinin tek’e indirilerek sadeliğin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 23’üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Bir kez daha milletvekili arkadaşlarımıza hatırlatıyorum: Sizlere verilecek pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili arkadaşım lütfen sıraya girmesin.
Görevli arkadaşlarımızı uyarıyorum. İsmi okunmayan arkadaşlarımıza pul ve zarf vermesin.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı )
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, birlikte kullanıyorlar.
BAŞKAN – Sayın Kart, birlikte olmaları mümkün değil, birbirine çok yakın olduğu için uzaktan öyle görünüyor. Mümkün değil.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, oyları görerek kullanıyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, birbirlerini kontrol ediyorlar.
BAŞKAN – Perdeleri çekin efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır Sayın Başkan, oylamalar gizliliğe uygun yapılıyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – 2 kişi de aynı kabine girdi.
BAŞKAN – Aynı kabine girmeleri mümkün değil efendim, buradan öyle görünüyor yan yana olduğu için. Mümkün değil efendim öyle bir şey.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Evet, oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin gizli oylama sonucu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 409
Kabul : 334
Ret : 73
Çekimser : 1
Boş : 1
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Bayram Özçelik |
Konya Burdur” |
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Mayıs 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.58