bulamadim:(
SEKİZİNCİ MADDE ( DİLEKÇE HAKKIYLA İLGİLİ ANAYASANIN 41. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)
Bilgi Edinme Hakkı ve Kamu Denetçiliği kurumunun anayasal hükme bağlanması için Anayasanın 74. maddesinde değişiklik
(Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun sekizinci maddesi)
5982 Sayılı Kanunun Sekizinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 8-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü maddesinin kenar başlığı “VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” şeklinde değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
Not: Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 9” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 8” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.
___________________________________________________________________________
1 Sekizinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması ( Komisyonda Teklif Değişmemiştir.)
1.2 Sekizinci Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 Sekizinci Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Sekizinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Sekizinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Engin Altay (Sinop)
2.2 Sekizinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Behiç Çelik ( Mersin)
2.3 Sekizinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Akın Birdal (Diyarbakır)
2.4 Sekizinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Vahit Erdem (Kırıkkale)
3.1 Sekizinci Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –24 Nisan 2010)
3.2 Sekizinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Sekizinci Madde İçin İkinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 3 Mayıs 2010)
4.1 Sekizinci Maddeye İlişkin İptal Ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi
4.2 5982 Sayılı Kanun’un 8. Maddesi Yönünden Anayasa Mahkemesince Yapılan İnceleme
4.3 Sekizinci Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Karar Sonucu
1 Sekizinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması ( Komisyonda Teklif Değişmemiştir.)
1.1 Sekizinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması ( Fark Yok)
Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:
MADDE 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü maddesinin kenar başlığı “VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” şeklinde değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
1.2 Sekizinci Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 9- Bireylerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgi edinebilmesi, kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanması bakımından büyük öneme sahiptir. Bilgi edinme hakkı, bu konuda çıkartılan özel bir Kanunla düzenlenmiş bulunmasına rağmen, Anayasada bu hakkı doğrudan düzenleyen açık bir hüküm yer almamaktadır. Günümüz toplumunda büyük önemi haiz olan bu hakkın garanti altına alınmasının ileri bir adım olacağı düşünüldüğünden, maddede yapılan değişiklikle bilgi edinme hakkı, Anayasada açıkça düzenlenmektedir.
Öte yandan, maddeyle, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması öngörülmektedir. Kamu Denetçiliği Kurumu, bireylerin idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetlerini incelemekle görevlendirilmektedir. Pek çok Avrupa ülkelerinde işletilen bu müessesenin, idarenin işleyişi konusunda standartlar oluşturacağı, ilkeler belirleyeceği ve önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir. Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulup faaliyete geçirilmesi, Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının da bir gereğidir. Bu kapsamda, idarenin işleyişi ile ilgili olarak, bireylere, kamu denetçisine başvurma hakkı getirilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulması öngörülen Kamu Denetçiliği Kurumunda görev yapacak Kamu Başdenetçisinin seçimine ilişkin anayasal esaslar düzenlenmektedir. Bunların yanında, Kamu Denetçiliği Kurumuna ilişkin diğer hususların kanunla düzenleneceği hükme bağlanmaktadır.
Bilindiği gibi konuyla ilgili Kanun daha önce yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, anayasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Sorun, Anayasal normu düzeyinde ve kurulu iktidarı bağlar şekilde çözüme kavuşturulmaktadır.
1.3 Sekizinci Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon
Raporundaki Özeti
“Teklifin Anayasanın 74 üncü maddesini değiştirerek kamu denetçiliğine anayasal dayanak getirilmesini öngören çerçeve 9 uncu Maddeleri Komisyonumuzca kabul edilmiştir.
___________________________________________________________________________
2 Sekizinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Sekizinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Engin Altay (Sinop)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişiklik kanun teklifinin 9’uncu maddesi üzerinde söz aldım. Maddeyle, Anayasa’mızın 74’üncü maddesine “Kamu Başdenetçiliği” kurumu ihdas ediyoruz, hüküm ekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, kamu denetçiliği konusu, üzerinde bir iki saat konuşulması gereken bir konu. Yani Kuzey Avrupa ülkelerinde uygulanan, çok eski yıllara dayanan bir süreç ancak peşinen bir şeyi de söylemek isterim: Yarım demokrasilerde ombudsmanlık sistemi olmaz, işlemez. Kaldı ki şu manzara içinde bu Parlamentodan dört yıllığına seçeceğimiz başdenetçinin son turda en yüksek oyla seçilmesi de ombudsmanlığın ruhuna aykırıdır, kesinlikle nitelikli çoğunluk şartının her hâl ve şartta aranması lazım.
Şimdi, Anayasa’nın başlangıç bölümünde, kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği, devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret olduğu kesin hüküm olarak koyulmuştur ve gene, üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda olduğu da belirtilmiştir.
Bakın, bu ombudsmanlık kanununu siz 2006’da getirdiniz, biz burada “Kardeşim, bunun Anayasa’da karşılığı yok, bu olmaz. Kimse, kaynağını Anayasa’dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz.” dedik. Bu sayısal çoğunluğunuzla inat ettiniz, ne oldu? Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 6, 87 ve 123’üncü maddelerine aykırılıktan bunu bozdu. Şimdi bunu buraya ihdas ediyorsunuz da 6, 87 ve 123’üncü maddelerle uyumunu sağlamak konusunda bir şey yaptınız mı bilmiyorum. Bu da bir yanlış.
Bakın, sekiz yılda böyle onlarca olay yaşadık. Kuvvetler ayrılığı prensibini bir türlü hazmedemediniz, kuvvetler ayrılığı prensibini bir türlü içinize sindiremediniz. Şimdi bir paket getirdiniz, yargı organını kendinize güdümlü bir uyduya çevireceksiniz.
Sayın milletvekilleri, bu olmaz. Bu, Türkiye’nin hayrına bir iş değildir. Bakın, tarih, dünya insanlık tarihi, demokratik yollarla iş başına gelip diktatörlüğe özenen ve sonları çok trajik biten sayısız siyasetçi görmüştür. Ben sizi uyarıyorum. Demokratik yollarla çoğunluk elde etmek, her şeyi yaparım anlayışını beraberinde getirmez, aksine, azınlığın haklarına daha ihtimam edilmesini gerektirir. Demokrasiyi amaç yerine araç olarak kullanan nice siyasi hareket, geçici üstünlükler elde etse de istisnasız tümü kendi karanlıklarında boğulmuşlardır ve tüm insanlık tarafından da lanetlenmişlerdir. Böyle bir duruma düşmenizi tavsiye etmiyorum.
Şimdi, bilerek ya da bilmeyerek AKP iki şeyi birbirine karıştırıyor. Çoğunlukla çoğulculuğu bir türlü öğrenemediniz ya da işinize gelmiyor.
Sayın milletvekilleri, çoğunluk, sayı üstünlüğü demektir, ekseriyet demektir, bundan ibarettir. Çoğulculuk, çeşitli eğilimlerin, düşüncelerin yönetimde etkisini kabul eden bir siyasi anlayıştır. Çoğulculuğu yok sayan, çoğunluk üzerinden iş tutan siyasetlerin sonunu biraz önce söyledim. Bu Parlamentoda daha önce söyledim ama bir kere daha söylemek zorundayım:
Sayın milletvekilleri, demokrasi, el kaldıran iki ördeğin bir file üstünlük sağladığı bir rejim değildir. Burada sizin yaptığınızın bu söylediğimden başka bir karşılığı yok. Halk, zaman zaman yaşanan sıkıntılardan dolayı farklı arayışlara yönelebilir, aykırı anlayışları beklenmedik bir oranda destekleyebilir, bunlara siyasi güç ve yetki verebilir. Dünyada bunun çok da örneği vardır. Ama her defasında er ya da geç halk yanlış bir tercih yapmışsa -ki yapabilir- bu tercihten dönmesini de bilir. Hani ikide bir diyorsunuz ya işte “Biz milletin gücüyle geldik.” falan. Milletin desteğiyle geldiniz tabii de yüzde 38’le burada yüzde 60’ı işgal ediyorsunuz. Onu da söyleyelim.
Sayın milletvekilleri, hele ki halkı kandırmışsanız, halkı aldatmışsanız, hele hele halkın kutsal inanç ve değerlerini istismar ederek bu işi yapmışsanız, Allah ile aldatmışsanız şansınız yoktur hem burada hem öbür tarafta. Bunu da bir uyarı olarak yapmayı görev sayıyorum.
Sayın milletvekilleri, demokrasiyle ilgili çok şey söylemek mümkündür ama demokrasinin olmazsa olmazı uzlaşmadır. Uzlaşmasız bir demokrasi mekanizmasının çalışması mümkün değildir. Onun adı zaten demokrasi olmaz. Bakın Macaristan Parlamentosu anayasa değiştirdi, Parlamentonun yüzde 78 ekseriyetiyle değiştirdi ancak bu yüzde 22’lik, oylamaya ve değişiklik görüşmelerine katılmayan Parlamentodaki yüzde 22’lik oran için Macaristan Parlamento Başkanı çıktı, halktan özür diledi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Orada demokrasi var!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, uzlaşma… Bakın, çok somut bir örnek vermek istiyorum: Bu sekiz yılda üç Meclis Başkanı gördük. Meclis Başkanı 1 numaradır. Plakası da 0001’dir. Önemlidir, hiç şüphesiz saygın bir konumdur. Sayın Köksal Toptan’ı hatırlıyorum. En azından kısmi bir uzlaşmayla seçilmiştir ve gerçekten çok makul, tarafsız, objektif bir süreç anımsıyorum. Benim hafızamda kalan budur.
Ben Meclis Başkanımızın böyle polemiğe, münakaşaya, tartışmaya açık bir konuda üç günden beri bu makamda oturmasını doğru bulmuyorum. Türkiye'nin 1 numarasıyla yerimizden, buradan itişmek, kakışmak hoş bir şey midir? Kaldı ki Meclis Başkanının dün ve evvelsi günkü oturum yönetiminde Meclis Başkanı değil de Hükûmet sözcüsü ya da AKP grup başkan vekili anlayışını da unutmuş değiliz.
İktidar partisinin 4 milletvekili ayrı ayrı önerge veriyor. Usul, önerge sahibine sorarsınız: “Konuşacak mısın, gerekçeyi mi?” İktidar partisinin grup başkan vekili diyor ki: “Gerekçe…” Böyle şey olur mu? Bak, sinirlenince sinirlendi diyorsunuz. Böyle şey olmaz sayın milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Aman, sinirlenme bugün ha!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, gerçek söylüyorum, eleştirel söylemiyorum: Meclis başkanları “0001” numaranın gereğini yapmalıdır. Başka başkan vekillerinden biri otursa ne olur? Hadi, sizin 1 oya ihtiyacınız var. 2 hanımefendi Meclis başkan vekilimiz var. “Yok, onlara verirsek olmaz.” Biz gidelim, biz bu Parlamentoyu terk edelim, siz kendiniz çalın kendiniz oynayın. Böyle bir şey olur mu? Yanlış. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Zaten terk ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale etmeyin efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, şimdi, herkesin “benim devletim, benim milletim, benim bayrağım” diye gururla sahiplendiği değerlerin yanında “benim anayasam” diyememesi ne kötü. Bunu söyleyen bir AKP milletvekili, benim de çok saydığım bir milletvekili. Peki, şimdi sizin yaptığınız ne? Bu anayasa, milletin anayasası mı olacak referanduma gitse bile? Zamanım yeterse onu da söyleyeceğim. 550 milletvekilinin 337’siyle buradan geçecek. 213 ne oldu? 72 milyonun 36 milyon 1 oyuyla geçeceğini varsayalım. Yani seçmen olarak değil, nüfus olarak söylüyorum. 35 milyon 999 ne oldu? Böyle şey olur mu sayın milletvekilleri? Bu gidiş iyi gidiş değildir. Ben sizin nereye gittiğinizi biliyorum da maalesef sürem yetmeyecek.
Şimdi, bakın, siyasetle ilgili de çok şey söylenebilir ama siyasetin olmazsa olmazı da tutarlılıktır, dürüstlüktür. Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına, 2001 yılındaki tutanaklara bakın -zamanım yok- o zamanki AKP sözcülerinin demokrasiyle ilgili, Parlamentoyla ilgili, Parlamento çoğunluğuyla ilgili neler söylediğini bir okuyun. Şimdi ne değişti? Hep “Değiştik, değiştik” diyorsunuz da yani kırkından sonra adam değişmez. O zaman sizinki düpedüz takiye, dün öyle, bugün böyle.
Neler söylenmiş… Zamanım yok. Şimdi, devlet adamlığıyla ilgili de çok şey söylenebilir ama bir tane olmazsa olmazı vardır: Doğruluk ve güven.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altay, size, iki dakika, konuşmanızı tamamlayabilmeniz için, ek süre veriyorum.
Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir devlet adamı doğru olacak ve topluma doğru söyleyecek. 60 bin öğretmen için şeref sözü verip de ondan sonra “Ben herkese iş mi vereceğim.” demeyecek, “Grev sözcülüğü yaptım ben.” diye övünüp Tekel işçilerine zulmetmeyecek, “Ben de SSK’lıydım.” diye avam politika yapıp garibanın sağlık ocağını ücretli hâle getirmeyecek. Saymakla bitiremeyiz.
Son söz sayın milletvekilleri, Başbakan -yukarıda bizi izliyorsa gelsin, söylesin- “Türkiye’de, doğu ve güneydoğuda devlet terörü var.” dedi mi, demedi mi? Eğer dediyse, doğu ve güneydoğuda Başbakanın bu lafı ettiği zaman devlet terörü varsa, halk bir yanda PKK, bir yanda devlet terörü arasında sıkışmışsa Başbakan olduktan sonra, sekiz yılda, terörle mücadelede farklı bir yöntem izledi mi Habur’a gelinceye kadar? Böyle şey olur mu?
Devleti, Kemalist ideolojinin devleti diye hedef alan bir Başbakana, bir siyasetçiye, biz, buraya geldikten sonra nasıl ve ne kadar güveniriz? Kemalizm’den, Atatürk’ten rahatsız olduğunu müteaddit defalar beyan eden bir Başbakana nasıl ve ne kadar güveniriz?
Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir devlet değildir. Onun kurucu iradesine meydan okumak tam bir aymazlıktır. Kuruluş felsefesiyle oynamak, ateşle oynamak kadar tehlikelidir. Milletin size verdiği yetki, anayasal çerçevede devletin işlerini idare etmekten ibarettir. Millet size devletin şekil ve niteliğini değiştirmeye yönelik bir yetki vermemiştir. Böyle bir ehliyetiniz yoktur, böyle bir gücünüz de olmayacaktır, hiçbir zaman olmayacaktır. Son Cumhuriyet Halk Partili ölene kadar siz devletin şeklini ve niteliğini kurcalayamayacak, bozamayacak ve değiştiremeyeceksiniz.
Yüce Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür ederim.
2.2 Sekizinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Behiç Çelik ( Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa Değişikliği Teklifi üzerine çerçeve 9’uncu madde için söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, ülkemizde ihtiyaç hasıl olduğunda Anayasa değişikliğine gidilebilir, bundan sonra da gidilecektir. Demokrasinin tüm kurumlarının ve kurallarının yerleşmesi, çağdaş normlar, toplumsal ve ekonomik talepler karşısında elbette Anayasa değişikliği yapılabilmelidir. Demokratik teamüllerin ve geleneklerin, anayasa hukukunun, iç hukukun ve uluslararası temel hukuk normlarının gereksinimi nispetinde düzenlemeler yapılmasından daha tabii bir şey olamaz. Hatta temel kurucu felsefemize halel getirmemek kaydıyla yeni anayasa yapılması da mümkündür. Unutmamak gerekir ki anayasal metinler tüm toplum kesimlerini, devletin tüm erklerini, uluslararası ilişkilerimizi doğrudan bağlayıcı mahiyettedir. Bu cümleden olarak, geniş yelpazede bir uzlaşı olmadan, tartışmaya açılmadan, millî, yerel, iktisadi, sosyal, kültürel ve uluslararası dengeler ve bağıtlar gözetilmeden, huzur ve sükunun, barışın, dayanışmanın ve yaşanmış zafer ve hezimetlerin kaynaştırması düşünülmeden millî tarih, millî kültür, jeopolitik tahlil edilmeden, siyasi partilerin etkin katılımı sağlanmadan yapılacak bir anayasa değişikliğinin milletimize ve devletimize, bekamıza hiçbir katkı yapmayacağı izahtan varestedir.
134 yıllık anayasa tecrübesine sahip olan Türkiye'nin ilk defa sathi, mantık örgüsünden yoksun, sosyoekonomik ve siyasal kayda değer bir ihtiyaç baş göstermeden, zamansız ve anlamsız bir şekilde anayasa değişikliğine sürüklenmesi iktidar partisinin büyük bir ayıbı olarak karşımıza çıkmaktadır. 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı, Paris ve Berlin anlaşmaları çerçevesinde uluslararası konjonktürün ve iç siyasi ve toplumsal baskıların ürünü olarak ortaya çıkan 1876 Anayasası ve II. Abdülhamit monarşisine karşı direniş gösteren sivil ve asker muhtelif aydın kesiminin siyasi mücadelesi sonucu ortaya çıkan 1908 değişiklikleri, Kurtuluş Savaşı yıllarının ürünü olan 1921 Anayasası, savaş sonrası kurucu iradenin ürünü olan 24 Anayasası hep zorlu, sıkıntılı dönemlerin bir sonucu olan hukuki metinler olmuşlardır. 1961 ve 1982 anayasaları ise askerî nitelikli olarak rejime yapılan müdahalelerin bir ürünüdür. Anayasa ve değişikliklerinde sebepler önemli olduğu kadar belki de daha önemli olan husus sonuçlarıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni Anayasa yapmaktan başka Anayasa değişiklikleri de cumhuriyetin kurucu felsefesine aykırı olmamak kaydıyla konjonktürün doğal bir sonucu olarak yapılagelmiştir. Takdir etmek gerekir ki uzlaşma zemini olmadan, ihtiyaç belirlemeden, kamusal ve sivil kesimlerin görüşleri alınmadan, sadece sübjektif, bireysel ve zümrevi ikbal ve tevziye hesaplamaları ile Anayasa değişikliğine gitmek, zaten gergin olan sosyal yapımızın tahmin edilemeyecek boyutlarda huzursuzluğunu artırmış olur. Nitekim AKP’nin yapmak istediği Anayasa değişikliği de bu mealdedir. Taslak getirilişiyle, sunumuyla usul ve esasıyla bu düşüncemizi doğrulamaktadır. AKP, görünen ve gizlenen planlarının hesaplarını yaparken millî çıkarlarımızı ve milletimizin bekasını kendi şahsi ve zümrevi çıkarlarına feda etmeyi içine sindirebilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa değişikliğine temel millî ihtiyaçların karşılanması ve millî hassasiyetlerimiz haricinde sonuna kadar taraftar olmuştur. Anayasa değişikliğinin gerçek bir toplum sözleşmesi olmasını istediğimiz Anayasa metninin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin özüne ve şekline aykırı olarak düzenlenmesini asla savunmaz, aksine Türk milletinin önünü açacak, çağdaş uygarlığın ilerisine götürecek, reformist anlayışını Anayasa değişikliklerinde önemser. Sosyal, siyasal, ekonomik alanlarda uzlaşma ile hedeflerde uzlaşmayı mutlaka temel alır. Yapılacak Anayasa değişikliklerinde bu uzlaşma alanlarının dikkate alınmasını gözetir, aksi takdirde sadece tek parti hegemonyasını çağrıştıran, temel sosyal birtakım talep ve ihtiyaçlar doğmadan Anayasa değişikliğine gitmek, var olan sorunların daha da büyüyeceğini temel faktör olarak görür ve Anayasa değişince hangi sorunların çözülebileceğine odaklanarak sorgular. Bolluk, bereket mi gelecek, yolsuzlukların önüne mi geçilecek, kayırmacılık, bölücülük ve terörün üstesinden mi gelecek?
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar, emperyalizmin doymak bilmez iştihasıyla her türlü tertip ve düzenler ve Türk’ü Balkanlardan ve Anadolu’dan sürme ve hatta yok etme projeleri karşısında tamı tamına millî bir proje takip edilerek, zafer kazanılarak kurulmuştur ve bu proje kendi anayasal düzenini inşa etmiştir.
20’nci yüzyılın sonlarında çöken Sovyet Bloku savaş dönemini sona erdirmiş ve daha sonra Batı Bloku dünyanın tek hâkimi olarak kendisini görmeye başlamıştır. Bundan sonra birtakım değerler gündeme getirilmiştir, “küreselleşme ve liberalizasyon, demokrasi, insan hakları” gibi değerler, âdeta, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere karşı acımasız birer silah hâline dönüşmüştür. Küresel güç ve müttefiklerinin Türkiye’den talepleri arttıkça, Türkiye, millî çıkarlarıyla söz konusu taleplerin çatıştığının farkına varmıştır. 2002 yılına kadar direnen ve bedel ödeyen Türkiye, artık yanılsama ile “yeni Anayasa, yönetimde reform, demokrasi ve barış, özelleştirme” vesaire gibi kavramları önceleyen iktidarın eline geçmiştir.
Ülkeyi dönüştürerek, transforme ederek küresel entegrasyona bağlayabilmek amacıyla yapılması gereken ilk iş, mevcut Anayasa’yı ortadan kaldırarak yeni anayasa yapma teşebbüsüne geçilmiştir. Yapısal altyapı hazırlık, provokasyon, ikna ve aksiyon aşamaları ile kamuoyunun kabulleneceği, en azından ses çıkarmayacağı ortam oluşturulmaya çalışılmıştır ancak tüm uğraşlara rağmen başarılamamıştır. Bu durumda “arkadan dolanma, etkisizleştirme” gibi yöntemlerle fiilî bir anayasal düzen uygulamasına geçilmiştir. Uzlaşmaz ve itici tavırlar, başına buyruk siyaset anlayışı, dayatmacılık ve tehditkârlık, millî kimliği tehdit uygulamaları, özürlü demokrasi anlayışı, bölücü terörle girilen sıcak ilişkiler, etnik ayrımcılık projelerinin hayata geçirilmesi, farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve onları aşağılama, son yılların AKP tarafından temel tahripkâr politikalar hâline getirilmiştir.
Yukarıda bahsedildiği üzere, eğer ısrarla bir Anayasa değişikliği isteniyorsa, TBMM’de temsil edilen siyasi partilerden teşekkül etmiş bir Anayasa değişikliği uzlaşma komisyonu kurulması elzemdir. Uzlaşılan maddeleri içeren bir demokratik sözleşme yapılmalıdır. Değişiklik metninin 24’üncü Dönem Meclisinin iradesine tevdi edilmesi ve bunu kamuoyuyla paylaşması esastır. Zaten ekonomik zorluklarla boğuşan, devlet yönetiminde zafiyetin farkına varan Türk milleti, AKP’nin aciz içinde teslimiyetçi ve iş birlikçi tavrını ve politikalarını keşfetmiştir. Anayasaların, akla geldikçe hemen değiştirilebilecek alelade hukuki metinler olmadığı anlaşılacaktır. Siyasi ve ahlaki çürümenin hız kazandığı, yoksulluk, vurgun, talan ve kanunsuzlukların yaygınlaştığı, otokratik yönetim anlayışının hız kazandığı bir dönemde, siyaset kurumunun, demokrasiye ve adalete güven duygusunun dibe vurması kaçınılmazdır.
Bu itibarla, yapılacak ilk iş, muhkem bir siyaset kurumunu oluşturacak tedbirlerden olan dokunulmazlıkların kaldırılmasından başlanmasının gereği açıktır. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetim, kamuoyuna kanıtlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, size iki dakika ilave süre veriyorum, lütfen bu süre içinde konuşmanızı tamamlayın efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yapılmadığı takdirde, mevcut Anayasa değişikliği AKP’nin bir dayatmasından öteye geçemeyecektir.
Arkadaşlar, teklifle yeni bir müessese öngörülmektedir, kamu denetçiliği. Kamu denetçiliği 19’uncu yüzyılda İsveç’te görülmüştür. Dünyada kamu denetçiliği uygulaması farklı biçimlerde, farklı yetkilerde, farklı seçimlerde ve atamalarla ve farklı isimlerle kırkın üzerinde türü olan bir yelpaze oluşturmaktadır. Ancak, Anayasa değişikliği, Türkiye Büyük Millet Meclisince seçim yoluyla organlarını oluşturacağından, iktidarın kontrolünde olacağı kesindir. Bilgi Edinme Kanunu da uygulamadadır. Kamu Denetçiliği Kurumu kamuoyu nezdinde tartışılmamıştır, ham ve işlenmemiştir. Uygulamada olduğu ülkelerde değişik statüler içermektedir. Görünen o ki yeni bir kadrolaşma mercisi aranmaktadır. Türk idari sisteminde yer almayan ombudsmanlık Anayasa hükmü hâline getirilmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği sürecinde çakma imza skandalı yaşanmış, tasarı özellikli ikinci bir teklif sunulmuştur. İç Tüzük’ün 70’inci maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Teklif, içerik olarak temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını içeren Anayasa’nın 14’üncü maddesine ve egemenlik hakkını düzenleyen 6’ncı maddesine ve hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2’nci maddesiyle başlangıç bölümünde “Devletin organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip…” şeklinde başlayan bölümüne aykırılık teşkil etmektedir. Uluslararası taahhütlerden ve sözleşmelerden doğan statünün dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu teklif Türkiye’yi yutma girişiminin bir parçasıdır. Buna Milliyetçi Hareket Partisi olarak müsaade etmemiz mümkün değildi. MHP olarak biz bu Anayasa değişikliğine mevcut yöntemiyle esastan ve usulden karşıyız çünkü büyük Türk milletini seviyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, ek süreniz de doldu efendim, sadece selamlayabilmeniz için Genel Kurulu, bir kez daha mikrofonunuzu açıyorum, lütfen tamamlayın.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Aziz milletimizin üstün çıkarlarına bu değişikliği ters görüyoruz.
Bu arada Hakkâri’de şehit olan Mutlu hemşehrimize Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
2.3 Sekizinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Akın Birdal (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasa’nın 9’uncu maddesine ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
9’uncu maddede bilgi edinme hakkı ve bir kamu denetçiliği konusu var. Bilgi edinme hakkına ilişkin daha önceden bir yasa var fakat bunun anayasal dayanağı olmadığı için, zaman zaman kimi gerekçelerle serbestçe vatandaşların bilgi edinme hakkından yoksun bırakılıyor. Örneğin, biz kimi zaman Sayın Başbakanlığa sorular sormuşuzdur, devlet sırrı gerekçesiyle yanıt verilmemiştir. O nedenle, bu anayasal belki bir güvenceye kavuşturularak, devlet sırrı ya da başka gerekçeler gösterilmeden, eksiksiz bilgi edinme ve haber alma hakkı da kullanılabilir.
Bu ombudsman birçok Avrupa ülkesinde var. İspanya’da “halkın avukatı” diye adlandırılıyor, Avusturya’da “halkın hakemi” gibi adlandırmalar yapılıyor. Şimdi, bizde de daha önce İnsan Hakları Kurumu oluşturuldu, Başbakanlığa bağlı, daha sonra İnsan Hakları Danışma Kurulu, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı fakat buradan murat edilenler elde edilemedi. Belki bu yolla şimdi, böyle bir ombudsman yoluyla, gerçekten kamu yönetimiyle, idareyle halk arasında önemli bir köprü oluşturabilir. Aslında bunu içselleştirmek önemli. Gerçekten açık, demokrasinin gereği şeffaf bir toplum olursa, herkes kendi hak ve özgürlüklerinin bilincine kavuşmuş olur, hak arama kanalları açık olur, nasıl bir yol izleyeceğini yurttaşlar bilir ama ne yazık ki, bizde birçok zaman “bizde de var” demiş olmak için, insan hakları adına birtakım kurumlar oluşturulmuştur. Örneğin şimdi bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olduğu gibi. Örneğin biz, partimiz Demokratik Toplum Partisi kapatıldıktan sonra Barış ve Demokrasi Partisi olarak döndük ve sayın milletvekilleri, döndükten sonra bir kez toplantı oldu. Oysa bakın, yani insan hakları öyle bir şey ki, güncel yaşayan bir organizma gibidir. Yani şimdi, mutat zaten, on beş günde bir toplanırdık, o on beş günde bir de toplanamıyoruz, gerekçesi de bize söylenmiyor. Oysa her gün bir şey oluyor bu coğrafyada insan hakları açısından, halkların hakları açısından, kişi güvenliği ve özgürlüğü açısından. Yani şimdi gerekirse iki günde, üç günde bir toplanılmalı ve gerektiği zaman da birtakım sorunları birlikte çözebilmek için yüce Meclisin bu Genel Kuruluna getirilmeli. O nedenle, insan hakları konusunu, demokrasi konusunu, hukukun üstünlüğü konusunu bir defa göstermelik olmaktan çıkarmak gerekir.
İnsanın, şimdi, aklına geliyor doğrusu, acaba neden, biz yaklaşık üç yıldır bu Meclisteyiz, sekiz yıldır AKP iktidarda ve bu darbeci Anayasa’yı değiştirme konusunda neden böyle bir saik duymadı da son on gündür bizi sabahlara kadar burada bekletiyor? Bizi, basın emekçilerini ve gerçekten Türkiye’de ne oluyor diye izleyen kamuoyunu uykusuz bırakıyoruz, yorgun bırakıyoruz. Oysa darbe Anayasası 177 maddeden oluşuyordu, her gün iki maddesini… Meclisimizde grubu bulunan, olmayan siyasi partilerimizden bir komisyon oluşturulurdu, her gün iki maddesi de gelirdi Genel Kurula tartışılırdı ve gerçekten evrensel, hukuk normlarına bağlı, demokratik, sivil, çoğulcu ve herkesin kendisini orada görebileceği, “Bu benim anayasam” diyebileceği bir anayasaya kavuşabilirdik.
Örneğin her on yılda bir Avrupa Birliğinin bütçesi yapılıyor. Şimdi, acaba bu on güne sıkıştırmak, yirmi yedi artı üç geçici maddeyi bir oldubittiye getirip, Avrupa Birliği müktesebatına bağlı düzenlemeleri tamamlayıp Avrupa Birliği bütçesinden alacağımız fonun miktarını artırmak için mi? (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Yani dinlemiyorsunuz, hiçbir zaman dinlemiyorsunuz ve de parti sorumluları. Sayın grup başkan vekillerinin önermesi gerekir, biraz ciddi olmak gerekir. Burada hem darbe Anayasa’sına karşı olduğunuzu söyleyip bir değişiklik önerisi getiriyorsunuz hem de bu değişikliğe karşı muhalefetin görüşlerini dinleme gereğini duymuyorsunuz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen işine bak!
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Sen işine bak, işine!
AHMET YENİ (Samsun) – Sen işine bak!
AKIN BİRDAL (Devamla) – …ve sonra da sırıtıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sen işine bak!
AKIN BİRDAL (Devamla) – İşte bu kadar, sizin Anayasa ciddiyetiniz de bu kadar, demokrasiye bağlılığınız da bu kadar, insan haklarına bağlılığınız da bu kadar.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Oy verirsen insan hakları... Oy vermiyorsun, konuşuyorsun.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Saygınız bu kadar sizin çünkü şu ruh hâlinden kurtulamadınız...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Niye kaçıyorsun Meclisten? Oylamadan neden kaçıyorsun?
AKIN BİRDAL (Devamla) – Şu ruh hâlinden kurtulamadınız: “Biz yaparız ne yapılacaksa.” Yani bu geleneksel resmî devlet ideolojisidir.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Sen işine bak, işine!
AKIN BİRDAL (Devamla) – Yani bilirsiniz siz o hikâyeyi: “Komünizm gelecekse de biz getiririz, size ne oluyor?” hikâyesi.
Şimdi, şu ruh hâlinden kurtulun: “Demokrasi gelecekse biz getiririz, barış gelecekse biz getiririz, hukukun üstünlüğü gelecekse, adalet gelecekse biz getiririz.” İşte, sizin getirdiğiniz hukuk sistemi bu, sizin getirdiğiniz demokrasi bu.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Yakışmaz bunlar!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İşine bak sen!
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri... Lütfen...
AKIN BİRDAL (Devamla) – Her gün başkalarının farklılıklarını ötekiler sayacaksınız, reddedeceksiniz, ondan sonra da “Bu demokrasi.” diyeceksiniz. O nedenle, bu anlayıştan, bu kültürden lütfen vazgeçin. Eğer olacaksa...
Bakın, şimdi az önceki söylediğime dayalı olarak 2002 yılında 126 milyon euro ve her yıl artıyor, 2010 yılında da 654 milyon euro öngörülmüş. Şimdi, on yılda yapılan bir Avrupa Birliği bütçesinden bilmem kaç milyar euro alabilmek için bu apar topar, oldubittiye getirilmek istenilen değişiklikler getiriliyor buraya.
Arkadaşlar, örneğin, bugün, bu getirilen değişikliklerden hangisi toplumun beklentilerine, gereksinmelerine karşılık vermektedir? Örneğin, bizim temsil ettiğimiz bir irade var. Kürt halkının, emekçilerin, ezilenlerin iradesi olarak buradayız. Şimdi, siz bu Anayasa’yı, ne kadar değiştirirseniz değiştirin bu maddeleri, bugün kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal bunalıma neden olan, çatışmalara neden olan ve tam bir demokrasinin kurulamaması sonucu ekonomik olarak iflas eden durum Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklanmaktadır.
Şimdi, burada örneğin ne var Kürtlerin kişisel ve siyasal hakları ve özgürlükleri açısından? Burada ne var dayanışma hakları diye adlandırdığımız barış hakkı açısından, kadın sorunu açısından, çocuk sorunları açısından? Yarın hepimiz burada siyah giysilerimizi giyip geleceğiz, Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı’mızı kutlayacağız.
Bakın, dün buraya çocuklar geliyordu, Terörle Mücadele Yasası’ndan mağdur çocuklarımız. Şu anda 2.100’ü aşkın çocuğumuz içeride ve 243’ü hüküm giydi ve çocuklar kardeşlerinin durumunu, bölgedeki çığlıklarını buraya taşımak için geliyorlardı, dün Adana’da otobüsleri durduruldu ve polislerce gözetim altına alındı.
Şimdi, biliyor muyuz, izliyor muyuz iki Türkiye olduğunu? Örneğin daha on beş gün önce başı duvarlara vurularak bir mahkûmun öldürüldüğünü biliyor muyuz? Biliyor muyuz bir muhalif özgür gazetenin temsilcisinin bir ağaca asılarak öldürüldüğünü? Muhalif bir gazetecinin yirmi bir yıl mahkûm olduğunu biliyor muyuz ve emekçilerin?
Yarın hiç değilse bu ulusal egemenliği bütün çocuklarımızın eşit ve özgür, ana diliyle konuşabileceği, eğitim görebileceği, kaygıdan ve korkudan kurtulmuş, çocukluklarını yaşayabileceği bir Türkiye’nin projesini sunabilelim. Yoksa, böyle, kutlayarak falan olmaz ve de yarın 1 Mayısta toplanılacak. Bütün işçiler, emekçiler toplanacak.
Şimdi, şundan kimse övünme payı çıkarmasın: Eğer yarın 1 Mayısta 2010 günü emekçiler, işçiler, çalışanlar, onların dostları, müttefikleri 1 Mayıs alanında toplanıyorsa bu sizin lütfunuz olmayacak ya da bugün 21 Martta “Nevroz”da, “Nevroz” ateşi altında 1 milyon insan toplanıp kendi bayramını kutluyorsa bu sizin lütfunuz olmayacak. Eğer TRT Şeş’te ana dilden yayın yapılıyorsa bu sizin lütfunuz olmayacak. Bu ezilen emekçi halkların…
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sen mi yaptın!
AKIN BİRDAL (Devamla) – …emekçi halkların kazanımıdır ve bu kazanımın bedeli nedir biliyor musunuz? Bunu bedeli nedir biliyor musunuz? İşkencedir, zindanlardır, sürgündür, suikastlardır. O nedenle siz olmasanız da 1 Mayısta emekçiler, ezilenler toplanacaktı. Siz olmasanız da “Nevroz”da emekçiler, Kürt halkı ve dostları toplanacaktı. O nedenle dünya dönüyor…
ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) – Nankörlük yapıyorsun.
AKIN BİRDAL (Devamla) – …dünya dönüyor ve neoliberal politikalarınıza, sizin yasakçı, baskıcı anlayışınıza, tekilci anlayışlarınıza vura vura dönüyor. O nedenle dönecek dünya. Emekçiler de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Diyarbakır…
AKIN BİRDAL (Devamla) – Evet, Diyarbakır’a bakın. Ben Diyarbakır’a gittim.
BAŞKAN – Sayın Birdal, ek süre veriyorum size de iki dakika, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, örneğin...
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Dilin kemiği yok.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Dilin kemiği yok tabii ya, elbette konuşacağız. Konuşacağız...
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Sataşmasınlar Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, ben de onu söylüyorum.
Arkadaşlar, lütfen, Hatibe müdahale etmeyelim.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkür ederim ve onu da süremizde dikkate alın lütfen.
Şimdi, söyleniyor, deniliyor ki: “BDP Grubu vermezse Kürt halkı verecek.” Biz bölgemizdeyiz her gün. Bizim çocuklarımız cezaevinde olduğu sürece biz “evet” diyemeyiz ve 1.418 siyasetçimiz, belediye başkanımız, il başkanlarımız, siyasetçilerimiz içeride olduğu zaman biz “evet” diyemeyiz, yüzde 10 barajla bizim, Parlamentoda temsil olanağımızı elimizden alan bir Anayasa’ya oy veremeyiz. Emekçilerin, yoksul insanların topladığı vergilerden, üç partinin hazineden aldığı yardımlara karşılık bizi yok sayan bir anlayışa biz “evet” diyemeyiz. Ha, şunu şey yaparız: Biz statik bir durumda değiliz; elbette ki değişimden, dönüşümden yanayız. Örneğin şu niyet gösterilirse, gelinir burada Hükûmet adına falan konuşulursa, örneğin bu çocukları çıkaracağız; Terörle Mücadele Yasası’nda, Türk Ceza Yasası’ndaki değişiklikleri yapacağız; sizin ve bütün ezilenlerin, emekçilerin temsilde adaleti engelleyen yüzde 10 barajı kaldıracağız; bütün farklı olanların Parlamentoda temsiline olanak tanıyacağız ve bu kürsünün dokunulmazlığını sağlayacağız. Her gün konuşan arkadaşlarımızın üzerinde, Demokles’in kılıcı gibi, duruşma günü zorla götürülecek mi, götürülmeyecek mi kaygısını duymayacağız. O nedenle, böyle bir durum olursa elbette dikkate alırız. Biz diyalogdan yanayız, biz demokratik çözümden yanayız, biz barıştan yanayız. Kimsenin birbirini aşağılamadığı, reddetmediği, farklı olanların kardeşçe bir arada, birbirinin hukukuna saygı duyarak yaşamasından yanayız. Aksi takdirde, hiç kimse kimseye mecbur değil ve mecbur olmayacak. Bizim mecburiyetimiz demokrasiye, bizim mecburiyetimiz barışa, bizim mecburiyetimiz Türkiye’ye. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.
2.4 Sekizinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Vahit Erdem (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa değişikliğiyle ilgili kanun teklifinin 9’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum AK PARTİ adına. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, müsaadelerinizle iki husus üzerinde duracağım.
Birincisi: Bugün Şemdinli’de PKK terör örgütünün yerleştirdiği mayın sebebiyle şehit düşen Er Mehmet İnce’ye Allah’tan rahmet, ailesine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Bugüne kadar ülkemiz güvenliğini canları pahasına koruyan tüm şehitlerimizi minnetle ve rahmetle anıyorum.
PKK terör örgütü ve destekçileri bilmelidirler ki bu milleti yıldıramazlar ve emellerine asla erişemezler. Çünkü, bin yıldır kardeşçe, bu coğrafyada beraber yaşayan büyük milletimiz, asla, bu ülkenin huzurunu bozacak kimselere müsaade etmeyecektir.
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, Çukurca’daki 7 asker ölürken…
VAHİT ERDEM (Devamla) – Niye alınıyorsunuz?
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – 7 askeri kim öldürdü? Allah Allah!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Biraz önce hiç uyarmadınız.
VAHİT ERDEM (Devamla) – İkinci husus: Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Milletvekili Engin Altay bazı beyanlarda bulundu. Cumhuriyetin koruyucu kollayıcısı sadece Cumhuriyet Halk Partisi olamaz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben öyle bir şey demedim.
VAHİT ERDEM (Devamla) – Böyle bir konsept söz konusu olamaz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Vekil, ben öyle bir şey demedim. Sözlerimi çarpıtmayın.
VAHİT ERDEM (Devamla) – Hayır “Tek Cumhuriyet Halk Partisi ölünceye kadar.” dediniz. Cumhuriyetin sahibi hepimiziz, bu millettir, bu devlettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hangi cumhuriyetçilik? Hangi cumhuriyet? Hangi cumhuriyetin sahibisiniz siz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Hangi cumhuriyet olur mu? Cumhuriyet bir tane.
VAHİT ERDEM (Devamla) – Bu cumhuriyetin.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Başbakanın beyanları burada.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen Sayın Altay.
VAHİT ERDEM (Devamla) – Ayrıca, hiçbir başbakan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan dâhil, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, cumhuriyetimizin kurucusu, Millî Kahraman, Büyük Önder Atatürk’e karşı olamaz, olmaz, olmamıştır. Bütün başbakanlar bu ülkenin gelişmesi, kalkınması, Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşması için gece gündüz çalışıyorlar. Bunu da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, 9’uncu madde üzerindeki görüşlerime geçmeden önce bazı genel hususların altını çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana seksen yedi yılda üç anayasa uygulamaya konulmuştur. 1924 Anayasası otuz altı yıl, 1961 Anayasası on dokuz yıl yürürlükte kalmış ve 1982 Anayasası da pek çok değişikliğe uğrayarak yirmi sekiz yıldır yürürlüktedir.
1961 ve 1982 anayasaları yürürlükte oldukları sürece hep tartışmalı olmuşlardır. 1961 Anayasası’ndan iktidarlar, özellikle merkez sağ iktidarlar devamlı yakınmışlar, yürütmenin hareket sahasını daralttığından yürütme görevini yapamamaktan şikâyet etmişlerdir. 1961 Anayasası üzerinde siyasi partiler arasında bir mutabakat olmadığı için değişikliğe uğramadan 1980’e kadar devam etmiştir. 1982 Anayasası’nı ise başlangıcından beri bütün siyasi partiler ve gruplar eleştirmekte ve değiştirme konusunda irade beyan etmektedirler. 1982 Anayasası’nın değişmesi hususunda partiler arasında genel bir mutabakat olmasına rağmen seçilmiş bir meclis tarafından yeni bir anayasa maalesef yapılamamıştır. Ancak, mecbur kalındıkça sağlanan sınırlı mutabakatlarla kısmi değişiklikler yapılagelmiştir. Nitekim, bugüne kadar on beş değişiklik gerçekleştirilmiş, bugün de on altıncısını müzakere etmekteyiz.
1961 ve 1982 anayasalarıyla ilgili tartışmaların temelinde egemenliğin kullanım şekli yer almaktadır. 1924 Anayasası yargı bağımsızlığını esas alarak egemenliğin kullanımını büyük çapta Türkiye Büyük Millet Meclisine verirken, 1961 ve 1982 anayasaları egemenliği devlet kurumları arasında paylaştırmıştır. 1982 Anayasası yüzde 90’ın üzerinde halktan destek almasına rağmen, siyasi partilerin mutabakatıyla seçilmiş bir meclis tarafından hazırlanmadığından dolayı, ne milletçe ne de siyasi partilerce kabul görmüştür.
Değerli milletvekilleri, bu kısa değerlendirmeden bir noktaya gelmek istiyorum: Ne zaman Türkiye seçilmiş bir parlamento tarafından, en azından belli başlı siyasi partiler arasında bir mutabakatla Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerini koruyarak çağdaş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen, egemenliğin kullanılışını demokratik ilkelere uygun kurallara bağlayan, kısa ve öz bir anayasaya kavuşursa, 1960’tan beri devam eden anayasa tartışması da sona erebilecektir. Bu temenniyle 9’uncu madde üzerinde görüşlerimi arz etmeye devam edeceğim.
Değerli milletvekilleri, değişiklik teklifindeki 9’uncu madde, 1982 Anayasası’nın 74’üncü maddesini geliştirerek bireylerin kendileriyle veya kamuyla ilgili dilek ve şikâyetlerini kurumsallaştırmayı öngörmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi başlangıcından bugüne dünyada uygulanan bu sistemi getirememiştir. Bu değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni bir organ oluşturulacaktır. Kamu Başdenetçisinin seçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışma esasları ve inceleme sonucu yapacağı işlemler Anayasa’da bir temele bağlanmaktadır. Tabii, bununla ilgili bir kanun da çıkarılarak vatandaşın bugüne kadar hep şikâyet ettiği devletle irtibat kuramaması, irtibatlandırılmış olacaktır.
Kamu denetçiliği kurumu yeni bir kavram değildir. Bu kavram, kamu veya özel yönetim alanlarında tarih boyunca dönemin şartlarına göre uygulanagelmiştir. Kamu denetçiliği, yönetim-birey ilişkilerinde karşılaşılan uyuşmazlıkların etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlandırılması amacıyla, yönetimi yargı dışında denetleyen ancak yönetime bağlı olmayan bir denetim sistemi ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıştır.
Bu kavram, ilk defa, İngiltere anayasası sayılan Magna Carta’da -1215’te- yazılı olarak yer almıştır. Kamu denetçiliği uygulaması, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1765’te ve Almanya’da 19’uncu yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Osmanlı Devleti’nde de yer alan bu kurum İsveç Krallığı tarafından incelenmiş ve ombudsman adıyla İsveç yönetimine de uyarlanmıştır. İsveç kökenli olan bu kelime, aracı kişi, vekil, delege, avukat veya başkaları adına hareket etmeye ve onların haklarını korumaya yetkili kılınmış kimse anlamında kullanılmaktadır, Türkçede de kamu denetçisi olarak yer almıştır.
Ombudsman, ombudsmanlık, kamu denetçisi, kamu denetçiliği kavramları, şikâyetleri ve birtakım işlemleri ele alıp değerlendiren ve bunlara, mümkün mertebe, her iki taraf için tatmin edici çözümler bulan kişi veya kurum anlamını taşımaktadır.
9’uncu maddedeki teklifle yer alan Kamu Başdenetçisi ve Kamu Denetçiliği Kurumu, Meclis tarafından, halkın şikâyetlerini incelemek ve çözüme kavuşturmak üzere seçilmiş kimse ve kurumu ifade etmektedir. Kamu Başdenetçisi ve Kamu Denetçiliği Kurumu, kamu hizmetlerinin yürütülüşündeki adaletsizlikler hakkında, etkilenenler tarafından şikâyetleri almak, bu konuda araştırmalar yapmak, sorunları çözümlemekle görevlendirilmiş bağımsız otoritelerdir.
Günümüzde bu kurum, Fransa, İngiltere, İtalya ve Hindistan olmak üzere yüzü aşkın devlet, ülke, bölge, kent veya sektör itibarıyla uygulanan bir sistemdir. Ayrıca, Avrupa Birliği de bu sistemi Avrupa Birliği içerisinde oluşturmuş ve Avrupa Birliği üyelerinden gelecek şikâyetleri merkezî bir ombudsman kurumuyla inceleyip sonuçlandırmaktadır.
1982 Anayasası’nın 74’üncü maddesinde bu hak düzenlenmiştir. 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetlerini, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere çağa uygun olarak düzenlenmektedir. Yetkili makamlara başvuru yolları, idari başvuru, siyasi başvuru ve yargısal başvuru şekillerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine bu maddede düzenlenen bilgi edinme hakkıyla ilgili de birkaç hususa değinmek istiyorum.
Bilgi edinme hakkı, idarelerin şeffaflığı ve idarelere güvenin artırılması açısından önemli demokratik bir haktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erdem, size de iki dakika ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
VAHİT ERDEM (Devamla) – Modern demokratik yönetimlerde gizlilik ve şeffaflık arasında kabul edilebilir bir denge olmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi verme görevi ve vatandaşların bilgi edinme hakkı her demokratik ülkede şeffaflığın bir gereğidir, gereksiz gizlilik anlayışıyla bu haklar kısıtlanamaz. Vatandaşların, kendileriyle ilgili bilgilere ulaşabilmesi, kamu hizmetleriyle ilgili bilgilere eriştikleri gibi, edindikleri bilgileri ve aksaklıkları ilgili kurumlara bildirmesi tabii haklarıdır.
Birleşmiş Milletler ve bizim de üyesi olduğumuz diğer uluslararası kurumlar sözleşmesinde bu hakla ilgili hususlar yer almış ve “İlgilinin isteği üzerine idari işlem tamamlanmadan önce işlemin dayanakları olacak bütün veriler hakkında en uygun gereçlerle bilgi verir." şeklinde ifade edilmiştir. Bilgi edinme hak ve özgürlüğü, Anayasa’mızda da yer almakla birlikte açıklık ve güvenceye yer vererek yeniden bu maddeyle düzenlenmektedir.
Özetle: Vatandaşlarımızın uzun zamandır devletten şikâyet konusu belli bir sisteme bağlanmakta ve vatandaşlarımız kolaylıkla devletin bir organına bu sistemle erişebilecek ve devletin işleyişini bizzat vatandaş denetleyebilecektir. Bu sistemin, kamu yönetimine, Türkiye Cumhuriyeti yönetimine şeffaflık getireceğine ve etkinliğini artıracağına inanıyorum ve aynı zamanda bu bir baskı unsuru da olacak kamu yöneticileri üzerinde çünkü denetçileri tüm milletimiz olacaktır.
Bu duygularla, bu maddenin faydalarını bütün milletvekillerimizin kabul edeceği duygusuyla hepinizi en derim saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 91
___________________________________________________________________________
3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Sekizinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü
3.1 Sekizinci Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –22 Nisan 2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Aydın
Adıyaman
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
Gerekçe (4.Önerge):
Kamu Denetçiliği Kurumunun işleyiş tarzına daha uygun olacağı düşünüldüğünden değişiklik yapılmıştır.
Oylamanın Sonucu (1,2,3 ve 4.Önergeler): İLK 4 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74. maddesine 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ergün Aydoğan
Mersin Balıkesir
"Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu aranır. İlk iki oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamaz ise diğer oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunu alan aday seçilmiş olur. "
Gerekçe (5.Önerge):
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 9’uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
9’uncu madde ne diyor? 9’uncu madde, kamu başdenetçiliği, kamu denetçiliği ve Bilgi Edinme Yasası’yla ilgili. Bu düzenlemede, hiç kuşku yok, AKP de, denetim ve yaptıklarından kurtulmak için, sayısal çoğunluğuna dayalı, muhalefeti, toplum kesimlerini yok sayarak, “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla… Ortak mutabakat ve uzlaşma olması gereken Anayasa bu düzenlemelerle RTE anayasası olacaktır.
Demokratik hukuk devleti denetimdir. Hükûmetin yaptığı işleri mahkemeler denetler. AKP de yaptığı hukuksuzluklardan, denetimden kurtulmak istiyor. AKP’nin esas amacı demokratikleşme değildir, demokratik hak ve özgürlüklerin çoğaltılması değildir, açlık, işsizliği çözmek değildir; esas amacı, yaptığınız yolsuzluk, hukuksuzluk, eş dost yandaşlarına aktardığınız kamu kaynaklarının hesabını vermekten kurtulmaktır. Dün başka, bugün başka konuşuyor ve yapıyorsunuz. En somut örneği: 21/06/1995’te Sayın Salih Kapusuz Anayasa değişikliğinde diyor ki: “Bu memleketin hukuk reformuna bir katkısı olsa baştacı yapacağım. Vatandaşa gidin sorun, bu, yapılan Anayasa değişikliğiyle yolsuzlukları önlemek için bir tedbir mi getirdiniz?” Eğer yolsuzlukları gidermek için bir tedbir getirdiyseniz biz de bunu destekliyoruz. Anayasa Mahkemesinin üyelerini hukukçu kimliğinden arındırdığınız gibi, bu denetçiler de acaba hukukçu olacak mıdır?
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, dün başka bugün başka konuştuğunuzu biraz önce söylemiştim. Dün Şaban Dişli’yi önce inkâr ediyor, sonra da görevden alıyorsunuz. “Peygamber” benzetmesi yapanı önce inkâr ediyorsunuz, sonra “İftira.” diyorsunuz. “Biz de onları fişliyoruz.”, “Kanı bozuk!” diyenleri önce inkâr ediyorsunuz, sonra geçici ihraç ediyorsunuz. 29 Martta Gönen’de Sayın Hüseyin Çelik “Başbakan da bir insan, zaman zaman vitesten atıyor.” diyor. O nedenle hukuka, yargıya ihtiyaç var.
Görüşülen Anayasa değişiklikleri ülkenin hangi sorunlarını çözecektir? Eğitimin sorunlarını mı, öğretmenlerin sorunlarını mı, memurun mu, 4/B’nin mi, 4/C’nin mi, emeklinin sorunlarını mı, tarlasını ekmekten vazgeçen çiftçinin sorunlarını mı, sanayicinin, esnafın, çalışanların, kimin? Yoksa işsizlikten evine ekmek götüremeyen, çocuğunun yüzüne bakamayan işsiz babanın sorunlarını mı çözecektir? Bu Anayasa değişiklikleri ülkenin hiçbir sorununu çözmeyecektir. Cumhuriyetle, cumhuriyetin kurumlarıyla sorunu ve kavgası olan AKP’nin sorunlarını çözecektir.
Yaptığınız değişikliklerle Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirmek istemektesiniz. Hakkınızda dava açan yargının yapısını değiştirmek istiyorsunuz. Danıştay kararlarını beğenmeyip Danıştay yerine ulema sistemini getirmek istiyorsunuz.
Demokrasiyi araç olarak gördünüz. “Demokrasi mağduruyuz.” dediniz, demokratik yöntemlerle işbaşına geldiniz. Her kurumu ele geçirilmesi gereken yer olarak gördünüz.
“Tüccar siyasetçiyiz.” dediniz, devleti ticarethane olarak gördünüz ve yönetiyorsunuz. Babalar gibi satıyorsunuz, satamadıklarınızı kapatıyorsunuz.
Oda, borsa, sendika, hepsi sizin olmalı, sizin olmazsa cezalandırılmalı diye bakıyorsunuz.
Yargıyı ele geçirilmesi gereken yer olarak görüyorsunuz.
Kuvvetler ayrılığı prensibini unutup “Tek kuvvet benim.” diyorsunuz.
Her kuruma emir verip müdahale ediyorsunuz.
“Yargı benim emrimde olmalı.” diyorsunuz.
Hukuksuz atamalarınıza karşı olduğu için, haksız, hukuksuz satışlarınıza karşı olduğu için, milletin varlıkları ve değerlerini eş dost yandaşlarınıza peşkeş çekmesine izin vermediği için yargıya karşısınız.
Yargıya müdahale etmek, ele geçirmek ve emretmek istiyorsunuz.
Köşe yazarlarını tezgâhtar gibi görüyorsunuz.
“Demokrasi araç.” dediniz, zengini korudunuz.
Mahdumlarınızı gemicik sahibi, kuyumcu, CEO yaptınız.
Dün “Geçinemiyorum.” dediniz, bugün servet sahibi oldunuz.
Dün “Gecekonduda oturuyorum.” dediniz, bugün villada oturuyorsunuz.
Dün mağdurdunuz, bugün mağrursunuz.
Dün “Öteki, zenciyiz.” dediniz, bugün kendiniz dışındakileri ötekileştiriyorsunuz.
Bizden olanlar, bizden olmayanlar, bizim gibi düşünenler, bizim gibi düşünmeyenler anlayışıyla ülkeyi bölüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, süreniz doldu efendim, lütfen konuşmanızı tamamlayın bir dakika içerisinde.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Demokrasiyle geldiniz, padişah oldunuz. “Ben padişahım, bana soru sorulmaz.” diyorsunuz.
Deniz Fenerini soranlara maliye müfettişi yolluyorsunuz.
“İşsizlik, enflasyon” diyenin patronuna “Parasını sen veriyorsun, kov şunları.” diyorsunuz.
“Şok” kelimesini medyaya yasaklıyorsunuz.
Eline soru yazıp verdiğin gazeteci korkudan soruyu Bulgar Başbakana soruyor.
Kimin yatırım yapacağına siz karar veriyorsunuz.
Limanları, arazileri kimin alacağına siz karar veriyorsunuz.
Odalara, sendikalara, sivil toplum örgütlerine, Futbol Federasyonuna kimin aday olacağına siz karar veriyorsunuz.
Vatandaşın kaç çocuk yapacağına siz karar veriyorsunuz.
Demokrasi adına demokratik yöntemlerle işbaşına geldiniz, padişah oldunuz, yargıyı engel görüyorsunuz.
“Demokrasi amaç değil araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız. Demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durağa geldiğimizde ineriz. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız demokrasi bu düzenin seçiminde bir araçtır.” diyorsunuz.
Türkiye Cumhuriyeti, el - Tayyip cumhuriyeti olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, ek süreniz de doldu. Lütfen Genel Kurulu selamlayınız efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (4 ve 5. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6.önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 9 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır)
Hasip Kaplan (Şırnak)
Pervin Buldan (Iğdır)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
Hamit Geylani (Hakkari)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Madde: 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü maddesinin kenar başlığı "VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" şeklinde değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
"Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız ve özerktir. Denetçilerin dokunulmazlığı esastır, bütçesi özeldir. Devlet bütçesinden yararlanan tüm kamu kurum, kuruluş ve kişiler denetime tabidir."
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. "
Gerekçe (6.Önerge):
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ombudsmanlıkla ilgili kurumu önemsiyoruz biz, ancak bunun sınırsız, tüm kamu idarelerini denetliyor olmalı ve bununla ilgili örneğin Türk Silahlı Kuvvetlerini ve yargıyı da denetleyebilir ve buna ilişkin yasalar çıkarılabilir olmalı. Meclise gelen taslakta bu yok. Bu ombudsman kurulu dokunulmaz olmalı, bütçesi olmalı ve istisnasız tüm kamu kurumlarını denetleyecek etkin bir mekanizma getirilmeli ve aksi takdirde Dilekçe Komisyonundan öteye gidemez.
“Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız ve özerktir. Denetçilerin dokunulmazlığı esastır, bütçesi özeldir. Devlet bütçesinden yararlanan tüm kamu kurum, kuruluş ve kişiler denetime tabidir.” şeklinde bir değişiklik önerisi getiriyoruz.
Az önceki konuşmamı izninizle tamamlayayım. Bu düzenlemelerin Türkiye'nin bugünkü günlük gereksinmelerine, beklentilerine karşılık vermediğini söyledik. Nedir bu? Demokrasi. Gerçekten, örneğin bazen farklılıkların birbirlerine her yerde, her zaman tahammül etmesi bir kültürdür ve bu da demokrasi kültürüyle ilgilidir. Fakat, ne yazık ki, bazen buna bile, buradan farklı görüşlerimize, önerilerimize -ki muhalefet, iktidarın her zaman itici gücüdür ve bunu anlamak gerekir ve biz bunu söylüyoruz ama ne yazık ki- karşı bir tepki ve refleks görüyoruz. Şimdi, örneğin, biz söylüyoruz: “Kürtlersiz demokrasi olur mu, emekçilersiz demokrasi olur mu, kadınlarsız demokrasi olur mu, azınlıklarsız demokrasi olur mu?” diyoruz.
Bakın, şimdi, yüce Meclisin ve ilgili bakanların dikkatini çekmek istiyorum. Biz bunları buradan konuşmalıyız. Yarından sonra, gerçekten, insanlık tarihinde bir trajedi vardır, yaşanan, 24 Nisan 1915. Şimdi, bu acıyı paylaşmak ve bu acıya ortak olmak isteyen Türkiye’deki vicdan sahipleri İstanbul’da bir etkinlik yapacaklar, 200 aydın. Bu acıyı paylaşıyoruz. Bu nedir? Yani, bu, tarihle yüzleşmeye gerçekten bir kapı aralamaktır. Bunu düzenleyen aydınlara, sivil toplum örgütlerine, insan hakları savunucularına birkaç gündür tehdit telefonları geliyor. Şimdi, biz, bu korkudan kurtulamazsak demokrasi olur mu? Örneğin, bizim baştan beri söylediğimiz -eğer, tamam, az önce söylediğim- örneğin, bu paketin hazırlanmasındaki saik Avrupa Birliği bütçesinden yararlanmak olabilir, doğrudur da bu, ama sadece meseleye gerçekten para olarak bakmamak gerektiğini, başta insanlık onuruna bağlı iyileştirmeler neyse, özgürlükler neyse bunların da hukukumuzda içselleştirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, “Kopenhag Siyasi Kriterleri” diyoruz, “demokrasi, hukukun üstünlüğü…” Şimdi, hukukun üstünlüğünü… Tamam, yargı taraflı ve bağımsız değil. Taraflı; neyle taraflı? Geleneksel resmî ideolojiden yana taraflı. Örneğin, bir kamuoyu yoklaması yapılıyor, yargıçlara, savcılara soruluyor: “Hukukun üstünlüğünden mi yanasınız, devletin bekasından mı?” Yüzde 70’i aşkın yargıç, hukukçu, devletin bekasından yana olduğunu söylüyorlar. Şimdi, böyle, hukukun gücü, hukuka gereksinmesi olanlar için nasıl sağlanır? Nasıl onun güvenliği olur? Ki, herkes için gerekli hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi. Yarın, örneğin bizim bu taleplerimize karşı çıkan arkadaşlarımıza da gerekli olabilir. O nedenle, birbirimizi anlamak durumundayız.
Şimdi, insan hakları… Arkadaşlar, gerçekten -sizin vaktinizi almak için rakamlarla boğuşmayalım ama- iki yıldır çok ağır gidiyor insan hakları, işkenceler, kötü muameleler, cezaevleri. Bunları kim düzeltecek?
Örneğin az önce elimde Diyarbakır İnsan Hakları Derneğinin çıkardığı bir anahtarlık vardı. “İnsan, haklarıyla insandır.” diyor. Şimdi, haklar ve özgürlükler kullanılmadan… Bizi diğer yaratıklardan ayıran nedir? İnsan olmaktır ve insan da, özgür düşünen, konuşan, kendi kimliğiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, lütfen konuşmanızı tamamlayın. Bir dakika ek süre veriyorum.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
İnsan hakları herkes içindir, bunun sağlanması gerekir. O nedenle biz şunu bekliyoruz Hükûmetten: Tamam, bunun aciliyeti var, gerçekten bunu hazırlamanız gerekiyor, çünkü bütçesi yapılacak bunun, ama üç ay sonra da, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen ve bu vesayetçi, darbe Anayasa’sından bu toplumu kurtaracağız vaadini ve sözünü bekliyoruz. Sayın Başbakan kaç kez üç ajandaya bağladılar, kısa, orta ve uzun vade. Arkadaşlar, bu vadenin, bu ajandanın kısası, ortası, uzunu nedir? Bunu görelim ve paylaşalım. Ama bu şekilde bir dayatma…
Az önceki arkadaş, örneğin “Nankörlük etmeyin.” diyor. Arkadaşlar, kime karşı nankörlük ediyoruz? Onu söyleyen arkadaşın -sizi tenzih ediyorum- kendisine iade ediyorum. Onu buraya gönderen irade neyse, bizi de gönderen irade odur, halktır, ezilendir, emekçilerdir ve Kürtlerdir. Şimdi siz bunu yok sayarak bu Parlamentoda demokrasiyi sağlayamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, ek süreniz de doldu. Lütfen…
AKIN BİRDAL (Devamla) – Peki Sayın Başkan, teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (6.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
7.önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 9. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
Oktay Vural (İzmir)
Mehmet Şandır (Mersin)
Behiç Çelik (Mersin)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
Kair Ural (Mersin)
Hüseyin Yıldız (Antalya)
Gerekçe (7.Önerge):
"Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
- 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- "Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,
-Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
AKP, Devleti Partileştirmiştir.
AKP, Kamu yararı yerine Parti yararını ön plana çıkarmıştır.
AKP 8 yıllık iktidarında yargı kararlarını uygulamamıştır.
AKP Yargı kararlarını uygulamama sebebiyle, haklarında ceza davası açılan yandaşlarını meclise taşıyarak dokunulmazlık zırhına büründürmüştür.
AKP, ombudsmanlık konusunda samimi değildir, suçu Anayasanın üzerine atmak istemiştir.
Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.2 Sekizinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy Sayısı: 406; Kabul: 334; Ret: 70; Çekimser: 2; Boş: -; Geçersiz:
Kâtip Üye Kâtip Üye
Yaşar Tüzün Gülşen Orhan
Bilecik Van”
3.3 Sekizinci Madde İçin İkinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 3 Mayıs 2010)
1.Önerge
Türkiye Byük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aşkın Asan Ahmet Yeni
Ankara Samsun
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Cahit Bağcı
Çorum
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler.”
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifi”nin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Halil Mazıcıoğlu
Gaziantep
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel şikâyetleri inceler."
Gerekçe (3.Önerge)
Kamu Denetçiliği Kurumunun işleyiş tarzına daha uygun olacağı düşünüldüğünden değişiklik yapılmıştır.
Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3.Önergeler): İLK 3 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLEŞTİRİLEREK OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "7.11.1982 tarihli Ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin 9 uncu maddesi ile anayasanın 74 üncü maddesine eklenen "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler." fıkrasının “Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun Öztürk İzmir
Gerekçe (4.Önerge):
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9’uncu maddeyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklif sahibi milletvekili arkadaşlarımız ne kadar da güzel bir teklif hazırlamışlar ki Komisyonda ihmal edilebilecek nitelikteki bir iki düzeltme dışında hiçbir düzeltme ihtiyacı doğmamıştır. Şu ana kadar iktidar grubuna mensup milletvekillerince verilen değişiklik önergeleri dâhil Genel Kurulda verilen hiçbir önergenin kabul edilmemesi başka türlü nasıl açıklanabilir? Gerçekten, değişiklik teklifini yapan milletvekillerinin kolektif iradelerini kutlamak isterim.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 9’uncu madde vatandaşlara idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri yapabilecekleri yeni bir makam ihdas etmektedir. Bu yeni makamın adı “Kamu Denetçiliği Kurumu”dur.
Değerli milletvekilleri, mevcut uygulamaya birlikte bakalım. Vatandaşlar idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetlerini doğrudan idareye yapabilmekte, idareler de bu şikâyetleri teftiş kurullarına incelettirmektedir. Bu inceleme sonucunda tatmin olmazlarsa şikâyetlerini adli ve idari yargıya da intikal ettirebilmektedirler.
Yine, vatandaşlar idari işlemlerle ilgili şikâyetlerini idareye başvuru yapmadan doğrudan yargıya götürebilecekleri gibi şikâyetlerini yine doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirebilmektedirler.
Şimdi “dostlar alışverişte görsün” dedirtecek bir şekilde aynı şikâyetleri inceletmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasını öngörüyoruz. Bu Kurumun Başkanını da Türkiye Büyük Millet Meclisi seçecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen Sayın Başkanın, Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl taraflı yönettiğini Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında hem milletvekilleri hem de milletimiz açıkça görmüştür.
Değerli milletvekilleri, iktidar çoğunluğu tarafından seçilecek Kamu Başdenetçisinin Kurumu tarafsız bir şekilde yönetemeyeceğini düşündüğümden bu Kurumun Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olmayan özerk bir kurum olmasının daha doğru olacağını değerlendirmekteyim. Ayrıca, üst üste denetim kurumları kurarak idareyi hukuk içinde tutmanın ve vatandaşların haklarını adil bir biçimde korumanın mümkün olmayacağına da inanmaktayım.
Yine, mevcut iktidar elinde Kamu Denetçiliği Kurumunun Başbakanlık bünyesindeki Etik Kuruldan farklı örgütlenmeyeceğini ve farklı işlemeyeceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer siz iktidar olarak hakkında yolsuzluk dosyası olanları milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımışsanız, dokunulmazlıklarını kaldırmayarak ve tekrar tekrar milletvekili seçilmelerini sağlayarak suç isnatlarının zaman aşımına uğramasına yol açıyorsanız, eğer siz iktidar olarak idari işlemlerin ve yolsuzlukların yargıya intikal etmesinden rahatsızlık duyuyorsanız, eğer sizin aklınızda Bakanlık teftiş kurullarını ortadan kaldırmak gibi düşünceler varsa sizin gerçekten bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurmak istediğinize kimse inanmaz ve bu teklif de göz boyamaktan öteye geçmez diyor yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (4.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74. maddesine 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Küçük (Çanakkale)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
Engin Altay (Sinop)
İsa Gök (Mersin)
“Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu aranır. İlk iki oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamaz ise diğer oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunu alan aday seçilmiş olur.”
Gerekçe (5.Önerge):
Kamu Başdenetçisinin uzlaşmayla seçilmesi amaçlanmıştır.
Oylamanın Sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 9 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Osman Özçelik (Siirt)
Hamit Geylani (Hakkari)
Sırrı Sakık (Muş)
Ufuk Uras (İstanbul)
Madde: 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü maddesinin kenar başlığı "VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" şeklinde değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
"Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız, dokunulmaz ve özerktir. Tüm kamu kurumları denetime tabidir.
Kamu Baş Denetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir."
Gerekçe (6.Önerge):
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın vekiller; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde, ombudsmanlık kurumunu oluşturmaktadır. Bu kurum, Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanmakta ve toplumsal yararlar da sağladığı açıktır. Bu sistemin nasıl işleyeceğini henüz bilmiyoruz, elimizde böyle deneyimler yok, veriler yok. Umarız, Türkiye’deki adalet sistemi gibi işlemez.
Türkiye’de adalet sistemi, resmî devlet ideolojisi çerçevesinde baskıcı devlet mekanizmasını savunan, hukuk yerine, insan hakları yerine, birey ve vatandaş yerine devleti koruyan bir sistemdir. Bu nedenle, hukuk sistemi, adalet sistemi tarafsız değil ve bağımsız değil. Umarız bu kurum da böyle olmaz.
Bakın, adalet sisteminin nasıl işlediğine dair elimizde çok güzel bir örnek var, çok önemli bir örnek var. Biliyorsunuz, Mehmet Sincar bu Parlamentonun bir üyesiydi, 1991 seçimlerinde Halkın Emek Partisi ile SHP ittifakıyla Mardin’den seçilmiş ve Parlamentoya gelmiş idi. Sayın Mehmet Sincar barışçı, demokratik, mütevazı kişiliği ile bütün yaşamını demokrasiye, barışa, insan haklarına ve özgürlüklere adamış bir milletvekili idi. O yıllarda, bölgede faili meçhul cinayetler işlenmekteydi. 1993 yılında, Batman’da, o günün Demokrasi Partisinin il yöneticileri faili meçhul cinayetlerde yaşamlarını kaybetmişlerdi. Habip Kılıç ve Metin Özdemir adlı yöneticilerimiz, Batman’da birçok faili meçhul gibi, orada yaşamlarını yitirmişlerdi. O günün partisi DEP milletvekillerinden ve merkez yöneticilerinden oluşan bir heyet, insan hakları ihlallerini incelemek ve bu cinayeti yerinde izlemek üzere bölgeye bir heyet olarak gittiler. Heyetin içinde Hatip Dicle, Leyla Zana, Nizamettin Toğuç ve Sayın Mehmet Sincar vardı. Bölgede esnaf ziyareti yaptıkları sırada silahlı saldırıya uğradı heyet ve Mehmet Sincar yakın mesafeden, başına ateş edilerek öldürüldü. Mehmet Sincar’ın cenazesi partisine verilmedi, ailesine verilmedi ve kaçırıldı, Kızıltepe’de, 2 belediye işçisinin çalışmasıyla defnedildi. Faili meçhul cinayetlere bir yenisi eklenmişti. Mehmet Sincar’ın davası mahkemelerde bir sonuç vermedi. Ailesinin açtığı davalar hiçbir sonuç vermedi ve ne yazık ki Parlamento, faili meçhul şekilde cinayete kurban giden milletvekiline de sahip çıkmadı. Aradan on yedi yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bu Parlamentonun üyesi Mehmet Sincar’ın ölümü aydınlığa kavuşturulmadı, sonuçlanmadı.
Merkezi Cenevre’de bulunan Parlamentolar Arası Birliğe bağlı İnsan Hakları Komitesi cinayeti yakından takip etmekte ve Komite, cinayetle ilgili bilgi almak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonuna yazı yazmakta. Komisyon, ailesiyle irtibat kurulamadığını, adresinin bulunmadığını söyledi, oysa Mehmet Sincar’ın eşi Sayın Cihan Sincar Belediye Başkanıydı. 1999 seçimlerinde seçilmiş, 2004 seçimlerinde tekrar seçilmişti ve bu yazışmaların olduğu tarihte belediye başkanlığının dokuzuncu yılındaydı. Ayrıca, aile, mahkemelerde “davacı” sıfatıyla olayı yakından izlemekteydiler. Ergenekon davası açıldığında Mehmet Sincar olayını aydınlatacak deliller ortaya konmuştu, müdahil olarak katılmak istemelerine rağmen, bu talepleri reddedilmişti. Ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi hâlâ bir üyesine sahip çıkmış değil.
Bundan çok daha acısı, bir mahkemenin verdiği bir karardır. Bu, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği bir karar. Bu karara konu olan olay şu: Mardin’in Nusaybin ilçesinde DEHAP ilçe binası aranıyor, hiçbir suç delili bulunmuyor ancak bazı… Bir fotoğraf sergisi var. Fotoğraf sergisinde Mehmet Sincar’ın bu fotoğrafı da asılı. Mehmet Sincar’ın bu fotoğrafının da bulunduğu sergide birçok sanatçının, ölen sanatçıların, Ahmet Kaya gibi, Yılmaz Güney gibi sanatçıların da fotoğrafları var. Mahkeme…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, konuşmanızı tamamlayın lütfen, ek süre veriyorum.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.
İlçe başkanımız ve ilçe yöneticilerimiz gözaltına alınıyor, dava açılıyor. İddia edilen, terör örgütünün propagandasını yapmak ve bu nedenle ilçe yöneticileri cezalandırılıyor. Mahkemenin kararında çok enteresan kayıtlar var. Bakın şu cümleler yer alıyor: “Fotoğrafı asılı kişilerden bir kısmının geçmişte yasa dışı terör örgütünün üyesi olmak, örgüte yardım, yataklık etmek, örgüt lehine gösterilere katılmak, güvenlik kuvvetleriyle girdikleri çatışmalarda veya toplumsal gösterilerde ölmek suçlarından -ölmenin bile suç olduğunu söylüyor mahkeme- olaylarından dolayı soruşturma ve kayıtlarının bulunduğu tespit edilmiştir.” diyor.
Karar metninin bir başka yerinde, bu kişilerden bir kısmının çeşitli terör örgütleriyle irtibatta olduğu şüpheli ve sanık konumunda kişiler bulundukları, bu kapsamda fotoğrafı bulunan şahıslardan Mehmet Sincar ve Tevfik Kaya’nın PKK terör örgütünün üyesi olduğu, operasyonlar sonucu yakalandıkları yazılı.
Sevgili arkadaşlar, ilçe yöneticilerine terör örgütü propagandası yaptıkları gerekçesiyle bir yıl ceza veriliyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, ek süreniz de doldu efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bağlıyorum efendim, bağlıyorum.
BAŞKAN – Lütfen Genel Kurulu selamlar mısınız, lütfen…
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Tamam Başkanım.
…ve yöneticilerin, parti binasında suç işledikleri için, cezaları 2 katına çıkarılıyor. Şu anda parti binalarımızda faili meçhul cinayetlerde ölen bütün sivillerin resimleri var. Onları demokrasi şehidi olarak anmaya devam ediyoruz. Musa Anter de, Vedat Aydın da, Mehmet Sincar da, Ceylan Kız da, Uğur da bizim demokrasi şehitlerimizdir.
Saygılar sunuyorum.
Oylamanın Sonucu (6.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
7.önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Behiç Çelik (Mersin)
Reşat Doğru (Tokat)
Gerekçe (7.Önerge):
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak, Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek, Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak, Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır. Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda Anayasa’nın daha geniş bir uzlaşma içinde geçmesi gerekmektedir.
Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.4 Sekizinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni ilk Haliyle Kabul Edilmiştir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı: 409; Kabul: 340; Ret: 69; Çekimser: -; Boş: -; Geçersiz:
Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)
Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)
___________________________________________________________________________
4 Sekizinci Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Aşaması (07/07/2010 Tarih Ve E:2010/49 ; K:2010/87 Sayılı Anayasa Mahkemesi Kararından)
4.1 Sekizinci Maddeye İlişkin İptal Ve Yürürlüğün Durdurulması İsteminin Gerekçesi
“ I.B.1. 7.5.2010 Tarihli ve 5982 Sayılı Kanun’un 8’nci maddesinin 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74’üncü Maddesinin Üçüncü Fıkrasını Yürürlükten Kaldırarak Maddeye Eklediğini İfade Ettiği Üçüncü Fıkradaki “ve Kamu Denetçisine Başvurma” İbaresi İle Madde Başlığındaki “ve Kamu Denetçisine Başvurma” İbaresinin, Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Fıkralarının Anayasaya Aykırılığı
7.5.2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasını yürürlükten kaldırarak maddeye eklediğini ifade ettiği üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarda, Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulduğu görülmektedir. Ancak Kamu Denetçiliği Kurumunu oluşturmak için T.C. Anayasasının 74 üncü maddesine eklenen fıkralarda Anayasaya aykırı hususlar vardır. Şöyle ki:
5982 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin değiştirdiğini ifade ettiği T.C. Anayasasının 74 üncü maddesinin yeni eklenen dördüncü fıkrasında, Kamu Denetçiliği Kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak, ancak idareyle ilgili şikayetleri incelemek üzere kurulduğu görülmektedir.
Şikayetleri incelemekle görevli bir idari kurumun TBMM Başkanlığına bağlanması, yasamanın bu kurumun işlevleri bakımından yürütme üzerinde üstünlük kazanması anlamına gelmektedir. Bu durumun ise Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sıralanan Başlangıç ilkelerinden kuvvetler ayrılığı ile bağdaşmayacağı ortadadır.
Diğer yandan T.C. Anayasasının 74 üncü maddesine eklendiği ifade edilen beşinci fıkrada, Kamu Başdenetçisinin seçiminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, yukarıda belirtilen “yasamanın yürütme üzerinde kuvvetler ayrılığına aykırı olarak üstünlük kurması” durumunun, daha da somut bir görünüm kazanmasına neden olmaktadır. Seçim için, söz konusu beşinci fıkrada belirtilen yöntem ise, Kamu Başdenetçisinin seçiminde tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluk partisinin belirleyici olmasını sağlamaktadır. Bu da, yasamanın bu bağlamda yürütme üzerinde üstünlük kurmasını sağlayan bir başka husus olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü ilk iki oylamada seçilmek için üye tamsayısının üçte iki ve 3 üncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranırken, dördüncü oylamada, seçilmek için, en fazla oyu almak yeterli görülmüştür. Bu da Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sıralanan Başlangıç ilkelerinden kuvvetler aykırılığına aykırıdır.
5982 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin, T.C. Anayasasının 74 üncü maddesine eklediğini ifade ettiği altıncı fıkrada ise, Kamu Denetçiliği Kurumunun görevlerine, yetkilerine, inceleme sonunda yapacakları işlemlere ilişkin hiçbir belirleme yapılmamış; bu hususların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Bir başka deyişle Kamu Denetçiliği Kurumunun yetkileri, inceleme sonunda yapacakları işlemler, tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakılarak adeta isimden ibaret işlevi ve yetkileri belirsiz bir kurum oluşturulmuştur. Böyle bir belirsizliğin hukuki güven duygusunu sarsacağı, keyfiliğe yol açacağı ve bu nedenlerle Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen “hukuk devleti” niteliği ile bağdaşmayacağı açıktır.
Ayrıca Kamu Denetçisi Kurumunun idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyeceği belirtilmiş; ancak, bu inceleme sonunda yapılacak işlemler belirtilmemiş; özerk kurumlar ayrık tutulmadığı için, onlar da bu denetimin kapsamı içine girmişlerdir. Aynı durum yargıya intikal etmiş veya yargı kararına bağlanmış idari işlemler için de söz konusudur. Bunlar da ayrık tutulmadıkları için söz konusu denetimin kapsamı içinde kalmışlardır. Denetimin sonucunda yapılacaklar hakkında da belirsizlik vardır. Bu belirsizlikler de hukuki güven duygusunu zedelemekte ve söz konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesine aykırılığı çok açık hale gelmektedir.
Bu nedenle, 5982 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin Anayasanın 74 üncü maddesine eklediği dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraların Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti niteliğine aykırı düştüğünün, 8 inci madde bir Anayasa değişikliği yaptığı için bu aykırılığın Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti niteliğinin Anayasanın 4 üncü maddesine aykırı olarak değiştirilmesi anlamına geldiğinin, söz konusu fıkraların bu nedenle iptal edilmesi gerektiğinin söylenmesi gerekmektedir.
Bu belirsizlikler hukuki güven duygusunu zedelemekte ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir. Diğer yandan hakkında yargıya başvurulan veya yargı kararı verilmiş idari işlemlerin denetim alanı içinde olması da, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Bu nedenle, 5982 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin Anayasanın 74 üncü maddesine eklendiğini ifade ettiği dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraların, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin “hukuk devleti” niteliği ile Başlangıç ilkelerinden kuvvetler ayrılığına aykırı düştüğünün; söz konusu 8 inci madde bir Anayasa değişikliği yaptığı için, bu aykırılığın Anayasanın 2 nci maddesindeki yukarıda belirtilen niteliklerin Anayasanın 4 üncü maddesine aykırı olarak değiştirildiği anlamına geldiğinin ve bu nedenle söz konusu dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraların iptalinin gerektiği söylenmelidir.
Diğer yandan 5982 sayılı Kanunun Anayasanın 74 üncü maddesine eklediği ifade edilen üçüncü fıkrada, Anayasaya aykırılığı açıklanan Kamu Denetçiliği Kurumuna başvuru hakkı düzenlenmektedir. Bu hakkın da, Kamu Denetçiliği Kurumunun ve bu uygulamanın Anayasaya aykırı olduğu dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar için yapılan açıklamalarda ortaya konulmuş olduğu için, bu açıklamalarda belirtilen gerekçelerle Anayasaya aykırı düştüğü söylenmelidir ve bu nedenle bu fıkrada yer alan “ve kamu denetçisine başvurma” ile madde başlığındaki “ve kamu denetçisine başvurma” ibareleri iptal edilmelidir. “
4.2 5982 Sayılı Kanun’Un 8. Maddesi Yönünden Anayasa Mahkemesince Yapılan İnceleme
“ 5982 sayılı Yasa’nın 8. maddesi ile Anayasa’nın 74. maddesinde değişiklik yapılarak, idarenin işleyişine ilişkin şikâyetleri incelemek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmakta ve Kamu Başdenetçisinin seçim usulü düzenlenmektedir.
Dava dilekçesinde şikâyetleri incelemekle görevli bir idari kurumun TBMM Başkanlığı’na bağlanmasının, yasamanın bu Kurumun işlevleri bakımından yürütme üzerinde üstünlük kazanması anlamına geleceği ve Anayasa’nın Başlangıcında belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaşmayacağı, ayrıca Kamu Başdenetçisinin seçim yönteminin bu durumu daha da güçlendirdiği, kurumun yapısı ve işleyişine ilişkin diğer konuların düzenlenmesinin yasaya bırakılmış olması nedeniyle belirsizlik doğduğu ve bu durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasacılık düşüncesi ve sınırlı devlet ilkesinin bir unsuru olarak kuvvetler ayrılığı ilkesi genellikle hukuk devleti ilkesi ile ilişkilendirilmektedir. Esasen hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri anayasacılık düşüncesinin iki farklı yüzüdür. Bu düşünce, devlet iktidarının temel hak ve özgürlükler lehine sınırlandırılması amacına ulaşmak için iki temel enstrüman öngörmüştür. Bunlardan birincisi devlet iktidarının farklı organlar arasında paylaştırılması yoluyla kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlayan kuvvetler ayrılığı, diğeri ise devlet yetkilerinin kullanılmasının hukuka bağlanması yoluyla yönetimde keyfiliğin sona erdirilmesini amaçlayan hukuk devleti ilkesidir.
Günümüzde kuvvetler ayrılığı bir taraftan hükümet sistemlerinin tanımlanmasının bir aracı olarak kullanılmakta, diğer taraftan ise farklı devlet organları arasında bir kontrol ve denge sistemi olarak görülmektedir. Yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerin doğasına bakılarak hükümet sistemleri, sert kuvvetler ayrılığı (Başkanlık) sistemleri ve yumuşak kuvvetler ayrılığı (Parlamenter Hükümet) sistemleri şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bir de her iki sistemin bazı özelliklerini içinde barındıran yarı başkanlık sisteminden söz edilmektedir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin tek bir anlamı ve uygulama biçimi olmadığından her ülkenin özgün tarihsel ve siyasal koşullarına bağlı olarak farklı uygulamaların ortaya çıkması doğaldır. Bu farklı tercihlerden birisinin, diğerlerine göre üstün tutulması söz konusu değildir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi Anayasalarımızda farklı şekillerde düzenlenmiştir. 1924 Anayasası “kuvvetler birliği, fonksiyonlar ayrılığı” sistemini benimsemişken, 1961 Anayasası klasik parlamenter sistemi benimsemiş, 1982 Anayasası ise yürütmenin güçlendirilmesine dayalı rasyonelleştirilmiş parlamenter sistemi benimsemiştir.
Anayasa’nın Başlangıcının dördüncü paragrafında kuvvetler ayrılığının “… Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu” ifade edilmektedir.
Anayasa Mahkemesi de çeşitli kararlarında kuvvetler ayrılığının “devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetkilerinin kullanılmasıyla sınırlı bir işbölümü ve işbirliği olduğu, üstünlüğün ancak Anayasa ve yasalarda bulunduğu” (K.T. 20.5.1997, E: 1997/36, K: 1997/52; K.T. 12.12.1996, E:1996/64, K:1996/47; K.T. 4.7.1995, E: 1995/35, K: 1995/26) ve bu ilkenin “sadece yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin ayrı organlara verilmesini değil, bazen tek bir kuvvetin çeşitli organlar arasında bölüşülebilmesini de içerebileceğine” (K.T. 1.6.2005, E:2004/60, K:2005/33) karar vermiştir.
Bu nedenle demokratik sistemi ortadan kaldıran ve bütün yetkileri tek elde toplayan veya diğer organları bir organın kontrolü altına alan bir sistem öngörülmedikçe kuvvetler ayrılığı ilkesinin anlamsız hale getirildiği ya da ortadan kaldırıldığı söylenemez.
Hukuk devleti ilkesi, özünde yönetimin hukukla bağlılığı, yöneticilerin şahsi ve keyfi iradesinin değil, hukukun hâkim olması anlamına gelmektedir. Devlet adına yetki kullananların yetkilerini hukuktan almaları ve hukuka uygun olarak kullanmaları yoluyla tüm bireylerin aynı muameleye tâbi tutulması, keyfi farklı uygulamaların önüne geçilmesi ve böylece birey haklarının güvence altında olacağı düşüncesi hukuk devleti kavramını ortaya çıkarmıştır. Hukuk devletinden söz edebilmek için genel, soyut, önceden bilinebilir, anlaşılabilir ve istikrarlı kurallardan oluşan bir hukuk düzeni mevcut olmalı ve hukuk kuralları, yönetilenler kadar siyasi iktidarı kullanan devlet organlarını ve yöneticilerini de bağlamalıdır.
Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında hukuk devletini “eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık devlet” şeklinde tanımlamıştır.
Hukuk devletinin somut uygulamasında farklı hukuk devleti anlayışları ve farklı devlet uygulamalarının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bundan dolayı anayasa koyucunun hukuk devleti ilkesinin nasıl hayata geçirileceğini belirleme konusunda geniş bir takdir yetkisine sahip olması doğaldır. Bu nedenle hukuk devleti ilkesinin ortadan kaldırılmasından ya da anlamsız hale getirilmesinden söz edebilmek için, devlet organlarının hukuka bağlılığı ilkesini veya bunun kurumsal güvencelerini ortadan kaldıran bir değişikliğin yapılmış olması gerekir. Yoksa anayasa koyucunun farklı hukuk devleti uygulama modellerinden herhangi birisine yönelik tercihinin yerindeliğine ilişkin yargısal denetim yetkisi bulunduğu söylenemez.
Bu çerçevede temel işlevi kamu yönetiminin şeffaflaşması ve bireylerin temel haklarına saygı göstermesine katkıda bulunmak suretiyle hukuk devletinin güçlenmesini sağlamak olan ombudsman ya da kamu denetçiliği kurumu, Avrupa demokrasilerinin temel kurumlarından birisi haline gelmiştir.
Kamu gücünü kullanan makamların işlemleriyle ilgili olarak vatandaşların şikâyetlerini incelemekle görevli bağımsız bir kurum olan kamu denetçiliğinin, kendine ulaşan şikâyetlerle ilgili olarak hukuka ve hakkaniyete uygunluk açısından inceleme yaparak ulaştığı sonuçları ilgili kurumlara bildirmesi ve gerekli tedbirlerin alınmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Böyle bir kurumun oluşturulmasının hukuk devletini ortadan kaldırdığı ya da içini boşaltarak anlamsızlaştırdığı söylenemez.
Diğer taraftan, parlamenter sistemlerde parlamentoların temel işlevlerinden birisi yürütme organını denetlemektir. Nitekim Anayasa’nın 98 ilâ 99. ve 100. maddelerinde bu denetim yöntemleri düzenlenmiştir. Yürütme organı yalnızca Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundan oluşan siyasi yürütmeden ibaret olmayıp, idare geniş anlamda yürütmenin bir parçasıdır. Siyaset için zaten var olan denetim yetkisinin idareyi de kapsayacak şekilde genişletilerek idarenin işlemlerinin hukuka uygunluğunu sağlayacak yeni bir mekanizma oluşturulmasının kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırması ya da anlamsız hale getirmesi söz konusu olamaz.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, Anayasa’nın başlangıcında belirtildiği gibi, devlet organları arasında işbölümü ve medeni bir işbirliği anlamına gelip organların karşılıklı olarak birbirlerini dengelemeleri esasına dayanır. Yürütmenin yasama tarafından denetlenmesi de bu ilkenin somutlaştırılması anlamına gelir. O nedenle kamu denetçiliği kurumunun kurulması kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı değildir.
Öte yandan, dava dilekçesinde Kamu Başdenetçisinin seçimine ilişkin öngörülen usulün hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüşse de, farklı seçim usullerinden herhangi birisinin tercih edilmesi kurucu iktidarın takdir yetkisi içinde olduğundan, bu hükümde somutlaşan tercihin kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırdığı söylenemez.
Kurumun yapısı ve kamu denetçilerinin seçimi gibi hususların düzenlenmesinin kanuna bırakılmasında hukuk devleti ilkesini değiştiren bir yön bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir. “
4.3 Sekizinci Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Karar Sonucu
E- 8. maddesiyle, 7.11.1982 günlü, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 74. maddesinin; değiştirilen kenar başlığında ve eklenen üçüncü fıkrasındaki “… ve kamu denetçisine başvurma …” ibareleri ile dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarının, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, “