bulamadim:( BEŞİNCİ MADDE

BEŞİNCİ MADDE ( SENDİKA KURMA HAKKIYLA İLGİLİ ANAYASANIN 51. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

Aynı zaman ve iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamamasına ilişkin kısıtlamanın kaldırılması için Anayasanın 51. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun beşinci maddesi)

5982 Sayılı Kanunun Beşinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni

MADDE 5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

­­­­­­­­­­­­­___________________________________________________________________________

1 Beşinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması ( Komisyonda Teklif Değişmemiştir.)

1.1 Beşinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması  ( Fark Yok)

Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:

 MADDE 5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

1.2 Beşinci Maddenin Madde Gerekçesi

 

Madde 5- Anayasanın 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası, sendika özgürlüğünü iş kolu ile sınırlamakta ve aynı zamanda aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamayacağını hükme bağlamaktadır. Bu düzenleme, Uluslararası Çalışma Teşkilatının (ILO) Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı Sözleşmesine aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle, söz konusu aykırılığın giderilmesi amacıyla 51 inci maddenin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.

1.3  Beşinci Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

Teklifin çerçeve 5 inci maddesi ile Anayasanın sendika kurma hakkını düzenleyen 51 inci maddesinin “aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz” hükmünü içeren dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bazı üyelerimiz bu madde ile ilgili değişiklik sonucu ILO’ya uymak adına yandaş bir sendika düzeni oluşturulmaya çalışıldığını ifade etmişlerdir. Bazı üyelerimiz ise yarı zamanlı çalışmalarda bu hükmün sıkıntılara neden olduğunu, düzenleme ile bu sıkıntıların giderileceğini belirtmişlerdir. Madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”

___________________________________________________________________________

2 Dördüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1  Beşinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına OSMAN KAPTAN (Antalya)

Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; görüşülmekte olan Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, gecenin bu saatinde, milletimizin, insanlarımızın, işçilerimizin, çiftçilerimizin büyük bir bölümü uykudayken, iktidar, siyasal iktidar Anayasa’da değişiklik yapıyor, biz de, bu değişiklik karşısında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve muhalefet partileri olarak milletimizin hakkını, hukukunu savunmaya çalışıyoruz.

Sayın arkadaşlarım, siyasal iktidar “Örgütlenme hakkını savunuyoruz.” diyor ama örgütlenen işçileri perişan ediyor. Sendikaların, sendikalı işçilerin haklarını ellerinden alıyor, onlara bir bakıma köle muamelesi yapıyor. Hak arayan Tekel işçilerine şiddet uyguladınız. İşçileri, kışın ayazında soğuğunda, eksi 10 derecede suya attınız, hak arayan işçilerimizin üzerine biber gazıyla gittiniz, milletvekili arkadaşlarımıza bile biber gazı sıkılmasına göz yumdunuz ve seyirci kaldınız. Polis copuyla işçilerimizi dağıttınız. Anayasa’da toplantı ve gösteri hakkı zaten var, siz bu özgürlüğü işçileri coplayarak gösteriyorsunuz. Memura sözleşme hakkı veriyor ama grev hakkı vermiyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, şu anda devlette 1 milyonun üzerinde taşeron işçisi var. Bunlar sendikasız, bunlar toplu sözleşmesiz, bunlar grev hakkı verilmeyen insanlarımız. Ömür boyu asgari ücret mahkûmu bir sistem yarattınız. Şimdi de, bize, sözde, örgütlenme ve demokrasi lafları ediyorsunuz. Sayın arkadaşlar, bu laflara karnımız tok.

Sayın milletvekilleri, AKP yandaş sendika yarattı bir de. AKP’yi destekleyen bir memur sendikasının üye sayısı bu İktidar döneminde yüzde 770 oranında arttı. Bu artışı AKP’nin yandaş, yanlı iradesi sağlamıştır. Eğer bir yandan “İş akdini feshederiz, işten atarız.” tehdidiyle… Örneğin Orman-İş Sendikasından işçiler istifa ettirilerek Hak-İş’e üye olmaları sağlanmıştır. Bu haksızlıklar Antalya’da olmuştur, Muğla’da olmuştur ve diğer orman bölgelerimizde olmuştur. Bu bir zalimliktir, bu zulümdür, bu baskıdır, haksızlıktır, adaletsizliktir; Adalet ve Kalkınma Partisi diye “Adalet” ile başlayan bir partinin ismine yakışmayan uygulamalardır.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik çığ gibi artmıştır. İşsizlerin yüzde 6,7’si yani yüzde 7’si İşsizlik Fonu’ndan maaş almaktadır, yüzde 93’ü ise herhangi bir destek alamamaktadır. Yani kısaca, işçilerimiz perişandır, emeklimiz perişandır; emeklimiz açtır, sefildir; emeklimiz ve işçilerimiz anasından doğduğuna bin pişmandır; emeklimiz icralıktır, emeklimiz evini satıyor, emekli böbreğini satıyor; emekli çocuğunu okutamıyor, emekli kendisini ve ailesini tedavi ettiremiyor, devlet emeklisine sahip çıkamıyor.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde 9,2 milyon emeklimiz var. BAĞ-KUR emeklilerimizin yüzde 99’u, işçi emeklilerimizin yaklaşık yüzde 82’si, memur emeklilerimizin de yüzde 29’u açlık sınırının altında maaş almaktadır. Bu değişiklikle bu açlık sınırının altında maaş alan insanlarımıza bir şey getirilmemektedir. Ortalama olarak emeklilerimizin yüzde 75’i açlık sınırının altında yaşamakta, yüzde 74’ü de borç yükü altında ezilmektedir.

Sayın arkadaşlarım, daha bu yılbaşında “Emeklilerimize haklarını teslim ediyoruz, ahde vefamızı gösteriyoruz. Emekli vatandaşlarımızın durumlarını iyileştirmek için devrim niteliğinde düzenlemeler yaptık.” diyor Sayın Başbakan ama görüyoruz ki şu ana kadar yapılan herhangi bir şey yok.

Sayın Başbakan, 2008’de Mersin Ziraat Bankası önündeki 1 kilometrelik emekli maaş kuyruğu sanki sizin devri İktidarınızda olmadı mı?

2009’da Batman’da yaşlılık maaşını almak için PTT önünde kuyrukta beklerken ölen vatandaşımız, yılbaşında Sivas’ta donarak ölen emekli işçimiz, daha dört beş ay önce Muğla Milas’ta açlıktan ölen gazimiz… Sizin devri İktidarınızda bu olaylar yaşanmadı mı?

Emekliyle alay eder gibi 60 lira artış yapmak mı ahde vefanız? SSK ve BAĞ-KUR emeklileri arasındaki haksızlık, hukuksuzluk giderilmemiş, intibak sorunları çözümlenmemişken devrim niteliğinde hangi sorunu çözdünüz? En düşük SSK emekli aylığı 403 lira, en düşük esnaf emekli aylığı 476 lira, en düşük BAĞ-KUR tarım emeklisi aylığı 306 lira iken 60 lira vererek devrim mi yapmış oluyorsunuz? Müftü ve ilahiyatçıların belirttikleri gibi, emeklilerin fitre ve zekâta muhtaç hâle getirilmesi midir sizin ahde vefanız? Zaten yılbaşından beri temel ihtiyaç maddelerine koyduğunuz zamlar, yaptığımız maaş artışının 2-3 katını aldı götürdü.

Sayın arkadaşlar, Hükûmet önce ilgili bakanıyla açıklama yaptı, “Emekli maaşlarına yapılacak zam Başbakanca AKP Grubunda açıklanacaktır.” diye. Bütün emekliler yılbaşında, 5 Ocak 2010’da AKP Grup toplantısına kilitlendi. Bu arada yandaş medya, sanki en az emekli maaşının açlık sınırının üstüne çıkarılacağı, 800-900 lira olacağı gibi bir beklenti oluşturdu. Sonra ne oldu? Yaklaşık 9 milyon emeklinin 7 milyonuna 60 lira artış yapıldı. Yani, sevgili arkadaşlarım, kısaca, dağ fare doğurdu. Hükûmet, kanunu çıkarmadan “zam” lafını çıkardı. Ocak ayı içinde emekliler bankaya koştular, ancak hayal kırıklığıyla geri döndüler. Memur emeklilerinin maaşlarında ise herhangi bir iyileştirici düzenleme yapılmaması da ayrı bir eksiklikti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimize yapılan zam yetersizdir. Emeklilerimizin insanca yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlayacak ciddi artışlar yapılmalıdır, intibak sorunları çözülmelidir. Bu konuda biz, gazi ve şehit maaşlarına ve tüm emeklilerimize 300 lira maaş artırılması yönünde kanun teklifi verdik ama AKP İktidarı tarafından bunlar kabul edilmedi. Sayın milletvekilleri, ömrünü devlet hizmetine vermiş emeklilerimize, iki gözü, iki ayağı olmayan bir gazimize, eşini, babasını, evladını vatana feda etmiş olan şehit ailelerimize 300 lira maaş artırımını fazla görmemek gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Hükûmet için en iyi emekli, az maaş alan veya erken ölen emeklidir. AKP için en iyi emekli, kendisine çiçek veren emeklidir. Artık emeklilerimiz bu Hükûmeti çok iyi öğrendi. “Emekli için devrim yaptık.” demenin “Emekliyle dalga geçtik.” demek olduğunu; “Emekliye ahde vefamızı yerine getirdik.” demenin boş vaat demek olduğunu, emekliyle alay etmek olduğunu artık emeklilerimiz çok iyi öğrendi. Hükûmetin, Anayasa değişikliğiyle emeklinin de, işçinin de, çiftçinin de herhangi bir sorununu çözmediği ortada. Emeklilerin başkanı bu Hükûmete çiçek verse de emekliler AKP’ye oy vermeyecek, AKP’yi sandığa gömecektir. 9 milyon emekli, aileleriyle birlikte 20 milyondan fazladır. AKP’yi iktidardan götürmeye emeklilerin gücü yeter de artar bile.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaptan, süreniz doldu, size de ilave süre veriyorum.

Buyurun.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; emekliler ya yaşayacaklar ya da sürüneceklerdir. AKP iktidarda kalırsa emekli bitecek, emekliler bitmemek için AKP’yi bitireceklerdir.

Bu Hükûmeti emeklilerimize havale ediyor, işçilerimize havale ediyor, tüm emeklilerimize ve tüm milletimize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

2.2 Beşinci Madde Hakkında MHP Grubu İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) –

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 51’inci maddesi “Aynı zamanda aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu hüküm, sivil toplumları geliştirmek, sendikaları güçlendirmek amacıyla düzenlenmiştir. Bu hükmün ortadan kaldırılması sendikacılığı zaafa sokacak ve oluşturulan yandaş kurumlar arasına yeni yandaş sendikaların katılmasına vesile olacaktır. Dikkat edildiğinde, yeni Anayasa taslağındaki düzenlemede yine değişen hiçbir şey olmadığı gibi, çalışma hayatı ve kamu sendikacılığı açısından tuzaklarla dolu bir düzenleme olduğu açıkça görülmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa değişikliği, bir siyasi parti ya da toplumun herhangi bir kesimine hizmet etmek üzere yapılamaz. Anayasa, milletin bütününü kapsayan, gelecek nesilleri de ilgilendiren ve millî bir mutabakat gerektiren toplumsal bir sözleşmedir. Toplumsal uzlaşma sağlanmadan çıkacak yeni anayasa hem kaos ve memnuniyetsizlik oluşturacak hem de Anayasa’nın meşruiyetini her zaman tartışmaya açık bırakacaktır.

Yaklaşık sekiz yıldır uyguladığı siyasetle millî ve manevi değerlerimize zarar veren AKP, sivil dikta özlemiyle müdahil olamadığı devlet kurumlarına âdeta savaş açmıştır. Sosyal barış, kanun maddeleriyle değil, gönülle, vicdanla ve ahlakla sağlanır. AKP zihniyetinin yitirdiği ve eksikliğini hissettirdiği esas değerler bunlardır. Anayasanın sivil ve demokratik olmasının gerek ve yeter şartı, onun sadece siviller eliyle ve bir parlamento marifetiyle yapılmış olması değildir; sosyal kesimlerin katılımı ve rızası önceliklidir. Yeni bir mağduriyet alanı oluşturma adına hazırlanan Anayasa değişikliği paketinde ilk göze çarpan unsur, toplumu ilgilendiren zorunlu ve insani hizmetlerin makyajlanarak öne çıkarılmak istenmesidir. Milliyetçi Hareket Partisi, yeni anayasanın toplumsal uzlaşmayla yapılması gerektiğine inanmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, AKP’nin Anayasa Değişikliği Teklifi’ne usulden ve esastan karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü değişiklik teklifi, Anayasa değişikliği yapma usulüne uygun bir süreç izlenmeden hazırlanmıştır. Teklif ile getirilen hususlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek gelişmelere fırsat verecektir, ayrıca Anayasa’nın 2’nci maddesinde bir amaç olarak belirlenen toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar verecektir. Ülkemiz ve milletimiz için çok değerli yılları insafsızca heba eden AKP zihniyetinin, bunca seneden sonra, milletimizi aldatacağı yalanı kalmamıştır. Terörün sona ereceğine dair sözler tutulmamış, bitirilmesi bir yana, bilakis teröristler hasretle kucaklanarak silahla yapmayı düşündüğü bütün ihanetler siyasetin malzemesi hâline getirilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, aziz milletimizi peşine takacakları bütün vaatleri ve bahaneleri geride kalan yıllarda harcamıştır, oynayacağı son koz, Anayasa değişiklik teşebbüsüdür. AKP’nin bu kozdan ve oluşturacağı gerilimden başka saklanacağı ve sığınacağı yer kalmamıştır. AKP, başarısız siyasetinin, teslimiyetçi zihniyetinin, iflas etmiş politikalarının bahanesini, şimdi Anayasa’ya bağlama arayışındadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin referanduma kadar götürmeyi hesapladığı Anayasa değişikliklerindeki maksadı, ne ülkemizi çağdaş anayasaya kavuşturma isteği ne de siyasi vesayet tartışmalarına son verme arayışıdır. AKP, ucuz hesapların ve nafile oyunların peşindedir. Bütün gayreti, bütün mücadelesi, ne demokrasi içindir ne de millet hayrınadır. Yaklaşan seçime girerken, demokrasi arayanlar ile demokrasi karşıtları gibi sanal iki cephe oluşturarak bu ayrışmadan yararlanmak arayışındadır.

Değerli milletvekilleri, partimiz, anayasaları değişmez kurallar bütünü olarak görmediği gibi, Anayasa’yı değiştirme konusunda da millî hassasiyetler haricinde, menfi düşünceye sahip değildir. Ancak, AKP, yirmi sekiz yıldır tartışma konusu olan böyle önemli bir meseleyi, iktidarından yedi buçuk yıl sonra ve hemen seçim öncesinde, âdeta bir oldubittiye getirmek istemektedir. Bu değişiklik teklifinde AKP samimi değildir. AKP, bu teklifle, hukuku, demokrasiyi ve özgürlüğü kendine maske yapmaktadır. Toplumda 82 Anayasası’nın uzlaşma içinde değişmesiyle ilgili bir beklenti mevcuttur. Darbe Anayasası’nı en fazla eleştiren, değişmesini isteyen ve bunu, 1999, 2002 ve 2007 seçim beyannamelerinde de ifade eden Milliyetçi Hareket Partisidir. Uzlaşma kültüründen uzak olan bu teklif, milletin ihtiyaçlarından değil, AKP’nin ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu teklif, bu hâliyle tam bir dayatmadır, samimi değildir, gayriciddidir, dürüst değildir.

Saygıdeğer milletvekilleri, AKP’nin açılım ve çözüm adı altında hayata geçirmeye çalıştığı bir sürece şahit oluyoruz.

Bu süreç, Anayasa’mızın değişmez hükümlerinde ifadesini bulan, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve kuvvetler ayrılığı prensibine alenen aykırı olan, Türkiye’nin millî devlet niteliğinin ve üniter siyasi yapısının tasfiye sürecidir. Bu süreçte Türkiye etnik farklılıklar temelinde ayrışarak sözde demokrat olacak, millî birliğinin temellerini yıkarak sözde demokratikleşecek ve parçalanarak çağdaşlaşacak, böylece güçlü bir devlet olacaktır. Bu bölünme sürecinin “çağdaşlık ve demokrasi” adıyla içine nüfuz edilmeye çalışılan temel doküman ise Anayasa maddeleridir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan Erdoğan 17 Nisan 2010 günü katıldığı bir televizyon programında Anayasa değişikliği konusunda şunları söylemiştir: “Anayasa değişikliği önerimiz, açılım projemizin, millî birlik ve kardeşlik projemizin önemli bir parçasıdır; açılım kapsamında atacağımız adımların önünü açıyor, altyapısını hazırlıyor.” Başbakan bu açıklamasıyla, Anayasa değişikliği amacının PKK açılımını hayata geçirmek olduğunu, bölünmez bütünlük aleyhine fiilleri, bu düşünce ve hesapla, parti kapatma nedeni olmaktan çıkarmayı öngördüklerini itiraf etmiştir.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ayıp ya! Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Bu itibarla, Hükûmetin Anayasa değişikliklerini, bir toplumsal ihtiyaçtan öte, bu sinsi niyetin hayata geçirilme çabası olarak görmek gerekmektedir.

Bugünkü tekliflerin içinde “açılım” denen yıkımla ilgili maddelerin açıkça bulunmaması kimseyi aldatmamalıdır. Yapılmak istenen, bir sonraki Anayasa değişiklik paketlerinde yer alacak sinsi planların önünün açılmasıdır ve pürüzlerin şimdiden ortadan kaldırılmasıdır. Bunların tamamı, aldatma, kandırma, yalan ve riyadan başka bir şey değildir.

AKP’nin saklandığı yalanların başında demokratikleşme iddiaları gelmektedir. Ne var ki Anayasa değişiklikleriyle amaçlanan, asla demokrasi değildir. AKP’nin demokrasiden ne anladığı, sekiz yıla yaklaşan zorbalıkları ve icatlarıyla ortaya çıkmıştır.

Sayın milletvekilleri, Türk milletinin gündemi Anayasa değişikliği değildir. Milletin gündeminde, emeklinin açlık sınırının altında yaşıyor olması, her evde en az 1 işsizin bulunması, çiftçinin gelir desteğiyle yaşamaya mahkûm edilmesi, her gün binlerce iş yerinin kapanması ve halkın yardımlarla yaşamaya mecbur bırakılması bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, size de ilave süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yangın yerine döndürdüğü memleketin içler acısı hâlini görmezden gelen AKP, Anayasa değişikliğiyle, halkın gerçeklerini, sefaletini, yokluğunu, dibe vuran şartlarını, işsizliğin ana babalara verdiği acıları gözden kaçırmaya çalışmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, anayasalar kirli ellerin, kirli zihniyetlerin ve lekeli alınların kendilerini aklayacakları, arkasına saklanacakları istismar malzemeleri ve paravanlar değildir ve olmamalıdır (MHP sıralarından alkışlar) ve eğer bir yerden değişikliğe başlanacaksa, temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla işe başlanmalıdır.

Sözlerime burada son verirken Anayasa değişikliği için oy kullanacak milletvekili arkadaşlarımın tarih önünde sorumlu olduklarını tekraren hatırlatıyor, yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

2.3 Beşinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddeleri üzerine sunulan kanun değişikliği teklifinin 5’inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken bir hatırlatmayı borç biliyorum. Bir: DTP ve bugün BDP olarak burada temsil edilen bütün vekiller, herkesten belki de daha çok halkın iradesiyle buradalar. Çünkü seçimden hemen önce, hiçbir şekilde buluşamayan AKP, MHP ve CHP, kutsal bir ittifak yaparak Kürtlerin özgür seslerinin buraya yansımaması için hilelere başvurdular. Size rağmen geldik, bu ittifaka rağmen buraya geldik. Bir daha kimse bize “Buradasınız ya.” deme hakkına sahip değildir, bu halkın iradesine yapılmış bir saygısızlık olarak alırız, bir.

İkincisi: Biz burada yemin ettik. Kimse bize yemini hatırlatmasın. Biz insan haklarını koruyacağımıza dair söz verdik, değil mi arkadaşlar? İnsan hakları nedir? İnsan hakları evrensel belgelerinde neler yer alır? Biz bu sözümüzün arkasındayız. Herkesin insan haklarını savunmaya yemin ettik ve bu yeminimizin gereklerine sonuna kadar devam edeceğiz.

Bir zamanlar, savaşın en yoğun olduğu zamanda Genelkurmay Başkanlığını yapan Doğan Güreş dedi ki: “Bu ülkede adı konulmamış, düşük yoğunluklu bir savaş yaşandı.” Bunları biz söylemedik tek başımıza. Kabul etseniz de etmeseniz de savaş sadece sınırların ötesinde gelişmiyor, savaş “iç savaş” olarak da tanımlanıyor, dünya literatüründe de yeri var. Türkiye’de bir iç savaş yaşandı ve hâlâ da belli boyutlarıyla devam ediyor.

Şimdi, Anayasa’yı böyle yamayarak, darbe yasalarını böyle süsleyerek, cilalayarak bir yere varamazsınız. Yargıtayda CHP’li olmuş ne olacak, AKP’li hâkim olmuş ne olacak? Kanunlar ortada. Kürtçe’de bir söz var “… …” (*) Yani “Çıplak, ha suyun bu tarafında olmuşsun ha suyun öbür tarafında olmuşsun.” Bizim için değişen bir şey yok, işçi için değişen bir şey yok, yoksul için değişen bir şey olmayacaktır. Dolayısıyla bizler burada, bu cunta anayasasının, seksen yıllık resmî ideolojinin bütün duygu, düşünce, hukuk kalıplarıyla problem yaşıyoruz, hak ihlali yaşıyoruz.

(*) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.

Biz hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz. Emekçinin de hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz, kadınların da hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz, çocukların da hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz, farklı farklı inançlara mensup, Alevilerin de, hakiki demokrat Müslüman’ın da, herkesin, Roman’ın da, Yahudi’nin, Hristiyan’ın, Ermeni’nin de hak ve özgürlük mücadelesini veriyoruz.

Biz ülke olarak, toplum olarak, hükûmetler olarak gerçeğimizle yüzleşmek zorundayız. Arkadaşlar, size acı geliyor değil mi? Daha önce hiç duymadınız, hep siz söylediniz birileri dinledi. Bu hakikat, hiç bu kadar çıplak söylenmedi belki de, belki de bu yüzdendir bu kadar canınız acıyor ama acıyacak çünkü bu acıları yaşattınız, yaşanıyor yani. Hepimiz bu acıların ortadan kalkması için ortaklaşmak zorundayız. Yoksa iktidara kilitlenmiş kavgaların ve iktidar erkinin nasıl el değiştirdiğinin hesabı ve pazarlığıyla bizim işimiz olmaz. Biz, özgürlüğün mücadelesini vermeye varız ve bu mücadelemizi de hiç kimse zapturapt altına alamaz.

Ellerimizi kelepçeleyebilirsiniz, hapishanelere atabilirsiniz; attılar da, hâlâ da hapishanelerde insanlar. Milletvekilleri de öldürüldü, öldürülebiliriz de ama hak ve özgürlük mücadelemizden vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz de.

O nedenle, bu Mecliste adaleti gerçekleştirmek, herkesten önce, “adalet” kelimesini partisine şiar edinmiş Adalet ve Kalkınma Partisinin işi olmak zorunda ama yok, çoktan seçmeli gibi “Ben cunta anayasasının şu maddelerini beğenmiyorum ama şunlar başımın tacı.” diyeceksiniz. Diyeceksiniz ki: “Ben bu Anayasa’nın milliyetçi ruhunu, tekçi ruhunu koruyacağım ama iktidarda ben olacağım.” Bana ne senin iktidarından, sen gelsen ne olacak, öbürü kalsa ne olacak, ne değişecek?

Siz, şimdi, referanduma gitseniz, halk hangi heyecanla gelecek sandık başına, neyi oylayacak, ne sundunuz? Hele hele kurnazlıklar yaparak…

Şu anda görüştüğümüz Sendikalar Yasası. Sendika yasalarının değiştirilmesine ilişkin gerekçe koymuş “ILO’nun gerekleri” diye. Sayın Bakan, ILO sadece toplu sözleşmeyi mi öngörüyor? Niye böyle parçalıyorsunuz bu hak, hukuku? Niye yaralıyorsunuz, niye kullanılmaz hâle getiriyorsunuz? Hakların kullanılmasının önüne niye yeni bentler kuruyorsunuz? Çünkü emekçiler isyanda size karşı değil mi? İsyan ettirmemek, hak ve hukukunu kullandırmamak için suç işliyorsunuz. ILO konferansındaydı Sayın Bakan da haziran ayında. Sendikalarla ilgili yasayı komisyondan geçmiş hâliyle ILO kabul etmedi, “Beceremediniz.” dedi, “Sizi izlemeye aldım.” dedi, “Ben geleceğim, yapacağım.” dedi. Şimdi, bu Anayasa’yı nasıl kabul edecek bu hâliyle? Yine diyecek: Beceremediniz. Ben gelip yapacağım diyecek o zaman. Grevsiz toplu sözleşmenin ne anlamı var? Siz kimi kandırıyorsunuz tuzaklar kurarak? Bu halk kanar mı artık? Siz yolunuza devam edebilir misiniz bu tuzaklarla? Hayır, kimse geçit vermeyecek, ne Tekel işçisi ne emeği görülmeyen evde çalışan kadınlar ne sokaktaki işsizler ne de sefalet ücretine mahkûm olmuş o sözleşmeli personeller.

Türkiye’de hukuksuzluğun bu kadar ayyuka çıktığı bir durumda yani siz 80 yılından bugüne bile baktığınızda, sendikalı işçi sayısı ile nüfus oranına baktığınızda nasıl bir ters orantı yani hak, hukuk kullanmada nasıl bir geriye gidiş olduğunu çok rahat görebileceksiniz. Mesela 1982’de 2 milyon 200 çalışan, iş sözleşmesinden yararlanabiliyor. 1983 yılında yine 2 milyon 232 kişi sözleşmeden yararlanabiliyor. O zaman Türkiye’nin nüfusu -1980’de- 44 milyon, şu anda 70 milyon ancak 1.247 işçi toplu sözleşmeden yararlanabiliyor. Yani nüfus 2 katına çıkmış ama sendikal hak özgürlüklerinden yararlanabilen çalışan sayısı yarısına düşmüş hatta daha az. İşsizlik cennetine dönüştürmüşsünüz ülkeyi. Çalışanı taşerona, patrona mecbur bırakmışsınız. İşsizi kısmen iş sahibi olanın kurdu yapmışsınız ve bir kişi çalışabilmek için bütün haklarından imtina etmek zorunda kalmıştır. Kimin sayesinde? Bütün hükûmetler, ama son sekiz yıl içinde de AKP Hükûmetinin icraatları ve yaptığı eserlerdir. Şimdi, siz hangi haktan bahsedeceksiniz, hangi hukuktan bahsedeceksiniz?

Bir de yandaş sendikalar oluşturarak, suskun, onaylayan, direnmeyen, hani işçiler hep der ya “Direne direne kazanacağız”, siz de “Direte direte sizi teslim alacağız.” demek istiyorsunuz.

Bundan, vazgeçin bu akıllardan. Yani bu mantığın bir toplumsal sözleşmeyle hiç bağlantısı yok. Bu Anayasa değiştirme mantığı olsa olsa AKP’nin kendini aklama mantığıdır, var olan darbeci zihniyete devam etmektir.

Niye peki, 77 yılında katledilmiş işçilerin katillerinin bulunması yolunda oy kullanmadınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, size de ek süre veriyorum.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler.

Niye bugünkü araştırma önergesine oy vermediniz madem özgürlükçüsünüz, madem hakikatleri ortaya çıkarıyorsunuz, madem gerçeğin ortaya çıkmasını istiyorsunuz? 70’li yıllarda mayalandı bu Ergenekon ve Özel Harp Dairesi.

Siz köküne inmeden, yapraklarını kopardığınızı varsayarak kendinizi zararlılardan koruduğunuzu mu sanıyorsunuz? Değil. Kandırmayın kendinizi, kimse kanmıyor size.

Gecenin bu ilerleyen saatlerinde, bu kadar yangından mal kaçırırcasına, toplumdan tartışmayı saklarcasına, siz bu tartışmayı yaparak sanmayın ki insanlar duymayacaklar, sanmayın ki insanlar kör ve sağır kalacaktır. İnsanlar görüyor, duyuyor, düşünüyor ve sorguluyor, sorgulamaya devam edecekler ve bu cuntacılığı, cunta zihniyetleri devam ettirerek, Türkiye’de iç barışın sağlanması yönünde adım atmayarak daha fazla vebal altına girmiş oluyorsunuz.

Neyi açtınız, “açılım, açılım” dediniz? Bu muydu açılımınız? İktidarının yolunu açmak mıydı açılımın adı acaba? Savaşa yol açmak mıydı yeniden acaba açılımın adı? Sorarız. Tüm vekillerimiz gitsinler bir sorsunlar kendilerine. Yeniden savaşın yolunu açmak mıydı? Sizden insanlar barış istiyordu, kardeşlik istiyordu, ama öyle bin yıllık kardeşlik lafta olmaz, hukukta, adalette, dilde, tarihte, kültürde bir kardeşlik olacak. Yoksa, onun adı başka bir şey olur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

2.4 Beşinci Madde Hakkında AKP  Grubu Adına HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik öngören teklifin 5’inci maddesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Burada 5’inci madde üzerinde söz alan arkadaşlarımızı çok ciddi bir şekilde dinledim. Doğrusu, dinledikçe, 5’inci madde üzerindeki konuşmalarını gördükçe, sanki bu Parlamentoda değiller, sanki bu ülkede yaşamıyorlar ve Türkiye’de gelişen, değişen güzellikleri görmüyorlar.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Tam tersi… Tam tersi…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Doğrusu bu kadar çarpıtmanın, bu kadar farklı bir şekilde yorumlamanın hangi akılla, hangi dille yapılabildiğini anlamakta zorluk çekiyorum.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Aynen… Aynen…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Anlama sıkıntınız var zaten.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Siz gerçeklere karşı kör, sağırsınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Ülkemiz Anayasa değişikliğinin…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Anlama sıkıntınız var.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) - Bu zamanda yaşamıyorsunuz çünkü, farklı zamanlarda yaşıyorsunuz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Ben çok sabırla dinledim, konuşan arkadaşlarımızın hiçbirine bir kelime söz etmedim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Edecek sözün olsa ederdin.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Dolayısıyla öncelikle arkadaşlarımız benim gibi dinlemesini öğrenmeliler.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Biz biliyoruz dinlemesini, dinlet.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve milletimiz açısından çok önemli olan bu Anayasa değişikliği çalışmalarının Millî Egemenlik Haftası’nda yüce Meclisin gündeminde olması daha da anlamlıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılan anayasalara baktığımızda, hepsinin olağanüstü dönemlerde yapıldığını görmekteyiz.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ne farkı var bunun?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – 1961, 1962, bunların farkına…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, böyle bir usul yok. Yerinizden Hatibe soru soramazsınız. Böyle bir usul yok. Lütfen… Lütfen, böyle bir şey olmaz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Bunların farkına hâlâ varamadıysanız, zaten konuşacak bir şey yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Burası kuzu Meclisi değil efendim!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – 1961 ve 1982 anayasalarının toplumun istek ve taleplerinin yansımasından daha çok topluma ölçüsüz giydirilmiş bir anayasa olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

1982 Anayasası bugüne kadar 9’u AK PARTİ’nin çoğunlukta olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 16 kez değiştirilmiştir. Sosyolojik gerçeğe ters yapılanan toplumsal terzilikler sonucundaki yapılanmalar, uzun yıllardır süregelen sınırlandırıcı ve baskıcı girişimler toplumumuzu bunaltmıştır. Türkiye, artık bu yükü taşıyamıyor.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Bugünü mü anlatıyorsun?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Halkımız da değişimden yanadır.

Değerli milletvekilleri, hemen her toplumsal kesimin üzerinde mutabık kaldığı “Anayasa değişmelidir.” beklentisi bugün hayata geçmektedir. Bu çalışmalar, âdeta bir turnusol kâğıdı olacaktır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Doğru, sizin için öyle!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Milletimiz kimin samimi, kimin statükocu olduğunu açıkça görmekte ve değerlendirmektedir. Milletin önünde hesap vermekten kimse kaçamayacaktır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kaçan sizsiniz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz insanımızı, doğusuyla batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle herkesi kucaklıyoruz. Bu buram buram sevgi kokan topraklar üzerinde huzur, sükûnet ve mutluluk olsun diyen, kardeşlik olsun diyen herkese kollarımızı açıyoruz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – MHP’liler hariç!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Bizim oyunlarla, oyalamalarla, geçiştirmelerle, kurnazlıklarla, kandırmalarla işimiz yok. “Anayasa değişsin ama şu şu maddeler olmasın.” diye teklifler geldi. Neden? Çünkü o maddeler, kendisini milletin iradesinden daha üstün gören statükonun yerini sarsacak.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sizi kurtaracak!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Çünkü o maddeler, demokrasinin, hakkın, hukukun, adaletin üstünlüğünü getirecektir. Halktan ve hayattan kopuk bir anlayış ve düşünceler geride kaldı. Türkiye artık önüne bakmaktadır. Değişim karşısında direnenler tarihin paslı sayfalarına mahkûm kalacaklardır. Değişim iradesini gösterenler ise her zaman bu milletin gönlünde olacaktır. Umuyor ve bekliyoruz ki bu çatı altındaki 23’üncü Dönem Parlamento bir kez daha doğruyu, güzeli, hakkı ve hukuku üstün tutacaktır. Sosyal adaleti, sosyal devleti, halkçılığı savunduklarını söyleyenlerin, meydanlarda “emek”, “ekmek” ve “barış” kelimelerini dillerinden düşürmeyenlerin, “Darbelere, cuntalara hayır!” sloganları atanların bugün sendikaların, sivil toplumun ve özgürlüklerin önünü açan bu düzenlemeleri istememesi sanırım sadece bizleri değil, yaşasaydı Karl Marx’ı bile şaşırtırdı, hatta isyan ettirirdi.

Değerli milletvekilleri, 1982 Anayasası’nda çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler yapılırken, 1980 öncesinde yaşanan olayların baş suçlusu olarak emekçiler görülmüş, dolayısıyla onların örgütleri için çok özel önlemler Anayasa’ya konulmuştur. Sendikalar, demokrasinin, demokratik ortamın ürünü olan kuruluşlardır. Ortam demokratikleştiği zaman sendikal faaliyet gelişmiş, yaygınlaşmış ve hızlanmıştır. Sivil toplumun önünü açmayı, sivil inisiyatifin demokratik süreçlere katılmasını her zaman önemsedik, çalışma hayatındaki birçok yasal düzenlemeleri gerçekleştirdik. Yasal düzenlemelerin getirdiği olumlu hava çalışma hayatına da yansımıştır.

Bakın, geçmişte korku ve endişelerle adı ve tarihi hafızalarda her zaman olumsuz olarak yer eden 1 Mayıslar artık AK PARTİ ile birlikte Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanmaktadır.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sekiz yıl sonra, sekiz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – 1 Mayıs, geçtiğimiz yıl 22 Nisan 2009 tarihinde bu çatı altında “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla tatil günü oldu. 1 Mayıs gerilimin, kavganın ve şiddetin adı olmaktan artık çıkıyor.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Kim yaptı? Kim yaptı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Geçmişte birçok kanlı 1 mayısları yaşadık, gördük.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Biber gazını siz icat ettiniz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - 1977’de Taksim’de, 1996’da Kadıköy’de emekçilerimizi kaybettik. Kaldırım taşlarının sökülüp camların kırıldığına, lalelerin koparıldığına hep beraber şahit olduk. Bugün, 1 Mayıs, güven ve huzur içinde bayram ve şenlik havasında, hem de otuz yıldır emekçilere kapalı olan, yasak olan Taksim Meydanı açılarak kutlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biz AK PARTİ olarak çalışma hayatında diyaloğu hedefledik. Sosyal tarafları sosyal ortak olarak gördük. Bu anlayışla sorunları konuştuk, çözüm yollarını aradık. Bu çerçevede, çalışma hayatına ilişkin olarak gerek iş barışı ve iş güvenliğine gerekse emeğin hakkının korunmasına yönelik adımlar attık. 1980 darbesiyle ortadan kaldırılan hak grevi AK PARTİ’yle tekrar kazanılmıştır.

Sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için, sendikal hakların engellenmesiyle ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun 118’inci maddesinde cezai müeyyide getirdik.

Başbakanımızın “Çalışanın devletten alacağı olmamalı, kalmamalı.” yaklaşımıyla yıllarca “Kayıtta var ama kasada yok.” denilen 14 katrilyon tutarındaki zorunlu tasarruf yarasını yine AK PARTİ sardı. KEY ödemelerini biz yapıyoruz.

Özelleştirme sonucu işsiz bırakılan, kapı önüne konulan işçilere kapılarımızı biz açtık, sokağa terk etmedik. Yine Başbakanımızın talimatıyla, geçmişte yapıldığı gibi hangi dönemde işe alındığına, siyasi kimliğine bakılmaksızın 219 bin geçici işçiye kadro verildi. 219 bin ailenin gelecek kaygıları umuda ve mutluluğa dönüştü.

Üzerinde şu an konuştuğumuz Anayasa Değişiklik Teklifi’nde, ekonomik ve sosyal konsey uygulaması anayasal güvenceye kavuşturulmakta, kamu çalışanlarına toplu iş sözleşmesi hakkı sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, çalışanlara sağlanan en önemli güvencelerden biri, kişilerin istedikleri örgütleri kurmaları ve bu örgütlere üye olmalarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bismillah de, çarpılacaksın! Doğruyu söylemiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, size de ek süre veriyorum iki dakika. Lütfen süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın efendim.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Çalışanların sendikal olarak iş yeri, iş kolu, federasyon, konfederasyon gibi çeşitli düzeylerde örgütlenmelerini engelleyen yasal düzenlemeler, Türkiye’nin de tarafı olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 87 sayılı Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil etmektedir.

Anayasa’nın 51’inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” hükmü ile sendika üyesi olma hakkı kısıtlanmaktadır. Söz konusu hüküm, 87 sayılı Sözleşme’nin 2’nci maddesinde yer alan, herkesin dilediği sendikaya girme hakkının bulunduğuna ilişkin temel ilkeyle çelişmektedir. Tek sendikaya üyelik koşulu ne şekilde düzenlenirse düzenlensin sendika özgürlüğü ile bağdaşmamaktadır.

Bu nedenle, teklifin 5’inci maddesiyle, Anayasa’nın 51’inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişiklik hem sendikaların hem de çalışanların ortak görüşü olarak alınmış ve teklifimize girmiştir.

Değerli milletvekilleri, insanıyla barışık, milletiyle bütünleşmiş bir Türkiye için bundan sonra da çabalarımız devam edecektir. Nihai amacı insan refahının yükseltilmesi olmayan ekonomik yaklaşımlar sosyal felaketlerle sonuçlanır. Biz AK PARTİ olarak, insanımız için ne uygun ise, vatandaşımız için hangisi daha ulaşılabilir ise o hizmeti getirmeyi, o politikayı uygulamayı tercih etmekteyiz çünkü halkını tüketen bir devletin kendisi de tükenir. Bizim temel felsefemiz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıdır.

Bu duygularla sözlerimi tamamlarken, görüşülmekte olan Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Selamlayacağım Sayın Başkan.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Yok, herkes yattı.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Siz varsınız.

BAŞKAN – Sadece selamlamak için.

Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Bizleri ekranlardan izleyen milletimizi ve yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından alkışlar [!])

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 89

___________________________________________________________________________

3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Beşinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Beşinci Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –19 Nisan 2010

1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “01.09.2010 tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  İkram Dinçer

                                                                                                                         Van

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “01.09.2010 tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                      Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu

                                                                                                                         Siirt

3. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “01.09.2010 tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Abdurrahman Arıcı

                                                                                                                       Antalya

 

4.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “01.09.2010 tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Veysi Kaynak

                                                                                                                Kahramanmaraş

Gerekçe (4.Önerge):

Uygulamada yaşanacak sıkıntıları gidermek amacıyla bu önerge verilmiştir.

Oylamanın Sonucu (1,2,3 ve 4.Önergeler): İLK DÖRT ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLEŞTİRİLEREK OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

5.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsa Gök (Mersin)

Ali Koçal (Zonguldak)

“Madde 5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5. fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak, şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

Gerekçe (5.Önerge):

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa teklifinin 5’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesine yönelik söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına yüce Meclisi selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen oturumda üç ciddi olay gerçekleşti Meclis çatısı içerisinde. Bunlardan bir tanesi, şahsı adına söz alan Rasim Bey Arkadaşımız konuşmasını yaparken AKP milletvekili arkadaşlarımızın neredeyse saldırısına uğradı; doğru şeyler söylediği için, doğru tespitler yaptığı için, emekten bahsettiği için, AKP’nin emeğe karşı saygılı olmadığını çok özgün bir biçimde anlattığı için AKP’li arkadaşlar tarafından sözlü saldırıya uğradı; bu, bir.

İkincisi: Yine, burada Meclis çalışmaları devam ederken önceki dönemde AKP’de milletvekilliği ve bakanlık yapmış bir arkadaşımız, daha sonra da yine AKP’nin üst yönetiminde görev almış olan bir arkadaşımız, hem Meclis çatısı altındaki milletvekillerine hem şahsına yakışmayacak birtakım davranışlarda bulundu ve arkadaşlarımızdan bazılarını, Cumhuriyet Halk Partisi sıralarında oturan yetkili arkadaşlarımızdan bazılarını dışarıya kavgaya neredeyse davet etti ama kavgaya davet ederken de işin ilginç yanı… Yani böyle efelik yaparken efeliğin de bir biçimi, bir şekli vardır bizim bildiğimiz kadarıyla, yani ayağa kalkıp önünü iliklemek, kravatını düzeltmekle dışarıya davet edilmez, efelik yapılmaz; bizim bildiğimiz efelik, ceket çıkartılır, kollar sıvanır, eğer bir şey yapılacaksa o yapılır; bu böyle olur, bizim bildiğimiz budur, bizim alışkanlıklarımız böyledir. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olursa o zaman gerekli cevabı biz de veririz. Bunlar yakışık almamıştır.

Diğer bir konu: Sayın Bakan, sorulan sorulara nedense yeterli cevapları verememiştir. Hangi soruya cevap verdiği belli olmamıştır. Çok duyarsız davranmıştır. O nedenle, bu durumu da sizlerle paylaşmak istedim ve dolayısıyla bu İktidarın emeğe karşı olan tavrının, emeğe karşı olan düşüncesinin ve yaklaşımının ne olduğunu da böylece görmüş olduk.Değerli milletvekilleri, aslında, AKP iktidara geldiğinden bu yana Türkiye’mizde hiçbir soruna çözüm bulunamamıştır; aksine, sorunlar artarak devam etmiştir. Ülkemizin en temel sorunları olan işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğa çare bulunamamıştır, bunun üzerine temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar da eklenmiştir. Türkiye’mizde kurumlar birbirine düşürülmüş ve böylece, düşürülmeye çalışılarak da bir korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışılmaktadır değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, toplumun tüm kesimleri bu mevcut durumdan şikâyetçidir; köylüsü, esnafı, işçisi, çalışanı, çalışmayanı, sokaktaki insan, herkes bu durumdan şikâyetçidir ve herkes, sıkıntısını anlatabilmek için sokaklardadır, sokaklara dökülmüştür, sokaklarda sıkıntılarını anlatmaya çalışıyor ama anlayan kim, anlayacak olan kim, muhatap bulamıyor. En son, işte, Tekel işçileriyle ilgili Hükûmetin ve AKP yetkililerinin tavrını çok net olarak, birlikte gördük, müşahede ettik. Tabii tek memnun olan… Burada kimse memnun değil ama memnun olanlar var aslında. Memnun olanlar kimler? Bakıyorsunuz, memnun olanlar, AKP’liler, AKP’nin taraftarları, yandaşları çünkü onların işi iyi, tıkırında, tuzları kuru, gayet iyi, alışverişleri de iyi, kazançları da iyi, durumları, pozisyonları da iyi, dolayısıyla bunların bir sıkıntısı yok ama esas sıkıntı, halkın sıkıntısı, sokaktaki insanın sıkıntısı. Bunlara dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlar.

Böylece, AKP yavaş yavaş kendini tüketiyor; uyarıyoruz sizi, kendini tüketiyor çünkü AKP bugüne kadar verdiği sözlerin hiçbirin arkasında durmamıştır. Böylece de AKP bir güven bunalımı içerisindedir. Bu İktidarın ülke çıkarlarına bugüne kadar hiçbir şey yapmadığını hep birlikte müşahede ediyoruz; ülke çıkarlarına değil, aksine kendi çıkarlarına birtakım iş ve işlemler yaptığı için de ülke insanları büyük bir kaygı içerisindedir. Dolayısıyla bunca kadrolaşma, sosyal ve ekonomik çöküntü hepimizi endişelendirmektedir değerli arkadaşlar.

Hiç kimse şunu söyleyemez. Yapılan istatistikler gösteriyor ki değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koçal, süreniz doldu efendim.

Sözlerinizi lütfen tamamlayın, size ilave bir dakikalık süre veriyorum.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepimiz biliyoruz ki değerli arkadaşlar, sokaktaki insanın çok büyük sıkıntısı var. Bu memlekette, birçok insanın işi yok, aşı yok, parası yok, sefilleri oynuyor, büyük bir sıkıntı içerisinde ama tabii, bu sıkıntıyı görerek bu sıkıntıya karşılık verecek bir Hükûmet ne yazık ki yok ve bunun sonucunda, aslında vatandaşlarımız AKP’nin gerçek yüzünü görmüş oluyor değerli arkadaşlar. AKP insanları işsiz bırakmıştır, aç bırakmıştır, namerde muhtaç etmiştir, kandırmıştır, oyalamıştır ve AKP her şeyi bugüne kadar kendi menfaati için yapmıştır, AKP yetim hakkı yemiştir, AKP haram yemiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.              

6.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sevahir Bayındır (Şırnak)

M. Nezir Karabaş (Bitlis)

Pervin Buldan (Iğdır)

Hamit Geylani (Hakkari)

Sebahat Tuncel (İstanbul)

Madde 5: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Herkes çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme hakkına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.

Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, demokrasi esaslarına aykırı olamaz.”

Gerekçe (6.Önerge):

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 5’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu yasa teklifinin diğer maddelerinde olduğu gibi sendikalarla ilgili değerlendirmeler yapıldığında iktidar milletvekillerini dinledik. Bilmeyen, mevcut yasalardan haberdar olmayan, Türkiye’deki işçinin, kamu emekçisinin, emeklinin, işsizin, mevsimlik çalışanın sorunlarını ve önündeki örgütlenme ve sendikal engelleri bilmeyen Türkiye’yi âdeta bir sendikalar, sendikalı olma, sendikal özgürlükler cenneti sanır!

Sayın milletvekilleri, şu anda, hem Anayasa’mızda hem de yasalarımızda, sendikalı olma, sendikal örgütlenme, sendikaların özgürce faaliyet yürütmesi, sendikaların toplu sözleşme ve grev yapma hakları önünde bir sürü engel var. Tabii, şu andaki değişiklik teklifinde sendikal haklarla ilgili bazı düzenlemeler var. Onlarla ilgili yeri geldiğinde daha detaylı değerlendirmeler yapacağız.

51’inci maddedeki değişikliğe baktığımızda, birden fazla sendikaya üye olmanın önündeki engelin kaldırılması önemlidir. Ancak, burada, millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık, genel ahlak, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla sendika kurmanın önüne engeller konulabiliyor.

Şimdi, bizler, hem Türkiye’de hem benzer ülkelerde, böyle, genel, “millî güvenlik”, “kamu düzeni”, “genel ahlak” denildiği zaman ne kadar geniş tutulduğunu, yeri geldiği zaman sendikaların tümüyle faaliyetlerinin engellendiğini veya kuruluşlarının engellendiğini biliyoruz. Bu madde duruyorken, bu bent duruyorken sadece bir bendin değiştirilmesi ve buna “devrim” denilmesi kabul edilebilir değil.

Yine “Toplu sözleşme” diyoruz. Toplu sözleşme… Tabii ki işçinin, emekçinin, kamu emekçisinin, sendikalı olanın işverenle -bu işveren ister kamu olsun ister tüzel kişi olsun ister şahıs olsun- pazarlık yapma ve anlaşamadığı zaman da işçi sendikalarının, sendikal örgütlenmenin, çalışanın örgütlenmesinin bugüne kadarki silahı grevdir. Sizin grev hakkını koymadığınız andan itibaren işçinin, emekçinin, memurun sendikal örgütlenmesinin, toplu sözleşme görüşme yapabilmesinin hiçbir anlamı yoktur.

Yine, Türkiye’de birçok kesimin sendika kurmasının ve sendikalı olmasının önünde engel var. Biraz önce Sayın Bakana sorulan bir soru vardı ve Sayın Bakanın da işte “Biz, onlar işsiz ve boşta kalıyorken Hükûmetimiz, iktidarlarımız döneminde 4/C’yi çıkararak onları iş sahibi yaptık.” Şimdi 4/C’ler başta olmak üzere, Türkiye’de başta kamu çalışanları olmak üzere, birçok kesimin sendikalı olmasının, örgütlenmesinin önünde engel vardır. Soruyoruz burada hem AKP’nin değerli sendikacıları -gündüz bir konuşma yaptı Sayın Agâh Kafkas- çalışanlara, işçilere bugüne kadar hükûmetleri, iktidarları döneminde ve bugün de bu değişiklikle çok önemli haklar tanıdıklarını söyledi. Şimdi, 4/C’lilerin sendikalaşma hakkı var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN - Sayın Karabaş, süreniz doldu, lütfen tamamlayınız.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tamamlayacağım Başkan.

Peki, sözleşmeli, geçici, bir sürü adla çeşitli kurumlarda çalıştırdığınız ve şu anda güvencesi olan işçi ve 657’ye tabi memurdan sayı anlamında kat kat olan kesimlerin ki bunlar devletin işverenin yanında, tüzel kişinin, özel kişinin yanında çalışıyorken bile, çalışanın bu uluslararası yasalardan kaynaklanan haklarının korunması gerekiyorken, kamuda bu kesimlere örgütlenme, sendikalaşma ve kendi haklarını savunma hakkı vermeden bunları nasıl bu kürsüden dile getirebilirsiniz?

Yine, birçok sözleşmede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Türkiye’nin de imza attığı birçok sözleşmede diyor ki: “Herkesin örgütlenme, sendika kurma hakkı var.” işçinin, işsizin, emeklinin, mevsimlik işçinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, ilave süreniz de doldu; lütfen selamlayınız Genel Kurulu.

Çok teşekkür ederim Sayın Karabaş.

NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bunların hiçbiri getirilmemişken, bu konuda birçok engel varken…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Oylamanın sonucu (6.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

7.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 5. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

Gerekçe (7.Önerge):

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

Türkiye’nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;

21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

MHP bu sebeple;

“Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu” kurulmasını,

Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

Seçimler sonunda oluşacak Meclis’in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

MHP; bu kapsamda,

Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

AKP, MHP’nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

 AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistemin yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

Bu teklif, parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasa’ya aykırıdır.

Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.

Millet, AKP’den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

Millet, AKP’den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabının verilmesini beklemektedir.

Millet, AKP’den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.

Millet, AKP’den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.

AKP, iyi niyetli değildir, bu teklifle başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.

Değişiklik teklifinin 5. maddesi aşağıdaki sebeple teklif metninden çıkartılmalıdır.

Anayasa’nın 51. maddesi “Aynı zamanda aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu hüküm sivil toplumu geliştirmek, sendikaları güçlendirmek amacıyla düzenlenmiştir.

Her ne kadar ILO Meslek Sendikacılığını geliştirmek amacıyla prensip bazında birden fazla sendikaya üye olmayı teşvik ediyor idiyse de, ülkemizde işkolu istatistiklerinin hazırlanması ve yayımında yaşanan sıkıntılar ve sahtecilikler dikkate alındığında, işkolu seviyesinde yapılan kanuni düzenlemelere rağmen, yeni kanuni düzenleme ihtiyacının duyularak ek düzenlemelere gidilmiş olması, işkolu yetkili sendika belirlenmesinde kargaşaya neden olabilecek olması, aynı iş yeri ve işkolu çalışanları arasında kargaşaya neden olarak iş barışına zarar verebilme ihtimaline dayanarak maddenin metinden çıkartılması gerekmektedir.

Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3.2  Birinci Tur Beşinci Maddeye İlişkin Gizli Oylama Sonucu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin gizli oylama sonucu:

Oy Sayısı: 405; Kabul: 333; Ret: 70; Çekimser: 1; Boş: -; Geçersiz: -1

Katip Üye Murat Özkan (Giresun)

Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)

3.3 İkinci Tur önergeler  (Beşinci Madde – 2 Mayıs 2010

1.önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “1.9.2010 tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Dilek Yüksel

                                                                                                                   Tokat

Gerekçe (1.Önerge):

Uygulamada yaşanacak sıkıntıları gidermek amacıyla bu önerge verilmiştir.

Oylamanın Sonucu (1.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ergün Aydoğan (Balıkesir)

Fatma Nur Serter (İstanbul)

Oğuz Oyan (İzmir)

Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51’inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5’inci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”

Gerekçe (2.Önerge):

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada iki haftadır bir demokrasi oyunu oynuyoruz. Bu oynanan oyunun, aslında   sözde demokrasi oyununun hangi sonuçlara yol açacağı burada konuşan hatipler tarafından muhalefet sıralarından dile getirildi. Ben iktidar kanadında da, iktidar çoğunluğunda da bunun belli kuşkular yarattığını sanıyorum. Nedir bu sonuçlar? Bir kere hangi sonuçlar ortaya çıkacak?

Birincisi, Anayasa yargısının gerçek bir yasama denetimini yapacak tarafsız bir kuruluş olmaktan çıkacağı sonucudur.

İkincisi, Yüce Divan görevini yapan Anayasa Mahkemesinin bu değişiklikler sonrasında yolsuzlukların, haksız zenginleşmelerin, görevi kötüye kullanmaların, usulsüzlüklerin üzerine şal çeken bir kurum hâline dönüşeceğini görüyoruz.

Üçüncüsü, HSYK’nın teslim alınmasıyla Türkiye’de yargıç, savcı bağımsızlığının artık tamamen son bulacağını görüyoruz, yürütmenin emrine gireceğini görüyoruz.

Dördüncüsü, parti kapatmanın çoğunluk partisinin vesayetine bırakıldığını görüyoruz ve bu tabii Türkiye’de özellikle de mevcut çoğunluk partisinin özellikleri bilinirse, hülle partisi oluşturmadaki maharetleri bilinirse ne kadar tehlikeli olduğunu da bize gösteriyor. Bakın ben size burada bir örnek vereyim: 2001 yılında Fazilet Partisinin kapatılması sürecini biliyorsunuz. Fazilet Partisinin kapatılması sürecine en çok kanıt taşıyanlar, o zaman Fazilet Partisi içinde iktidar savaşını kaybeden, Recai Kutan’a karşı daha sonra AKP’yi kuracak olanlardı. Öylesine çok kanıt taşıdılar ki, parti kapansın da biz de burada bir meşruiyet zemini elde edip parti kuralım diye AKP yöneticileri daha sonra olacak olanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ek iddianame hazırlamak zorunda kaldı. Şimdi bu kanıt taşıyanların biri Çankaya’da oturuyor birisi de Başbakan Yardımcılığında, en bilinen isimleri.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp, ayıp!

OĞUZ OYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu süreç sonucunda bir parlamenter sistemden aşırı yetkili bir Cumhurbaşkanlığına gidiyoruz. Bunun ne olduğu çok belli değil, ne idiği belirli değil. Buna “AKP usulü bir çeyrek Cumhurbaşkanlığı rejimi” diyoruz şimdi ama buradan ne çıkar, bunu daha sonra herhâlde göreceğiz.

Altıncısı, “kuvvetler ayrılığı”ndan “kuvvetler birliği”ne dönüşecek ve bir “tek adam” iktidarına zemin hazırlayacak bir yapıya doğru gidiyoruz. Bu da herkesin az-çok malumudur.

Peki, niye hâlâ bu ısrar, niçin bu ısrar? Çok gönüllü olarak oy verenler yanında kerhen oy verenler de var. Niçin acaba bu kararlılık?

Bir kere, birincisi, herhâlde burada tasarıya oy verenler… Ki bu iktidar partisinin tasarısı, iktidar partisi getirdi, iktidar partisi “Evet” oyu kullanıyor ve öyle gidiyor. Acaba nedir yani burada ne yapıldığı sanılıyor? Burada tarih yazdığını mı sanıyor arkadaşlarımız? Burada bir tarih yazımının baş aktörü olduğunu mu sanıyor yoksa figüran olduklarının farkında değiller mi, kullanıldıklarının acaba farkında değiller mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu soruyu sormak hakkımız. Burada demokrasiyi otokrasiye çeviren bir sürecin parçasısınız. Bunu anlayacaksınız ama sanırım biraz geç olacak.

Tabii, ikinci bir neden daha olabilir, bunu da dikkate almak zorundayız. Genel seçimlere bir yıla kala iktidar partisi yönetiminin seçmenler üzerinde oluşturduğu seçilme baskısını da tabii, hesaba katmamız gerekir. Yani olayın temelinde bir siyasi oportünizm de var.

Ama değerli arkadaşlarım, bakınız, şunu hatırlatayım: Geçen yasama döneminde de biz bulunduk. Geçen yasama dönemindeki iktidar grubunun üçte 2’si bu sıralarda bir daha yer bulamadı. Bu, bu defa -sandalye sayısının azaldığını dikkate alırsak- dörtte 3 düzeyinde olabilir. Bu arkadaşlarımızın en azından yarısının, ben ileride pişmanlık duyacağını düşünüyorum. Aslında, Türkiye’nin siyasi rejiminin temeline dinamit koymaktan dolayı bir pişmanlık duyacaklarına eminim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O yüzden, ben, bir an kendilerini tekrar bugün bir muhasebe yapmaya, özellikle de bu Anayasa değişikliğinin üç temel hükmü konusunda bir muhasebe yapmaya davet ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tabii, buradaki Anayasa değişikliği bir planın, bir ana planın ilk parçası gibi duruyor. Yani bu ana planın ne olduğunu geçenlerde Başbakan ağzından kaçırdı -kaçırmadı aslında gündemi yarattı, söyledi- bir başkanlık rejimi olduğunu açıkça ifade etti; bugünkü oluşturulan bu çeyrek başkanlık rejiminden bir tam başkanlık rejimine geçiş olduğunu bir anlamda söylemiş oldu.

Şimdi, Türkiye’deki idari yapının, cumhuriyetle kurulmuş toplumsal mutabakatın temeline dinamit koyacak bir girişimdir bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Başkanlık sistemi, Türkiye’nin ne tarihî, ne idari, ne anayasal gelişimine uygun değildir. Amerika Birleşik Devletlerinde, sadece, uygulanabilir bir sistemdir, çok güçlü bir kuvvetler ayrılığı üzerinden yürür. Oysa burada sizin yaptığınız kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir düzenleme. Bu kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdıktan sonra hiçbir freni, hiçbir dengesi olmayacak bir yapıda bir başkanlık sistemine doğru yönelen sistem, ancak seçimle gelen meşru diktatörler yaratma sistemi olur. Bunun gideceği yer eski Şili diktatörlüğü türü Pinochet rejiminden başka bir şey olmaz.

Dolayısıyla, böyle bir tarihî sorumluluk altına girmemek, Türkiye cumhuriyetinin üniter yapısını da parçalayacak bir süreci başlatmamak, buna katkı vermemek istiyorsanız, bugün bir kez daha sizi düşünmeye davet ediyorum. Eğer bu konuda katkıya devam edecekseniz, durmayın devam edin, bu yola devam edin, ama bu yolda Türkiye’nin esenliği yoktur. Bu davet bizimdir, katılmaya hepinizi tekrar buradan çağırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (2.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

3. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5. fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”

Şevket Köse (Adıyaman)

Ali Koçal (Zonguldak)

Gerekçe (3.Önerge):

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili olarak değişiklik önergemize yönelik söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi iktidar, ana gündemden uzaklaşmayı alışkanlık hâline getirdi ve böylece işi gücü bırakıp, milleti oyalama ve kandırma peşinde sürekli ve AKP iktidar olduğundan bu yana da halkımızın iyiliği için bugüne kadar hiçbir atılım içerisinde olamamıştır ne yazık ki. Yurttaşlarımızın değil, kendi çıkarlarını düşünür olmuştur sürekli.

Bugüne kadar çıkartılan yasa ve yönetmeliklerin AKP’nin ideolojilerini gerçekleştirmek ve yandaşlarını korumak amaçlı olduğunu biliyorsunuz. Şimdi yapılmakta olan Anayasa değişikliği de, Başbakanı ve çevresindekileri korumak amaçlıdır. Vatandaşlarımızı ilgilendiren hiçbir yanı yoktur ne yazık ki. Oysaki, esas olan yurttaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. İşsizlere iş bulmaktır, aş bulmaktır. Yoksulluğu yenmektir. Yolsuzlukları ortadan kaldırmaktır. Asıl olan üretmektir, üreterek kalkınmaktır. Üreterek halkın refah ve mutluluğunu yükseltmektir.

Peki, bu Hükûmet ne yapmaktadır? Bu Hükûmetin yaptığı yolsuzluklara göz yummak, hatta, yolsuzlukları teşvik etmek ve var olanları da durmadan babalar gibi satmak. Bağımsızlığımız ve egemenliğimizin garantisi varlıklarımız bir bir satıldı hepinizin bildiği gibi ve üçüne beşine bakmadan satıldı, âdeta yağmalandı, yandaşlara dağıtıldı. Her şey satıldı da geriye, bu sıra, sadece biliyorsunuz termik santraller kaldı, o termik santraller de artık yavaş yavaş satılma noktasına gelmeye başladı.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin gözü doymadı bütün bu satışlardan ve bütün bu yapılanlardan, pek doyacağa da benzemiyor; kötü bir mirasçı gibi her şeyi satarak ülkeyi iflasın eşiğine taşıyorlar ve bunu utanmadan, sıkılmadan, vatandaşı kandırarak yapıyorlar. Satamadığı kurumlarda ise yolsuzluklara alabildiğine göz yummaktadır ve yolsuzluk yapanlar âdeta korunuyorlar, kollanıyorlar; inceleme ve soruşturmalar zaman aşımına uğratılıyor, olaylar mahkemeye intikal ettirilmiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane örnek versene.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Buna bir iki örnek vermek isterim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ver, birkaç örnek ver. Ezbere konuşma!

ALİ KOÇAL (Devamla) – Evet, Başkan, şimdi dinler misin örneğimi.

Örneğin, BOTAŞ’la ilgili bir örnek vermek istiyorum. Bunu iyi dinleyin ve cevabını da sizden bekliyorum.

En son, BOTAŞ’ta Yönetim Kurulu, yetkisini aşarak, gereken şartları taşımayan METOT – ISKRA – AVİGAZ ortaklığına 62,2 milyon dolarlık iki doğal gaz kompresör istasyonu ihalesi verdi. Mahkeme bu ihaleyi gündeme taşıdı ve bu ihalede bu ihaleye fesat karıştırıldığını ve birden çok evrakta sahtekârlık yaptığını ortaya koydu ve 10 Şubat 2010’da bu mahkeme kararı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mahkeme devam ediyor, yargıda; mahkeme devam ediyor.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Böylece, mahkeme kararına karşı BOTAŞ, suçluları hiçbir şekilde değerlendirmediği ve suçlarına yönelik hiçbir işlem yapmadığı gibi bu suçlular hâlâ görevi başındadır BOTAŞ’ta, hâlâ görev yapıyor bunlar ve BOTAŞ’taki bu ihale yolsuzluğu bir tane de değil, iki tane ihale yolsuzluğu var. Bu ihale yolsuzluğuyla ilgili soru önergelerime de bir yıldır yanıt alamadım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mahkemesi devam ediyor. Ezbere konuşma, yanlış bilgi verme!

ALİ KOÇAL (Devamla) – Tabii, bu suçu işleyenler hâlen çalışmaya devam ediyorlar. Aynı zamanda burada Yönetim Kurulu Ceza Yasası’nın 235’inci maddesini de ihlal etmiş oluyor. İhaleye katılma yeterliliğine ve bu koşullara sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak suçundan yargılanmaları gerekiyor.

Bir başka konu, değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği’nde yaşanıyor. Biliyorsunuz, onunla ilgili bir yasa var, yönetmelikler var. Atatürk Orman Çiftliği yandaşlara neredeyse dağıtıldı, tamamen kapatıldı gibi görünüyor. Çünkü orada bir şeyler kiralayanlar bugünkü kira rayiçlerinin tamamen altında kiralarını yenileyerek, kiralarını tazeleyerek yeni yeni iş ve işlemler yapmaktadırlar ve böylece bu kira en son…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne zaman kiraya verilmiş ilk defa, onu söyle!

BAŞKAN – Sayın Koçal, size de bir dakika ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.

Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3.Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

4. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ufuk Uras (İstanbul)

Bengi Yıldız (Batman)

Hasip Kaplan (Şırnak)

Özdal Üçer (Van)

Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış, aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“ILO Sözleşmesi hükümleri esas alınır, kadınlar ve erkekler üye oldukları sendika ve üst kuruluşların yönetim organlarında kendi sayılarının en az üçte bir oranında temsil edilir.”

Gerekçe (4.Önerge):

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de, bu hafta içinde yitirdiğimiz gençlerimizin yüreğimize düşürdüğü ateşle ailelerine başsağlığı, yakınlarına sabır diliyorum. Bir an önce şiddetten arınmış bir toplumu el birliğiyle inşa etmemiz gerektiğinin altını işaret ediyorum. Odunlar dışarıdan içeri, yıldızlarsa içeriden dışarı yanıyor. O yitirdiğimiz yıldızların geleceğimizi aydınlatmasını diliyorum.

Diğer yandan, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın tıpkı “Nevroz” gibi bir şenlik, karnaval havasında tüm yurtta kutlanmasının mutluluğunu da hep birlikte yaşıyoruz. “Nerede kalmıştık?” deyip, “İşte Taksim, işte 1 Mayıs.” diyen sevgili işçi arkadaşlarımızı kutluyorum. Kontrgerillanın kurbanlarını da bir kere daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Meydan yasağından bayram yasağına 12 Eylül’ün bir tabusunun daha kalkmasında katkısı olan herkese, başta emek örgütleri olmak üzere teşekkür ediyorum.

Murathan Mungan, “Ne geçmiş tükendi ne yarınlar.” diyordu. Neoliberalizmin ağır sıkletle tüy sıklete aynı kuralların uygulanması anlayışı bugün küresel kriz ortamında daha da rahatlıkla sorgulanabiliyor. 1 Mayısta her yerde bunun sorgulandığını gördük. Sendika hakkının en temel hak olduğunu biliyoruz. Siyasette kuraldır, örgütlüler örgütsüzleri yönetir, örgütsüz olanların da aslında şikâyet etmeye bile hakkı yoktur. En temel hak olan sendikal örgütlenme ve seçimlerde siyasi tasallutun olmaması gerekiyor. Bize gelen en çok şikâyetler, sendika üyeliği nedeniyle yaşanan mağduriyetler üzerine. Dün 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda benzer şikâyetleri aldık. O yüzden ILO sözleşmelerinin bu değişikliklerde esas alınmasını diliyoruz.

III. Murad, zamanında “Ziyade yevmiye talep edenlerin hakkından geline.” demişti. Bu gelenek bir şekilde bir sınıf refleksiyle devam ediyor.

Dünya yalnızca kapitalistlere ait değil. İnsanın hak edip de elde etmediği olan artı değer sömürüsü sürdüğü, insanın insanı sömürmesi sürdüğü müddetçe toplumların daha adil düzenlenmesi mücadelesi de, demokratik ve özgürlükçü bir sosyalizm arayışı da sürecektir. Bu solculuğun, mumyalanmış firavun solculuğuyla karşılaştırılmaması gerektiğini biliyoruz.

Umutsuz insan mutsuz insandır. “Bu toplumdan bir şey olmaz.” demek, “Benden bir şey olmaz.” demek anlamına gelir. Umutsuzluk, insanı itiraz etmekten, muhalefet etmekten uzak tutar. Bu ülkenin eşit yurttaşları olma mücadelesi önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Yoksulluğun ve işsizliğin alın yazımız olmadığını biliyorum.

Ece Ayhan bir şiirinde “Silgiler silerken de silinir.” diyordu. Bir şeyleri silerken kendimizin de silinme riskini unutmamamız gerekiyor.

Var olan içinde çözüm arayışları, arayışları da var olana tabi tutuyor.

Bildik olanı aşmak zor, bildik olana dönmek kolaydır.

Biliyoruz ki Kopernik devrimiyle dünyanın evrenin merkezi olmadığı anlaşıldı. Siyasette de bir Kopernik devrimine ihtiyaç var, bu gözüküyor. Kendimizi siyasetin merkezine koyduğumuzda herkesin ona tabi olduğunu zannetmeye başlıyoruz.

Anayasa’yı çöle benzetecek olursak, kumulların yer değiştirmesi çölün kendisinin de değişmesi anlamına gelmiyor.

Unutmayalım ki dolap beygirlerinin en büyük özelliği hep aynı yerde döndükleri hâlde yol aldıklarını sanmalarıdır.

Karanlıkta filin tarifi gibi, filin kıllarıyla, ormanın salt ağaçlarıyla izah edilemeyeceğini de biliyoruz.

Siyasette “Armut piş ağzıma düş.” yoktur.

Tanpınar “Hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız.” diyordu. Kendi masalımızı kendimiz dinleme hâlinin dışına bir an önce çıkmamız gerekiyor.

Teller koptuktan sonra düğüm atsak bile sesler bozuluyor.

Kökler hasta olunca, dalları budamanın da yararı olmuyor.

Siyasi gelenekler hep darbelerle iğdiş edildiğinde, siyasette de “Hep küllerimizden yeniden doğduk.” diyoruz ama küllerden artık doğmak istemiyoruz. Küllerden bir şey olmadığını görüyoruz.

Balığın hafızası üç saniye olduğundan, dördüncü saniyeye geldiğinde ilk saniyeyi unutuyor. Bu unutkanlık yüzünden hep büyük balıklar küçük balığı yutuyor.

Unutmayalım ki insanlar da derin sularda değil, sığ sularda bulunuyorlar.

Hepinizin bildiği bir hikâyedir: Öksürüğü yüzünden doktora giden hastaya müshil ilacı verince, hasta “Ne alakası var?” diye sorduğunda, doktor “Sıkıysa şimdi öksür.” diyor. Şimdi, siyasette de böylesine tersine süreçlerden meseleye bakmamalıyız. Unutmamalıyız ki, parça, bütünün bir bölümüdür ve parça, bütünden büyük olamaz. Dolayısıyla her bir parça önemli olmakla beraber, bütününe bakmak gerek. “Mizah” dediğimiz şey, insanın kural dışı şeylere gülmesi ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uras, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

…insanlar kural dışı şeylere gülerken kendi kurallarımızla gülebilseler, egemenlerin ve özellikle 12 Eylül egemeninin işini daha da zorlaştırabilirdik diye düşünüyorum.

Deniz sakinken dümeni herkes tutuyor. Siyasette, önemli olan, fırtınalı ortamlarda nasıl davranıldığıdır. Hep gördük, sistemden beslenenler sistemi değiştiremiyorlar. Seçim Yasası’nı da bu yüzden değiştiremiyorlar, Siyasi Partiler Yasası’nı da bu yüzden değiştiremiyorlar. O yüzden, Marks, 18 Brumaire’de “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar ama keyifleri istediği gibi yapmazlar. Kendi seçtikleri koşullar altında değil, doğrudan bulunan verili ve geçmişten aktarılan koşullar altında yaparlar.” diyordu. Siyasette keyfî, keyfimizce davranmayalım. Başta emek örgütleri olmak üzere, önerilere kulak verelim. Sendikalar üzerindeki siyasi tasallut ve yönlendirmelere böylece hep birlikte son verebiliriz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uras, ben de teşekkür ederim.

Oylamanın Sonucu (4.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.

5. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 5. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya)

Oktay Vural (İzmir)

Mehmet Şandıur (Mersin)

S. Nevzat Korkmaz (Isparta)

Behiç Çelik (Mersin)

İsmet Büyükataman (Bursa)

Mehmet Ekici (Yozgat)

Ali Uzunırmak (Aydın)

6. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

Ali Uzunırmak (Aydın)

Reşat Doğru (Tokat)

7. Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

Mehmet Ekici (Yozgat)

Mehmet Şandır (Mersin)

Gerekçe (7.Önerge):

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, Tunceli, Hakkâri ve Diyarbakır’da şehit olan 6 askerimize Cenabı Allah’tan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Onlar, şehit olmak yoluyla, analarının ve babalarının evladı olmaktan çıktılar, milletin evladı hâline geldiler. Dolayısıyla bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, birçok sıfatının yanı sıra “Gazi Meclis” unvanını da taşıyan bir Meclis olması münasebetiyle bu 6 tane Anadolu erini, Anadolu yiğidini en azından bir saygı duruşuyla anmalıydı ve milletvekillerimizin ikazına gerek kalmadan Başkanlık, bu saygı duruşunu talep etmeliydi diye düşünüyorum. Bu noktada, Başkanlığa ve Başkanlık Divanına olan kırgınlığımı da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa değişikliği kimi çevrelerce bir reform olarak takdim ediliyor, özgürlük adına, demokratikleşme adına, ancak bu Anayasa değişikliği, halkın ekonomik hayatına katkı sağlayacak bir süreci ateşleyecek bir formatta mıdır diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; sosyal hayatına katkı sağlayacak mı diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; gelirine bir etki sağlayacak mı diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; çağdaş normlara tam uygunluk noktasında bir kriter yakaladı mı diye bakıyorsunuz, onu da görmek mümkün değil. Peki, geniş bir mutabakat ile, toplumun tüm kesimlerinin mutabakatıyla çıkarılan bir Anayasa mıdır diye bakıyorsunuz, maalesef onu da göremiyorsunuz. “Bu bir reform çalışması.” diye takdim edilen, bu kürsüden çok yüksek dozajlı ajitasyonları da yaşadığımız bu çalışma, reform olmaktan çok, Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun liderliğinin ihtiyacını karşılamak amacına matuftur, dolayısıyla kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, benim konuşacağım madde 5’inci maddedir. 5’inci madde de kaldırılan yani Anayasa’dan çıkarılan bir maddeye ilişkindir: “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” hükmü Anayasa’mızdan çıkarılıyor.

Bakınız, bizim çalışma hayatımız sorunlu bir çalışma hayatıdır, hem demokratik ve çalışma hakları bakımından sorunludur hem de çalışma hayatının düzenlenmesi bakımından sorunludur. 18 Şubat 2009 tarihinde, 5838 sayılı Yasa’yı kabul ettik. Bu Yasa’yla, işçi bildirimlerine dönük bir karar aldık. Bu teklif bir hükûmet tasarısıydı, bunun yönetmeliğini çıkardık ama Çalışma Bakanlığı bunu beceremedi, 2822 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinin üçüncü fıkrasını 18/2/2010 tarihinde tekrar değiştirdik. Şimdi, yapılan işleme gerekçe olarak ILO sözleşmeleri gösteriliyor, ILO’daki kayıtlar gösteriliyor ama bu bir prensip olarak var, bir kural olarak böyle bir ILO sözleşmesine tanık değiliz. Ayrıca, Çalışma Bakanlığı işçi istatistiklerini düzenlemekten sorumludur. Peş peşe iki kanun çıkarmak zorunda kalmış olan bir yürütme, aynı zamanda ve aynı iş kolunda farklı sendikalara üye olanların yetkili sendikayı tespitte bu üyeliği nasıl ayıracak? Yani son derece anlamsız -aslında bir makyaj malzemesi olarak kullanılan ama son derece anlamsız- bir düzenleme yapılıyor. Bu kadar sorunlu çalışma hayatının içerisinde, kendi çıkardığınız kanunlarla çalışma hayatında iş ve işçi istatistiklerini düzenleyemiyorken, aynı iş kolunda ve aynı zamanda farklı sendikalara üye olacak insanların ayrımını nasıl yapacaksınız, nasıl bir çalışma hayatı öngöreceksiniz, doğrusu bunu merak ediyorum.

Taşeron işçiliğin bu kadar yoğun olduğu, kayıt dışılık ve özelleştirme münasebetiyle işsizliğin bu kadar arttığı ve ekonomik kriz nedeniyle işsizliğin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süre veriyorum efendim bir dakika, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – …dev boyutlara çıktığı bir dönemde sendikal hayatı Avrupa Birliği standartlarına uymak adına… Aslında işinize gelen standarda uyuyorsunuz. Yani işçiye grev hakkını vermiyorsunuz. Sadece bir temenni kararını, bir ilke kararını esas alarak, bir Anayasa değişikliği yaparak çalışma hayatını gerçek bir çorba hâline getiriyorsunuz. Lütfen, çok geç değildir, bu maddenin Anayasa’dan çıkarılmasına engel olun.

Teknik bir maddedir, dolayısıyla, iktidarınıza zarar vermez diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ederim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge dolayısıyla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, buradaki eleştirilerim, kurumsal veya kişisel, hiç kimseyi incitmek maksatlı değildir. Konuşmamın hemen başında bunu ifade etmek istiyorum. Aksine, geçmişten ders çıkararak, bazı tespitleri ve bazı tecrübeleri paylaşarak terennüme yöneltmek için sizlerle konuşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar, duygusal tepki metinleri değildir çünkü Machiavelli “Duygular üzerine inşa edilen politikalar, temelsiz kum yığınlarının üzerine inşa edilen binalar gibidir.” diyor. Bunun yanında, Türkiye Cumhuriyeti, yaşadığı birçok tecrübeyle de duygusal tepki anayasalarının neticede nasıl reddedildiğini, nasıl değiştirildiğini, toplumla beraber yaşamış ve görmüştür. İşte burada, hemen bir tespiti sizlerle paylaşmak istiyorum: 1961 Anayasası, bütün hukukçuların ve siyaset adamlarının kabul ettiği gibi, Türkiye’deki en geniş özgürlükler anayasasıdır ama ona rağmen, içeriği bu olmasına rağmen, 61 Anayasası, referandumda ancak yüzde 61,5 oy alabilmiştir ve böyle bir Anayasa, 1982’de, tekrar bir tepki olarak değiştirilmiş ve o, özgürlükleri daha kısıtladığını iddia ettiğimiz 82 Anayasası, halktan yüzde 92,5 gibi bir oy alarak bugünlere gelmiştir ve bugün, Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımızın, tekrar, 12 Eylül Anayasası’nı, “Darbe Anayasası.” diyerek duygusal tartışmalardan uzak, bilimden uzak bir anlayış içerisinde değiştirmek isteyişi, bu toplumu doğru yöne götürmeyecektir değerli milletvekilleri.

Parlamento… Akıl yönetmelidir Parlamentoyu. Parlamentoyu, duygusal tepkiler yönetmemelidir. Parlamento, eğer halkın tepkilerini, duygularını, kaynağını bilimden alan akılla hukuksal çözümler üretebiliyorsa milletini çağdaşlaştırabilir. Yoksa, o duygusal tepkiler, nasıl ki bugün…

12 Eylül Anayasası’nı yapanlar o gün iki gerekçeyle alkışlanmıştır:

1) Toplum duygularında anarşiden bıkmışlık; yüzde 92,5 oy vermiştir.

2) Bazı aklıselimler bir an önce demokrasiye geçilsin gerekçesiyle yüzde 92,5 oy vermiştir.

Ve bugün, bugünkü bu çalışma içerisinde, Parlamentonun geneli içerisinde bir uzlaşma olmadan, sadece AKP çoğunluğunun geçirmek istediği bu Anayasa, bu duygusal tepkileri veya bazen, yeri geldiğinde başka kesimlerin katılabileceği ama geneline katılmadığı birtakım maddelerle yeniden duygusal bir anayasa yapması demek, çok değerli milletvekilleri, yarınlarda sizin de acaba, bu altında imzası olan sayın milletvekillerinin 12 Eylül Anayasası’nı yapanlara yönelttiği eleştirilere muhatap olmanızı gerektirecek midir diye düşünüyorum ve buradan uyarıyorum değerli milletvekilleri.

Onun için, anayasalar duygusal tepki metinleri olmamalıdır, anayasalar kişisel veya zümresel veya bir grubun çıkarlarına hizmet için başka sosyal katmanlara da âdeta rüşvet verircesine kendine tabi kılma metinleri de olmamalıdır. Eleştirim bir kurumsal yapıya değildir. Burada tehlikede görülen bir maddede birtakım, grubun, arkadaşlarımızın oy kullandığını gördük ve işte burada birtakım katılımlarla, bu Anayasa’nın eğer geneline karşı olup sadece kendini ilgilendiren maddelere “evet” verdirerek toplumda böyle bir vaveyla yapılmak isteniyorsa, o zaman, bu Anayasa gerçekten yaşayabilecek bir anayasa olmayacaktır değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, her konuşmamızda gazi Meclisten bahsediyoruz. Burada bir olayı gündeme getiriyorum, hiç kimseyi incitmek istemiyorum: Acaba aynı fiili işleyen 2 kişiden 1’ine uyarma cezası verilip 1’ine uyarma cezası verilmeyişini gazi Meclisin hangi temsilcileri hangi vicdanlarına sığdırarak temin etmişlerdir? Gazi Meclisin isminin duvarlarda yaşaması değil, gazi Meclisin temsilcilerinin vicdanlarda yaşaması gazi Meclisin sürekliliğini kılabilir. Yoksa, o duvarlardan çıkan ses, o vicdanları bir gün susturmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, bir dakika ek süre veriyorum efendim, tamamlayın lütfen.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bunu hangi adalet anlayışına sığdırıyorsunuz değerli milletvekilleri? Acaba yarınlarda bu çoğunluk başka çoğunluk olduğunda adaletin “gücü yeten yetene” olmasını kabulleniyor musunuz? Böyle bir ülke, böyle bir demokrasi anlayışı acaba kime, nasıl fayda getirecektir? Hiç kimseye bir faydası olmaz, ülkeye de faydası olmaz.

Yüce İslam Peygamberi’nin bir sözünü sizlerle paylaşıp konuşmama son vermek istiyorum. Yüce Peygamber diyor ki: “Sizlerin en hayırlısı, ahiret hayatı için dünya hayatından fedakârlık edebilenlerdir. Sizin en kötünüz, kendisinin ahireti için başkalarının dünyalığını gözeten, başkalarının dünyalığı için kendinin ahiretinden vazgeçenlerdir.”

Oylarınızla birilerinin dünyalığını abat etmek için kendi ahiretlerinizi karartmayın değerli milletvekilleri!

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde değişiklik yapılması hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Ben de konuşmama başlamadan önce, bölücü terör örgütü saldırısı sonucu kaybettiğimiz aziz şehitlerimize Cenabıhaktan rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta boyunca, birinci tur oylaması sürecinde, Anayasa değişikliği konusuyla alakalı, Milliyetçi Hareket Partisi olarak endişelerimizi ve hassasiyetlerimizi sizlerle ve aziz milletimizle paylaşmıştık. Taşıdığımız sorumluluk gereği, ikazlarımızı yapmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği bir siyasi parti ya da toplumun herhangi bir kesimine hizmet yapmak üzere yapılamaz. Anayasa, milletin bütününü kapsayan, gelecek nesilleri de ilgilendiren ve millî bir mutabakat gerektiren toplumsal bir sözleşmedir. Toplumsal uzlaşma sağlanmadan çıkacak yeni Anayasa, hem kaos ve memnuniyetsizlik oluşturacak hem de Anayasa’nın meşruiyetini her zaman tartışmaya açık bırakacaktır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sunulan Anayasa değişikliği teklifine usulden ve esastan karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü değişiklik teklifi, Anayasa değişikliği yapma usulüne uygun bir süreç izlenmeden hazırlanmıştır. Teklif ile getirilen hususlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek gelişmelere fırsat verecektir. Ayrıca Anayasa’nın 2’nci maddesinde bir amaç olarak belirlenen toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar verecektir.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin referanduma kadar götürmeyi hesapladığı Anayasa değişikliklerindeki maksadı, ne ülkemizi çağdaş anayasalara kavuşturma isteği ne de siyasi vesayet tartışmalarına son verme arayışıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi ucuz hesapların ve nafile oyunların peşindedir. Bütün gayreti, bütün mücadelesi ne demokrasi içindir ne de millet hayrınadır. Yaklaşan seçimlere girerken “demokrasi arayanlar” ve “demokrasi karşıtları” gibi sanal iki cephe oluşturarak bu ayrışmadan yararlanmak niyeti taşınılmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, partimiz, anayasaları değişmez kurallar bütünü olarak görmediği gibi Anayasayı değiştirme konusunda da millî hassasiyetler haricinde menfi düşüncelere sahip değildir. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi sekiz yıldır tartışma konusu olan böyle önemli bir meseleyi iktidarından yedi buçuk yıl sonra ve hemen seçim öncesinde âdeta bir oldubittiye getirmek istemektedir. Bu değişiklik teklifinde Adalet ve Kalkınma Partisi samimi değildir. Bu teklifle Adalet ve Kalkınma Partisi hukuku, demokrasiyi ve özgürlüğü kendisine maske yapmak istemektedir. Uzlaşma kültüründen uzak olan bu teklif, milletin ihtiyaçlarından değil Adalet ve Kalkınma Partisinin ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu teklif bu hâliyle tam bir dayatmadır, samimi değildir, gayriciddidir, dürüst de değildir.

Değerli milletvekilleri, Türk milletinin gündemi Anayasa değişikliği değildir. Milletin gündeminde, emeklinin açlık sınırının altında yaşıyor olması, her evde en az bir işsizin bulunması, çiftçinin gelir desteğiyle yaşamaya mahkûm edilmesi, her gün binlerce iş yerinin kapanması ve halkın yardımlarla yaşamaya mecbur bırakılması bulunmaktadır. Yangın yerine döndürdüğü memleketin içler acısı hâlini görmezden gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa değişikliğiyle halkın gerçeklerini, sefaletini, yokluğunu, dibe vuran hayat şartlarını, işsizliğin ana babalara verdiği acıları gözden kaçırmaya çalışmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, vakit henüz geçmiş değil, hâlâ bir çıkış yolu var. Bu Anayasa değişiklik teklifinizden, talebinizden vazgeçiniz. Eğer mutlaka bir yerden değişikliğe başlanacaksa aziz milletimizin özlemle umut ettiği ve beklediği temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla işe başlayınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sözlerime burada son verirken Anayasa değişikliği için oy kullanacak milletvekili arkadaşlarıma tarih önündeki sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyor, yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Oylama Sonucu (5,6 ve 7.Önergeler): SON ÜÇ ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

 

3.4 İkinci tur Tur Beşinci Maddeye İlişkin Gizli Oylama Sonucu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 335; Ret: 70; Çekimser: 1; Boş: 2; Geçersiz: 1

Katip Üye Yusuf Coşkun (Bingöl)

Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)”

Teklifin 5’inci maddesi kabul edilmiştir.

 

 


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.