bulamadim:(
İKİNCİ MADDE (ANAYASANIN 20. MADDESİNDE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASIYLA İLGİLİ DEĞİŞİKLİK)
Kişisel verilerin korunması hakkının anayasal hükme bağlanması için Anayasanın 20. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun ikinci maddesi)
5982 Sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
___________________________________________________________________________
1 İkinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.2 İkinci Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 İkinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 İkinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulu’nda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 İkinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Şenol Bal (İzmir)
2.2 İkinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına M. Nuri Yaman (Muş)
2.3 İkinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına İsa Gök (Mersin)
2.4 İkinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Yılmaz Tunç (Bartın)
3.1 İkinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 19 Nisan 2010)
3.2 Ikinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 İkinci Tur için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 2 Mayıs 2010)
1 İkinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.1 ikinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırılması (Fark yok)
Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
1.2 İkinci Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 2- Anayasada kişisel verilerin korunmasına yönelik dolaylı hükümler bulunmakla birlikte yeterli değildir. Mukayeseli hukukta ve tarafı olduğumuz uluslararası belgelerde de kişisel verilerin korunması önemle vurgulanmaktadır.
Maddeyle, herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, anayasal bir hak olarak teminat altına alınmaktadır. Bu bağlamda, bireylerin kendilerini ilgilendiren kişisel veriler üzerinde hangi hak ve yetkilere sahip olduğu ve kişisel verilerin hangi hallerde işlenebileceği hükme bağlanırken, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği öngörülmektedir.
1.3 İkinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
“Teklifin kişisel verilerin korunması amacıyla Anayasanın 20 nci maddesine bir fıkra eklenmesini öngören çerçeve 2 nci maddesi Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”
___________________________________________________________________________
2
İkinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulu’nda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 İkinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Şenol Bal
(İZMİR)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, arkadaki müzakereyi sona erdirir misiniz lütfen. Böyle bir müzakere Meclisi olur mu efendim?
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen oturur musunuz yerinize. Arkadaşlar, lütfen…
Sayın Bal, devam edin.
ŞENOL BAL (Devamla) - Sayın milletvekilleri, eminim birçoğunuz hatırlayacaktır, bir televizyon kanalında “arkası yarın” şeklinde bir yabancı dizi vardı. İzleyenlere “Böyle entrikalar olur mu, böyle bir anlayış nasıl olabilir?” dedirten bu dizinin adı, hatırlarsınız “Yalan Rüzgârı”ydı. Hâlen birçoğumuzun zihinlerinde filmden bazı kesitler ve portreler kalsa da neticede bu bir dizi filmdi, seyredildi, büyük oranda unutuldu; benzerleri yapıldı ama neticede dizi mezarlığının çöplüğü içinde kaybolup gitti.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde sekiz yıla yakın bir süredir yaşananlar, emin olun, âdeta bu dizi film niteliğinde cereyan ediyor. Bu asil millete bu dizide hem figüran olarak rol veriliyor hem de bu filmin esas kurbanı aziz milletimiz oluyor. Evet, 2002’de kurulan çok uluslu ampul filmcilik anonim şirketi sayesinde dizi filmlerini artık aramıyoruz! Yapımcısı, yönetmeni, senaristi küresel aktörler olan bu anonim şirket, sekiz yıldır, yerli kuvvetlerin katkısıyla, yazılan senaryoları uygulamaya devam ediyor, sık sık yeni uzmanlarla da kadrolar zenginleştiriliyor ve sekiz yıldır çok uluslu ampul filmcilik anonim ortaklığı iftiharla sunuyor!
Çekimleri itinayla yapılan “Arkası Yarın” dizisinde neler gördük, neler öğrendik, lütfen bir hatırlayalım. Milletin teveccühüyle tek başına iktidara gelinip nasıl mağdur ve mazlum rolü oynanır? Toplum nasıl gerilir? Cepheleşme, kutuplaşma nasıl gerçekleştirilir? Toplumda farklılıklar nasıl çoğaltılır, öne çıkarılır, müştereklikler nasıl ötelenir? Nasıl kardeş kardeşe düşman edilir, nasıl bin yıllık kardeşlik tehlikeye atılır? Nasıl bir millet parçalara bölünür, millî kimlik nasıl unutturulmaya ve yok edilmeye çalışılır? Teröristler nasıl sempatik hâle getirilir, bölücü terör nasıl siyasallaştırılır? Devlet kurumları nasıl birbiriyle çatıştırılır, yıpratılır ve darmadağın edilir? Nasıl sözde kahramanlıklar yaratılır, icat edilir ve uygulamaya nasıl sokulur? Dış politikadaki hezimetler, verilen tavizler nasıl başarı olarak gösterilir? Nasıl milletin gerçek gündeminin üstü hile ve desiseyle örtülür ve millet başka konularla oyalatılır? Medya kuruluşları, yazar çizerler nasıl yandaş hâle getirilir? Nasıl “Kul hakkını yedirtmeyiz.” diyerek kul hakkı göz göre göre yenir? Bir millet, üretmekten nasıl alıkonulur? Sayın milletvekilleri, daha neler var bu dizide. Nasıl birbirine hiç benzemeyenler oluşturulan menfaat ortamında aynı ağızdan konuşmayı başarır? Yapılanlara, uygulamalara karşı duranların, muhalif olanların mukavemeti nasıl kırılır, nasıl susturulur? Bir ülke “Büyüyoruz.” naralarıyla borç batağının ortasına nasıl düşürülür? Dinî ve manevi duygularla oynanıp istismar ve din tüccarlığı nasıl yapılır? Nasıl bir milletin tarihi ve geçmişi göz göre göre karalanır ve çarpıtılır? Millete ait kaynaklar ve değerler hak hukuk tanımadan yandaşlara ve yabancılara nasıl peşkeş çekilir? Nasıl demokrasi kavramının içi boşaltılıp anlamı değiştirilerek araç olarak kullanılır? Nasıl insan hak ve özgürlükleri nutukları atarken insan hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınır? Nasıl insanların işsizlik, yoksulluk problemleri ve uğradıkları adaletsizliklerin üstü ustaca örtülür? Nasıl iktidarı elde tutabilmek için her olay ustalıkla oya tahvil edilebilir? Nasıl bir gün önce söylenenler ertesi gün farklı hâle getirilebilir? Nasıl eskiden beri hiçbir şeyden yılmamış, azimli ve çalışkan bir millet canından bezdirilir, umutsuzluğa sürüklenir ve güvenini yitirir?
Evet değerli milletvekilleri, çok uluslu ampul filmcilik anonim ortaklığı sayesinde bunları yaşadık ve gördük. Senaryoya göre hâlen istenilenler yapılamadı, bu filmi seyredenler de azalmaya başladı, gerçekler de anlaşılmaya başlandı. Durum vahim, seçim yaklaşıyor ve hesap verme ortamı doğuyor. Şimdi bu oyunu yeniden kurgulamak gerek. Yapımcı ve yönetmen senaryonun istenildiği gibi uygulanmamasından da çok rahatsız. Evet, ampul filmcilik anonim şirketi yeniden kolları sıvadı ve çalışmalarına son sürat devam ediyor: Sekiz yıldır iktidarı elinde bulunduranların yaptıkları tahribatları ve yolsuzlukları aklamak için nasıl bir yol izlenmelidir? Yargılamanın önü nasıl kapatılmalıdır? Yargı kurumu nasıl tam yandaş hâle getirilmelidir? Tüm çabaya rağmen uygulamada sıkıntı yaşanan PKK açılımına nasıl bir anayasal hukuki alt zemin hazırlanmalıdır? Tek adamlığa, Başkanlık sistemine geçişin temelleri nasıl oluşturulmalıdır? Türk milletine kabul ettirilmek istenilen bu konular süslenip gizlenerek ve boyanarak hap hâline getirilip nasıl yutturulmalıdır?
Sayın milletvekilleri, bugün burada görüşülmekte olan Anayasa değişiklik paketi, ampul filmcilik anonim ortaklığının şaşaalı takdimiyle huzurlarınızda!
Sayın milletvekilleri, bu Anayasa değişiklik paketinin 2’nci maddesi, Başbakanın ifadesiyle, Anayasa değişiklik paketinin hap hâline getirilirken hapın dış boyasını teşkil eden maddelerinden birini teşkil ediyor. Bu yüzden, bu maddeleri irdelemeyeceğim, çok detayına inmeyeceğim ama biliyorsunuz ki Türk Ceza Kanunu’nun 135’inci maddesinde var olmasına rağmen ortalığa dökülen konuşma kayıtlarına bakıldığında, bu yasaların bu Hükûmet tarafından işletilmediği ortaya çıkmaktadır.
Biliyorsunuz ki ayrıca Anayasa’nın 90’ıncı maddesi milletlerarası anlaşmaları kanunların üzerinde görüyor. Biz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf değil miyiz? Yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı sırada bekliyor.
Anayasalar, değerli milletvekilleri, çerçeveleri çizer, çıkarılan kanunlar anayasa çerçevesine uygun detayları ortaya koyar, yönetmeliklerle de daha da detaya inilir. İnsan temel hak ve hürriyetleri, uluslararası standartlarda artık her ülkenin anayasaya koyma ihtiyacı duymadan uyguladığı bir konu değil midir değerli milletvekilleri?
Kanunların işletilebilmesi için her kanun maddesinin detaylarını anayasaya dâhil etmek nasıl bir anlayıştır? O zaman ayrıca bir kanun yapmaya gerek yok. Bakın, yargıyla ilgili bu kanun tasarısında üç buçuk sayfayla sınırlanmış bir madde var. Anayasa’yla her şey, o zaman, idare edilsin. Ama özetlersek, zarfa baktırarak mazruf gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Yıpranmış, yönettiği kurumlarla kavgalı bir iktidarın mutabakat olmadan bu milletin Anayasası’nda yapılacak değişiklikleri kendi çıkarları doğrultusunda çıkarmaya çalışması, gayri ahlaki bir durumdur değerli milletvekilleri.
Bu değişiklik paketiyle kaldıracağınızı ilan ettiğiniz, ama aslında bunun da bir göz boyamaca olduğunu buradan ifade etmek istediğim geçici 15’inci maddenin yerine, arkadan dolanarak kendileri için yeni 15’inci madde oluşturuluyor. Ama daha net olmanızı tavsiye ediyorum “58’inci, 59’uncu ve 60’ıncı hükûmetlerde görev yapan Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk ileri sürülemez ve bu maksatla yargı mercisine başvurulamaz.” diyen bir değişiklik önergesi verin, hatta bu maddenin değiştirilemez olduğunu ifade eden başka bir değişiklik önergesi vererek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, süreniz doldu, size de ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
ŞENOL BAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…durumu sabitleyin. Yani arkadan dolanmayın, net bir tavır sergileyin. Yani siz de kendi anayasanızı hazırlıyorsunuz. Ha Hasan Ali, ha Ali Hasan; değişmiyor, zihniyet hep aynı.
Değerli milletvekilleri, ben bu kürsüden, bu teklife oy vermeyi düşünen milletvekillerine bir kere daha seslenmek istiyorum. Sayın milletvekillerini, vicdanlarının sesine kulak vermeye, yapılan yanlışlara alet olmamaya çağırıyorum. Gerçekten bu ülkenin geleceğini düşünüyor iseniz, demokratik parlamenter rejimden yanaysanız, Türk milletinin bölünmez bütünlüğüne inanıyorsanız, yürütmenin yasama üzerinde uyguladığı baskıdan, tehditten rahatsızsanız, sizi seçen vatandaşlarımızın gerçek isteklerinin ne olduğunun farkındaysanız bu teklife “Evet.” diyemezsiniz. Bu oturduğunuz koltukların hiç kimseye baki kalmadığının şuurunda olarak, yapılan yanlışa “Dur.” demelisiniz sayın milletvekilleri. O zaman tarihî bir görev yapmanın huzuru içinde, bir oyuna alet olmamanın şuuru ve bu millete layık olmanın gururuyla başınız dik, alnınız açık olarak yaşarsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
2.2 ikinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına M. NURİ Yaman (MUŞ)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Bilindiği üzere Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı 108 sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Hakkındaki Sözleşme 1985 yılında yürürlüğe girmiş ve 1999 yılında ise bazı değişikliklere tabi tutulmuştur. Türkiye tarafından bu sözleşme imzalanmış ancak onaylanmamıştır. Bir başka deyişle onay kanunu bugüne değin çıkarılamamıştır. Çünkü sözleşmenin Türkiye tarafından onaylanabilmesi için sözleşmeyi imzalayan devletin bu sözleşmede öngörülen ilkelere uygun olan bir kanunu çıkarması zorunludur ama Türkiye böyle bir kanunu henüz kabul edememiş durumdadır. Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulunun, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesini İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu Ve İzlenmesine Dair Karar’ı için de kişisel verilerle ilgili düzenleme vardır ve yürürlüktedir. Ayrıca yasalarda yapılacak değişiklikler ve kişisel veriler hakkındaki düzenleme Türkiye 3’üncü Ulusal Programı’nın Siyasi Kriterler, Yargının İşlevselliği ve Verimliliği bölümünde de şöyle yer almaktadır: “Kişisel verilerin korunması hakkında kanun çıkarılacaktır.” denilmektedir. Tasarıdan sorumlu bakanlık Adalet Bakanlığıdır ve mevzuat uyum takvimi bakımından ise tasarının kabulüyle kanunlaşmasının yayım tarihî 2009 yılı olarak gösterilmiştir. Uyum mevzuatı çerçevesinde Adalet Bakanlığı tarafından kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir kanun tasarısı hazırlanmış, beklemektedir. Bu kanun tasarısı Bakanlar Kurulunca 7/4/2008 tarihinde kabul edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 22/4/2008 tarihinde gönderilmiş, 2008 yılı Ekim ayı itibarıyla tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinde Adalet Alt Komisyonunda hâlen incelenmeyi beklemektedir. 2009 yılı içinde bu kanun ne yazık ki hâlen yasalaşmamış durumdadır.
Değerli milletvekilleri, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmeyi, başkasına vermeyi suç olarak kabul eden bir ülkeyiz. Buna karşılık, söz konusu kanun tasarısını 2008 yılından beri bir türlü kanunlaştıramamışız. Durumu daha da enteresan kılan husus şudur: 2010 Türkiye’sinde kişisel verilerin gizliliğini Anayasa teklifi içinde anayasal bir hak olarak düzenlemek istiyoruz ve de bu maddeyi referanduma götürmek gibi bir komiklikle de şu anda karşı karşıyayız. Bu, artık, AKP’nin böylesi uygulamalarını hep gördük ve kanıksamış durumdayız. Bu çelişkili durum kamuoyunda çokça bilinen veciz ifadesiyle ancak şöyle değerlendirilebilir: Şaşkın ördek suya tersten dalarmış. Ne diyelim, Allah şaşırtmasın kimseyi.
Değerli milletvekilleri, kişisel veriler deyince Türkiye’de herkesin aklına fişlenme gelmektedir. Bu ülkenin yurttaşları şimdiye kadar kendi devleti tarafından o kadar çok fişlendi ki Anayasa’nın 20’nci maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ve korunması hükmü yıllarca hiçe sayıldı ve ayaklar altına alındı.
Kamu kurumları sözde kamusal yetkilerden yola çıkarak kendi vatandaşlarını bugüne dek hep fişledi. Örnek vermek gerekirse genel bilgi toplama kelimelerinin baş harflerinden oluşan ve vatandaşların korkulu rüyası hâline gelen “GBT”, bu fişleme yöntemlerinden sadece birisidir. Üstelik bu sözüm ona husus da yasal olanıdır. Bu fişlemelerin örnekleri ve çelişkili konumlarını meslek hayatım içinde binlerce kez izledim ve inceledim.
Bilindiği üzere Türkiye’de bu GBT fişlemesi bir yönergeyle yapılmaktadır. Adı ise, Kaçakçılık İstihbarat, Harekât, Bilgi Toplama Yönergesi’dir. Emniyet Genel Müdürlüğü web sitesinde bu yönergenin bol bol ismini görürsünüz ama kendisini bulamazsınız çünkü bu yönerge yayınlanmamıştır. Türkiye hâlâ gizli kanunlar, kararnameler, yönetmelikler, gizli idari düzenlemeler ülkesidir. Bir diğer deyişle ülkemizde vatandaşlar bilemedikleri kanunlara, düzenlemelere uyarak yaşamak zorunda bırakılmışlardır.
Bir insanla ilgili kişisel bilgiler içeren devletin GBT kayıtları, maalesef o kişilere kapalıdır, gizlidir yani. Bırakın bilgileri, bu bilgileri tutmaya güya yasal dayanak olan Bilgi Toplama Yönergesi’nin bizatihi kendisi dahi gizlidir. Sormak lazım: Vatandaş ülkesinde geçerli düzenleyici bir idari işleme, dokümana nasıl ulaşacaktır? İstediğiniz kadar AB müktesebatına uyumdan, vatandaşın bilgiye erişim hakkından ve anayasal güvenceden bahsedin, temel mantık hep aynı kalmaktadır.
Bu ülkede “devlet” dediğimiz kurum, bazı şeyleri gizli yapar ve vatandaşlarına hesap vermez. Kısacası, mahkemenin iptal edeceği şüphesini taşıdığı yönergesini dahi yayınlatmaz ve bu iş böylece sürüp gider.
Değerli arkadaşlar, yönerge, bir yasanın bir kamu kurumuna verdiği görevin nasıl yürütüleceğini düzenleyen emirnamelerdir. Hukukta bu tür işlemlere “adsız düzenleyici işlemler” denir ve yönetmelik niteliğindeki işlemler olarak kabul edilir. Dolayısıyla yönergenin yayınlanması veya ilanı suretiyle duyurulması da gerekmektedir. İçinizden bazıları, “Emniyet, usulüne uygun bir yönetmelik çıkarabilir ve bu sorunu çözebilir.” diye düşünebilirsiniz ama konu bu kadar basit değildir. Çünkü emniyetin Bilgi Toplama Yönergesi’nin kendisine yetki verdiğini iddia ettiği iki yasa da ona böyle bir hak ve yetkiyi vermemektedir. Birincisi, emniyet yönergesinin 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 13/c maddesine dayandığını iddia etmektedir. 1985 tarihli yasanın bu maddesi, emniyete sadece suç işleyip de ele geçmeyen kişilerin kayıtlarını tutma yetkisini vermektedir. Bir kere söz konusu madde, suç işleyen kişilerle, yani hakkında bir suçla ilgili kesin hüküm bulunan kişilerle ilgilidir. Yani hakkında kesin hüküm bulunmayan bir kimse hakkında bu maddeye dayanarak Bilgi Toplama Yönergesi’ne göre işlem yapamazsınız.
İkinci nokta, bu yasa teşkilat yasasıdır ve anılan daire ise esas itibarıyla kaçakçılık dairesidir, yani görevi kaçakçılık suçlarıyla sınırlı olan bir birimdir. Bir an için tersi düşünülse bile, bilgi toplamanın nasıl yapılacağı, bilginin ne olduğu, bilginin silinmesi ve görevlilerin sorumlulukları gibi konular, Anayasa’nın 13’üncü maddesi gereğince ancak yasa ile ayrıntılı olarak düzenlenebilir.
Sözüm ona, sizler, Anayasa’yı demokratikleştiriyorsunuz ama görünen o ki Anayasa’nın var olan maddeleri bile alt mevzuat tarafından katledilmekte ve yok sayılmaktadır.
Yönergeyle ilgili ikinci yasal dayanak ise 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu’nun ek 7’nci maddesidir. Madde, 1985 yılında eklenmiş olup polise ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunma yetkisini vermektedir. Peki, böyle bir şey mümkün müdür?
Emniyetin önleyici kolluk ve adli kolluk hizmetleri olmak üzere iki temel görevi vardır. Önleyici kolluk hizmeti kapsamında emniyetin, tabii ki yasayla ayrıntılı olarak düzenlenmek şartıyla istihbarat yetkisi vardır ve bunu kullanabilmektedir. Ancak, bu istihbarat yetkisi keyfî, genel ve vatandaşı fişlemeye imkân verecek genişlikte değildir ve böyle kullanılmamalıdır. Önleyici kolluk hizmeti kapsamında istihbarat mutlaka ama mutlaka somut bir suç ihtimaline karşı toplanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaman, süreniz doldu, size de ilave iki dakikalık süre veriyorum, buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani devlet “Bu kişiler nasıl olsa suç işleyecekler.” mantığıyla hareket edemez. Üstelik, tek başına istihbarat bilgilerinin hiçbir hukuki değeri de yoktur. Bu bilgiler ne zaman ki ciddi suç emarelerine, bilgilerine dönüşmeye başlar ise işte o zaman polisin önleyici kolluk hizmeti sona erer, burada adli kolluk hizmeti başlar.
Değerli milletvekilleri, hiç kimse bize “Anayasa’yı değiştiriyoruz.” sözünün arkasına sığınarak demokrasi havariliğine soyunmasın. Biz, her tarafından antidemokratiklik fışkıran 12 Eylül darbe Anayasası’nın vermiş olduğu sınırlı hakların bile birtakım yönergelerle, genelgelerle nasıl da budandığını ve yok sayıldığını çok iyi bilmekteyiz. Kendisini devletin sözde gerçek sahibi gören kesimler, Türkiye’de dünyanın en demokratik anayasası yapılsa bile devletin bekası adına bildiklerini okuyacak ve hakları ve özgürlükleri ellerinden geldiğince sınırlayacaklardır. Hepimiz bilmekteyiz ki bu karanlık odaklar güçlerini siyasal iktidarlardan alıp sürdürmektedirler.
Yapılmak istenen bu Anayasa değişikliğinin 12 Eylül darbe Anayasası’nın tekçi, ulusalcı ve ırkçı ruhu ile felsefesinin yeniden onarılmasından başka bir durum olmadığını bir kez daha vurgularken burada sözlerime son verir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yaman, teşekkür ederim.
2.3 ikinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına İsa Gök ( Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişiklik paketi, çerçeve madde 2, Anayasa madde 20, özel hayatın gizliliği ama asıl buradaki kavram kişisel veriler. Arkadaşlar, madde güzel gibi geliyor, işte bu şeker maddelerden biri gibi görünüyor ama şimdi maddeyi beraber inceleyeceğiz.
Kişisel veri kavramı ne, önce ona bakmak lazım. Kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bu bilgiler belli bir kimsenin kimliğine, etnik kökenine, fiziksel özelliklerine veya sağlık, öğrenim ve istihdam durumuna ilişkin olabileceği şekilde, bir kişinin bireysel ve aile içi yaşantısına ilişkin bilgiler ile başkalarıyla gerçekleştirdiği haberleşmeler de kişisel veri niteliği taşımaktadır. Benzer şekilde, bir kimsenin ikamet, emniyet ve kredi kartı bilgileri ile kişisel düşünce ve inançları ve hatta alışveriş alışkanlıklarına ilişkin bilgileri de kişisel veri kapsamında yer alıyor.
Bu verilerin korunması ne peki? Kişisel veri niteliği taşıyan bilgilerin toplanması, depolanması, değiştirilmesi, yok edilmesi, kamuya açıklanması ve üçüncü kişilere aktarılması işlemlerinin hangi amaç ve yöntemler çerçevesinde yapılabileceğinin belirlenmesini ve bu sınırların aşılması hâlinde hangi hukuki yollara başvurulabileceğinin düzenlenmesini ifade ediyor.
Kişisel bilgi niteliği taşıyan verilerin korunmasıyla aslında kişilerin maddi ve manevi varlıklarının korunması hedeflenmektedir. Zira, bu tür bilgilerin ele geçirilerek bankacılık, elektronik ticaret ve benzeri alanlarda kullanılması mümkün olduğu gibi, bir kimseye ait özel bilgilerin izinsiz olarak çeşitli ortamlarda açığa vurulması da söz konusu olabilmektedir. Buna bağlı olarak ilk durumda maddi zarar ortaya çıkmakta, ikinci durumda ise özel hayatın mahremiyeti ve dolayısıyla da kişilik hakkı ihlal edilen kişiler, manevi anlamda zarara uğramaktadır. Bu nedenle, kişisel bilgi niteliği taşıyan verilerin korunmasındaki gerçek amaç, kişilerin maddi ve manevi varlıklarının korunması olup söz konusu verilerinin korunması bu amaca hizmet eden bir araç işlevi görmektedir.
Arkadaşlar, kişisel verilerin toplanması, yani enformasyonu zamanla gelişti. 1953 yılında IBM’in 701 modeliyle başlayan elektronik veri işletim sistemlerinin gelişimi, 1983’te geliştirilen ilk veri bankalarından günümüz veri işletim sistemlerine ulaşmıştır. Artık, bankacılıkta, sigortacılıkta her alanda veriler toplanmaktadır. Bu iş o denli önemli ki bizim dışımızdaki dünyada yani uluslararası hukukta belli doneler oluşturulmuş vaziyette. İlki OECD. Arkadaşlar, uluslararası bir temel teşkil edecek şekilde OECD, 1980 tarihinde bağlayıcı olmayan ilkeler kabul ederek kişisel alanın ve sınır aşan kişisel veri trafiğinin korunmasına dair ilkeler belirledi. Olay bu kadar önemli. Daha sonra Avrupa Konseyi. Avrupa Konseyi veri korumasının tarihsel gelişimine bakıldığında bir uluslararası hukuk belgesi çıkıyor. Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihli 108 no.lu Sözleşmesi çıkmaktadır: Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme. Bakın, uluslararası burada bitmiyor arkadaşlar. Birleşmiş Milletler teknik ilerlemeye bağlı olarak 1990 yılında bu konuda bağlayıcı kurallar koydu. Avrupa Birliği yine kurallar koydu. Avrupa Birliği özde dört temel düşünce üstüne kurulmuştur biliyorsunuz: Malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı. Bu dört temel hedefin yerine getirilmesinde kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi bir zorunluluk arz etmektedir.
Pekâlâ, önümüze gelen tasarı ne getiriyor bize arkadaşlar? “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.” diyor, tasarı bu. Artı -tasarıyı bilerek diyorum Sayın Başkan- “Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde -bakın, kanunda öngörülen hâllerde- veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.” Açık rızaya hukuki engel vardır. Şöyle ki: Medeni Kanun’un 23’üncü maddesi, kişiliğin rızayla yapılan saldırılara karşı korunmasını düzenlemektedir. Buna göre, hak ve fiil ehliyetlerini koruyan Medeni Kanun 23/1’e göre, hiç kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez ama bizim bu tasarı vazgeçme imkânını tanıyor. Benzer şekilde, Medeni Kanun madde 23’ün ikinci fıkrası, kimsenin özgürlüklerinden vazgeçemeyeceğini veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamayacağını belirtiyor. Dolayısıyla, tasarının bu fıkrasında bir hukuka aykırılık var.
Tasarının alt tarafına geldiğimizde arkadaşlar başka bir şey göreceğiz. Bakın, ne diyor: “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” Ne güzel değil mi? Ama bu anayasal hükmün bir kanuni temeli daha önce hazırlanmaya çalışıldı. Ne zaman çalışıldı? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı Meclise sevk edildi, komisyona geldi. Arkadaşlar, bu kanunda neler yazıyor biliyor musunuz? Bakın, dikkatli dinleyin: “Özel niteliği olan kişisel veriler.” Özel niteliği olan veriler arkadaşlar. “Kişilerin ırk -bakın ırk- siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık ve özel yaşamları -bu konuda herhâlde Sayın Aliye Kavaf karşıdaydı, Sayın Bakan da çok ilgili çünkü cinsel tercihler dahi bu gruba giriyor- ve her türlü mahkûmiyetleriyle ilgili kişisel veriler işlenemez.” diyor. Veri işleyemiyorsunuz ama aynı tasarının alt tarafında bir şey daha yazıyor, ikinci satırda arkadaşlar. Bakın, ne yazıyor ikinci fıkra: “Birinci fıkrada belirtilen kişisel verilerin, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğinin korunmasını sağlayacak yeterli önlemlerin alınması şartıyla, aşağıda sayılan hâllerde işlenmesi mümkündür.” Arkadaşlar, fıkra üç, bakın ne diyor fıkra üç: Bakın, siz insanın cinsel tercihini, mezhebini, etnik kökenini, vakfını, her şeyini işleyeceksiniz, bunu işlediğiniz gibi… Bir şart var, bir kural konuyor: “Temel kamu yararlarının gerektirmesi hâlinde, ilgili mevzuatta yeterli koruma tedbiri bulunması kaydıyla, Kurul, -bir kurul var- özel niteliği olan kişisel verilerin işlenmesine karar verebilir.”
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Reform ya, reform!
İSA GÖK (Devamla) – Reform! Mezheplerimiz, cinsel tercihimiz, okuduğumuz gazete, her şey fişlenebilecek. Ne güzel demokrasi, ne güzel! Bu tasarıda Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Demokratikleşme!
İSA GÖK (Devamla) – Pekâlâ, bu kadarla mı? Hayır. Devam edin arkadaşlar: Yurt dışına bilgi aktarımı. Bakın, ne diyor: “Kurulun izninin bulunması hâlinde de kişisel veriler yurt dışına aktarılabilir.” Madde 14, fıkra üç. Ne güzel demokrasi, ne güzel demokrasi! Siz insanın mezhebini, tercihini, vakfını, etnik kökenini, ırkını, kanını, her şeyini saptayın, işleyin bunu, bunu fişleyin, insanları, yurt dışına aktarabilin! Bir kurul karar veriyor. Bu kurul nasıl oluşuyor arkadaşlar?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yurt dışına nereye aktarılıyor?
İSA GÖK (Devamla) - Bu kurul ise, arkadaşlar, Bakanlar Kurulunca seçilen 7 üyeden oluşuyor -Bakanlar Kurulu- aynı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı gibi. Bir merkez kuruluyor, bu merkezde 72,5 milyon insanımızın tüm verileri toplanıyor, bir banka. Her tür özel bilgilerini toplayacaksınız, bu bilgileri işleyebileceksiniz, yurt dışına gönderebileceksiniz ve anayasal dayanağını oluşturuyorsunuz. Demokrasi! Ne güzel demokrasi! Faşizan demokrasi!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereye yurt dışına, Fethullah’a mı?
İSA GÖK (Devamla) – Yurt dışına…
Şimdi, devam ediyoruz arkadaşlar. Bizde, aslında, Ceza Kanunu’muzda 134 var, TCK’da, özel hayatın gizliliğini ihlal, 135 var, kişisel verilerin kaydedilmesi ama bunları takibe bağlı suç yapmışız, madde 139 ama yine olay bununla bitmiyor. Bakın arkadaşlar, bu tasarı üzerine yani Anayasa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gök, süreniz doldu. Size de ilave iki dakika süre veriyorum. İki dakika içinde lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İSA GÖK (Devamla) – Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Şimdi, bu kişisel verileri bir bankada, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı gibi, toplayıp -Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını arkadaşlar unutmayın, bir bağlantı kurun orayla- bu verileri işleyecekler, bu verileri kullanabilecekler ve yurt dışı aktarımı var.
Arkadaşlar, Jandarma Genel Komutanlığı bu tasarıyı incelediğinde dedi ki Meclise, dedi ki Hükûmete, dedi ki komisyona: “Bu kanun tasarısı çok tehlikelidir, temel hak ve özgürlüklere karşı tehdit içermektedir.” dedi Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma İstihbarat. Herhâlde, AKP’nin utanması lazım, utanması lazım. Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla gelen bir kanun tasarısına karşı bir istihbarat birimi bunu yazıyorsa Hükûmetin utanç duyması lazım ama hayır, utanç ne kelime, utanç olmadığı gibi, şu anda, Anayasa 20’de kanunla düzenlenir lafı altında, kişisel verilerin kişinin açık rızasıyla işlenme lafları altında, bu tasarının tek elde toplanan verilerin kullanılması yolu açılarak, arkadaşlar, yepyeni bir ajan faaliyeti, yepyeni bir bütün insanları fişleme faaliyeti başlıyor.
Arkadaşlar, bu yapılanma faşizan bir yaklaşımdır, bu yapılanma kabul edilemez. Anayasa’da özgürlük diye getirdiğiniz şeyin perde arkası aslında, tüm toplumu etnik kökenine, mezhebine, okuduğu gazeteye, yaşadığı yere, cinsel tercihine göre fişlemektir. Kişisel verileri siz korumuyorsunuz, onları işleyip kullanmanın yolunu açıyorsunuz. Yolunuz kötü yol.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
2.4 ikinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Yılmaz Tunç (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teklifin 2’nci maddesiyle herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı anayasal bir hak olarak teminat altına alınmaktadır. Kişisel verilerin korunması hakkı ilk kez Anayasa’mıza girmiş olacaktır.
Günümüzde kişisel verilerin özellikle bilgisayarlar gibi elektronik vasıtalarla kaydedilmesi, saklanması ve transferi işlemleri büyük boyutlara ulaşmış, bu sayede ticaret, bankacılık, sağlık, eğitim, kamu düzeni ve güvenliği gibi hayatın hemen her alanında milyonlarca vatandaşa aynı anda ulaşabilecek şekilde çok çeşitli hizmetlerin verilmesi mümkün hâle gelmiştir. Daha önce kâğıt ortamında, ulaşılması ve işlenmesi zor bir şekilde tutulan kişisel veriler, artık bilgisayarların dijital hafızalarında, muazzam boyutlarda, çok uzun sürelerle saklanabilmektedir. Neredeyse herkes banka kartı, SIM kartı, kredi kartı ve müşteri kartları gibi nerede olduğumuza ve ne yaptığımıza ilişkin kayıtların elde edilmesine imkân verecek araçları kullanmakta, her gün milyonlarca kişiye ait bilgi çeşitli şekillerde toplanmakta, incelenmekte, başkalarına aktarılmakta ve değişik işlemlere tabi tutulmaktadır.
Özellikle son yirmi otuz yılda, kişisel verilerin gelişigüzel ve kimi zaman hukuka aykırı olarak toplandığı, denetimsiz olarak işlendiği veya yetkisiz bir şekilde üçüncü kişilere açıklandığı ve bu şekilde vatandaşların kişilik haklarının ihlal edildiği görülmektedir. Hukuk devleti ilkesine dayanan bir anayasal düzende, insan onuru ve özgürlükleri, bütün hukuk düzeninin en yüksek amacını oluşturmaktadır. Günümüzde bireyin kişisel verilerinin sınırsız bir şekilde toplanması, kullanılması ve işlenmesi karşısında, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için anayasa hukukunun verdiği cevap niteliğinde olan kişisel verilerin korunması hakkı, insan onuru bağlantısıyla kişiliğin serbest geliştirilmesi hakkı yani genel kişilik hakkına dayanmaktadır. Bu hak, esasen, kişisel verilerin toplanması, kullanılması ve başkalarına aktarılması konusunda bireyin kendisinin söz sahibi olmasını gerekli kılmaktadır. Bireyin kişisel verilerinin korunması, toplumsal düzenin demokratik yapısı bakımından da önem taşımaktadır. Zira, vatandaşların kendi bilgilerinin kimler tarafından, hangi amaçlarla toplandığını ve işlendiğini bilme imkânı yoksa böyle bir hukuk düzeni içerisinde bireyin kişisel verileri üzerindeki hakkının korunmasından da söz edilemeyecektir.
1960’lı yılların başlarından itibaren teknolojideki hızlı gelişmeler sayesinde kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi faaliyetlerinin gelişip artmasının bireylerin özel alanlarına ilişkin ciddi tehditler oluşturması karşısında, başta Avrupa Konseyi olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak toplanması ve işlenmesini engellemek üzere belirli ilke ve normlardan oluşan bir çerçeve oluşturmaya çalışmıştır.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, 1980 yılında, kişisel alanın ve sınır aşan kişisel verilerin korunmasına dair birtakım ilkeler belirlerken, Avrupa Konseyinin 1981 tarihli ve 108 sayılı Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme’siyle, kişisel verilerin toplanması, işlenmesi, saklanması ve transferi gibi işlemler birtakım kurallara bağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler ise 1990 yılında “Bilgisayarla İşlenen Kişisel Veri Dosyaları Hakkında Yönlendirici İlkeler” adını taşıyan belgede kişisel veri dosyalarının bilgisayar aracılığıyla işlenmesinde genel ilkeler öngörmüştür. Bu gelişmeleri takip eden Avrupa Birliği 1995 yılında kabul ettiği Veri Koruma Yönergesi ile Birliğin veri koruma hukukunun temelini oluşturmuş, daha sonra yürürlüğe koyduğu çeşitli yönergelerle bu çerçeveyi geliştirerek kapsamını genişletmiştir.
Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili uluslararası belgelerle kişilere bilgi edinme hakkının da ötesinde çok önemli somut ve pratik haklar tanınmaktadır. Bu kapsamda ilgili kişiler, kamu kurumu veya özel sektör, tüm veri işleyen kuruluşlardan kendileri hakkında tutulan veriler, tutma amaçları ve şekilleri gibi belli konularda bilgi edinme ve hatta önceden bilgilendirilme hakkına sahip olmaktadır.
Bunun yanında, ilgili kişiler bu verilerin hukuka aykırı olarak tutulduğunu veya yanlış olduğunu düşünüyorlarsa bunların silinmesini veya düzeltilmesini isteyebilecekler, bu taleplerini yerine getirmeyen kuruluşlar hakkında bu amaçla oluşturulan mercilere şikâyette bulunabileceklerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kişisel verilerin korunması konusu, Avrupa Birliği katılım sürecinde de başta 2008 Katılım Ortaklığı Belgesi ve ilerleme raporları olmak üzere çeşitli raporlar ve resmî belgelerde gündeme getirilen önemli hususlardan birisini oluşturmakta, bu önemine binaen, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik ile bilgi toplumu ve medya gibi birçok müzakere faslında ele alınmaktadır.
Mevcut Anayasa teklifinde de başta Avrupa Temel Haklar Şartı olmak üzere, uluslararası hukuktaki gelişmelere paralel bir şekilde kişisel verilerin korunması ayrı bir temel hak olarak anayasal bir temele oturtulmaktadır. Buna göre, her vatandaş kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacaktır. Bu hak, aynı zamanda vatandaşlara sağlanan bilgi edinme, verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme gibi ek güvenceleri de içermektedir. Teklifte öngörülen düzenlemeyle, kişisel verilerin işlenmesinde temel kural olarak kabul edilen kişinin rızası ve yasal düzenleme şartına yer verilmektedir. Böylece kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak kişisel verilerin korunması hakkının 2001 tarihli Avrupa Temel Haklar Şartı’nda olduğu gibi temel bir hak olarak Anayasa’da yer almasının, kişisel verilerin korunmasının anayasal güvence altına alınması bakımından büyük faydaları olacaktır. Bu çerçevede öngörülen değişiklikle kişisel verilerin korunması alanında getirilen bu anayasal garantiler ile vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri bilhassa özel hayatın gizliliği bağlamında geliştirilerek güçlendirilmektedir.
Görüşmekte olduğumuz 2’nci madde ve Anayasa değişiklik teklifinin diğer maddeleri, milletimizin bizden beklediği demokratik standartları yükseltecek, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti ilkesini güçlendirecek önemli değişikliklerdir. Bu değişikliklerin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tunç, teşekkür ederim.
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 88
___________________________________________________________________________
3. TBMM Genel Kurulu’nda İkinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü
3.1 İkinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü
Reddedilmiştir – 19 Nisan 2010)
1. Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu, Siirt
"Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir."
2. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah Çalışkan, Kırşehir
"Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir."
3. Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak, Kahramanmaraş
"Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir."
Gerekçe (1, 2 ve 3. Önergeler): Kişisel verilerin korunmasının güvence altına alınması açısından yazılı muvafakat şartı getirilmiştir.
Oylama Sonucu (1, 2 ve 3. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
4. Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın 3. cümlesinde yer alan "veya" ibaresinin metinden çıkarılmasını ve "rızasıyla" ibaresinden sonra "özel hayatın gizliliğini ve korunmasını ihlal etmeden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Tacidar Seyhan
Mersin Adana
Gerekçe (4. Önerge):
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar “özel hayatın gizliliği” ibaresi kanunla tanımlanmış olsa da, değerli arkadaşlar, burada ciddi bir hata yapılıyor. Anayasa’ya çok ciddi bir detay getiriliyor ancak bu detay içerisinde kamunun gözetilmesi zorunlu hâlleri var; vatandaş istemese de gözetim altında tutması gereken, bazı tutulması gereken hakları var. Tapu kadastrodan, bireysel bilgilerden, nüfus bilgilerinden tutun -bunlar zorunlu hâllerdir- ve bunun dışında birçok konuda, Maliye kayıtları, belediyeler, özlük hakları, sosyal güvenlik, bunlar kamunun özel durumlarıdır, zorunlu hâlleridir.
Bir de kamunun hiçbir zaman kayıt altına alamayacağı hâller vardır. Her ikisinde de Anayasa’ya bir ölçüt konulmamış arkadaşlar. Kamunun zorunlu hâllerinin ölçütü yok; kamunun kayıt altına alabileceği bilgilerin bir ölçütü, bir sınırlaması yok. Nereye bırakılmış? Kanuna.
Peki, bizim haklarımız, yani kendi isteğimize göre kayıt altına alınacak bilgiler hangileri? Kanunun tanımladığı bilgilerin dışındakiler. Bu şu demektir: Benim bireysel hak ve özgürlüklerim kanundan arta kalan kısımda, kısıtlanıyor. Peki, burada bir ölçüt var mı? Hayır, Anayasa’da yok. Peki, nereye güveneceksiniz? Siyasi iradeye.
Bakın, siyasi iradeye -hep arkadaşlarımın soruları cevaplandı- şimdi, nasıl güveneceğimizi bir iki örnekte göreceğiz. Özel hayatın gizliliğinde Sayın Adalet Bakanı dedi ki: “Beş bine yakın soruşturma var elimizde.” Şimdi, iki bakan da burada. Ulaştırma Bakanlığına bağlı TİB diyor ki: “Biz 70 bin kişiyi dinledik.” Yasal olarak da “Dinlenen kişide suç unsuruna rastlanmazsa on beş gün içerisinde kişiye dinlendiği bildirilir ve suç unsuruna rastlanmadığı bildirilir.” diyor. Aynı yıl içerisinde Adalet Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki: “Biz 13 bin kişiye dinlendiğini bildirdik.”
Değerli arkadaşlar, 57 bin kişinin bireysel hak ve özgürlüğünü elinden alan bir bakana ben nasıl güveneceğim? İşte, kendisi burada, neden bildirmediğini açıklasın bakalım. Sen çiğnemişsin, sen ihlal etmişsin bu hakları.
Yine, devam ediyorum. Ergenokon kapsamında bilgilerine el koyulan insanların… Hani, bilgilerin saklanması da bireysel hak ve özgürlüktü ya. Bilgilerine el konulmuş, CD’lerine el konulmuş ama tam 20 kişi tutuklanmıyor, serbest bırakılıyor. Kendisi tutuklu değil, CD’si, bilgisayarı tutuklu. Bunların 17 tanesine arıza nedeniyle iade edilmiyor, 3 tane de kayıp var. Hani bu kişisel hakların korunmasıydı? Nasıl koruyorsunuz değerli arkadaşlar? Kendi tutuklu olmaz da bir adamın CD’si, bilgisayarı, kitapları nasıl tutuklu hâle getirilebilir? Böyle bir adalet anlayışına biz nasıl güveneceğiz? Dolayısıyla, arkadaşlar, bu istismar zinciri gider.
Bakın, bundan sonra -özgürlükten yanayız diyorsunuz- hakikaten, kanunlardaki bu esneklik yarın bir gün etnik konuda bizi nüfusta kodlarsa, nüfusta şablonlaşırsa, Afrika’daki Tutular ile Tutsilere döneriz. Böyle bir şey olamaz. Buna anayasal çerçeve getirmek zorundasınız, kanunla çizemezsiniz. Nelerin ölçüt altına alınacağını, ölçütün ne olacağını mutlaka belirtmek zorundasınız. Avrupa’da var mı? Var ama temel ölçütler ve kriterler de doğru dürüst tanımlanmış ve Avrupa’nın örnek aldığı bir dolu sözleşme var, kabul ettiği bir dolu sözleşme var. Biz daha yolun yarısında, kanunlaştırma döneminde sancılar taşıdığımız bir yasayı sınırsız bir özgürlük kapsamı içerisinde siyasetin iradesine teslim ediyoruz. Niye? Siyasetçi doğru yapacak, siyaset egemen olsun. Bunun gideceği yer ciddi bir istismar değerli arkadaşlarım. Bunun dışında bir şey daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada dijital kayıtlar alınacak, modern gelişmeler olacak, dünya değişti diyen arkadaşlarımız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seyhan ilave süre veriyorum bir dakika, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – Keşke bu mail’lerin nasıl kaydedildiğini bir bilseler, nasıl oluşturulduğunu. Bu serbestlik içerisine… Arkadaşlar, neyi bana soracaksınız, neyi? Mail’lerimi kayıdedip etmeme isteğimi mi soracaksınız? Ee, ediliyor zaten. Konuşmalarımın kaydını mı soracaksınız? Yer ve konum bilgilerinin kaydını mı soracaksınız? Şimdi çatısı altında bulunduğunuz bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, üç tane çıkışı olmayan baz istasyonu sizin yerinizi, konumunuzu, e-mail numaranızı zaten kaydediyor. Size mi soruldu bu? Neye güveneceğim ben? Bakın, istismar üstüne istismar geliyor.
Sürem bitmeden bir istismarı da söylüyorum: Anayasal olarak aykırılık var. Oylama yapılıyor, sözde, bu gizli oylama ama perdeler açık, birçok arkadaşım oraya girmeden oyunu atıyor, Meclis Başkanı da oradan seyrediyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, Anayasa’ya aykırı arkadaşlar, olmaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Anayasa ihlali yapılıyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – Bakın, sizden rica ediyorum, Meclis kayıtlarında oylamanızı bir izleyin, hiç bana bir şey söylemeyin. Elinizi vicdanınıza koyun, Meclis kayıtlarından oylamayı izleyin. Böyle gizli oylamayı biz yaparsak yüreğinize su serper mi bu? Halk adına adalet istiyorsanız, bunu yapmazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Oylama Sonucu (4. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
5. Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman), Şerafettin Halis (Tunceli), Hamit Geylani (Hakkari), Nuri Yaman (Muş), Sebahat Tuncel (İstanbul)
Madde 2
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan tüm fişlemeler silinir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
Gerekçe (5. Önerge):
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına verilen önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyor ve hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin sadece kanunla düzenlenmesinin tek başına yeterli olamayacağı bir gerçektir. Oysa Hükûmet, gerekli korumayı sadece bu yolla sağlamayı düşünmekte ve ona göre yasal düzenlemeler getirmektedir. Bunu da söz konusu değişikliğin son cümlesinden değil, hâlihazırda Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan 22/4/2008 tarih ve 1/576 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinden rahatlıkla anlamaktayız. İlgili madde, kurulması planlanan kişisel verileri koruma kurulunun yapısını ve görevlerini düzenlemektedir ancak böyle bir kurum mutlaka anayasal güvence altına alınmalıdır. Bunun yanında, böyle bir kurumun işleyişi ve nitelikleri de çok daha önem ve anlam kazanır. Söz konusu yasa tasarısı, bize AKP İktidarının daha şimdiden oluşturulacak olan kurul hakkındaki anlayışını açığa çıkarmaktadır. Tasarıda kişisel verileri koruma kurulunun işleyişiyle ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşları lehine istisnalar tanınmakta, deyim yerindeyse, kurulun, bu kurum ve kuruluşlara karşı olan yaptırım gücü istişari danışma organı düzeyine indirgenmektedir. Bu durum, aynı zamanda gerekli düzenlemeleri yapmakla ve mevzuatı uygulamakla görevli, idari ve mali yönden özerk bir kurum yaratma düşüncesiyle de tamamen çelişir durumdadır. Karşılaştırmalı hukuktaki örnekleri de incelendiğinde görüleceği üzere, bu kurumların devlet organlarına karşı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, üyelerinin seçimindeki belirlenen usul, kurum mensuplarına tanınan özlük hakları ve kuruma tahsis edilen idari ve mali özerklikle sağlanmaya çalışılması da bir gerçektir. Yani Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekler, kurumun sahip olduğu fonksiyonlara ve ifa ettiği görevlere uygun olarak konumlanmamaktadır. Tasarıyla oluşturulmak istenen, istişari niteliğe sahip, hiçbir yaptırım gücüne sahip olmayan bir kurum ile maalesef arzu edilen amaçlara ulaşmak mümkün olmayacaktır. Kurulun idareye karşı gerçek anlamda bir yaptırım gücüne sahip olmaması, devletin kişisel verilerin işlenmesi konusunda denetlenmesini engellemektedir. Tasarının, özel hukuk kişilerini de kapsamı içine aldığı düşünülürse kurulun yapısı içerisinde özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilere de yer verilmesi zorunluluk hâlini almaktadır. Aynı zamanda, başkan dışındaki diğer üyelerin kuruldaki görevleriyle birlikte asıl görevlerini de sürdürmesi kurulun bağımsız ve özerk yapısına ters düşen bir durumdur.
Yani sözüm ona, kişisel verilerin korunmasını Anayasa’yla güvence altına alıyorsunuz, sonra bunların korunmasına ilişkin usulleri yasayla düzenleyeceğinizi söylüyorsunuz, yasada üst kurulu ön görüyorsunuz ancak bu üst kurulu tamamen işlevsiz ve güdük bir hâle getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarının gerçek yüzünü 20’nci maddedeki değişiklik kadar diğer maddelerdeki hiçbir değişiklik ele verememiştir. Şimdiye kadar bizzat devletin ihlal ettiği kişisel verilerin korunması hakkını, yeni oluşturacağınız devlet güdümlü bir kurumla mı güvence altına almayı düşünüyorsunuz? Yoksa her zamanki gibi yapmaya çalıştığınız bir adım ileri, iki adım geri saplantınızı mı bizlere göstermek istiyorsunuz? Eskiden, bunu gizli yapardınız. Oysa artık gizlemeye bile ihtiyaç duymayacak bir konuma geldiniz. Özgürlükleri dilinden düşürmeyen Hükûmet, uygulamada özgürlüğün en gaddar düşmanı hâline gelebilmektedir bu tasarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaman, süreniz doldu, size de bir dakika ilave süre veriyorum. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim, sağ olun.
Demokrasi, kendisine demokrat olan ama başkalarına Demokles’in kılıcı kesilen bir zihniyetle asla yerleşemez. Buradan bir kez daha sesleniyor ve söylüyoruz ki: Kurulun bağımsızlığı ve tarafsızlığı, mutlaka, anayasal güvence altına alınmalıdır. Aksi takdirde, Meclise sunulan kanun tasarısında olduğu gibi, insan hakları konusunda işlevsizleşmiş birçok başka kurum gibi bu kurul da kurumlar mezarlığındaki yerini yakında alacaktır.
Bu belirlemeyi yaptıktan sonra, bu düzenlemelerin göz önüne alınacağını düşünüyor ve sözlerime son verirken yüce Meclisinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yaman, teşekkür ederim.
Oylama Sonucu (5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6. Önerge
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum efendim:
T. B. M Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan anayasa değiştirme teklifinin (2). maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer Genç, Tunceli
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Teklifinin, 2. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya), Oktay Vural (İzmir), Mehmet Şandır (Mersin), S. Nevzat Korkmaz (Isparta), Behiç Çelik (Mersin)
Gerekçe ( 7. Önerge)
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin, asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın ve her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır
Toplumsal uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını, Partilerin arasında uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliği olmasını teklif etmiştir.
MHP;
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerlen ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı teklifi partilere ve millete dayatmıştır.
Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanan, AKP'nin acele ve telaş içinde hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin başında Anayasa ve İç Tüzük’e aykırılık teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa değişiklik teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.
Millet AKP'den telefon dinlemeleri ile ihlal ettiği özel hayatın gizliliğinin hesabını vermesini bekliyor.
Millet AKP'den kendi milletvekilinin ikrarı ile sabit olan "vatandaşları fişlemesinin" hesabını vermesini bekliyor.
Millet AKP'den bu Anayasa değişikliği teklifi ile özel hayatın gizliliği aleyhine işlediği kanun dışı fiillerin üstünü örtmemesini bekliyor.
Millet AKP'den terörü ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir.
Millet AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir
Millet AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8 yıllık icraatında ve ne de bu teklifte milletin beklentisinden eser yoktur.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis değildir.
AKP, PKK terör açılımını gizlediği madde ile yargıyı siyasallaştırma amacı ile düzenlediği maddeleri temel hak ve hürriyetlerle ilgili bu maddenin arkasına saklamıştır.
Böylece halk oylamasında seçmene sunduğu "acı hapı" bu madde ile tatlandırarak oy devşiriciliğine soyunmuştur.
AKP'nin fikri, oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır, vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu, Anayasa’ya ve halk oylamasını düzenleyen uluslararası belgelere aykırıdır.
Oylama Sonucu (6 ve 7. ÖNERGELER): Son 2 Önerge aynı olduğundan birleştirilerek oylanmış ve KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.2 İkinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
Oy sayısı: 405, Kabul: 337, Ret: 68, Çekimser: -, Boş: -, Geçersiz: -
3.3 İkinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü reddedilmiştir – 2 Mayıs 2010)
1. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
2. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dilek Yüksel
Tokat
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
3. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sedat Kızılcıklı
Bursa
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir.
Gerekçe (1, 2 ve 3. Önergeler):
Kişisel verilerin korunmasının güvence altına alınması açısından yazılı muvafakat şartı getirilmiştir.
Oylama Sonucu (1, 2 ve 3. Önergeler): Önergeler aynı olduğundan birleştirilerek oylanmış ve KABUL EDİLMEMİŞTİR
4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın 3. cümlesinde yer alan “veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya), Tacidar Seyhan (Adana)
Gerekçe (4. Önerge)
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili madde, Türkiye’yi biraz geriye götürüyor, biraz değil, epeyce geriye götürüyor. Zaten Anayasa’da, temel hak ve özgürlükleri belirleyen bir madde var. Siz, bu kanunla, aslında, kanunla yeni kısıtlama getiriyorsunuz temel hak ve özgürlüklere. Neyin kayıt altına alınacağı burada belirleniyor. Nerede belirlenecek? Kanunda.
Bakın şimdi: Kamu için zorunlu hâller yok mu arkadaşlar? Benim talebim olmasa da bazı özel bilgilerimi kamu belirlemek zorunda değil mi? Bu kanunda, bu Anayasa teklifinde, kamu için zorunlu hâller belirtilmemiş. Bir de kanuna bırakılırken bir temel çerçeve konulmamış, “Kişisel taleplerle belirlenir.” demesine rağmen konulmamış. Geçen konuşmamda da söylemiştim, böyle bir kanun, bu şekilde eğer sonuçlanırsa, geçerse, Anayasa değişikliği geçerse, eğer bu kanuna göre biri yasa çıkarıp “Etnisiteyi nüfus kâğıdına işleyeceğiz.” derse işlenir. Bu, Anayasa’ya aykırılık teşkil etmez. Böyle, sınırı çizilmemiş bir felaketi nasıl yasalaştırabilirsiniz?
Bakın, bütün mesele istismarda. Geçen, örnek vermiştim. Ergenekon davasında 21 kişi gözaltına alınıyor, serbest bırakılıyor. Bilgi edinme hakkından söz ediyor Sayın Adalet Bakanı burada ama o kişinin CD’sine ve kayıtlarına el konuluyor. 7 kişiye -o gün 3 demiştim, daha sonra araştırdım- “CD’niz kayıp.” ve “Bilgisayarınız bozuk.” diyorlar, iade etmiyorlar. Bu şu anlama gelir: Ya onunla oynadınız, o bilgilerle oynadınız, bunun anlaşılmasını istemiyorsunuz ya da bunlara el koyduğunuzda sorumluluk kabul etmiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, hep birlikte yasa çıkaralım ama zaten önümüzde korunmamız gereken bir dolu örnek var. Bakırköy Adliyesinde 3 hâkim için Adalet Bakanlığı bir dinleme emri çıkarıyor. Emirde ne istiyor biliyor musunuz? Üç yıl geriye dönük olarak arama kayıtlarının, yer, konum bilgilerinin ve mesajlarının bildirilmesini istiyor.
Arkadaşlar, mahkeme kararı olmadan, kimsenin yer, konum bilgileri saklanamaz. Adalet Bakanı hem saklanamadığını söylüyor hem de müfettişlerin yazmış olduğu yazıda üç yıl geriye dönük olarak bu bilgileri istiyor. Dolayısıyla, eğer uygulamada bir eksiklik varsa zaten temel hak ve özgürlüklere dokunmadan bunu düzeltmek mümkün. Ben istismarın olduğunu söylüyorum.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de var. Hâlâ, Başkanlığa verilmesine rağmen, bugün sabahtan beri bulduğum doksan beş tane soru önergesine hiç cevap verilmemiş. Hani bilgi edinme hakkı? 2002’den bu yana sekiz yıl geçti değerli arkadaşlarım.
Başkanın tutumu hakkında söz alan arkadaşlarımız Mecliste telefonların yeniden açılmasını eleştirdiler. Sayın Başkan dedi ki: “Biz gelen talep üzerine açtık.”
Sayın Başkan, buraya bir IMSI catcher takıldı. Üç tane baz istasyonu demek, sadece çıkışı yok. Ben size iki ay önce mektup yazdım, “Yer, konum bilgilerini kayıt ediyorsunuz, buraya gelen yer, konum bilgileri dışında, kişinin IMEI numarasını kaydediyorsunuz. İstismar edilerek ortam dinlemesi yapılabilir, derhâl bunu genel kapamaya çevirin.” dedim, siz, Genel Sekreter Yardımcınızı bana göndermenize rağmen, onları ikna etmeme rağmen bunu kaldırmadınız. Ama bugün kaldırıyorsunuz. Bunu bana izah edemezsiniz. Eğer duyarlıysanız, o gün verildiği anda direkt kaldırmalıydınız. Milletvekillerinin giriş çıkış yaptığı yere yüksek düzeyde ses kayıt yapabilen mikrofonlar koydunuz. Siz, milletvekillerinin düşüncesini, duygusunu almadan kişisel haklarımıza aykırı uygulamayı yerine getirdiniz. Bundan sonra, anayasal değişiklikle, “Kanunda tanımlanır.” diyerek vatandaşa neyin yüklenebileceğini nereden bilelim değerli arkadaşlar? Siyasi istikrarın istismar kabiliyetine bırakılamaz Anayasa, onun sadece düşüncesine bırakılamaz.
Bakın, önümüzde zaman var. Cumhuriyet Halk Partisi size bir şeyle geliyor, diyor ki: “Seçim sonrasına bırakın.” Ne kadar var seçime? Bir yıl var. Bir yıl içerisinde…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Niye?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – Arkadaşım “Niye?” dedi. Nedeni şu: Anayasa hep, bugüne kadar toplumsal mutabakatla yapılmışsa, mademki Adalet ve Kalkınma Partisi, istismar edilmeden, bu işin mutabakatla çözülmesini istiyorsa bu zamanı neden halka vermiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Seyhan, size de ek süre veriyorum bir dakika, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – “Şimdi çıksın.” diyorsanız haksızsınız. Ben sizin iki Enerji Bakanınızı da uyardım. “Santrallerle ilgili denetleme kanunu yok, bunu çıkarın.” dedim. Sekiz yıldır bekliyor. “İnşallah çıkaracağız.” dediler, sekiz defa “inşallah” duydum. Ruhsat yönetmeliğiniz yok. Sekiz yıldır her Komisyonda söylüyorum -işte, Komisyon üyesi arkadaşlar karşımda oturuyor- sekiz yıldır niye yapmıyor, bekletiyorsunuz? Türkiye için hayati önemi haiz bir Anayasa değişikliğini bir yıl içinde çıkarmaya çalışalım… “Olsun kardeşim, mutabakat olmasa da olur.” diyeceksiniz ama 140 bin metrekare, Avrupa Birliği bütçesinin yetmediği bir arama ruhsatı verilecek bir şirkete, “Bunu kısıtlayın, arama ruhsatı verilebilmesi için ruhsat yönetmeliğini değiştirin.” diyeceğim, sekiz yıl bekleyeceksiniz. Bunu kimseye anlatamazsınız. Ben kamu vicdanının sizde de olduğuna inanıyorum. Lütfen duyarlılık gösterin, bu kanunu toplumsal uzlaşmaya bırakın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın 3. cümlesinde yer alan “veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü (Tekirdağ), Haluk Koç (Samsun)
Gerekçe (5. Önerge)
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, son bir haftada, her gün, çok sayıda diyeceğim artık, kirli terörün hedefi hâline gelerek kaybettiğimiz vatan evlatlarına Allah’tan rahmet diliyorum, tüm milletimize ve ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli arkadaşlarımız, söz konusu düzenleme, genel düzenlemenin gerisinde bir düzenleme, yasa ile her türlü sınırlama getirilebilmesine olanak tanımaktadır. Ayrıca, kişinin rızasıyla işlenebilmeye ilişkin hüküm istismara açık bir hüküm niteliğindedir. Önerge, bunun önüne geçmeyi amaçlamaktadır.
Tabii, burada bir samimiyet sorgulaması da var. Bakın, daha öncesinde, 22 Nisan 2008 tarihinde, Sayın Başbakanın imzasıyla Meclise sevk edilen kişisel verilerin korunması hakkında bir kanun teklifi var. Bunu iki senedir gündeme getirmiyorsunuz, Anayasa’nın bu noktasında bir adım atmak ihtiyacı duyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, iktidarınız döneminde, çarşaf çarşaf, insanların özel hayatları medya gruplarına nasıl servis edildi, hiç düşündünüz mü? Siz, Başbakan, sizler iktidar değil miydiniz bu dönemde? Danıştay, Yargıtay santralleri nasıl, kimler tarafından, kimlerin talimatıyla dinlendi? Tekel işçilerinin direnişi sırasında, her gün kaç kişinin tazminatını alarak direnişten çekildiğini bizzat Sayın Başbakan, her gün, hava raporu gibi açıklıyordu.
Değerli arkadaşlarım, hangi kişisel veriyi, hangi özel hayatı koruyacak girişiminizde inandırıcı olabilirsiniz? Bu konuda samimiyeti bence en son sorgulanacak siyasi kadro maalesef sizsiniz. Siz, 70 milyonun izlenmesi için MİT’e ve Emniyete yetki verdiniz mi vermediniz mi? Toplumu “Biri Bizi Gözetliyor (BBG)” dediğimiz eve çevirdiniz mi çevirmediniz mi?
Değerli arkadaşlarım, görmeniz, dinlemeniz gerekenleri görmediniz, göremediniz, dinlemediniz, dinleyemediniz. Toplumu paranoyak hâle getirdiniz. Kendinize ait özel hukuk düzenlemesi çabasına girdiniz. Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi raporları ve önerileri ortada duruyor. Maalesef, hiçbir noktada samimi değilsiniz. Engelli ve bağımlı bir iç siyaset yaratıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, inanın -konuşmamın başında da söyledim- insanın yüreği burkuluyor, gencecik fidanların her gün ölüme yürüyüşlerini görüyorsunuz, gazete haberlerini görüyorsunuz, o törenlerdeki canhıraş feryatları görüyorsunuz, öte yandan hemen yanında 240 milyon dolara ekmek peşinde koşan bakan çocuklarının haberlerini görüyorsunuz. Ben, burada birçok arkadaşımı tanıyorum ve ben birçoğunun da vicdanının burada kanadığını görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok farklı bir dönem yaşıyoruz. Bakın, bu ülke III. Ahmet döneminde bir Lale Devri yaşadı. Göksu’da, Kâğıthane’de kaplumbağaların üzerine mum dikerek korkunç sefahat âlemleri yapıldı ama o sırada imparatorluk itibar kaybediyordu, toprak kaybediyordu. Sonra 83-91 yılları arasında başka bir çiçek devri yaşadık “Papatyalar devri” yaşadık. Burada zengin iş adamları, kısadan köşe dönmeye çalışanlar güya “sosyal etkinlik” adı altında har vurup harman savurdular. O sırada toplum yoksullaşıyordu, sosyal haklar geriletiliyordu. Şimdi, başka bir sahneye tanık oluyoruz, ben bunu da vicdanlarınıza sunuyorum. Özel uçaklarda refikalar, yakınlar, damatlar, mahdumlar, yine beklentisi olan çevrelerin yılışık, yakışıksız, abartılı övgüleriyle katıldıkları ne idiği belirsiz toplantılar, düğün seferleri…
Değerli arkadaşlarım, farklı bir Türkiye’desiniz. Buna siz oylarınızla olanak sağlıyorsunuz. Bir saltanat dönemine Türkiye’yi sokuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, aranızda birçok deneyimli arkadaşım var, başta Adalet Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya. Bir tane Anayasa değişikliği gösterin ki tek bir partinin dayatmasıyla bu Meclise gelmiş olsun, bugünkü teklif dışında. Yakın siyasi tarihimizde böyle bir dönem yok. Anayasa’nın ne anlama geldiğini hepimiz konuştuk ilk turda, söyledik.
Değerli arkadaşlarım, çok farklı, çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Bu yeni saltanat dönemine, hani “Papatya devri” dedik “Lale Devri” dedik, bir isim verebiliriz: “Hak geldi, batıl zail oldu.” diyordunuz, şunu bilin ki bugünleri, devri iktidarınızı ve uygulamalarınızı gören, iç dünyasında huzur ve adalet arayan herkes, sekiz yılın sonunda “Batıl geldi, hak zail oldu.” diyor artık.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylama Sonucu (4 ve 5. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız (Batman), Hasip Kaplan (Şırnak), Ufuk Uras (İstanbul), Özdal Üçer (Van)
Madde: 2
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişilik haklarına aykırı olan tüm kayıtlar, kişinin rızası dışında açıklanamaz. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
Gerekçe (6. Önerge):
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; statükoya karşı çıkarak iktidar olanların, zamanla statüko bataklığına saplandıklarını siyasal tarihimizde çokça gördük.1950’lerden itibaren milletimiz, İttihat Terakki Partisi ve tek parti zihniyetinin ona biçtiği elbiseyi dar bulmuş ve eline geçen her seçim fırsatını iyi kullanmıştır. Demokrat Parti, daha sonra halka dayalı politikaya önem veren rahmetli Sayın Bülent Ecevit, sonra rahmetli Turgut Özal, halkımızın bu tercihine mazhar olmuş partiler ve şahsiyetlerdir. Adalet ve Kalkınma Partisine halkımızın verdiği oyları da aslında değişim talebine verilen oylar olarak görmekteyiz. Bu nedenle, halkımızın değişim taleplerinin önüne geçilemez, bu değişim taleplerini kısmi, palyatif tedbirlerle geçiştirmeye çalışan AKP, bu ihtiyaçlara cevap olamaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Şandır, geçen hafta baraj meselesine değinmişti, eleştirmişti ve adil olmadığını belirtmişti. Cumhuriyet Halk Partisinden de birçok sayın parlamenter, bu konuda görüşlerini açıkladı, ama Adalet ve Kalkınma Partisi hem Parlamentoda halkın iradesine vurgu yapıyor, bunu önemsediğini söylüyor hem de halkın iradesinin önüne geçen barajları korumaya devam ediyor. Bu durum, AKP’nin demokrasi anlayışının somut örneğidir, samimiyet sınavıdır aslında ve ölçütüdür. “12 Eylül Anayasası’nı değiştiriyorum.” diyen AKP Hükûmeti, 12 Eylül generallerinin ve yöneticilerinin sığındığı kurumları korumaya devam ediyor. AKP, yasamayı yürütme içerisinde eritmekte, yürütmeyi ise tüm kurumlarda egemen kılmaya çalışmaktadır. Bu nasıl kuvvetler ayrılığıdır? Bu nasıl demokrasi anlayışıdır? İstikrarı, Kürtlerin iradesini Parlamento dışında tutmakta arayan Adalet ve Kalkınma Partisinin istikrarı sağlayamayacağı gün gibi ortadadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde, kişisel verileri düzenleyen bir maddedir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı yasalaşırsa, tüm vatandaşların tüm özel bilgileri bir havuzda toplanacak ve istisnai hükümlerle bu bilgelere erişim kolaylaşacaktır.
11 Eylül saldırılarından sonra başta ABD olmak üzere tüm dünyada başlayan terörle mücadele çerçevesinde, kişisel verilerin güvenlik amacıyla kullanılması çalışmaları güvenlik ve özgürlük tartışmalarıyla hızlandı. Türkiye’de ise ilk önce vatandaşlık numarası ve daha sonra bunların fişleme olarak değerlendirildiği tartışma süreçleri devam etti.
E-devlet uygulamalarıyla, vatandaşlık numarası bilinen herkesin, örneğin vukuatlı nüfus kaydı bilgilerine erişmek mümkündü. Bu endişeler giderilmeden, uzmanlara danışmadan, Hükûmet, Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı’nı hazırlayıp Meclise sundu ancak tasarının adı öyle olsa da aslında kişisel verileri korumadığı, aksine tüm kişisel bilgilerin bir havuzda toplanmasını ve bu havuza çok sayıda kurumların erişmesini kolaylaştırdığı da ortadadır. Devlet, düzenlemeyle şeffaflaşmıyor, aksine vatandaş şeffaflaştırılıyor.
Tasarı, kişisel veriyi, kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler olarak tanımlıyor ve bütün bilgilerin nasıl toplanacağını, nasıl korunacağını, nasıl kullanılacağını düzenliyor. “Bütün bilgiler” ifadesinin sadece nüfus kütüğü, öğrenim düzeyi, adres, iş, sabıka, vergi, pasaport gibi teknik kayıtlardan ibaret olmadığı tasarıdaki maddelerden de anlaşılıyor. Mesela, ırk, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve diğer inançlar, dernek, vakıf, sendika üyeliği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı lütfen tamamlayınız.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
…sağlık ve özel hayata dair bilgiler bu kişisel veriler arasında değerlendirilecek midir? Mesela, istisnayla bunlar belirli kurumlara verilecek midir? Benim bu alanım devleti ve onun organlarını neden ilgilendiriyor, mesela felsefi inancım, siyasal düşüncem? Eğer devlet hâlen bu alanı bir mayınlı alan olarak görüyorsa, ırkım, siyasi düşüncem, inancım, mezhebim, hangi derneğe üye olduğum onu neden ilgilendiriyor? Bu istisnayla aslında Millî İstihbarattan tutun da Emniyete kadar, Jandarma İstihbarata kadar birçok kurumun bu alanların görülmesini sağladığını da görüyoruz ve bunu çok tehlikeli bir sürecin devamı olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Birçok uzman da, bu konuda, özellikle bu verinin başına getirilecek insanların uzmanlıklarının dikkate alınmadığı, daha çok Hükûmete yakın olacak şahısların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ederim.
Selamlama için açabilirim mikrofonunuzu.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – …bu kurumun içerisinde yer alacağı endişesini paylaşıyorlar, biz de bu düşünceyi paylaşıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Oylama Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 2. maddesinin teklif metninden çıkarılmasının gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya), Oktay Vural (İzmir), Mehmet Şandır (Mersin), Behiç Çelik (Mersin), Şenol Bal (İzmir), Osman Çakır (Samsun)
Gerekçe (7. Önerge):
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik paketinin ikinci tur oylamalarında 2’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, sayın milletvekilleri, dün şehit verdiğimiz 5 vatan evladının ve bugün toprağa vereceğimiz vatan evlatlarının ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu arada da devletin TRT’sinde, TRT 1’de şehitlerimizi kaybettiğimiz gün canlı müzik yapılmasını da buradan şiddetle kınıyorum ve bu arada, yine Kilis’te Kilis Valiliğinin ve Kilis halkının bu konudaki hassasiyetini de buradan takdirle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, keşke, bugün burada, PKK açılımı olan yıkım projesine anayasal, hukuki alt zemin hazırlayan, yargı kurumunu yandaş hâle getirmeye çalışan, gelecekte yürütmenin yargılanmasının önünü kesmek üzere ve tek adamlığa, başkanlık sistemine giden yolu açmak üzere süslenmiş, boyanmış bir Anayasa değişiklik teklifi yerine, bölücü terör örgütünü bitirmenin hukuki altyapısını ve yollarını burada birlikte konuşabilseydik.
Yine, değerli milletvekilleri, TÜİK’in son açıklamasında Türk toplumunun yüzde 85 oranında gelecekten umutsuz olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kadar genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye’de yüzde 85 oranında, insanlarımızın gelecekten umutsuz olmasının anlamını burada, milletvekilleri olarak, milletin temsilcileri olarak keşke değerlendirebilmiş olsaydık.
Yine, Türk milletini siyasi hesaplaşmalara, polemiklere ve oyunlara, cepheleşme ve kutuplaşmalara kurban etmek üzere hazırlanan bu Anayasa değişiklik teklifi yerine, Türk milletinin problemlerini çözmek için burada gayret ve enerji sarf edebilseydik.
Keşke milletin vekilleri olarak, hem yargı mensuplarının hem de Türk milletinin yargı konusundaki problemlerini, sıkıntılarını giderecek yargı reformunu burada hep birlikte tartışabilmiş olsaydık.
Değerli milletvekilleri, evet, bu Anayasa değişiklik paketinin 2’nci maddesinin konusu, biliyorsunuz, kişilerin verilerinin korunmasıyla ilgili. Şimdi, kişilerin verilerinin korunması konusu, yani kişilerin masuniyet karinelerinin ihlali hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde ayaklar altına alınmıştır. Bu konuyu lütfen iyi irdeleyelim. Normal olarak, zaten, Türk Ceza Kanunu’nun 135’inci maddesi “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” diyor. “Kişilerin siyasi, felsefi veya dinî görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri, kişisel olarak kaydeden kimse bu hükme göre cezalandırılır.” diyor.
Şimdi, Türk Ceza Kanunu’nun 135’inci maddesi yine… Anayasa’mız, biliyorsunuz, 90’ıncı maddede, milletlerarası anlaşmaları kanunların üzerinde tutar. Biz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin taraftarıyız, tarafıyız sayın milletvekilleri. 8’inci madde zaten kişilik haklarıyla ilgili. Yine, Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonunda bekliyor. Anayasa’ya bu şekilde bir değişiklik koyarak mı kişilerin verilerinin, kişisel verilerin korunmasını sağlayacağız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, süreniz doldu, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
ŞENOL BAL (Devamla) – Yani, değerli milletvekilleri, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmamız hem Türk Ceza Kanunu’nda bulunan 135’inci madde, eğer kişilerin hakları bunlara rağmen korunamıyorsa, bu, yönetim zaafıyla alakalı bir şeydir diyorum.
Yine, değerli milletvekilleri, lütfen vicdanlarınızın sesine kulak vermenizi ve yapılan bir yanlışa alet olmamanızı, oynanan oyunu ve senaryoyu iyi görmenizi ve gerçekten, bu ülkenin geleceğini düşünüyorsanız ve demokratik parlamenter rejimden yanaysanız bu anayasal değişiklik paketine “evet” diyemezsiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ederim.
Oylama Sonucu (7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
3.4 İkinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı: 408; Kabul: 334; Ret: 72; Çekimser: 2; Boş: -; Geçersiz: - (Katip Üye Murat Özkan, Katip Üye Harun Tüfekçi)