bulamadim:( ONİKİNCİ MADDE

ONİKİNCİ  MADDE ( KAMU HİZMETİ GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ ANAYASANIN 128. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)

Anayasanın 53. maddesindeki düzenlemeye paralel olarak memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının toplu sözleşme hükümlerine tabi olduğunun anayasal hükme bağlanması için Anayasanın 128. Maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun onikinci maddesi)

5982 Sayılı kanunun Onikinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni

MADDE 12- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 13” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 12” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.

___________________________________________________________________________

1 Onikinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması ( Komisyonda Teklif Değişmemiştir.)

1.1 Onikinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na   Sunduğu Metnin Karşılaştırması  ( Fark Yok)

 

Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:

MADDE 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

 

“Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır."

 

1.2Onikinci Maddenin Madde Gerekçesi 

 

Madde 13- Anayasanın 53 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, memur ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı verilmektedir. Anayasanın 128 inci maddesinde ise, memur ve diğer kamu görevlilerinin nitelik, atanma, aylık, ödenek gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği hükmü yer almaktadır. 53 üncü maddede yapılan değişikliğe paralel olarak, memur ve diğer kamu görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu hükme bağlanmaktadır.

1.3 Onikinci Madde Hakkında Komisyonunda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti

Teklifin çerçeve 13 üncü maddesi ile 53 üncü maddede değişiklik öngören çerçeve 6 ncı Maddesine paralel olarak 128 inci maddesine “memur ve diğer kamu görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır” hükmü eklenmektedir. Madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”

___________________________________________________________________________

2 Dördüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar

2.1 Onikinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına İsmet Büyükataman (Bursa)

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa değişikliği kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk fikir, akademi ve bilim hayatı ile Türk milliyetçiliği tarihinde ilmî çalışmaları ve fikrî donanımıyla müstesna bir yere sahip olan, millî köklere bağlı yaşantısı ve karakteriyle gerçek bir mütefekkirin, Profesör Doktor Erol Güngör’ün vefatının 27’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Düşünceleri hâlâ canlılığını koruyan ve günümüz meselelerine ışık tutan muhterem Erol Güngör’ü rahmetle anıyor, ruhu şad, mekânı cennet olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, milletin bir arada yaşama arzusunu ve toplumsal değerlerini koruyan, devletin yapısının, siyasi rejiminin ve organlarının görev ve yetkilerini belirleyen, kanunlar hiyerarşisinin en üstündeki temel hukuk normlarıdır.

Anayasalar, devletin kuruluş ruhuyla uyum içerisinde olmalı, yapılması da, değiştirilmesi de özel bir usule tabi olmalıdır çünkü anayasa devletin ruhudur, bütünlük arz etmek mecburiyetindedir, usulünce yapılmayan değişiklikler, devlet hayatında ahenksizliklere, çatışmalara yol açabilir. Anayasalar kutsal metinler değildir, toplumun beklentileri yönünde değiştirilebilmelidirler ancak bu değişiklik ahlaka uygun yöntemlerle, başkalarına saygı gösteren bir anlayışla, farklı düşüncelere kulak veren bir etik yaklaşımla, toplumun tamamını dinleyen bir geniş görüşle, azami uzlaşma kanallarının arayışıyla yapılmalıdır.

AKP, oluşturduğu kriz ve kutuplaşma ortamında, ekonomik ve sosyal çöküntüyü, artan asayişsizliği, azan bölücülüğü, yolsuzluğu, yoksulluğu, yozlaşmayı, işsizliği, iflasları, yandaşlarını zenginleştirmeyi, yandaş basın, yandaş yargı oluşturmayı, kamunun kaynaklarını ve gücünü parti çıkarlarına kullanmayı ve dış politikadaki başarısızlığını örtmek için sürekli sanal gündemler oluşturma çabası içerisindedir, şimdiki sanal gündemi ise Anayasa değişikliğidir.

AKP’nin 2007 yılında sivil anayasa için oluşturduğu Bilim Kurulunda yer alan anayasa profesörü Sayın Serap Yazıcı bir gazeteye verdiği röportajda “Biz, bu ortamda bırakın Anayasa değişikliği yapmayı, kira kontratı gibi çok basit bir sözleşmeyi bile yapabilecek hoşgörüye, uzlaşmaya, diyaloğa sahip değiliz. Artık Parlamento da çok yıprandı, yoruldu, bu Parlamentodan yeni bir anayasa çıkmaz.” diyordu.

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz şubat ayında Hindistan’a giderken “Bu Meclise yeni bir anayasa yapmak yakışırdı ama çeşitli sebeplerden dolayı bu fırsat kaçırıldı.” demiştir. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarına istinaden, AKP’nin Anayasa değişikliği taslağının hazırlanmasını emanet ettiği Profesör Doktor Sayın Ergün Özbudun “O an için kaçırıldı tabii. 2007 seçimlerinden sonra arkasında yüzde 47 destek olan parti, eğer kararlı bir şekilde bu projeyi ortaya koysaydı büyük ihtimalle sonuca ulaşırdı. Bence çok doğru bir tespit.” açıklamasını yapmıştır.

Yine, Anayasa değişikliği konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın da ikaz ettiği gibi “Ben yaptım, oldu.” anlayışı doğru değildir “Bir sayı fazla ise hepsi benim.” anlayışı ve yaklaşımı ise hiç doğru değildir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu Anayasa değişikliğinin bir sonraki Meclise bırakılmasının uygun olacağını ifade etmiştik, ortak akıl da bunu söylemektedir. Aksi bir davranış, toplumu daha da germekten ve kutuplaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde çalışanların örgütlenmeleri istihdam şekillerine bağlı olarak iki ayrı biçimde düzenlenmiştir. Özel hukuk kapsamında değerlendirilen işçiler için sendika hakkı, bütün kısıtlama ve aksaklıklarına rağmen, toplu sözleşme ve grev hakkını da içine alacak şekilde oluşturulmuş ve anayasal güvencelerle korunmuştur. Statü hukuku içinde istihdam edilen memurlar için ise sendika hakkı yalnızca sendika kurma, sendikalara üye olabilme ve taraflar arasında toplu görüşme yapabilmeyle sınırlı olmuş olup, sendika hakkının temelini oluşturan toplu sözleşme ve grev hakkından mahrum bir düzenleme yapılmıştır. Toplu sözleşme ve grev hakkı, Uluslararası Çalışma Örgütü nezdinde temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmektedir. Ayrıca, gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve benzeri bazı değişik sözleşmeler de işçi-memur ayırımı yapılmaksızın tüm çalışanlara toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmasını öngörmektedir. Ülkemiz tarafından da onaylanmış bulunulan bu sözleşmeler, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinde bağlayıcı hâle gelmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Danıştayın verdiği bu kararlar ülkemizde toplu sözleşme ve grev hakkının memurlar tarafından fiilen kullanılmasının önünde bir engel bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Sözleşme hükümlerinin taraf devletlerce hayata geçirilmesi de uluslararası hukuk boyutunda bir zorunluluktur.

Memurların ekonomik, sosyal ve siyasi alandaki haklarının geliştirilmesi, menfaatlerinin korunması için toplu sözleşme ve grev hakkını ihtiva eden gerçek anlamda sendikal haklara ihtiyaç vardır.

Anayasa’da değişiklik ihtiva eden metin incelendiğinde, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmasıyla ilgili olarak, Anayasa’nın 53’üncü ve 128’inci maddelerinde değişiklik yapılması planlandığı görülmektedir. Ancak, Anayasa’nın 54’üncü maddesinde yer alan grev hakkı ve memurların grev yasağıyla ilgili bir değişiklik düşünülmemiştir. İşte bu nokta teklifin en önemli eksikliğidir. Eğer toplu sözleşme hakkı tanıdığınız kamu çalışanına grev hakkını tanımış olsaydınız daha çağdaş ve uluslararası bir yaklaşımı kabul ettiğinizi, toplumsal yaşamda meydana gelen gelişmeyi gerçekten kavradığınızı, bu değişiklik teklifinde samimi olduğunuzu ve bu madde düzenlemesinin bazı niyetleri gizlemek için konulmuş bir madde olmadığını anlardık.

Kamu görevlilerinin toplu pazarlık sisteminin kurulması, tarafların eşit statüde ve eşit güçlerle pazarlık yapabilmesinin kamu görevlilerinin grev hakkından geçtiği unutulmamalıdır. Grev hakkının olmadığı, toplu görüşme sistemine benzer bir şekilde yapılacak pazarlıkların ardından imzalanacak mutabakat metninin toplu sözleşme hükmü taşıyacağı bir yapılanma kamu görevlileri açısından yıllardır uğrunda mücadele ettikleri değerler adına bir kazanım anlamı taşımamaktadır. Grevsiz toplu sözleşme hakkının Anayasa’ya koyulması bir aldatma, kandırma ve göz boyamadan başka bir şey değildir. Grev hakkı verilmeyip Uzlaştırma Kurulu kararına dava açılmasına engel olunarak kamu görevlileri sendikacılığı yok edilmeye çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişikliği kredi kartları ve borçla hayatını sürdürmeye çalışan memurlarımızın durumunu mu düzeltecektir? Bu Anayasa değişiklikleri 1 milyonu açlık, yüzde 95’i ise yoksulluk sınırı altında maaş alan 2,5 milyon memurun sorunlarına çözüm mü olacaktır? Tabii ki hayır. Hükûmetin tutumundan kaynaklanan yanlışlıklar bugün ne yazık ki Türkiye'yi çok tehlikeli bir ayrışmanın eşiğine getirmiştir. AKP Hükûmeti tarafından toplum nezdinde suni gerginlikler oluşturulmuştur. Bu Anayasa değişikliği çalışmaları milletin içine gömülmüş olduğu sorunlara hiçbir şekilde çözüm getiremeyecektir, sadece ayrışmaları artıracaktır. Bu sebeple AKP Anayasa değişiklik teklifi mevcut Anayasa’ya aykırıdır ve milletimizin hayrına değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, iki dakika kadar ek süre veriyorum efendim, lütfen tamamlayınız.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisi 21’inci yüzyılda Türkiye'yi lider ülke hedefine ulaştırabilecek, devleti ve milletini kucaklaştıran, milletin değerleriyle devletin değerlerini barıştıran, cumhuriyet ile demokrasiyi uzlaştıran bir anayasa öngörmektedir.

Bu vesileyle sözlerime burada son verirken yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.

2.2 Onikinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin çerçeve 13’üncü maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu selamımın çok geniş bir katılıma ulaşmasını dilerdim. Özellikle, Türkiye'nin demokratikleşme, aydınlaşma ve kamu ihtiyacının, millet ihtiyacının, millet iradesinin talebi olarak ortaya konan bir Anayasa değişikliğinde, uyuyan milletvekili görüntüsünden sonra boş koltukları bırakarak buradaki değerlendirmeden kaçan milletvekili manzarasını görmek ve yaşamaktan son derece üzgün olduğumu (CHP sıralarından alkışlar) ve şu tablonun böylesine önemli bir Anayasa değişikliği görüşmesi sürecinde Türk halkına nasıl önemli bir ışık tutacağının da farkındayım ve halkımız da bunu paylaşacaktır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Tam kaç kişi olduklarını söyle, 15 kişiler.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şu an üzerinde görüştüğümüz değişiklik teklifi ve maddesi, aslında, çerçeve 6’ncı maddeyle uyumu sağlamak üzere getirildiği söylenen toplu sözleşme hakkının devamını 128’inci maddeye uyarlamak üzere yapılmış bir değişiklik. Ancak, şu bir gerçektir ki, üreten, çalışan ve emeğiyle hakkını aramaya mücadele eden kamu çalışanına toplu sözleşme hakkı verip grev hakkı getirilmezse bunun “toplu sözleşme” anlamı taşımadığı çok açıktır.

Kaldı ki bu -biliyorsunuz- Anayasa değişikliklerinde sürekli olarak Venedik Kriterleri görüşülüyor, bunlar dile getiriliyor ama bu Anayasa değişikliğinin temelinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve ILO kararları dikkate alınmıyor. Zaten böyle bir değişikliğin öncesinde de fiilen baktığımızda ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesiyle yapılan düzenleme sonrasında, yürütmeye verilen uygulama yükümlülüğünün ortaya konmadığı gerçeğiyle değerlendirdiğimizde memurun ve kamu çalışanının hem toplu sözleşme hem de grev hakkı vardır. “Nasıl?” derseniz, hem tarafı olduğumuz sözleşme maddeleri hem de daha önce sizin sesini çıkartmasından rahatsız olduğunuz ve eylem, toplu eylem, iş bırakma noktasına gitmiş ama ondan sonra hakkını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde arayarak tazminat kazanmış olan davaların gerekçeleri ve sonuçlarıyla ortada. Böyle olduğu zaman “Kamu çalışanına toplu sözleşme hakkı veriyoruz.” söyleminin, bu değiştirmeye çalıştığınız çok tartışılan Anayasa değişiklik teklifinde bir albeni yaratması, bir çekicilik oluşturması için oraya eklendiğini görüyoruz. Bunun kalıcı, gerçek ve uluslararası hükümlerle bir araya getirildiğinde yeterli olan bir düzenleme olmadığı alenen açıktır.

Diğer taraftan, bir Uzlaştırma Kurulu kuruluyor. Bu Uzlaştırma Kurulunu kimler kuracak? Yine Hükûmet kuracak. Bundan önce memurlar oluşan kararlara itiraz ettiğinde iş Bakanlar Kurulunun üzerindeydi, şimdi Uzlaştırma Kurulu ya da adını değiştirdiniz Hakem Kurulu, bunun üzerine atılacak ve onların çıkarttığı kararlar kesin olup yargıya bile gidilmeyecek ve bunun üzerine Uzlaştırma Kurulunun oluşturulacağı yapıya bakmak gerekecek. Yani bunun içerisinde Hükûmet olmayacak mı? Onun yönlendirmesi olmayacak mı? Bittabi ki olacak ve bugün her kurumda yaptığınız gibi yine memur haklarıyla ilgili düzenlemelerde kendi baskınızı ortaya koyacaksınız.

Değerli arkadaşlar, bununla da bitmiyor. Tabii, statü hukukuna tabi olarak elde edilmiş haklarını da yine 128’inci maddede özlük hakları olarak tanınmış tazminattan ek yardıma ve bununla beraber sağlık ödemelerine kadar pek çok hakkının önüne Uzlaştırma Kurulu kararını getirerek bir çekince, bir geriye gidiş yaratıyorsunuz ve diğer taraftan baktığınızda -kanunen saklı tutulan bir değişikliğin hayata geçmesi hâlinde- kanunen hakları, o zaman Uzlaştırma Kurulunun kararlarının, mevcut olarak kazanılmış hakları nereye götüreceği belirsizliği içinde ve bu değişiklik yürürlüğe girdiği takdirde ne yazık ki ve ne yazık ki bir koruma mekanizması oluşmayacak, Uzlaştırma Kurulu ne derse o olacak.

Değerli arkadaşlar, sözlerimin başında söyledim, baştan çok üzülmüştüm -uyuyan milletvekilleri televizyonlarda ve basında yer aldığı zaman- ve demiştim ki “Gerçekten, benim yüzüm kızarıyor.” Ama görüyorum ki şu anda bu hâle düşüren kişilerin ne derece yüzü kızarıyor? Acaba onlar bu duruma düştüğü zaman, bu tablo ortaya çıktığı zaman bir sorgulama yapılıyor mu: Yangından mal mı kaçırıyoruz? Acaba selin önünden kütük mü kapıyoruz, acelemiz ne? Bu kadar ağır şartlarda çalıştırılmanın amacı ne? Ama doğru, tabii ki acele var çünkü onlar bunu hiçbir zaman kendilerine sormadılar. İstanbul’da Ayamama Deresi’nde insanlarımız boğulurken hiç kimse sesini çıkarmadı, hesap sormadılar, ne oluyor demediler. Bunlar ve bu benzeri olumsuzluklar yaşanırken bunlarla da yetinilmedi, Türkiye'yi bir yangın yerine çevirdiler, cumhuriyetin kazanımları ayaklar altına alınırken gizli ajandalarına uygun bir yönetim biçimi, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılmaya kalkışıldı, dayatma da devam ediyor. Sürekli dikta Anayasasından şikâyet ediyorsunuz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Siz de “dikte anayasası” yapıyorsunuz ve bu bir “açılım” başlığında ortaya koyduğunuz adımlardan farklı olmayacak şekilde gelişecek ve sonunda yanlışlığı anlaşılacaktır. Baktığınız zaman, bu yanlışlıklar ayaklarınıza dolanacak ve bu niyet kursaklarda kalmaya mahkûm olacaktır.

Getirilen önergelerin bir göz boyama olduğu açıktır, dürüst değildir, samimi değildir ve geçmişte grev gömleği giymiş, onlarla poz vermiş, onu övünerek kullanmış Sayın Başbakan, şimdi bakıyoruz değişiklik teklifinin ilk imza sahibi ve giydiği grev gömleğini unutuyor, bugün baktığımızda teklifte grev hakkı çok görülüyor.

Grev, işçinin, memurun, emekçinin hakkını elde edebilmek için kullandığı en etkili, en önemli güçtür. Siz memurdan grev hakkını esirgiyorsunuz, hak arama aracını esirgiyorsunuz. Neden? Çünkü, aslında “Neden” diye sormak da çok anlamsız. Siz sadece kendi kullanacağınız gücü, o güçten yana tavrı ortaya koyuyorsunuz. Siz sadece kendi gücünüze evet diyorsunuz. Buna da örnek mi istiyorsunuz, işte YÖK. Üniversitelerin başına kendi adamlarınızı getirmek ve oraları ele geçirmek için geçmişte yok etmeye çalıştığınız YÖK’e dört elle sarıldınız, orayı dönüştürüp rahatladınız. Şimdi, orduyu, yargıyı, medyayı birer YÖK yapmak istiyorsunuz, RTÜK’e benzetmek istiyorsunuz, çünkü siz, elindeki yasal olanağı sizin için kullanmayan herkesi, her kurumu teslim almak istiyorsunuz. Burada ortaya getirdiğiniz teklifler, hepimizin kabul edebileceği önemli birtakım başlıkları da içerenler var, ama burada da samimi değilsiniz. Demokrasi havariliğinizin boyası her gün biraz daha dökülüyor. Siz değil misiniz yandaş medyanızla her ağzınızı açtığınızda “Cuntaya karşıyız, demokrasi istiyoruz, faili meçhullerin hesabı sorulsun” diyen. Peki ne yapıyorsunuz? Peki ne yapıyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin, 37 vatandaşın katledildiği Mayıs 1977 Taksim olayları için verdiği önergeye karşı ne yaptınız veyahut faili meçhul cinayetler için, darbeler için, Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar siyasi cinayetler için verilen tekliflere karşı ne yaptınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, süreniz doldu, size de ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Şehitlerimizin, gazilerimizin sorunlarını araştırmak için ortaya konulan araştırma önergesi teklifine karşı ne yaptınız? Hepiniz buraya geldiniz ve hep beraber hayır olarak oy kullandınız.

Sevgili milletvekilleri, bundan pişman olmuyor musunuz? Size birileri sorduğu zaman, vicdanınıza cevap verdiğinizde, demokratlık bu mudur diye sorduğunda, ya aslında bizim Genel Başkanımız da demokrasi amaç değil, araç demişti; biz o demokrasi nutuklarını o amaca ulaşmak için de atıyoruz diyorsunuz. Peki, onlara öyle dediniz de tarihe nasıl hesap vereceksiniz?

Değerli arkadaşlarım, bir dokunulmazlık konusu var. Biliyorsunuz 2002 seçimlerinden önce Sayın Programcı Uğur Dündar’ın programında Sayın Başbakan ve Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal halkın önünde söz verdiler ve dediler ki… Tabii bu da çok enteresandır, Sayın Başbakan o günden beri ne canlı yayına çıkıyor ne de Genel Başkanımızla canlı olarak tartışabiliyor! Bu olaydan sekiz sene geçti, ne yaptınız? Hiçbir şey.

Tabii, şimdi, Sayın Başbakan çok sık gömlek değiştirir, o günlerde grev gözcüsü gömleği giyiyordu ve o zamanlar millî görüş gömleği vardı, onu çıkarttı BOP Eş Başkanı olarak 22 Müslüman ülkenin coğrafyasını belirleyen bir sürecin içerisindeki gömleği giydi. Şimdi Başbakanlık gömleği dar geliyor, başkanlık gömleği arayışında ve bazen bakıyorsunuz “Her amaca ulaşmak için ben papaz cüppesi bile giyerim.” diyen bir Başbakanımız var.

Değerli arkadaşlar, bugün gömlek giymek, gömlek çıkarmak tabii önemli ama yaptığınız eylemlerle bu gömleklerde yeni bir gömlek ihtiyacı duydunuz, o da 17 tane Anayasa Mahkemesi üyesine hesap vermemek için RTE markalı Anayasa Mahkemesi üyeleri gömleği. Ama Türk halkı da, hukuk da, vicdan da buna izin vermeyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

2.3 Onikinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Osman Özçelik (Siirt)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliklerine ilişkin kanun teklifinin 12’nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu Anayasa değişiklikleri teklifinde, gerekçe olarak, birinci paragrafta, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğuna, asıl olarak da yeni bir anayasanın yapılması gereğine vurgu yapılıyor. Bu, yeni bir tanım değil; bu, yine bir ifade de değil. 2002 seçimlerinden bu yana, AK PARTİ, kamuoyuna, 12 Eylül darbesi sonrasında hazırlanan Anayasa’nın Türkiye'nin gereksinimlerine yanıt verecek, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve gelişmesine katkıda bulunabilecek, buna olanak tanıyan bir anayasa olmadığını, bu nedenle mutlaka yeni, sivil, demokratik bir anayasanın hazırlanacağı sözünü, vaadini vermişti. 2002’de bu vaatle milyonlardan oy aldı AK PARTİ ama gerçekleştirmedi. 2007 seçimlerinde aynı vaatlerini tekrar etti, yine eski Anayasayla yaşama devam etti, yani 12 Eylül Anayasası’yla. 2009 seçimlerinde yine aynı şekilde… Anayasa’nın kimi maddelerinin değişikliklerini görüştüğümüz bugün bile yeni bir anayasadan söz etmekte.

Peki, neden yeni bir anayasa yapılmıyor? Bu Meclisin neden sivil, demokratik bir anayasa yapma gücünden yoksun olduğu iddia ediliyor? Eğer bu Meclis, bu halk… Ki gerekçede, halkın büyük bir mutabakatla yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğu vurgusu yapılıyor. Peki, halkın -büyük bir mutabakatla- yeni bir anayasa ihtiyacı ortadayken ve bu, gerekçede ikrar edilmişken, Meclisin de böyle bir gücü var iken neden yeni bir sivil, demokratik anayasa yapılmıyor da Anayasa’nın kimi maddeleri üzerinde değişiklik yapılıyor? Eğer Anayasa’nın kimi maddeleri üzerindeki değişiklik kamuoyundan olur alacaksa, bu Meclisten olur alacaksa, çok daha büyük ihtiyaç hâlinde olan bütünüyle bir yeni anayasa yapılması konusunda neden tereddütler yaşanıyor? Aslında herhangi bir tereddüt yok. Aslında, AK PARTİ, 12 Eylül cuntacı generallerin baskıyla, zorla halka kabul ettirdiği, Türkiye’yi bir cendereye çevirdiği bir Anayasa’ya sığınma ihtiyacı hissediyor. Anayasa’ya sığınarak, bu Anayasa’nın iktidara tanıdığı olanakları sonuna kadar kullanma amacıyla Anayasa’nın tamamını değiştirmiyor, kendisine yarayacağını düşündüğü, kendi yaşamını, siyasal yaşamını uzatacak, kendi iktidar gücünü artıracak değişiklikleri tercih ediyor. Bunu anlamak, halkımızın ve Meclisimizin sorumluluğundadır, bunu anlamak zorundayız. Çünkü ciddi bir çelişki var; hem kamuoyunun buna hazır olduğu söyleniyor hem Anayasa değişikliği yapılmıyor.

Bakın, 12 Eylül Anayasası taslak olarak kamuoyu gündemine sunulduğunda ve tartışmaya açıldığında ben İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteriydim. Bu Anayasa taslağının ancak baskıyla, zorla halka kabul ettirilebileceğini ifade etmiş, Anayasa’nın faşist ögeler taşıdığını, faşist eğilimler ihtiva ettiğini, demokratikleşmenin önündeki ciddi bir hukuksal metin olacağını ifade etmiştik ve biz… Belki o gün Türkiye’de birçok aydının sustuğu, birçok demokratım diyen, barıştan yanayım diyen, gelişmiş bir Türkiye’den yanayım diyen, barış içindeki bir Türkiye’den yanayım diyen birçok aydın ve siyasetçi bu baskıcı dönemde sustular. Biz Eczacı Odası yönetimi olarak susmadık ve bu Anayasa taslağını, 12 Eylül Anayasası’nın taslak hâlindeki tartışmalarına karşı çıktık, yazı yazdık, dergilerimizde, yayın organlarımızda yayınladık. Ne oldu biliyor musunuz? Bütün İstanbul Eczacı Odası olarak biz cezaevine konulduk çünkü tartışma yasaklanmıştı. Kamuoyunun tartışmasına açılan bir Anayasa taslağı hakkında olumsuz düşüncelerin ifade edilmesi ülkeye neredeyse ihanet noktasında, derecesinde tepki görüyordu ve sıkıyönetim mahkemeleri, sıkıyönetim bildirgelerine aykırı davrandığımız gerekçesiyle bizi cezaevine attı. Cezaevinde birlikte yattığımız arkadaşlarımızdan bir tanesi de -Sayın Mehmet Domaç- şu anda AK PARTİ sıralarında oturuyor.

Büyük, ağır bedeller yaşattı bu Anayasa metni; 12 Eylül askerî darbe anayasası hukukuna uygun, onun mantığına uygun düzenlenmiş yasalar Türkiye’yi bir cehenneme çevirdi âdeta ve bunca yıldır biz bu Anayasa’yla birlikte yaşıyoruz. Bu Anayasa’nın mutlaka değişmesi lazım. Yapılacak rötuşlarla, yapılacak madde değişiklikleriyle bu ülkeyi 21’inci yüzyılda demokratik bir ülke hâline getirmemizin mümkün olmadığı artık bilinmelidir. Aslında, herkes bu bilinçte ama nedense 12 Eylül Anayasası’nın sağladığı kimi avantajlardan yararlanma eğilimi ağır basıyor.

Konuşmacılardan Sayın Eyüp Fatsa iki kategoriden söz etti: Statükocular ve statükoya karşı olanlar. Yani değişimden ve dönüşümden yana olanlar, toplumsal gelişmeyi sağlamaktan yana olanlar, çağdaş, aydın bir ülke hâline gelmesi için çaba sarf edenler -ki bunlar ilericiler, devrimciler, inançlarını siyasal amaçları uğruna kullanmayan samimi Müslümanlar, inanç sahipleri, yurtseverler, gerçek liberaller yani özgürlükçülerdir- ama bunun karşısında statükoyu savunanlar, milliyetçilik kisvesi altında, ülkenin genel çıkarları kisvesi altında bu toplumu dar kalıplara sığdırmaya çalışan statükocular yani değişimden, dönüşümden yana olmayanlar.

Aslında bir üçüncü kategori var. AK PARTİ ile biçimlenen, AK PARTİ’de ifadesini bulan üçüncü bir kategori var. Bu kategoride, aslında en tutucu, en muhafazakâr, statükonun devamından yana olmalarına rağmen, değişimden, dönüşümden yanaymış gibi davranan, değişimi, dönüşümü sağlamak için çaba sarf ettiği şeklinde kamuoyuna kendisini pazarlayabilen bir siyasi anlayış. Yani aslında statüko devam edecek ama halkın, kitlelerin, vatandaşların ve değişen dünyanın değişim taleplerine artık bu statükoyla gidilemeyeceği çok açık olduğu için, değişimi, dönüşümü programına alan, kamuoyuna bu değişimlerden yana olduğu imajını yaratmaya çalışan ikinci bir anlayış. Gerçekte demokrasiden, barıştan, aydınlanmadan, gelişmeden ve çağdaş dünyayla uyumlu bir ülke hâline gelmekten kaçınan, statükonun devamından yana olmalarına rağmen, değişim ve halkın, vatandaşların değişim, dönüşüm taleplerini bir tür engelleme, bu taleplere yanıt veriyormuş gibi bir tutum içinde olma anlayışı. İşte AK PARTİ bunu yapıyor.

Süremiz kısıtlı. Bu 12’nci maddede toplu sözleşme hakkı getiriliyor kamu çalışanlarına, kamu emekçilerine. On yılı aşkın, yirmi yıla yakın bir süredir, bildiğim kadarıyla, kamu emekçileri sokaklarda coplanmayı, gaz yemeyi göze alarak yağmurda, karda, kışta grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları için çok ağır bedeller ödeyerek bir mücadele sürdürdüler ve bugüne geldiler. Artık AK PARTİ bunun kaçınılmaz hâle geldiğini görünce sadece toplu sözleşme hakkı tanıyarak grevi bu kapsamın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Grev hakkını uluslararası sözleşmelere aykırı olarak… Çünkü bir çok Avrupa ülkesi, kamu çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarını bir bütün olarak görüyor ve bunu uyguluyor. Burada, kamu çalışanlarının bir uzlaşmazlık hâlinde Uzlaştırma Kuruluna gitmesi şeklinde bir durum var. Uzlaştırma Komisyonunun, Kurulunun çalışanların lehine kararlar vermesi herhâlde beklenemez. Devrimci, ilerici sendikalar, kamu sendikalarının talepleri bu doğrultudayken, AK PARTİ, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini dikkate aldığını ifade ediyor olmasına rağmen, bu görüşlerin yasalara, Anayasa’ya yansıması konusunda çok tutucu davranıyor.

Bu 12 Eylül Anayasası tümden değişmeden, bir kenara itilmeden, bırakılmadan, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, siyasal, tarihsel, toplumsal, etnik, inançsal durumu göz önünde bulundurularak yeni bir anayasa yapılmadan, bu Anayasa’da yapılacak makyaj değişikliklerle bir yere varılamayacağını biliyoruz. Bu Anayasa’yı hazırlayanların mantığının bu ülkeyi nasıl bir kaosa sürüklediği malumdur. Bu anlayışın, bu Anayasa’yı yazanların, ortaya çıkaranların mantıklarının Diyarbakır Cezaevlerinde yarattığı dehşeti ve vahşeti biliyoruz, unutmadık. Yine bu anlayış, belki Sayın Başkanın hoşuna gitmiyor “savaş” sözcüğü ama, ben günün, o günün Genelkurmay Başkanı Sayın Doğan Güreş’in tanımıyla düşük yoğunluklu savaşa neden olan zemini hazırlayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, ek süreniz de doldu efendim. Genel Kurulu selamlamanız için tekrar mikrofonu açıyorum. Lütfen, Genel Kurulu selamlayarak konuşmanızı tamamlayın.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, bu mantığı, bu zihniyeti toplumumuzun yaşamından çıkarmadan, zihinsel dönüşüm sağlamadan ve yeni, sivil, demokratik bir anayasa sağlamadan bu ülkede barışın sağlanması mümkün değil, bu ülkede gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma heveslerimizin, taleplerimizin karşılanması, sonuç alması mümkün değil.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ederim.

2.4 Onikinci Madde Hakkında Ak Parti Grubu Adına İbrahim Hasgür (İzmir)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin Anayasa’nın 128’inci maddesinde değişiklik yapan çerçeve 13’üncü maddesi hakkında parti grubum adına görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de önce, rahmetli Erol Güngör üstadımızın 27’nci ölüm yıl dönümünde kendisini rahmetle anarak, değerli fikirleriyle aramızda hâlen yaşadığını ifadeyle, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı dileyerek sözlerime başlıyorum.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, 1982 Anayasası, Batı’daki anayasal gelişmelere aykırı olarak hazırlanmış, bireyin devlete karşı korunmasını amaçlamamıştır. Birey ve toplumu siyasi bir tehdit olarak gören, onları siyasi dar bir alana hapseden bir yapıdadır. Yani halktan korkan, düşünen insandan korkan, gelişmeyi, modernizasyonu devlet düşmanlığı olarak algılayan, bireyleri devlet karşısında potansiyel bir düşman olarak gören, “halka rağmenci” bir kanun koyucunun ironilerini yansıtan bir anayasadır.

1982 Anayasası çok mükemmel bir anayasa imiş de biz bu mükemmelliği sekteye uğratıyormuşuz gibi bir tavır alınmasını doğrusu çok yadırgıyoruz. Komisyon çalışmaları sırasında birçok maddeyle ilgili hiçbir itiraz gelmezken, desteklenirken, “Üç konu dışında hepsi bizim de görüş ve isteklerimize uygundur, doğrudur.” denirken, Genel Kurulda böylesine eleştirmenin, suni engeller ortaya çıkararak, yine zihin okuyarak art niyet aramanın anlamını kavramakta âdeta zorlandığımı ifade etmek istiyorum.

Bunun yanında “Anayasa değişikliğini gelecek Meclis yapsın.” önerisinin mantığı ve vicdanı tatmin eden bir gerekçesinin olmadığını ifade etmemiz lazım. Bu siyasi tutum Türkiye’ye vakit kaybettirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Anayasa değişikliği önerisi Türkiye’yi yol ayrımına getirmiştir. Demokratikleşecek miyiz? Yoksa “Böyle geldi böyle gider.” deyip bürokratik oligarşinin tahakkümüne boyun eğmeye devam mı edeceğiz? İstiklal Marşı’nda “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” derken, 12 Eylül Anayasası zincirine vurulmuş hâlde yaşamaya hâlâ katlanan bir millet mi olacağız? Muhalefetin “Bu Anayasa değişikliği öneri taslağı bir AK PARTİ anayasası oluşturma girişimidir.” sözünü de ciddiye almak mümkün değildir. Birçok demokratik reformu içeren Anayasa değişikliği önerisinin AK PARTİ ve AK PARTİ’lilere nasıl bir çıkar sağladığını doğrusu anlamakta zorlanıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

Tüm bu düzenlemeler milletimize ne avantajlar sağlıyorsa, herhâlde, AK PARTİ’lilere de, CHP’lilere de, diğer partililere de aynı oranda imkânlar sağlayacaktır. Yürürlükteki 12 Eylül Anayasası sadece Kenan Evren’e mi çıkar sağlamıştır? Yoksa, yürürlüğe girdiği günden beri 12 Eylül Anayasası bürokratik oligarşiye iktidar nimetlerini sağlarken bütün bir Türkiye’ye acı vermemiş midir? Anayasalar bütün bir ülkeye dönük düzenlemelerdir. Niçin bu gerçek dikkatlerden kaçırılıyor ya da ters yüz edilerek gündeme getiriliyor?

“Anayasa değişiklik önerilerinde özgürlükleri ve demokratikleşmeyi niye bu kadar kısıtlı tuttunuz?” demesi gereken muhalefet partileri, partimizi tenkit edeceklerine tam tersini yapıyorlar. Değişiklik paketini görmeden “Biz karşıyız.” diyor, mesela paketteki değişiklik parti kapatmada Meclis onayı getiriyor ya, muhalefetin “Hani Venedik Kriterleri, nerede?” diye sorması gerekmez mi?

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – BDP hariç.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – AB’nin uyguladığı Venedik Kriterleri’ne göre bir parti sadece ve sadece şiddeti savunursa kapatılıyor. “Önce bu temel kriteri Anayasa’ya sokun, sonra icabında Meclise de yetki verirsiniz.” demeli değil miydiniz?

Diğer taraftan “Bu Meclis Anayasa yapamaz.” diyenlere “Meclisin ve siyasetin kendisini inkârdır.” diyen Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da son derece haklıdır. (CHP sıralarından gürültüler)

Seçim gününe kadar bu Meclis savaş kararı bile almaya muktedirdir arkadaşlar. 12 Eylül Anayasası’nın mevcut hâlinden kaynaklanan sorunlarımızın çözümü için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak bu Meclisin asli görevidir. Kendi asli görevini gelecek Meclise havale etmek ipe un sermektir.

Değerli milletvekilleri, 82 Anayasası’yla halkın oyuyla iktidara gelenleri yine toplum kökenli sivil demokratik güçler değil, bürokrasi denetliyor. Yasamayı halkın oyları belirliyor. Yürütme de zaten o Meclisin bir fonksiyonu. Buna karşılık, yargı, özellikle yüksek yargı yüzde 99 oranında bürokrat kökenlilerden oluşuyor. Cumhurbaşkanı atama yaparken bürokratlardan bürokrat beğenmek zorunda kalıyor. Bu durum değiştirilmeye çalışıldığında bürokratlar yaygarayı koparıyor.

Evet, Türkiye olarak CHP’nin itirazlarını anlıyoruz. CHP, yüksek yargıda kendi zihniyetinin hâkim olduğunu düşünüyor ve bu düzenin bozulmasını istemiyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Nereden çıktı ya?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Sandıkla iktidara gelemeyen CHP, darbelerle ve yapılan anayasalarla hâkimiyet kuran bürokratik oligarşinin zihniyetinin iktidarda kalmasını savunuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sana ne! Sen Anayasa’yla ilgili konuşsana!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bak, sataşma oluyor. Darbeyi savunduğumuzu söylüyor.

BAŞKAN – Sakin olun efendim, sakin olun.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Bu durumda, Anayasa değişikliği paketini hazırlayan bizlere de referanduma gitmekten başka yol kalmıyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 12 Eylül hepimize son derece büyük acılar vermiştir.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sana ne verdi?

M. FATİH ATAY (Aydın) – Sana ne acısı verdi, söyle bakalım hadi!

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Sadece Aydın Milletvekili Ali Bey’in ifade ettiği gibi…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – 12 Eylül’de sen neredeydin o zaman?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 12 Eylül’de neredeydin, sen onu söyle.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen…

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – 12 Eylül sonrası son derece feci olaylar oldu.

M. FATİH ATAY (Aydın) – 12 Eylülde neredeydin sen, sana ne verdi?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – 650 bin kişi gözaltına alındı.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sen alındın mı?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 7 bin kişiye idam cezası istendi, 517 kişi idam edildi.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yazılmış, eline verilmiş bir metin! Eline yazılmış metni okuyorsun orada.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sizin gruptan kaç kişi var 12 Eylül’de gözaltına alınan?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle bir usulümüz var mı? Niye yerimizden, konuşan Hatibe söz atıyoruz?

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Siz 12 Eylül’ün ürünüsünüz. 12 Eylül olmasaydı siz olmazdınız.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi “sakıncalı personel” adı altında işten atıldı. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hayır, sana ne oldu 12 Eylül’de onu söyle. Bırak 15 bin kişiyi!

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – 30 bin kişi yurt dışına siyasi mülteci olarak gitti. 23.677 derneğin faaliyetine son verildi. 4 bine yakın öğretmen, 120 üniversite öğretim üyesi ve 47 yargıcın da işlerine son verildi. 400 gazeteciye de dört bin yıl ceza verildi.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen o zaman neredeydin kendin?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Evet, o günlerde ben de gencecik bir doktor asistandım. O günlerin acısını ben de çektim. Sizler gibi ikinci-üçüncü gün değil, ilk gün tutuklandım. Sonra YÖK çıktı, ondan da darbe yedim. Bir yıl sonra doçent olacaktım, tam altı yıl kaybettim. Dünya Bankasının uzmanlık sınavını kazandım, güvenlik soruşturmasında…(CHP sıralarından gürültüler)

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, Hatibi duyamıyoruz, lütfen müdahale eder misiniz.

BAŞKAN – Sayın Atay, lütfen… Hiç uygun düşmüyor. Gerçekten hiç uygun düşmüyor. Sayın Koçal, lütfen…

Tamamlayın konuşmanızı.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Evet…

Dünya Bankası uzmanlık sınavını kazandım, güvenlik soruşturmasında “Bu adam aşırı milliyetçi ve muhafazakârdır, yurt dışına gönderilmesi sakıncalıdır.” şeklinde rapor verilince oraya da gidemedim. Burada aynı sıkıntıları çekmiş belki onlarca, belki yüzlerce arkadaşımız var.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Milliyetçinin AKP’nin içinde ne işi var?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Öyleyse, bu kadar acının ürünü bir darbe anayasasına böyle sahip çıkmanın bir mantığı olabilir mi?

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Kim sahip çıkıyor ya!

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişikliğiyle ilgili ideolojik sabit bakış açılarının dışına çıkabilen aklıselim sahibi insanların ortak kanaati şudur.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yeni mi aklına başına geldi senin o zamandan beri? O zamandan beri otuz yıl geçti, yeni mi aklın başına geldi?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Tüm eksikliklerine ve yetersizliklerine rağmen bu değişiklik taslağı demokrasi için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sekiz senedir aklınız neredeydi?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Darbeci siyasetin oluşturduğu tüm kurumlardan kurtulmalıyız.

Anayasa yapmak, anayasa değiştirmek milletvekillerinin ve onların oluşturduğu Meclisin görevidir. Anayasaları mahkemeler, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı yapmaz. Statükocular demokrasi ve yargı reformuna karşıdırlar. Anayasa’ya dokununca canları yanmaktadır. Bu değişikliklerle devlet, artık millet karşısında efendi değil, hizmet aracı hâline gelmektedir. Onlarca yıldır canı yanan milletimiz artık bugün kaderine el koyup Anayasa’da değişiklikler yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Evet, milletin canı yandı, sizin değil. Milletin canı yandı. Siz sırça köşklerde oturdunuz, milletin canı yandı, doğru.

BAŞKAN – Sayın Koçal… Sayın Koçal, lütfen yerinizden konuşmayın.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, toplum artık önüne konulanla yetinmiyor. Siyaset kendisine uygun görülen dar alana razı değil. Devlet ve aygıtlarının tahakkümcü tavrı, hiç olmadığı kadar tepki çekiyor.

Öyleyse ne istiyoruz? Avrupa Birliği yolculuğu, Kıbrıs, ekonomik kriz, azınlıklar, Alevilik, terör, çeteler, Ergenekon, başörtüsü gibi tüm problemlerimizin hepsinin hukuk üzerinden çözülmesini istiyoruz. Yargı bağımsızlığı sağlansın, üniversiteler fikirlerin tartışıldığı özgürlük kaleleri olsun istiyoruz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sizin istediğiniz şekilde…

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Halkıyla çatışmayan, çetelerin kirletmediği, lobilerce ele geçirilmemiş, toplumda kendisine karşı yeni yeni düşmanlar üretmeyen bir devlet istiyoruz. İktidarlar sandıkta değişsin. Tanklar asfaltlara insin istemiyoruz.(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Terör bitsin, millî gelirin büyük bölümü eğitime, sağlığa harcansın istiyoruz. Kimsenin bu ülkede başka cumhuriyetin çocukları gibi bir ayrımcılığa uğramasını istemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Biz de istemiyoruz.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Evet, Değerli Başkan ve sayın milletvekilleri, biraz da, üzerinde söz almış bulunduğum 13’üncü maddedeki değişiklikten bahsetmek istiyorum.

Buraya geçmeden önce, değerli CHP Sözcüsü Bihlun Hanım’ın Sayın Başbakanımız hakkında söylemiş olduğu sözleri de…

RECEP TANER (Aydın) Maddeyle mi ilgili bu?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hepsi doğru.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – …hiç, dolayısıyla kendisine yakıştıramadığımı da ifade etmek istiyorum.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Yalan mı?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O niye, o niye?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Kendisi son derece nazik, kibar bir insandır.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Yanlış mı?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Şimdi, biz nasıl, Sayın Baykal Kutlu Doğum Haftası’nda konuştu, çok güzel şeyler söyledi, kendisini alkışladık. Ama hiçbir zaman ona bir “Cübbe giymesi, imam cübbesi giymesi lazımdır.” diye bir söz söylemedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hasgür, size de ek süre veriyorum. Lütfen iki dakika içinde tamamlayınız.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Ben söylemiyorum ki, Başbakan kendisi söylüyor.

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Hiç öyle bir söz söylemedik.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – “Eğer gerekirse alıp ben bunu giyerim.” diye Başbakan kendisi söylüyor.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Dolayısıyla Sayın Başbakana… Ülkeye bu kadar hizmet etmiş, şöyle veya böyle. Sayın Baykal da bu ülkeye çok hizmet etmiştir…

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Başbakan bunu söyledi mi, söylemedi mi?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – …kendisini alkışlıyoruz yaptığı hizmetler için. Sayın Başkanımız Değerli Bahçeli de bu ülkeye çok hizmetler etmiştir. Tüm liderlerimiz bizim başımızın tacıdır. Dolayısıyla onları bu türlü ucuz ifadelerle toplum içerisinde…

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Bunu Başbakan kendisi söylüyor, Başbakan kendisi söylüyor. Başbakanın söylediği bir söz.

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – …özellikle Meclisimizde rencide etmek… Size ve CHP Grubuna hiç yakıştıramıyorum.

Evet, daha önce Anayasa’nın 53’üncü maddesinde yani bu taslaktaki çerçeve 6’ncı maddede yapılan değişiklikle, memur ve diğer kamu çalışanlarımıza toplu görüşme yerine toplu sözleşme hakkı verilerek bu konudaki hak arama özgürlüğü genişletilmekte ve hak arama özgürlüğü daha somut bir hâle getirilmektedir. Görüşmekte olduğumuz bu çerçeve 13’üncü maddeyle, 53’üncü maddede yapılan değişikliğe paralel olarak “memur ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu” hükme bağlanmaktadır. Buna karşı çıkmak mümkün müdür? Bunun daha ilerisi, şüphesiz, grev hakkıdır. Ancak burada, memur olmanın getirdiği yükümlülüklerle grev kavramının bağdaştırılması konusunda sıkıntılar vardır. Belki bundan sonraki adımlarda, inşallah, kamu personel rejiminde yapılacak değişikliklerle bu sorunlar halledilebilir. Mesela bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi üst düzey görevler memuriyet olarak kalarak, diğer personeller büro çalışanı olarak kadrolandırılabilir. Böyle bir çalışmayla, bugün memur kavramı içerisinde değerlendirilen çok sayıda çalışan memuriyet dışına çıkartılıp grev hakkı düzenlenebilir yani bunun için değişik çalışmalar yapılarak bu hak çalışanlarımıza verilebilir. İnşallah, bir sonraki Anayasa değişikliğinde grev hakkı da vermek yine bu yüce Meclise nasip olur.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Vermediyseniz şimdiden düzeltelim.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sekiz yıl sonra mı?

İBRAHİM HASGÜR (Devamla) – Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, Anayasa’mızda yapılan bu değişikliklerin de milletin ihtiyaç ve taleplerini karşılama adına atılmış önemli bir adım olduğunu ifade ediyor, bu değişikliğin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hasgür, teşekkür ederim.

KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 93

___________________________________________________________________________

3 TBMM’ Genel Kurulu’nda Onikinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü

3.1 Onikinci Madde İçin Birinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir –24 Nisan 2010)

1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                         Abdullah Çalışkan

                                                                                                                 Kırşehir

“Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                               Ali Öztürk

                                                                                                                  Konya

“Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

Gerekçe (2.Önerge):

Toplu sözleşme ile elde edilen tüm haklar bu kapsamda saklı tutulmaktadır.”

Oylamanın Sonucu (1 ve 2.Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin on üçüncü maddesindeki “toplu sözleşme” kelimelerinden sonra “ve grev” kelimelerinin eklenmesini arz ve teklif ederim. 14.04.2010

                                                                                                              Hasan Macit

                                                                                                                 İstanbul

Gerekçe (3.Önerge):

Uluslararası Çalışma Teşkilatının (ILO) Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşmelerine uygun hâle getirmek.

Oylamanın Sonucu (3.Önerge): KABUL EDİLMİŞTİR

4.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Bengi Yıldız                           Hamit Geylani                        Osman Özçelik

    Batman                                    Hakkâri                                      Siirt

                                               M. Nezir Karabaş                          Nuri Yaman

                                                         Bitlis                                          Muş

Madde: 13

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Çalışanlar ayrımsız olarak sosyal güvenlik hakkına sahiptir.”

Gerekçe (4.Önerge):

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 Eylül Anayasa’sı bu toplumda büyük travmalar yaratmıştır. 12 Eylül darbesinden sonra Meclis kapatılmış, siyasi partiler kapatılmış, sivil toplum örgütleri kapatılmış, meslek kuruluşları kapatılmış, yüz binlerce insan sorgudan, işkenceden geçirilmiş ve toplum ağır bir yara almıştır. Bunun izlerinin silinmesi yeni bir anayasayla mümkündür. Toplumdaki bu haksızlıkların giderilmesi yine bu Meclisin görevi olmalıdır. Bu haksızlıkların giderilmesi için yeni bir anayasa şarttır.

Bakın, Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) kapatıldığında birçok mal varlığı vardı, binaları, araçları vardı ve bütün bunlara el konuldu; uzun yıllar sonra bunların bir bölümü geri alınabildi, bir bölümü çarçur edildi. Yine, Türkiye Öğretmenler Birliğinin mal varlığına el konulmuştu, yöneticileri cezaevlerine konulmuş, doksan gün sorgudan geçirilmişlerdi, büyük acılar yaşatılmıştı. Öğretmenlerin mal varlıkları hâlâ sürüncemede, tamamını geriye alabilmiş değiller, onun hukuksal mücadelesini sürdürüyorlar. Bu Meclisin yapacağı bir katkı var, bu tür haksızlıkların giderilmesi.

Yine, “Sosyal Haklar” bölümünde söyleyeceğimiz şu var: Bütün insanlar Türkiye'de sosyal güvence altında olmalıdır. Yeşil kart bir tür sosyal güvence ama yeşil kart diğer adıyla “yoksulluk belgesi” özellikle bizim seçim bölgelerimizde, Diyarbakır’da, Urfa’da, Siirt’te, Mardin’de, Muş’ta 10 binlerce, 100 binlerce insanın yeşil kartla tedavi giderlerini karşılama ihtiyacında olmaları söz konusu ancak iktidara bağlı kimi -tümünü tabii kastetmiyorum- valiler bunu bile vatandaşın üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıyor. Çok yakından şahit olduğumuz, özellikle Siirt’te, bağımsız adaylara, yani bizlere veya AK PARTİ dışında partilere oy verilmesi hâlinde yeşil kartların iptal edileceği, hatta çok sayıda yeşil kartın iptal edildiğine şahit olduk.

Siirt Valisi, herhangi bir toplantıda alınan fotoğraflarda ağzı açık görünen kişilerin sorgulanmasında, tabii ki Emniyet Müdürlüğü tarafından sorgulanmasında en ufak bir tereddüt yaşamazken, hatta çoğu zaman atılan sloganlara tefle eşlik etti diye sanatçılar sorgulanırken, insanlar böylesi takibat altındayken sosyal güvenceden yoksun bırakılması ciddi bir sorundur.

Yine, son günlerde büyük bir üzüntüyle yaşadığımız bir skandal olay var. Ahlaki çöküntünün işareti olan bir olay var. Burada fazla dile getirmeyeceğim. Bunun da temelinde yatan nedenlerin bir tanesi, en azından bir tanesi ve en önemlisi belki yoksulluktur. Bu Meclisin görevi yoksullukla mücadele etmektir. Sosyal hakların herkese eşit ve adil dağılımını sağlayıcı önlemler almaktır. Anayasa, bu anlamda yeniden yapılanmalı diyoruz. 12 Eylül mağdurlarının itibarlarının geri verilmesi, haksız yere aylarca, günlerce işkenceden geçip beraat eden insanların itibarlarının geri verilmesi gerekmektedir. Toplumdaki yaraları bu şekilde belki yeniden sarabiliriz.

Bu nedenle, tekrar ve ısrarla söylüyoruz ki, yeni bir anayasa, sivillerin hazırladığı bir anayasa gibi anlaşılıyor. Hayır, sivil bir mantıkla, devleti merkeze alan değil, vatandaşı merkeze alan, devleti koruyan değil, devleti vatandaştan koruyan değil, vatandaşı devletin baskısından, haksızlıklarından koruyacak, demokratik, gerçek demokratik, eksiksiz bir demokrasiye yanıt verebilecek bir anayasaya ihtiyaç vardır. Umarım, böyle bir anayasayı gerçekleştirebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, lütfen tamamlayınız.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Gerek yok, selamlıyorum sadece.

BAŞKAN – Tekrar açıyoruz mikrofonunuzu.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Peki.

Saygılar sunuyorum, bu umutlarımızı korumaya devam edeceğimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Oylamanın Sonucu (4.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

5.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Birgen Keleş

                                                                                                                 İstanbul

Madde 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına “Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Toplu sözleşme ile memur ve diğer kamu görevlilerinin aleyhine hüküm getirilemez.” cümleleri eklenmiştir.

Gerekçe (5.Önerge):

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet memurlarını bugünkü statülerinden kopararak AKP Hükûmetinin memuru statüsüne sokmak AKP’nin iktidara geldiği günden beri üzerinde durduğu ve gerçekleştirmeye çalıştığı bir durum. Son sekiz yıllık uygulama, sözleşmeyi esas alan, iş güvencesini ortadan kaldıran, memurluk statüsünü sınırlayan, keyfî atamalar yapılmasına olanak sağlayan, eğitim, deneyim gibi kamu görevini başarılı kılacak unsurlara önem vermeyen bir uygulamadır.

Kısa bir süre önce Tekel işçilerinin yaşadıkları iktidarın çalışanların maddi ve sosyal hakları konusunda ne düşündüğünü açıkça ortaya çıkarmıştır. Özelleştirme nedeniyle işsiz kalan işçilerden bir kısmı kendilerine dayatılan 4/C’yi kabul etmek zorunda kalmıştır. 4/C kıdem ve ihbar tazminatı haklarından yararlanmayan, iş garantisi ve örgütlenme hakkından yoksun olan bir statüdür. İşçilerin direnme gücünde karşılaştıkları muamele ise tek kelime ile utanç vericidir.

Aslında imzaladığımız ILO sözleşmeleri grevli toplu sözleşme yapılmasını öngörmektedir. ILO sözleşmesinin ilgili hükümleri uygulanmadığı gibi, 13’üncü maddeyle getirilen değişiklik Anayasa’nın 128’inci maddesiyle de çelişkilidir. Anayasa’nın 128’inci maddesinde “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin hakları ile yükümlülükleri, aylık ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” demektedir. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 28’inci maddesi ise, kamu görevlilerinin aylıklarını, ücretlerini, tedavi yardımlarını ve benzeri harcamaları kapsamaktadır. Bu durumda, bu getirilen değişiklik 128 sayılı Anayasa maddesiyle çelişkili bir durum yaratmaz mı? 128’inci maddeye eklenen “Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” ifadesi ne getirmektedir? Aslında yapılan, toplu sözleşme hükümlerine anayasal bir etkinlik kazandırmaktır. Bu durumda ilgili yasa ile kamu görevlilerinin elde etmiş oldukları haklar, toplu sözleşmeyle kısılabilecek midir? Toplu sözleşme hükümleri, Anayasa’daki diğer hükümlerden daha mı üstündür yoksa bu değişikliğin amacı sadece memurlara ve kamu görevlilerine koşullarının daha iyi olabileceği izlenimini mi vermektir? Kaldı ki, grev hakkı tanınmadan getirilen bir toplu sözleşme hakkının değeri nedir? Bütün bu nedenlerle ve kazanılmış hakların korunması, çalışanlarla ilgili en önemli hukuk kurallarından biri olduğu için, biz önergemizin, yani Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasına “Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” ifadesinden sonra “Kazanılmış mali ve sosyal haklar geriye götürülemez.” cümlesinin de eklenmesini diliyoruz ve bunun önemli olduğunu düşünüyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Keleş, ben de teşekkür ederim.

Oylamanın Sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

6.önerge

 T. B. M. M  Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin (13) maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç                                                                                                                 Tunceli

Gerekçe (6.Önerge):

Getirilen madde Anayasa düzenine, hukukun genel ilkelerine ve temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine aykırı olduğundan teklif metninden çıkarılması istenmiştir.

7.önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin 13 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                              Oktay Vural                          Mehmet Şandır

Konya                                       İzmir                                      Mersin

Behiç Çelik                        S.Nevzat Korkmaz                      Rıdvan Yalçın

  Mersin                                     Isparta                                       Ordu

Şenol Bal                                Osman Çakır

    İzmir                                        Samsun

Gerekçe (7.Önerge):

Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.

Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;

• 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,

• Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,

• Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,

tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.

MHP bu sebeple;

"Anayasa Değişikliği...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, anlaşılmıyor. Biraz yavaş lütfen...

BAŞKAN – Bir saniye... Bir saniye...

Ne oldu arkadaşlar?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anlaşılmıyor efendim, biraz yavaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok anlaşılıyor Sayın Başkan, anlaşılıyor. Biz anlıyoruz!

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Zeki çocuklar anlıyormuş Sayın Başkan!

BAŞKAN – Arkadaşlar, yani hızlı okuyor, yavaş okuyor, orta okuyor, yani bu bile tartışma konusu olmamalı arkadaşlar. İzin verin de Kâtip Üye...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunu ezberlemiş olmaları lazım. Hep aynı herhâlde!

BAŞKAN – Kâtip Üye Arkadaşımız, lütfen siz de hassasiyetlere dikkat ederek okuyun.

“…Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,

• Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,

• Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,

• Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,

• Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.

MHP; bu kapsamda,

• Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,

• Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,

• Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,

• Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,

• Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,

• Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,

• Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,

Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.

Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.

AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.

AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.

AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.

Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.

Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.

Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.

Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.

Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.

Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.

Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.

AKP, 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.

AKP, millete değil, kendine çalışmaktadır.

AKP 8 yıllık iktidarında grev, toplu sözleşme, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen haklarla ilgili hiçbir iyileştirme yapmamıştır.

AKP, Taşeron işçiliği geliştirerek emeğin sömürüne zemin hazırlamıştır. İşçi kesimini hak arayamaz hâle getirmiştir.

AKP, Sendikaların etkisizleştirilmesine neden olmuştur.

AKP, Devletin gücünü işçiyi susturmak için kullanmıştır.

AKP, tekel işçilerine zulmetmiştir.

AKP, 8 yıllık iktidarında 4C mağdurları yaratmıştır.

AKP, işçiyi sefalete mahkûm etmiştir.

AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak istemiştir.

AKP iyi niyetli değildir. Bu teklifle başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır.

Oylamanın Sonucu (6 ve 7.Önergeler): AYNI  OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.2 Onikinci Maddeye İlişkin Birinci  Tur  Gizli Oylama Sonucu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 408; Kabul: 338; Ret: 70; Çekimser: -; Boş: -; Geçersiz:

                         Kâtip Üye                                  Kâtip Üye

                      Gülşen Orhan                             Yaşar Tüzün

                              Van                                         Bilecik”

3.3 Onikinci Madde İçin İkinci Turda Verilen önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 3 Mayıs 2010)

1.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Ali İhsan Merdanoğlu                                                                   Ahmet Yeni

                  Diyarbakır                                                                               Samsun

“Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır."

2.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Kerem Altun

                                                                                                                     Van

“Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır."

3.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                               Aşkın Asan

                                                                                                                   Ankara

“Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır."

Gerekçe (3.Önerge):

Toplu sözleşme ile elde edilen tüm haklar bu kapsamda saklı tutulmaktadır.

Oylamanın Sonucu (1,2 ve 3.Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

4.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 497’ye 1. Ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sevahir Bayındı              Bengi Yıldız              Pervin Buldan                  İbrahim Binici  

Şırnak                            Batman                       Iğdır                                Iğdır

Madde : 13

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri ve sosyal güvenlik hakları saklıdır.”

Gerekçe (4.Önerge):

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddeleri üzerinde yapılan değişiklik önergesinin 13’üncü maddesine ilişkin, grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bazı maddelerini değiştirmeye çalıştığınız ama hiçbir şekilde 12 Eylül darbe Anayasası’nın ruhunu değiştiremediğiniz bu Anayasa Değişikliği Teklifi üzerinde yine görüşlerimizi sizinle paylaşacağız.

Değiştiremediniz, çünkü emekçilerin hem örgütlenme hem de bu örgütlenmelerine bağlı olarak ekonomik ve sosyal haklarını kullanmaya dair en temel gösterge olan grev hakkını ne yazık ki yine gasbediyorsunuz. Yani, sizin yapmanız gereken, 12 Eylül Anayasası’nın grev hakkına getirdiği sınırlandırmaları sınırlandırmakken siz hâlâ özgürlükleri sınırlandırıyorsunuz.

Avrupa Birliği uyum sürecinde her yıl raporlarda şu söylenir: “Çalışanların -hatta çalışanlar da değil aslında, herkesin- sendika kurma hakkı vardır.”

Siz “herkes” ibaresini koymadınız. “Herkes” ibaresini koymadığınız için, burada, çiftçiler, emekliler, gençler, ev eksenli çalışan kadınlar ne yazık ki hâlâ örgütlenemeyecekler, hâlâ kayıt dışı çalışmak zorunda kalacaklar, hâlâ emekleri sömürülecek, limon gibi sıkılacaklar yine.

Yine, toplu sözleşme ve grev hakkı et ve tırnak gibi birbirinden ayrılamaz iki temel unsurdur ama siz “Toplu sözleşmeye gelin, sözleşiyormuş gibi yapacağız ama sizin görüşlerinizi asla dikkate almayacağız.” diyorsunuz. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Siz bu adımlarla halkı, emekçileri, ezilenleri, ötekileştirilenleri kandıramazsınız ama kendinizi kandırabilirsiniz. Siz kendinizi dahi kandıramazsınız bu konuda.

Yine, bugün, Diyarbakır Cezaevinde TMK mağduru çocuklar isyandaydılar. İşte, cezaevinde… (AK PARTİ sıralarından “Niye taş attılar?” sesi) 12 Eylül Anayasası’nı değiştiremediğin için taş atıyorlar, Anayasa’nın ilk maddelerini değiştiremediğin için taş atıyorlar. Niye bana… Her gün “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.” dedirttiğiniz için taş atıyorlar. Niye hâlâ Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ana dil hakkına çekince koyuyorsun diye taş atıyorlar.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, taş atmayı meşru mu görüyorsunuz? Sayın Bayındır…

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Niye hâlâ 12 Eylülün hapishanelerde tutsaklara…

BAŞKAN – Sayın Bayındır, çocukların taş atmasını bir milletvekili nasıl meşru görebilir?

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Müdahale etmeyin bana lütfen!

BAŞKAN – Ederim… Ederim efendim…

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Sayın Başkan, Başkanlığınızı bilin, müdahale etmeyin bana! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Siz bir milletvekilisiniz, çocukların taş atmasını burada meşru göremezsiniz.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Bu hakkı size kimse vermiyor. Sözümü kesmeyin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu veriyor, bu!

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Sözümü kesmeyin! Sözümü kesmeyin burada! Bu hakkı kimse size vermiyor! (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarını vurmalar, gürültüler) Bu hakkı size kimse vermiyor! Milliyetçilik, ırkçılık hakkını kimse size vermiyor! Israr etseniz de bu kabul görmüyor!

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sen kendine bak!

BAŞKAN -  Sayın Bayındır, lütfen, önergeniz üstünde görüşün.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Israr etseniz de milliyetçilik, inkâr, imha kabul görmüyor!

Diyarbakır Cezaevini gündeme aldınız, hani okullaştırıyordunuz! Ama 12 Eylülde Kenan Evren’in başaramadığını siz başarıyorsunuz. Çocuklar cezaevinde hasta. Arkadaşları, hasta arkadaşları hastaneye götürülemiyor diye çocuklar kapılarını kapatmak zorunda kalıyorlar. Haberiniz var mı sizin, buralara gömülmüşsünüz, kendi iktidarınızın sağlamlaşması için uygun adımlarla marş marş yapmaya çalışırken? Ama toplum bunu kabul etmiyor.

Yine, Siirt’te… Siirt’te Vali Bey’e soruyoruz: “Sizin, burada kuş uçsa, yaprak kıpırdasa haberiniz olur. Nasıl oluyor da 2006’nın sonundan itibaren üç buçuk yıl sistemli olarak çocuklar istismar ediliyor, çocukların hakları yeniyor, çocukların onurları kırılıyor, nasıl duymadınız?” Diyorlar ki: “Biz, sadece güvenlik için istihbarat alıyoruz.” Peki, bu devlet, güvenlik devleti olmaya ne zamana kadar devam edecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Katiller bitinceye kadar!

BAŞKAN - Sayın Bayındır, süreniz doldu, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) -  Peki, siz sosyal devlet değil misiniz? Peki, siz Çocuk Koruma Kanunu’na imza atmadınız mı? Peki, bu valilere, emniyete sosyal haklarını korumak ve uygulamak için bütçe göndermiyor musunuz? Nereye gidiyor bu paralar? Bu halkın onuru yok mu? “Bir halkın onurunu, emeğini, dilini, kültürünü yasaklarsanız, bir tek yol kalır direnmek kalır.” dediği gibi şairin, bir tek yol kalır, direnmek kalır. Tek başına kurtulamazsınız, ya hep birlikte kurtulacağız ya hiçbirimiz diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (4. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

5.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Enis Tütüncü                   Mehmet Ali Susam                  Bihlun Tamaylıgil 

Tekirdağ                                İzmir                                  İstanbul     

Madde 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına "Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Toplu sözleşme ile memur ve diğer kamu görevlilerinin aleyhine hüküm getirilemez." cümleleri eklenmiştir."

Gerekçe (5.Önerge):

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddelerinin değişikliğiyle ilgili Kanun Teklifinin görüşülmesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde büyük oranda Türkiye’de özellikle kamu çalışanlarımızın, memurların örgütlenme, sendikal hakları, toplu sözleşme ve daha ileri noktalarda hak elde edebilmeleri noktasındaki yeni değişikliklerle ilgili bir madde. Gönlümüz arzu ederdi ki bu madde, hep beraber bu Mecliste Avrupa Birliği normlarına ve çağdaş demokrasilerde var olan şekline uygun şekilde değiştirilsin; 6’ncı maddede yapmış olduğumuz değişikliklerle birlikte bu maddeyle bu iş, Avrupa’da olduğu gibi örgütlenme hakkının verildiği, örgütlenme hakkının toplu sözleşmeyle devam ettiği ve grev hakkıyla bu örgütlenme hakkının devam ettiği bir hak hâline gelsin; o da yetmeyip -dünyada olduğu gibi, birçok ülkelerde- aynı zamanda yönetime katılma ve kamu çalışanlarının siyaset yapma hakkının sağlandığı bir kanun maddesi olsun. Çünkü kamu çalışanlarının bu hakkı elde etmesi aslında çağdaş demokrasilerde ve demokratikleşmek isteyen her ülkede elzem olan şeylerdir.

Maalesef bu Anayasa değişikliğinde verdiğimiz olay, bugün mevcut yapıyı daha ileriye götürmek değil, mevcut yapıyı daha da geriye götüren bir nokta oldu. Şu an kamu çalışanları sendika hakkına sahipler, hatta toplu sözleşme de yapıyorlar. Bununla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açtıkları davalarda birçok kazanımlar da elde ettiler.

Bakın, geçende KESK, İzmir Büyükşehir Belediyesine gelip “Sizinle ben toplu sözleşme yapmak istiyorum. Yapmazsanız, bu toplu sözleşmede ben gerekli olan uyarıları yapacağım.” dedi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da “Ben sizinle bu toplu sözleşmeyi yapacağım ama Meclisten geçecek kanunun son şeklini almasını ve…” Ona göre bir görüşme yapmaya hazır olduğunu belirtti. Demek ki şu an bu mevcut uygulama var. Peki, bu Anayasa değişikliğinde ne yapıyoruz? “Eskiden, uzlaşmazlık hâlinde Bakanlar Kurulunun vermiş olduğu kararın geçerli olduğu” yerine, kamuda yeni bir uzlaşma kurulu oluşturuyoruz, Bakanlar Kurulunu devreden çıkartıyoruz, toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık olduğunda bu kurulun verdiği kararı geçerli sayıyoruz. Aslında Bakanlar kurulunu sütre gerisine koyup Bakanlar Kurulunun atadığı bir kurulla memurların haklarını kesin olarak tayin eden bir noktaya geliyoruz. Bu ileri bir adım değil aslında geri bir adımdır.

Gönül ne arzu eder? Gönül, bu konuda memurların, grevli, toplu sözleşmeli hak elde etmesini ister. Bunun için, bu Meclisin, bu Anayasa  değişikliğinde bir uzlaşma kültürüne, uzlaşmaya ihtiyacı vardı, hatta sadece bu Mecliste bulunan partilerin uzlaşmasına değil toplumun tümünün uzlaşmasına ihtiyaç vardı. Bu uzlaşmaya ülkemizin, gerçekten, sadece Anayasa için değil, içinde bulunduğumuz koşulların gerektirdiği ekonomik ve sosyal şartların da zorlaması nedeniyle uzlaşmaya ihtiyacımız var.

Değerli arkadaşlarım, uzlaşma, hepimizin üzerinde ısrarla durması ve demokratikleşmede elimizde çok önemli bir silahtır. Uzlaşmayı sağlayacak olan şey de aslında, ülkede iktidar olan güçlerdir. Bugün, iktidar partisine düşen birinci görev, Anayasa’da uzlaşmaya açık ve uzlaşmayı gerçekleştirme doğrultusunda müthiş özveri göstermesi gereken noktadır. Tam tersine, iktidar partisini, muhalefet uzlaşmaya yanaşmasa da uzlaşma isteyen parti olarak görmeye ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Uzlaşma isteyen taraf olmasına ihtiyaç var. Neden? Çünkü, Türkiye'nin ekonomik işlerinin, uzlaşan bir Parlamentoda hızla çözülmesine ihtiyaç var. Türkiye’de, bugün, yaşanan terör belasının alt edilmesinin, bu Parlamentoda ve ulusun tümü içerisinde bir uzlaşmayla çözülmesine ihtiyaç var. Uzlaşmayı sağlayacak olan güç de iktidarın tavrıdır. Buradan iktidarı uyarıyorum: Lütfen, ülkenin ihtiyaçları için daha uzlaşmacı olmalısınız. Bu ülkede ekonomik sorunların, sosyal sorunların ve millî birlik, bütünlüğün üzerindeki tehlikelerin ortadan kaldırılması için uzlaşmacı olmak zorundasınız ve bu Anayasa görüşmelerinde uzlaşmacı olmadığınız için Türkiye'nin yeni, çağdaş, demokratik bir anayasa yapma şansını kaçırmasına neden oldunuz. Bu hepimiz için çok üzüntü verici bir durumdur.

Bu duygularla bu yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Sayın Tamaylıgil, siz mi konuşacaksınız efendim?

Diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Tamaylıgil, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) 

6.Önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                                            Mehmet Ali Susam

                    Malatya                                                                                    İzmir

“Madde 13 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına “Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Toplu sözleşme ile memur ve diğer kamu görevlilerinin aleyhine hüküm getirilemez.” cümleleri eklenmiştir.”

Gerekçe (6.Önerge):

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz çerçeve 13’üncü madde üzerinde şahsım adına verdiğim değişiklik önergesi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, demokrasi, demokrasi kültürü ve bu hak kullanımı açısından baktığımızda emeğin hakkı, emeğin grev hakkı, üretimden kaynaklanan hakkını kullandırmak ve vermek en önemli görev.

Bugün burada görüşülen madde, Anayasa’nın 53’üncü maddesinin 128’inci maddeye uyarlanmasıyla gerçekleşen bir madde. Ama ne getiriyor, kime ne getiriyor, ne kazandırıyor veya hangi riskleri içeriyor? Acaba bunların altını çizmemizde bir sakınca olacak mı? Bakınız, toplu görüşme, toplu sözleşmeye… Uzlaşma kurulları yine verilen önergelerle kamu çalışanları Yüksek Hakem Kurulu gibi bir yapıya ve oradan çıkan kararlar da daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla son noktaya ererken şimdi yargı yolu olmayan, toplu sözleşme hükmünde uzlaşma kurulunun kararı hâline dönüşüyor.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’nın 128’inci maddesinde, kamu çalışanlarının, memurların özlük hakları, sosyal hakları tek tek belirlenen kanunlara atıfta bulunulmuştur. Orada ne vardır? Tazminat aylıkları vardır, sağlıkla ilgili ödentiler vardır, ölüm ödentileri vardır. Ama şimdi bu toplu sözleşmeyle ilgili getirilen bağlayıcı karar bunların kazanılmış olduğu noktadan nereye doğru geri gideceğinin hiçbir şekilde açıklığını ortaya koymamaktadır, statü hukukuyla oluşmuş olan kazanımları ne yazık ki kayıp olma riskiyle karşı karşıyadır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin onayladığı çeşitli sözleşmelerden bir tanesi de ILO sözleşmeleridir ve ILO sözleşmelerine baktığımız zaman orada bağlayıcı olan kararlar vardır. 87, 98 ve 151 sayılı ILO kararları, uluslararası olarak baktığınızda, memurlarımıza toplu sözleşme ve grev hakkını veriyor. Neden grev hakkından rahatsız oluyoruz? Neden grev hakkı vermiyoruz? Sendika hakkının en önemli bütünleyici faktörü olan grev hakkı neden verilmiyor? Biz Anayasa’nın 90’ıncı maddesini değiştirdik. O madde içeriğinde ne diyor? Uluslararası sözleşmeler iç hukuk oluşumunda ön noktadadır, birinci geçerlilik noktasındadır. Peki, bu ILO sözleşmelerinin yaptırımları ve kararları varken bugüne kadar sizi ne tuttu, neden bu değişiklikler yapılmadı?

Bakın değerli arkadaşlarım, dünyanın en büyük işçi sendikası federasyonu olan ve 155 ülkede 175 milyon işçiyi temsil eden Uluslararası Sendika Konfederasyonu 28 Nisan 2010 tarihinde Türkiye’yle ilgili bir basın bülteni yayınladı. Bu bültenin içerisinde de Türkiye'deki sendikal hakların sık sık ihlal edildiğini, toplu sözleşme ve grev haklarının en ağır biçimde engellendiğini, işçilere sendikadan çıkmaları için baskı yapıldığını, sendikaların iç işlerine müdahale edildiğini belirtiyorlar. Uluslararası raporları, uluslararası değerlendirmeleri sık sık göz önüne alıp buna göre uygulamalar yapılıyor. Peki, bunlar hiç dikkate alınmıyor mu?

Bugün baktığımızda, ne yazık ki 1 Mayıstaki yaşadığımız o bayram havasının içerisinde geçmişi hatırlama gerekliliğini de ortaya koymak gerekiyor. “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar. Taksim’de inatlaşma hoş olmaz.” diye iki sene önce söyleyen sizlerdiniz. O ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopmadı, öyle bir gerçeklik olamadı çünkü bu ülkede işçi sendikası, demokratik kitle örgütleri her zaman baş tacıdır, emekçinin temsilidir, emekçinin hak arayışının en önemli organıdır. Ama Taksim’de inatlaşmak gerçekten hoş oldu. Taksim’de, iki gün önce, biz 1 Mayıs coşkusunu yaşadık.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – AK PARTİ’nin sayesinde oldu.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Keşke geçen sene o biber gazlarını yemeseydik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tabii 1 Mayısı yaşamak, 1 Mayısın anlam ve önemini ve o yasakların oluşturduğu yapıyı kaldırmak için çok önemli bir gerekçemiz daha var: 1 Mayıs 1977’de yaşanan, 37 vatandaşımızın katledildiği o olayların faillerini araştıracak bir çalışmayı bir an önce Mecliste gerçekleştirmek. Bunu teklif ettik, kabul etmediniz. Ama diliyorum ki o 1 Mayıs katliamının da araştırması yapılacak, faillerinin, suçlularının açığa çıkması sağlanacaktır. O zaman emeğin, emekçinin -ve bugün baktığınızda yüzde 10 enflasyon açıklandı arkadaşlarım ama kamu memuruna verdiğiniz zam 2,5+2,5, altı aylık, o da 5 etmez, 3,75 eder altı aylık hesapladığında- hem emekçinin hakkını hem onun mali hakkını, sağlık hakkını hem de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, ek süre de doldu.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Selamlayıp bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Sadece Genel Kurulu selamlamanız için mikrofonu açıyorum.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – …emeğin sesini, onların yankısını Meclisten hep beraber çıkaralım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (5 ve 6.Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR

7.önerge

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 13. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal                   Oktay Vural              Mehmet Şandır              Behiç Çelik

Konya                          İzmir                         Mersin                              Mersin

S. Nevzat Korkmaz              İsmet Büyükataman

Isparta                                    Bursa

Gerekçe (7.Önerge):

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, 3 Mayıs 1944, Milliyetçiler Bayramı’nın 66’ncı yıl dönümüdür. Türklüğün izzetine yakışır bir hareket tarzıyla ortaya çıkan bu irade, dönemin siyasi gelişmelerine karşı millî bir refleksin adıdır. 3 Mayıs Milliyetçiler Günü hepimize kutlu olsun.

Bu vesileyle, başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ve Hüseyin Nihal Atsız Bey olmak üzere, hayatlarını vatan ve millet yolunda kaybeden tüm aziz şehitlerimize Cenabıallah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, anayasalar toplum sözleşmeleridir, yalnızca bugün yaşayanları değil yarın doğacak kuşakları da etkileyecek, siyasetin ve zamanın üstünde ve ötesinde metinlerdir. Anayasayı değiştirenlerin siyasetten çekilmiş oldukları dönemlerde bile ürettikleri anayasalar toplumu yönlendirmeye devam edecektir. Anayasa hazırlamanın sorumluluğu büyüktür ve milletlerin geleceğinde hayati önemi haizdir. Bu nedenle, toplumu oluşturan herkesin ve her kesimin azami talep ve beklentilerini önce dinlemek, sonra değerlendirmek ve sonra da karara varmak esas olmalıdır. Bu durumda, uzlaşma arayışları, uzlaşma ahlakı, uzlaşma kültürü, uzlaşma ortamı ve bunların üzerinde yapılacak ittifak, anayasaların etik ve toplumsal kaynağı olmak durumundadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak anayasa değişikliklerinde karşılığını arayacağımız sorular şunlar olacaktır:

Türkiye, 21’inci asrın ikinci on yıllarında terör, yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve işsizlik belalarını yenmiş bir ülke mi olacaktır?

Ülkemiz, siyasi yapısındaki antidemokratik unsurları tasfiye ederek, modern demokrasilerde olduğu gibi, düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan demokratik devlet yapısına kavuşacak mıdır?

Vatandaşlarımız, herkesin aynı milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil buluşmayı sağlayacak toplumsal uzlaşmayı gerçekleştirecek midir?

Türkiye, birbirinden uzaklaşmamış, birbirine yabancılaşmamış bir millet yapısıyla etnik köken, inanç, mezhep gibi doğallıkların millî kimliğin ve bin yıllık kardeşliğin zenginliği olarak görüldüğü bir toplum hayatına ulaşacak mıdır?

Devletimiz taviz ve teslimiyet döngüsünden kurtulup bağımsız karar verebilen, yeryüzünde sözü geçen ve dünyaya Başkent Ankara vizyonuyla bakabilen bir kudret hâline gelecek midir?

Ve bütün bunlar olurken, bizi bir millet olarak tanımlayan ve millî ve üniter varlığımızı güvenceye alan Anayasa’mızın başlangıç maddesinde ifadesini bulan kabullere ve cumhuriyetin kurucu değerlerine saygı ve riayet gerçekleşecek midir?

Bizim, Anayasa tartışmalarında arayacaklarımız bunlardır. Bize göre bunlara “Evet” demek, bunun için mücadele etmek Türkiye'nin ve Türk milletinin kaderine sahip çıkmak, geleceğini inşa etmek demektir.

Milliyetçi Hareket Partisi için Anayasa değişikliklerinin dayandığı ilkeler bundan sekiz yıl önce yaptığımız bir tespitin ve çizgimizin tekrarı olan şu hüküm olacaktır: Fertlerin temel hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesi ve teminat altına alınması, kamu düzeninin ve millî bütünlüğün sağlanması ve korunmasıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni bir Anayasa hazırlanması veya mevcut Anayasa’da köklü değişiklikler yapılması ancak siyasi istikrarın olduğu ve uzlaşmanın zemin bulduğu bir ortamda düşünülebilecek bir husustur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Büyükataman, konuşmanızı tamamlayın lütfen, bir dakika süre veriyorum.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu bakımdan, siyasi normalleşme süreci başlatılmadan ve Türkiye’yi yönetme kabiliyetini kaybetmiş bugünkü Hükûmete dayalı siyasi tablo değişmeden yeni Anayasa hazırlanması doğru değildir.

Türk milliyetçileri, geçmişten aldığı güç ve vazgeçmeyecekleri ilkeleriyle, milletimizin onayı ve rızası olmadan yapılacak her türlü tertibe ve müdahaleye dün olduğu gibi bugün de yarın da karşı durmaya devam edecektir.

Sözlerime burada son verirken yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR

3.4 Onikinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni ilk  Haliyle Kabul Edilmiştir)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy Sayısı: 409; Kabul: 339; Ret: 70; Çekimser: -; Boş: -; Geçersiz:

Kâtip Üye                Katip Üye

Harun Tüfekci         Bayram Özçelik

 Konya                    Burdur”

 

 


Copyright © 2009 Kanunum.com bir Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi servisidir.
Gösterilen marka, Karakullukçu Danışmanlık Limited Şirketi’nin tescilli markasıdır. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinin kullanıcıları Kanunum.com Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası’nı okumuş ve kabul etmiş sayılırlar.