bulamadim:(
BİRİNCİ MADDE (KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİKLE İLGİLİ ANAYASANIN 10. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)
Dezavantajlı gruplar için alınacak ek tedbirlerin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağını anayasal hükme bağlamak amacıyla Anayasanın 10. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulacak 5982 sayılı kanunun birinci maddesi)
Birinci Maddenin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” cümlesi ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”
___________________________________________________________________________
1 Birinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmiştir)
1.1 Birinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması
1.2 Birinci Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 Birinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Birinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Birinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Mehmet Şandır (Mersin)
2.2 Birinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
2.3 Birinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Sebahat Tuncel (İstanbul)
2.4 Birinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Fatma Şahin (Gaziantep)
3 TBMM Genel Kurulu’nda Birinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca sunulan Metnin Kabulü
3.1 Birinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 19 Nisan 2010)
3.2 Birinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Birinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 2 Mayıs 2010)
3.4 Birinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Komisyon Tarafından Değiştirilmiş Hali Kabul Edilmiştir)
1 Birinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmiştir)
1.1 Birinci Maddenin komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” cümlesi ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”
Komisyonda Bu maddede geçen “… gibi özel surette korunması gerekenler” ibaresi metinden çıkarılmış, “engelli” ibaresi “özürlü” şeklinde değiştirilmiş, özel surette korunacaklar arasına harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle malul ve gaziler ilave edilmiştir.
1.2 Birinci Maddenin Madde gerekçesi
Madde 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.”
Yapılması öngörülen değişiklikle, kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlamaya yönelik olarak Devlet tarafından bazı tedbirlerin alınabilmesine imkan tanınmakta ve alınacak bu nitelikteki tedbirlerin, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı vurgulanmaktadır. Öte yandan, özel surette korunması gereken kesimler için alınacak tedbirlerin de eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağı hükme bağlanmaktadır. Bu sayede Devletin, tüm toplum kesimleri arasında bir yandan eşitliği sağlamaya, diğer yandan da korunması gerekenleri korumaya yönelik özel tedbirler alabilmesinin önü açılmakta ve bu amaçla yapılan düzenlemelerin eşitlik ilkesine aykırı kabul edilemeyeceği anayasal güvenceye kavuşturulmaktadır.
1.3 Birinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
Teklifin çerçeve 1 inci maddesi Anayasamızın 10 uncu maddesinde değişiklik öngörerek kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik alınacak tedbirlerle yaşlılar, çocuklar ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağı düzenlemesini getirmektedir. Üyelerimiz bu madde üzerindeki görüşmelerde söz konusu değişiklik olmasa bile çocuklar, yaşlılar ve özürlüler için ayrımcılık yapmanın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını vurgulamışlardır. Anayasanın 61 inci maddesi de sistematik olarak korunacak gruplar için somut bir düzenleme içermektedir. Bu maddede geçen “… gibi özel surette korunması gerekenler” ibaresi yanlış anlamalara yol açabilecektir. Verilen bir önergenin kabulü ile bu ibare metinden çıkarılmış, “engelli” ibaresi “özürlü” şeklinde değiştirilmiş, özel surette korunacaklar arasına harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle malul ve gaziler ilave edilmiştir.
Madde benimsenen önerge çerçevesinde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”
__________________________________________________________________________
2 Birinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Birinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Mehmet Şandır (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. AKP Anayasa Değişiklik Teklifi’nin üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım.
Değerli milletvekilleri, bize göre bu Anayasa Değişiklik Teklifi, hazırlanış şekliyle uzlaşmayı temin etmediği, uzlaşma aramadığı için Anayasa’da değişiklik yapma usulüne ve teamüllerine uygun hazırlanmamıştır. Ayrıca, bu değişiklik teklifi, getirdiği değişiklikler dolayısıyla, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek birtakım gelişmelere fırsat verecek ve toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar verecektir.
Bir başka husus, özellikle getirdiği hususlar açısından, yenilikler veya değişiklikler açısından Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu hukukunun getirdiği kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti olma ilkesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine de aykırılıklar teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, sürekli burada ifade edildi, tekrar söylüyoruz: Anayasalar toplum sözleşmeleridir; birey, toplum ve devlet arasındaki temel ilişkileri belirleyen, hukuku belirleyen temel ve çerçeve kanunlardır. Anayasalar hazırlanırken ve değiştirilirken toplumun tüm kesimlerinin hukukunu koruyacak, beklentilerini karşılayacak, katılımını temin edecek bir mutabakat zemini oluşturulması, bir uzlaşma gayretinin ortaya konulması esastır. Bu esas, Anayasa’da yapılacak değişikliğin meşruiyetinin ve maksadının, ruhunun gereğidir, kaynağıdır. Buna dikkat edilmediği takdirde, yapılacak değişiklik millette dayanışmayı, birliği, ortak paydayı güçlendirmeyecektir; ayrışmaya, kutuplaşmaya, cepheleşmeye sebep teşkil edecektir. Dolayısıyla, uzlaşma temin edilmeden yapılacak anayasa değişiklikleri toplumun ve milletin hayrına olmayacaktır. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, yapılan bu Anayasa değişiklik teklifine usulden karşıyız, itiraz ediyoruz, doğru iş yapılmadığını, millete karşı haksızlık yapıldığını ifade ediyoruz.
Her ne kadar Sayın Bakan “Herkese gittik, herkesle uzlaşma aradık.” diyorsa da bu Anayasa değişiklik teklifinde bir haftalık, on günlük bir süreç… Pazartesi günü siyasi partiler ziyaret edildi, üç günlük de süre verildi. Yani, gelin birlikte bir anayasa yapalım, gelin bizim düşündüklerimizi, sizin düşündüklerinizi bir araya getirelim, ittifak anlamında değil ama ortak aklı oluşturalım yönünde bir gayret ortaya konulmadı. Hatta “Üç gün içerisinde siz bilirsiniz, bir katkı verecekseniz buyurun.” denilmiş olması bazı partileri ümitlendirmiş ve bir teklif, bir öneri, bir katkı yapmak gibi bir gayrete düşürmüşse de iktidar partisi tarafından bu “Şark kurnazlığı” olarak değerlendirilmiş ve uzlaşma arayışının önü tıkanmıştır. Dolayısıyla, getirilen bu teklif bir toplumsal mutabakat belgesi, bir toplumsal sözleşme ortaya koyma gayreti, niyeti, amacı taşımamaktadır. Bir toplumsal sözleşme mahiyetinde olan, olması gereken, Anayasa ve Anayasada sistemle ilgili temel değişikliklerde takip edilmesi gereken uzlaşma arayışı bu değişiklik teklifinin ne içeriğinde vardır ne niyetinde vardır ne başlangıcında vardır. Çok doğrudan söylüyorum: Bu değişiklik teklifi AKP’nin değişiklik teklifidir, AKP’nin dayatmasıdır. Milletin anayasası olması gereken Anayasa, maalesef bu değişikliklerle, içeriği doğru da olsa, toplumun katmanlarının katkısını talep etmediği için, özellikle de siyasetin, Parlamentonun katkısını talep etmediği için bir anayasa değişiklik teklifinden çok AKP’nin ihtiyaçlarına cevap veren, AKP’nin Anayasa değişikliği mahiyetindedir ve toplumda bir huzur, uzlaşma temin etmekten çok uzaktır.
Değerli milletvekilleri, bu noktada çok açık ve net söylüyorum: Samimi değilsiniz. Eğer samimi olunmuş olsaydı, Milliyetçi Hareket Partisinin 2 Ekim 2007 tarihinden bu yana ısrarla devam ettirdiği, “Gelin bir anayasa yapalım, yeni bir anayasa yapalım, 82 Anayasası’nı toplumun beklentileri doğrultusunda, çağın, zamanın değişimi doğrultusunda birlikte değiştirelim ve bu Anayasa tartışmalarını bitirelim.” teklifine bir cevap verirdiniz. Bu teklifimiz 2007 seçimlerinden hemen iki ay sonra, 2 Ekim 2007 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi grup toplantısında Sayın Genel Başkan tarafından topluma ve sizin dikkatinize sunuldu ama bize bir cevap bile verme gereğini duymadınız. Bir yıl sonra, 2008’in Eylül ayında Sayın Meclis Başkanının dört komisyon kurarak…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, böyle bir Meclis olabilir mi ya? Anayasa gibi çok önemli bir konuyu tezekkür ediyoruz, sayın vekiller ayakta, konuşuyor. Yani, milletin anayasasını milletin vekilleri böyle yapmaz. “Kuzu” gibi anayasa olmaz böyle efendim.
BAŞKAN - Sayın milletvekili arkadaşlarım…
Sayın Vural, teşekkür ederim uyarınıza.
Sayın Şandır, siz konuşmanıza devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin, 82 Anayasası’nda köklü, milletin beklentisi doğrultusunda ve sizlerin topluma verdiğiniz sözlerin gereği değişiklik yapma teklifini, maalesef, AKP yedi buçuk yılı da tamamlayarak, şimdi dönemin sonuna geldiğimiz, seçimin önünde ve bir uzlaşma arayışı içerisinde olmadan, bir ısrarın içerisinde olmadan, uzlaşmak için bir gayret de sarf etmeden bugün burada gecenin bu saatinde geçirmeye çalışıyor. Burada samimiyet aramak mümkün değil.
Bakınız Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Bakan 82 Anayasası’nın mutlaka değiştirilmesi gerektiğini “Bugüne kadar, yirmi sekiz yıldan bu yana 82 Anayasası’nın değiştirilmemiş olması siyasetin ayıbıdır.” diye ifade etti, “Eksiğidir.” diye ifade etti, doğrudur ama şunu çok doğrundan da söylemek gerekir ki bu ayıp öncelikle sizin ayıbınızdır. Sekiz yıla yakın iktidarınızda topluma söz vermiş olmanıza rağmen bugüne kadar Anayasa’yı bu kapsamda değiştirmek gayretine girmeyişiniz, bugün kalkıp buradan bunu bir meziyetmiş gibi ifade etmek, gerçekten Sayın Başbakanın dediği gibi “Şark kurnazlığı.” Böyle bir şeye hakkınız yok. “Efendim, eksiğimiz var, uzlaşma sağlanamıyor, arzu ediliyor ama sağlanamıyor.” demeye de hakkınız yok. Milliyetçi Hareket Partisinin 2007 2 Ekiminde size yaptığı teklife bugüne kadar bir cevap verebilmiş değilsiniz.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, 1’inci maddede konuşuyoruz, Anayasa’nın 10’uncu maddesini değiştiriyorsunuz, özgürlükleri, eşitlik ilkesini değiştiriyorsunuz ama daha önce bu maddede birlikte oluşturduğumuz mutabakatın arkasında yine durmuyorsunuz. Baş örtüsü sorunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, on dakikalık süreniz doldu. Size ilave süre veriyorum efendim iki dakika, lütfen tamamlayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Baş örtüsü sorunu artık sorununuz olmaktan çıktı mı? Hani çözülecekti? Hani bir toplumsal sorundu? Hani yasakları kaldıracaktınız? Üniversitelerin, fakültelerin kampüslerinin kapılarında baş örtüsünden dolayı okuluna giremeyen, sınavına giremeyen çocuklar artık sizin sorununuz olmaktan çıktı mı? Şimdi 10’uncu maddeyi düzeltiyor, düzenliyor, istisnalar getiriyorsunuz ama bu başörtülü çocuklarla ilgili daha önce varmış olduğumuz mutabakatı niye buraya yansıtmıyorsunuz? Hesap kitap yapıyorsunuz. Sayın Bakanın dediği gibi, ondan dolayı kapatma davası açıldı. E o zaman söyledik, Sayın Kuzu ifade etti, o zaman söyledik “Gelin, bu Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirelim.” diye. Niye gelmiyorsunuz? Çünkü gerçekten bu noktada samimi değilsiniz, gerçekten böyle bir meseleniz yok. Yani 82 Anayasası’nı başından sonuna değiştirebilmek için bir kararınız yok, böyle bir niyetiniz yok. Eğer olsaydı… Sayın Bakan çok iyi biliyor, 1999 yani 21’inci Dönemde, Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu üç partili koalisyon, beş partili Meclis uzlaşmayı da temin ederek Anayasa’nın çok temel konularında çok temel değişiklikleri uzlaşarak yaptı ama iki sene çalıştı. O uzlaşmayı temin etmek için iki sene çalıştı, uzlaşma temin edildi, hiçbir tartışma olmadan Anayasa’nın 34 maddesi buradan oy birliğiyle çıktı. Bunun örneği var önümüzde. Uzlaşma ararsanız bulursunuz ama uzlaşma aramaz da siz, anayasa gibi bir temel konuda toplumu gererek bunun üzerinden siyaset yapmayı hesaplarsanız, bunun politikasını yaparsanız, yani Şark kurnazlığı yaparsanız sonuç itibarıyla bu topluma haksızlık yaparsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, iki dakikalık ek süreniz de doldu.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bitiriyorum efendim, bir dakika istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen bir selam verin, konuşmanızı bitirin efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yine bir seçim öncesinde bu milleti aldatmaya hakkınız yok, bu milleti yanıltmaya, istismar etmeye hakkınız yok.
Yedi buçuk yılı doldurdunuz, bunun hesabını bu millete vereceksiniz. Yedi buçuk yılda Anayasa’yı değiştirmeyenlerin kalkıp bugün Anayasa üzerinden tartışma yaratmaya, toplumu germeye hakkı yok. İnanıyorum ki millet bunun cevabını sandıkta size soracaktır, inanıyorum ki bu hesap ahrete kalmayacaktır, bu hesabı bu millet sizden soracaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ederim.
2.2 Birinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Anayasa değişikliği teklifi üzerinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. 1’inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün bir Anayasa hükmü oluşturmaya çalışıyoruz. Bu Anayasa hükmünü oluştururken sizlerle bir hükmü paylaşma ihtiyacı duydum: “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Gene bir Anayasa hükmü: “Kimseye eziyet yapılamaz; insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tâbi tutulamaz.” Temel bir hukuk normu oluşturmaya çalışıyoruz, Anayasa hükmünü oluşturmaya çalışıyoruz. Bu Meclis bugün öğlen üzeri saat 13.00’te çalışmalarına başlamış, aradan on iki saat geçmiş hâlâ temel bir hüküm olan Anayasa hükmünü oluşturmaya çalışıyoruz.
Sayın Başkan, Meclis öncelikle çıkarttığı yasaları uygulamakla yükümlüdür. İnsan haklarıyla bağdaşmayan bu tür bir çalışmayla bir Anayasa hükmü oluşturmak insan haklarıyla bağdaşmaz. Öncelikle bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu bir tasarı mı, teklif mi? Buna baktığımızda, bu bir tasarıdır. Niçin “tasarı” diye yorumluyoruz? Öncelikle, bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine verildikten sonra sayın bakanlar bizzat grupları ziyaret ettiler. Ayrıca, sayın bakanlar bizzat bağımsız milletvekillerini ziyaret ederek bu tasarı hakkında destek ve yardım istediler.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Uzlaşma adına.
OKTAY VURAL (İzmir) – İkna odaları…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Ayrıca, bugün Hükûmet adına konuşan Sayın Cemil Çiçek bu kürsüde yaptığı konuşmada, Hükûmet tasarısı gibi savundu, doğrusunu yaptı. Biz de zaten “Bu, bir teklif değil, Hükûmet tasarısıdır.” diyoruz. Hâlbuki, Anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalar, Hükûmet tasarısı şeklinde yorumlanamaz ve getirilemez.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, yargı bağımsızlığını sağlayamayan toplumlar, hukuk dışı yönetime boyun eğerler. Bu yönetimin adı, herhâlde demokrasi değildir. Demokraside, hukuk devleti ve insan hakları esastır. Yapılması düşünülen Anayasa değişikliklerinde, siyasi iktidar, toplumsal uzlaşmayı sağlayacak bir yöntem tercih etmemiştir. Toplumda yeterince tartışılmadan, konunun uzmanlarına değerlendirme yapma olanağı tanınmadan, Anayasa’nın çeşitli maddelerinde değişiklik yapılmaya çalışılmaktadır. Hukuk devletini yaşama geçirmek için, hukuk üstünlüğünün gerçekleşmesini engelleyen düzenlemelere son verilmesi gerekir. Hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki engellerden biri de yargı karşısındaki dokunulmazlıklardır. Bunun en önemlisi, milletvekilliği dokunulmazlığıdır. Milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamı bu kadar geniş tutulan bir başka ülke bulmak zordur. Milletvekilliği dokunulmazlığını hukuk devleti ilkesine engel olmaktan çıkarmamız gerekir. Bunun için, siyasi partiler söz verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde en büyük gruba sahip parti, seçim öncesi, topluma, dokunulmazlıkları sınırlandırmak için söz verdi. Verilen söz yerine getirildi mi? Hayır. Bu teklifin içinde var mı? Hayır. Teklifin gerekçesine bakıyoruz, Sayın Bakanın açıklamalarına bakıyoruz: “Demokrasinin gelişimi.” Hani nerede demokrasinin gelişimi? Ayrıcalıklı insanların olması demokrasilerle bağdaşır mı? Bağdaşmaz elbette.
1982 Anayasası’nın olağanüstü koşullarda kabul edildiği, günümüze kadar 16 kez değiştirildiği belirtildi. Kuvvetler ayrılığı sisteminden kuvvetler birliğine yol açacak, parti devletine doğru gidişi sağlayacak yeni düzenlemeler içeren değişikliklerin bir dikta yönetimine yol açacağı aşikârdır. Ülkemizin temel niteliklerinden biri olan hukukun üstünlüğü, Anayasa’da yapılacak değişikliklerle, keyfî yönetimin egemen olduğu hâle dönüşmektedir.
Anayasa değişikliğinin temel amacı, yasama ve yürütmeden sonra siyasi iktidarın yüksek yargıyı da ele geçirme girişimidir. Hâlbuki hukuk devleti, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki güç dengesine bağlıdır, en etkili güvence de yargı denetimidir.
Toplumun öncelikli sorunları ve gündemi açlık, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur. Sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde işsiz insan sayısı ve işsizlik oranı arttı. Cadde ve sokaklarda yoksul insanlardan geçilmiyor ve yolsuzluklar ülkenin olağan gündemi hâline gelmiştir. Hâlbuki açlık, yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluk bu ülkenin kaderi değildir.
Halkı düşünüyorsanız Hükûmetinizin gündemi bu konulara çözüm olmalıdır. Ama nerede? Kendi yolsuzluklarınızı kapatmak için sizin öncelikli konularınız belli.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu yapılan değişiklik önerisiyle, 1’inci maddede, kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlamaya yönelik bir uygulama getirilmektedir; ayrıca, özel suretle korunması gerekenlerle ilgili tedbirler alınmaktadır.
1982 Anayasası’nda çeşitli zamanlarda değişiklikler yapılmıştır. Anayasa’nın 10’uncu maddesinde 2004 yılında değişiklik yapılmış ve yapılan değişiklikle ihtiyaçların karşılandığı ifade edilmiştir. 2004 yılında yapılan değişiklikler sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, pozitif ayrımcılığın öne çıkarılması için grubumuz tarafından önerge verilmiştir. O önergede şu belirtilmiştir: “Bu amaçla alınacak geçici önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayrım ve imtiyaz sayılmaz.” O dönem verdiğimiz önerge Genel Kurulda tartışılırken bugün Hükûmet adına düşüncelerini açıklayan Sayın Cemil Çiçek aynen şunu söylüyordu: “Bu değişikliklerin esas amacı, Türk toplumunu hak ve özgürlükler açısından Avrupa Birliği standartlarına yükseltmektir.” Avrupa Birliği ülkelerinden, örneğin Belçika Anayasası’nın 10’uncu maddesinden, Finlandiya Anayasası’ndan, Portekiz Anayasası’ndan, Lüksemburg Anayasası’ndan, Malta -Avrupa Birliğine yeni girdi- Anayasası’ndan, Avusturya Anayasası’nın “Eşitlik ve siyasi haklar” başlıklı bölümünden, Estonya, Fransa, İtalya ve Hollanda anayasalarından hükümleri okuyarak, yapılan düzenlemelerin pozitif ayrımcılığı karşılayabileceği iddia edilmiştir. Geçen dönem aramızda bulunan seçkin hukukçu, anayasa profesörü Sayın Oya Araslı bu yapılan düzenlemenin pozitif ayrımcılığı karşılamayacağını, bu düzenlemenin verilen önergeyle düzeltilebileceğini iddia etmesine rağmen, Sayın Bakan, Avrupa Birliğindeki on dört ülkenin anayasalarından örnekler vererek, pozitif ayrımcılığın sağlanacağını iddia etmiştir. Aradan altı yıl geçti, şimdi yeni bir düzenleme daha getiriyorsunuz. Bu düzenlemede, bizim altı yıl önce burada gündeme getirdiğimiz o önergeyi aynen yerine getiriyorsunuz.
Şimdi, Sayın Çiçek, o dönem -altı yıl önce- bu Parlamentoda, bu kürsüde konuşma yaparken hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunuzu hem de dinleyenlerinizi yanıltacak bir şekilde pozitif ayrımcılık hükümlerinin uygulanabileceğini iddia ederken, bugün de Batı Avrupa ülkelerinin pek çok anayasalarında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu ile anayasa mahkemesinin kuruluşunda benzer hükümler olduğunu belirterek dün yanıldığınız gibi acaba bugün de yanılmayacak mısınız? Siz Bakan olarak güven vermediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, size de iki dakika ilave süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, bağlamaya çalışacağım.
Siz, cumhuriyet hükûmeti adına burada konuşmanızı yaparken toplumu yanıltıcı, parti üyelerinizi yanıltıcı açıklamalarda bulundunuz ve altı yıl içinde yanıldınız. Bu nedenle bugün de Sayın Çiçek’in yaptığı konuşmalara itibar etmiyoruz çünkü dün yanılan yarın da yanılabilecektir. Hükûmetin adına yaptığınız açıklamalar, bunun bir tasarı olduğu üzerinde ısrarla durmaktayız.
Değerli arkadaşlar, bugün burada şu değişiklikler yapılmaktadır: Özürlülerin korunmasıyla ilgili tedbirlerin alındığı belirtilmektedir. Zaten bunlar Anayasa’nın 61’inci maddesinde var, yer almış durumda. Sizin elinizi tutan mı vardı? Sekiz yıldır iktidardasınız, o özürlülerin hakkını, hukukunu korumakta size kim karşı çıktı? Daha, çok değil, iki ay önce bir gazi Muğla’da açlıktan, yoksulluktan öldü gitti. Onun için ne yaptınız? O yoksul insanlar için ne yaptınız? O özürlü insanlar için hangi tür bir uygulama ve düzenlemeye gittiniz? Şimdi, toplumu yanıltabilmek, bu Anayasa’da ve eğer referanduma giderse, onlar adına, lehinde birtakım hükümler ileri sürdüğünüzü, düzenlediğinizi sağlamak amacıyla bu tür bir düzenlemeyi getiriyorsunuz, inançtan değil.
Bakın, kadın ayrımcılığıyla ilgili bir cümle söylemek istiyorum: Bundan on beş gün önce bu Parlamentoda seçim yasalarını değiştirdik. Bu seçim yasalarını değiştirirken kadınlarla ilgili ayrımcılıkta bir hüküm getirdiniz mi? Getirmediniz. Kadınları oy deposu görüyorsunuz, kadınlara “3 çocuk yapın” diye eziyet ediyorsunuz. O, kadınlar üzerinde baskı değil midir? (CHP sıralarından alkışlar) Kadını kuma gibi görüyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Daha neler…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Ben inandıklarımı söylüyorum, kuma gibi görülüyor kadınlar.
Sevgili arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, iki dakika ek süreniz de doldu. Lütfen, sadece…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür etmek için…
BAŞKAN – Tamam, peki, sadece selamlamanız için açtım, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür etmek amacıyla, evet…
Ben, bu duygularımı sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. “Bir ihtiyaçtan değil, başka bir düzenlemeyi sağlayabilmek için araç olarak kullanılan bir maddedeki düzenlemedir.” diye yorumluyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, gösterdiğiniz müsamahadan dolayı size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, ben de teşekkür ediyorum.
2.3 Birinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Sebahat Tuncel (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1’inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu bugün bu kürsüde çok önemli şeyler söylendi, hem de iktidar partisi tarafından; hem Sayın Çiçek hem de Sayın Burhan Kuzu tarafından. Bizim tam, benim de kişisel olarak katıldığım, bu ülkenin gerçekten, demokratik, sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğu. Dolayısıyla, bu yapılan paketin aslında bu talebi karşılamadığı, bu ülkenin geniş kesimlerinin böyle bir talebi olduğu ve bunu gerçekleştirmek gerektiği, bunun için de toplumsal bir uzlaşının olması gerektiği üzerindeki görüşleri önemlidir.
Yine, 61 ve 82 darbe Anayasalarının, halka rağmen, halk adına ve halk iradesinden korkulduğu için yapıldığı ifade ediliyor ama ne yazık ki bunu söyleyen İktidar, söz ya da konu kendisine geldiğinde aynı şeyi kendisi de yapıyor. Bugün, AKP İktidarı yeni bir anayasa yapmayarak aslında halktan korktuğunu ya da halk iradesine güvenmediğini bir kez daha ortaya koymuş durumda.
Yine geniş kesimlerin anayasa talebini gerçekleştirmemekle, sadece bir paketi önümüze getirmekle aslında, anayasa yapmayacağını ifade etmiştir. Sayın milletvekilleri de söyledi, sekiz yıldır AKP İktidarı iktidardadır, sekiz yıldır yeni demokratik bir sivil anayasaya ihtiyaç olduğunu söylemektedir, sekiz yılda yapmamaktadır. Yeni bir seçim döneminde yeniden Sayın Başbakan da ifade etmiştir, yeni bir anayasa yapacağı konusunda toplumumuza vaatte bulunmaktadır. Artık bu konudaki vaatten vazgeçip, bir an önce, iktidar olması itibariyle de bunu uygulaması gerekirdi ama ne yazık ki AKP İktidarında bu cesareti göremiyoruz.
Şimdi görüşmekte olduğumuz 1’inci madde çok önemli. Aslında tam da bu söylediğimiz Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenliyor. Şimdi biz burada da eşitlik ilkesine dair görüşler sunacağız, ama eşitlik konusunda çok ciddi sorunları olan, darbe sonrası gerçekleştirilen ve Türkiye’deki bütün farklı kimlik ve kültürleri, etnik yapıları, farklı düşünceleri düşman olarak görecek bir anayasa zihniyeti üzerinde nasıl eşitliği şekillendireceğiz, bunu sormak istiyorum. Şimdi, bir yandan, herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir diyeceksiniz, ama diğer yandan Alevileri bu ülkede öteki göreceksiniz, başörtülüleri öteki göreceksiniz, Kürtleri öteki göreceksiniz, eşcinselleri öteki göreceksiniz, peki burada nerede olacak bu eşitlik? Siz, eşitliğin temeline eğer adaleti oturtmazsanız, yapacağınız hiçbir değişikliğin anlamı yok.
Şimdi, yine iktidar partisinden grup başkan vekili şunu ifade ediyor: Efendim, biz bir değişiklik yapıyoruz, ancak, bu değişiklik, Anayasa değişim talebi önemlidir, ilk üç madde değişemez, değiştirilmesi bile abesle iştigaldir. Şimdi bu zihniyeti savunan bir yaklaşım gerçek anlamda nasıl bir eşitliği ve adaleti savunacak, doğrusu bizim açımızdan merak konusudur. Bu zihniyetle ne anayasa değişimi yapılabilir ne de aslında bu değişiklikle gerçek anlamda Türkiye’yi demokrasiye taşır.
Şimdi, Türkiye’nin temel sorunlarından birisinin biz demokratikleşme olduğunu söylüyoruz ve demokratikleşmenin iki temel öznesi var bize göre: Birincisi, farklılıkları zenginlik olarak görüp, farklı kimlik ve kültürlerin özgürlüğünü savunmak, bunun için gerekli önlemleri almaktır. Yani Türk ne kadar değerliyse bu ülkede Kürt de o kadar değerlidir, Alevi ne kadar değerliyse başörtülü de o kadar değerlidir ve devletin yapması gereken, bu konuda herkese eşit şekilde davranmaktır. Ama ne yazık ki mesele Kürtlere geldiğinde -bu, çocuk ya da genç ya da kadın, fark etmiyor- bu demokrasinin temel ilkesi yıllardır, seksen yıldır inkâr, imha politikalarıyla, asimilasyon politikalarıyla devam ettiriliyor. Çok ilginç bir örnek: Bugün Şırnak’ta 2 çocuğa ceza verildi. Sayın Ahmet Türk’e yönelik yapılan saldırıyı protesto etmek için… Çocukların tutuklanmasının üç nedeni var: Örgüt üyesi olmak, taş atmak, propaganda yapmak. Yani hâlâ bu ülkede Kürt çocukları işte örgüt üyesi oluyor, sözler söylediği için tutuklanıyor ve biz hâlâ burada eşitlik meselesini tartışıyoruz. Nasıl tartışabiliriz ayrı? Hâlâ bu ülkede Kürtlerin ana dilini kullanması yasak. Hâlâ bu ülkede Aleviler zorunlu din dersi görüyor. Hâlâ bu ülkede başörtülü kadınlar okula gidemiyor, kamusal alanda iş bulamıyor. Hâlâ bu ülkede Romanlar “öteki” olarak değerlendiriliyor. Burada eşitlik nerede? Siz bu felsefeye eşitliği oturtmadığınızda nasıl söyleyeceksiniz “Biz samimiyiz, gerçek anlamda değişim istiyoruz...” Bu bizim açımızdan çok gerçekçi değil.
Diğer bir konu, demokrasinin diğer temel öznesi de kadın özgürlüğüdür. Aslında burada olmayan temel şeylerden birisi de kadın özgürlüğüdür. Meclise baktığımızda bunu çok net olarak görüyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında, iş yaşamında, istihdamda, karar ve uygulama mekanizmalarına baktığımızda aslında demokraside ne kadar ileri olduğumuzu görüyoruz! Demokratikleşmiş ülkelere ya da hep hedefte olduğumuz Avrupa Birliğine -süreci çok önemsiyoruz- baktığımızda aslında onların demokrasisinin temel etkenlerinden birisi de çok kimlikli kültürlülüğün yanında kadın özgürlüğüdür. Türkiye’de durum ne yazık ki böyle değil.
Şimdi burada bir düzenleme var eşitlik konusunda: İşte, kadınlar lehine düzenleme. Bu, eşitliğe aykırı geliştirilemez ama siz kotayı getirmiyorsunuz, pozitif ayrımcılığı getirmiyorsunuz. Yani kadınlar ve erkekler zaten eşit değil bu toplumda. Eşit olmadığı bir ortamda sadece “işte eşittir” diye yasalar üzerinden bunu söylemek ya da “İşte, kadınlar, seçme ve seçilme hakkını Türkiye’de diğer ülkelerden daha erken aldı.” demek, meseleyi kurtarmıyor. Bunun için özel önlemler almak gerekiyor ve özel önlemler için de yasalar çıkarmak gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirdik. Siyasi Partiler Yasası’nda grup olarak da hem kota, pozitif ayrımcılığın uygulanması hem de eş başkanlık sisteminin uygulanması konusunda bir öneri verdik, ne yazık ki burada dikkate alınmadı tıpkı seçim barajı gibi. Dolayısıyla bunlar ciddi sorunlar.
Seçim barajının şöyle bir şeyi var, daha önce de bu kürsüden ifade ettim: Baraj, sadece, aslında, Kürtlere, sosyalistlere, feministlere yönelik bir baraj değil; kadınlara da, yani toplumun öteki kesimine de uygulanıyor ve bu barajdan en çok kadınlar etkileniyor. Zaten siyasi partiler kadınları aday göstermiyor, bir de baraj olduğunda, kadınlar olarak yer almıyoruz.
Kaldı ki Türkiye, zaten, uluslararası sözleşmelerde, bu eşitlik politikasını yaşama geçirme konusunda taahhütlerde bulunmuş. İşte, CEDAW, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Giderilmesi Sözleşmesi… Dünyada 170 ülke buna taraftır ve Türkiye de bu taraf ülkelerden biridir. Bu konuda CEDAW Sözleşmesi bağlayıcıdır ama ne yazık ki gerekleri yerine getirilmiyor çünkü bunun için yasalarını da buna göre düzenlemesi gerekiyor Türkiye'nin. İşte, Pekin artı 5 Sözleşmesi var. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması konusunda devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor.
Yani sadece burada “İşte, herkes eşittir.” demekle ne yazık ki Türkiye’de eşitlik sağlanmıyor. Eğer, siz, gerçek anlamda eşitlikten, demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden bahsedecekseniz, bunun gereklerini yerine getireceksiniz. Bunun gerekleri nedir? Demokratik, sivil bir anayasayla, yani yeni bir sözleşmeyle işe başlayabilirsiniz çünkü mevcut Anayasa, sizin yapmak istediğiniz bu şeylerin hiçbirini kabul etmiyor çünkü bugünkü Anayasa güvenlik konsepti içerisinde kurulmuş. İşte, doğal olarak, militarist bir yapılanma yapmış, askerler yapmış. Devlet bir yana, yurttaş bir yana; yurttaş, devlete hizmetle yükümlüdür ve aslında, devlete karşı olan her düşünce, her davranış, her fikir bölücülükle -genel anlamda söylüyorum- öteki olmakla karşı karşıyadır. Eskiden komünistler bu ülke için tehlikeliydi, sosyalistler tehlikeli oldu bir dönem, şimdi Kürtler tehlikelidir, yarın da işte feministler tehlikeli olacak, bir dönem de başörtülüler tehlikeli oldu yani bu meseleyi eğer biz ortadan kaldırmazsak hep bu tehlikeler devam edecektir. Güvenlik konseptine göre ele alınan bir yasal düzenleme olamaz. Oysa devletin işi, devletin görevi, toplumun eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşamasını sağlayacak, işini kolaylaştıracak bir mekanizma olmalıdır. Oysa karşımızda çok devasa bir şey var. Yani insanlar devleti neyle tanıyor? Askeriyle tanıyor, polisiyle tanıyor ve o da bir şekilde korkulan noktada. Bu değişmediği sürece Türkiye’de gerçek anlamda eşitliğin, gerçek anlamda demokrasinin olması mümkün değil. Demokrasinin olmadığı yerde de özgürlükler olamaz.
Özgürlükler bugün şöyle anlaşılmasın: Barış ve Demokrasi Partisi, bu konuda, işte partisi kapatıldı, milletvekillikleri düşürüldü, işte Kürtlerin hak ve özgürlük talebi… Bugün bize yarın size. Bu sistemden bugüne kadar hem Kürtler zarar gördü hem Aleviler hem sosyalistler hem sosyal demokratlar ve bu sistem değişmediği sürece de görmeye devam edilecek.
Diğer bir konu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz doldu, size de iki dakika ek süre veriyorum Sayın Tuncel, buyurun devam edin.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bu yasal düzenlemede bir de ilginç bir durum var tabii, yani aslında bunun bile ne kadar politik bir düzenleme olduğunu, günü kurtarmak amaçlı olduğunu çok net şuradan görüyoruz: Buraya, işte kadınları ekledikten sonra “Harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” diye bir madde konulmuş. Bu maddenin gerekçesi nedir çok anlayamadık ama şöyle bir şey ifade ediliyor: Aslında bir şekilde milliyetçi duygulara hitap etmek, oradan militarist kültürü bir şekilde devam ettirmek ve bunun devlet politikası olduğunu bir kez daha yâd etmek için galiba buraya konulmuş durumda, yoksa -bu konuda yasal düzenlemeler var daha önceden de yapılmış- bu bir yasal düzenlemeyle getirilebilirdi. Bunu neden anayasal bir şey hâline getiriyoruz ya da bu vazife şehitlerini neye göre belirleyeceğiz? Örneğin, kot taşlama işçilerini yani kot kumlamadan kaynaklı silikozis hastalığına yakalanan işçiler ölüyor. Bunlar vazife şehitleri olacak mı, bunların ailelerine yardımda bulunulacak mı? Ya da Tuzla tersanelerinde -sonuçta bu ülkenin ekonomisi için hizmet ediyorlar bu insanlar- ölen işçilerin yakınları için bu uygulanacak mı, yoksa sadece askerler için mi uygulanacak? Bunu neye göre belirleyeceksiniz? Bu da başka bir tartışma konusu diye düşünüyorum.
Sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Tabii ki Anayasa’nın temelini bu madde oluşturuyor, eşitlik maddesi oluşturuyor. Eşitliğin olmadığı hiçbir yerde adalet ve özgürlük olmaz. Dolayısıyla, bu yasanın düzenlenmesi gerekir. Ancak, sadece bu yasanın düzenlenmesiyle mesele bitmiyor, bu yasaya aykırı olan bütün maddelerin, yani Anayasa’nın kendisinin de yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tuncel, teşekkür ederim.
2.4 Birinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Fatma Şahin (Gaziantep)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa, bireyin, toplumun ve devletin birbiri arasındaki hakkını hukukunu koruyan toplumsal bir mutabakattır ve hukukun temel metnidir. Böyle baktığımız zaman, Anayasa’nın çağın gereklerine uygun ve toplumun ihtiyaçlarına göre 1924, 1961 ve 1982 yılındaki değişimini görebiliyoruz. Eşitlik ilkesi 1924’te ilk kez Anayasa’ya girdiği zaman, vatandaşların birbirine karşı eşit olduğu, ailelerin, sınıfların, kişilerin ayrımcılık yapılmadan, eşitliğe karşı olunmadan duruşu çok net bir şekilde 1924 Anayasası’nda belirtildi. 1961 Anayasası’nda ilk kez, herkesin dil, din, cinsiyet, siyasi görüş, felsefi inancı ne olursa olsun eşit olduğu ibaresi, cümlesi 61 Anayasası’nda net bir şekilde oraya ilave edildi. 82 Anayasası’nda da 61 Anayasası’ndaki değişim aynı şekilde korundu, fakat 82 Anayasası’nın temel felsefesine baktığımız zaman, 12 Eylülden sonra hazırlanmış olduğundan dolayı güvenlik esaslı bir anayasa zihniyeti oluşturuldu. Güvenliği korumak için de yasakların devam etmesi gerektiği, temel hak ve özgürlüklerden, eğer genişletilirse temel hak ve özgürlüklerin güvenliği zedeleyebileceği mantığıyla, yasakçı bir zihniyetle hazırlandı. Yıl 2010, dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, bizler bu siyasiler olarak, değişimin, dönüşümün adresi olarak, toplumdan gelen bu talebi yönetmek zorundayız.
2004’te AK PARTİ Hükûmeti sırasında kadın-erkek eşitliği 10’uncu maddede, “Kadın-erkek eşittir, eşitsizlik durumunda devlet gerekli müdahaleyi yapar.” metni ilk kez kadın-erkek eşitliği olarak vurgulanmıştır. Geldiğimiz noktada da kadın-erkek eşitliğiyle beraber bugün özel koruma tedbirleri almamız gereken engelliler, çocuklar, yaşlılar, şehit aileleri ve gaziler adına yapılacak pozitif ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağı anayasal hüküm olarak bugün teminat altına alınmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; bu mantıkla, bu kronolojik sırayla baktığımız zaman, AK PARTİ İktidarı “Önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışıyla yoluna devam etmektedir ve yola çıkarken “Yeter, söz de, karar da milletindir.” demiştir, “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” demiştir. Bu çerçevede özellikle önce yasal düzenlemelerde ve arkasından da yürütmenin yapmış olduğu, eğitimden sağlığa, istihdamdan şiddeti önleme noktasındaki eylem planlarında, aslında bugün teminat altına aldığımız şeyi uygulayan bir Hükûmet programını yedi buçuk yıldan beri uyguladığımızı görüyoruz.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesine baktığımız zaman, Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndaki Anadolu kadınının gayretini görmüş ve şu cümlelerle çok net bir şekilde ifade etmiştir: “Dünyadaki hiçbir milletin kadını ‘Ben, Anadolu kadını kadar milletimin kurtuluşunda ve milletimin zafere ulaşmasında gayret gösterdim.’ diyemez.” demiştir ve AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Başbakanımızın da söylemiş olduğu “Kadına karşı ayrımcılık ırkçılıktan beterdir.” diye koyduğumuz felsefeyle, en son 8 Martta yine Sayın Başbakanımızın ifadesiyle “Kadın, siyasetin nesnesi değil öznesidir ve siyasetin merkezindedir.” anlayışıyla politikalar üretilmiştir.
Toplumun her kesimini, özürlüsü sağlamı, yaşlısı genci, her kesimini birinci sınıf vatandaş olarak koruyan, kollayan bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz. 2002’de özellikle Türk Ceza Kanunu’nda yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerle -ki bu çok temel bir yasadır ve ilk kez otuz beş yıl sonra değişmiştir- en çok da kadınımızın ve çocuklarımızın hakkını koruyan bir Türk Ceza Kanunu oluşturulmuştur.
Arkasından, İş Kanunu’nda “Eşit işe eşit ücret” çok net bir şekilde ifade edilmiş, doğum izinleri ve süt izinleri artırılmıştır.
Belediyeler Kanunu’nda kadın milletvekili arkadaşlarımızın verdiği önergeyle kadın sığınma evinin açılması yerel yönetimlere bir görev olarak verilmiş ve bugün sayı yetersiz olsa bile elli yediye ulaşılmıştır.
Ayrıca, Ailenin Korunması Kanunu, aile mahkemelerinin kurulması yine bizim dönemimizde yapılmış olan çok önemli yasal düzenlemelerdir. “Ailenin Korunması Kanunu” dediğimiz şey, aslında 1998 yılında çıkmış fakat aile mahkemeleri kurulamayınca bir türlü hayata geçememiştir. Oradaki, Ailenin Korunması Kanunu’nda yapılan şey de, şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması. Kadın çocuğuyla sokakta kaldığı zaman daha da büyük problemlerle baş etmesi ihtiyacından dolayı kadını evden bırakan, şiddet uygulayan erkeği evden uzaklaştıran yasanın uygulamaları ve Yargıtay içtihatları bu konuda çalışmaya başlamıştır.
Yürütmede bakacak olursak değerli milletvekili arkadaşlarım: Eğitimde özellikle yapılmış kampanyalar, “Haydi Kızlar Okula” kampanyaları, “Baba Beni Okula Gönder” kampanyaları, “Anne-Kız Okuldayız” kampanyalarıyla beraber 350 bin kızımız okullaştırılmış, 209 bin kadınımız da okuma yazma öğrenmiştir ve bu yapılırken, yoksulluğun eğitimin önünde bir engel olmaması için kız çocuklarına erkek çocuklarından daha fazla para ödenmiş ve bu para annelere ödenmiştir. İşte pozitif ayrımcılık budur, yasal altyapı, anayasal altyapı olmadan da, inanırsak bunu, bu işi başarabileceğimizin en büyük göstergesidir.
Sağlıkta -Sağlık Bakanımız karşımızda- değerli arkadaşlarım, en önemli Avrupa Birliği kriterleri, anne ve çocuk ölüm hızıdır. Anne ölüm hızında on binde 20’nin altına, bebek ölüm hızında da binde 20’nin altına inmeyi başardık. Yetti mi? Yetmez. Hedefimiz bunları binde 10’ların altına getirmek. Çünkü bebeğimiz de annemiz de bizim için çok kıymetli. Bunu nasıl başarıyoruz? Bunu başarırken de, hastanede doğum yapması, gebelik sırasında da kadınlarımıza otomatik olarak aylık kontrollerini yaparken bedava vitaminler, demirler verilerek bebeğin sağlığının korunması sağlanmıştır.
İstihdama gelecek olursak: Dünyada 1929’dan sonra en büyük kriz yaşandı. Bu yaşanan ekonomik krizde, aslında, dönüp baktığımız zaman bütün dünya ülkelerinde -Amerika’da, Japonya’da- işsizliğin 2 katına çıktığını görüyoruz. Bizim Türkiye’de bunu nasıl bu şekilde tuttuğumuza bakacak olursak, özellikle mayıs ayı itibarıyla arka arkaya çıkardığımız kısa çalışma ödenekleri, İŞKUR’un işsizlik sigortasının artırılması ve en önemli, kadına pozitif ayrımcılık dediğimiz şey, eğer kadın ve genç çalıştırıyorsan kadındaki üst yaş sınırı da kaldırılmıştır, beş yıl boyunca işverenin ödeyeceği primi devletin ödeyeceği şekilde bir pozitif ayrımcılık, yasal olarak altyapı oluşmuştur. Peki, olduktan sonra “Nasıl oldu?” diyecek olursanız, istatistik verilerine göre, değerli milletvekili arkadaşlarım, ilk kez, işe girenlerde kadının erkeği geçtiği bir rakamla karşı karşıyayız. 700 bin kişi işe girmiştir, genelde bunlar şu ana kadar, bu yasa çıkana kadar erkekler lehine olmasına rağmen, bu yasa çıktıktan sonra kadınlar lehine çalışmıştır.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına burada söz alan ve “3 çocuk” şeklinde eleştiri yapan arkadaşıma şunu söylemek istiyorum: Bunu anlayabilmek için istatistiki verileri iyi bilmek gerekiyor, bilimi iyi kullanmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Bilimle ne alakası var?
BAŞKAN – Sayın Şahin, süreniz doldu, size de ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
FATMA ŞAHİN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bugün hane başına düşen çocuk oranı 2,1’dir ve gelişmiş ülkelerde 2’nin altına düşmüştür. 2’nin altına düşmesi demek, toplumun yaşlanması demektir. Sayın Başbakanımızın “3 çocuk” demesindeki ifade, gelecek nesiller adına bu toplumun genç olarak devam edebilme iradesini gösteren bir ifadedir.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Bir tek Başbakan biliyor, başka kimse bilmiyor!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
FATMA ŞAHİN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hedefimiz, cumhuriyetin 100’üncü yılı hedefimiz de, dünyanın onuncu ülkesine giren, ekonomik kalkınmasını sağlamış, Avrupa Birliği standartlarını yakalamış, tam demokratik, tam laik, sosyal bir hukuk devletini yakalamaktır ve zaman, hangi ırktan, hangi cinsten, hangi inanç grubundan olursa olsun herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu bir Türkiye’yi yakalamaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, biz korkmuyoruz. Eflatun’un söylediği gibi “Korkaklar zafer anıtı dikemezler.”
Bu takım, gelecekte hayırla yâd edilecektir ve zafer anıtı dikecektir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 88
__________________________________________________________________________
3 TBMM Genel Kurulu’nda Birinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca sunulan Metnin Kabulü
3.1 Birinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 19 Nisan 2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 1 inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2’nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 1’inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz Tunç (Bartın)
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 1’inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Aydın
Adıyaman
4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 1’inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2’nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah Çalışkan
Kırşehir
Gerekçe (1,2,3 ve 4. Önergeler): Benzer durumda olanların da bu madde kapsamında istifade etmesi amaçlanmıştır.
Oylamanın Sonucu (1,2,3 ve 4.Önergeler): İLK 4 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLEŞTİRİLEREK OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." cümlesinin "Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılmaz." cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Nevingaye Erbatur Bihlun Tamaylıgil Canan Arıtman Fatma Nur Serter
(Adana) (İstanbul ) (İzmir) (İstanbul)
Nesrin Baytok Necla Arat
(Ankara) (İstanbul)
Gerekçe (5.Önerge):
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Sabah, sabah” sesleri) Sabah, sabah! Artık böyle herhâlde yirmi gün gece gündüz çalışacağız! Bu, en temel insan hakları ihlali oluyor. Bu en temel insan hakları ihlalini de böylece yaşamış oluyoruz.
Şimdi, bu önergeyi şunun için verdim: Burada arkadaşlarım var onlara hatırlatmak istiyorum. 30 Nisan 2004 tarihinde Anayasa Komisyonunda Anayasa’nın 10’uncu maddesiyle ilgili bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik yapılırken Anayasa’nın bu maddesine “Kadın-erkek eşittir, devlet bu eşitliği sağlamak için önlemler alır. Bu alınan önlemler ayrımcılık sayılmaz.” şeklinde bir ibare eklenmesi istendi fakat ibarenin bu şekilde olması Komisyonda tartışmalara sebep oldu ve sadece ilk kısmı “Kadın-erkek eşittir, devlet bu eşitliği sağlamak için gerekli önlemleri alır.” kısmı kaldı.
Şimdi, burada Cumhuriyet Halk Partisi, bunun kadın-erkek eşitliğini sağlamak için yeterli olmadığını, kadın-erkek eşitliğinin, fiilî kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için, mutlaka, alınacak geçici özel önlemlerin ayrımcılık ifade etmeyeceğinin, bu hükme, bu maddeye girmesini istedi fakat o gün arkadaşlarımız dediler ki… Sayın Burhan Kuzu burada. Sayın Nimet Çubukçu Komisyonun üyesiydi ama o gün toplantıda yoktu. O gün sadece 2 kadın milletvekili vardık toplantıda, ben ve Sayın Oya Araslı. “Bu yeterli.” dediler, “Anayasa’nın zaten 90’ıncı maddesini de değiştirdik, bu yeterli.” dediler. Biz o gün ısrar ettik “Bu yeterli değil, bu sorunu çözmez, bu, ülkemizdeki kadınların hak ettikleri yere gelmesini sağlamaz.” dedik.
Şimdi, bugün karşımıza bu Anayasa değişikliğinde yeni bir madde getiriliyor. Bunu niye getiriyorsunuz? Madem yeterliydi Sayın Burhan Kuzu -o gün bütün gazeteler yazdı- bugün bunu niye getiriyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Altı sene sonra!
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – O zaman, yeterliyse bunu getirmenize gerek yok. Ben, bunun arkasında acaba başka bir şey var mı diye düşünüyorum. Yeterliydi. O zaman, arkadaşlar, kotayı getirmeniz gerekirdi. Sizin bunu değil, Anayasa’ya kotayı koymanız gerekirdi. Seçim Kanunu’nu değiştirdiniz, oraya kotayı koymanız gerekirdi eğer sizin yapmak istediğiniz gerçekten kadın ve erkeği fiilen eşit hâle getirmekse.
Şimdi, demin, arkadaşım Fatma Hanım konuştu. Önemli değişiklikler yaptık. Evet, ben de bunların bir parçasıyım, iki dönemdir bu Parlamentoda çalışıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi çok destek verdi bu tür değişikliklerin yapılmasına ve yasal anlamda kadınların eşitliğinin sağlanabilmesi için ama fiilî anlamda bunu sağladık mı arkadaşlar? Kaç tane kadın milletvekili var şu Parlamentoda? Kaç tane kadın vali var? (AK PARTİ sıralarından “CHP’ye sor.” sesleri) Arkadaşlar, bu polemiği yapmayın. 337’de 30 milletvekiliniz var yüzde 9,1. Biz yüzde 9,3’üz. BDP’nin oranı yüzde 30, onlar hepimizden daha fazla.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Yüzde 37…
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – O hâlde, burada “Biz daha fazlayız.” diyecek yüzünüz yok, bizim de yok. (CHP sıralarından alkışlar) Ama biz şunu söylüyoruz, “Bunların, bu yasal önlemlerin yapılması gerekir.” diyoruz. Şimdi, siz bunu görmezden geliyorsunuz. Kadın valimiz var mı arkadaşlar? İktidarsınız, niye kadın vali atamıyorsunuz? Niye atamıyorsunuz? Kadın müsteşar var mı? Yok. Niye atamıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Kadınlar yeteneksiz mi, bunu yapamıyorlar mı? Çok yetenekli kadınlar var bürokraside, çok yetenekli insanlar var vali olabilecek. Niye yapmıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Bursa) – 2 bakan var arkanızda.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Bu sizin elinizde, bunun için Anayasa değiştirmenize gerek yoktu. Bugüne kadar yapabilirdiniz.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu çalışma yapıyor her sene, ülkelerin gelişmişlik endeksine bakıyor. Türkiye, biliyor musunuz, 2000 yılından bu yana düşüş gösteriyor. Niye böyle olsun? Ben bir kadın olarak, bu ülkede yaşayan bir kadın olarak bunu kabul etmiyorum. Bugün, Türkiye, gelişmişlik endeksine baktığınız zaman 109 ülkede 101’inci sırada. 2000’de 64’teydi, 2006’da 72’ydi, 2009’da 101 oldu. Nereye geldik arkadaşlar? İlerledik mi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, süreniz doldu. Size sözlerinizi tamamlayabilmeniz için bir dakika daha süre veriyorum, buyurun efendim.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla, kadınların önündeki engellerin kaldırılması için hayatın tüm alanlarında gerçek bir fırsat ve uygulama eşitliğinin sağlanması gerekir. Bunu sağlamak hükûmetlerin görevidir. Eğer isterse hükûmetler bunu yapabilirler getirdikleri yasalarla. Bugün Anayasa’ya bu değişikliği getirip eğer Seçim Kanunu’nda kotayla ilgili, listelerin oluşmasıyla ilgili herhangi bir değişiklik yapmıyorsanız, bu yaptığınızın gerçekten, yürekten, inanarak yapılan bir değişiklik olduğuna inanmamız mümkün değil. Ben görmek istiyorum, hemen yarın görmek istiyorum kadın valilerimizi, kadın müsteşarlarımızı, kamudaki kadın yöneticilerimizi.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Önergeyi Sunanlar:
Ayla Akat Ata Şerafettin Halis Hamit Geylani M. Nezir Karabaş
(Batman) (Tunceli) (Hakkari) (Bitlis)
Nuri Yaman Sebahat Tuncel
(Muş) (İstanbul)
Madde: 1
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve kanunla düzenlenir" Cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir
"Herkes kültürel kimliğine saygı gösterilmesini isteme ve kültürel kimliğini geliştirme hakkına sahiptir."
Gerekçe (6.Önerge):
Anayasa metinleri genel metinler olup, “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” Fıkrası çıkarılarak “pozitif ayrımcılık” alanının sınırlaması sonucu doğuracak düzenleme kaldırılarak, pozitif ayrımcılık alanının daha da genişletilmesi amaçlanmıştır.
Eklenen fıkra ile farklılıkların, kültürlerin saygı görmesi ve geliştirilmesi hakkı getirilmiştir.
Oylamanın Sonucu (6.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Teklifinin 1’inci maddesinin çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır Behiç Çelik S. Nevzat Korkmaz
(Konya) (İzmir) (Mersin) (Mersin) (İsparta)
Gerekçe (7.Önerge):
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin ve asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Toplumsal uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını, Partiler arasında uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa değişikliği olmasını teklif etmiştir.
MHP;
Devlet ile milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı teklifi partilere ve millete dayatmış.
Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanan, AKP'nin acele ve telaş içinde hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin başında Anayasa ve İç Tüzük’e ayrılık teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den inançlarına göre yaşarken başörtüsü, imam hatip okulu mezunu olması gibi sebepler ile devletin kendisine eşit hizmet sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlarda verdiği sözü tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Oysa AKP Anayasa’nın eşitlik maddesini düzenleyen 10’uncu maddesinde pozitif ayrımcılık düzenlemesi yaparken başörtülülere ve imam hatip okullarına yüksek öğretim kurumlarında yapılan eşitsizliğe göz yummaktadır.
Millet, AKP'den teröre ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir
Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir
Ne AKP'nin sekiz yıllık icraatında ve ne de bu teklifte milletin beklentisinden eser yoktur.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis değildir.
AKP, Ali Cengiz oyunu ile PKK terör açılımını gizlediği madde ile yargıyı siyasallaştırma amacı ile düzenlediği maddeleri temel hak ve hürriyetlerle ilgili bu maddenin arkasına saklamıştır.
Böylece halk oylamasında seçmene sunduğu "acı hapı" bu madde ile tatlandırarak oy devşiriciliğine soyunmuştur.
AKP'nin cin fikri oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır, vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu Anayasaya ve halk oylamasını düzenleyen uluslararası belgelere aykırıdır.
Oylamanın Sonucu (7. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.2 Birinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
Oy Sayısı:407
Kabul:336
Ret:70
Çekimser:-
Boş:-
Geçersiz:1”
3.3 Birinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 2 Mayıs 2010)
1. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın Asan
Ankara
2. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Fatih Öztürk
Samsun
3. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
Gerekçe (1. Önerge):
AŞKIN ASAN (Ankara) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin 1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” düzenlemesi, yasama ve yürütmeye eşitlik ilkesini zedelemeden tedbir almayı görev olarak yüklemekte ancak eşitsizliği giderip eşitliği sağlamak maksadıyla eşitlik ilkesine aykırı yapılacak düzenlemeler ile alınacak tedbirlere, diğer bir anlatımla da pozitif ayrımcılık yapılmasına imkân vermemektedir. Yapılması öngörülen değişiklikle, özel surette korunması gereken çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazileri korumak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak için gereken her tür tedbir almayı yürütmeye ve gereken her tür yasal düzenlemeyi yapmayı da yasamaya bir yetki olarak tanımakta ve bu noktada yasama ve yürütmeye bir görev de yüklemektedir. Yasama ve yürütme ile tüm idare organları, hem kadınlar ve hem de adı geçen kesimler için pozitif ayrımcılık yapabileceklerdir. Bu düzenlemeden sonra, pozitif ayrımcılık yapmak, yasama, yürütme ve idare organlarının insaf ve takdirine bırakılmamakta, hem yasamaya hem yürütmeye ve hem de diğer idare organlarına bir vazife, bir mecburiyet yüklemektedir. Böylece, devletin tüm toplum kesimleri arasında bir yandan eşitliği sağlamaya, diğer yandan da korunması gerekenleri korumaya yönelik özel tedbirler alınabilmesinin önü açılmakta ve bu amaçla yapılan düzenlemelerin eşitlik ilkesine aykırı kabul edilemeyeceği anayasal güvenceye kavuşturulmaktadır. Bu nedenledir ki bu değişiklik önemli bir adımdır.
Kadınları, çocukları, yaşlıları, özürlüleri, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilerimizi korumak, bizim kültür ve medeniyet anlayışımızın doğal gereğidir. Şimdi, bu düzenleme ile tabii gereklilik yasal gerekliliğe dönüştürülmektedir. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik ve adaletsizliklerin giderilmesine karşı çıkmaktır. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, yaşlıların korunmasına itiraz etmektir. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza devletin daha büyük bir özenle sahip çıkmasına engel olmaktır. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, bize emanet özürlülerimizin kendi kaderlerine terk edilmesini istemektir, onların korunmasını ve daha iyi bir hayat yaşamasını istememektir. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, harp ve vazife şehitlerimizin dul ve yetimleri ile malul ve gazilerimize sahip çıkmaya ve onlar lehine düzenleme yapmaya karşı durmaktır.
Anayasa’nın 10’uncu maddesinde yapılan değişiklik, millet iradesini Anayasa’ya yansıtan bir değişikliktir. Sosyal devletin olmazsa olmazıdır, hukuk devletinin gereğidir. Herkesi ve her kesimi eşit kılmak isteyen demokratik bir anlayışın hayata geçirilmesidir.
Değişiklikteki iyileştirmenin daha da ileriye götürülebilmesi için ben bu önergeyi verdim. Önergemin kabul edilmesini diliyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Asan, teşekkür ederim.
Oylamanın Sonucu (1., 2. ve 3. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR
4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” cümlesinin “Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılmaz.” cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Hüsnü Çöllü Nevingaye Erbatur
Antalya Adana
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” cümlesinin “Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılmaz.” cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz
Halil Ünlütepe Rahmi Güner
Afyonkarahisar Ordu
Gerekçe (4. ve 5. Önergeler):
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
2004 yılından beri Anayasa’nın bu maddesinde değişiklik yapıyoruz ama bütün bu yaptığımız değişikliklere rağmen, Türkiye’de kadın ve erkekler arasındaki fiilî değişikliği sağlayamıyoruz. Bütün bu değişikliklerin aslında kadınların eşit temsilini sağlamak için yapıldığını biliyoruz ama kadınlar eşit temsil edilemiyorlar. Neden? Çünkü, Anayasa’mızda yapılan bu değişiklik, 10’uncu maddede yapılan bu değişiklik yeterli değil de ondan. Bu değişikliğin gerçekten kadın ve erkek arasındaki fiilî eşitliği sağlaması isteniyorsa, önergemizde söylediğimiz gibi, alınacak özel önlemlerin imtiyaz ve ayrımcılık olmadığının kabul edilmesi gerekir, yani kadınlar için geçici özel önlemlerin mutlaka alınması gerekir.
Arkadaşlar, daha önceki konuşmalarımda da hep söyledim, şimdi tekrar söylüyorum: Biz bu Parlamentoda ve bundan önceki dönemlerde, son on yılda, kadın ve erkeklerin eşitliğini sağlamak için pek çok yasal değişiklik yaptık. Ama yaptığımız bu yasal değişiklikler, bu hukuki düzenlemeler maalesef kadınlarla erkekleri bu ülkede eşit hâle getiremedi, getiremiyor. O nedenle, bizim daha özel önlemler almamız gerekiyor.
Hepimiz seçme ve seçilme hakkını Türkiye’nin kadınlara 1930’lu yıllardan bu yana verdiğini biliyoruz ama sadece bu yasal hakkın verilmesi kadınların eşit temsilini de sağlamadı. Kadınların önünde bir cam engel var, bir duvar var ve kadınlar hep bu duvara gelip çarpıyorlar ve maalesef bu Parlamentoda temsil edilemiyorlar, yerel yönetimlerde temsil edilemiyorlar.
Evet, bugün Parlamentomuzun yüzde 91’i erkeklerden oluşuyor, o hâlde bunu değiştirmek gerekir. Bu Parlamentomuz yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkeklerden oluşmalı çünkü nüfusumuz böyle. Eğer biz, kadınların siyasette var olmasını sağlamazsak kadın deneyimlerini, kadın bilgisini, kadın duyarlılığını nasıl yaşama geçireceğiz ve nasıl karar alma süreçlerine yansıtacağız? İşte bunun için, kadınların kendi özel deneyimlerini, bilgilerini siyasete yansıtmaları için, topluma yansıtmaları için bu özel önlemleri almamız gerek.
“Türkiye pek çok değişiklik yaptı.” dedim ama buna rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm oldu. Neden mahkûm oldu? Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliğe karşı önlem alamadığı için mahkûm oldu. Hâlâ, ülkemizde namus cinayetleri, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz devam ediyor ve bunlar hepimizin içini acıtıyor. Bunları ortadan kaldırmak için kadınların fikirlerine, kadınların deneyimlerine ihtiyacımız var. Umuyorum, bizim yaptığımız bütün bu konuşmalar yerine ulaşır ve Parlamentomuzda yapılacak bir düzenlemeyle bu geçici özel önlemler hayata geçirilir.
Neden bu geçici özel önlemlere ihtiyacımız var? Bunlara ihtiyacımız var çünkü nüfusun yarısını oluşturan kadınların bu Parlamentoda temsil edilmesi gerekir. Politik temsil bir hak ve adalet meselesidir dolayısıyla kadınlar da, vatandaşlar olarak, eşit olarak bu Parlamentoda temsil hakkına sahiptirler.
Kadınlar için alınacak özel önlemler ayrımcılık değildir; aksine, kadınların önündeki duvarları yıkmak için gereklidir, önemlidir. Eğer özel önlemler alınmazsa, yine oluşturulacak listeler tamamen erkeklerden oluşacaktır. Ancak bu tür özel önlemler alınırsa, listelerde kadınların bulunması erkeklerle kadınların eşit yarışmasını sağlayacaktır. Bu da, seçmenlerin, listesinde kadın olan partilere, adaylara oy vermesini sağlayacaktır, sağlamalıdır.
Kadınlar da en az erkekler kadar yeteneklidir, kalitelidir ancak onların erkek egemen siyaset içinde görünmez olmalarının önüne geçmemiz gerekir. Bunun için de bu özel önlemleri almalıyız, bu özel ayrımcılıkları mutlaka yapmalıyız. Kadınların deneyimlerini -tekrar ediyorum- bilgilerini, birikimlerini siyasete yansıtmamız gerekiyor.
Kadınları en iyi kadınlar temsil eder. Niye bunu söylüyorum? Çünkü, kadınlar eşitsizliğin ne olduğunu bilirler. Erkekler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Sağ olun Başkanım, teşekkür ederim. Olumlu ayrımcılık yapmıyorsunuz, keşke kadınlara yapsanız.
Evet, kadınlar tarafından bilinen eşitsizliğin, erkekler tarafından hiç yaşanmadığını biliyorum. O nedenle, bu eşitsizliklerin önünü almak için kadınların mutlaka siyasette var olması gerekiyor. Bunu yapabiliriz. Bu tür özel önlemleri dünyada 90 kadar ülke yapıyor, neden Türkiye yapmasın? Tekrar ediyorum: Türkiye gelişmişlik endeksinde gayrisafi millî hasılasına göre 70’li sıralarda, ama kadın-erkek eşitliğine göre baktığımızda en arkalarda, 135 ülke içinde 129’uncu sırada; bu, benim içimi acıtıyor, sizin içinizi acıtmıyor mu? (AK PARTİ sıralarından “Önce oy ver.” sesleri) Anladığım kadarıyla bundan bir rahatsızlık duymuyorsunuz. Sizin için bunun bir önemi yok. kadınların var olması, yaşamın içinde olması, bir birey olması, özgür bir birey olması bence hepimizin sorunu olmalıdır. Onun için tekrar ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, ek süreniz de doldu ama selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Lütfen, teşekkür edeceğim.
Ben, ülkemde kadın vali istiyorum, kadın müsteşar istiyorum, daha çok, çok daha çok belediye başkanı istiyorum, belediye meclisi üyesi istiyorum ve milletvekili istiyorum. Bu nedenle, önergeme oy istiyorum.
Hepinize saygılar sunar, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Anayasa değişikliğinin ikinci görüşmeleri sırasında 1’inci maddede vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son günlerde terör yeniden azmıştır. Her gün yeni cenazelerle karşı karşıya kalıyoruz. Ülkemizin birlik ve bütünlüğü için görevi esnasında yitirdiğimiz askerlerimizi saygıyla anıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerine, ailelerine başsağlığı, Türk halkına da sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Kürt açılımının gündeme getirilişi, Habur’dan PKK militanlarının elini kolunu sallayarak geçişi, bunlar hakkında Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin uygulanmayarak soruşturmalarının polis yerine cumhuriyet savcılarınca mobil karakollarda yürütülmesi ve salıverilmeleri PKK terör örgütünü tekrar öne çıkartmıştır.
On güne yakın bir süredir ilgili bakanlar her gün burada, Anayasa değişikliği nedeniyle devlet işlerini yürütemez bir hâle gelmişlerdir. Uzun bir dönemdir her gün teröre şehit veriyoruz. Acaba ilgili bakan bu son terör olaylarıyla ilgili, artık karakolların basılması durumuna geldiğimiz bir dönemde, yüce Meclise terörle ilgili bir bilgi verme ihtiyacını niçin duymuyor? Acaba terörü hâlâ hafife mi alıyoruz? Acaba Hükûmet var mı yok mu? Anadolu’da şehit cenazeleri ciddi bir şekilde tepkiyle karşılanıyor. Böyle bir ortamda Anayasa değişikliğiyle günümüzü yitirmememizin amacı nedir? Hâlbuki, Türkiye’nin bana göre en önemli sorunu, yoksulluk, işsizlik, tarımdaki kötü gidişat, ekonomideki çöküntü, çek ve senetlerin ödenmemesi ve terördür. Hükûmetin de yüce Meclisin de bana göre, asgari, bu konularda önceliği tanıması ve bu konuların tartışılması gerekirdi.
Peki, bu görüştüğümüz Anayasa değişikliği bir teklif mi, tasarı mı? Önce o konuda durmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu bir tasarıdır. Bu Anayasa değişikliğiyle ilgili görüşmelerin Türkiye’de tartışılmaya başlandığı anda, bu konudaki ilk bilgiler, Hükûmetteki ilgili bakanlar tarafından kamuoyuna sunulmuştur, Hükûmet içinde ciddi tartışmalar olmuştur. Tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmesinden sonra ilgili bakanlar siyasi parti gruplarını ziyaret ederek bu Anayasa değişikliğini bizzat anlatma ihtiyacı duymuşlardır, bununla da yetinilmemiştir, bu tasarının Meclise sunulmasından sonra ilgili bakanlar bağımsız milletvekillerini dahi ziyaret ederek destek istemişlerdir. Hâlbuki, Anayasa’mıza göre tasarı, Anayasa değişikliklerinde mümkün değildir, tekliftir; ama bugünkü, bu gelişi yönüyle baktığımızda, bu bir tasarıdır dolayısıyla Anayasa’nın temel ilkelerine aykırıdır.
Peki, Anayasa değişiklikleri temel bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor? Bunu hemen kabul edebilmek pek olasılıklı değildir. Elbette Anayasa’da değiştirilmesi gereken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu vardır, müfettişlerin konumu vardır; bunlar tartışılabilmelidir, bunlarda olası değişiklikler gündeme gelmelidir ama gündeme getiriliş şekli bu şekilde değildir. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında,
2002’den bugüne kadar, Adalet Bakanının ve Müsteşarın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bulunmasının uygun olmadığı belirtilmektedir, hatta bunun en basit bir örneği: Kasım 2009 tarihinde, Adalet Bakanlığıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ortak projesi içinde yapılan bir ankette, 1.021 yargıç katılmış, bu yargıçların büyük bir çoğunluğu Adalet Bakanının ve Müsteşarın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda olmaması gerektiğini belirtmektedir. Yani Bakanlığın kendi yaptırdığı anketlerde dahi bunu görebilmekteyiz. Yani açıkçası, Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanı istenmiyor, istenmeyen bir Kurulda bulunmaktaki ihtiyacınız, ısrarınız niyedir? Yargıya yeniden müdahale edebilmek midir? Elbette, bugüne kadar yargıya ciddi müdahaleler ettiniz. Sayın Bakan burada bir savcıyı arayarak o soruşturmaya müdahale edebildi. Ceza İşleri Genel Müdür Yardımcısı bir savcıyı arayarak o soruşturmadan elini eteğini çekmesini istedi ve Genel Müdür Yardımcısı, bugün Genel Müdür olarak taltif edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, size de ek süre veriyorum. Konuşmanızı tamamlayın lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlamaya çalışıyorum.
Elbette, bu Anayasa değişiklikleriyle bir şey getirilmeye çalışılıyor. Nedir o da? Bir kişinin ihtirasları. Kendisini Yüce Divandan kurtarabilmek için, Parlamentodan ısrarla bunun geçirilmesinin üzerinde duruyor. Hâlbuki şu konu üzerinde durmak zorundayız: Anayasa değişiklikleri toplumsal uzlaşmayla çözümlenebilir. On güne yakın bir süreçtir bu Anayasa değişikliği üzerinde tartışmalar yapıyoruz.
Sevgili arkadaşlar, Anayasa değişikliği yalnızca bir siyasi partinin inisiyatifi içinde hazırlanmış ve onun oylarıyla geçiyor. O zaman, demokrasiden bahsedebilmek, toplumsal uzlaşmadan bahsedilmek mümkün müdür? Elbette mümkün değildir. Bu Anayasa değişikliğiyle Türkiye’de demokrasinin ivmesi gelişmiyor, aksine demokrasi günden güne kan kaybediyor. Parti diktatörlüğüne, parti devletine gidişatın izlerini görüyoruz. Sizin gibi, 1950 ile 60 arasında da bunun denemeleri yapıldı Türkiye’de. Alınan sonuçlar bellidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, ek süreniz de doldu. Sadece selamlama yapabilmeniz için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ederek bağlıyorum.
Çoğunluğun iradesine elbet saygı gösterilir ama Anayasa değişikliklerinde çoğulculuk ön plana çıkartılmalıdır diyorum, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Oylamanın Sonucu (4 ve 5. Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
6. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Bengi Yıldız M. Nezir Karabaş Ufuk Uras
(Şırnak ) ( Batman ) (Bitlis ) (İstanbul)
Madde :1
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve kanunla düzenlenir.” cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Yerel yönetimlerde, il genel meclisi ve belediye meclisi ile genel milletvekili seçimlerinde yüzde otuz kadın kotası uygulanır.
Gerekçe (6.Önerge):
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün İstanbul Taksim Meydanı’nda toplanan yüz binleri, farklı renkleri, sesleri, düşünceleriyle yan yana gelip ortak olarak güçlü bir şekilde seslendirdikleri 12 Eylül darbe Anayasası’nın tümden değiştirilmesini umarım ki Hükûmet de, AK PARTİ de anlamıştır bu mesajı çünkü emeğin yoğun mücadelesi sonucu bugüne kadar işçilere, emekçilere sürekli gaz veren Hükûmet, bu yoğun mücadele sonucu bu yıl izin vermekle geldiği noktayı da olumlu buluyoruz. İnşallah, bu barışçıl gösterilerin Türkiye’nin özgürlüğüne yol açacağına da inanıyoruz.
Arkadaşlar, toplumsal çatışmaların kaynağı ayrımcılıktır. Bir devletin ya da toplumun bazı üyelerinin ötekileri belli hak ve ayrıcalıklardan yoksun bırakmasıyla çatışmalar başlar. “Öteki”, “sözde vatandaş”, “potansiyel suçlu” kavramları bu devletin en önemli kurumlarında ve en yetkili kişileri tarafından kullanılmıştır. Bunun altını çizmek istiyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’yle kazanılan haklar, soykırım suçunun önlenmesinden UNESCO açıklamalarına, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne kadar bütün bu sözleşmeler Meclisimizde kabul edildi, onay gördü, tarafıyız. Anayasa’nın 90’ncı maddesine göre de tarafıyız. Şimdi, bütün bunları yok sayarak getirilen değişiklikle kadın hakları gibi temel haklarda, çocuklara cinsel istismarın yasaklanması gibi çok temel hakları, kişisel hakları, kişilik haklarını hiçbir parti, hiçbir güç referandum konusu yapamaz.
Arkadaşlar, bunlar evrensel haklardır. Bunlar uzun mücadeleler sonucu kazanılmış, İkinci Dünya Harbi’nin arkasından, ikinci kuşak haklarıdır bunlar. Şimdi, siz bunları kamuoyunda halka sunup “Kadınlar erkekler eşit midir?” diye soracaksınız, bir taraf “Eşittir.” diyecek, bir taraf “Hayır, eşit değildir.” diyecek. Bir taraf “Özürlülerden, dul ve yetimlerden, harp ve gazilerden, şehitlerden yanayım.” diyecek, bir taraf “Yana değil miyim?” mi diyecek? Bir taraf “Çocuklara cinsel istismar olsun.” diyecek, bir taraf “Olmasın.” mı diyecek? Meclisin düştüğü bu fotoğraf, bu ruh hâli dehşet vericidir! Korkunçtur! Uyarıyoruz. Bu halk oylamasının konusu olmaz. Parti olarak biz bunu sunduk. Bunu komisyonda dile getirdik ve sürekli dile getiriyoruz. Yapmayın, bu ayıbı 72 milyon insanımıza, 50 milyon seçmenimize yaşatma hak ve hukukuna hiç kimse sahip değildir. Henüz geç değildir. Gelin uzlaşın. Bu konuları, bu ayıpları getirdiğiniz zaman üç büyük grubu bulunan -ki, bizim grubumuz 20 milletvekili, biz tek başımıza bunu geçirmek gibi bir gücümüz yok ama- üç partinin her üçünün bu ayıbının yanında, AK PARTİ, CHP, MHP’nin ayıbının yanında asla olmayacağız. Barış ve Demokrasi Partisi olarak meydanlarda bu yanlışı anlatacağız.
Siz suçluların, çocukların tacizini nasıl halk oylamasına sunarsınız? Bu, halk oylamasına sunulacak konu değil. Kadın-erkek eşitliğini de sunamazsınız arkadaşlar.
Şimdi ben soruyorum: Türkiye’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal’in, İsmet İnönü’nün söylemlerinde yerini bulan “Türkiye’de Meclis Türklerin, Kürtlerin Meclisi”, Lozan’da vaat edilen “ortak ev” hayata geçirilebildi mi? Soruyorum. Birlikte devletler kuran, direnen, aynı mevzide ölen Kürt kardeşin, Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkının var olduğu inancıyla bu Anayasa’nın başlangıcı değiştirilmeden, bu Anayasa ideolojilerden arındırılmadan, bu Anayasa evrensel hukuka kavuşturulmadan, bu Anayasa’ya insan odağı oturtulmadan, insan hakları, hukuk, demokrasi ve özgürlükler oturtulmadan, dün Taksim Meydanı’nda otuz senedir yasaklara bel bağlayan darbeci zihniyetin ve çetelerin aynı tezgâhını ve rüzgârını sürdürmek isteyen, işine geldiği zaman bunu sürdürenlerin, yüzde 10 barajında susanların tarihe ve halkımıza karşı elbette verecek hesabı olacaktır. Biz bu gerçekleri bıkmadan, usanmadan dile getirmeye devam edeceğiz ve bir şey söylüyoruz, bir önerge veriyoruz. Evet, siz kadın-erkek eşitliğinde 2004 yılında da değişiklik yaptınız Avrupa Birliğinin isteği üzerine, komisyon da kurdunuz, Fırsat Eşitliği. Peki, soruyorum size: Bu Meclisteki erkek Meclisine bakın Allah aşkına! Bugün bizim kadın milletvekillerinin hepsi bir kadın toplantısı nedeniyle yok burada ama Barış ve Demokrasi Partisinin yüzde 40 milletvekili kadın milletvekilidir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Toparlıyorum.
Türkiye’de 1 il dahil olmak üzere 17 belediye başkanlığından 14’ü Barış ve Demokrasi Partisinin üyelerinden seçilmiştir. Bu ayıp karşısında, bir Barış ve Demokrasi Partisinin, bütün partiler karşısında 5 katı temsil kabiliyeti karşısında eğer gerçekten kadınlara eşitlik istiyorsanız -dün Irak’ta seçim yapıldı, orada yüzde 25 kota var, her ülkede kota var, Avrupa’da da var, İskandinav ülkelerinde de var- kadın hakları mı diyorsunuz, buyurun kadın haklarını, işte önerge, buyurun verin oyları, meydanlara da beraber çıkalım. Ama siz, kadınların temsiliyetinin önünü kesersiniz, istemezsiniz, kadın sesi istemezsiniz. Erkekler bugüne kadar ülkeyi kötü yönetti, faşist zihniyetle yönetti, çete zihniyetiyle yönetti, darbe zihniyetiyle yönetti, bırakın biraz da kadınlar yönetsin bakayım, bu kavgalar eğer beşte 1’e inmezse... Görürsünüz, kadınların bulunduğu Mecliste bu kadar kavga da olmaz arkadaşlar. Bu kadar kavga olmaz. Barış getirirler, özgürlük getirirler. Herkes gözden geçirsin kendisini.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, çok teşekkür ederim.
Oylamanın Sonucu (6.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mehmet Şandır Reşat Doğru
Mersin Tokat
Gerekçe (7. Önerge):
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, müsaadenizle, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle, dün yaşanan vahim hadiseyi ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin birçok yerinde bölücü terör saldırılarını artırarak 5 tane askerimizi şehit etmiştir. Öncelikle, bölücü terör örgütünü nefretle ve şiddetle kınıyoruz. Ancak Hükûmeti de uyarıyoruz: Bölücü terör örgütüyle müzakere yaparak, onun istekleri için açılımlar başlatarak, onun için Anayasa değiştirerek akan kanın durmayacağını, göz yaşlarının dinmeyeceğini bir an önce görmenizi ve gerekli tedbirleri almanızı, sizi millet huzurunda göreve davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Anayasa Değişiklik Teklifi’nin birinci tur görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu üç hususu ısrarla söyledik:
Birincisi: Bu değişiklik teklifi Anayasa değişikliği yapma hukukuna ve teamüllere uygun bir süreç ve usul takip edilerek hazırlanmamıştır, toplumsal uzlaşma aranmamıştır. AKP’nin tek başına, uzlaşmadan yapacağı bu Anayasa Değişiklik Teklifi toplumda bir ayrışma ve kutuplaşmaya sebep olmaktadır. Bunun ilk adımı da Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmıştır. Geçen hafta günde on beş saat çalışarak Meclisin yaşattığı, yaşadığı manzaralar Türkiye’ye yakışmamaktadır ve ayrışmanın, kutuplaşmanın yaşandığının en canlı şahididir. Bu sonuç Anayasa’nın 2’nci maddesinde tanımlanan toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar vermektedir. Dolayısıyla bu Anayasa Değişiklik Teklifi’nin hazırlanması, Anayasa’nın değiştirilmez 2’nci maddesine aykırıdır.
İkinci husus: Bu değişiklik teklifiyle getirilen hususlar Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinde belirlenen devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek gelişmelere fırsat verecektir. Anayasa 69’da yapılan değişiklikle etnik bölücülüğe dayalı siyaset yapılmasına Anayasa zemininde hukuk oluşturulmaktadır. Bu sonuç, Anayasa’nın 2’nci maddesinde tanımlanan ilkelere karşı siyaset yapılmasına ve anayasal zeminde hukuk oluşturmaktadır. Bu yönüyle de bu teklif mevcut Anayasa’mıza aykırıdır.
Milliyetçi Hareket Partisinin ısrarla dile getirdiği bu Anayasa Değişiklik Teklifi’yle getirilen üçüncü husus şudur: AKP’nin bu teklifiyle, kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları AKP lehine, iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine, ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi için zemin oluşturulmaktadır. Başkanlık sistemi, biliyorsunuz, Sayın Başbakanın birkaç gün önceki ifadelerinden ortaya çıkmıştır. Başkanlık sistemi Sayın Başbakanın hayalidir ancak başkanlık sistemi bir-iki ülke dışında diktatörlüğün adıdır. Bu teklif, parlamenter demokrasi sistemine göre gerçekten hukuka aykırıdır, Anayasa’ya aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, anayasalar değiştirilmez kutsal metinler değildir. Anayasalar değiştirilir, toplumun sosyal ve siyasal ihtiyaçları doğrultusunda anayasalar değiştirilir. Anayasalar bireyin, toplumun ve devletin ortak hukukunu belirleyen temel ve çerçeve kanunlardır. Dolayısıyla mutlaka olmazsa olmaz bir şart olarak Anayasa değişiklikleri, özellikle de bu kapsamda sistemin temeliyle ilgili Anayasa değişiklikleri mutlaka toplumsal uzlaşmayla yapılmak mecburiyetindedir. AKP maalesef yedi buçuk yılını doldurdu, bugüne kadar Anayasa değiştirmek noktasında herhangi bir uzlaşma aramamıştır, Milliyetçi Hareket Partisinin bu yöndeki tekliflerine ve çağrılarına da kulak tıkamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi 2 Ekim 2007 tarihinde, henüz daha Meclis yeni teşkil edilmişken AKP’ye ve tüm siyaset kurumuna, tüm topluma, gelin bir uzlaşma komisyonu kuralım, Anayasa’yı milletin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir dakika içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa’yı milletin beklentileri doğrultusunda değiştirmek üzere AKP’ye teklifte bulunmuştur ama bugüne kadar AKP maalesef bu teklife, bu çağrıya uymamıştır. Dönemin sonuna gelindiği şu günde, seçimin önünde, yeniden Anayasa değişikliğini kimseyle uzlaşma arayışı ve ısrarı yapmadan getirip Meclise ve millete, siyasi partilere dayatmak bir anlamda AKP’nin genel klasiğidir. Anayasalar oy çokluğuyla değiştirilemez, anayasalar oy birliğiyle değiştirilir. Anayasalar milletin anayasasıdır, anayasalar partinin anayasası olmaz. Bugün burada görüştüğümüz, AKP’nin anayasasıdır, onun ihtiyaçlarına karşılık vermek için yapılan bir Anayasa değişikliğidir. Milliyetçi Hareket Partisi bu anlamda, bu niyeti sorgulayarak, bu Anayasa değişikliğine hem usulden karşı çıkmıştır hem içini sorgulamadan, esasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştır.
Bu sebeple, değerli milletvekilleri, takdir sizindir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Şandır, ek süreniz de doldu.
Selamlamanız için açabilirim efendim tekrar.
Lütfen açın, sadece Genel Kurulu selamlamanız için.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, takdir sizindir, ülke sizin, sorumluluk sizin. Millete karşı sorumluluğunuzun gereği, özellikle vicdanlarınıza karşı sorumluluğunuzun gereği, Anayasa Değişikliği Teklifi’ni irdelemenizi, sorgulamanızı ve doğru bir anayasa yaparak, milleti kutuplaştırmayacak, ayrıştırmayacak, cephelere düşürmeyecek ve milletin huzurunu bozmayacak bir anayasa değişiklik teklifini birlikte uzlaşarak ve 24’üncü dönemde uzlaşarak yapmayı sizlere teklif ediyoruz ve sizi kendi vicdanınızla baş başa bırakıyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki Sayın Şandır, teşekkür ederiz.
Oylamanın Sonucu (7.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.4 Birinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Komisyonca Sunulan Metin Kabul Edilmiştir)
Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı: 408
Kabul: 332
Ret: 75
Çekimser: 1
Boş:-
Geçersiz:-
Katip Üye Murat Özkan (Giresun)
Katip Üye Yusuf Coşkun (Bingöl)”